09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘AKP’nin amacı eğitimi dinselleştirmek’ LEYLA TAVŞANOĞLU Milli eğitimde her şeyin altüst edildiğini söyleyen CHP’li Gazalcı, özelleştirme çabalarına, yönetmelik değişikliklerine ve kadrolaşmaya dikkat çekiyor DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Parlamento Grubu mu? Yoksa Reichstag (*) Kürsüsü mü? Meclis’te grubu bulunan 3 parti arasında yazılı olmayan bir anlaşmanın bulunduğunu dün Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun konuşmasından öğreniyorum. Bu üç parti de, parlamento gruplarının genel kurul toplantılarını, Meclis’in, her haftanın ilk çalışma günü olarak belirlediği salı günlerinde gerçekleştirirken en önemli iletişim aracı olan televizyonların canlı yayın saatlerine ayak uydurmaya odaklanıyorlarmış. İktidar Partisi AKP öteden beri saat 11.00 olarak belirlediği grup toplantısı için kesintisiz bir saat süre ile Meclis televizyonundan canlı yayın yapma hakkını kullanıyormuş. Ana muhalefet partisi, yani CHP’nin Meclis Grubu saat 13.00’te toplanıyor, aradaki bir saatlik süreyi de parlamentodaki üçüncü grubun sahibi olarak Anavatan Partisi saat 12.00’de başlayan toplantısı ile değerlendiriyormuş. Önce, bu üç partimizde de yaygın bir hastalıktan söz edeceğim. Partilerin parlamento grupları, sadece kendi milletvekillerinin katılabildiği mutfaklar olarak bilinirdi. Dolayısıyla, grup genel kurul salonları olarak planlanmış yerlerde dinleyiciler için ayrı yerler de yoktu. 1982 Anayasası’nda Cumhuriyet Senatosu oluşumuna yer verilmediği için boş kalan ve ikinci Meclis’e ayrılmış genel kurul salonu, en fazla sandalyeye sahip partinin grup toplantıları için kullanılmaya başlandı. 12 Eylül 1980 sonrası meclislerinde, grup toplantıları özellikle parti liderinin kendi milletvekilleri üstünden seçmenlerine doping şovları haline dönüştü. AKP iktidarı ise, bu şovların volümünü en üst düzeye çıkararak salı toplantılarına “bindirilmiş alkış kıtaları” taşımaya başladı. Ülkenin çeşitli yerlerinden yöresel giysilerle gelen yandaşların, Erdoğan’a o “ver coşkuyu” sloganlı TV reklamını gölgede bırakacak eylemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının koridorlarından tavanlarına taştı. u hükümetin milli eğitimden neyi anladığı, B neyi hedeflediği ortada: Ken Üniversite hastaneleri ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, üniversite hastanelerinin SSK ve BağKur’lulara da sevksiz olarak açılması konusunda henüz kesinleşmiş bir karar olmadığını bildirdi. Başesgioğlu, sağlık ve emeklilik sisteminin tümüne yönelik bir çalışma sürdürüldüğünü, henüz “Üniversite hastanelerini bütün sigortalılara açtık’’ diyebilecek noktaya gelinmediğini söyledi. Gıdada KDV indirimi sinyali ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Maliye Bakanlığı’nın temel gıda maddelerinde KDV indirimi konusunda birkaç aydır çalışma yaptığını söyledi. Eker, “et, süt, peynir ve bebek maması gibi temel gıda maddelerine yönelik KDV indirimi çalışması yapılıyor. Maliye Bakanlığımız, hangi kalemlerde indirim yapılacağı üzerinde çalışıyor. Sanırım biriki hafta içinde biter, biz de açıklamayı yaparız” diye konuştu. di düşünce biçimlerine uygun genç kuşaklar yetiştirmek. CHP Denizli Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi, yılların eğitimcisi Mustafa Gazalcı feryat ediyor. Milli eğitimde her şeyin altüst edildiğini söylüyor. Ama dinleyen kim? Belki yeri gelmişken bu kez bir dinleyeni olur umudu içinde Gazalcı’yla konuşuyorum. Bakın Milli Eğitimde neler neler oluyor: Sizce AKP hükümeti milli eğitim politikasında neyi hedefliyor, neyi amaçlıyor? GAZALCI Türkiye Cumhuriyeti’nin yerleşmiş bir eğitim politikası var. Anayasanın 42. maddesi milli eğitimin çağdaş eğitim esaslarına göre olmasını öngörür. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası var. Bu yasada da eğitimin laik, bilimsel öğretim birliği içinde olması gerektiği belirtilir. AKP anayasanın ve yasaların ortaya koyduğu Türkiye’nin benimsediği öğretim birliği içindeki laik, bilimsel eğitimden rahatsızdır. Dört yıllık uygulamalarına bakarak AKP’nin temel eğitim politikası, eği Okulla cami birbirine karıştırılmamalı Bu milli eğitim politikasıyla bundan sonraki kuşağın beyni dini dogmalarla yıkanmış mı olacak? GAZALCI Eğitim öyle bir süreçtir ki eğer insan bilimsel bir eğitimden geçerse yaşamı boyunca davranışları bilimsel olur. Din bir inançtır. Kuralları değişmez. Kişi böyle bir eğitimden geçerse tamamıyla dini inanca dayalı olarak yetişir. Bütün eğitimi dinselleştirmek, “Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretim birliği sistemi içinde verilen eğitimi istemiyorum” demekle eşanlamlıdır. şimdi para toplayan kuruluşlar haline getirilmiştir. Ders kitaplarına bilimsel öğeler yerine dinsel öğeler sokmuştur. enizli/Güney 1945 doğumlu. Balıkesir Evrim kuramı yerine yaratılış Necati Eğitim Enstitüsü Edebiyat inancını sokuşturması gibi mi? Bölümü’nü bitirdikten sonra çeşitli okullarda Aynen öyle. Bunu sadece ders deöğretmenlik, öğretmen örgütlerinde yöneticilik ğil, fen ve bilim kitaplarına, biyoloyaptı. 1977’de CHP’den Denizli milletvekili ji kitaplarına koymuştur. Cumhuriseçildi. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Ordu yetin en temel değeri, öğretim birliği içinde verilen eğitimdi. Atatürk Dil İstihbarat Okulu’nda gözaltına alındı. döneminde okul yapma seferberliği 1982’de Barış Derneği davasından bir yıl olmuştur. AKP hükümeti ise okul tutuklu kaldı. 1990’da seçildiği Eğitimciler satıyor. Bu iki dönemi karşılaştırdıDerneği (EğitDer) Başkanlığı’nı bugün de ğınız zaman hem felsefe hem uygusürdürüyor. 199193 arasında SHP Genel lama olarak nasıl çelişkili olduğunu Sekreter Yardımcısı oldu. Daha sonra CHP anlıyorsunuz. PM’ye seçildi. Yayımlanmış yedi kitabı var. Peki, Atatürk döneminde, eği2002 seçimlerinde Denizli’den CHP milletvekili tim yılının tam ortasında, bir il seçildi. Aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, milli eğitim müdürü ve yardımcısının işi gücü bırakıp hacca gideKültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi. bilmesi düşünülebilir miydi? Öyle bir şey düşünülemezdi. Çüntimin bilimsel özünden çıkarılarak din dımcıları gibi, buralara kendi politika kü din bir inançtır. Ama ne yazık ki bu selleştirilmesi ve paralı hale getirilme larını benimseyen kişiler gelmişlerdir. hac olayı bu dönemde teşvik edildi. Yönetmelikler, yasa değiştirilmiştir. Hemen aklıma geliyor; Gümüşhane’nin sidir; özelleştirilmesidir. Sıkı bir kadrolaşmayla bu politi Eğitim yöneticilerinin nasıl atanacağı Arzular köyü’nde müdür ve müdür yarbelliyken bunları kaldırmak için yü dımcısı işi gücü bırakıp hacca gitti. kaları hayata geçirmedi mi? Bu politikaları uygulayabilmek için zün üzerinde yönetmeliği değiştirmiş Başka gidenler olduğunu duyuyoruz. kadrolaştı. Yani en uçtaki okul müdü tir. Yönetmeliklerle dinselleştirme ve ründen en üstteki müsteşara kadar kad özelleştirmeye ortam hazırlamıştır. N PLANA İMAM Bunlara somut örnek verebilir HATİPLER ÇIKARILDI rolaştı. Milli eğitimin önemli genel müdürlükleri, birimleri var. Bunlar Talim misiniz? Yurtlarda dinsel propaganda yapılmaTerbiye Kurulu, Eğitim Teknolojileri Milli Eğitim Şurası skandalına Genel Müdürlüğü, illerde il milli eği ması hükmü kaldırılmıştır. İlköğretim ne diyorsunuz? tim müdürlükleri, ilçelerde ilçe milli eği yönetmeliğinde parasız hükmü çıkaBu dönemde şura, AKP kongresine tim müdürlükleri, 60 binin üzerindeki rılmıştır. Okul aile birlikleri eskiden dönmüştür ve katsayı tartışmalarına okullarda okul müdürleri, müdür yar para işleriyle uğraşmazlardı. Bunlar boğulmuştur. Eğitimin sorunları yoğun olarak tartışılmamıştır, ne yazık ki ön plana imam hatipler konusu çıkmıştır. Buna Bakan Hüseyin Çelik’in tutumunun yol açtığı söyleniyor. Sizce bu doğru mu? Bakan oylamaları yaptırdı, önergelerden istediklerini geçirdi; istemediklerini, bürokratları ve danışmanları aracılığıyla geri çevirtti. Bu da Talim Terbiye Kurulu’nun işlevinin değiştirilmesi sonucunu doğurdu. M USTAFA GAZALCI D Ö Miting alanı gibi grup şovlar AKP’nin dünkü grup toplantısının, yaklaşan iki seçim öncesi için özel hazırlanmış bir kampanya arenası olarak hazırlandığı anlaşılıyor. Bu kez, dinleyici balkonundaki ağırlık genç AKP’lilerdeydi... Kürsü ile balkon arasındaki iletişim kurgusu senkrone edilmişti. Genel Başkan konuştukça, genç dinleyicileri ya “Kıskananlar çatlasın” avazeleri ile tempo tutuyorlar, ya da bir futbol maçının amigolarını anımsatan hareketleri ile “Beraber ıslandık biz bu yollarda” şarkısını söylüyorlardı... Mimikler ve hareketler içinde, ya elini göğsüne götürerek genç yandaşlarını selamlayan, ya da kollarını iki yana açarak “nereedeen nereeye” diye başlayan tümcelerle kendi iktidarı öncesi dönemle kıyaslamalar yapan Erdoğan, bana, lise öğrenciliği yıllarımda Konya’da Ceylani Sineması’nda ana film öncesi gösterilen Nazi Almanyası Şansölyesi Hitler’in propaganda şovlarını çağrıştırmış oldu. Mumcu’nun haklı şikâyeti Mumcu, Başbakan’dan sonra Meclis televizyonu ekranlarından yararlanması gereken 1 saatlik sürenin 50 dakikasının kullanılmasını, “adalet duygusundan fevkalade mahrum” olarak nitelendirdiği Erdoğan’ın cüretkâr gaspı olarak değerlendirirken elbette haksız değildir. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki genel seçimlerin kampanyası, AB kavşağındayız masallarına rağmen, AKP’nin gerçek yüzünü gösterecek koşullar içinde geçecektir. KADINA YER YOK AKP işbaşına geldikten sonra Milli Eğitim’i ele geçirebilmek için kimi yerlere özel bazı yöntemler uyguladı. Örneğin bakanlık üst biriminde AKP’nin onaylamadığı hiç kimse şu anda eğitim yöneticisi değildir. AKP’nin bu eğitim anlayışında kadınlar neredeyse yok gibidir. Talim Terbiye Kurulu’na, yani milli eğitim politikalarını şuralar düzenleyerek belirleyen, ders kitaplarını yazdırtan, ders programlarını yapan kuruma toplu kıyımlar uygulandı. Bir gecede 167 uzman orada görevinden uzaklaştırıldı. Ders kitaplarının incelenmesi Talim Terbiye Kurulu’nun elinden adım adım alındı. Peki, bu sorumluluk kime verildi? Yerine hiçbir şey konmadı. Okullara dini propaganda yapan birçok broşür ve kitap serbestçe girebiliyor. MEB altı aydır yönetmeliksiz ? ANKARA (ANKA) Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay 2’inci Daire tarafından bir kısım maddelerinin yürütmesi durdurulan “Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yönetici Atama Yönetmeliği”ni 6 aylık süre geçmesine karşın hâlâ yenilemedi. Eğitim sendikalarının yöneticileri, okulların “siyasi nedenlerden” vekil yöneticilerle idare edilmek istendiğini iddia etti. Kanaltürk’e Watergate skandalı İktidar partisi, kendisine yandaş medya aracılığı ile Atatürk milliyetçiliğini, ırkçı ve bölgesel milliyetçilik ile aynı kefeye koymaya yönelik ve becerikli bir sindirme kampanyasının yanı sıra, şimdi de medyaya baskı girişimlerini denemeye başladı. Günlerden beri Kanaltürk televizyonunun ortakları ve bazı çalışanlarının banka hesaplarına yönelik köstebek hareketleri için, bu iktidarın pervasızlıklarından şikâyetler karşısında Başbakan çok usta bir oyuncu gibi, duymazlığı oynuyor. Söz konusu televizyon kurumunun mensuplarına yöneltilen incelemelerin bir tür “Watergate” skandalı çağrışımı yaptığını, bu senaryoyu vizyona getirenler bilmiyorlar mı? Öyle uzaklara, okyanus ötesindeki 1972 ABD’sine de gitmeye gerek yok ki... AKP kurmayları, yakın tarihimizde, DP iktidarının kendisine muhalif basını susturmak için uyguladığı resmi ilan baskısını, ya da gazeteleri kâğıtsız bırakma uygulamasını da, bu yasadışı işleri yapan bürokratların başlarına gelenleri de arşivlerden öğrenebilir. Hedef olarak seçtikleri Cüneyt Arcayürek, isterlerse kendilerine bu konuda brifing bile verebilir... ‘*’ Reichstag: O dönemin Alman Parlamentosu. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net KADROLAŞMA AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaptığı, normal bir kadro değişikliği değildir. Eğitimi rayından çıkarmıştır. Milli Eğitim Temel Kanunu’nu, Teşkilat Yasası’nı değiştirmiştir. Size Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nden söz edeceğim. Bütün ilk ve orta açık öğretim diplomalarını bu genel müdürlük verir. Onların kitaplarını yazar. Televizyonlarda ders programları düzenler. Böylesine önemli bir kuruluş altüst edilmiştir. Açıköğretim gören çocuklar mağdur olmakta, diplomaları zamanında verilmemekte, kayıtları zamanında yapılmamaktadır. Buralarda türban olayı daha serbesttir. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Leyla Tavşanoğlu’nun sorularını yanıtladı. Ulusalcı anlayış reddediliyor Okullara giren hakaret ve küfür ibareleri bulunan 100 Temel Eser adlı rezalet var. Bu nasıl yapılabildi? GAZALCI Din propagandaları her vesileyle kitaplara yerleştirilmiştir. Üstelik o kitapların üzerine Milli Eğitim Bakanlığı damgası vurulmuştur. Üstelik ana ders kitaplarının incelenmesi de Milli Eğitim Bakanlığı birimlerine verildi. Talim Terbiye Kurulu da bunu onaylayacak. Talim Terbiye Kurulu 15 kişiden oluşuyor. Bir kişi dışında bunların tümü değiştirildi. Bir kısmı mahkeme kararıyla görevlerine iade edilmedi mi? İade edildiler, ama bekletiliyorlar. Talim Terbiye Kurulu sadece ders kitaplarında, yardımcı kitaplarda, şurada değil bazı ders araç ve gereçlerinin alınmasında da birtakım usulsüzlüklere yol açan yönetmelik değişiklikleri yapmıştır. Bakanlık, neredeyse “dini eğitim bakanlığı” oldu. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı bugün birçok konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bile geridedir. Milli Eğitim Bakanı ulusalcı bir anlayışı reddediyor. Bilimsel anlayışı laf olsun diye kabul ediyor. Yani Cumhuriyetin temel eğitim anlayışından ayrı bir milli eğitim anlayışı sergilenmektedir. Bunları yaparken “Eğitimde devrim yaptık” diyorlar. İnsan en çok da ona üzülüyor. “Nedir bu devrim? Eğitimi altüst ederek mi devrim yaptınız” diye soruyorsunuz. Sinevizyonda türban iddiası ? ANTALYA (AA) Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nce ilköğretim okulu öğrencileri ve velilerine yönelik hazırlanan sinevizyon gösterisinde bir kız çocuğunun türbanlı fotoğrafının yer aldığı iddia edildi. Gösteride yer alan ana rahmindeki bir bebeğin temsili olarak Allah ile yaptığı diyalog da bir velinin şikâyeti üzerine sunumdan çıkarıldı. İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, sunumda kesinlikle türbanlı bir kız çocuğunun fotoğrafının yer almadığını ve fotoğrafın “karanlıklar içerisindeki bir kız çocuğunu’’ temsil ettiğini söyledi. Yitik Ülke Yayınları’ndan İşsiz gençler iktidarın ‘oy’ kaynağı CHP’li Tanla’nın araştırmasına göre köylerden gelen gençleri kömür, burs, yurt, gıda gibi olanaklarla kendisine bağımlı kılan AKP, artan yoksulluğa karşı oy oranını koruyor Haber Merkezi CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla’nın yaptığı araştırma, Türkiye’deki “siyasal paradoksu” ortaya koyarken, AKP’nin sosyal devlet yerine “sadaka kültürünü” geliştirdiğini de gösterdi. Tanla’nın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ile 400 köyde yaptığı araştırmaya göre, orta sınıf yok olurken, yoksulluk ve açlık sürekli artıyor, ancak iktidar partisi AKP oy oranını koruyor. Tanla, bu durumda kentlerdeki işsiz gençlerin AKP’ye bağımlı kılınmasının önemli paya sahip olduğunu belirtti. Türkiye’nin değişik yörelerinden 400 köyde araştırma yapan Tanla, TÜİK verileriyle birlikte Türkiye’nin sosyoekonomik gelişmelerine ilişkin ilginç sonuçlara ulaştı. Tanla’nın araştırmasına göre, Türkiye genelinde 35 yaş altındakilerin oranı yüzde 63 iken bu oran köylerde yüzde 46’ya düşüyor. Köylerdeki yaşlılar, 35 yaşın altında neredeyse kimsenin kalmadığını, hatta “mezar kazacak gencin olmadığını’’ ifade ediyor. Araştırmaya göre köyden kentlere giden gençler en fazla AKP’ye yarıyor. Buna göre, AKP, işsizleri sosyal devletin olanaklarından yararlandırmak yerine, belediyeler ve çeşitli cemaatlere bağımlı kılıyor. Köylerden kente gelen gençlere, AKP, belediyeler ve partinin çeşitli organları aracılığıyla telefon kontörü, kömür, burs, yurt, gıda gibi olanaklar sunuyor. Bu şekilde “siyasal sadakat’’ yoluyla “sadaka kültürü’’ yaratıldığını vurgulayan Tanla, sosyal devletin yerine “sadaka kültürünün’’ geçirilmeye çalışıldığına dikkat çekiyor. ğa karşı sosyal demokratların çözüm önerilerini de sıralayan Tanla’nın görüşleri şöyle: “Sosyal demokratların görevi, hızla seçenek yaratmaktır. Önce insanları insanca yaşatmak gerekir, sosyal politikalar yoluyla milli gelirin yüzde 2’si ile yoksulluk ve toplumsal dışlanma sorunlarının büyük ölçüde çözülmesi mümkündür. İstihdamı artırmak çözümün temelidir. Görevimiz sağ partilerin tersine, yoksulu yoksul bırakmak değil, yoksulluktan kurtulması için işsizliği ortadan kaldırıcı tedbirler almaktır.’’ KADİR AYDEMİR’in Yeni Kitapları Rüzgârla Saklı (Aşk şiirleri) Aşksız Gölgeler (Öyküler) www.yitikulkeyayinlari.com www.kadiraydemir.com Online Satış: www.pandora.com.tr Sosyal demokratlar göreve Araştırmasında, işsizlik ve yoksullu CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle