18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2007 CUMARTESİ 16 HABERLER Açtığı hakaret davalarıyla gündemden düşmeyen Başbakan, kendisi için ‘Sicili karalı’ denmesine sessiz kaldı Erdoğan, Akgündüz’ü duymuyor OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT/STUTTGART Jetpa ve Fadıl Akgündüz olayının, AKP’nin en üst düzeydeki kadrolarına kadar uzanan bir “tezgâh” olduğu ve olayın en başından itibaren uluslararası bir nitelik taşıdığının Avrupa başkentlerinde de görülmeye başlandığı vurgulandı. Fadıl Akgündüz ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki “görünürdeki ilişkisizliğin”, ciddi kuşkulara neden olduğu ileri sürüldü. Jetpa başta olmak üzere binlerce Türk’ün dolandırıldığı “yeşil sermaye” vurgununun yakın bir gelecekte Avrupa Adalet Divanı gündemine de geleceği hatırlatıldı. Avrupa’daki Türklerden yüksek kâr payı vaadiyle özellikle 90’ların ikinci yarısında toplanan ve kimi çevrelere göre bugün milyarlarca Avro’yu bulan paralar nedeniyle “İslami hortumcular” hakkında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yakın çevresinin anlamlı bir suskunluk içinde olması ve açık bir geçiştirme politikası izlenmesi dikkat çekmeye başladı. Fadıl Akgündüz’ün, Tayyip Erdoğan hakkındaki ağır ifadeleri Almanya’daki mahkeme kayıtlarına geçirdiğini de hatırlatan Avukat Fatma Civelek, Başbakan Erdoğan’ın Almanya’nın en üst düzeyde mahkemeleri nezdinde “sabıkalı başbakan” olarak anılmasını ve Fadıl Akgündüz’ü kullanarak bugünkü görevine gelebildiği yolundaki imaları rahatça sineye çekmesinin birçok soru işaretine neden olduğunu savundu. 2004 yılında Jetpa mağdurları adına Fadıl Akgündüz’ün şahsına karşı do Jetpa’nın sahibi Akgündüz arasındaki ilişkiler ağının tuhaf bir uzlaşmaya işaret ettiğini ileri süren Stuttgartlı Avukat Fatma Civelek (sağda), “Erdoğan’ın hakaret gerekçesiyle en fazla tazminat davası açan başbakan olduğu biliniyor. Ama kendisine Almanya’nın en yüksek mahkemeleri nezdinde ağır hakaretler yağdıran Akgündüz karşısında neden sessiz kalıyor” diye sordu. landırıcılıktan dolayı tazminat davası açan ve Almanya’daki bu davalardan art arda olumlu kararlar çıkaran avukat Fatma Civelek, “yeşil dolandırıcılık” olayının ardında sadece Ankara’daki bazı odakların değil, bazı Avrupa başkentlerinin de bulunduğu yolundaki kuşkuların giderek güçlendiğine dikkat çekti. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Civelek, en az 18 bin kişiyi dolandırdığı belgelenen Akgündüz’ün Türkiye’de 2006 yılı Kasım ayında 4 yıl 2 ay hapse ve küçük bir para cezasına çarptırılmasının sadece bir göz boyama olduğunu, böylece “tepkili kamuoyunun gazının alındığını” ileri sürdü. Fatma Civelek şöyle konuştu: “Dolandırılan insan sayısının çok daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz. Birçok insanımız utandığı için veya başka gerekçelerle ortaya çıkamıyor. Bizi düşündüren şey şu: Fadıl Akgündüz’ün özellikle Türkiye’deki malvarlıkları üzerine dolandırıcılık gerekçesiyle tedbir konulması talebimiz reddedildi. Bu, bizce, başlı başına bir oyun. Bu oyunu en iyi bilenler de herhalde, Jetpa’nın sözde yatırımlarını, o dönemde tanıtıma ayrılmış ‘İntermedya Ekonomi’ dergisinin HaziranTemmuz 1999 sayısında özel demeçlerle destekleyen Cemil Çiçek ve bu sözde yatırımı ‘çölde ırmak’ sözleriyle selamlayan Bülent Arınç’tır. Jetpa tanıtım dergisindeki bu destekleri, mahkemelere de kanıt olarak sunduk.” özellikle Adalet Bakanlığı’na, mahkemelerde yaşadıkları sorunları, savcının MASAK ve bilirkişi raporlarına rağmen Akgündüz’ün beraatını istemesini de aktararak ısrarla müfettiş talep ettiklerini söyledi. Stuttgartlı avukat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Almanya’da Akgündüz’ün şahsına dolandırıcılık gerekçesiyle açtığımız davalar, karşı tarafın bir sürü oyalama taktiği ve yalanlarıyla karşılaştıktan sonra tek tek lehimize sonuçlanmaya ve kesinleşmeye başladı. Biz de bu kesinleşen kararlarımızı Türk mahkemeleri tarafından onaylatarak halen ‘kara para aklama kuşkusu’ ile devlet tedbiri altında bulunan malvarlıklarına yönelmek istedik. Ama maalesef Akgündüz’ü yargılayan Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi ve yetkili savcı, hakkın Başbakan Erdoğan ile Oyun içinde oyun mu? 2002 ve 2006’da imza kampanyaları açtıklarını belirten Fatma Civelek, da tedbir kararı bulunan bu malvarlıkları üzerine dolandırıcılık kuşkusuyla da tedbir koymayı reddetti. Bu gerçekten anlaşılır gibi değil.” Bu işin birçok kesimin katıldığı bir oyun olduğunun ortaya çıktığını ileri süren Civelek, böylece Akgündüz’e göstermelik bir hapis cezasıyla kamuoyunun rahatlatıldığını ve yasalara aykırı olarak hortumladığı paralar üzerindeki tasarruf hakkının korunmuş olduğunu bildirdi. Civelek, şöyle konuştu: “Şu anda Türkiye’de yaklaşık 40 trilyon TL nakit ve bazı taşınmazlar, çok önceden kara para aklama suçu işlendiği kuşkusuyla tedbir altına alınmıştır. Ama Akgündüz’ün kara para aklama davasında beraat edeceği kesindir, çünkü topladığı paralar Türk Ceza Hukuku’na göre kara para kapsamına girmiyor. Akgündüz kara para aklama davasında beraat ettiği andan itibaren şu ana kadar denetim altında bulunan bu malvarlıkları üzerindeki devlet tedbiri de kalkacaktır. Akgündüz tarafından dolandırılan mağdurlar, ‘kara para aklama dosyasına’ müdahil olamadıkları için böyle bir durumda devlet tedbirinin kalkması ve malların Akgündüz’e geri verilmesi engellenemeyecektir. Yani, Akgündüz’ün tedbir kalkar kalkmaz bu malvarlıklarını eriteceği kesindir. Bu nedenle İstanbul Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi dolandırıcılıktan dolayı da bu malvarlıklarına yedek tedbir koymak zorunda idi. Ama müdahil avukatların ısrarına rağmen bu tedbir talepleri reddedildi. AKGÜNDÜZ’ÜN İDDİASI: Sabıkalı Başbakan Erdoğan Fadıl Akgündüz’ün Alman hâkimlerin kafasını karıştırmak için mahkemelerde bazı iddialarda bulunduğunu hatırlatan Fatma Civelek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Tuhaf bir durum var. Akgündüz, mahkemeye sunduğu yazıda, sicili karalı veya sabıkalı (“vorbestraft”) Başbakan Erdoğan’ın önce seçimlere katılamadığını, kendisinin ise Siirt’ten seçildiğini, AKP’nin de hemen seçim yasalarını değiştirerek Erdoğan’a bir dahaki seçime katılabilme imkânı sağladığını, sonra da Siirt seçimlerinin iptal edilerek Akgündüz’ün tutuklatıldığını ve Erdoğan’ın da seçimlere katılmak suretiyle Akgündüz’den boşalan yere seçildiğini belirtti. Akgündüz, bu karara itiraz ettiğini ve normalinde böyle bir davanın 23 sene sürdüğünü, kendi davasının ise 3 günde bitirildiğini ve hemen kesinleştirildiğini, yani Erdoğan’ın kendisini kullandığını ima etti. Bu yazılar da Almanya’nın bütün yüksek mahkemelerinde, hatta Alman Yargıtayı’nda (BGH) bile okundu. İşte bu yazı buradaki hâkimlerin kafasını fena karıştırdı. Hakimler benim mahkemeye sunmuş olduğum MASAK (Mali Suçları Araştırma Komisyonu) raporunu bile, ‘Türkiye’de her şey olabilir’ gerekçesiyle kanıt olarak kabul etmediler ve ben, dolandırıcılığı kanıtlamak için çok zorlandım. Bu yazıları AKP’nin en üst düzeyine ve Erdoğan’a da ilettirdim, Başbakan veya Adalet Bakanı ile görüşmek istedim. Bana randevu verilmedi. Bence Akgündüz’ün anlattıkları doğrudur, ama ben Akgündüz’ün Tayyip Erdoğan tarafından kullanıldığına değil, ikisi arasında bir anlaşma olduğuna inanıyorum. Yoksa Tayyip Erdoğan, Almanya’nın bütün yüksek mahkemelerinde okunan bu hakaret pasajından haberi olduğu ve ‘hakaret nedeniyle en çok tazminat davası açan başbakan’ unvanını da taşıdığı halde, Akgündüz’e neden dava açamıyor? Neden Jetpa’yı 1999 yılında açıkça destekleyen şimdinin Adalet Bakanı, mahkeme süreciyle ilgili müfettiş görevlendirmek istemiyor? Bunlar şimdilik yanıtsız sorulardır.” ULUSLARARASI MAHKEMELERE GİDİLECEK Bütün girişimlerin iç hukuk yollarının tüketilmesine yönelik olduğunu kaydeden Fatma Civelek, ortada milyonlarca Avro’luk bir dolandırıcılık davası bulunduğunu ve AKP çevresindeki “bilmecelerin” bu uluslararası yargı sürecinde mutlaka ortaya çıkacağını savundu. Avukat Civelek, şöyle konuştu: “Mahkemelerin yapmış olduğu hatalardan, hâkimleri ve savcılıktan sorumlu Adalet Bakanlığı’nı, sonuçta da devleti sorumlu tutacağız. Eğer bizim mahkemelerimiz sonuçlanmadan TC mahkemeleri, şu anda devlet tedbiri altında bulunan malvarlıklarının da Fadıl Akgündüz tarafından yağmalanmasına göz yumarsa biz bu olaydan devleti sorumlu tutarak devlete karşı tazminat davası açacağız. Eğer TC mahkemeleri, Türk Devleti’ne karşı açacağımız davaları olumsuz sonuçlandırırsa Avrupa Adalet Divanı’na kadar çıkacağız. Biz, eksimizin de artımızın da Türkiye içinde kalmasını isterdik, ama ne yazık ki iyi niyetimizi anlamamakta ısrar ediyorlar. Bütün bunları Adalet Bakanlığı’na da bildirdim.” CUMHURİYET 16 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle