18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2007 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Tandoğan’daydım, Çağlayan’da Olacağım Sevgili, İki hafta önce, 14 Nisan günü Tandoğan’da ve Anıtkabir’deydim. Bugün ise Çağlayan’da olacağım. İki hafta önce, Tandoğan’da gerginlik, öfke, nefret ve kin yok, umut, kararlılık, azim ve sevgi vardı. İnsanlar birbirleriyle selamlaşıyor, kucaklaşıyor, konuşuyor, şakalaşıyorlardı. Onlar bindirilmiş kıtalar değillerdi, kazanımlarını yitirmemek isteyen, daha güzel yarınlara ulaşmayı amaçlayan, ürünleri birlikte derleyen insanlar olmak için oradaydılar. Onlar vatandaşlıktan kulluğa dönmemek, bir ağaç gibi hür, bir orman gibi kardeşçe yaşamak isteyen insanlardı. Tandoğan’da içim demokrasimiz açısından umut doldu, çünkü laik demokrasinin en büyük güvencesi sivil laik bilincin somut göstergesi vardı orada... Siyasette bahar güneşini açtırmak, ancak sivil bilinç ile mümkündür. ??? Yaşam tümüyle siyaset değil, hatta kaçınılmaz şekilde her zaman var olacak olan siyaseti yaşamında hep ciddiye almakla birlikte ne denli az hissedersen, hem siyaset hem de yaşamın o derece güzelleşir. Ama hep vardır siyaset, daha temiz sokaklar, daha rahat evler, daha yeşil çevre, daha iyi eğitim, daha kaliteli sanat, velhasıl daha düzeyli bir yaşamın her öğesinde vardır. Ama unutmayalım, siyaset bir amaç değildir, olsa olsa daha iyi bir yaşamın, daha hakça bir düzenin aracı olarak algılandığı sürece işlevini yerine getirebilir. Türkiye ne sosyal, ne kültürel, ne ekonomik sorunlarını geri dönülmez biçimde rayına oturtabilmiş bir ülke. Yaşamımız olması gerektiği ve olabileceği düzeyde değil, eğitimimiz, ekonomimiz, kentlerimiz, çevremiz hakeza. Siyasetimize yeterince egemen değil halkın çoğunluğu, yalnızca atananların onaylanma makamı olarak bir ara girip çıkıyor bu post kapma oyunundan öteye geçemeyen etkinliğe. O yüzden de siyaset onu eziyor, yaşamını güzelleştirmek yerine. O yüzden de siyaset gerçek bir demokrasiyi üretemiyor, demokrasinin onsuz olmazı laikliği sürekli tehdit altında tutuyor, bugün olduğu gibi, hatta kıyısından köşesinden kemiriyor. ??? Bu duruma karşı olduğum için Tandoğan’daydım, bu duruma karşı olduğum için Çağlayan’da olacağım bugün. Tornadan çıkmış, tek tip insanlardan oluşan bir toplum istemediğim için, yeniden kul olmak istemediğim için, vatandaş olmakla yetinmeyip, aynı zamanda birey olmak istediğim için, kısacası daha iyi, daha özgür, daha üretici, daha kardeşçe, farklılıkların artık tehdit oluşturmayıp zenginlik oluşturacağı bir ortama erişmek istediğim için Çağlayan’da olacağım. Çağlayan’a yürümemin nedeni, ne yalnızca Çankaya, ne yalnızca laiklik, ne yalnızca rejim sorunudur. Demokrasi içinde yaşarken, daha iyiye gidebilmenin yolu sivil, demokratik, laik bilinçtir. Demokrasi içinde, sivil demokratik laik bilinçten başka bizi daha iyiye ulaştıracak hiçbir etkin öğe yok. Bizimle aynı düşünmeyen insanların özgürlüğüne de saygı göstererek yürümekten başka bir çaremiz yok. Kurtarılması gerekeni kurtarmaya, düzeltilmesi gerekeni düzeltmeye aday olduğumuzu, buna hazır olduğumuzu haykırmaktan başka hiçbir yolumuz yok. Bugün o yol Çağlayan’dan geçiyor. Bugün Çağlayan’da olacağım. Sen de ol Sevgili! Bardağı taşıran son damlalar ? Genelkurmay Başkanlığı açıklamasına neden olan olayların başında Kutlu Doğum Haftası’nın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na denk getirilmesi geliyor. ANKARA/DENİZLİ (Cumhuriyet) Genelkurmay Başkanlığı’nın sert bir açıklama yaparak hükümeti uyarmasında, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin tarih değiştirilerek ısrarla 23 Nisan’a denk getirilmesi önemli etken oldu. Genelkurmay’ın dikkat çektiği, son dönemdeki laikliğe aykırı uygulamalar şunlar: Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri her yıl özellikle 23 Nisan’a denk getiriliyor. Oysa Peygamber’in doğum günü Mevlid Kandili olarak kutlanıyor. Kandilin tarihi de her yıl 10 gün geriye doğru gidiyor. Buna karşın ayrıca Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri düzenleniyor. Denizli’de “Kutlu Doğum Haftası” kapsamında müftülüğün AKP’li Denizli Belediyesi’yle düzenlediği gösteride, ilköğretim öğrencileri başları türbanlı olarak kent meydanında ilahiler söylemişti. Konsere izleyici olarak katılan Vali Yardımcısı Mustafa Güney’in, “Dünya Hz. Muhhammed gibi bir lider istiyor” sözleri de tartışmalara yol açmıştı. Şanlıurfa’da 22 Nisan gecesi düzenlenen etkinlikte küçük öğrencilere türban takılarak ilahi okutulmuştu. Gecede, daha sonra 4 kişiden oluşan “Kardeşler İlahi Grubu” üyeleri ilahiler söylemiş, bu grubun ardından sahneye 5 12 yaşlarında başları örtülü ve yeşil renkte tek tip giyinen 8 kız çocuğu çıkmıştı. Genelkurmay’ın 23 Nisan Ulusal Eğemenlik Bayramı’nda, “Kutlu Doğum Haftası” adı altında resmi görevlilerin izin ve himayesinde gerçekleştirilen etkinliklere yönelik sert açıklaması üzerine, Şanlıurfa ve Denizli’deki etkinliklerle ilgili inceleme başlatıldığı bildirildi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Demokrasiyi İçimize Sindiremeyince… Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerilimli geçeceği belliydi. 2007 yılının zor bir yıl olacağını söyleyen Hrant Dink’in, bu yılın başında öldürülmesi ilk işaretti. Önceki gece Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklama da gerginliğin bir üst noktaya tırmandığını gösteriyor. Genelkurmay Başkanlığı, açıkça Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraf olduğunu ifade etti. Hükümetin laikliği zedeleyen bir siyasi tutum içinde bulunduğunu belirtti. Aynı açıklama AKP adayı Abdullah Gül’ün istenmediği şeklinde yorumlandı. ??? Kriz tırmanacağı kadar tırmandı. İki tarafın gerilim isteyen güçleri amaçlarına bir ölçüde ulaştılar. Ancak kriz bu haliyle kalamaz; iki olasılık var.. kriz ya bir çözüme ulaşır veya daha da tırmanır. Genelkurmay Başkanlığı, “Ben tarafım ve hükümetin izlediği çizgiye karşıyım” diyor. Hükümetin cevabı ise özetle şöyle: Genelkurmay Başkanlığı hükümete bağlı bir kuruluştur, sorunların bu şekilde gündeme getirilmesini doğru bulmuyoruz. Hükümeti hedef alan açıklamaları kabul edilemez. ??? Bundan sonra ne olacak? Adalet Bakanı Cemil Çiçek basın açıklamasının ardından, “Başbakan’la Genelkurmay Başkanı verimli bir görüşme yaptılar” diyerek ilk bilgiyi verdi. Anlaşılan o ki, iki taraf da yaptıkları çok sert açıklamaların ışığında, bundan sonra nasıl davranacaklarını planlamaya çalışıyorlar. ??? Durum nedir, onu saptayalım: Ordu hükümete karşı “muhtıra” sayılabilecek bir çıkış yaptı. Hükümet de Genelkurmay’a benzer bir sertlikle karşılık verdi. Bir arkadaşım, sabah vapurunda ilginç bir benzetme yaptı: İnternet yoluyla muhtıra gönderilmesi de yeni ve ileri bir durum. Artık tanklar yürümüyor, sanal âlem kullanılıyor. Bu da geçmişe göre daha ileri bir durumda olduğumuzu gösteriyor. ??? Cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasa Mahkemesi’nde. Mahkeme 367 şartını aramayan bir karar verirse, o zaman Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin önü yasal olarak açılır. Bu durumda AKP hukuka uygun bir yol izlediğini söyleyip Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını sağlayabilir. Gelişme bu yönde olursa, Genelkurmay Başkanlığı ne yapacaktır? Zor bir durum. Anayasa Mahkemesi 367 şartını ararsa iki sonuç ortaya çıkacaktır: 367’yi bulması halinde AKP yine sonuç alabilir, bulamazsa herkesin söylediği gibi yeni cumhurbaşkanı seçilemez ve erken seçim kaçınılmaz hale gelir. ??? Türkiye’nin gergin bir ortamdan geçtiği ortada. AKP’nin bütün önemli makamları elde etmesine toplumun bir kesiminden ciddi tepkiler geldiği de bir gerçek. O nedenle bu öykü burada bitmeyecek. Her ne olursa olsun, iki kesim arasındaki iktidar kavgası önümüzdeki dönemde devam edecek. Cumhurbaşkanlığı seçimi ya uzlaşmayla ya da bir tarafın diğerine istediğini kabul ettirmesiyle sonuçlanacak. Uzlaşmayla sonuçlanması mücadeleyi bir süre yumuşatsa da asıl kavga devam edecektir. ??? Tabii bütün bu kavganın arkasındaki asıl neden Türkiye’nin oturmuş bir demokratik sisteme sahip olmaması. Kavga içindeki iki tarafın da demokrasiyle, hukuk devletiyle aralarının pek iyi olduğu söylenemez. Her iki taraf da demokrasiyi kendisi için istiyor, toplum için değil. Siyasi Partiler Kanunu’nu, seçim barajını her iki taraf da benimsemiş görünüyor. Seçim Kanunu’ndan Baykal da Erdoğan da memnunlar. O zaman yüzde 34 oyla yüzde 67’lik temsilin önüne nasıl geçilecek? Örneğin, Seçim Kanunu konusunda hükümetle Genelkurmay Başkanlığı arasında bir ayrılık var mı, merak ediyorum. Toplum ise laiklikle ilgili endişeler ve askeri müdahale korkusu içinde bölünmüş durumda. Bütün bunlar henüz çok partili sistemin oturmadığını, kurumların bir hukuk devleti mantığı içinde örgütlenmediğini kanıtlıyor. ??? Sorun siyasetle çözülmeli, siyasi ortamda çözülmelidir. Askerin olaya müdahil olması arzu edilen bir durum değildir. Umuyoruz ve bekliyoruz ki, her iki taraf da uzlaşma içinde bir çözüm aramak amacıyla bir araya gelir ve gerginliği azaltacak yollar ortaya koyarlar. Umarız, bu kavgaların sonunda hukuk devleti isteği galip gelir… [email protected] asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle