Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2007 PAZAR 6 HABERLER Genelkurmay, ilgili makamlara uygun ortamlarda bilgi verildiğine işaret etti PAZAR ORHAN BURSALI ‘İrtica devletin içine sızıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, önceki gün yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti’nin başta laiklik olmak üzere temel değerlerini aşındırma girişimlerinin uygun ortamlarda ilgili makamların dikkatine sunulduğuna dikkat çekti. Genelkurmay’ın sözünü ettiği brifinglerden birisi Kasım 2006’da gerçekleştirilmişti. Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın “Devlet ve İslam” adlı kitabında, brifingde hükümete aktarılan raporlar ayrıntılarıyla yer almıştı. Bu raporlardaki saptamalardan bazıları şöyle: İrticai gruplar “İrticai Terör Örgütleri, Radikal Dini Gruplar, Dini Motifli Siyasal Gruplar” ve “Dini Grup ve Tarikatlar”dır. Bu grupların 10’u terör örgütü, 17’si radikal dinci grup, 1 tanesi dini motifli siyasal grup ve 18’i de dini grup ve tarikattır. İrticai faaliyetler 2005 yılına gö Çözüm Var Ordunun Cumhurbaşkanlığı sürecine bir bildiri ile müdahil olması, şüphesiz ki hiç hoş değil. Demokrasinin kırılgan yapısı yeniden önümüzde duruyor. Bu kırılganlığın çok önemli bir nedeni, ülkemizin anayasal düzeni, işleyişi ve nasıl bir toplumsal düzen içinde yaşayacağımız üzerine, birbiriyle 180 derece zıt güçlü görüşlerle birlikte yaşıyoruz olmamızdır. “Millet isterse laikliği de reddeder” felsefesinde bir iktidarla karşı karşıya bulunuyoruz. Köktendinciliği, ülkenin ve sivil hayatın İslamlaştırılması konusunda görüşleri açık bir Meclis Başkanı var. Arınç, Cumhurbaşkanlığı sürecinde partinin iradesini esir alabiliyor. Yavaş yavaş İslamileştirme politikası, AKP’nin beş yıllık uygulamalarında açıkça ortada. Kadro ve atama politikaları, ihaleler süreci, büyük yolsuzluklar, ekonomik hayata kendi yararlarına müdahale, üniversiteler ve YÖK ile bitmek bilmez kavga, eğitim üzerinde durmak bilmez baskılar, okul öncesi ve okul çağında çocukları hem de devlet ve belediyeler eliyle dinsel törenlere alet etme, basın üzerinde kurdukları büyük denetim ile havuç ve sopa politikası... ??? Türkiye, “İslam kardeşi” ErdoğanGülArınç sacayağının, 7 yıl cumhurbaşkanlığı + 5 yıl daha siyasal iktidarının sürmesi durumunda, hangi geri dönülmez süreçlerin girdabında nerelere sürükleneceği konusunda, derin bir kaygı içinde. Bu kaygı 14 Nisan mitinginde meydanlara taştı. Bugün de Çağlayan’da dile gelecek. Ekonomik hayatta tekelleşmeyi önleyecek kurullar var, ancak siyasi tekelleşme daha da büyük bir risk oluşturuyor. Bu nedenle, kuvvetler ayrılığı ilkeleri üzerinde, birbirini dengeleyen ve denetleyen ve bütünleyen anayasal düzenin varlığı ile siyasal tekelleşmenin riskleri azaltılmaya çalışılıyor. Fakat en ideal sistemler bile, istenmeyen durumlar yaratabilir! İçinde bulunduğumuz tarihsel koşulların AKP lehine yarattığı büyük fırsatlar, ülkede herkesi rahatsız edici müthiş bir siyasal tekelleşmenin kapılarını araladı. En az 20122014’lere kadar sürecek, üstelik dinci düzen yanlısı ve intikamcı bir siyasal tekelleşmenin riskleri, çok daha derin kaygılarla dolu yeni bir süreci başlatacaktır. Bu süreçte yargının, üniversitelerin ayakta kalabileceğini sanmak büyük safdillik olur! Sorun buradadır. Üstelik AKP’nin tekelleşme hırsı dur durak bilmiyor. Bir şirketin durmadan daha çok kazanma, her şeyi yutarak büyüme iştahından farksız değil AKP. Bu, tipik bir ideolojikköktenci kadro partinin varlığının kanıtlarıdır. ??? Ordunun bildirisi, tek parti devleti sürecinin başlangıcında geldi. Şüphesiz Cumhurbaşkanlığı makamı, bu tekelleşmenin çok önemli bir ayağı. Ordu, bildirisiyle, bu tekleşme sürecinde denge arıyor. Sadece ordu değil, siyasal partilerimiz; parlamentoda temsil edilmeyen parti, grup ve kuruluşlar; Ankara’yı dolduran 1 milyon kişi, Çağlayan’ın yüz binleri de denge arayışı içinde! Siyasi görünüm, büyük çoğunluğa gelecek güvencesi vermiyor. AKP bu kaygıları zerre kadar dikkate almayarak, Ankara’yı dolduran yüz binleri bindirilmiş kıtalar diye aşağılayarak, ortak kaygıya vurdumduymaz durarak, ülkenin çoğunluğunu dışlama yoluna gitti. AKP’liler, ele geçirdikleri tarihi fırsatı, her zerresine kadar sonuna kadar kullanmak niyetiyle hareket ediyor. Bu anlayışla yönettikleri Cumhurbaşkanlığı süreci, ülkenin sosyolojik gerçeklerini zorlama noktasında, başarısızlığa uğradı. Siyaset sadece yazılı kurallara göre değil, yazısız kuralları, toplumsal olguları ve gerçekleri de dikkate alarak bir yönetme sanatıdır. AKP henüz bu sanatı kullanabilecek bir yapıda olmadığını gösterdi. Ordunun hiç istenmeyen bu müdahalesine yol açan sonuç, AKP’nin ülkeyi ve siyaseti yönetmedeki başarısızlığının belgesidir. ??? Haluk Şahin, “Sürekli olarak normalleşmenin erdemlerinden söz eden iktidar partisi yanlısı kalemler, niçin AKP’nin de normalleşmesi gerektiğini savunmuyor” diyor! AKP’nin normalleşmesi, dinci marjinal parti görünümünden ve Arınç gibi hayatı İslamlaştırma yanlısı unsurlardan kurtulması, parti politikasını dincileştirmek anlayışından arındırması gerekir. AKP’nin muhafazakâr bir merkez partiye dönüşmesi, ülkenin büyük yararınadır. Seçimlere yeni bir yüzle ve politik anlayışla girmeyi, AKP düşünmelidir. Bu ülke zaten şimdiden yeterince dincileştirildi. Bir tarikat, cemiyet egemenliği her sosyal tabakayı sardı. Hele tek parti devletinde bu sürecin derinleşmesi, kabul edilmesi mümkün olmayan ve ülkeyi derin kavgalara, savaşlara sürükleyici niteliktedir. Belki ordunun bildirisini, demokrasiye kaba bir müdahale yerine, • Siyasetin ülkeyi ikiye bölen niteliğini sona erdirme, • AKP’yi normalleşme ve bütün ülkeyi kucaklama sürecine davet, • İleride derin çatışmaları önleyici nitelikte, ülkenin geleceğini düşünen bir uyarı olarak kabul etmek en doğrusu olur. Şüphesiz, eğer bu ülkede demokrasiyi gerçekten yerleştirmek istiyorsak! Öyleyse çatışmacı durmamalı, siyasi çözümler üretmeli, neden siyasetin böyle bir açmazlara yol açtığını anlamaya çalışmalıyız. Siyaset, bazen yasal olanı değil, doğal olanı yapma, doğal olana duyarlı olma sanatıdır. Her şey yasalarda yazmaz. Her şey anayasada yazılı olmak zorunda değildir. Ama siyasetçinin, neyi nasıl yapması gerektiğini bilmesi gerekir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de böyle bir duyarlılık şarttı. Bu duyarlılık, seçimi yeni Meclis’e bırakmayı gerektiriyordu! “Benim yasal hakkım” yerine, milletin, ülkenin çoğunluğun hakkı, politikacının hiç mi empati gösterebileceği bir duygu ve düşünce değildir?! 716 olayda sorumlular hakkında işlem yapıldı Milli Güvenlik Kurulu’nun 406 sayılı kararı gereğince Başbakanlık İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisi, 108 adet tedbiri içermektedir. Bu tedbirlerden, bugüne kadar 9’u yasal ve 13’ü idari olmak üzere toplam 22 tedbir sonuçlandırılmıştır. Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’na bugüne kadar toplam 2 bin 713 adet irticai olay intikal etmiştir. Bahse konu olan olaylardan yüzde 26’sında (716) sorumlular hakkında işlem yapılmış, yüzde 45’i (1217) soruşturmaya gerek olmadığı şeklinde sonuçlandırılmış, yüzde 29’unun (780) ise halen cevabı kurula verilememiştir. bakır, Batman, Bingöl, Mardin, Adana ve Mersin illerinde faaliyet göstermektedir. Örgütün 2005 ve 2006 yıllarında icra ettiği faaliyetler giderek artmaktadır. Silahlı eylemlerden uzak durarak toparlanmaya ve eski gücünü yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Dini grup ve tarikatlar içerisinde en organize yapının Fethullah Gülen Nurcu Grubu olduğu bilinmektedir. Nihai hedefi “dini esaslara dayalı bir devlet düzeni oluşturmak” olarak ifade edilen söz konusu grubun faaliyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ile belirlenmiş düzeni ve rejiminin bekası açısından en ciddi tehdidi oluşturduğu değerlendirilmektedir. Fethullah Gülen Nurcu Grubu adına hareket eden bazı kişiler, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumları arasına nifak sokarak bu kurumları karşı karşıya getirmek, komutanlara karşı güven hislerini yok etmek, astların üstleri ile ilişkisini zedelemeye yönelik yayınlar ve asılsız iddialar üretmekle kalmayıp bu teşebbüslerini Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanlarını karalamaya ve yargıyı da bu konuda alet re yüzde 28 oranında artarak 808 oldu. 2005 yılında bu sayı 583’tü. Bu irticai unsurlar ile ilişkisi olan ticari şirket, vakıf, dernek, yayın organı, eğitim birimi gibi toplam 4 bin 351 oluşum bulunuyor. Türkiye’de halen 71 TV, 217 radyo ve 62 gazete ile 164 dergi irticai unsurlar tarafından kullanılıyor. Toplam 46 irticai unsur içerisinde Hizbullah terör örgütünün, tarikatların ve Fethullah Gülen Nurcu Grubu’nun faaliyetlerinin son günlerde ön plana çıktığı görülmektedir. Hizbullah, ağırlıklı olarak Diyar ederek yanlı iddianameler düzenlemeye kadar ileri götürebilmektedir. Bu grupla ilgili olarak, “Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen’in yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarına karşı bir eylem planı” hazırlanmasına ilişkin Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Ağustos 2004 tarih ve 481 sayılı tavsiye kararına rağmen bugüne kadar devletin yetkili organları tarafından hiçbir işlem yapılmamıştır. İrticai unsurların sivil toplum kuruluşu şekline bürünerek hem takibattan kurtulma hem de faaliyetine destek bulma yönündeki çabalarını artırdıkları gözlemlenmektedir. Aralık 2003’te Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yapılan değişiklikle, okullarda kullanılan yardımcı ders kitapları ile öğretmen kılavuz kitapları belirleme yetkisi Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolü dışında bırakılmıştır. Bu, keyfi uygulamalara yol açmıştır. ABD AVRUPA’DAN TEPKİLER Sık sık TSK’nin ‘laiklikten yana taraf’ olduğunu vurguladı Zamanlaması dikkat çekici ? ABD’nin Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, bir soru üzerine, “Türklerin, bu sorunu laik demokrasiye ve anayasal hükümlere uygun olarak çözmesini umuyoruz’’ diye konuştu. ANKARA/BRÜKSEL/WASHINGTON (Cumhuriyet) Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasına dün sabah hükümetten önce AB ve ABD’den tepki geldi. ABD’den gelen ilk değerlendirmelerde “demokrasi’’ vurgusu öne çıktı. ABD’nin Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, ordunun açıklamasının uygun olup olmadığı yönündeki soruya ‘’Biz taraf tutmuyoruz. Türklerin, bu sorunu laik demokrasiye ve anayasal hükümlere uygun olarak çözmesini umuyoruz’’ diye konuştu. Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman da “Türkiye’de yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşanacağını sanmadığını’’ söyledi. Aynı toplantıya katılan ABD’nin eski Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Richard Holbrooke ise “Türkiye’nin çok önemli bir demokrasi sınavından geçtiğini’’ vurguladı. Büyükanıt hep uyarmıştı ? Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu vurgulamıştı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, göreve geldiği günden bu yana sık sık TSK’nin “laiklikten yana taraf” olduğunu vurguladı, gelişmeler konusunda uyarılarını yaptı. Büyükanıt’ın çeşitli tarihlerdeki değerlendirmeleri şöyleydi: 28 Ağustos 2006 (Genelkurmay Başkanlığı Devir Teslim Töreni): Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu dört nitelik, Cumhuriyetin temelidir ve değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasa hükümleridir. Bu değerler aynı zamanda, çağdaş ve aydın vatandaşlarımız ile devlet kurumlarının ortak paydasını oluşturur. Bu değerlerle bezenmiş bir ortak paydada bütünleşen toplumsal yapımızda istikrarsızlık ve güven bunalımının ortadan kalkacağı izahtan varestedir. (...) İrtica tehdidi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu anda başlamıştır ve bugün de devam etmektedir. Anayasamızda açıkça belirtilen Cumhuriyetimizin temel ilkeleri bizim varlık nedenimizdir ve bu sorumluluğumuzdan kendimizi soyutlayamayız. 30 Ağustos 2006 (30 Ağustos Mesajı): Türkiye, bu dönemde karışık sorunlarla yüklü, çok zor bir coğrafyanın ortasındadır. Böylesi karışık bir ortamın etki alanı içinde olan ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu iki ciddi tehdit vardır. Bunlardan ilki, Türk ulusunun birlik ve beraberliğini bozarak bizi içten yıkmayı hedef alan bölücülük ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik yapısını ortadan kaldırmayı amaçlayan irticadır. Bu iki tehdide de karşı koyacak özgüvene sahip olduğumuzu düşünüyorum. 22 Aralık 2006 (Kubilay’ı Anma Mesajı): Dini bireysellikten çıkararak siyasileştirmek, laiklik kavramının içini boşaltmaya çalışmak, ülkeyi çağın gereklerinden uzaklaştırarak karanlığa mahkum etmek anlamına gelmektedir ki bu çabalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ile teminat altına alınan ve temel ilkelere dayanan niteliklerini bozmaktan başka bir amaç gütmemektedir. Kuruluşundan bu yana geçen 83 yıldan beri, irticai kesimlerin saldırılarına sürekli hedef olmasına rağmen bulunduğu çok zor coğrafyada laik, demokratik, sos Büyükanıt ve AKP arasındaki gerginlik kimi zaman yüz yüze görüşmelerde da ortaya çıkıyordu. ‘Ordu darbe yapmaz’ ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de Türk ordusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmediğini, ancak bunun ordunun darbe yapacağı anlamına gelmediğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa Dairesi Sözcüsü Terry Davidson, “ABD, Türkiye’nin laik demokrasisinin anayasal süreçlerini destekliyor’’ dedi. . AB Komisyonu Genişleme Komiseri Olli Rehn, Brüksel’de “Türkiye’yi Kaybediyor muyuz?’’ başlıklı konferans sonunda basına yaptığı açıklamada “Ordunun demokrasiyi demokratik yollarla seçilmiş hükümete bırakması gerekiyor’’ dedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türk ordusu için bir sınav olacağını söyleyen Rehn, “Bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin demokratik, laik düzene ve sivilasker ilişkilerinde demokratik düzenlemelere saygı gösterip göstermediğine yönelik bir sınavdır’’ ifadelerini kullandı. yal bir hukuk devleti olarak varoluş mücadelesi veren Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Silahlı Kuvvetleri; iyi eğitilmiş, çağdaş ve yetkin kadrosuyla, Atatürkçü düşünce sisteminin ışığında yüce Türk milletinden aldığı güçle, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet yapısından asla taviz vermeden, onu çağın gerisine götürmeye sinsice çalışanlara ve karanlık odaklara karşı korumaya ve kollamaya aynı kararlılıkla devam edecektir. ‘Tartışma konusu olmamıştır’ 14 Ocak 2007 (ABD ziyareti): Hiç kimse, hiçbir kurum Türkiye’yi anayasasıyla belirlenmiş rejiminin dışına çıkaramaz. Türkiye demokratik, laik, sosyal ve üniter bir devlettir. Bunun dışına Türkiye’yi çıkaracak hiçbir güç yok ve olmayacaktır. 16 Mart 2007 (Harp Akademileri): Cumhuriyet ve Cumhuriyetin temel konuları bugün, Cumhuriyet tarihinde belki ilk kez tartışılmakta, bu değerlerin yeniden tanımlanması teklif edilebilmektedir. Laiklik ilkesi, Türkiye’nin üniter yapısı ve hatta vatandaşlık kavramı, bu zamana kadar bu şekilde bir tartışma konusu olmamıştır. Devletimizin temel taşlarının bu şekilde aşındırılmaya çalışılması ve tartışma konusu yapılması Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Ancak tüm bu olumsuzluklar karşısındaki kararlı duruşumuz devam etmektedir. (...) TSK olarak, anayasa ve kanunları, sürekli bize hatırlatanlar kadar biz de biliyoruz. Bizim, böyle hatırlatmalara da ihtiyacımız yoktur. Ayrıca hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bir kapıkulu askeri olarak görmesini de istemiyoruz. TSK anayasal bir kurumdur. Asker, zamanı geldiğinde görevini yapmak zorundadır. Bunu da açıkça ifade ediyorum. 12 Nisan 2007 (Genelkurmay’daki basın toplantısı): Seçilecek cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nin başkomutanıdır. Bu yönüyle TSK’yi yakından ilgilendirmektedir. Hem cumhurbaşkanımızın hem de aynı zamanda başkomutanımızın Silahlı Kuvvetler ve Türk milletinin sahip olduğu Cumhuriyetin temel değerlerine, anayasamızda ifadesini bulan laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti idealine, devletin üniter yapısına bağlı, ama sözde değil özde bunu davranışlarına yansıtacak şekilde bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. ‘İyi bir snav olacaktı’ Bu açıklamaların zamanlamasını “şaşırtıcı ve garip’’ bulduğunu söyleyen Rehn, “Türk ordusu demokratik oyunun kurallarına ve bu oyunda kendi rolüne saygı göstermeli’’ şeklinde konuştu. Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkanvekili Hannes Swoboda, açıklamayı eleştirerek “Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı aslında iyi bir sınav olacaktı. ‘Laikliğe saygı duyuluyor mu? Gizli bir ajandaları var mı’ gibi sorular cevap bulacaktı. Bu kuşkular giderilerek Türkiye doğru yolda devam edecekti” ifadesini kullandı. “Şimdi Türkiye’nin üyeliğini istemeyenler, ‘Ordu demokrasiye saygı duymuyor’ diyerek bunu kullanmak isteyecektir” diyen Swoboda, mevcut ortamda AKP’nin “daha net olmasının, başka partilerle uzlaşmaya gitmesinin” faydalı olabileceğini söyledi. Birinci Körfez Savaşı sırasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Morton I. Abramowitz, Türkiye’de laikler ile lideri İslami kökenli olan hükümet arasında büyük bir çatışma olduğunu, askerin de Başbakan Erdoğan’ı sevmediğini, ama bir darbe yapmayı da planlamadığını ifade etti. Genelkurmay’ı açıklamaya iten süreç, AKP’nin adayını belirlediği günle başladı İpler 23 Nisan’da koptu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nı “TSK taraftır ve laikliğin savunucusudur. Gerektiğinde tavrını açıkça ortaya koyacaktır” açıklamasına iten süreç, AKP’nin cumhurbaşkanı adayını belirlediği 23 Nisan gecesine dayanıyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın cumhurbaşkanı adayıyla ilgili olarak “Laikliğe sözde değil özde bağlı olmalı” açıklamasına karşın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi başörtülü olan ve “Türkiye’de Cumhuriyetin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” diyen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü aday yapması ipleri kopardı. Genelkurmay Başkanlığı’nın, ? Orgeneral Büyükanıt, cumhurbaşkanı adayını tarif ederken “Laikliğe sözde değil özde bağlı olmalı” açıklamasını yapmıştı. Erdoğan, Büyükanıt’ın devlet adamına yakışır bir konuşma yaptığını söylemişti. cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunun ardından gece geç saatlerde yaptığı açıklama, AKP’nin cumhurbaşkanı adayını belirlediği geceye dayanıyor. Büyükanıt, 12 Nisan’da yaptığı açıklamada cumhurbaşkanı adayını tarif ederken “Laikliğe sözde değil özde bağlı olmalı” açıklamasını yapmıştı. Başbakan Erdoğan, milletvekilleriyle yaptığı görüşmede Büyükanıt’ın açıklamalarını olumlu bulduğunu, devlet adamına yakışır bir konuşma yaptığını söylemişti. Erdoğan, 23 Nisan’a kadar Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ü ya da Devlet Bakanı Beşir Atalay’ı aday yapmak istedi. Gönül ve Atalay’ın eşlerinin türbansız olduğunu dikkate alan Erdoğan’ın, böylelikle türban gerilimi yaşanmayacağı hesabı yaptığı belirtildi. Erdoğan, Gül aracılığıyla 20 Nisan günü TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın nabzını yokladı. Ancak Arınç, “Ya sen, ya Gül ya da ben” diyerek Gönül ve Atalay’a onay vermedi. Erdoğan, bu kez 23 Nisan’da Arınç ile bir araya gelerek önerisini yineledi. Ancak yine olumsuz yanıt aldı. Arınç, 3. ismin aday gösterilmesi durumunda aday olacağı mesajını verdi. Başbakan Erdoğan, 23 Nisan günü, gece geç saatlere kadar bakanlar, parti yöneticileri ve bazı milletvekilleriyle toplantılar yaptı. Erdoğan, 24 Nisan günü sabah saatlerinde partisinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında partinin adayının Gül olduğunu üyelere bildirdi. Daha sonra yaptığı grup toplantısında da Gül’ün adaylığını resmen kamuoyuna açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın 23 Nisan gecesine kadar daha ılımlı bir kişinin aday olmasını beklediği, ancak Gül’ün adaylığının açıklanmasıyla birlikte gelişmeleri izlemeye başladığı ve ilk turun ardından da açıklama yapılmasını uygun bulduğu belirtildi. obursali?cumhuriyet.com.tr. Evren: Genelkurmay uyardı Haber Merkezi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamayla, Genelkurmay Başkanlığı’nın “görevini yerine getirdiğini” belirterek “Türkiye’de laiklik ve irtica konusunda Genelkurmay bir uyarı mektubu verdi, inşallah dinlerler” değerlendirmesinde bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) irticaya ve laikliğe karşı çok hassas olduğunu anımsatan Evren, şunları kaydetti: “Genelkurmay Başkanlığı, son zamanlarda laiklik ve irtica konusunda kötüye gidişi görünce böyle bir uyarı yapmak lüzumunu hissetmiş. İnşallah bunu dinlerler. Çünkü Türkiye bu irticadan çok çekti. Genelkurmay Başkanlığı böyle bir açıklama yapmış, görevini yerine getirmiştir” dedi. CUMHURİYET 06 K