13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP lideri Baykal, Kuzey Irak’taki Kürt liderlerle görüşme planı tartışmalarını değerlendirdi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Git İmralı’ya konuş o zaman’ ERKAN MUMCU ‘Bize’ Ne Oldu Böyle? Abuk sabuk tartışmalarla geçiyor günlerimiz? Ülkenin kamusal aydınlarından biri cinayete kurban gidiyor. Tüyü bitmemiş bir katil karakolda bayrak önünde gururla resim çektiriyor… Ama biz, cinayeti çözemediğimiz gibi, doğru dürüst yas bile tutamıyoruz, histeri krizleri geçirmeden, kitch şiirler yazmadan… Sonra garip bir rekabet: “Hepimiz şuyuz, hepimiz buyuz”… Yahu “Biz hepimiz neyiz?” aslında. Bunu düşünürken, biri Başbakan’ı okşuyor uluorta. Tartışmaya başlıyoruz: “Başbakan ortalıkta okşanır mı?”… “N’olmuş? O Özal’ı da okşamıştı…”. Ne oldu bize böyle? ‘Bölge bölge taksim mi olacağız?’ ? AKP’yi protestolarla başlayan grup toplantısında konuşan Mumcu, “Hükümet ülkeyi koordinatör atayan ülke haline getirdi” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, AKP’yi Kuzey Irak konusunda kararlı adımlar atamamakla eleştirerek “Bu hükümet, sıfır terörle devraldığı devleti, ABD ile terör konusunda pazarlık yapan, koordinatör atayan ülke haline getirdi’’ dedi. ANAVATAN Grup toplantısı, partililerin AKP’yi protestoları eşliğinde başladı. Partililer, grup konuşması uzayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ANAVATAN Grup toplantısının yaklaşık yarım saat sarkmasına neden olduğu için alkışlarla ve masalara vurarak tepki gösterdi. Mumcu da konuşmasında, toplantılarının geç başlamasına neden olan Erdoğan’ı, “kapkaççı”ya benzetti. Genel seçimlere işaret ederek “Seçimler sonunda Türkiye ya tam bağımsız devlet olacak ya da uydulaştırılmış, bağımsızlığı elinden alınan bir devlet olacaktır’’ diyen Mumcu, kendisini Irak Kürdistan Devlet Başkanı olarak ilan eden Barzani’nin, Türkiye’nin bağımsız Kürdistan’a alışması gerektiği yönündeki açıklamalarına da değindi. Hükümetin, 2 ay önce, terörün Kuzey Irak’tan beslendiğini, sabırlarının taştığını, askeri müdahalenin her an söz konusu Erkan Mumcu. olacağını söylediğini anımsatan Mumcu, “Bu hükümet, sıfır terörle devraldığı devleti, ABD ile terör konusunda pazarlık yapan, koordinatör atayan ülke haline getirdi. Devlet yönetimi çocuk oyuncağı mıdır’’ diye sordu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin, Kuzey Irak’taki Kürt liderlerle diyalog konusundaki açıklamalarına sert tepki göstererek “PKK’yi komşu ülkenin desteklemesi, müzakere konusu yapılamaz. ‘Herkesle müzakere ederiz, konuşuruz’ diyorsan git İmralı’ya konuş o zaman” dedi. Grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendiren Baykal’ın açıklamaları özetle şöyle: Vatana ihanet suçlaması: Başbakan bir değerli gazetecimizi vatana ihanetle suçladı. Ne yapmış bu gazeteci, Türkiye’nin Irak sınırında PKK yuvalanması tehditi ile ilgili belgelerin, MGK toplantısında gösterileceğini yazmış. Türkiye’nin güneyinde PKK yuvalanması olduğu gerçek değil mi, MGK’ye katılan resmi yetkililerin bunu kamuoyu önünde ilan ettikleri doğru değil mi? Irak sınırında bir PKK yuvalanması olduğunun ifade ? Grup toplantısında konuşan Deniz Baykal, “Vatana ihanet, sözü bu kadar kolay telaffuz edilmemeli. Bu söz herkesin ağzına da yakışmaz. Bazılarının bu sözü hatırlatması çok tahrik edici olur” dedi. edilmesi Başbakan’ı niye rahatsız ediyor? Vatana ihanet, sözü bu kadar kolay telaffuz edilmemeli. Bu söz herkesin ağzına da yakışmaz. Bazılarının bu sözü hatırlatması çok tahrik edici olur. Kimmiş vatana ihanet eden? Fikret Bila, hadi canım sen de, sen kendine bak. Irak’taki gelişmeler: PKK’yi komşu ülkenin desteklemesi, müzakere konusu yapılamaz. PKK’ye yönelik bir komşu ülkenin desteğini, müzakere edilebilir kabul ederseniz başınız dertten kurtulmaz. Daima pazarlık konusu olarak getirilir, dayatılır. Ulusal egemenliğiniz, toprak bütünlüğünüz pazarlık konusu olmaz. Ben PKK ile mücadele edemem, sen mücadele etmeye gelirsen seninle mücadele ederim, diyor. Herkesle müzakere ederiz, konuşuruz... Git İmralı’ya konuş o zaman. İçimizden birileri çıkıyor, ha Diyarbakır ha Kerkük, diyor. Bu çok tehlikeli bir gidiştir. Türkiye’nin temelleriyle oynanıyor: Türkiye’yi bu gidişten ancak milletin iradesi kurtarabilir. Türkiye’nin 80 yıllık birikimini sahiplenmek, cumhuriyetin kazanımlarını dimdik ayakta tutmak zorundayız. Temelimiz Atatürk Cumhuriyeti. Bu cumhuriyette beraberiz. İşgal, kuşatma tasarıları: Yargıtay tasarısının altında yatan işgal zihniyetini geçen hafta anlattık. Yargıçlar ve Savcılar Birliği, bildiri yayımladı. Yasanın hukuki ihtiyaçtan kaynaklanmadığını söylediler. Bu işgal harekâtı devam ediyor. Kamu İhale Kurumu, Ali Dibo işini resmen teyit etti. Bu karardan sonra getirilen tasarıya göre, kurum ihale iptali kararı alamayacak. Ali Dibo işle rine bakamayacak. İddiayla ihbarla inceleme yapmak mümkün olmayacak. AKP’lilerin doğrudan kurumda yer tutması kapısı açılıyor. AKP’nin değişimi eksik olsun: AKP grubunda erken bayram toplantısı yapılıyor. 10 milyon işsiz yok mu, neyin bayramını yapıyorsun? Başbakan, biz değişimi temsil ediyoruz, onlar statükoyu, diyor. Bu millet vatandaşın tebaa olmaktan çıkıp yurttaş haline geldiği, imparatorluk rejiminden ulus devlete dönüştüğü, kadın erkek eşitliğinin sağlandığı önemli bir değişimi yaşadı. Bunların getirdiği değişim Türkiye’yi çağdaş uygarlıktan Ortadoğu Arap uygarlığına döndürme girişimidir. Değişim buysa eksik olsun, o değişimlerini alsınlar ve çekip gitsinler. Hocalı katliamı unutulmasın: Hocalı katliamının 15. yıldönümüydü. Azerbaycan’da işgal sürüyorsa, 1 milyon insan yurtsuz yaşıyorsa bunun haksızlığını ortaya koymak boynumuzun borcudur. Azerbaycan’ın acısı bizim acımızdır. ‘Türkler ırkçı olur mu?’ Efendim, “Türklerin hiçbir ırksal özelliği yokmuş”… “böyle bir toplumdan ırkçı milliyetçilik çıkmazmış”. Bir, “Türkler” diye başlayan bir saptamanın ırkçı paradigmanın içine düşme riski taşıması bir yana, şöyle bir saçmalık var karşımızda: Irkçı milliyetçilik ırksal özelliği olanlar arasından çıkar. Bir saf ırk hayal edenler açısından da trajik bir ironi: Bir türün, bir ulusu oluşturanların beden ve akıl sağlığı, genetik yapısının saflığı bozuldukça, gen havuzu zenginleştikçe güçleniyor. Saflık dejenerasyona yol açabiliyor! İngiltere bir ada ülkesi, ırkının saf, kültürünün özgün kalma olasılığı güçlü. Bu nedenle İngilizlerden ırkçı milliyetçilik çıkabilir. Ama gerçeklik farklı. Evet, İngilizlerden ırkçı milliyetçilik çıkıyor. Ama, “İngiliz”, Angle, Sakson (Alman), Norman (Fransız), Danimarka, Viking, Roma (İtalyan) karışımı bir şey. İngilizlerin yüzde 95’i yabancı göçmenlerin, istilacıların soyundan geliyor (Mongrel Nation, Discovery Chanel, 2006). Dahası, Yorkshire bölgesinde soyları 14. yüzyıla kadar giden, 421 beyaz adamın üzerinde yapılan bir araştırma, bunların Batı Afrika kaynaklı bir gen taşıdığını gösterdi. (New Scientist. 24/01/07). ABD’de yapılan araştırmalar da, siyahlarda yüzde10’lara kadar ulaşan oranda Avrupalı genlerine rastladılar (The Guardian, 12/02/2006). İngilizler kültürel olarak da “kirlenmişler”: Avrupa etkisinin yanı sıra, İngilizcede Hintçe köklü 900 sözcük var. “Şampuan”, Farsçadan geliyor, Viking dilinden kalma onlarca sözcük de halen kullanılıyor. İngilizlerin koruyucu azizi St George’un Türk kökenli bir şövalye olduğuna inanılıyor. Tüm bu karmaşıklığa karşılık, İngiltere’de modern zamanlarda ırkçılık, yabancı düşmanlığı hep oldu. İngilizlerin olduğu gibi Türklerin arasında da ırkçılar çıkabilir, ırkçılığa karşı olanlar da… İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN 4 BAKAN BELİRLEYECEK Devlet sırrında keyfi dönem ? ‘Devlet Sırrı Yasa Tasarısı’na tepki gösteren CHP’li Mustafa Özyürek, “Yasayla belirlenecek konuya kişiler karar veremez” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen hafta toplanan MGK öncesi basına yansıyan haberlerle ilgili sert çıkışının ardından gündeme getirilen “Devlet Sırrı Yasa Tasarısı” tepki çekti. Devlet sırrında inisiyatifi siyasilere bırakan tasarıyı eleştiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, “Böyle bir sınırlamayı da Başbakan’ın bakanların keyifine bırakmak son derece yanlış olur” dedi. Özyürek, devlet sırrı kavramının sınırlarının yasalarla belirlenebileceğini belirterek bu konuda inisiyatifin Başbakan’ın başkanlığındaki bir kurula bırakılmasının hem “keyfi duruma yol açacağını” hem de anayasaya aykırı olacağını söyledi. Özyürek, “Başbakan ve ilgili bakanlar kendilerine göre dar bir tarif yaparak veya devlet sırrı kavramının sınırlarını geniş tutarak basın özgürlüğünü sınırlandırabilirler. Basın özgürlüğü anayasal bir özgürlüktür, sınırlamaları yasalarla yapılır” dedi. Tasarının kamuoyuna sunulduğu gibi rutin bir düzenleme olmadığını vurgulayan Özyürek şöyle konuştu: “Başbakan’ın MGK öncesi bazı haberlerin basında yer alması ve bu haberleri yazanları vatan haini olarak nitelemesinin ardından bu düzenleme geliyorsa, ‘Mevzuatta boşluk var, öyleyse biz bunun sınırlarını baştan objektif olarak çizemiyoruz, bakanlar, başbakan istediği gibi sınırlandırsın’ denirse, bu basın özgürlüğüne darbe olur.” Fanteziler çatışması İngiltere örneği, “Irkçılığın” kaynağı olan şeyin aslında biyolojik değil, kültürel, ideolojik bir yapıntı olduğunu gösteriyor. Bu yüzden cevap aranması gereken “Türklerden ırkçı çıkar mı?” değil, “Irkçılık tartışmaları nereden çıkıyor” sorusu. Bu soruya eğilince de ilginç bir gerçekle karşılaşıyoruz: Irkçı paranoyalara kapılanlarla, “bağımsızlıkçılığı”, “milliyetçiliği”, ırkçılığı birbirine karıştıranlar arasındaki çatışma, aslında, iki farklı, ama işlevi aynı fantezinin çatışmasından başka bir şey değil Her iki fantezi de sorumluyu ve çözümü kendi dışında buluyor. Birincisinde: Vatan elden gidiyor! Suçlu: Türklerin düşmanlarıdır. Çözüm: Türklüğe yabancı unsurlar etkisizleştirilmelidir. İkincisinde: Demokratikleşmemiz engelleniyor! Suçlu: AB’ye girmemize karşı çıkanlar, milliyetçiler. Çözüm: Milliyetçiler etkisizleştirilerek bir an evvel, ne pahasına olursa olsun AB’ye girilmelidir. Evet ne yazık ki “vatan elden gidiyor” ama nedeni Türklere komplo yapanlar değil. “Demokratikleşemiyoruz” ama sorumlusu AB karşıtları değil. Ama bu iki söylem güçlendikçe, sorunların esas kaynağını, “gerçeğini” görmek zorlaşıyor; bu kaynaktan beslenen kişiler ve sosyal tabakalar gizlenmeye, korunmaya devam ediyor. Sorunların esas kaynağını toplumun maddesinde aramak gerekiyor, ideolojik yapıntılarda değil. Toplumun maddesine bakınca de karşımıza 25 yıldır küresel bir serbest piyasa oluşturmaya çalışan güçlerin dayattığı ekonomik, siyasi giderek askeri projeler, Türkiye’nin bu projelere eklemlenme biçimleri, bu zeminde oluşan sınıf ittifakları, bu ittifakların ekonomik, ideolojik aygıtları (son dönemde siyasal İslam), sözcüleri çıkıyor. Bu süreçte hızla yaygınlaşan pazar ilişkilerinin, “yaşam dünyamız” üzerindeki yıkıcı etkileri de ağrılarımızın esas kaynağını oluşturuyor. Bu iki fantezi, işte bu ağrılara katlanmamızı, adeta bir “uyuşturucu” gibi kolaylaştırıyor. Birincisi dikkati “etnik farklılıklara” çekerek, ülke içinde süreçten yararlananları, ikincisi de küreselleşmeye, AB sürecine eleştiri yöneltenlerin hepsini milliyetçilikle, ırkçılıkla suçlayarak süreçten “ülke dışından” yararlananları koruyor. Ha bir de, demokrasi ve ulus kavramlarını içermediği için, bu tartışmanın dışında kalan siyasal İslam’ı… Bu iki fantezinin çatışmasını aşamazsak, daha ne abuk sabuk tartışmalar yaşayacağız, bize kim bilir daha neler olacak? [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com [email protected] Emperyalizmin iradesi Barzani’nin, Irak Kürdistan Devleti Anayasası’nı kendi bölgesinde kabul ettirdiğini kaydeden Mumcu, söz konusu devletin sınırlarının tarifi için de Sevr Antlaşması’nın 62, 63 ve 64. maddelerine atıfta bulunulduğunu belirtti. Mumcu, “Barzani, Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarını kendi toprakları içinde gösteren bir anayasayı kabul etmiş; Türkiye’nin Başbakanı, iyi ilişkilerle görüşmekten bahsediyor. Bölgeyi taksim eden iradeyi kabul etmek, emperyalizm iradesini kabul etmektir. Kurtuluş Savaşı’nı biz buna karşı verdik. Türk’ü ile Kürt’ü ile kanımızın, canımızın kaynaşması bunun içindi. Kavim kavim, bölge bölge taksim mi olacağız?” dedi. ‘Hayalleri başına bela olur’ Barzani’ye sert tepki gösteren Gül, ‘Halklarına iyilik yapmak istiyorlarsa son 15 yılda yaşananlardan ders alsınlar’ diye konuştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, KDP lideri Mesud Barzani’nin “Kürdistan fikrine alışın” açıklamasına tepki göstererek “Bu tip demeçler ya kasıtlı ya da çok hayalperestlik ve sorumsuzluk örneğidir” dedi. Gül, Pakistan ve Afganistan’a yaptığı ziyaretleri tamamlayarak Türkiye’ye döndü. Gül, uçakta gazetecilerle sohbeti sırasında Barzani’nin, “Kürdistan fikrine alışın” yönündeki sözlerinin anımsatılması üzerine “Eğer kendi halklarına iyilik yapmak istiyorlarsa herkesin bu bölgede son 15 yılda olup bitenlerden çok iyi ders alması ve gerçekçi olması gerekir” dedi. Gül, aksi bir hareketin kendi halklarının başını belaya sokmaktan başka bir işe yaramayacağını belirtti. Gül, şunları kaydetti: “Bu bölgedeki irrasyonel liderlik, maksimalist hayalperestlik daima halkların başını belaya sokmuştur. Bunun en iyi örneği Saddam’dır. Dünyanın en refah ülkesi olabilirdi Irak, ama gördüğünüz gibi belkemiği kırılmıştır. Halkı yıllardır sefalet ve acı içindedir. Dolayısıyla bu bölgenin liderleri, önderleri eğer rasyonel politikalar takip etmezlerse kendi halklarının başını belaya sokarlar. Türkiye’nin bu bölgeye kardeşçe yaklaşımı, açılımı eğer takdir edilmezse, tabii o zaman da artık onlar bilir.” Gül, Başbakan’ın Irak’a gitme planının olmadığını belirterek “Ama Başbakanımız, ben ya da başkası, Bağdat’a gidilemez diye bir şey yok” dedi. MHP’li Şandır: Baskıcı zihniyet MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır da AKP zihniyetinin daha da netleştiğine işaret ederek, “Bu zihniyet baskıcı zihniyet. Tek parti iktidarı arayışı. Kendisini rahatsız eden her kurum ve kişiyi ihanetle suçlayan ve cezalandırılmasını isteyen bir zihniyet” dedi. [email protected] belki de daha ılımlı bir iklim yaratabiliriz. ??? Tabii ki bütün bunları ham bir hayal olarak düşünmüyorum. Türkiye’nin dinamizmini, yeniliklere açık genç nüfusunu da hesaba katarak bunları söylüyorum. Ona güvenmeyi de önemsiyorum. Türkiye kötü yönetiliyor, bu doğru. Türkiye, askeri darbe artığı bir sistemin üstesinden gelemedi, bu da doğru. Türkiye’de saldırgan bir radikal milliyetçilik geliştiği de doğru. AKP yönetiminin bütün bu ağır sorunlar karşısında “milliyetçi” söyleme sarılması, demokratikleşme konusunu bir kenara bırakması, AB ile ilişkileri rafa kaldırması. işin bir başka boyutu. Bütün bunları görmemek mümkün mü! Yine de karamsar olmaktan yana değilim. Bu ülkenin büyük değişim potansiyeline sarılmak ve oradan bir umut yaratmak, bana daha doğru geliyor. Umut olmadan yaşam olmaz… SIFIR N O K TA S I / ORAL ÇALIŞLAR CHP’NİN ÖNERGESİNE RET Türkiye’ye yukarıdan baktığınız zaman büyük bir gerilim tablosuyla karşılaşıyorsunuz. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi, onun arkasından gelecek olan genel seçimler, başlı başına bir gerginlik kaynağı. Geçmişte de bazı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde benzer sorunlar yaşandığı bir gerçek, aynı şeyi genel seçimler için söylemek doğru olmaz. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına en sert karşı çıkan Süleyman Demirel, Meclis’te benzer bir tabloyla karşılaşınca Cumhurbaşkanı olmakta bir sakınca görmemişti. Ahmet Necdet Sezer ise, bir uzlaşmayla Cumhurbaşkanlığı’na seçilmişti. Şimdi tablo ortada. AKP’nin Meclis’teki çoğunluğu tek başına cumhurbaşkanını seçmeye yetiyor. Uzun zamandan beri ilk kez bu çoğunluk var. Tabii, AKP’nin tek başına Cumhurbaşkanını seçmesinden hoşlanmayanlar bulunuyor. Onlar da hükümetten sonra, Cumhurbaşkanlığı’nın da AKP’lilere geçmesinin sakıncalarını ifade Gerçekten Gerginlik mi Var Yoksa?.. ediyorlar. ??? İşte bu tablo gerilimin en önemli nedenlerinden birisi sayılabilir. Buna, Irak’taki belirsizlik, Kuzey Irak’taki özerk Kürt yönetimiyle ortaya çıkan sorunlar, AB ile ilişkilerdeki yavaşlama, Kıbrıs konusunun belirsizliğini sürdürmesi gibi etkenler de ilave edilince tablo tamamlanıyor. Türkiye bir gerginliğin içinde diyebiliriz. İşte bu gerginlik milliyetçi bir havayı da tahrik ediyor. Milliyetçilik çeşitli boy ve cinste. Irkçı milliyetçilikten tutun da, kendisini “demokratik milliyetçi” olarak ifade edene kadar uzanan geniş bir yelpazeden söz edebiliriz. Hrant Dink’in öldürülmesi sonrası toplumda oluşan duyarlılık ve empati duygusu, şimdi karşı milliyetçi bir söylemle durdurulmaya, susturulmaya çalışılıyor. Daha doğrusu, Hrant’ın öldürülmesiyle oluşan insani tepkiler, karşı bir tepkiyle geriletilmek isteniyor. Egemen milliyetçilik kendi pozisyonunu tahkim etmek amacıyla harekete geçti. ??? Bütün bu görüntülere, ortada uçuşan tehditlere, gerilime baktığımız zaman korkutucu bir tabloyla yüz yüze olduğumuzu söyleyebiliriz. İnsanın içini karartan bir gerginlik söz konusu. Peki, manzara gerçekten bu kadar karanlık mı? Bir başka tarafından baktığımız zaman Türkiye’nin bütün bu gerginliğe rağmen, bunların üstesinden gelebilecek bir potansiyeli de içinde barındırdığı söylenemez mi? Sonuç olarak mayıs ayında cumhurbaşkanı seçilecek, bu yıl içinde de erken veya zamanında genel seçimler yapılacak. Halk tercihini yapacak ve demokratik sistem işleyecek. Bütün olumsuz beklentilere rağmen, büyük olasılıkla makulü normalde arayan sağduyu hâkim olacak. Kıbrıs’ta, Rumların çözüm istemeyen taraf oldukları her geçen gün dünya kamuoyunda daha iyi görülüyor. Bu nedenle Kıbrıslı Türkler önümüzdeki dönemde daha inisiyatifli davranacak imkânları ellerinde tutuyorlar. Daha olumlu sonuçlar elde etmeleri mümkün. ??? Bütün bu seçim gerilimlerinin ardından yeni Meclis ve yeni hükümet AB konusunda daha kararlı davranabilir. Ayrıca birçok önemli AB üyesi ülkede de seçimler yapılacak. Bütün bunların sonunda daha olumlu tablolar ortaya çıkamaz mı? Sürekli karamsarlık üretmekten elde edebileceğimiz ne olabilir? Gelişmelere biraz da olumlu yanından baksak, olumsuzlukların yanında, iyi şeyleri görsek, iyi şeyleri teşvik etsek, Erdoğan ve Aksu’ya AKP’den kalkan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Başbakan Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında verdiği soruşturma önergesi TBMM Genel Kurulu’nda reddedildi. Görüşmeler öncesinde partisinin grup toplantısında önergeye değinen Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile ilgili verilen önergenin cümlelerine bile dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti. Erdoğan, “Olay nedir, Hrant Dink ile ilgili. Bir de yanına ne koyuyor, diyor ki kamuoyu kaynaklarını israf etmek. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” dedi. AKP döneminde bir olay dışında faili meçhul diye bir olay kalmadığını savunan Erdoğan, “Zaten misafirim var. Hollanda Kraliçesi ile görüşmem olacak. Zaten bu tür lüzumsuz meselelerle ben Meclis’i meşgul edemem” dedi. Aksu, CHP iktidarı dönemindeki atamalardan örnekler vererek kendisini savundu. Soruşturma önergesi oylamasına katılan 445 milletvekilinden 118’i kabul, 321’i ret, 5’i çekimser, 1’i de boş oy kullandı. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle