27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MAYIS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Gelir İdaresi Başkanlığı, 2006’da çeşitli sektörler ve mükellefler nezdinde sektörleri mercek altına aldı 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Vergiyi kaçıran kaçırana ? 983 mükellefi kapsayan sektör incelemelerinde ? Sektör denetimlerinde alışverişlerde düzenli banka ve alkollü içecek sektöründe yüzde fişfatura düzenleyen market zincirleri, en 100’lük bir kaçakla karşılaşıldı. dürüst mükellef grubu olarak belirlendi. Ekonomi Servisi Maliye Bakanlığı denetim elemanlarının sektör incelemeleri, vergi kaçağının bazı sektör ve mükellef gruplarında ne kadar yüksek boyutlara ulaştığını ortaya koydu. AA’dan Türkan Al’ın heberine göre, Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde görev yapan gelirler kontrolörleri, 2006 yılında çeşitli sektörler ve mükellefler nezdinde “Sektör incelemeleri’’nde bulundu. 983 mükellefi kapsayan sektör incelemelerinde, Hazine bonosu ve devlet tahvili faiz geliri elde edenler, LPG sektörü, serbest bölgelerde faaliyet gösteren şirketler, ağaç sektörü, gayrimenkul satışları, bankalar, banka hesap hareketleri, GSM bayileri, market zincirleri, alkollü içki firmaları ve düşük bedelli ithalat yapan şirketler büyüteç altına alındı. İncelemeler sırasında banka ve alkollü içecek sektöründe yüzde 100’lük bir kaçakla karşılaşıldı. 1 mükellefin denetlendiği alkollü içkilerde, bu mükellefin sıfır gelir beyanına karşılık, 77 milyon 839 bin YTL’yi devletten kaçırdığı anlaşıldı. Banka incelemelerinde de 43 mükellefin sıfır matrahına karşın 648 milyon 437 bin YTL matrah farkı bulundu. Sektör denetimlerinde alışverişlerde düzenli fişfatura düzenleyen market zincirleri, en dürüst mükellef grubu olarak belirlendi. 16 incelemede, 99 milyon 619 bin YTL matrah tespit edilirken sadece 6 milyon 188 bin YTL’nin devletten kaçırıldığı gözlendi. Kaçak oranı, incelemeye alınan diğer sektörlerde de şu şekilde tespit edildi: Hazine bonosu ve devlet tahvili faiz geliri elde edenler yüzde 98.3, LPG sektörü yüzde 61.4, serbest bölgelerde faaliyet gösteren şirketler yüzde 72.1, ağaç sektörü yüzde 92.9, gayrimenkul satışları yüzde 82.9, banka hesap hareketleri yüzde 66.8, GSM bayileri yüzde 60.1, düşük bedelli ithalat yüzde 68.6. Gelir İdaresi Başkanvekili Osman Arıoğlu, sektör denetimlerinin yaygınlaşarak devam edeceğini belirterek, “Çok daha kapsamlı risk analizlerinde bulunacağız. Artık incelenen mükellef sayısı da eskiden olduğu gibi yüzde 2’lerde kalmayacak” dedi. Birleşin!.. Büyük Zonguldak madenci direnişinin ilk günlerinden biriydi. Deneyimli, saygın sendikacı ve siyasetçi Muzaffer Saraç önce grevci maden işçileri ile Zonguldak halkının buluşmasını, her gün yinelenen mitingi, kalabalığı, coşkusunu izlemiş. Genel Madenİş merkezinde uzun yıllar kendisine de danışmanlık yapmış, o tarihte Şemsi Denizer, madenci direnişinin danışmanı Önder Aker’e uzun uzun sarılmış, galiba da sevinç gözyaşları döküyordu: “Önder siz ne yaptınız böyle? Ortada sendika yönetimi, kararları.. yok. İşçiler meydandan Başkan’a sloganla sesleniyorlar. Başkan konuşuyor, mesajı alıp, sloganları ile karar veriyorlar. Sendikanın karar defteri rafta, kararlar meydanda alınıyor...” diyordu. Özal’ın madenleri kapatma, kömür ithal etme, işçinin hakkını vermeme tehdidine karşı, grevle birlikte başlayan, dünya emek tarihinde örneği görülmeyen, en uzun süreli, en büyük kitleli büyük madenci direnişi, işçilerin Zonguldak halkını arkalarına alarak tek ses, tek güç olmaları... Sadece istenen toplusözleşmenin imzalanması, madenlerin kapatılmaması kazanımını getirmedi. Özalizmi dize getirdi. O tarihlerde Zonguldak ölçeğinde gündeme gelen halkın kenetlenmesi, meydanlarda tek ses oluşturması, bugün ülke çapında, ülkenin geleceğine yönelik olarak gündemde. Cumhuriyet, laiklik, ülke bütünlüğü duyarlılığında, tehdit algılamasında birleşen kitleler, sivil milyonlar, kendilerinin, çocuklarının, ülkenin geleceği için olmazlarını saymakla kalmıyorlar, gerçekten kalıcı bir şeyler olabilmesi için çözüm üretiyorlar. Ortak amaçlar, ortak değerler adına sivil başkaldırı, dayanışma, meydanlarda buluşma, sloganlarla konuşma, karar üretme.. öylesine üretken, sağduyulu, önünde durulamaz bir güç ki... Halkın başkaldırısı, kendi geleceği için kenetlenmesinin miladı olan Tandoğan’da ağırlıklı vurgulanan tehlikenin farkında olmaktı. Çağlayan’da AKP’nin iktidarla yetinmeyip devleti ele geçirme projelerine karşı duruşun çerçeveleri çiziliyordu. ManisaÇanakkale.. bileşkesinde siyasilere “birleşin” muhtırası veriliyordu.. Ağırlıklı merkez sola yönelik bu halk muhtırasının sonucunda önce merkez sağ birleşmesi için somut adım atılmış oldu. Kimileri merkez solun birleşmeye direnmelerini Türkiye’deki tüm olumsuzluklar için yargılama kolaylığına kaçsa da merkez solun birleşmesinin merkez sağdan daha zor olması eşyanın tabiatına uygun bir durum. Nedenlerine girmeden soldaki bölünmüşlüğe, verdiği zararlar bağlantılı çok daha büyük öfke duyulduğunun altını çizmekle yetinelim. ??? Şimdilik gelinebilen nokta, CHP ve DSP arasında söz kesme aşamasında. Seçim ittifakında sağlam temelli bir uzlaşmaya varmalarının da, siyasi karar iradesini ellerine alan halk yığınlarına yetebileceğini sanmıyorum. Her şeyin eski tas eski hamam, yol ayırımında korkulanların olmaması, halkın sivil muhtıralarının havada kalmaması, kalıcı sonuçlar, gelecek için.. güvence isteyen ortak irade, ortak değerlerden ödün verilmeyecek güçlü bir ittifak istiyor. CHP, DSP’nin birleşmesi yetmez. SHP, aynı değerleri savunan ne kadar parti varsa, hepsinin çorbada tuzunun olabilmesi bekleniyor. Beklenen aslında ne bu partilerin tek çatı altında buluşması, ne de seçim ittifakı ile sınırlı. Beklenen meydanlarda kenetlenen milyonların buluşmasında çimento işlevi yapan laiklik, Cumhuriyet, ülke bütünlüğü, evrensel insan hakları, demokrasi, çağdaş yaşam değerlerinde kalıcı, kararlı, örgütlü, ödünsüz ittifak için, bireysel, siyasi çıkarlardan özveri... Özellikle 12 Eylül sonrası süreçte ne yazık ki başta siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinde işlemeyen iç demokrasi, sistemin beslediği merkez cuntası, lider diktatörlüğünü kırmak sadece sağda değil solda da çok zor. Sağda çıkar ilişkileri nedeniyle batmayan bu antidemokratik yapılanma, solda örgütlerin iç dinamiğini, gücünü sarsıyor. AKP’de Erdoğan’ın padişah gibi davranması, iktidar yetkilerini elinde tutması izlendiği üzere AKP tabanında kamuoyuna yansıyabilen en küçük bir patlamayı bile gündeme getirmiyor. Patlama olursa ancak partinin iktidar olma şansını yitirmesi aşamasında olur. Solda bireyler her koşulda daha özgür hareket ettikleri için de bölünmeleri, tabii örgütlülüğe zarar verebilmeleri çok daha kolay. Sol parçalanmakla kalmıyor, solun siyasal ve toplumsal yaşamdaki ağırlığı, belirleyiciliği doğa yasasına ters bir gelişme göstermiş oluyor. İşte bugünlerde meydanlarda buluşan halk kitlelerini, milyonları en çok öfkelendiren gerçek bu. Partilerin kendi ilke ve değerlerine ilişkin, parçalanma sorumluluğuna yönelik en haklı gerekçelerinin bile anlamına kulak asan yok. Söz konusu hepimizin, ülkemizin geleceği olunca, koşulsuz özveri beklentisi her gerekçenin üstünde haklılık kazanıyor. Milyonlar karar verme gücünü ellerine alınca, “birleşin” diye haykırıyorlar. Bu isteme karşı duranların gerekçelerinin haklılığına bakmayacaklar, siyasi liderleri, partilerini cezalandırmak, hatta tarihe gömmek üzere harekete geçecekler... UCUZA SATILDI ARZIN 12 KATI TALEP GELDİ Halkbank kapış kapış ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Rekor düzeyde katılımın yapıldığı Halk Bankası’nın halka arzında, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), yerli yatırımcılardan arz edilen miktarın 3 katı talep gelmesine karşın hisselerin yüzde 70’ini yabancılara ayırdı. Böylece diğer bankalara göre ucuza satılan Halk Bankası’nda, fiyat avantajından yerlilerden çok yabancılar faydalanacak. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, banka hisselerinin halka arz süresinde 12.5 milyar doların üzerinde talep geldiğini belirterek “İhaleye 230 kurumsal yatırımcı katıldı. Halka arz edilen kısmın yabancılarda 8.7, yerlilerde de 3 katı fazlası talep geldi” dedi. Unakıtan, Halkbank’ın yüzde 24.98 hissesinin İMKB’de halka arz çalışmasının mart ayında başladığını, yüksek talep nedeniyle fiyatın 8 YTL olarak 6.4 YTL ile 8 YTL ’lik limitin üst sınırında belirlendiğini söyledi. Bilgi kitapçığına göre, halka arz edilen kısmın yüzde 69.5’i yabancı, yüzde 30.5’i yerli yatırımcıya satıldı. Öte yandan, eski Halkbank çalışanlarından Hüseyin Ölmez adlı yurttaş, Halkbank’ın özelleştirilmesinin yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu. Arkas’tan 320 milyon dolarlık yatırım Ekonomi Servisi Arkas Holding, 80 milyon dolara mal olan 1604 konteyner kapasiteli Cristina A ve Mario A’yı filosuna kattı. Arkas, Alman Peene Werft tersanesinde yapılan iki gemiyi Almanya’nın Wolgast Limanı’nda gerçekleştirilen törenle teslim aldı. Arkas Holding’in 2010’a kadar yaptıracağı 8 yeni gemi ile toplam yatırımı 320 milyon doları bulacak ve filosundaki gemi sayısı 25’e çıkacak. Ayrıca Çin’den alınan iki ikinci el gemi ile de filo büyüklüğü 27 gemiye ulaşacak. Arkas’ın diğer gemileri gibi filoya katılan iki yeni gemi de Türk bayraklı. Gemiler Türk bayrağına geçmek için ilk seferlerini Türkiye’ye yaptı. soner@cumhuriyet.com.tr M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm?superonline.com 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 01.01.2007 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Bu kanuna ilişkin 1 No’lu Genel Tebliğ de 03.04.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu tebliğ ile dernek ve vakıflara ait veya bağlı olan ve kurumlar vergisine tabi olan işletmelerin neler olduğu ve nasıl vergilendirileceği belirtiliyor. Bilindiği gibi dernek ve vakıflar kurumlar vergisine tabi değildir. Bunlara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler ile benzer nitelikteki yabancı işletmeler, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler olarak kurumlar vergisine tabidir. Dernek veya vakfa ait iktisadi işletmeden söz edebilmek için faaliyetlerin devamlı olması ve ticari, sınai ve zirai mahiyet taşıması gerekir. Yani bir organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içinde mal alımısatımı, imalatı veya hizmet ifası söz konusu olmalıdır. Ticari organizasyonla ifade edilmek istenen, sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartların yerine getirilmesidir. Burada en önemli diğer kriter devamlılıktır. Devamlılıktan kasıt, bir hesap döneminde ticari işlemin birden fazla yapılmasıdır. Ancak işlem devamlı yapılsa dahi bir ticari organizasyon içinde yapılmıyorsa iktisadi işletmenin varlığından söz edilmez. Öte yandan diğer önemli Dernek ve Vakıfların İktisadi İşletmeleri kriter, işletmenin tedavül ekonomisine katılması, yani işletmede üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetlerin bir bedel karşılığında satılmış olması gerekir. Kitap satan dernek ve vakıflar Telif ve yayın hakkını elinde bulunduran, kitabın yayımlanarak satışını gerçekleştiren dernek veya vakıf bu işlemi bir kez yapmış olsa dahi piyasaya sunma ve birden fazla kişiye pazarlama söz konusu olduğundan bu faaliyet ikisadi işletmedir. Kitapların bir dağıtım şirketi vasıtasıyla satılmış olması hali de iktisadi işletmenin varlığını ortadan kaldırmayacaktır. Daha önce herhangi bir şekilde basımı ve dağıtımı yapılmamış kitabın telif ve yayın hakkının satılması halinde iktisadi işletmeden söz edilmeyecektir. Bir defaya mahsus olmak üzere bir kitabın basımının yapılarak satışa sunulması halinde ikisadi işletmenin doğduğu kabul edilecektir. Parasını menkul kıymetlerde ve bankada değerlendiren dernek ve vakıflar Nakit varlıklarını menkul kıymetlere, örneğin Hazine bonosuna yatıran, bundan faiz ve itfa geliri elde eden ve bunu devamlı yapan dernek ve vakıfların bu gelirleri, iktisadi işletme geliri sayılmayacaktır. Ancak üyelerden toplanan aidat veya bağışlar bir finans elemanı tahsis edilerek fon yönetimi altında menkul kıymetlerde değerlendiriliyorsa bu faaliyet iktisadi işletme kabul edilecektir. Kermes, çay, yemek, tiyatro, konser gibi faaliyetler düzenleyen dernek ve vakıflar Aynı vergilendirme döneminde, yani bir yılda birden fazla veya birden fazla vergilendirme döneminde periyodik olarak, ticari organizasyon çerçevesinde bu faaliyetlerin düzenlenmesi halinde iktisadi işletme doğmuş olacaktır. Burada en önemli husus, bu işin ticari amaçla yani para kazanmak gayesi ile yapılıp yapılmamasıdır. Eğitim ve sağlık hizmeti veren dernek ve vakıflar Bedel almadan verilen bu hizmetler iktisadi işletme sayılmaz. Ancak bu hizmetlerin bedelinin hizmet verilenlerden tahsil edilmesi veya bu kişilerden veya ailelerinden bağış altında bir bedel alınması halinde bu faaliyetler kurumlar vergisine tabi olacaktır. Taşıtlarını, gayrimenkullerini, haklarını satan veya kiralayan dernek ve vakıflar Birden fazla ve birkaç kere satış olsa dahi bu satışlardan elde edilen gelir iktisadi işletme geliri kabul edilmeyecektir. Gayri maddi hakların kiralanması faaliyeti de iktisadi işletme konusu sayılmaz. Havuz, plaj, spor, restoran, sauna gibi işletmecilik yapan dernek ve vakıflar Mevsimlik de olsa bu tür faaliyet ler iktisadi işletmenin konusu olacaktır. İktisadi işletme olmak için mutlaka kâr elde etmek gerekmez Bir iktisadi işletmeden söz etmek için bunların kazanç gayesi güdüp gütmemeleri (örneğin bir derneğin restoran faaliyetlerinden bilerek zarar edip üyelerine ucuz hizmet vermek istemesi), faaliyetin kanunla verilmiş görevler arasında bulunup bulunmaması (örneğin resmi senette olmayan bir faaliyetin yapılması), tüzelkişiliğinin olup olmaması (ticaret siciline kayıt zorunluluğu vergileme için şart değildir), bağımsız muhasebelerinin olup olmaması, kendilerine tahsis edilmiş sermaye veya işyerlerinin olup olmadığının önemi yoktur. Bu hususta birçok kişi yanlış değerlendirme yapmaktadır. “Ben kâr elde etmiyorum ki, iktisadi işletmeden söz edebilmek için kâr olması lazım” diye iktisadi işletmenin vergiye tabi olup olmamasını kâr kriterine bağlamaktadırlar. Bu yanlıştır. Çünkü tebliğ ile belirlenen husus şudur: Satılan malın veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak olması, kâr elde edilememesi, kârın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesi iktisadi işletmenin varlığını etkilemeyecektir. Vergiden muaf dernek ve vakıflar Kamuya yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınmış vakıfların da iktisadi işletmeleri kurumlar vergisine tabi olacaktır. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle