18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 2007 PAZAR 4 HABERLER Ek ders ücretlerinde yapılan düzenlemeyi eleştiren eğitimciler 25 Nisan’da derse girmeyecek DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Ne İş Yaparsınız?’ Sevgili, Geçenlerde bir toplantıda, gençlik ile orta yaş sınırında bir hanım, kalabalık bir sohbetin ortasında bana döndü ve sordu: Beyefendi ne iş yaparsınız? Yazarım, dedim ve anlattım. Yani her gün, bir gazete sayfasına kısa bir yazı.. hepsi bu mu? Her gün değil, hanımefendi, haftada beş gün, diye düzelttim. Kimilerinin bu kadarcık az iş yapan birine itibar etmelerini pek anlamamış gibiydi. Ama kibar olduğu için fazla bir şey söylemedi. Gerçekten yazı yazmak bir iş miydi, değil miydi? Sait Faik “Öyle Bir Hikâye” sinde, bir gece Köprü üstünde kendisini çeviren bekçilerin ne iş yaptıklarını sorduklarında, verdiği “Yazarım” yanıtı üzerine, birinin “haaa kâtip yani” demesine içerler ve nerede diye sorduklarında “Antalya Nakliyat Ambarı’nda” der. O zamandan bu yana köprülerin altından çok sular aktı, çok şeyler değişti. Yazarlık artık bir meslek sayılır oldu. Gazete yazarlığının da yazarlıktan sayılıp sayılmadığı da tabii ayrı bir konu. Bence nerede yazdığın değil de, ne yazdığın, nasıl yazdığın, hatta belki biraz da neden yazdığın önemli... Her neyse.. o gece toplantıdan ayrılıp eve döndüğümde, baktım yine o hanımın sorusu katılmış kafama, demek ki, iyice içerlemiş olmalıydım. ??? Belleğimde o salona geri döndüm, hanımefendiyi karşıma aldım, makarayı geri sardım ve tam “Hepsi bu mu?” anına getirdim. Daha sesindeki soru işareti tınısı bitmeden aldım sazı elime: “Tabii değil, hanımefendi, o kadar çok işim var ki, saymakla bitmez,” dedim ve sorusunu geliştirmeye fırsat vermeden bir solukta anlatmaya başladım: Her fırsatta çıkıp sokaklarda, yitirdiğim kentimi ararım, gençliğim kadar uzaktadır, bulamam; eskiden kalan anılarla yetindiğim gibi, bir eski çeşme, bir ev, efendiden kıranta bir adam, bir kuş ile gönül eğlerim. Arada kedilere rastlar, tekirler, sarmanlarla sohbet eder, miyavlayarak anlattıkları dertlerini dinler, sonra feylezofça, baş sallayarak, Haklısınız, derim, haklısınız, nerdeee o eski zamanlar, eski mamalar? Deniz kıyısına iner, göğü maviye boyar, denizi ütülerim. Mevsiminde hünnap alır yerim, yalnızlığımı giderir.. kestane kebap alır cebime koyarım, yemeden önce cebimde dokunurum onlara, içimi ısıtırlar. Kimi zaman türkü çığırır, ıslık çalarım sokaklarda, günün geceyi yenmeye başladığı anı kişisel bir zafer olarak algılarım, başımda kavak yelleri eser. Sevdalanırım böyle zamanlarda.. kime, neye olursa olsun sevdalanırım. Sarhoş olurum çok ciddi biçimde.. ister şarap, ister erdem, istersem şiirle... Hiç boş vaktim yoktur hanımefendi, hiç... Hüzünlenirim ikide birde... ??? Kimi zaman, Nazi Almanyası’nda Yahudi olurum, kimi zaman günümüz Filistini’nde Arap, kimi zaman açları unutur, utanmadan tıka basa yerim... Kimi zaman alıp başımı, benim olan başka kentlerin sokaklarına, kaldırımlarına giderim. Kimi zaman Havana’da atar yüreğim, kimi zaman Van’da. Hayatta hiç tanımadığım, görmediğim balıkların, çiçeklerin, kuşların, börtü böceğin dostu gök gözlü bir adamı canım gibi severim. Can sıkıntısı gibi her gün karşımda duran, durmadan atıp tutan kimilerini ise hiç sevmem. Kimi sever söylediklerimi, kimi ise içeri tıkar beni. Geceleri düşlerimde bile bitmez mesaim.. öyküler, senaryolar yazarım uyandığımda bir tek sözcüğünü bile anımsamayacağım. Demir parmaklıklar ardındaki düşlerimde Ege’nin lacivert dalgalarına, Paris’in serseri kaldırımlarına kaçarım, oralarda düşlerimde mapushane damlarına düşerim. Eskisi kadar kurnaz ve kıvrak değilim artık.. yıllar var ki, tehlikeyle karşılaşınca, dikey olarak yerden yükselip uçarak kaçamıyorum. Her şeyin, çok ciddiye alınması gereken koca, anlamsız bir şaka olduğunu düşünürüm, kalabalıklar arasında yalnız kalırım. Kimi zaman yalnız başıma haykırırım “hayır” diye, kimi zaman mitinglerde binler on binlerden yüz binlerden oluşan bir korunun içinde daha da güçlenir haykırışım. Can mumumun öyle bir alevi vardır ki, gök kubbenin fanusuna sığmaz, ama o denli önemsizdir ki, okyanusta bir damla olur. Maça giderim, tiyatroya giderim, pikniğe giderim, mitinge giderim. Ama hep alıp başımı giderim, odamı arşınlarken, dünyayı gezerim... Hanımefendiyle düşsel sohbetim sürerken, fark ediyordum, o alaycı ve kuşkucu bakışlarında hiçbir değişiklik olmuyordu. Yine sormayı sürdürür gibiydi: Hepsi bu mu? Sahi Sevgili, bizler ne iş yapıyoruz ki, herkes gibi yaşamaktan öte?.. Eğitimcilerden ‘sevk eylemi’ ? EğitimSen İstanbul Şubesi Başkanı Dursun Yıldız, “Kazanılmş hakkımızı AKP kendi eliyle yok etmeye çalışıyor” dedi. Haber Merkezi Eğitim emekçileri, yurt genelinde yaptıkları eylemlerle ek ders ücretlerinde yapılan düzenleme ve Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliği’ni protesto etti. Eğitimciler 25 Nisan Çarşamba günü de tüm yurtta “sevk eylemi” yapacaklarını açıkladılar. Türk EğitimSen, EğitimSen ve Eğitimİş üyesi öğretmenler sevk alarak derslere girmeyecek. ANKARA’da Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Sekreteri Gülten Akyürek ve bir grup sendika üyesi, Kızılay’da toplandı. Akyürek burada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e göndermek üzere hazırladıkları mektubu okudu. Akyürek, eğitim ordusunun yarısından fazlasının yoksulluk sınırının, bir kısmının da açlık sınırının altında ücret aldığını ifade etti. İSTANBUL Mecidiyeköy Metro Çıkışı’nda toplanan EğitimSen İstanbul 3 No’lu Şube üyesi eğitimciler, “Savaşa Değil Eğitime Bütçe”, “Gerici Irkçı Kadrolaşmaya Hayır”, “Yönetici Atama Yönetmeliği Geri Çekilsin” yazılı pankartlar taşıdı. Grup adına basın açıklaması yapan Şube Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın 1970 yılında dört günlük grevi sonucu ek ders hakkının kazanıldığını anımsatarak “Kazanılmş hakkımızı AKP kendi eliyle yok etmeye çalışıyor” de ÜÇ MİTİNG DAHA Eylemlilik süreci yayılıyor İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ya da onun belirleyeceği bir adayın Çankaya’ya çıkmasını önlemek için 14 Nisan’da Ankara’da yapılan Cumhuriyet mitingiyle başlayan eylemlilik süreci yayılıyor. Benzer istemlerle 27 Nisan’da Kadıköy’de, 28 Nisan’da Ankara ve 29 Nisan’da da Çağlayan’da mitingler gerçekleştirilecek. Türkiye Gençlik Birliği’nce (TGB), Taksim’deki Attila İlhan Kültür Merkezi’nde “Cumhurbaşkanlığı tartışması” konulu bir panel düzenlendi. Panelden önce bir konuşma yapan TGB Genel Başkanı Adnan Türkkan, 14 Nisan’da Ankara’da başlayan eylemlilik sürecinin devam ettiğini belirterek, TGB tarafından 27 Nisan’da Kadıköy’de ve 28 Nisan’da da Ankara’da “Atatürk’ün emrindeyiz, Çankaya milletindir” sloganıyla iki gençlik mitingi düzenleyeceklerini söyledi. 29 Nisan’da Çağlayan’da miting yapılacağını anımsatan Türkkan, duyarlı tüm yurttaşları bu mitinglere katılmaya çağırdı. Cumhurbaşkanlığı konusunun tartışıldığı panelin başkanlığını yapan İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, AKP’nin milletin çok az bir kısmının oyu ile iktidara geldiğini anımsatarak, “İradesi Meclis’e yansımayan 24 milyon 400 bin seçmen var. 14 Nisan mitingi, bu insanların taleplerini yansıtıyor. Daha önce bir örneğini daha görmediğim bir gösteriydi” dedi. Ek ders ücretlerinde yapılan düzenlemeyi ve atama yönetmeliğini protesto eden yüzlerce eğitim emekçisi, yurt genelinde düzenledikleri eylemlerle hükümeti eleştirdi. di. Eğitimciler, basın açıklamasının ardından, kısa bir süre oturma eylemi yaptı. ANTALYA’da EğitimSen Antalya Şubesi üyesi eğitimciler, AKP Antalya İl Örgütü önüne siyah çelenk bıraktı. bütçe, Çelik istifa” sloganları atarak İnönü Parkı’na kadar yürüdü. “Çelik elini cebimizden çek” yazılı afişle çok sayıda pankart taşıyan eğitimciler, burada yaptıkları açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi yaparak Bakan Çelik’i istifaya çağırdı. İSKENDERUN’da Boyacılar Parkı’nda toplanan EğitimSen üyeleri adına bir açıklama yapan Şube Başkanı Fazıl Alçın, “Milli eğitim müdürlerini ve valileri uyarıyoruz; AKP’nin bu oyununa alet olmayın. Eğer bu kadrolaşma operasyonunun bir parçası olursanız, siz de hukuk dışı davranmış ve suç işlemiş olacaksınız” diye konuştu. GAZİANTEP’te EğitimSen üyeleri kent merkezindeki Yeşilsu mevkiinde toplanarak yönetmeliği protesto etti. EğitimSen Gaziantep Şubesi Başkanı Mehmet Bozgeyik, AKP’li yöneticilerin Milli Eğitim ve EğitimBir Sen yetkilileri ile bir araya gelerek kendilerine yakın olanları müdür olarak atadıklarını, daha deneyimli liyakat ve kariyer sahibi, meslekte uzun süre görev yapan öğretmenlerin müdürlük taleplerinin dikkate alınmadığını söyledi. BİTLİS’te EğitimSen Bitlis Şube Başkanı Abdulgani Cayhan da yeni yönetmelikle kadrolaşma faaliyetlerinde yeni bir aşamaya gelindiğinin altını çizdi. Cayhan, “Artık kadrolaşmada kapkaç devri başlamıştır. Jet hızı ile geçirilen bu genelge, bakanlığın kadrolaşmada ne denli gözü kara olduğunu gösteriyor” dedi. ‘Çelik istifa’ AMASYA’da Yavuz Selim Meydanı Atatürk Anıtı önünde bir araya gelen EğitimSen üyeleri, ek ders ücreti ile ilgili uygulamada yüz binlerce öğretmenin günlük ders ücretinin kesilmesi tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Eğitim emekçileri, “AKP şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Ek ders ücretimden elini çek” sloganları attı. ADANA’da EğitimSen binası önünde toplanan EğitimSen üyeleri, “IMF’ye değil eğitime TANITIM YAPTILAR SHP’den Sol Şerit gazetesi İstanbul Haber Servisi Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) İstanbul İl Başkanı Dr. Beyzade Özkahraman, Türkiye genelinde 1 YTL’den satılacak olan “Sol Şerit” adında aylık bir gazete çıkardıklarını belirterek “SHP’nin arkasında güçlü işadamları, büyük holdingler, çok tirajlı gazeteler yok. Bu nedenle seçimlere yönelik görüşlerin olduğu projelerin anlatıldığı bir gazeteyi tüm yurdumuza satacağız” dedi. SHP İl Örgütü üyeleri dün Galatasaray Lisesi önünde toplanarak “Sol Şerit” gazetesinin tanıtımını yaptılar. SHP İstanbul İl Başkanı Özkahraman, ülkenin 4.5 yıldır toplam seçmenin yüzde 43’ünün temsil edildiği bir parlamento ve oradan çıkan yüzde 26 oy almış bir hükümetle yönetildiğine dikkat çekti. Basın açıklamasının ardından parti üyeleri Galatasaray’dan Taksim tramvay durağına kadar “Sağ tıkandı sola geçin”, “Solda umut var” sloganları atarak “Sol Şerit” gazetelerini yurttaşlara dağıttılar. ALEVİ BEKTAŞİLER ‘Güçlerimizi birleştirelim’ YUSUF ÖZKAN ‘İktidara yürüyüş gecesi’ CHP Eyüp İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği “iktidara yürüyüş yemeği”, önceki akşam Çağlayan’daki Salon Figora’da gerçekleştirildi. Atatürk ve mücadele arkadaşları için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından, İstiklal Marşı ile başlayan gecede “solda birlik” çağrısı yapıldı. Cumhuriyetin son zamanlarda her zamankinden daha çok saldırıya uğradığına dikkat çekilen geceye CHP Milletvekili Mehmet Sevigen, CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, İBB CHP grup başkanı Kemal Akar, ilçe başkanlarının yanı sıra partililer katıldı. Yurttaşları CHP çatışı altında birleşmeye çağıran Mehmet Sevigen, “Alevi, Sünni, Ermeni, Hırıstiyan, Musevi kim olursa olsun herkes 1. sınıf yurttaştır. Bütün yurttaşların bir arada yaşamasının garantisi CHP’dir” dedi. (ALİ AÇAR) İZMİR Ülkenin 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi’nin ardından yeni bir sürece girdiğini vurgulayan AleviBektaşi örgütü temsilcileri, AKP iktidarına karşı birlik çağrısı yapıyor. AleviBektaşi Federasyonu tarafından İzmir’de önceki akşam düzenlenen dayanışma yemeğine, güncel gelişmeler damgasını vurdu. TBMM Başkanvekili ve CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, bugünkü iktidarın demokrat ve laik ilkeleri benimseyemediğini, bir mezheptarikat partisi gibi hareket ettiğini vurguladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, son 4.5 yıldır ülkede, Demokrat Parti iktidarının son yıllarında uygulanan partizanlığın yaşandığına dikkat çekti. AleviBektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel de, 14 Nisan’lara gereksinim duyan bir ülkenin yurttaşlarının daha bilinçli hareket etmesi gerektiğini vurguladı. asirmen?cumhuriyet.com.tr ADD BAŞKANI ERUYGUR ‘İki tane kırmızı çizgimiz var’ GİRESUN (AA) Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Şener Eruygur, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin iki tane “kırmızı çizgileri’’ olduğunu belirterek “Bunlardan biri, seçilecek kişi kafasında ya da şekil olarak, Türkiye’yi geriye götürücü bir düşünce içerisinde olmasın. İkincisi ise Türkiye’nin ulusuyla ve ülkesiyle bölünmesine yönelik bir düşünce içerisinde olmasın’’ dedi. Eruygur, Bulancak Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen söyleşide yaptığı konuşmada, 14 Nisan’daki mitingde toplanan “1.22 milyon insanın’’ arkasında evlerine bayrak asan yurttaşları da düşünmek gerektiğini vurgulayarak “Kimsenin antidemokratik bir düşüncesi yoktur. Hepimiz demokrat olmak, demokrasimizi bir adım daha ileriye götürmek istiyoruz. Siz demokrasiyi, sizin tanımladığınız şekilde anlamayı sürdürürseniz, işte çekişme ve kaos buradan başlar’’ dedi. İsrail’in sivil, resmi birçok önemli insanıyla, Ortadoğu’daki sorunları, İsrail devletinin siyasetlerini konuşuyoruz, tartışıyoruz. Konuştuğumuz kimseler arasında, her şeyi “İsrail ve Yahudiler haklı, Araplar haksız” diye yorumlayanlar olduğu gibi, liberal, laik İsrailliler de bulunuyor. Eran Lerman, emekli albay. Şu anda Amerikan Yahudi Komitesi’nin İsrail ve Ortadoğu Müdürü. O sözlerine şöyle başladı: “Hâlâ sürdüğü söylenen İntifada’yı İngilizceye ‘ayaklanma’ olarak çeviriyoruz. İntifada, Arapçada devenin oturduğu yerden ayağa kalkması anlamına geliyor. 2000 yılından itibaren başlayan ve Arapların İntifada adını verdikleri eylemlerin ‘ayaklanma’ ile bir ilişkisi olmadığı inancındayım. Bu aslında alttan gelen bir ayaklanma değil, Arap liderliğinin önceden kararlaştırdığı bir silahlı mücadele ve savaş. Bu askerileştirilmiş, merkezi olarak kararlaştırılmış bir örgütlü faaliyet. Halbuki İntifada halkın kendiliğinden, alttan gelen bir dalgayla harekete geçmesi anlamına geliyor.” ‘Devenin Ayağı Üzerine Kalkması’ ??? Eran Lerman da hemen bütün karşılaştığımız her görüşten İsraillinin söylediği bir düşünceyi tekrar etti: Tek devletli çözüm artık mümkün değil. Nitekim bugün İsrail Parlamentosu Knesset’te 9 milletvekili olan aşırı sağcı bir parti dışında meclisteki bütün partiler artık iki devletli çözüme razılar. Yine konuştuklarımızın dikkat çektikleri bir nokta İsrail’deki değişim. Geçmişte İsrail içinde iki devletli çözüme partilerin yüzde 90’ının karşı olduğu, bugün ise bu oranın yüzde 10’a düştüğü ifade ediliyor. “İki devletli çözüm” artık İsraillilerin ezici bir çoğunluğunun olmazsa olmazı. Bunun bir an önce gerçekleşmesini istedikleri de belli oluyor. Tabii nasıl bir iki devlet? Hangi toprak parçaları kime kalacak? Bu soruyu sorduğumuz zaman, “Bunu tartışalım, iki devleti kabul ettikten sonra gerisi gelir” cevabını veriyorlar. İşin o kadar kolay olmadığını onlar da biliyor, biz de biliyoruz. Su kaynaklarının kimde kalacağı, Kudüs’ün statüsü, 1967 savaşında İsrail’in işgal ettiği toprakların ne olacağı gibi ve buna benzer, çözümü mümkün olmayan öylesine büyük sorunlarla yüz yüze gelineceği şimdiden açık seçik belli. ??? İsraillilerin “iki devlet” formülüne gelmeleri ve devletlerinin gelecekleriyle ilgili karamsar bir tablo çizmeleri yeni bir durum mu? Bu gelişme hangi etkenlerin devreye girmesiyle bu hale geldi? “Onlar da ölüyor, biz de ölüyoruz. İki taraf da bu çatışmadan acı çekiyor. Her ailede en az birkaç şehit var. Buna katlanmak kolay değil” diyorlar. İntifada sonrası çatışmalarda, bombalamalarda 3000 Filistinlinin ve 400 İsraillinin öldüğünü belirtiyorlar. ??? Tabii İsrail’deki “kuşatılmışlık” psikolojisini son dönemde artıran en önemli etken hiç şüphesiz ki Irak işgali sonrası ortaya çıkan tablo. ABD’nin Irak’taki başarısızlığı ve işgalin bütün bölgedeki Arap öfkesini ve tepkisini artırması İsraillileri korkutuyor. Çünkü onlar Irak’ın işgaliyle bölgede ABD yanlısı ve İsrail dostu yeni bir devlet kurulacağı beklentisi içindeydiler. Gelişmeler ters yönde oldu. ABD, savaşı kaybetmiş durumda. Bölgede ABD’ye ve İsrail’e tepki geçmişe göre daha da arttı. Radikal İslamcı örgütler büyüyüp etkilerini yaygınlaştırdıkları gibi, Arap dünyası içinde gelişen demokratikleşme eğilimi de Irak’ın işgaliyle ters yönde etkilendi. İsrail’in işi Irak’ın işgalinden bu yana geçen dört yıl içinde beklenenin aksine çok zorlaştı. Hizbullah’la geçen yaz gerçekleşen çatışmadaki başarısızlığın da umutları kırdığı söylenebilir. İsrail, geçmişle karşılaştırılırsa, kuşatılmışlık psikolojisinin daha da arttığı söylenebilir. “Hemen çözüm” düşüncesinin bugün çok yaygın şekilde ifade edilmesi biraz da bu gelişmelerden kaynaklanı yor denebilir. ??? Bir nokta daha önemli: Türkiye’nin bölgedeki rolü ve İsraillilerin Türkiye’yle ilişkileri. İsrail’den Türkiye’ye göç eden Yahudiler, Türkiye’nin buradaki gönüllü elçileri gibi hareket ediyorlar. Türkiye İsrail ilişkisinin gelişmesi için büyük çaba sarf ediyorlar. İsrail’deki Türkiyeli Yahudilerin 70 yıl önce kurduğu dernek lokalinde birlikteydik. Hepsinin kalbinin bir parçası hâlâ Türkiye’de atıyordu. Türkiye’deki gelişmeleri büyük bir duyarlılıkla izliyorlardı. Onlar da aynı şeyi söylediler: Türkiye bölgenin en etkili ülkesi. İsrail’in de en hayati müttefiki. Bu sorunun sağlıklı bir şekilde gelişmesinde Türkiye’nin önemli bir rol oynayacağına inanıyoruz. ??? Görüştüğümüz önde gelen İsrailliler, Türkiye’yi stratejik bir müttefik olarak görüyor, övücü ve güven verici sözler söylüyorlar. Türkiye’yi bölgenin lideri olarak görmek istiyorlar… Sonra da “İsrail’i anlamak o kadar kolay değil” demeyi ihmal etmiyorlar. Gerçekten İsrail’i anlamak kolay değil. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle