Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2007 PAZAR 4 HABERLER Örtülü ödeneğin başına getirilen hükümlü Serim’in durumu ile ilgili yorumlar boyutlanıyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bir Çocukluk Anısı Ve İhap Hulusi Sergisi Sevgili, “Yarım yüzyıl kadar önce, Kadıköy Adliyesi, Hale –bugünkü Reks– Sineması’nın karşısında bir ahşap konaktaydı. Binanın birinci katının sofasında karşılıklı duvarlarına asılı hafif öne eğik, altın yaldız çerçeveli kocaman boy aynaları, kaptıkları görüntüleri birbirlerine gönderir ve böylece iç içe, sanki sonsuza dek uzanan bir görüntü oluştururlardı. Çocukluğumun düşlerle içlidışlı yaşamında adliye binasına, bugün nedenini anımsamadığım gidişlerimin hepsinde, yoksa oraya sadece bir kez mi gitmiştim? o biri sonsuzla çarpmışçasına çoğalan ve sanki sonsuza dek uzayan ayna ayna içindeki görüntü karşısında, kendimden geçer, dehşetle sanki sonsuza doğru yansır giderdim. Daha sonraları, aynı tanımsız duyguya büyükbabamın rakı şişesini izlerken kapıldım. Bugün de Kulüp rakılarının üstüne yapıştırılmakta olan İhap Hulusi’nin yapıtı etikette, papyonlu, smokinli iki kişi koltuklarında hafifçe geriye kaykılmış rakı içmektedirler ve önlerindeki masada bir Kulüp şişesi durmaktadır. O şişenin üzerinde aynı etiket ve yine rakı içen iki kişi.. önlerinde yine şişe.. şişede yine etiket... Şişe masaya konunca gözlerimi diker, etiketin içindeki etikette yinelenen görüntüyü sınır tanımayan düş gücümün boyutlarıyla çarpar, orada öyle donmuş kalırdım. Bir dikişte içindeki içkiyi son yudumuna kadar boşalttığı yüksük kadehinin üstünden beni öylece donakalmış gören büyükbabam bana gülümseyerek, seslenirdi: Ne o Paşa? Yine rakı şişesine dalmışsın... Benden ses çıkmayınca da çevredekilere çıkışırdı: Görmüyor musunuz, çocuğun uykusu gelmiş, yatırın delikanlıyı bakayım.. Hiç konuşmadan üst kata çıkar, soyunup giyinirken, soruları yanıtsız bırakır, bir an önce yatağa girerek, yorganı başıma kadar çekip, adliye binasının sofasındaki aynalarda ya da rakı şişesindeki etiketlerde sonsuzluğa uzanan görüntüleri düşüne düşüne, aynaların içinden birer birer geçtiğim halde boyu hiç kısalmayan koridorda sonsuza dek koştuğum bir rüyaya, ağlayarak uyanmak üzere, dalardım.. ??? Bu garip, gerçekte var olmasına imkân bulunmayan sonsuz zincirleme reaksiyon duygusu da, birçok şey gibi, zamanla soldu gitti. O binaya bir daha gitmedim. Rakının etiketindeki büyü ise şişenin dokunulmazlığındaki sihirle birlikte yok oldu gitti...” 22 yıl önce, karanlık gecelerde, projektörlerle aydınlatılmış koğuş parmaklıklarını, belleğimin ve düş gücümün yardımıyla aşıp, Ege’nin lacivert denizinde yelken açtığım, adımın yazılarda Samim Lütfü’ye dönüşmüş olduğu güç dönemde yukarıdaki satırlarla dile getirmişim, çocukluk anımı. Ender Merter ile perşembe akşamı, dostlarla birlikte gittiğim Refik’te tesadüfen tanıştım. Yapı Kredi’nin İstiklal Caddesi üzerindeki Kültür Merkezi’nde açılmış olan, ‘İhap Hulusi Tasarımcının Bir Genç Sanatçı Olarak Portresi Sergisi’nin kokteylinden geliyordu. Sergilenen eserler, Ender Merter’in 15 yıl emek vererek, bulup bir araya getirdiği çizimlerden oluşuyordu. Bir dönem Türkiyesi’ne damgasını basmış bir sanatçının eserlerinin sergilenmesinde emeği geçenlerin hepsine teşekkür etmek gerek. ??? 16 Mart’ta başlayan, 8 Nisan’a kadar sürecek olan sergiyi öbürgün gezmeyi düşünüyorum. Uzun ve verimli bir yaşamı olan İhap Hulusi’nin sergisi ile ilgili çok hoş bir de sergi kitapçığı hazırlanmış; Ender Merter ile dostum Sadık Karamustafa’nın yazılarında sanatçı ile ilgili bilgi ve değerlendirmeler, bu arada Kulüp Rakısı etiketinin öyküsü de var. İhap Hulusi’nin çeşitli grafik tasarımları, afişleri, hem Cumhuriyet dönemine, hem de İstanbul’un geçmişine, birçok kuşağın gençliğine ışık tutuyor. Belki de, bütün bu eserlerden seçmeler, henüz var olmayan, ama oluşturulması elzem İstanbul Kent Müzesi ortaya çıktığında, sürekli olarak sergilenebilir. Son yıllarda, özellikle İstanbul’un kültür yaşamı çok zenginleşti, ama daha hâlâ çok eksiğimiz var. Zamanla onların da giderileceğini, müzelerimize bir de gerçek bir kent müzesinin ekleneceğini umalım. Sevgili, “İhap Hulusi sergisine mutlak git ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın kitapçığından da edin!” derim. ‘Atanması örgütlü suçtur’ IŞIK KANSU ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından örtülü ödeneğin başına getirilen “resmi evrakta sahtecilik” suçundan hükümlü eski Vakıfbank Valide Sultan Şubesi Müdürü Maksut Serim’in memuriyete atanması ile ilgili yorumlar boyutlanıyor. Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, eski hükümlü Serim’i Başbakanlık Başmüşavirliği’ne atamanın “görevi kötüye kullanma ve örgütlü suç” kapsamına girdiğini söyledi. Sabıkalı Maksut Serim’in Başbakanlık Başmüşaviri olarak 1. derece 6400 ek göstergeli bir kadroda çalıştırılması ile ilgili Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Güven Dinçer, istisnai kadroda olsa bile bir memur atanırken mutlaka sicil dosyasına bakılması ? Dinçer, “Serim’i Başbakanlık Başmüşavirliği’ne atamak, görevi kötüye kullanma ve örgütlü suç kapsamına girer” yorumunu yaptı. gerektiğini belirterek, “Resmi evrakta sahtecilikten hükümlüyse bir kişi, o mahkumiyet mutlaka sicil dosyasında yer alır. O kişiyi bir yere atayanlar, ‘Ben mahkumiyeti olduğunu bilmiyordum’ diyemez. Bir hükümlüyü, memur olamayacak bir kişiyi memur olarak atamak, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur” dedi. Başbakanlık örtülü ödeneğinden sorumlu olan makama atanan kişinin Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki “havuz hesabı vurgunu”yla ilgili soruşturmalarda da adının geçtiğinin anımsatılması üzerine Dinçer, “Yolsuzluktan suçlanan bir kişinin seneler sonra Başbakanlık’ın örtülü ödenek ile ilgili bir makama getirilmesi dikkat çekicidir. Çünkü o makam, son derece itimada dayanan bir yerdir. Belirli bir süre sonra belgeleri de ortadan kaldırabilen bir makamdır orası. Bu açıdan bakıldığında oraya atanacak kişinin ahlaki değerlerinin çok yüksek olması ve memuriyette belirli aşamalardan geçmiş olması lazım. Oraya, resmi evrakta sahtecilikten hükümlü bir kişinin getirilmesi ve aynı kişinin vaktiyle İstanbul Belediyesi’ndeki birtakım yolsuzluklara adı karışmış olması, aynı türde yolsuzlukların o makamda da devam ettirilmesi amacının varlığı anlamına gelebilir. Bence böyle bir durum örgütlü suç kapsamına girer” dedi. Büstün açılışını Sarıgül ve Ude gerçekleştirdi. Şişli’ye Willy Brandt büstü İstanbul Haber Servisi Şişli Belediyesi’nin davetlisi olarak İstanbul’a gelen Münih Belediye Başkanı Christian Ude, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile birlikte silahlı saldırıda öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in mezarını ziyaret etti. Konuk belediye başkanı Ude ve eşi Edith Von Welson Ude ile kız kardeşi, Başkan Sarıgül ile birlikte Dink’in Zeytinburnu Ermeni Mezarlığı’ndaki kabrine çelenk bıraktı. Ude, Şişli Belediyesi tarafından Maçka Demokrasi Parkı’nda yaptırılan eski Almanya başbakanlarından sosyal demokrat lider Willy Brandt’ın büstünün açılış törenine katıldı. Sarıgül törendeki konuşmasında, dünya siyasetine ve barışa katkılarıyla efsaneleşmiş bir Alman sosyal demokrat liderinin büstünün açılışını yapmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, Brandt’ın dünyada barış ve özgürlüğü simgelediğini belirtti. Türkiye’deki sosyal demokrasinin durumunu eleştiren Sarıgül, “Maalesef ülkemizde sosyal demokrasi yıllardır iktidar olamıyor. Bundan büyük üzüntü duyuyorum. Avrupa’da başarısız politikacılar yerlerini başarılı olanlara bırakırken, Türkiye’de bunu göremiyoruz” dedi. Ude ise konuşmasında, büstün yapılmasında emeği geçen Şişli Belediyesi’ne teşekkür ederken Brandt’ın, “Daha fazla demokrasi kimseyi ürkütmemeli” sözlerinden alıntı yaptı. BASKI YAPILDIĞI İDDİA EDİLDİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Başbakan’a DTP’den mektup ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DTP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri ve Adalet bakanları, yüksek yargı başkanları ile siyasi parti liderlerine gönderdiği mektupta, partilerinin il ve ilçe örgütlerine baskı yapıldığını iddia etti. “Sayın” ifadesinin baskılara örnek olarak gösterildiği mektupta, yasalara dayanarak bu sözcüğün kullanılması nedeniyle gerçekleştirilen işlemler ve süreç sıralandı. DTP, Hukuk Komisyonu Başkanı avukat Hasip Kaplan imzasıyla Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, TBB makamları ile siyasi parti genel başkanlarına mektup gönderdi. Mektupta, terörle mücadele adı atında Kürtlere ve DTP’ye yönelik saldırıların etnik, ırkçı, milliyetçi eğilimlerin güçlenmesine yol açtığı iddia edildi. Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği iddialarına da değinilen mektupta, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in bu süreçteki açıklamalarına tepki gösterildi. DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un gözaltına alınmasının “keyfi” olarak değerlendirildiği mektupta, Genelkurmay Başkanlığı da eleştirildi. namikzafer@yahoo.com Salman Rüşdi ve Öteki Olmak İran’a egemen olan bağnazlığın yıllar önce hedefi haline gelen ünlü romancı Salman Rüşdi’nin Milliyet’te Yasemin Çongar’la yaptığı söyleşi çok öğretici saptamalar içeriyor. “Şeytan Ayetleri” kitabı nedeniyle İranlı mollaların hakkında ölüm fermanı çıkardığı Rüşdi, Türkiye’de de bağnaz çevrelerden tepki görmüştü. Aziz Nesin, Salman Rüşdi’nin kitabını çevireceğim dediği için yakılmak istenmişti. Sıvas kırımının nedenlerinden birisi de Nesin’e Rüşdi’nin kitabıyla ilgili gösterilen öfkeydi denebilir. Salman Rüşdi yıllardır ölüm tehdidi altında yaşıyor. Bir yazarın ölüm tehdidiyle saklanmak zorunda kalması, üstelik bu tehdidin İslam dini adına yapılması acı değil midir? Yasemin Çongar’ın, New York’ta konuştuğu Salman Rüşdi’yle uzun bir söyleşi yaptığı görülüyor. Ünlü romancının Orhan Pamuk’la ilgili değerlendirmelerini de merak ediyorum. Ondan özellikle “öteki” olmak üzerine söylediklerini dinlemek ilginç. Çünkü Rüşdi de kendi doğup büyüdüğü ülkesinden uzakta yaşamak zorunda kalanlardan. Yani azınlık ve yabancı olanlardan. Milliyetçiliğin tırmanışa geçtiği söylenen Türkiye’de Salman Rüşdi’nin “öteki” olmak üzerine söylediklerinin önemli ve anlamlı olduğu inancındayım. ??? Şöyle söylüyor Rüşdi: “Herhangi bir kimliğin tahakkümüne karşıyım. Saf kimliklere inanmıyorum. Bombaylılık, İstanbulluluk gibi coğrafi kimlikler kendi içinde çoğulluğu ve kısmiliği daha iyi ifade ettiğinden, ırk, din, milliyet bazlı kimliklerden daha anlamlı.” Ünlü romancı en çarpıcı sözleri öteki olarak yaşadığı İngiltere konusunda dile getiriyor: “İlk kez İngiltere’ye okumaya gittiğimde,’öteki’ oluvermiştim. Duvarın ötesinde olmanın ne olduğunu anlayabildiğimi sanıyorum. Nikaragua üzerine kitabımda şunu söyledim: ‘Dünyanın yoksul bölgelerinden gelince, yokuştan aşağı, sanki yükselen bir tepeye bakarcasına bakmanın anlamını kavrıyor insan.’” ??? Bugünlerde çok tartıştığımız, üzerinde konuştuğumuz, milliyetçilik, ırkçılık gibi kavramlar konusunda da Rüşdi ilginç saptamalarda bulunuyor. “Öteki’ne ne kadar yakından bakarsan onda o kadar kendini görürsün. Irkçılık, milliyetçilik ‘öteki’ne bakmayı bilmeyenleri cezbediyor. ‘Öteki’nde kendini görebilirsen milliyetçi olmazsın. Belki de asıl trajedimiz, sandığımızdan çok daha fazla birbirimize benzememizdir.” Gerçekten, hepimiz biraz öteki değil miyiz? O ırkçı gösterileri yapanlar, kendisinden farklı her düşünceyi düşman görenler, farklı olanı şiddetle ezmeyi meşru görenler de bir yerde öteki değiller mi? Kendi yalnızlıkları içinde bağnazlaşmıyorlar mı? Bir yalnızlığın, kendini anlamanın dışa vurduğu bir çaresizliği dile getirmiş olmuyorlar mı? Trabzon’un Pelitli beldesinde şiddete yatkın gençler, hangi “öteki” ruhunun ürünleri? Daha ne çok Pelitli var ülkemizde? Biraz da ona bakmak gerek. Çaresizliğin, garibanlığın ve de en önemlisi, hiçbir çaba sarf etmeden elde ettiklerini sandıkları kimliğin ya da kimlik bunalımının kurbanı değiller mi? ??? “Öteki” konusunda bu yazıyı yazarken ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, ilginç bir öykü anlattı. Adını anımsamadığı bir Ermeni kompozitör, Moskova’da bir kara deriliyle karşılaşıyor. Merak bu ya hepimizin sorabileceği bir soruyu soruyor: “Siz nerede doğdunuz?” Kara derili ona ömür boyu unutmayacağı bir cevap veriyor: “Karyolada doğdum.” Kompozitor bu diyalogdan çıkardığı dersle bir daha hiç kimseye nerede doğduğunu sormuyor. “Nerelisin” sorusuda aslında bir anlamda bu soruyu soranın karşısındakini yabancı olarak gördüğü anlamına gelmiyor mu? “Öteki” olmak üzerine daha derinlemesine düşünmek zorundayız. Aslında öteki olmak yalnızca başka dinden ve başka milliyetten olmakla sınırlı değil. Bir eşcinsel de öteki. Bir kadın da bazen öteki. Farklı düşünmek, genel geçer düşünceye karşı çıkmak, kurulu düzeni eleştirmek, iktidara, güce boşun eğmemek de insanı anında “öteki”leştirebilir. Aslında bir anlamda hepimiz “öteki”yiz. “Öteki”ni anlayabildiğimiz zaman belki de bu sorun halledilecek. “Öteki”ni anlayan kendini de anlamaya başlayacak. Yüce Türk Milletine Bildiri Yüce Türk Milleti, Çanakkale Zaferi’nin 92. yılı kutlu olsun. Bugün, kadını ve erkeği ile, komutanları, subayları ve Mehmetçikleriyle sahip oldukları topraklara döktükleri kanlar ve verdikleri canlarla, her biri birer vatan ve bağımsızlık bayrağı olan şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz ruhları önünde saygı ile eğiliyoruz. Onları rahmetle, saygıyla, şükran ve minnetle anıyoruz. Sonsuza kadar da anacağız. Bugün, dünyanın en gelişmiş ve en güçlü emperyalist devletler topluluğunun son teknolojilerle donatılmış deniz kuvvetlerine ve yüzbinlerce askerden oluşan ordularına karşı Çanakkale şehit ve gazilerinin kazandıkları başarılar ve zaferler milletçe yeniden bütünleşmemizi sağlıyor. O günlerde yaşanan acılar, felâket ve fedakârlık dolu anılar millet olarak güvenliğimizi, birliğimizi, dirliğimizi koruma zorunluluğunun ne kadar önemli olduğunu öğretiyor. Çünkü bugün de emperyalist güçlerin ve onların ülkemiz içindeki yandaşlarının amaçları ve hedefleri değişmiş görünmüyor. Aziz Milletimiz, Çanakkale deniz çatışmaları ve Gelibolu kanlı kara muharebeleri ve boğuşmaları askeri başarı ve zaferlerimizin mayası niteliğindedir. Millet olma mücadelemiz Arıburnu’nda, Anafartalar’da, Conkbayırı’nda can pazarında şuurlaşmaya başladı. Türk Millet Mücadelesi’nin öncüsü ve önderi Gazi Mustafa Kemal Paşa bu kan ve can pazarında tarihi varlık alanına çıktı. Çanakkale zaferinin hayatta kalan eşsiz gazi komutanları,subayları ve erleri senin yüce varlığına Sakarya Meydan Muharebesi’ni, Büyük Taarruz ve Başkumandanlık zaferlerini sundular. Yeni, laik, ileri, çağdaş devletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdular. Canımız Milletimiz, Yüce olan sensin, ebedi olan sensin. Şehitlerimiz senin için vardı, bizler senin için varız. Senin mutluluğun için yaşar, sana yönelen, senin gücünü çeşitli yol ve yöntemlerle sınamaya kalkan her tehdide, her tehlikeye karşı koyar, her engeli aşarız. Atalarımız gibi senin varlığın, gelişmen ve sonsuzluğun için çalışır, gereğinde canımızı veririz. Çünkü biz, senin öz evlatlarınız, “Müdafaai Hukuk Hareketi Partisi”yiz. Sana selâm, sana saygı Aziz Milletimiz. asirmen?cumhuriyet.com.tr ABD konsolosu protesto edildi ? MALATYA (Cumhuriyet) ABD’nin Adana 2. Konsolosu Andrew Wilson, Malatya Ziraat Odası’nı ziyareti sırasında oda başkanı tarafından protesto edildi. Başkan Bayram Polatbaş, “Irak’ta yapılan katliamları Sayın Konsolos’un huzurunda kınıyorum. ABD, insan haklarını ihlal ediyor” diyerek mesajının ABD Başkanı George W. Bush’a iletilmesini istedi. ‘Sayın Öcalan’ tepkileri sürüyor ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HÜRPARTİ Genel Başkanı Yaşar Okuyan, teröristbaşına “Sayın Öcalan” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Genç Parti Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin de “Teröristbaşına sayın diyen bir kişinin bırakın başbakanlık yapması, milletvekili bile olması kabul edilebilir değildir” dedi. ‘Oyunlara boyun eğmeyeceğiz’ ? ÇANAKKALE (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale Deniz Zaferi etkinliklerine katılmak için geldiği Gökçeada’da “Türk ulusunun bağımsızlığı üzerinde oyun oynamak isteyenlere karşı hiçbir zaman boyun eğmeyeceklerini’’ söyledi. Erdoğan, “Topraklarımızın üzerinde bırakın ameliyat yapmak, gölge yapmak isteyenler daha iyi cevabı bizden alırlar’’ dedi. Samsunlulardan tazminat davası ? SAMSUN (Cumhuriyet) Selanik gezisi sırasında otobüste anlattığı fıkrayla Atatürk’e hakaret eden Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik hakkında çok sayıda Samsunlu tazminat davası açtı. Samsunlular, davayı Yargıtay’ın daha önce verdiği “Atatürk’e hakaret eden kişiye karşı her Türk yurttaşının tazminat davası açma hakkı vardır” kararına dayandırdı. Müdafaai Hukuk Hareketi Partisi Genel Başkanı Av. Kadir KARTAL G.M.K. Bulvarı Fevzi Çakmak 1 Sokak 24/7 06440 KızılayAnkara Tel: 0312 230 85 10 Faks: 0312 230 71 64 web: www.mhhp.org.tr Email: mhhp@mhhp.org.tr CUMHURİYET 04 K