18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MART 2007 CUMARTESİ 6 HABERLER Bozgeyik’in Ata’ya saygısızlığına tepki CHP Büyükçekmece İlçe Örgütü ile Büyükçekmeceli sivil toplum kuruluşları, bir gezi sırasında anlattığı fıkra yoluyla Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik’i düzenledikleri iki ayrı gösteriyle protesto ettiler. Polisin, CHP Büyükçekmece İlçe Örgütü’nün, Mimar Sinan Meydanı’ndan belediyeye yürümesini engellemesi üzerine ise arbede yaşandı. Mimarsinan Meydanı’nda toplanan Büyükçekmeceli STÖ’ler Bozgeyik’in Yunanistan gezisi sırasında anlattığı fıkra ile Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle Mimarsinan Belediyesi’ni protesto etmek için önce Atatürk Anıtı’na çelenk koyarak burada basın açıklaması yaptılar. STÖ’ler açıklamada, Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik’i, Atatürk’e hakaret ettiği için kınadıklarını belirttiler. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Metin Demirtaş’tan Mektup Metin Demirtaş kardeşimdir. Kardeşten de öte dostum, sanki vicdanımın sesidir. Bazı insanların, belki her insanın yaşamında vicdanlarının sesi olan arkadaşları, dostları vardır. Yaptığınız her şeyin onların değerlendirmesinden geçmesini istersiniz. İyi bir şey yaptığınıza inandığınızda onları da sevindireceğinizi bilirsiniz. Bir kötülüğe ortak olmaktan kaçınıyorsanız bir nedeni de onları da üzmemek içindir. Metin’le 1960 yıllarının Ankara’sında, ben “Bir Gün Mutlaka”yı yazdığım, o sadece 1960 kuşağının değil bütün Türk şiirinin yüz akı şiirlerden “Bizim de Dağlarımız Vardır Che Guevara” adlı şiiri nedeniyle tutuklanıp gözaltına alındığı dönemlerde tanışmıştık. O günden bugüne kesintisiz süren dostluğumuz; hapislerde, sürgünlerde de süren mektuplaşmalarımız birkaç yıl önce “Şiirin Kanadında Mektuplar” adıyla kitaplaştı da. “Solda Birlik” konusunda çağrıma Metin’den de bir yanıt geldi. Daha doğrusu bir mektup ve ilişikte bir yazı. O yazının yayımlanmasını istiyor, ama mektup da o kadar güzel ki. En iyisi harmanlayayım ikisini diye düşündüm... İşte mektuptan bir paragraf: “Doğum yerim Akçay ve civar köyleri dolandım, oturup kahvelerde sohbetler yaptım. CHPDSP birlikteliğinde ümit var görüyorum. Bütün mesele bir rüzgâr estirmede. Bu rüzgâr estirme deyimi çok önemli. Herkesin şöyle bir ayağa kalkıp silkineceğini gözlemledim. Dağbayır biz de katılırız bu kampanyalara. Birtakım renkli/ses getirici medyanın ilgisini çeken, geniş kitlelere ulaştırılabilecek, görsel efektlerle desteklenen çeşitli gösteriler… Çok şeyler aranıp bulunabilir. Burada kimi malum partilere gittim. Sigara tablaları dolu, ayağı yerden kesik, boş, uçuk lakırdılar.. geviş getirmeler. Konuğu olmuş Kemalist birine (naif antiemperyalist duruşuna saygı göstermeksizin) küçümsemeler, itmeler, yürünen yolu daraltmalar… Bilirsin işte… Sabırla doğru olduğuna inandıklarımızı savunmaktan başka elimizden ne gelir.” Bu benim sevgili dostumun, kırk yıldır tanıdığım içli, duygulu, toplumcu, vatansever sesidir. Toplumun gereksinimi olan yalın, yalansız dolansız, açık seçik, insanca ses. Tıpkı şiirindeki gibi. Ve işte “solda birlik” konulu yazısından bir alıntı: “CHPDSP’ nin güç birliğine gitmesi ve bu konuda CHP’nin ikna edilmesi en gerçekçi yol gibi görünüyor. Her iki partinin unsurları kardeştir. Dağ başında da olsanız konuşabileceğiniz, ortak bir dil kurabileceğiniz, Cumhuriyet’in kazanımlarına bilinçle sahip çıkan unsurlardır. Böyle bir güç birliğinin ilan edilmesi, köy köy, kasaba kasaba, mahalle mahalle gezilip bu birlikteliğin yararı kitlelere anlatılabilirse ülkenin her yerinde müthiş bir rüzgâr estirecektir. İktidar olunamasa bile Cumhuriyet değerlerine sahip, AKP ya da AKP ağırlıklı iktidarlar, karşısında güçlü bir muhalefet bulacaktır.” Antalyalı Metin Demirtaş’ın bir özelliği daha var. Antalyalı Deniz Baykal’la ilk gençlik yıllarından tanıdık ve arkadaşlar. Bu konuda yazısının sonlarına doğru şöyle diyor Metin: “Deniz Baykal’la Kipranoz’da (Antalya’da kayalık bir plaj) aynı denizde kulaç attık. 555 K’da Kızılay’da birlikteydik. Devrimci bir geçmişi olan doğum yerim Akçay’a gelir, nabız yoklar, politikasını sınar. Kendisini eleştirmişimdir, eleştiririm. Yaşadığımız koşullar içinde bugün bunu, bu duruşu lüks sayıyorum.” Metin Demirtaş’a katılıyorum. Öncelikle CHP ve DSP’yi, hemen ardından bütün solu, sosyal demokrasiyi, yan yana, kol kola topluma ortak bir görünüm sunmaya ve Türkiye’nin bütün çağdaş birikimlerini yok etmeye kararlı gericiliğe karşı kitlelerin içinde mücadeleye çağırıyorum. Evet, başta CHP olmak üzere, hiç kimsenin hakkı yok bu “lüks” duruşa, kendini parlamento içi muhalefetle ya da demeçlerle sınırlamaya. Atın bu ölü toprağını üzerinizden. Halkın içine karışın. Hem de onların üstünde değil, onlardan biri olarak. Böyle bir buluşma, bu ortak savaşım, sadece toplumun değil, sizlerin kişisel kurtuluşunuz da olacak. Kendinizi daha yurtsever, daha doğru, daha hakiki insan hissedeceksiniz. “Solda Birliktelik” konulu mesajları, köşemin olanakları ölçüsünde, kendi yorumlarımı da katarak yayımlamayı sürdüreceğim. Sağlığa müdahale şart Özel İsviçre Hastanesi Başhekimi Kazım Taş, sağlık sisteminin mevcut şekilde devam ederse önümüzdeki 10 yıl içinde batacağına dikkat çekti Kaplan’ın hilafet davası ? İstanbul Haber Servisi İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği lideri Metin Kaplan’ın anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs suçundan yeniden yargılanmasına devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada konuşan Kaplan, ne terör ne suç örgütü kurmadığını ileri sürerek “Tayyip Bey konuşuyor. Cezaevlerinde bir tek fikir suçlusu yoktur diyor. Bir sürü fikir suçlusu içerde yatıyor” dedi. Cezaevinde kaldığı bölümde “sağ terör” yazdığını da dile getiren Kaplan’ın tahliye istemi kabul edilmedi. SİBEL BAHÇETEPE Özel İsviçre Hastanesi Başhekimi Dr. Kazım Taş, sağlık sisteminde kamu özel ayrımının bulunmaması gerektiğini belirterek, “Sağlık bütün olarak ele alınmalıdır. Bu bütünün parçalarında kamuözel ayrımı vardır” dedi. Türkiye’de aile hekimliği kavramının bilinmediğine dikkat çeken Taş, Düzce’de uygulanan pilot aile hekimlerinin bir nevi “danışman” konumunda olduklarını, aile hekimleri olmadıklarını söyledi. Türkiye’deki özel sağlık sistemi ve sorunları hakkında konuştuğumuz Dr. Taş, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Sağlığı bir bü tün olarak değerlendirmemiz gerektiğini vurgulayan Taş, bu sistemin de kişilerin ihtiyacına göre değil toplumun ihtiyacına göre yürümesi gerektiğini dile getirdi. Türkiye’deki özel sağlık sisteminin karşı karşıya bulunduğu sorunlar nelerdir? K.TAŞ: Sağlık bir bütündür, özel ya da kamu olarak ele alamayız. Bütünün parçaları içinde kamuözel ayrımı vardır. Özel ve kamu kesimini yönlendiren, Sağlık Bakanlığı’nın politikalarıdır. Benim bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir kurumun plan ve projesi ulusal çıkarlara göre değil, siyasi görüşlere göre her 45 yılda bir değişiyor. Bundan do layı bugün Türkiye’de özel ve kamu sağlık sektörü plansız yürüyor. Sağlıkta sistem yerine oturmayınca ayrı ayrı dallarda dolaşmak toplumun sağlık sistemi için bir çözüm değildir. 1970’li yıllara kadar Türkiye’deki sağlık sisteminin hemen hemen tamamı kamuya aitti. Sayıları çok az olan özel hastanelere toplumun ilgisi de düşüktü. Devletin sosyalizasyon adı altında geliştirdiği yöntemlere güven yüksekti. Çünkü Türkiye’de nüfusun büyük bir kesimi kırsal hayat yaşıyordu, sağlık ocakları da o zamanlarda geliştiriliyordu. Ben Erzurum’da sağlık ocağında 8 ay hizmet verdim. Bu sistem ev hekimliği bir yapıya dönüştürülebilseydi, hekimlere ‘mecburi hizmet’ getirilemezdi. Türkiye’de hekimlere zaman zaman bu zorunlu hizmeti politikacılar haklı olarak getirmekteler. Benim görüşüme göre zorla bir hekime mecburi görev diye iş yaptırmak kabul edilemez. Bu zorunlu mecburi hizmetle de sağlık sisteminin sorunlarını çözemeyiz. İLE HEKİMLİĞİ GELİŞTİRİLMELİ’ Sağlık sorunlarını çözmek için neler yapılmalıdır? K. TAŞ: Aile hekimliğini geliştirmek gerekir. Aile hekimliği, bir hekimin sosyal güvenceli kurumların paket fiya ‘A Adnan Hoca’ya izin, vekile yasak ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamuoyunda Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar’ın, Harun Yahya takma adıyla yazdığı “Yaratılış Atlası” isimli kitabının milletvekillerine gönderilmesine ilişkin, Genç Partili Mehmet Emin Şirin tarafından kaleme alınan mektuba TBMM’den izin çıkmadı. Şirin, “Perşembe günü öğle saatlerinde, TBMM posta dağıtım elemanlarına imza karşılığı teslim edilen 544 adet Emin Şirin imzalı dosya, TBMM İdare Amirliği’nden izin çıkmaması üzerine milletvekillerine dağıtılamadı’’ dedi. Sağlık ocakları artırılmalı Düzce’de geçen yıllarda aile hekimliği pilot uygulaması başladı. Ancak bazı sivil toplum kuruluşları bu uygulamanın başarısız olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Sizce bu pilot uygulamanın başarısızlık nedeni nedir? K.TAŞ: Aile hekimliği uygulaması yapılırken tüm sosyal güvenlik kurumları yan yana gelmeliydi. Aile hekimliği, sosyal güvenceli kurumlar konseyleri ile geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Bakanlık kontrol ve yönlendirici olmalıdır, konseyler ile birlikte hizmeti sosyal güvenceli kurumlara sunan Sağlık Bakanlığı sistemi kuruyor ve sistemi yönlendirmeye çalışıyor, yani birlikte çalışma ortamı kurulmalıydı. Sağlık sisteminin sorunlarını yalnızca aile hekimliği ile mi kaldırabiliriz? K. TAŞ: Olaylara sadece aile hekimliği ile bakmamak gerekir. Özel kamu poliklikleri de tıpkı bir aile hekimi gibi hizmet vermelidir. Sağlık ocakları bir nevi karma poliklinikleri sistemine girer. Türkiye’de ana çocuk sağlık ocaklarının sayılarını mutlaka arttırmalıyız. PARALAR İLACA VE BÜROKRASİYE Türkiye’deki sağlık sisteminin iyileşmesi için özetle neler yapılmalıdır? K.TAŞ: Sağlık sisteminde özelkamu ayrımı yapılmamalı, aile hekimliği geliştirilmeli, organ muayenesine göre, ücretlendirme yapılmalı ve denetlemeleri yapmak üzere konseyler kurulmalıdır. Türkiye’deki sağlık sistemi bu şekilde devam ederse sonuç ne olur? K.TAŞ: Ülkemizdeki sağlık sistemi bu şekilde devam ederse önümüzdeki 10 yıl içinde batacağını söyleyebiliriz. Türkiye’de sağlık alanındaki en büyük para ilaca ve bürokrasiye gidiyor. Sağlıkta yolsuzluk her ülkede vardır, önemli olan bunu minimum düzeye indirmektir. Aile hekimliği sistemi oturursa sağlık sorunlarının yüzde yüz olmasa da yüzde 75 gibi bir oranı çözülür. Ayrıca ülkemizde çok yaygın olan hekime bıçak parası da ortadan kalkar, sağlıkta dolaşan kontrol dışı vergisiz sistem de son bulur. tını kabul ederek muayenehane açan hekimliktir. Aile hekimi, pratisyen hekim olabileceği gibi genel cerrah, hekimliğin herhangi uzmanı da olabilir. Aile hekimi olmak isteyen hekim, 6 ay özel aile hekimliği eğitimi aldıktan sonra sosyal güvenlik kurumları ile anlaşır. Ardından muayenehane açabilir. Bu sistemde hasta ilk olarak aile hekimine başvurur. Yani birinci basamak hekimlik burada önem kazanır. Aile hekimliğinin Türkiye’de sağlıklı işleyebilmesi için merkezi sağlık konseyi kurulmalıdır. Konseyi Türk Tabipleri Birliği (TTB), sosyal güvenceli kurumlar, kamu hastaneleri, özel sağlık kuruluşları ve aile hekimleri birliğindeki hekimler oluşturmalıdır. Bu merkezi sağlık konseyi ihtiyaca göre, illerde bölgesel konseyler oluşturur. Tüm bu birimler sayesinde sağlık sisteminin denetlenmesi daha kolay olur ve Sağlık Bakanlığı ya da sosyal güvenceli kurumların tek taraflı fatura inceleme mecburiyetleri kalkar. KONSEYLER VERSİN’ Bu konseyler ülkenin ihtiyaçlarını belirleyerek, nerelerde aile hekimliği olmalı, nerelerde olmamalı kararını verebilir. Bu konseylerin çalışmaları şu şekilde olmalıdır: Örneğin İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde aile hekimliği açmak isteyen kişi bu konseylere başvurmalıdır. Bölgesel konsey o bölgede ev hekimine ihtiyaç olup olmadığına bakarak karar verir. Açılacaksa aile hekimi sosyal güvenlik sistemi ile anlaşarak açabilmeliler. Bu sistemle bizce Batı’da olduğu gibi her şey daha sistemli ilerler. Türkiye’de aile hekimliği hiç ama hiç bilinmiyor. Konseylerin ne gibi önemi olacak? K. TAŞ: Bu konseyler oluşursa hastahekim arasındaki para ilişkisi biter. Hastalardan alınan katkı payı adı altındaki ücret yasaklanır. Ve sağlık sitemi de belli bir düzene oturur. UYGULANIYOR Dünyada konsey uygulamaları ile sağlık sistemleri işleyen ülkeler var mı? K. TAŞ: Dünyada bunu uygulayan ülkeler elbette var. Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda gibi Orta Avrupa ülkelerinde aile hekimliği yaygın olarak uygulanıyor ve denetimini de kurulan konseyler yapıyor. Bir hasta aile hekiminin haberi olmadan acil vakalar dışında bir hastaneye gidemez. İlk olarak aile hekiminin kontrolünden geçmelidir. Bu uygulama sağlık sistemine yapılan harcamaların da minimum düzeye indirilmesini sağlıyor. ‘KARARLARI Dr. Taş, sağlığın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini söyledi. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 BAHA 4 HASTANEDE YAPILIYOR Kapatma davası yenilenecek ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, kapatılan Halkın Emek Partisi, Birleşik Komünist Partisi, Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin yeniden yargılanma taleplerini karara bağladı. Yüksek Mahkeme, 3 partinin de yeniden yargılanma taleplerini kabul etti. Özellere sınırlama getirilmeli Özel hastaneler ne gibi sorunlar yaşıyor? K.TAŞ: Devlet hastanelerinin büyük giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Bundan dolayı devlet hastanelerinde doktora hastanenin döner sermayesinden ücret veriliyor. Bu sistem ile hekim ahlaki olmayan yola sevk ediliyor. Bugün kamu ve özel hastanelerin faturaları incelenirse görülecek ki sosyal güvenceli kurumlara en büyük zararı kamu hastaneleri veriyor. Bu nedenle kamu hastanelerinde döner sermaye sistemi olmamalıdır. Oysa özel hastanelerde böyle bir sistem olmadığından paket fiyat ile çalışılıyor. Paket fiyat sisteminden dolayı özel hastanelerin kamu sosyal güvenceli kurumları zarara sokmaları mümkün değildir. Oysa özel hastanelere hiçbir ödenek verilmiyor. Özel hastanelerin sorunları, sosyal güvenceli kurumların ödemelerini zamanında yapmamaları, özel hastanelerin gerçek hak edişleri usulsüz kesmeleridir. Sosyal güvenceli kurumlar hasta sevk zincirini kamu hastalarına bağlamışlar. Bu hasta zevk zinciri ise kamu hastanelerinde çalışan hekimler ile özel hastaneler arasında menfaata dayanan çıkar gelişmesine neden olmaktadır. ‘ÖDEMELER GEÇ YAPILIYOR’ Trabzon’a ziyaret ? TRABZON (AA) İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş ve beraberindeki merkez yürütme kurulu üyeleri, Trabzon Vali Vekili Vural Demirtaş’ı ziyaret etti. Türkiye’nin her anlamda olumlu yol aldığını belirten Demirtaş, Trabzon’da yaşanan linç olaylarıyla ilgili olarak “sürü psikolojisi” deyimini kullandı. Bu çirkin zinciri kırmak için kamu hastanelerinde konseyler tarafından kurulacak sevk büroları tarafından sevk yapılmalıdır. Örneğin bir hasta koroner hastalığından dolayı başka bir hastaneye sevk ediliyorsa bu sevk, sevk bürosu tarafından yürümelidir. Özel hastaneler de gelişigüzel kurulmamalı, 100 yataktan aşağı özel hastanelerin kurulmasına izin verilmemelidir, mutlaka ihtiyaca göre kurulmalıdır. Bizim görüşümüze göre kamu hastaneleri özerk olmalı ve devletten yardım almamalı, sosyal güvenceli kurumlardan aldıkları hak ile çalışmalıdırlar. Özel ve kamu hastanelerinin ücretleri de paket fiyatla tespit edilmelidir. İşitme sorunu olanlara umut İstanbul Haber Servisi Duyma eksikliğini gidermek amacıyla dünyada 1977’den bu yana uygulanan ancak Türkiye’ye 2005 yılında getirilen kulak implantı, sağlık alanındaki tüm gelişmelere karşın sadece 4 hastanede gerçekleştirilebiliyor. Hacettepe Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Sennaroğlu, implantın doğuştan duyma sorunu olanlara da umut olabildiğini belirterek, bu implantın takıldığı ameliyatlar olan Baha ameliyatlarının bugün sadece Ankara’da Hacettepe ve Gazi Üniversitesi hastanelerinin yanı sıra, İstanbul Tıp Fakültesi ve İzmir Bozyaka SSK hastanelerinde gerçekleştirildiğini belirtti. The Marmara Oteli’nde işitme güçlüğü çeken insanlara uygulanan Baha teknolojisi ile ilgili son gelişmelerin anlatıldığı toplantıda konuşan Sennaroğlu, Baha sisteminin direkt kemik iletimine izin verdiğini ve orta kulağı geçerek kemiğin çalışır durumdaki koklea’ya sesi iletmesini sağladığını söyledi. Sennaroğlu, Baha ameliyatından yaklaşık 2 ile 5 ay sonra implanta “Baha ses işlemcisi” nin takıldığını belirtti. Toplantıda Baha cihazlarının fiyatlarının model ve uygulama yöntemlerine göre 6 bin Avro ile 7 bin Avro arasında değiştiği ve Emekli Sandığı ve SSK’nin ücretin tamamını ödediği açıklandı. BİRÇOK ÜLKEDE Köşk’ten ithal doktora vize yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yabancı uyruklu doktorların Türkiye’de çalışmasına olanak sağlayan yasanın 1, 2, 6, 7 ve 8. maddelerini veto etti. TBMM’ye geri gönderilen yasanın iade gerekçesinde bir doktorun toplumsal gerçekleri ve koşulları bilmeden hizmet vermesinin, nitelikli hizmet üretilmesi yönünden sakıncalı olduğu vurgulanarak “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı doktorların henüz istihdam sorunu çözül memişken, yabancı uyruklu doktorların Türkiye’de çalışmasını olanaklı kılmanın yerinde olmayacağı değerlendirilmektedir” denildi. Veto gerekçesinde, Sağlık Bakanlığı’nın eğitim ve araştırma hastaneleri klinik şef ve şef yardımcılıklarına atanacakların seçimi konusunda, etkisinin artırıldığına dikkat çekildi. Gerekçede, “Eğitim ve çalışma koşulları kötü olan ülkelerden doktorların ülkemize gelmesi, sağlık kalitesini daha düşürecektir” denildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle