22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 Bursa Hayvanat Bahçesi, ülkenin en eli yüzü düzgün hayvanat bahçesi olmaya aday ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bursa’ya yolculuk... Şilili şair Pablo Neruda, gittiği kentte bir hayvanat bahçesi varsa mutlaka gezerdi. Nâzım Hikmet de meraklıydı hayvanat bahçelerine. Yolu Paris’e düşen Ahmet Haşim’in de, bu kentte ziyaret ettiği ilk yer bir kafe ya da müze değil, hayvanat bahçesidir. Şairleri referans göstermemden Bursa’da ilk nereye uğradığım anlaşılmıştır herhalde. 10 Kasım 1998’de açılan Bursa Hayvanat Bahçesi 206.600 metrekarelik bir alana sahip. Henüz yeni olsa da, ülkenin en eli ayağı düzgün hayvanat bahçesi olmaya aday. (Eli ayağı yerine pençesi kanadı desek daha mı doğru olur?) Hayvanlar daracık kafesler yerine daha geniş alanlarda yaşıyorlar. Bu durum tutsak olmalarını değiştirmiyor elbette. Kuşların “uzay çatı” olarak adlandırılan kafeslerine ziyaretçiler girebiliyorlar. Kasap dükkânlarının kapılarındaki asılı boncuklu ipler gibi, zincirlerin asılı olduğu kapıdan içeri ellerinizin yardımıyla giriyorsunuz. Kuşlar sizin yaptığınız basit hareketi yapıp dışarı çıkamıyorlar herhalde... Bebek bakım odası bile var Emre’yle Gökhan’ı Dinlerken... Sahnede iki piyano, iki Steinway piyano… Birinde Emre Elivar, ötekinde Gökhan Aybulus… Piyanoların arkasında iki dev ekran… Kamera yalnızca piyanonun tuşlarına ve o tuşlar üzerinde egemenlik kuran ellere, parmaklara odaklanmış… Işıklar söndü, parmaklar aydınlandı. Mozart’ın İki piyano için Sonat’ının ilk notalarıyla birlikte, ruhlarımız, gönüllerimiz de geniş zamanlı geniş yolculuğa başladı. (Ne de olsa ilk bölüm “Allegro con spirito”… Çabuk ve esprili…) İlk anda gözlerimin önüne erguvanlar geldi yerleşti. Belki de Boğaziçi Üniversitesi’nin 2007 muhteşem ilkbahar programının tüm sunumlarında kullanılan imgelerden etkilendim: Üniversitede her çarşamba yer alan birbirinden nitelikli konserler “Solodan Orkestraya” başlığı altında toplanmış ya, işte fonda yaylı sazları çağrıştıran çizgiler, üzerinde çiçek açmış önce bir, sonra iki, sonra üç derken avuç dolusu, kucak dolusu, yürek dolusu erguvanlar… Emre Elivar ve Gökhan Aybulus’un parmakları, Mozart’ın diktiği her tomurcuğa değdiğinde, erguvanlar çiçek açıp çoğalıyor… Tanrım bu çocuklar ne kadar da gençler! Emre Elivar 1976 doğumlu. Bu sayfaların okuruysanız, onu zaten tanıyorsunuz. Eşsiz hoca Kamuran Gündemir’le Ankara’dan yola çıkıp, dünya sahnelerini fethetmeye yönelmiş. Halen Berlin Hans Eisler Müzik Akademisi’nde öğretim görevlisi. Kazandığı ödülleri sıralamaya kalksam, bu köşe yetmez… Bir ara Fazıl Say’ın onun için söylediği geliyor aklıma: “Emre Elivar, geleceğin Fazıl Say’ıdır…” Gökhan Aybulus daha da genç: 1982 doğumlu. Onun yolu Eskişehir’de, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Zöhrap ve Ferit Adıgüzelzade’yle çalışarak başlamış ve halen Moskova Çaykovski Konservatuvarı’nda doktora yapmakla sürüyor. Onun da başarı ve ödül listesi kabarık. Gözlerim onlarla ekranlar arasında gidip geliyor. Dört el birbiriyle konuşuyor, biri soruyor öteki yanıtlıyor, dört el birbiriyle yarışıyor, sevişiyor, çatışıyor, birbirini sarmalıyor, birbirine yoğunlaşıyor… Piyanoların tüm tuşları iki gencin parmaklarına dönüşüyor. Koca Steinway’ler, parmakların bir uzantısı oluyor… Ne uysal parmaklar, ne şeytansı parmaklar bunlar! Onları dinlerken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini unutuyorum. Yüreğimi dağlayan “haberleri” unutuyorum… Kendi inanmadıklarını bize yutturmaya çalışmak için ahkâm kesenleri unutuyorum… Yalanları, yozlukları, yıkımları, yıkılacakları unutuyorum… Onları dinlerken, sürüklendiğimiz şiddet sarmalını unutuyorum. Her an körüklenen, tırmandırılan, yaygınlaştırılan şiddet kültürümüzü unutuyorum… (Mozart’ın ruhsal coşkusu bitti, Rahmaninov’un iki piyano için iki ayrı süiti var… İki Süit arasında da Ravel’den Vals.) Onları dinlemiş olsalar, anneler çocuklarını dövemez; karşıdan gelen otomobile yol vermemek için kimse arabadan inip karşısındakini Boğaz’ın sularına atamaz; hiçbir erkek, hiçbir kadını bırakın boğazlamayı el bile kaldıramaz… Bu müziği, bu yorumları dinleyen gençler, umutsuzluğa kapılamaz. İdeallerinden ve yaşamdan vazgeçemez… Bu müziği, bu yorumları dinleyen insan “kötü insan” olamaz… Sonsuz teşekkürler Boğaziçi Rektörü Ayşe Soysal, muhteşem programı oluşturan Evin İlyasoğlu, konserlerin ana sponsoru Akbank ve ulaşım sponsoru THY! eposta: zeynep@zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 çizgisinin yanında dizleri üzerine çöküp öndeki arkadaşının ayaklarını tutarak yaptıkları gösteriye “timsah yürüyüşü” adını vermişler. Bu yürüyüş şeklini futbol sahalarına kazandıran Bursa’da, yakın zamana kadar timsah yaşamıyordu!.. Ama artık küçük bir Nil timsahı var Bursa’nın. Bursa Hayvanat Bahçesi’nin girişine de, dünyanın birçok hayvanat bahçesinde olduğu gibi, bir kafesin içine ayna konulup “Doğanın en tehlikeli canlısı” diye yazılsa ziyaretçilere çok şeyin anlatılacağı düşüncesindeyim!.. Yürüyüşleriyle ünlü kent Bir yıl içinde 517 bin insanın ziyaret ettiği Bursa Hayvanat Bahçesi’nde bebek bakım odası bile düşünülmüş. Tuvalet kapılarına konan simgeler oldum olası dikkatimi çekmiştir. Kadın ve erkek tuvaletlerini ayırmakta kullanılan bu simgelerin en ilginci, itiraf etmeliyim ki Bursa Hayvanat Bahçesi’nde karşıma çıktı. Tuvaleti gösteren ta belada “Horoz” ve “Tavuk” resimleri yer alıyor!.. Edirne’den sonra Bursa’yı da beraber gezdiğimiz fotoğraf sanatçısı Barış Ursavaş, aslanların kafesine geldiğimizde, ormanlar kralının sevişmesinin saatler sürdüğünü anlattı. İlahi Barış!.. Aslan bu yahu, doğanın en güçlü hayvanı… Diğer hayvanlar gibi çiftleşirken birilerine yem olma korkusu yok… Saatlerce sevişir tabii!.. Bursa Hayvanat Bahçesi’nde pars, yaban eşeği ve kelaynak kuşu gibi nesli tükenmekte olan hayvanlar da var. Bursalı çocuklar parkın hazırlanışı sırasında kendilerine sorulan “En çok görmek istediğiniz hayvanlar?” sorusuna şu yanıtı vermişler: “Aslan, timsah, yılan”… Çocukların timsah merakı herhalde, Bursasporlu futbolcuların gol sonrasında yaptıkları sevinç gösterisiyle başlamıştır. Futbolcular, taç Bursa, yürüyüşleriyle ünlü bir kent. Yalnızca timsah değil, mehter yürüyüşü de Bursa’dan başlamış, Viyana kapılarına kadar dayanmıştır!.. 1326 yılında Orhan Gazi’nin aldığı kent, 1361’de Edirne’nin fethine kadar Osmanlı’ya başkentlik yapar. Bağımsızlık simgelerinden en önemlisi olan ilk akça bu kentte, 1327 yılında basılır. İlk akçanın basıldığı güne kadar Bursa’da büyük bir kuraklık yaşanmış. Tüm ekinler kavrulmuş ovada. Ama, ilk Osmanlı akçasının piyasaya çıktığı gün bereketli bir yağmur boşalmış bulutlardan. Bu yüzden, genç kızlar uğur getirdiğine inandıkları akçayı kolye yapıp boyunlarına takmışlar. Öyle ki, Bizanslı kızlar bile Osmanlı akçasıyla süslemişler boyunlarını. Gözlerini Batı’ya dikmiş olan Osmanlı padişahları da Bursa’yı unutmamışlar.. öldüklerinde, vatanına geri dönen filler gibi, Bursa’ya gömülmeyi vasiyet etmişlerdir. Derler ki, Hz. Süleyman gezerken Uludağ’a gelir. Bursa ovasına hayranlıkla bakarken “Cennet burası” der… Sağ tarafında duran vezirin sol kulağı ağır işittiğinden söyleneni “Cennet Bursa” olarak anlar. Kentin adı da buradan gelmektedir. Bu anlatılana doğal ki, sağır sultan bile inanmaz. Bursa, bölgeye ilk yerleşenlerden Bitinler’e borçludur adını. Bitinya Kralı II. Prusias’dan dolayı kent “Prusa” olarak anılır. Poesia adlı şiir dergisi Mart 2007 sayısında tanınmış şairimize özel bir bölüm ayırdı Nâzım Hikmet İtalya’da kapak oldu EGEMEN BERKÖZ İtalya’da yayımlanan şiir dergisi Poesia (Şiir) Mart 2007 sayısında Nâzım Hikmet’e özel bir bölüm ayırdı. Kapağında Nâzım Hikmet’in bir fotoğrafı ile “Nâzım Hikmet / Yayımlanmamış Şiirler” yazısının yer aldığı derginin ilk sayfalarında yer alan Nâzım Hikmet Bölümü, ozan üzerine 4 sayfalık bir incelemetanıtma yazısıyla başlıyor. “Nâzım Hikmet: İdealizm ve Şiir” başlıklı bu yazıyı izleyen 7 sayfada ise ozanın 27 şiiri yer alıyor. Barbara La Rosa’nın yazdığı inceleme yazısı, Nâzım Hikmet’in yaşamını “Politik Kavga”, “Hapisane”, “Sürgün” ve “Kötümserlik” başlıkları altında sergiliyor. Yine Barbara La Rosa’nın çevirdiği şiirler de, aynı biçimde, “Kavga Şiirleri”, “Hapisane Şiirleri”, “Sürgün Şiirleri” ve “Kötümser Şiirler” başlıkları altında toplanmış. Her ne kadar derginin kapağında “Yayımlanmamış Şiirler” yazısı yer alsa da, şiirlerin ancak birkaçı İtalya’da ilk kez yayımlanıyor olabilir. Onlar da, büyük olasılıkla, 1950’lerde Türkiye dışında basılan Türkçe kitaplarında bulunmayan şiirlerdir. Nâzım Hikmet’in şiirlerinin ve oyunlarının yer aldığı “Tutte Le Opere” başlıklı kalın ciltleri 1962 yılında görmüş ve incelemiş olduğum için bu kanıya varıyorum. Büyük bir ozanımızın yurtdışında, önemli bir yazın dergisinde yer alması önemli elbet; ancak inceleme yazısındaki Nâzım’la ilgili bazı bilgi ve yorumların da tartışılır olduğunu söylemek zorundayım. Pink Martini TİM’deydi ? Kültür Servisi Dünyada büyük hayran kitlesine sahip olan Pink Martini, dün akşam Türker İnanoğlu Maslak Show Center’da sahnedeydi. Türkiye’ye mayıs ayında çıkacak albümünün Avrupa prömiyeri için gelen Pink Martini, konserde yeni şarkılarını seslendirdi. Pink Martini, konserinde samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransızca şansonlardan Brezilya sokak şarkılarına kadar pek çok şarkıyı sevenleriyle buluşturdu. KIZILKANAT SAĞLIK SİTESİ D.Blok No:23 K.l D.4 AlsancakİZMİR TEL: 463 88 40 FAX.: 463 95 17 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun 19.01.2005 tarihinde 25705 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu kanunun 4 üncü maddesinin (c) bendinin birinci fıkrasında devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu ve kuruluşları tarafından yapılmışsözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adli ve idari yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbi malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takipleri, Bakanlık husumeti ile yürütülür, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçer” şeklinde düzenlemeler yapılmış bulunmaktadır. Bu doğrultuda; 10.08.199812.04.2002 tarihleri arasında, Anestezi ve Reanimasyon, Beyin ve Sinir Cerrahisi, Gastroenteroloji, Kalp Damar Cerrahisi, Göz, Hematoloji ve Onkoloji, KBB, Radyoloji ve Üroloji branşlarında, mezkur kanun kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumundan Sağlık Bakanlığına devrolunan hastanemiz baştabipliği tarafından, firmanızdan ve bayilerinizden temin edilen taahhütname kapsamındaki iyileştirici nitelikteki tıbbi malzemelerin SSK Başkanlığı Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kurulmuş olan Rayiç Bedel Tespit Komisyonunun belirlemiş olduğu rayiç bedellerin uygulanarak söz konusu alımlardan Bakanlık aleyhine oluşan fiyat farkının listede 2.564,16 USD olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle; Bakanlık aleyhine oluşan döviz bazındaki fiyat farklarının ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası satış kur’u üzerinden tebliğ tarihinden itibaren 15 takvim günü içerisinde fazlaya ilişkin Hastanemizin kanuni hakları saklı kalmak kaydıyla hastanemizin 4 no’lu Döner Sermaye Saymanlığına iadesinin sağlanmasını, ödenmemesi durumunda yasal ve idari tedbirlere başvurulacağı hususunda; Gereğini rica ederim. Basın: 13846 İZMİR VALİLİĞİ İZMİR EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MAYA DIŞ TİCARET AŞ ESAS NO : 2006/284 Davacı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Müd. tarafından davalılar Şehnaz Bulak ve Şemsettin Bulak aleyhine mahkememize açılan 2006/284 esas sayılı Evlat Edinmeye Rıza davasının mahkememizce yapılan duruşmaları sırasında verilen ara kararı uyarınca, Mardin ili Nusaybin ilçesi Tepealtı Cilt No: 65, Hane No: 109’da nüfusa kayıtlı bulunan Hasan ve Ayşe’den olma 1 l.05.1973 Topalaltı doğumlu Şehnaz Bulak ve Mehmet ve Ayşe’den olma 31.08.1941 Diyarbakır doğumlu Hasan Bulak’ın daha önce oturdukları bilinen en son adresi Çağlayan Mahallesi Yay Sokak No 2/2 Kâğıthane / İstanbul adresine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği mümkün olmadığı gibi tüm araştırmalara rağmen tebligata uygun başkaca adresi de tespit edilemediğinden ilanen tebligat yaptırılmasına karar verilmiştir Adı geçen davalıların 27.06.2007 günü saat 09.40’ta mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunmaları ya da kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri ayrıca savunmaya yönelik tüm delillerini de duruşma gününe kadar sunmaları, geçerli mazeret bildirmeksizin duruşmalara katılmamaları halinde ilan tarihinden itibaren 17 gün sonra tebligat yapılmış sayılarak yokluğunda yargılamanın sürdürülüp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. 12.03.2007 Basın: 13453 BAKIRKÖY 6. AİLE MAHKEMESİ CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle