22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2007 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL 28 Şubat’ın Onuncu Yılı Cumhuriyet’in temel; olan laik ilkesinin korunması demokrasinin korunmasından daha önemlidir. Demokrasi her zaman kurulur.. ama laik Türkiye Cumhuriyeti bir kez yıkıldı mı onu tekrar yaratmak çok zordur. Bunun herkes bilincinde olmalıdır... PENCERE 28 Şubat Neydi?.. Herkesin bildiği gibi Türkiye bugün İslam dünyasında tek laik Cumhuriyettir ve Avrupa Birliği’ne aday tek Müslüman toplumudur. Peki, nasıl olmuş bu?.. ? Askersivil bürokrasinin ve aydınların başını çektiği ‘Kemalist Devrim’le Türkiye çağdaş bir hukuk yapısına kavuştu... 29 Ekim 1923’te padişahlık kaldırıldı, Cumhuriyet ilan edildi... 3 Mart 1924’te Hilafet kaldırıldı, Öğretim Birliği Yasası (Tevhidi Tadrisat Kanunu) yürürlüğe girdi... 25 Kasım 1925’te tekkeler ve zaviyeler kapatıldı... 26 Aralık 1925’te uluslararası takvim ve saat sistemi kabul edildi... 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun (Yurttaşlar Yasası), 22 Nisan 1926’da Borçlar Kanunu benimsendi... 1 Mart 1926’da Türk Ceza Kanunu, 4 Ekim 1926’da Ticaret Kanunu yürürlüğe girdi... 1 Kasım 1928’de Latin harflerine geçildi... Laik hukuk devrimi gerçekleşirken kadın erkek arasındaki eşitlikle birlikte, kadınlara oy hakkı Avrupa’da çoğu ülkeden önce Türkiye’de hayata geçiriliyordu... ? Ancak birkaç noktasını vurgulayabildiğim Kemalist Devrim durmadı... 27 Mayıs’la hayata geçirilen 1961 Anayasası devlete şu kurumları getirdi: Sosyal devlet.. Anayasa Mahkemesi.. Yüksek Hâkimler Kurulu.. İdarenin bütün karar ve işlemlerine yargı yolunun açık olduğu ilkesi... Üniversitelerin özerkliği.. Sendikal haklar.. Devlet televizyon ve radyosunun bağımsızlığı ve tarafsızlığı.. Grev hakkı.. Toplusözleşme düzeni.. Yargı bağımsızlığı.. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı.. Sosyal güvenlik hakkı... Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne aday devlet konuşlanmasına ve düzeyine getiren hukuk devrimi, Kemalizmin tarihe yazdığı “İslam dünyasındaki tek Aydınlanma” atılımıdır. ? 28 Şubat bugün... Herkes mezhebine meşrebine göre 28 Şubat’a ilişkin bir şeyler söyleyecektir; sivildir, askerdir, darbedir, değildir, iyidir, kötüdür gibi vesaire ki tümü fasafisodur... Bir soru: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok partili rejime geçtik. Dünyada 5 yıllık zorunlu öğretim birkaç ilkel ülke dışında tarihe gömülmüşken Türkiye’de neden 28 Şubat’a (1997) dek sürdü?.. Uygar dünyada geçerli akılbilim üzerine en az 812 yıllık öğretimi Türkiye’de çok partili rejim niçin en aşağı yarım yüzyıl dışladı?.. Yanıt açık: Kemalist Devrimin ardından gelen çok partili rejim, Türkiye’nin özel tarihsel koşullarında, sola ve ileriye açık demokrasiyi değil, daha çok sağa ve geriye açık karşıdevrimi öngören bir siyasal içerik taşıyordu... Kuran ve hafız kurslarıyla, imam hatip okullarıyla, Öğretim Birliği’ni temelde yıkan karşıdevrim başarı kazanmıştır. ? Türkiye’de yaşananları anlayabilmek için uygar dünyanın tarihindeki “Aydınlanma Devrimi” ölçeğine başvurmak gerekir... Yoksa tüm olan bitenler karmakarışık, anlamsız, içeriksiz, yüzeysel bir siyasal çatışma edebiyatının gargarasında boğulup gidecektir... Ülkemiz bugün açıkça dışarıdan destekli bir karşıdevrim sürecinde “Ilımlı İslam Devleti Modeli”ne oturtulmak isteniyor... Karşıdevrimin arkasında Amerika’nın Bush yönetimi var... Sürüklenişimizi görmemek için kör olmak gerekir... Berraklık KAFA KARIŞIKLIĞI yalnız bilgisizliğin, eğitimsizliğin, bilinçsizliğin sonucu değildir; iyi eğitildikleri halde, insanları şaşırtmak için sinsi niyetlerle sürdürülen çabalardan etkilenip kafaları karışanlar da var. Çünkü, bugünün Türkiye’sinde “ulusalcılık” yaygınlaştıkça, bunu Mussolini ve Hitler dönemlerinin “ırkçı ve otoriter milliyetçilik” akımlarıyla aynı kefeye koyup kafa karıştırmaya kalkışanlar çoğalmıştır. Onların işini kolaylaştıran etken, ilk bakışta ulusalcılığı Avrupa dillerindeki “nasyonalizm” sözüyle tıpatıp aynı sayanların ve bu yüzden hep İkinci Dünya Savaşı öncesindeki faşizmi ya da Naziliği akıllarına getirenlerin çok olmasıdır. Aynı tehlike, eskinin “milliyetçilik” sözü için de vardı. Böyle olduğu içindir ki, Altıok’taki oklardan birini “Atatürk milliyetçiliği” diye belirlemek gereği duyulmuştu ve şimdi de duyulmakta. Bu klasik anlamıyla milliyetçilik, ümmetçiliğin ya da ırkçılığın tersi olarak, aslında “ulus” denen ve din, mezhep, ırk, dil ayrılığı ya da etnik köken farklılığı gözetmeksizin eşit vatandaşlardan oluşan bir kavramı devletin temeli sayan anlayışın adıdır. lusalcılık sözcüğü, galiba, böyle bir terim karışıklığını hem bu doğru anlayış lehine giderme hem de o eski kavrama yeni bir çağdaş boyut ekleme gereksinimi yüzünden gündeme girmişe benziyor. Bu gereksinim, yeni emperyalizmin büründüğü küreselci, ulusdevleti ufalayıcı ve insanları şaşkınlaştırıcı çabalara karşı ulusal çıkarları ve her ulusun kendine özgü kalkınma yöntemlerini bir ölçüde koruyabilme endişesinden kaynaklanmakta. Çünkü, ABD ve AB’yi yönlendiren çıkar çevreleri, kendi güçlü devletlerinin güçsüzler üzerinde kurmuş olduğu ekonomik ve teknolojik egemenliği yeni yöntemlerle pekiştirip sürdürmek için bizimki gibi toplumlar üzerinde müthiş bir beyin yıkama çabası içindedirler. u bakımdan, güçlüler ne derse desin, çağdışı olduğu söylenen “ulusdevlet”i yaşatma, uyutulmak istenen ulusal bilinci uyanık tutma ve yabancı ekonomik çıkarlara bağlanarak sulandırılan ulusal çıkarları koruma boyutları bugünkü dünya ortamında her zamankinden daha çok önem kazanıyor. Öylesine zorunlu yeni boyutlar ki bunlar, ister istemez eski milliyetçiliği tamamlayıcı bir niteliğe bürünerek onun yandaşlarınca da benimsenmekte ve geçmişte solsağ zıtlaşmasıyla birbirine hasım duruma sokulan siyasal kanatlara sosyoekonomik konularda kendiliğinden oluşan doğal bir yakınlaşma getirmektedir. Ümmetçileri, küresel çıkarların yerli uzantılarını, AB yandaşlarını ve İkinci Cumhuriyetçileri telaşlandırıp tekrar “nasyonal sosyalizm” suçlamalarıyla kafa karıştırıcı çabalara sürükleyen de budur herhalde. Dr. Alev COŞKUN B B ugün 28 Şubat kararlarının 10. yıldönümüdür. 28 Şubat 1997’de 1015 yaşında olan çocuklar bugün 20, 25 yaşına geldiler. Ama biz hâlâ, 28 Şubat kararlarını tam özümsemiş değiliz... Gazete ya da TV’lerde birçok köşede, ikinci Cumhuriyetçiler, liboşlar, bölücüler, dönekler yine 28 Şubat’a çatacaklar.. kimi bu hareketi postmodern bir darbe, kimi de demokrasi karşıtı bir hareket olarak gösterecektir. Oysa daha önce de yazdığımız gibi 28 Şubat, demokrasi karşıtı değildir. Yıllarca dini politikaya alet ederek iktidara gelen, feodaliteye dayanarak siyasal güçlerini sürdüren, ancak kendilerini demokrasi yandaşı gibi gösteren, aslında demokrasiyle bağdaşmayan bir zihniyete karşı yapılmış bir harekettir. Karşıdevrim nedir? Karşıdevrim, çağdaşlığa, ilerlemeye, Atatürkçülüğe, Aydınlanma devrimlerine karşı çıkan, uygarlığa giden yolu tıkayan 50 yıllık bir harekettir. Kimi zaman çok yükselmiş, kimi zaman bir adım gerilemiştir. Ne yazık ki, en güçlü dönemlerinden birisini 12 Eylül 1980 askeri hareketi ile yaşamıştır. Bu nedenle kısaca değinmekte yarar var: * 12 Eylül’ün; soğuk savaşın ve ABD’nin yeşil kuşak kuramının bir ürü Karşıdevrim U mumtazsoysal@gmail.com nü olduğu asla unutulmamalıdır. * 12 Eylül Atatürk’çü değildir. Onun Atatürkçülüğü içi boş, sadece kasabalarda Atatürk heykelleri dikmeye yönelik bir Atatürkçülüktür. * 12 Eylül’de iman hatiplere, Kuran kurslarına gösterilen hoşgörü, ortaöğretimde din derslerinin zorunlu hale getirilmesi, Askeri hareketin başı Evren’in, din eğitimi gören insanlardan terörist olmaz, önyargısının sonuçlarıydı. * 12 Eylül 1980 yönetiminin kurduğu Atatürk Yüksek Kurulu, Özal’ın da büyük desteğiyle, 20 Haziran 1986 günü Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in başkanlığında toplanarak “Türkİslam sentezini temel alan bir kültürün bütün millete kabul ettirilmesine yönelik’’ bir raporu kabul etti. * 12 Eylül yönetimi, Eğitim Birliği ilkesini deldi ve 16.6.1983 tarihinde 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nda bir değişiklik yaparak (md.10) imam hatip liselerinden mezun olanların, üniversitelerin istediği fakültesine girmesi olanağı yarattı. Bu konu çözülemeyen bir sorun olarak bütün yoğunluğuyla hâlâ gündemdedir. Daha önceki 195060 ve 196570 dönemlerindeki uygulamaları izleyen ve 12 Eylül’ün açtığı yoldan ilerleyen, kutsal din duygularını politikaya alet ederek ve feodal kalıtıların destekleriyle siyasal iktidarı ele geçiren oluşumlar birbi rini izledi. Sonunda 1997 yılına kadar gelindi. 28 Şubat öncesi,Tansu Çiller ile Erbakan’ın kurdukları REFAHYOL koalisyon hükümeti siyasal iktidardır. Başbakan Erbakan’dır. Erbakan her vesile ile her hareketinde din motiflerini kullanıyordu. Çiller, “Siyaset dinin emrindedir’’ diyecek kadar aklını yitirmiş, ihtirasının emrine girmişti. Başbakanlık konutunda Erbakan’ın tarikat şeyhlerine verdiği iftar yemeği bardağı taşıran son damla olmuştur. Tava tanktan daha güçlü Artık, bıçak kemiğe dayanmıştı. Siyasal iktidarın Atatürk devrimlerini hiçe sayan tutumuna karşı sivil toplum örgütleri, “Sürekli aydınlık için, bir dakika karanlık’’ eylemini başlattılar. Akşam belli bir saatte bütün büyük kentlerde elektrikler bir dakika kapatılıyor, özellikle kadınlar balkonlara çıkıp ellerindeki tavalara kaşıklarla vurarak iktidarın Atatürk devrimlerine karşıt politika ve davranışlarına tavır koyuyorlardı. Bu hareket çok büyük bir halk desteği toplamıştı. Harekete sivil toplum örgütleri (TÜRKİŞ, DİSK, KESK, TOBB, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, ADD, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, kadın kuruluşları) büyük destek verdi, bir toplumsal mutabakat doğdu. Bekir Coşkun’un belirttiği gibi “28 Şubat süreci toplumun tepkisinden doğmuştur. Toplum tepkisini gösterdiği için, Erbakan’ın gidişi bir küçük formaliteye kalmıştır. Toplumun tavası tanktan daha güçlüdür.’’ Soruna çözüm 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nun toplantısında, Cumhuriyet tarihi için çok önemli kararlar alındı. Altında askersivil bütün yetkililerin imzaları bulunan kararların en temel maddesi şöyle özetlenebilir: Eğitim, Öğretim Birliği Yasası’na uygun duruma getirilmelidir. İmam hatip okullarının sayısı olağanüstü artmıştır; ihtiyaç fazlası olanlar “teknik meslek okulları’’na dönüştürülmelidir. Temel eğitim 8 yıl olmalıdır. İşte 28 Şubat’ın en önemli kararları. Şimdi olayın biçimine bakıp “demokratik içeriğini’’ gözden kaçıran kimi kafaların “antidemokratik bir dayatma’’, “postmodern bir darbe’’ diye eleştirdikleri işte bu kararlardır. İlk ürün Ağustos 1997’de yasalaşan 4306 sayılı Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim Kanunu’dur. Yasa, çocuklara küçük yaşta din eğitimi vermek isteyenlerce uzun süre engellense de sonunda gerçekleşti. Zaten bütün dünyada 5 yıllık kesintisiz ve zorunlu eğitim sadece Türkiye’de ve birkaç Afrika ülkesinde kalmıştı. Şimdi sormak gerekir: Kesintisiz 8 yıllık eğitim istemek demokrasiye aykırı mıdır? Ama efendim, bunu askerler dayattı diyorlar... Pekiyi, neden sivil iktidarlar bunu yapmıyorlar. Türkiye, sivil iktidarlar kesintisiz eğitimi 8 yıla çıkarsın diye 20 yıl30 yıl daha beklemeli miydi?.. O iktidarların doğuş ve yükseliş nedeni de din duygularının kötüye kullanılması olduğundan hiçbir zaman 8 yıllık eğitim gerçekleşemeyecekti. Ne olacak!.. Türk çocukları 8 yıllık eğitimden geçmesin, nasıl olsa demokrasi var mı denmeliydi!.. Böylesi bir demokrasi gerçek değildir, aldatmacıdır.. Aslında olan nedir? Eski sistemdeki beş yıllık ilkokul, üç yıllık ortaokulla birleştirildi ve “zorunlu sekiz yıllık ilköğretim okulları’’ oluşturuldu. Avrupa’da ortalama 912 yıla varmış bir uygulamaya geç de olsa girildi. Bu, özellikle laik temel eğitim bakımından büyük bir kazanımdır. Daha kapsamlı bir söyleyişle: 28 Şubat’la, “Milli Eğitim’in hedefinin siyasal İslam değil, Cumhuriyet ideali olduğu’’ anımsatılmış ve demokrasinin önü açılmıştır. Tatlı su demokratları 28 Şubat hareketine karşı çıkan çokbilmiş tatlı su demokratları yukarıda belirttiğimiz konulara dokunmazlar; onlar, varsa yoksa ? Arkası 8. Sayfada BRT BİRLEŞİK REHBERLER TURİZM MART 2007 Kültür Gezileri Programı www.kulturgezileri.com Yitik Zamanın İzinde İstanbul; 04 Mart : Tophane’den Galata’ya 18 Mart : Fener Balat 25 Mart : Beyoğlu 1011 Mart: Bitinya; Roma’dan Osmanlı’ya Apollonia, Bursa, Cumalıkızık, Mudanya, Trilye.... 1718 Mart: Kyzikos’tan Daskilion’a Kyzikos (Erdek), Narlı, Daskilion, Gönen, Priapos (Karabiga), Parion (Kemer)..... 2325 Mart: Harun’un Hazinelerinden, Osmanlı’nın Hazinelerine Akhisar, Manisa, Sart, Gölcük, Tire, Birgi, Ödemiş..... 25 Mart: İznik Konsüllere ev sahipliği yapmış doğanın cömert davrandığı eşsiz Nicea (İznik) BRT Turizm Tel: (212) 252 65 78 (Pbx) Fax: (212) 293 98 44 EMail: bilgi@kulturgezileri.com Hevesli ve istikrarlıysanız garanti benden... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip. Londan School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH Gramer, iş İngilizcesi, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık. Acıbadem/İSTANBUL 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle