27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Çarlık Belgeleri ve Ermeni Mezalimi... İÜ AİİTE Ar. Gör. er yıl 24 Nisan gelince Batı gü dürme konusunda suçlu bularak adı geçen sadümlü asılsız Ermeni iddiaları, da nıkların tümünün asılarak idam edilmelerine ha da sık dünya kamuoyunda gün ve tüm imtiyazlarının alınmasına karar verdi.” deme getirilmeye başlanır. Ancak Ayrıca Ermeni birliklerinin Müslümanlara yöiki temel nokta vardır ki, bunlar nelik giriştikleri yağmalar da mahkeme raporlatehcirin ne kadar haklı sebeplere dayandığını gös rıyla sabittir. terir: Birincisi, Taşnakların önderliği altındaki geAynı zamanda Taşnak belgeleri de Çarlık Rusniş Ermeni kitlelerinin Batılı emperyalist devlet yası ve Batı emperyalizminin kumandası altına gilerle ve Çarlık Rusyası’yla işbirliği. İkincisi ise ren Taşnakların katliam hikâyeleriyle doludur. Ermeni gönüllü birliklerinin “Büyük Ermenis Van’ın işgalinin ardından şehrin valisi olan Aram’a tan”ı kurmak amacıyla nüfus dengesini kendi Rus ordularının Van Birliği Komutanı Nikolayev lehlerine çevirmek için giriştikleri Müslüman nü tarafından gönderilen 34 sayılı, 22 Haziran 1915 fusa yönelik etnik temizlik politikası. tarihli talimatta Ermenilerin bölgedeki Kürt nüÇarlık arşivleri, birinci noktayı kanıtlayan bel fusa saldırmamaları ve köylerini yağmalamamagelerle doludur; ve bu da doğaldır. Çünkü Çarlık ları bildirilmektedir. Aram, talimata verdiği proyetkilileri, Türkiye Ermenilerini silahlandırmak testo cevabında, emirlerin yerine getirilmeyeceve ayaklanmaları kışkırtmak amacıyla birçok ra ğini, hâlâ işgal edilmemiş bölgelerdeki Müslümanpor yazmış, kendi aralarında ve Taşnaklarla ya lara uyarı olması amacıyla suçluların en ağır şezışmalar, görüşmeler yapmıştır. Ancak Çarlık ar kilde cezalandırılacağını belirtmektedir. şivlerinin çarpıcı tarafı, ikinci noktayı gözler önüRus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı ne seren binlerce sayfa belgeyi barındırmasıdır. Prjevalski’nin, Tiflis’teki Askeri Genel Vali’ye gönYani Türkiye’nin I. Dünya Savaşı sırasındaki düş derdiği telgrafta ise Rusya’dan gelen Ermeni göçmanı Çarlık Rusyası, Osmanlı’yı parçalamak için menlerin yakın zaman içerisinde Türk katliamı yapkullandıkları Ermenilerin tehcir öncesi ve sonra maya hazırlandıkları belirtilmekte, Ermeniler tası yaptıkları katliamları kayda geçirmiştir. Aslın rafından böyle bir hareketin gerçekleşmesine izin da bu da anlaşılırdır. Çünkü Rusların işgal ettik vermemek için gerekli önlemlerin alınması emleri bölgelerde Ermeni birliklerinin yaptıkları kı redilmektedir. rımlar ve yağmalar, düzenin kurulmasını engelAyrıca önemli bir kısmı Rus tebaasına ait Erlemekte ve Çarlık yetkililerini rahatsız edecek bo meni göçmen ailelerinin kitlesel olarak cephe geyutlara varmaktadır. risinden gelerek Pasin Ovası köylerine yerleştirilİşte bu belgelere göre, Ermeni gönüllü birlik diği ve bunların Türk kökenli ahalinin konutlarıleri, tehcirin öncesinden itibaren Türklerin ve nı, askeri birliklere ayrılan konutları ve aynı zaKürtlerin yaşadıkları köyleri kılıçtan geçirmiş ve manda ekin alanlarını yerli Türk ahaliyi kovarak savaş esirlerini dahi öldürmüşlerdir. Taşnakların keyfi şekilde işgal ettikleri Çarlık raporlarına yanyaptığı katliamlar ve yağmalar, onları Osman sımıştır. lı’ya karşı kullanan Rus komutanlarını bile dehGerçekten de Ermeni çetelerinin giriştikleri şete düşürmüştür. Müslüman kadınların, çocuk katliamlar ve yağmalar, Çarlık yetkililerinin sabların ve yaşlıların Ermeni çeteleri tarafından kat rını taşıracak boyutlara ulaşmıştır. Kars Bölgesi ledildiklerine dair birçok rapor, bizzat Çarlık yet Askeri Vali Yardımcısı’nın Kars Bölgesi Askeri kilileri tarafından kaleme alınmış, bunun önüne Valisi’ne tehcir öncesinde yazdığı 4 Ocak 1915 geçilmesi için Ermeni gönüllü birliklerine yüzler tarihli raporda bazı subay ve askerlerini Müslüce yazılı talimat verilmiştir. Hatta oluşturulan as man köylerini Ermenilerin saldırılarından korukeri mahkemelerde azımsanmayacak sayıda Er makla tam sorumlu olarak görevlendirdiğini ifameni subayı ve askeri yargılanmış ve ağır cezala de etmektedir. 12 Ocak 1915 tarihli Askeri Vali ra çarptırılmıştır. Sivil halka yönelik katliamlar, Podgurski’nin Sarıkamış, Oltu, Kağızman bölTaşnak yetkililerinin belgelerine de yansımıştır. Çar geleri komutanlarına gönderdiği telgraf ise şöylık Kafkas Orduları Karargâhı’na bağlı askeri ledir: “Hıristiyan nüfus tarafından Müslümanmahkemede görülen bir dava bu mezalimin bo lara karşı girişilen yağmanın ve çapulculuğun yutlarını göstermektedir. 3’üncü ve 4’üncü Er önlenmesi için her türlü kararlı önlemi alın. Ağır meni gönüllü birliklerine bağlı 8 Ermeni subay ve cezalarla korkutarak askeri mahkemeye veriaskerinin yargılandıkları davanın karar metni in leceklerini bildiriniz; tutuklayınız, silahsızlansanın tüylerini ürpertmektedir: dırınız, suçluları mahkemeye veriniz. Aşağı “AzerbaycanVan Birliği’ne bağlı Kolordu rütbelileri birliklerine teslim ediniz.” Mahkemesi, 1916 yılı 10 Eylül günü, gereken Ermeni gönüllü birlikleriyle ilgili şikâyetler heyet toplanarak 3’üncü ve 4’üncü Ermeni gö çoktur. Yağma, soygun, cinayet ve toplu katliamnüllü birliklerine bağlı Ermeni gönüllülerden ların ardı kesilmez. Hatta General Nikolayev, Ersanıklar Seno Arutunyan, Hay (hem de Ayk) meni gönüllülerin yağmaladıkları malları kaçırOhanyan ve diğerlerinden oluşan toplam sekiz dıkları sırada onları engellemek isteyen Rus askişiyle ilgili davayı görerek; onları Kürt kadın kerleri birliklerine bile ateş ettiklerini bildirmekve kızlara tecavüz, 26 kadın ve çocuğa kasıtlı tedir. Ermeni gönüllülerin, kendi reislerinin imolarak işkence etme ve ölümcül yaralayarak öl zaladığı yazılı belgeleri olmaksızın kendi birlik PENCERE Bu Cumhurbaşkanı ‘Meşru’ Sayılır mı?.. Abdullah Gül, Türk ulusunun cumhurbaşkanı mı olacak?.. Yoksa AKP’nin Çankaya’daki takıyyeci cumhurbaşkanı mı olacak?.. Amerika’nın tezgâhladığı “Ilımlı İslam Devleti Modeli”nin Çankaya planlamasında görev mi alacak?.. Allah selamet versin, evlere şenlik medyamız Abdullah Gül adına ulusa güvence vermek için çırpınıyor... Ama nafile!.. Abdullah Gül’ün Çankaya’ya tırmanması, karşıdevrimin bir darbesi olarak yerli yerine oturuyor... Hiçbir medyatik çaba bu içeriği değiştiremez... ? Olay öylesine çarpıcı ki madde madde sıralamakta yarar var... Her şeyden önce Abdullah Gül’ü seçen ya da saptayan iktidar partisini destekleyen seçmenlerin durumu ilginç!.. Sık sık yinelediğimiz gibi 4 seçmenden 1’inin, sandığa giden 3 seçmenden 1’inin oyunu alan AKP , Meclis’in 3’te 2’sini ele geçirmiş bulunuyor... Halkın azınlığı, Meclis’in çoğunluğudur... Gül’ü Meclis değil, üstelik AKP grubu seçiyor... Meclis’te cumhurbaşkanı seçmek için başlangıçta 367 oya gerek görülüyor... AKP’nin bu sayıyı bulmak için 14 milletvekiline daha “ihtiyacı” var... Şimdi tezgâh kuruldu, pazarlık başladı, AKP 14 milletvekilini “ikna” edebilecek mi?.. Pazarlıkların gölgesi takıyyeci sıfatını taşıyan yeni cumhurbaşkanının üstünde ayrıca şaibe oluşturacak... Tüm partiler bu koşullarda bir Cumhurbaşkanlığı seçimine karşı!.. MHP ve CHP’den sonra Doğru Yol ve ANAVATAN da AKP markalı cumhurbaşkanı oyununa alet olacak gibi görünmüyorlar... Halk çoğunluğuna ve tüm siyasal partilere karşın yalnız AKP’nin seçtiği kişinin Çankaya’da meşruiyeti tartışmalı olmayacak mıdır?.. Gül’ün kimliği zaten tartışmalı bir sicilin şaibesini taşıyor... Tek tek dökümünü yapmaya gerek yok!.. Cumhuriyet, Abdullah’ın Gül’ün kim olduğunu belgeleriyle sergiledi... Laik Atatürk Cumhuriyeti’nin aleyhine olduğu “müsellem” bir kişi Çankaya’da kimin ‘amali’ne hizmet edecek?.. Gül’ün eşi türbanlı!.. Türk kadınlarının çoğu başörtüsü takar, azınlığı çarşaf giyer; dinle ilgisinden çok erkek tahakkümünden türeyen bir görenektir tesettür... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türbanın dinsel bir simge olduğuna karar vermiştir... Laik Cumhuriyetle dinsel simge Çankaya’ya damgasını vuracak mı?.. ? Neresinden tutarsanız tutun, Gül’ün Çankaya’ya çıkması, Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete bir karşıdevrim darbesidir... Biçimsel açıdan “meşru” sayılsa bile içerik açısından “gayri meşruluğu” vurguluyor... Türkiye’de siyasal mücadele artık kaçınılmaz olarak bu raya oturacaktır. İki Yorum BUGÜN Meclis toplandığında Sayın Başkan salona bakacak, alışılmışın da üstünde bir “hazirun” görüntüsüne bakarak toplantı yetersayısı 184’ün bulunduğunu görüp daha önce söyledikleriyle tutarlı olarak oturumu açacak. Sonra, asıl gündem maddesine geçmeden, ivedi olarak karara bağlanması gereken, dış görevlendirme, izin falan gibi konular varsa onları da bitirip cumhurbaşkanı seçimine geçecek. O aşamada da, yine kendisiyle tutarlı olmak için belki yoklamaya bile gerek duymaz; çünkü gizli kullanılacak olan oyların sayımı sonucunda 367 oy almış bir aday varsa seçim sonuçlanmış olacaktır. Bu sayı yoksa, Başkan’a göre, ilk oylama yapılmış ve üç gün arayla yapılacak öbür oylamalara sıra gelmiştir. Özal’ın seçiminde böyle yapıldı. u noktada farklı bir yorum daha var. Oturum açılırken ya da hiç değilse cumhurbaşkanı seçimi maddesine geçildiğinde yoklama yapılmalı ve 367 milletvekilinin bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Bu sayı cumhurbaşkanı seçimindeki bütün oylama turları için de gerekli olmalıdır. O sayıda üye bulunmamışsa birinci tur yapılmamış sayılmalı ve süreç başlamadığı için sonraki aşamaya geçilmemelidir. Çünkü bu yoruma göre, cumhurbaşkanı seçimi rastgele, sıradan bir işlem değildir ve en azından üye tamsayısının üçte ikisinin hazır bulunduğu görkemli oturumlarda yapılmalıdır. Anayasanın 101. maddesindeki “üçte iki çoğunluğu ile” ibaresi “üçte iki çoğunluğun oylarıyla” olarak değil, o çoğunluğun “huzuruyla” diye anlaşılmalıdır. Üçüncü ve gerekirse dördüncü oylamalarda aranan “üye tamsayısının salt çoğunluğu” koşulu da yine 367 üyenin hazır bulunduğu bir oturumda aranmalıdır. Çoğunluk, o “huzur”un içinde aranır. Bu yorum, seçilecek aday üzerinde önce ulusal bir “oydaşma” yaratılmadan seçime gidilmesini önlemeye ve devletin başına geçecek kişinin hiç değilse hatırı sayılır çoklukta kişilerin huzurunda seçilmiş olmasını sağlamaya yöneliktir. ugün 367 bulunmadan ikinci tura geçme kararı alınırsa “İçtüzük değişikliği niteliğinde bir uygulama söz konusudur” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek. Özal’ın seçimi sırasında bulunmayan ve sonradan anayasadaki maddeyi içtüzükte de tekrarlayan bir değişiklik cumhurbaşkanı seçimi dolayısıyla da bu yola başvurulmasına olanak sağlıyor. Aslında, mahkemenin, kötü yazılmış bir anayasa maddesini geçmişteki uygulamaya bakmadan derinliğine irdeleyerek konunun yüceliğine ve oydaşma sağlama amacına yönelik değişik yeni bir yorum getirmesi pekâlâ mümkündür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi, bugünkü yapısıyla, eskiden sahip olduğu “ufuk açıcı” niteliğinden hayli uzaklaşmış olduğu için, oradaki çoğunluğun böyle bir olanağı kullanmayı göze alabileceğini düşünmek fazla iyimserlik olur. mumtazsoysal@gmail.com Mehmet PERİNÇEK H B B leri dışına salınmamasına dair ve üzerlerinde kimlik belgeleri bulunmayan Ermenilerin yakalanarak silahlarının alınmasına ve kimlikleri tespit edilinceye kadar hapiste tutulmalarına dair emirler de yayımlanır. Rus Kafkas Orduları Komutanı Odişelidze’nin aşağıdaki telgrafı da Osmanlı Devleti’nin karşısında savaşan bir ordunun komutanının tanıklığı olması bakımından önemlidir. Rus orduları geri çekilirken Ermeni birlikleri “kitlesel vahşiliklere” girişmişlerdir: “Halihazırda Türk birliklerine karşı konuşlanmış olan Ermeni birlikleri, hatta eşkıya Kürt çetelerine karşı bile tamamen yeteneksiz, düzenli Türk birliklerine karşı kesinlikle dirençsiz, askeri emirleri ise aynen buralardan ayrılmış olan Rus birlikleri gibi yerine getirmemektedir: Bu birlikler hızla bozulmaktadır, kadınlar ve çocuklar dahil silahsız Türk halkına yönelik kitlesel vahşiliklerinin fiilen cezasız kalması bu durumu çok etkilemektedir. (…) Eğer ordu birlikleri ile 12.000’lik Ermeni halkı, geriye doğru hareket etmek zorunda kalırlarsa, açlıktan vahşileşirler ve bu durumda çevre halkının neler yaşayacağını kestirmek zordur.” Rus arşivlerinde bulunan Türk Orduları Kafkas Cephesi Kumandanı Vehbi Paşa’nın Rus Orduları Kafkas Cephesi Başkumandanı General Prjevalski’ye yazdığı 22 Ocak 1918 tarihli mektup Rus ordularının ayrılmasının yol açtığı vahşeti başka bir gözle kanıtlar niteliktedir: “Rus ordularının işgal ettikleri malum vilayetlerdeki Osmanlı tebaası Müslümanların Ermenilerin zulmüne karşı korunmasıyla ilgili tarafınızca sorumlu görevlilere verilen kesin emirden ve doğabilecek her türlü uygunsuz hareketlerin önlenmesine yönelik somut ve sert tedbirlerin alınması sözünüzden dolayı en içten teşekkürlerimi iletirim. (…) Özellikle Erzincan’dan Rus kolordusunun ayrılmasının ardından Ermeni zulmü, hanelere saldırı ve kuytu köşelerde adam öldürme boyutunu aşarak daha da yayılmış ve köylere açık saldırılara, kadınlara tecavüze, erkek nüfusun katledilmesine, köylerin ateşe verilmesine dönüşmüştür. Bu arada Erzincan’dan güneydoğu istikametine 18 kilometre uzaklıktaki Zekkih köyü, 12 Ocak 1334 tarihinde bu tür talihsiz olaylara maruz kalmıştır. Bir hafta öncesinde Ardası’dan 3 kilometre uzaklıktaki Müslüman köyü Koska, 30 kişilik bir Ermeni çetesinin saldırısına uğramış, köyün yakılmasının ardından insanlığa kan ağlatacak bir dram yaşanmıştır.” Türkçe tam metinlerinin “Rus Devlet Arşivlerinden 100 Belgede Ermeni Meselesi” başlıklı kitabımda yer alan bu belgeler, bir soykırımın değil, karşılıklı bir kırım ve bu karşılıklı kırımın da emperyalist devletlerin güdümündeki Taşnaklar tarafından kışkırtıldığını net bir şeklide ortaya koymaktadır. Türkiye’nin düşman kuvvetlerinin belgeleri bile bu gerçeği saptamaktadır. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle