20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2007 SALI 4 HABERLER AKP 17 üniversite daha açmak için düğmeye bastı. Ancak planın bilime katkı sağlamayacağı vurgulanıyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Davacı Kadı Olunca... Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinden sonra AKP’nin yargıyı denetleme girişimlerinin yoğunlaşmasını beklerken, bu kuruluşun ilk sızmayı içerde değil, dışarda denediği görüldü. Dokuz yıldır, AİHM’de çalışan Türk yargıç Rıza Türmen’in görev süresi bu yılın kasım ayında doluyor. AİHM’nin bir alt kuruluşu olan Avrupa Konseyi, kasım ayından sonra görev yapacak yargıç adaylarının listesini bildirmesi için Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı gönderiyor. Dışişleri Bakanlığı da, önce Rıza Türmen, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Durmuş Tezcan ve Başbakanlık İnsan Hakları Merkezi Başkanı Vahit Bıçakçı’nın isimlerinin bulunduğu bir liste gönderiyor. Gelişmelerin bu aşamasında Vakit gazetesi, “Rıza Türmen mi, sakın ha!” diye kampanya başlatınca, bakanlık listeyi geri alarak bu kez Brüksel Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Ruşen Ergeç, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Fikri ve Sınai Haklar Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Arzu Oğuz ile Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve anayasa uzmanı, aynı zamanda iktidar yanlısı Star gazetesi köşe yazarı Mustafa Erdoğan’dan oluşan bir liste gönderiyor. Dikkat buyrunuz, “Rıza Türmen zaten dokuz yıl görev yaptı” diyerek baştan liste dışı bırakılmıyor. Yalnızca Leyla Şahin ve Refah davasındaki oyları hatırlatılınca, içinde Türmen’in ismi de olan liste geri çekilip yenisi sunuluyor. ??? AKP çevrelerinde Vakit’in de dikkat çekmesi üzerine Türmen’e muhalefet özellikle Büyük Daire’nin içtihat oluşturan iki önemli kararında kullandığı oylardan kaynaklanıyor. Bunlardan birincisi, Refah Partisi’nin kapatılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olmadığnı belirten 31.07.2001 tarihli ve Leyla Şahin ile ilgili 10.11.2005 tarihli Büyük Daire kararlarında kullandığı oylar. Burada iki noktaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlardan birincisi, Refah Partisi kararının oybirliği ile çıkmış olmasıdır. Leyla Şahin davasında, ki türban ile ilgilidir, bir tek muhalif oy çıkmıştır (Belçikalı üyenin oyu). Ama daha da önemlisi, her iki karar da, Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmediği yönündedir. Yani, Rıza Türmen’in kullandığı oylar, başka bir deyişle çok kritik iki konuda TC’nin aklanması yönündedir. Nasıl oluyor da, Türkiye Cumhuriyeti, kendi lehine oy kullanan bir yargıca karşı çıkıyor? Davacı kadı olunca, bu tür olaylar oluyor. Bunda şaşacak bir yön yok. Unutmayalım Refah Partisi, AKP’lilerin eski ocağıydı ve AİHM, Büyük Daire kararı ile bu partiyi kapatan Türk Anayasa Mahkemesi’nin kararını herhangi bir sözleşmeye aykırı bulmadığını belirtiyordu. ??? Yine unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti adına AİHM’ye ve Avrupa Konseyi’ne muhatap olan Dışişleri Bakanlığı’nın başında bulunan Abdullah Gül’ün eşi Hayrinüsa Gül Hanım AİHM’de TC aleyhine bir türban davası açmıştı. İşin ilginci, Sayın Bakan’ın muhterem eşinin iddiaları hakkında, TC’nin yanıtının ne olacağına ise Abdullah Gül’ün başında bulunduğu bakanlık karar veriyordu. İşte size kadının davacı olması durumu. Nitekim, AİHM’ye verilen cevap ve cevabı hazırlayan kişiler de, Sayın Gül’ün bakanlığı sırasında değiştirilmiştir. Sanmıyorum ki, AİHM tarihinde, bir devletin dışişleri bakanının eşinin, o devlet aleyhine dava açtığı başka bir olay olsun. Daha sonra, Sayın Hayrinüsa Gül, 2005 yılı başlarında davasını geri çektiğini açıkladı. Gerekçe ise “kocasını güç durumda bırakmamak” idi. Oysa hukukçular, Leyla Şahin konusunda, Büyük Daire’nin içtihat oluşturacak yeni bir karar vereceğini söylüyorlar ve bunun diğer davalar için emsal oluşturacağını ileri sürüyorlardı. Nitekim Büyük Daire’nin 10.11.2005 tarihli kararı da bu yönde çıktı. İşte size, Rıza Türmen’in adaylığının öyküsü. Bütün dünyanın gözünün içine baka baka, AİHM’de bu oyunu oynayanlar, Çankaya mevziini de ele geçirince, içerde yargıda ne oyunlar oynamazlar ki?.. Tehlikenin farkında mısınız? İktidardan seçim üniversiteleri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümeti, üniversitelerin akademik kadro, bütçe, özerklik gibi sorunları çözülememişken, dahası yeni açılan 15 üniversitenin rektör ataması konusunda uzlaşı sağlanamamışken, 17 üniversite daha kurmak için düğmeye bastı. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, “Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman”da üniversite kurulacağını açıkladı. AKP hükümeti, yaklaşan genel seçimler öncesi aldığı kararla 17 yeni üniversite kurmak için harekete geçti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) konuya ilişkin yürüttüğü çalışmalar kapsamında, yaklaşık 2 hafta önce YÖK’e bir yazı göndererek görüş istedi. YÖK Başkanlığı’nın değerlendirmesinin sürdüğü ve henüz yanıt verilecek aşamaya gelinmediği öğrenildi. Ancak YÖK, kısa süre önce kamuoyunun ve eğitim çevrelerinin de katkılarını sağlayarak “Türkiye’nin Yükseköğre ? Hükümet, yaklaşan genel seçimler öncesi aldığı kararla Karaman, Ağrı, Sinop, Siirt, Nevşehir, Karabük, Kilis, Çankırı, Artvin, Bilecik, Bitlis, Kırklareli, Osmaniye, Bingöl, Muş, Mardin ve Batman’da yeni üniversite kurmak için harekete geçti. YÖK’ün kısa süre önce açıkladığı raporda, “Öncelikle yapılması gereken yeterli öğretim üyesi yetiştirme programının geliştirilmesidir” denilmişti. tim Stratejisi” başlıklı kapsamlı bir rapor hazırlamış ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e de sunmuştu. Raporda, yükseköğretimin halihazırdaki sorunlarına dikkat çekilerek “Yükseköğretim kapasitelerinin hızla geliştirilmesinin istendiği bir dönemde, öncelikle yapılması gereken yeterli bir öğretim üyesi yetiştirme programının geliştirilmesidir. Başarı, fiziki altyapı yatırımlarından çok, insan unsurunu geliştirmeye yapılan yatırıma bağlı olacaktır” vurgusu yapılıyor. YÖK, üniversite sayısından ziyade sunulan olanaklar çerçevesinde verilen eğitimin niteliğinin daha önemli olduğuna vurgu yaparak ülke genelindeki öğrencilerin yüzde 62.8’inin okudukları üniversitenin eğitim kalitesini yeterli bulmadığının altını çiziyor. ‘Tombaladan çıkar gibi’ CHP’li Mustafa Gazalcı da Türkiye’nin yeni yükseköğretim kurumlarına ihtiyacı olduğunun herkesçe kabul edildiğini, ancak bunu gidermenin yolunun “tombaladan çıkar gibi yeni üniversiteler açılması”ndan geçmediğini vurguladı. Gazalcı, “Yeni 17 üniversite konusu TBMM Eğitim Komisyonu’na hiç gelmedi, konuşulmadı, tartışılmadı. Akademik kadroyu ve bütçeyi değerlendirelim, Eğitim Komisyonu’na konuyu getirelim, YÖK de değerlendirmeye müdahil olsun ve altyapısı hazır olanları tabii ki açalım, ama bu şekilde değil” dedi. Yaklaşan genel seçimler öncesi yeni üniversiteler atağının seçim yatırımı olduğunu vurgulayan Gazalcı, “Seçim üniversiteleri kurulacak” değerlendirmesini yaptı. Yeni üniversiteler konusunu tasarlama işinin YÖK’te olması gerektiğini kaydeden Gazalcı, “Herkesin üniversite özlemi var. İller de adını taşıyan bir üniversiteleri olmasını istiyor. İnsanların özlemlerini üniversitelerin niteliğini yok ederek ve seçim yatırımı olarak kullanmak çok yanlış” dedi. BEDAVA KÖMÜR Çiçek: Politik mesele değil Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik dünkü Bakanlar Kurulu’nda konuya ilişkin bilgi verdi. Toplantının ardından açıklama yapan Cemil Çiçek, MEB’in çalışmaları tamamlayıp Başbakanlık’a gönderdiğini söyledi. Çiçek, gazetecilerin düzenlemenin “seçim yatırımı” olarak yorumlanabileceği yönündeki anımsatmasına ise meseleyi politik olarak görmediklerini söyleyerek tepki gösterdi. ‘2008 çöplük yılı olacak’ ? CHP’li Özyürek, yurttaşlara 500 kilogram kömür aldığına ilişkin belgeler imzalatıldığını, ancak gerçek rakamın 200300 kilogramda kaldığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP iktidarının, faturasını 2008’e kestiği bedava kömür uygulaması, özel sektörü de “ihya edecek”. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, kömürü ülke genelinde yerli kömür üretimi yapan üreticilerden de temin edebilecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, AKP’nin 2008 yılını “çöplüğe dönüştürdüğünü” söyledi. Bakanlar Kurulu’nun “Fakir Ailelere Kömür Yardımı Yapılmasına İlişkin Karar”ı tartışmalara neden oldu. 2007 yılında yoksullara dağıtalacak on binlerce ton kömürün faturasını 2008’e bırakan karar, kömür üreticilerini de mutlu edecek. Düzenlemeye göre, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu, dağıtılacak kömürleri ülke genelinde yerli kömür üretimi yapan üreticilerden de temin edebilecek. HÜRPARTİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Erdoğan için suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, Avusturalya’dan yayın yapan bir radyonun programında teröristbaşı Abdullah Öcalan’dan “sayın Öcalan” diye söz eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Genç Parti İstanbul Milletvekili Emin Şirin de, Erdoğan’ın Öcalan’a “sayın” diye hitap ettiği programın CD’sini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Yaşar Okuyan, Başbakan Erdoğan’ın, 14 Ocak 2000 tarihinde Avustralya’da katıldığı bir radyo programında, terörist başına ‘’sayın’’ diye hitap ettiğini söyledi. Okuyan, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na Recep Tayyip Erdoğan hakkında resmen suç duyurusunda bulunduk” dedi Genç Parti Milletvekili Emin Şirin de, Erdoğan’ın Öcalan’a “sayın” diye hitap ettiği radyo programının CD’sini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Görev zararı KİT’lere CHP’li Özyürek, AKP’nin uygulamalarıyla 2008 yılını “çöplüğe dönüştürdüğünü” söyledi. AKP’nin hazırladığı Kamu Mali Yönetim Yasası’nın tüm harcamalara disiplin getirilmesini öngördüğünü ve ödeneği olmayan hiçbir harcamanın yapılmayacağına hükmettiğini anımsatan Özyürek, “Oysa bu ödeneği olmayan bir uygulamayla görev zararını KİT’lere yüklüyorlar, ikincisi, ‘2008’de Allah kerimdir’ diyorlar. Üçüncüsü ise, bu yardımın nasıl dağıtılacağı ile ilgili gayet yuvarlak ifadeler kullanılıyor” dedi. Özyürek, bazı kentlerde yurttaşlara 500 kilogram kömür aldığına ilişkin belgeler imzalatıldığını ancak gerçek rakamın 200300 kilogramda kaldığının tespit edildiğini söyledi. Özyürek, “Bu karar, hem bütün muhasebe ilkelerine, bütçe ilkelerine aykırı hem de AKP’nin uygulamaya çalıştığı ilkelere aykırı, her türlü hırsızlığa, yolsuzluğa açık bir yöntem getirilmiş oluyor. Her ülkede muhtaç insan olabilir ama biz iktidarımızda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarından doğan bir nakdi yardım yapacağız. Yoksa bugün kömür gönderdim, yarın bulgur gönderdim diye insanları muhtaç hale getirmek son derece yanlıştır.” dedi. [email protected] AKP anketinde ‘vali’ sorgusu CHP Grup Başkanvekili Topuz, vali ve kaymakamların performansına ilişkin sorunun siyaset etiğiyle bağdaşmadığına ve baskı kurmaya yönelik olduğuna dikkat çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili yaptırdığı ve parti içinde sıkıntıya neden olan anketinde, partililere kaymakam ve valilerin performansının da sorulması tartışma yarattı. “Valinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna karşılık, “olumlu, çok olumlu, hem olumlu hem olumsuz, olumsuz ve çok olumsuz” seçenekleri sunuldu. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, böyle bir sorunun siyaset etiğiyle bağdaşmadığını, bunun doğrudan doğruya kaymakam ve valileri baskı altına almaya dönük girişim olduğunu söyledi. AKP’nin parti içinde tartışmalara neden olan ve “Başbakan Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül dışında hangi isimleri Cumhurbaşkanı olarak görmek istersiniz” sorusunun yöneltildiği ve Beşir Atalay, Vecdi Gönül, Köksal Toptan ve Mehmet Aydın’ın seçenek olarak sunulduğu ankette, kaymakam ve valilerin performansı da sorgulanıyor. Anketin yapıldığı ilçelerde kaymakam, illerdeyse valilerin çalışmalarının nasıl değerlendirildiği soruluyor. Bu soruya karşılık “olumlu, çok olumlu, hem olumlu hem olumsuz, olumsuz ve çok olumsuz” seçenekleri yer alıyor. Ankette, ayrıca en çok okunan 3 gazete ve köşe yazarı, en çok izlenen 3 televizyon kanalı, hangi futbol takımının taraftarı olunduğu soruluyor. Ankette, “Aşağıdaki özelliklerin kendinizi tanımlamada hangi ölçüde uygun olduğunu belirtiniz” sorusuna karşılık “Demokrat, feminist, İslamcı, Kemalist, laik, liberal, milliyetçi, muhafazakâr, muhafazakâr demokrat, sosyal demokrat, sağcı” seçenekleri sunuluyor. CHP’li Topuz, vali ve kaymakamlarla ilgili soruların siyaset etiği ile bağdaşmadığını belirterek, girişimin doğrudan vali ve kaymakamlara baskı anlamına geldiğini vurguladı. Topuz, “Siz benim teşkilatımın memnunineyitini kazanacak şekilde çalışın demektir. Devlet memurlarını, partinin beğenisine sunmak, iyi ilişkiler kurmaya zorlamaktır” dedi. Topuz, AKP’nin anketteki sorularla asıl amacını gizlemeye çalıştığını vurgulayarak “Bu siyasi kültür zafiyetidir. Acemi, çoluk çocuk işidir” diye konuştu. Topuz, AKP’nin milletin kafasını karıştırmaya çalıştığını, anketin planlı bir hareket olduğunu söyledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Salzburg, dünyanın en çok turist gelen şehirlerinden. Bu şehre Türkiye’den gelip yerleşen yurttaşlarımız, yalnızca bu şehre bir yıl boyunca gelen turist sayısının tüm Türkiye’ye gelen turist sayısının iki katı olduğunu söylediler. Salzburg, Alp dağlarının arasına yerleşmiş bir düz çanak gibi. Muhteşem bir yeşillik ortasında etkileyici bir görüntüye sahip. Tabii Salzburg’u asıl ünlü yapan, doğasından çok ünlü müzikçi Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğup büyüdüğü kent olması. Salzburg’a, burada yaşayan yurttaşlarımızın düzenlediği bir toplantıya katılmak amacıyla geldik. Hrant Dink’in anısına organize edilen bu toplantıda Türkiye’den binlerce kilometre uzakta yine Türkiye’yi konuştuk. ??? Türkiye’den tam 35 yıl önce gelip buraya yerleşmiş bir Ermeni yurttaşımız da bu toplantıda söz aldı. “Ermeni olduğum için başvurduğum PTT marangozhanesine bile alınmayınca, ‘Türkiye’de Bir Çorbaya Razıydık’ artık bize yol göründü diyerek ailemle birlikte buralara geldim. Aslında biz bir çorba içerek Türkiye’de yaşmaya razıydık. Olmadı işte. Şimdi yaban ellerde yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Burada kendimizi kuş kafesinin içinde gibi hissediyoruz.” Güneşli, 20 derece sıcaklıkta güzel bir bahar günü, bir kapalı salonda Türkiye’nin kangren haline gelmiş değişmeyen sorunlarını konuşmak çok da iç açıcı sayılmaz. Kendi kendime bazen bu toplantıların ortasında, “başka işin yok mu, ne işin var buralarda” diye söylendiğim de oluyor. Türkiye’de doğmuşuz. Bu ülkenin sorunları içinde büyümüşüz ve o sorunlardan kaçmak mümkün değil. Çünkü o sorunları başkaları değil bizim kültürümüz, bizim alışkanlıklarımız, bizim ruh halimiz üretiyor. Birçok sorunu çözdüğümüzü sandığımız an, aynı sorunların derinleşerek sürdüğünü görüyor ve çaresizlik içinde ne yapacağımızı konuşuyoruz. ??? İlginç olan, Avrupa’da ya da dünyanın Türkiye’ye çok uzak yerlerinde yaşayan yurttaşlarımızın ruh hali. Onlar sanki her gün Türkiye’de yaşıyormuş gibi karşılıyorlar bizleri. Türkiye’de bıraktığımız yerden, onlarla yeniden başlıyoruz. Tabii, uydu antenlerin yaygınlaşmasıyla onlar zaten her gün, her gece Türkiye’yi izliyorlar. Dil ve kültürel uyum sorunu nedeniyle yaşadıkları ülkelerle bir türlü köklü bir bağ kuramamaları da ilgilerinin Türkiye üzerinde yoğunlaşmasını kaçınılmaz hale getiriyor. “İkinci kuşak, üçüncü kuşak”la bu uyum sorunu hallolur saptamalarının da pek gerçekleştiği söylenemez. Burada büyüyen kuşaklar da sonuç olarak kendilerini hâlâ “yabancı” hissediyorlar. Tabii burada doğan ve buradaki sisteme uyum sağlayan gençlerin sayısı da artıyor. Başarılı siyasetçiler, başarılı bilim insanları, başarılı sanatçılar, başarılı sporcular, başarılı iş insanlarından söz edebiliriz. Ancak yine de bu “başarılı” insanlarımız, buradaki büyük nüfusa oranla çok da yüksek sayılamaz. ??? Yüzünü Türkiye’ye dönen, ruhen bir anlamda Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımızla zaman zaman ilginç diyaloglar da yaşıyoruz. Avrupa’da oturan bizimkiler, bazı hallerde Türkiye’nin geçmişte bıraktığı tartışmaları, tepkileri sürdürebiliyorlar. Özellikle radikal sol gruplar açısından bakıldığında burada ilginç saptamalar yapılabilir. Burada yaşayanların bir kısmının ne kadar geriden geldiklerini görmek bazen şaşırtıcı olabiliyor. Buradaki uyum sorununun, böylesi davranışların esas nedeni olduğu nu düşünüyorum. “Yabancı” olmak kolay değil. Örneğin Avusturya nüfusunun yüzde 30’unun bu ülkeye dışarıdan geldiği ifade ediliyor. Avusturya bir anlamda yabancılar ülkesi gibi. Ancak buna rağmen bu ülkenin meclisinde bir tane bile yabancı kökenlinin bulunmaması, sorunun ne kadar köklü olduğunu da gözler önüne seriyor. ??? Salzburg’da otel odasında sabahın erken saatinde kalktım. Gezilerde hep yaptığım gibi herkes uyurken yazımı yazıp gündelik programa hazır olmam gerekiyor. Perdeyi açtım, her taraf kar içinde… Bu yıl pek göremediğimiz kar çevreyi bembeyaz bir hale getirmiş. Sevinsem mi, üzülsem mi? Dün parlak bir güneş içindeki Salzburg’da şimdi kardan göz gözü görmüyor. Bugün kenti gezmeyi planlıyorduk. Mozart’ın doğup büyüdüğü evi görecektik… Tabii yine de göreceğiz. Karlar içinde bir Salzburg’da. Karı özlemişim… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle