22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 MART 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Irak Savaşı 4 yılını doldurmuş... “Buşçular da ceplerini doldurdu!” KANADA’NIN başkenti Ottawa’da yayımlanan The Ottawa Sun gazetesinde bir yıl kadar önce yayımlanan Eric Margolis imzalı bir makaleyi Türkçe’ye çevirmiş Özgün Ulusoy. Yazarın internet sayfasında yayımlanmaya devam eden bu makale hem ulusça nasıl bir aşağılanma ile karşı karşıya olduğumuzun belgesi hem de tehlikenin farkında olmak için tam bir ibret vesikası: “Türkiye’nin popüler ve kabiliyetli başbakanı, ılımlı İslamcı Recep Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’yi AB’ye hazırlayacak önemli siyasi ve yasal reformları halihazırda gerçekleştirmiş durumdalar. Birçok insan hakları ihlalinin engellenmesi ve isyankâr Kürtlerle soyların barışının sağlanması bu reformlardan bazılarıdır. Ancak Türkiye hâlâ tam bir Avrupa tarzı GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Hukuk Tahir Balcı: “AKP’liler bile Ahmet Necdet Sezer’i çok arayacak. Çünkü herkesten çok onların hukuka ihtiyacı olacak.” Yağmur Ekim Başlık: ‘Çanakkale Cumhuriyetin önsözüdür.’ AKP de son sözü! Oran Nami Tepe: “AKP İşkur’dan 14 bin, yandaşlarından 75 bin kişiyi işe yerleştirmiş. Oya göre temsil oranındaki çarpıklığın vatandaşa yansıması!” demokrasiye sahip değil. NATO’nun ikinci büyük ordusu olan 580 bin kişilik kuvvetli Türk ordusu hâlâ tehlikeli biçimde politize olmuş durumda. Ordunun zorba ve katı antiİslamcı generalleri, defalarca tehdit ettikleri ve düşürdükleri demokratik hükümetlere karşı sürekli bir tehdit oluşturmakta. Bir zamanlar Erdoğan bile eski bir İslami şiiri okumaya cüret ettiği için bu generaller tarafından hapse atılmıştı. Türkiye’nin endüstri devleriyle ve bankalarla ortak çalışan generalleri kendilerini, diktatör Mustafa Kemal’in 1930’larda yarattığı yarı faşist ideolojinin gardiyanları saymaktadırlar. Franco, Gömmece Mussolini, Salazar ve Peron’un modası geçse de Atatürk’ün suratsız hayaleti Türkiye’yi ordu aracılığıyla yönetmeye devam etmektedir. Türkiye bir AB üyesi olmadan önce generalleri politikadan çekilerek kışlalarına dönmelidir. Kemalist ideoloji gömülmelidir.” Atatürk hakkındaki ifadelerini Eric Margolis’e aynen iade ederken hakkını da vermek gerek. Çünkü bu herif, Türkiye’de birilerinin ağızlarında gevelediği düşüncelere tercüman olmuş. Fakat herif, bir yıl içinde koşulların değiştiğinin farkında değil. Bir medya patronunun kızının başkanlığındaki Türkiye’nin endüstri devleri, artık “kabiliyetli başbakan”ın hesabına çalışıyorlar ve tüm kabiliyetlerini kullanarak kendilerini ufuktaki ılımlı İslam düzeninin kasiyeri olmaya hazırlıyorlar. Gömmeye gelince; emperyalizme karşı tarih yazan Kemalistler gömmesini de bilir ölmesini de! Müsamere Atatürkçülüğü ve Siyaset! Müsamere Atatürkçülerine bayılırım. Özenli tören düzenlemede onların üstüne yoktur. Ata’nın resmi, bayrağı, söylemleri, silueti her an yanlarındadır. Ama o büyük devrimci liderin aslında Türkiye için ne istediğini hiç anlamamışlardır. Devamlı bir Atatürkçü dernek faaliyeti içindedirler. Sürekli bir anma töreni, bir eleştiri, bildiri, panel veya konferans durumu vardır. Ama nedense şu basit veriyi hatırlayamazlar: Atatürk, bir kanarya sevenler derneği başkanı, araştırma vakfı ya da yılın önemli günlerini saymadökmekle görevli bir belediye başkanı veya izci kurulu temsilcisi değildi. O, ülkesinin kaderini eline almak için partileşme çabasına giren, kendisinden önce var olan direnç noktaları ile buluşmaktan çekinmeyen ve iktidar olmak için yola çıkan bir kahramandı. O, partisiyle beraber Türkiye’nin geleceğine yön verip, tüm ipleri eline geçirmek istiyordu. Yurdu tarama eylemleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk cemiyetlerini birleştirip CHP’nin doğabilmesi hep bu mantık ve hedefler doğrultusunda yapıldı. ??? Şimdi sizi biraz güldüreyim: Müsamere Atatürkçülüğünü değişik kurumlarda sürdürenlerin en övündüğü nokta hangisi biliyor musunuz? Hiçbir partiye bağlı olmamak, hiçbir partiye yakın durmamak, hiçbir partiyi işaret etmemek!.. Düşünün: Ülke toz duman içinde, Atatürkçülerin en çok şikâyet ettiği her şey gerçekleşmiş, olabilecek her şey 20 yıldır en kötü noktalara yuvarlanmış, din eksenli parti, siyaset üzerinden yürüyerek belediyeleri, parlamentoyu almış, şimdi de Cumhurbaşkanlığı’nı almak üzere… AMA BİZİM ATATÜRKÇÜLER, hâlâ bu ideolojiyi bir tarih enstitüsünün araştırma raporunun basit bir tez konusu sanıyorlar! Gerek tarihi irdeleyen, gerek günümüzü yorumlayan bu önemli profesörlü dernekler, araştırmacılar, solcu Atatürkçü gençlik dergileri, sanki hepsi birden her şeyin iyi gittiği bir ülkede, ömürlerini bu sosyopolitik analizler çerçevesinde kendi kendilerini tatmine vermişler!! LÜTFEN BİRAZ MANTIKLI OLUN! Dergileriniz, yürüyüşleriniz, konferanslarınız, hatta mitingleriniz ne işe yarayacak, gerçekçi bir siyasi kanala bu enerjiyi akıtamazsanız? Sizin bugüne kadar siyasetle aranıza koyduğunuz uçurum, RP ya da AKP’nin başarısının hatırı sayılır anahtarlarından biri. Siz kendi partinize girmeye tenezzül etmeden onları dışarıdan eleştiri yağmuruna tutarken, Türkiye şeriatçılığa endeksli partilerin elinde uçuruma sürükleniyor. Bu mu “Atatürkçülük”? Partinize haklı olarak kızsanız bile, ona kaydolup “içinde” mücadele etmekten başka çareniz var mı? Size karşı mücadele edenlerin partileri için nasıl çalıştığını göremiyor musunuz? ??? MÜSAMERE ATATÜRKÇÜLÜĞÜ, siyasetle kendisi arasına içi timsah dolu bir nehri koymakla yetinmez! Sosyal demokrat, Atatürkçü, iktidar şansı olduğuna inandıkları partiyi açıkça “deklare etmeye” de yanaşmadığını bildiğimiz gibi, bir de bunun üstüne kendi arasında gruplara bölünür ve aynen sosyal demokrat partilerde olan yol ayrımları ve birbirini yiyen gergin ortam, burada da vardır! Kongre gürültüleri, Bizans entrikaları, kavgalar, iftiralar… Ne için kardeşim? Siz o derneğin başına geçerseniz başınız göğe mi erecek? İktidar olup Atatürkçülük adına belediyeleri, bakanlıkları ele geçirip, Türkiye’yi “temizlemeye” mi başlayacaksınız? Bilmediğimiz yeni sihirli formüllerle ortada parti olmadan demokratik kitle örgütlerini iktidar mı yapabileceksiniz? Hiç ideolojik araştırmanın iktidarı olur mu? Olsa ne işe yarar? Yoksa yıl sonu müsamereye hazırlanan iyi aile çocukları olarak, gülünç tavrınızı “sorun yokmuş” gibi sürdürüp, ardından kaybettiğiniz bu değerli yılların pişmanlık içinde dökümünü mü yapacaksınız? Sevgili tören Atatürkçüleri, sizin için uyanma vakti geldi. Bir an önce aranızda toplanıp, somut olarak korkmadan hangi siyasi partiye destek verip, iktidarı ele geçireceğinize karar verin ve gereğini yapın. Cumhurbaşkanlığı seçiminden başlayarak bunları uygularsanız, seslerimizin çok daha gür çıktığını göreceksiniz… Hiçbir partiyi beğenmeyen, yıkıcı çözümsüzlük ve AKP’ye ek güçten başka hiçbir şey getirmez. Siyasi liderlere kızarak sandığa gitmemek ya da yırtılacak şekilde küçük particiklere oy vermek, bugün aydınlanma devrimine yapılacak en büyük ihanettir. Bu intihar kokan tavrın Atatürkçülükle hiçbir ilişkisi olamaz. Çözüm siyasettedir. Siz ister liderlere kızın, ister partilere küsün, bu gerçek değişmez. UYANIN! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) ’Haydi aslanım, siz en büyüksünüz!’ BU hafta ulusal takımın maçı nedeniyle futbol ligine ara verilmişken Hasan Baş araya giriyor: “Uzun futbolculuk yaşamında şampiyonluk sevinci yaşadığını anımsamadığım, şimdilerde ulusal takımı çalıştıran, engin düşüncelerinden yararlanılmak için 850 dolar ödenilerek dinlenilen, Avrupa ‘da tutunamayıp yuvaya dönmek zorunda kalan ve kendisiyle görüşmek isteyen bir futbolcuyu Florya’daki kapısında günlerce bekleten bir yüce insan; yıllar sonra, emekliliği gelmiş; ama medya bülbüllerince hâlâ yüceltilen, takımındakilerin hepsinin ona çalışmasına karşın sahada gezinen, bir varlık gösteremeyen; ama saha dışında ‘vaaz’ veren, kara çarşaflılar ve sıkma başların kol gezdiği bir ülkede, iki sözünün birine ‘inşallah’ diye başlayan; Amerika’daki dinsel liderine bağlılığını her fırsatta dile getiren aynı futbolcuya sarılmasının anlamı nedir? Ben söyleyeyim; imparatorluk balonu söndü! Artık, ‘Haydi aslanım, siz en büyüksünüz’ diye söylemek futbolcuları ateşlemiyor. Bunu Milan’da gördük. Şimdi moda, dinsel söylemler! Recep, Cumhurbaşkanlığı yerine Kasımpaşa’yı yeğlese, çok kısa bir sürede ‘Şampiyonlar Ligi Kupası’nı havaya kaldırır. Türkiye de büyük bir karmaşadan kurtulur!” Nerede o günler! Korku Işık İşgüden: “Abdullah Gül, şehitlikte, şehit diplomatların türbansız eşlerinin yanında oturmamış. Konfeksiyon kaparım diye korkmuştur!” Doğan Kapkıner: “Terörist başı oldu sayın; şehitlerimiz oldu kelle. RTE’nin Türk edebiyatına kazandırdıkları!” Katkı Dördüncü Yılında Irak İşgali Av. KAZIM KOLCUOĞLU İstanbul Barosu Başkanı ABD ve müttefiklerinin Irak’ta giriştikleri işgal hareketi, mart ayı içerisinde dördüncü yıldönümüne girecektir. İstanbul Barosu olarak her yıl düzenlenen işgal ve küreselleşme karşıtı eylemlere verdiğimiz desteği bu yıl da sürdüreceğiz. Emek ve meslek örgütlerinin bir araya gelerek oluşturdukları ve baro olarak içinde yer aldığımız koordinasyon, bu konuda ortak eylem yapılması için çabalarını hızlandırmıştır. Bu kapsamda örgüt temsilcilerinden oluşan heyet, işgale karşı gerçekleştirilecek ortak eylemin biçimi, hazırlanacak metinler ve basılacak dokümanlar konusunda bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışma kapsamında Amerika’nın emperyalist saldırganlığı bir kez daha kınanacak, işgalin ve onun neden olduğu ölümlerin son bulması için çağrılar artarak yinelenecektir. ??? ABD’nin Irak’ta giriştiği haksız işgal harekâtının 4. yılında da, karmaşa ve çözümsüzlük ortamı ülkede hükmünü sürdürmektedir. Iraklılar savaşın, işkencenin ve yoksulluğun tutsağı kılınmıştır. İşgalci güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından her gün Irak halkının üzerine bombalar yağmakta, gelişigüzel alınan insanlar işkenceden geçirilmekte ve Iraklıların içinde bulundukları güvensiz ortam, onların insani özelliklerini zedelemektedir. Irak’ta bugün tam anlamıyla bir vahşet yaşanmaktadır. Irak halkının bu çaresizliğine başta BM olmak üzere bölge devletleri ve gelişmiş tüm Avrupa ülkeleri izleyici kalmaktadır. Irak’ta yaşanan iç çatışmaların temelinde ABD’nin “böl, yönet” politikasının yattığına kuşku yoktur. Çeşitli etnik ve dinsel grupları birbirine düşürerek, aralarındaki ayrımı derinleştirerek bölgesel getirim sağlamaya çalışan işgalci güçler, gizliden gizliye bu grupları birbirlerine karşı kışkırtmaktadır. Bugün Irak’ta halk, işgalciyi bir yana bırakarak bir iç çatışmaya tutuşmuştur. Şiiler Sünnilerle, Sünniler Şiilerle sonu hiç gelmeyecek biçimde çatışmaktadırlar. ABD, “ümmet bilincinden ulus bilincine erişememiş,” binyıllardır bir arada yaşayan halkın farklılıklarını bir nevi düşmanlığa dönüştürmüştür. İşgalci güçler teknolojinin olanca gücünü Irak halkı üzerine seferber etmiştir. Irak’ta egemen güç vahşettir. Ülkeye özgürlük ve demokrasi götüreceğini söyleyen işgalci güçlerin, bu ülkeye götürdükleri tek şey kan ve gözyaşı olmuştur. Irak’ta bugün ölenlerin çoğu masum siviller, kadınlar ve çocuklardır. Kendi eliyle kurduğu terör örgütlerine cinayet işleten bu güçler, çalıştırdığı taşeron terörist çeteleriyle kirli etkinliğini sürdürmekte bir sakınca görmemektedir. ABD ve işgalci güçlerin bazı gruplara özgürlük vaatleri, bugün için bir göz boyamadan başka bir anlam taşımamaktadır. ??? Irakta hukuksuzluk olağan yaşam durumunu almıştır. Bölgede hukukun gücü değil gücün hukuku hüküm sürmektedir. Bu vahşete son verilmesi için dünya halklarının sessiz kalmaması gerekmektedir. İnsanın insana bu denli hoyrat ve acımasız yaklaşımı, emperyalizmin ve vahşi kapitalizmin son örneğidir. Irak’ın işgali meşruiyet ve adalet gibi evrensel ilkelerden yoksundur. Sivil halkın kötü muamele görmesi ve öldürülmesi; kamusal ve kişisel malların yağmalanması; medeniyetin beşiği olan topraklarda binyıllık uygarlık birikiminin, yakılıp yıkılarak yok edilmesi Uluslararası Hukuk Kurallarına göre, insanlık karşıtı suçlar ve savaş suçları tanımına girmektedir. İstanbul Barosu olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yaptığımız suç duyurusunda, İngiltere Başbakanı, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın savaş suçu işledikleri gerekçesiyle cezalandırılmasını istedik. ABD, UCM Sözleşmesi’ne taraf olmadığından bu ülke hakkında suç duyurusunda bulunamadık, ancak ABD Başkanı Bush’u suç duyurumuzda tanık olarak gösterdik. UCM Savcılığı’nca tarafımıza gönderilen yanıtta, Irak’ta işgalcilerin davranışları kastedilerek, “…asıl göz önünde bulundurulması gereken şeylerden biri, özellikle kasten adam öldürme ya da tecavüz gibi ciddi suçlara kurban gidenlerin sayısıdır. Mahkemenin yargı yetkisi içinde bulunan, kasten adam öldürme ve insanlık dışı işleme uğrayan kurbanların sayısı 4 ile 12 arasındadır. Bu oran, savcılığın Kongo, Darfur ve Kuzey Uganda gibi yerlerdeki çatışmaları kapsayan üç yerden farklıdır. Bütün bu bulguları göz önünde bulundurursak Irak’taki durum, anlaşma uyarınca gerekli olan suç mağduru eşiğini karşılamaz görünmektedir” denilmiştir. Bu yanıt, gücün hukukunun, ne yazık ki uluslararası yargı kurumlarını da etkisi altına aldığını bize göstermiştir. Emperyalizmin saldırgan politikaları son bulmadıkça, insanlığın yaşayacağı güzel günler, salt hayal olmayı sürdürecektir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Konya’nın Akşehir ilçe 1 sine özgü, 2 kuşbaşı et, ar 3 pacık soğanı ve nohutla 4 yapılan bir 5 yemek. 2/ 6 Rütbesiz as7 ker... Denizcilikte “açık 8 tan geç, yak 9 laşma” anlamında kullanılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sözcük. 3/ Divan 1 T E R S E L M E edebiyatının en uzun 2 O D E O N U R K E şiir türü. 4/ Pana 3 M E S N E V İ T EM İ N A T ma’nın plaka imi... 4 B E Y V E Binek hayvanlarının 5 O T O A K A B E sırtındaki oturmalık. 6 L A D U R U 5/ Süpürgeotu... Ver 7 O K E Y me, ödeme. 6/ Batı 8 S T A T Ü A L Avrupa’da bir ır 9 R A İ A K A J U mak... Her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren. 7/ Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle artırılmış kauçuk... Lütesyum elementinin simgesi. 8/ İlçe... Osmanlılarda devlet merkezinde bulunan il memuru. 9/ Bez parçalarından dokunan basit kilim... Temel, esas. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hayvan sırtında taşınabilen küçük top. 2/ Vücutta biriken azotlu madde... Yaylı bir çalgı. 3/ Tanrı’nın doğayla özdeşleştirilmesi temeline dayalı bir felsefe geliştirmiş ünlü Hollandalı filozof. 4/ Ekmek parçası, lokma... “ sesleri sönüyor perde perde / Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde” (Nâzım Hikmet). 5/ Bir bağlaç... Bayağı. 6/ Saçma sapan söz... Soyundan gelinen kimse. 7/ İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı... Fas’ın plaka imi. 8/ Havagazının bileşiminde bulunan renksiz ve az kokulu gaz. 9/ Atlas Okyanusu’nda yaşayan çok yırtıcı bir balık. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle