10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2007 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Anadolu Aydınlanması Günümüzün uluslararası koşulları anımsandığında şu gerçeği dile getirmekte de yarar olsa gerek: Unutmayalım, biz, bu ulus, 20. yüzyılda Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni, kısacası Anadolu Aydınlanması’nı yaratırken; bugün bize uygarlık dersleri vermeye çalışan, Doğu’suyla Batı’sıyla “Uygar Dünya” aynı yıllarda faşist, nasyonal sosyalist ya da komünist dikta rejimleri ve diktatörleri yaratarak tarihe armağan ediyorlardı… PENCERE Dinlence Dönüşü!.. Melih Cevdet’in çok sevdiği bir Sofokles fıkrası vardı; fırsat buldukça yinelerdi... Büyük bilgeye yakın bir dostu için demişler ki: Tatile çıkmış, ama dinlenememiş.. Sofokles’in yorumu: Kafasını da birlikte götürmüştür, o yüzdenir... İzne çıkarken bir tatil yöresine gitmediğimden bu kez sorunum olmadı; çünkü ben İstanbul’da evde kalırken kafamı bir yere yollamanın da olanağı yoktu; ne kadar dinlenebildiğimi, varın siz hesap edin!.. Ama düşündüm: İnsan bedeninin kafasıyla alışverişi nedir?.. Kafa.. Kelle.. Baş.. Üçü de iki omuz ortasında yükselen boyuna bağlı; ama, birbirinden ayrı şeyler... ? Gel de düşünme!.. Aklına takılmasın.. Sorunlaşmasın!.. Ben tatile çıkarken ülkemizin en belalı ya da sorunlu konusu ‘İslamcılık, dincilik, irtica, gericilik’ idi; tatilden dönerken görüp izliyorum ki artık en büyük sorunumuz ‘milliyetçilik’ oldu... Nasıl oldu?.. Kim dönüştürdü?.. Kim yaptı?.. ‘Ha Trabizon uşakları’ siz nasıl başardınız bu işi?.. Karadenizlinin biri adam öldürmüş, mahkemede ağır ceza başkanı sanığı sıkıştırmaya başlayınca Lazın tepesi atmış. Ula, demiş, sen mahkeme reisi misun, hasim misun?.. Bir dostum dedi ki: Bak Karadenizlilerle uğraşma, başın belaya girer!.. Başımız kafamız değil zaten belada... Bir eksik, bir fazla.. Ne yazar!.. ? Mizah insan aklının en büyük icadıdır?.. Gel de şaşma!.. Türkiye’nin en büyük sorunu iktidardaki, hükümetteki, tarikat ve cemaatlerdeki, medyadaki, yeşil sermayedeki İslamcılık, dincilik, takıyyecilik değil, Karadeniz’deki ve de ‘Trabizon’daki’ şoven milliyetçilik, yani ırkçılık imiş... Karadenizliye sormuşlar: Laz misun?.. Hayır!.. Peki, nesun?.. Türkçiyum, ırkçiyum!.. ? Bush Amerika’sı tarafından ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ne layık görülüp bir belli süreç içinde buna göre ‘dizayn’ edilmesi tasarlanan ‘Laik Atatürk Cumhuriyeti’nde şoven milliyetçilik ya da ırkçılığın en büyük tehlike ve tehdit düzeyine oturtulması rastlantı mı?.. Yoksa planlı mı?.. İnsanın omuzları üstünde kelle yoksa... Soru gündemdedir!.. Temel Çiçek Pasajı’nda birasını içtikten sonra meyhane sahibine sorar: Bir cünde kaç fıçı bira satayisun?.. Aşağı yukarı üç fıçı... Dört fıçı satmak istemez misun?.. Elbette isterim... Öyleyse pardakları tam doldurmalisun... Akıl akıl.. Gel Karadenizlinin parlak zekâsına takıl!.. ? Hay Allah... Gereğinden uzun süren izin günlerinde kafamı bir yere ariyet bırakamadığım için dinlenme tam olamadı; dinlence belki daha çok düşünmek için işe yaradı... İzne çıkarken İslamcılığın tehdit olduğu bir Türkiye bırakmıştım.. Milliyetçiliğin tehdit sayıldığı bir Türkiye’ye merhaba!.. Türkiye ne çabuk değişiyor?.. ‘Bütün’ü Görebilmek... Durduğunuz yerden nereleri, ne kadarını görebilirsiniz? Boyunuzun uzunluğunca, gözünüzün keskinliğince seçebildiğiniz kadarını... Bir yüksek yere tarmandınız mı daha öteleri.. Bir kuleden baktınız mı bir mahalleyi, bir semti seyredebilirsiniz. Uçakla havalandınız mı tüm kenti ayaklarınızın altında bulursunuz. Bu, görmenin maddesel yanı... Bir de bir sorunu, bir konuyu bütünüyle görebilmek vardır. Görmeye, anlamaya çalışmak vardır. Diyelim ki kimsesiz çocuklar sorunu güncellik taşıyor. Çözüm nedir? Birkaç bakımevinin düzeltilmesi, daha iyi yöneticiler atanması, parasal olanaklarının iyileştirilmesi mi? Ya da bunlara birkaçının daha eklenmesi mi? Bir tutumdur bu da!.. Ama neyi ortadan kaldırır, hangi sorunu yok eder? Bu kadarını yapan bir yönetici “Oh bir şeyler başardım” diye sırtüstü yatabilir mi artık? ??? Her iş böyle.. Ayrıntıların ayrıntısı bir işi başarmak yetmiyor. Bütünüyle görmek, bütünüyle anlamak, bütünüyle çözümleme yöntemlerini bulmak, uygulamak gerekli... Ne var ki “bütün”ü görme öyle kolay bir iş değil. Bilgili olmak, bilinçli olmak, yurtsever olmak; bencil olmamak, dar görüşlü olmamak, çıkarcı olmamak... Birkaç nitelik size... Politikaya atılmış kişilerde aranan, beklenen özellik önce bu olmalı; bütünüyle görebilme yeteneği... Bakıyoruz çevremize, bakıyoruz ülkemize, bakıyoruz tarihimize, “bütünüyle görme”sini bilen, böyle bir yeteneği olan, böyle bir yeteneği geliştiren politikacılar öylesine az ki!.. Herkes ucundan, parçasından kesin yargılara varıyor. Ünlü fil hikâyesi gibi...Yalnız kendi bildiği, gördüğü kadarıyla yetinen politikacı en zararlı politikacıdır. Ondan daha zararlısı işine geldiğini söyleyen, gösteren politikacı tipidir. Bütünü az çok görüyor, anlıyor, ama çözümleme gücü yok, istediği de yok! Ne yapıyor? Gözden saklamaya, önemini azaltmaya, dikkatleri başka yöne çekmeye çalışıyor. Küçük çıkar hesaplarını öne sürüyor, hem kendisini, hem çevresindekleri, hem de toplumu yanıltmakla işin içinden çıkacağını sanıyor. Siyasal partilerin kadrolarında sivrilme olanağını bulanların pek çoğu, ya bütünü göremeyen ya da gördüğünü gözden saklayan kimseler!.. İlçe kongrelerinde başarı kazanmak, takım kurmak, “asker” toplamak, olay çıkarmak, partizanlarına çıkar dağıtmak; bir iki konuda göz boyayan işler becermek yetiyor bunların adam diye ayakta kalmalarına... “Bütün” umurlarında değildir... Sorunlar olduğu yerde yozlaşsın, ama onlar, şu ya da bu görevde önemlerini, etkinliklerini korusunlar! ??? Bir politikacıya iyice bakın, söyledikleri “bütün”ü kavramış, anlamış mı? “Bütün”ün çözümlenmesine yönelmeye niyetli bir tutumu benimsemiş mi? Yoksa günübirlik işler ardında mı? Halk bir politikacının gerçek kişiliğini tanımayı, anlamayı öğrenmeli... Gerçekten uygar bir toplumda bütün’ü göremeyen, kavrayamayan politikacılar sürekli ayakta kalamazlar. Fransız devrimcisi Babeuf şöyle diyor yasalar konusunda: “Ey halk, yasaları tam yapmazsan, yalnızca yarım doğruluk istersen, hiçbir şeyi elde edemeyeceğin kesindir.” Bunu şöyle çevirmeli; politikacıları, halkın lideri olmaya kalkışanları yarım yamalak tanırsan, gerçek politikacıları ayırt etmesini öğrenemezsen senin yararına hiçbir şey yapılamayacağı kesindir.. Burada ölçü, bir politikacının sorunları, konuları, olayları bir “bütün” olarak ele alıp almadığı, bütünü görebilip göremediğidir... Prof. Dr. A. Mete TUNCOKU Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi B iz Doğu muyuz, Batı mıyız, neredeyiz? Bu hep sorulur, tartışılır. Bence kültür ve uygarlık olarak hem Doğu ve Batı, hem de Kuzey ve Güney’iz; binlerce yıllık bir tarihsel gelişimin ürünü olan çağdaş kültürümüz tam bir kültür ve uygarlıklar alaşımıdır. Bu kültürü oluşturan öğeler birbiriyle kaynaşıp bütünleştikleri içindir ki mozaikten çok alaşımdır demek daha gerçekçi olur. Bir toplum düşünün; Asya steplerinden çıkıp Orta Asya, Hindistan, Afganistan, İran ve Mezopotamya’da çeşitli devletler kurup uygarlıklar geliştiriyor. Sonra gelip uygarlıklar beşiği Anadolu’ya yerleşerek, oradaki toplum, kültür ve uygarlıklarla kaynaşıp bütünleşiyor. Aynı toplum daha sonra çok geniş bir coğrafyaya yayılıp başka ulus ve uygarlıklarla tanışarak kaynaşıyor. Bu sonuncusu, sayıları elliye ulaşan farklı ulusu birleştirip yöneten, kendine özgü zengin bir uygarlık oluşturan ve tarihin tanık olduğu en güçlü ve uzun ömürlü devletlerinden birisi olan Osmanlı İmparatorluğu gerçeğidir. Bu imparatorluk yüzyıllarca tarihsel gelişmeleri etkilediği gibi, bazen o gelişmelere bizzat yön vererek, tarih de yazdırabilmiştir. Bu büyük başarı kuşkusuz sadece askeri güçle açıklanmaz. Temelde ulusça sahip olduğumuz geleneksel hoşgörü, adalet, farklı toplum ve kültürlerle birlikte yaşamaya yatkınlık ve yönetim becerisi gibi nedenler yatmaktadır. Sonrasında Osmanlı da her büyük imparatorluk gibi duraklama, zayıflama gerileme ve çöküş, dağılış süreçlerini yaşar, yok oluşun sınırına gelir. Ancak Türk halkı için tarih henüz bitmemiştir, biten sadece bir dönemdir. Çünkü bu ulus, tükenişin eşiğindeyken, her şey bitmiş sanılırken 1915’te Çanakkale’de bir umut kıvılcımı çakar, sönmeye yüz tutan bağımsızlık ateşi yeniden alevlenir. Anafartalar’da, Conkbayırı’nda bir toplumun yıllar sonra ilk şahlanışı, yeter deyişi gerçekleşir. Ve tarihsel koşullar bir kez daha önderini yaratır; Mustafa Kemal, ulusun yazgısını yeni baştan yazmak için tarih sahnesine çıkar. Çanakkale’nin ardından 19191923 arası süren Ulusal Kurtuluş Savaşı ve hemen sonra başlayıp peş peşe gerçekleştirilen köklü reformlar sonucu yaratılan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti… Bu aynı zamanda, modern tarihte ilk kez bir ulusun kurtuluş savaşını başarıyla vermesi ve gene ilk kez bir İslam toplumunda aydınlanma ve çağdaşlaşma devriminin gerçekleştirilmesiydi. Bu bizim eserimiz olan Anadolu Aydınlanması’dır… Diğer yandan sanıldığının aksine reformlar öyle bir gecede ya da birkaç yıl içinde geliştirilip benimsenen kurumlar değildirler. Elbette her köklü reform ve devrim gibi, Türk devrimi de yukarıdan aşağıya doğru gelişip yayılarak gerçekleştirilmiştir. Ancak şunu hemen dile getirmek gerekir ki bu reformlar ve onların en önemli sonucu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kökleri tarihin derinliklerine inen, uzun bir sosyopolitik gelişmenin ürünüdürler. Çağdaşlık her zaman bu köklü reformların başta gelen esin ve güç kaynağıdır; taklit ya da kopyacılık ürünü değildirler, orijinal ve özgün nitelikleri, belli bir gelişme süreçleri vardır. Kaldı ki Anadolu’da gerçekleşen bu aydınlanma güneşi bir süre sonra, başka kurtuluş mücadelesi ve aydınlanma hareketlerine de esin kaynağı olacaktır. Diğer bir deyişle zaman içinde kendi etki alan ve çevresini oluşturarak uluslararası bir nitelik de kazanacaktır. İşte bu nedenledir ki Atatürk reformlarını tarihsel bir süreç içinde değerlendirilmek gerekir. huriyetçilik, laiklik ve ulusun egemenliği, Cumhuriyetin olmazsa olmaz koşullarıdır. Bağımsızlık yanlısı ve emperyalizmin her türüne karşıdır. Ama çağdaşlaşma yönüyle Batı’ya karşı değildir, Batı’nın emperyalizmine karşıdır. Kısacası burada söz konusu olan sadece bir siyasal rejim değil, bir toplumun seçip benimsediği, yıllardır yaşatageldiği çağdaş, ileriye yönelik bir yaşam biçimidir. Her şeyiyle bir bütündür. Peki ya bugüne dek olanlar ve yarınlarımız?.. Elbette 1930’lardan bugüne dek geçen süre içinde çok şeyler başardık. Ancak başaramayıp geri kaldığımız alanlar, eksiklerimiz de az değil. Ne var ki bazı bazı dile getirildiği gibi, her şey bitmiş, devlet gemisi karaya oturmuştur diye bir yargıda bulunmak da gerçekçi değildir... Elbette kendimizi eleştirelim ama bunun da bir ölçüsü olmalı, gerçekçi olunmalıdır. Hem unutmayalım ki biz 600 yıllık, çok uluslu ve özünde teokratik bir monarşi rejiminin ardından ve sadece 84 yıldır demokratik, cumhuriyetçi, laik, ulusal ve çağdaş bir Batılı devlet kurup geliştirmeye, güçlendirmeye çalışıyoruz… Bu, ulusların tarihinde çok uzun bir süre değildir. Birçok Batılı ülkenin bile, yüzyıllar boyu süren çabalar sonucu geliştirip yerleştirebildiği çağdaş kurum ve değerleri ve onca engele karşın, oldukça iyi bir düzeye getirmedik mi? Devraldığımız tarihsel miras ve üstesinden gelmek zorunda olduğumuz zorluklar, iç ve dış koşullar dikkate alındığında, bugüne dek başardıklarımızı da mucize saymak gerekmez mi?... Türk inkılabının kökenleri Bilindiği gibi Selçuklu İmparatorluğu döneminde Anadolu, İslami düşünce ve felsefenin özgürce geliştiği koşullar sergilemektedir. Türkler İslamiyeti benimsedikten sonra da İslam öncesi Şaman ve Budist dönemlerinin bazı değer ve kurumlarını yaşattıkları gibi, Anadolu’daki zengin kültür ve dinlerden de etkilenmiş, onları da etkilemişlerdir. Onun içindir ki, uzun bir tarihsel süreçte gelişip zenginleşerek güçlenen Türk İslam geleneği, örneğin Arap, İran ya da Kuzey Afrika İslam geleneğinden ayrı özellikler sergiler. Şöyle ki, Anadolu’daki daha hoşgörülü, ılımlı, gerçekçi ve çağın değişen koşullarına, özünü yitirmeden uyum sağlayıp gelişebilen bir İslami gelenektir. Böyle olduğu içindir ki bir Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ya da Hacı Bektaş Veli gibi büyük İslam düşünürleri Anadolu’da yeşerip evrensel sevgi ve dostluk ürünü eserlerini bu verimli topraklarda üretebilmişlerdir. Benzer bir süreç Osmanlı İmparatorluğu döneminde de ve gelişerek sürecektir. Örneğin Fatih dönemi yasalarının çoğu şeri olmayan, çağın değişen koşullarına göre sorunları çözüm için geliştirilmiş dünyevi hükümler de içerir. Ayrıca bu yasalarda sık sık “Atam der ki”, “Törem der ki” gibi, doğrudan gelenek ve törelere de yollama yapıldığını görüyoruz. Fatih’in kendisinin düşünce ve eylemde ne derece aydınlığa, çağdaşlığa ve bilime yönelik olduğu da çok iyi bilinir… Aynı gelişme daha sonra da devam eder. Örneğin Kanuni dönemi yasaları da benzer özelliği sürdürür. 19. yüzyılda gerçekleşen Tanzimat ve Islahat yasaları ise bu yolda birçok yenilikler getirecektir. Kısacası bir İslam Devleti olan Osmanlı’da, kuruluşundan yıkılışına dek şeri yasalar yanında töreler, gelenekler ve laik yasalar birlikte uygulanagelmiştir. Toplumumuz bu uygulamaya alışıktır, yabancı değildir; kültürünün, yaşam görüşünün özünde vardır bu çeşitlilik. Toparlamak gerekirse; Anadolu’da Atatürk inkılaplarıyla gerçekleşen Türk aydınlanmasının temelinde yukarıda özetlenen hoşgörü ve dindünya işlerini gerektiğinde ayrı ayrı algılayıp uygulayan köklü gelenek yer almaktadır. Atatürk inkılapları ve onun en önemli eseri olan laik, demokratik ve halkçı Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü ve köklü kaynağı burada yatar. ‘Dünyaya yüz yılda bir gelen dahi komutan’ Sorunlarımız, eksiklerimiz var. Ancak bugün, başarılı olmak ve daha iyilere ulaşmak için gerekli her koşula sahip olduğumuzun da bilincinde olmamız gerek. Hiç kuşkusuz onca içdış zorluğa karşın, 1915’te Çanakkale yi, 19191923’te Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve hemen ardından ve çok kısa süre içinde Atatürk inkılaplarını gerçekleştirebilen ulusumuz, bugün sahip olduğu engin deneyim, dinamizm ve güç ile çok daha büyük başarılara imza atabilecek durumdadır. Yapacağımız şey, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türkiye’nin tarihsel, sosyal ve kültürel gerçekliği içinde nesnel olarak koruyup onlara bağlı kalmakla birlikte; ülkemizin ve çağın değişen koşullarıyla da kaynaştırarak yorumlayıp uygulamaktır. Atatürk’ü 1915’te Çanakkale’den bilen yabancılar, kendisini “Dünyaya yüz yılda bir gelen dâhi komutan” diye tanımlarlar... Aslında onun, onca iç ve dış engele ve zorluğa karşın kurduğu çağdaş, laik, demokratik, halkçı Türkiye Cumhuriyeti başta olmak üzere, gerçekleştirdiği reformlar dikkate alınırsa; sadece yüz yılda bir gelen dâhi komutan değil, belki de bin yılda bir yetişen bir devlet adamı olduğu da söylenebilir… Ancak böyle bir dâhinin yetişebilmesi için toplumların yüzyıllar boyu sürecek bir tarihsel imbikten geçmesi gerekir ki, bu da her toplumun harcı değildir. Ata’nın yüceliği, büyüklüğü elbette tartışılmaz. Ama asıl büyük olan onu bağrından çıkaran bu ulustur. Çünkü her insan gibi büyük liderler de içinde doğup büyüdükleri, yetiştikleri toplumun temel özelliklerini taşırlar. Tarih, bu gerçeğin en büyük tanığıdır. Günümüzün uluslararası koşulları anımsandığında şu gerçeği dile getirmekte de yarar olsa gerek: Unutmayalım, biz, bu ulus, 20. yüzyılda Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni, kısacası Anadolu Aydınlanması’nı yaratırken; bugün bize uygarlık dersleri vermeye çalışan, Doğu’suyla Batı’sıyla “Uygar Dünya” aynı yıllarda faşist, nasyonal sosyalist ya da komünist dikta rejimleri ve diktatörleri yaratarak tarihe armağan ediyorlardı… Bağımsızlık ateşi Cumhuriyet akla ve bilime dayanır Aslında, eğer böyle olmasaydı, yani kökler ve temel güçlü olmasaydı Türkiye Cumhuriyeti yıllardır yürütülen onca içdış, gizliaçık yıpratma çabalarına karşın, 84 yıl sonra bugün de sapasağlam ayakta nasıl kalabilirdi? Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti’nin, çağdaş rejimlerin aksine bugüne dek yaşamasının başka temel nedenleri de vardır: Cumhuriyetimiz akla ve bilime dayanır; dogmatik hiçbir dinsel, ırksal ya da siyasal ideolojiye dayanmaz. Ulusalcıdır ancak ırkçı değildir. Bizimkisi, etnikdinsel kökeni ne olursa olsun, bu ülke sınırları içinde yaşayan herkesi kucaklayan, birleştirici, toparlayıcı bir ulusalcılık anlayışıdır. Çoğulcu parlamentarizm, demokrasi, cum TÜRKİYE MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ GENEL KURULU’NA DAVET Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin Olağan Genel Kurul Toplantısı 24 Mart 2007 Cumartesi günü saat 10.00’da Olimpiyatevi Ataköy / İstanbul adresinde yapılacaktır. Yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde, 2’nci toplantı 31 Mart 2007 Cumartesi günü aynı yer ve aynı saatte, aşağıdaki gündeme göre yapılacaktır. Bilindiği üzere, tüzüğümüzün 9’uncu maddesi uyarınca, üyeler aidatlarını en geç Genel Kurul ilk toplantı tarihinden 20 gün önce yatırmak suretiyle Genel Kurul’a katılabilirler. Sayın üyelerimize duyurulur. TÜRKİYE MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ YÖNETİM KURULU GÜNDEM: 1. Açılış ve saygı duruşu, 2. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı’nın konuşması, 3. Kongre Başkanlık Divanı seçimi, 4. Tüzüğün; önsöz, 1, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 26, 27, 29, 30, 32, 35, 37, 40, 42, geçici 1 ve 2. maddeler ile ilgili önerilen değişikliklerin görüşülmesi, 5. 01.01.2005 31.12.2006 dönemine ilişkin raporların okunması, a) Yönetim Kurulu faaliyet raporu, b) Kesin hesap ve mali durum raporu, c) Denetleme Kurulu raporu, d) Sicil Kurulu raporu, e) Yüksek Danışma ve Disiplin Kurulu raporu, 6. Raporların müzakeresi, 7. Yönetim ve Denetleme Kurullarının aklanması, 8. 01.01.2007 31.12.2007 dönemine ilişkin bütçenin görüşülmesi ve onaylanması, 9. Dilek ve temenniler. Nükleer Terör ve Biz Abdullah AKAY ünya giderek büyük bir kaosa sürükleniyor. Dünyanın var olan enerji kaynaklarını kontrol ve egemenliği altına almak isteyen ABD, çıkar hesaplarının gereğini yerine getirmek üzere, planını uygulamaya başladı bile. Öyle ki, yeni bir dünya savaşını başlatmanın bahaneleri ve ortamı hazırlanıyor. Dünyayı kendi nükleer tehdidi altında tutanlar, demokrasi adına yeni işgallere zemin yaratıyorlar. Enerji kaynaklarının bulunduğu D Ortadoğu’yu işgal, öncelikli hedefler arasında. Petrol fiyatlarının tırmandırılarak bölge ülkelerinin ekonomik krize, açlığa ve yoksulluğa süreklenmesi, bölünmesi de bunun bir parçası. ABD, dünyayı kasıp kavuracak yeni Hitler’ini bulmuş gözüküyor. ABD’de Alaska’da ortaya çıkarılan, olası bir savaşta kullanılacak, iki milyon kişiyi barındıracak kapasitedeki toplama kampı da, bu savı destekler nitelikte adeta. ABD’yi yöneten bir gizli/derin devletin varlı ğının kanıtı da diyebiliriz buna. Uyuyan güzele benzeyen AB ise sadece izlemekle yetiniyor olanları. Şurası açık ki: Bölücükle demokrasi taleplerini ayırt edebilmek, kavram karmaşasına ve itişmelere son vermek, AB hedeflerini gözden geçirmek, provokasyonlara karşı tetikte olmak, uluslar arasındaki dostlukların çıkarlara bağlı olduğunu unutmamak, ekonomiyi güçlü tutmak, popülist politikalara son vermek, birlik olmak zorundayız. Çünkü ne yeni bir Atatürk var ve olacak ufukta, ne de savaşa sokmayacak bir İnönü... Ama ulusal çıkarlarımızı ve bütünlüğümüzü kollayacak devlet adamlarına gereksinmemiz olduğu kesin. Birleşmiş Milletler’in de kaybolan saygınlığını yeniden kazanmak adına, terorizme karşı çıkışın bayrağını üstlenmesini, adil ve etkin, objektif bir tavır içerisinde olmasını bekliyoruz. Nedeni, sessiz ve büyük çoğunluğun hem uluslar hem bireyler bazında barıştan yana olması. Belki böylece nükleer teröre de kapılar kapatılmış olacak. Dosya No: 2006 / 2276 Tal. Satılmasına karar verilen taşınmazların cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 İstanbul İli, Gaziosmanpaşa ilçesi, 3. bölge 50. Yıl Mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada ve 4 parsel sayılı, 235 metrekare yüzölçümlü kat irtifaklı arsada 79/235 arsa paylı zemin kat (1) nolu depolu dükkân nitelikli taşınmazın tamamı. 2 İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, 3. bölge 50. Yıl Mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada, 12 parselindeki arsada kurulu kat irtifakına göre 18/213 arsa paylı 1. kat 4 bağımsız bölüm nolu daire nitelikli taşınmazın tamamı. Taşınmazların İmar Duru mu: Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı İmar İşleri Müdürlüğü’nün 26.07.2006 tarih ve 340777 sayılı yazılarına göre; Gaziosmanpaşa ilçesi, 50. Yıl Mahallesi, 4/14 pafta, 2134 ada, 4 parsel 14.02.1996 tasdik tarihli ve 1/1000 ölçekli Cebeci İmar Planında Bitişik nizam 4 katlı (12.50m) konut alanında ka lmakta olduğu, yine aynı yerde 2134 ada, 12 parselin de aynı planda H:15.50 Ticaret + Konut alanında kalmakta olduğu belirtilmiştir. Taşınmazların Evsafı: 1 Söz konusu 1 nolu depolu dükkân nitelikli taşınmaz, Gaziosmanpaşa ilçesi, 50. Yıl Mahallesi, 4/14 pafta, 2134 ada, 4 parsel, 2078 sokak, No: 9 kapı sayılı Koçak Apartmanının bulunduğu yer olup, parselin üzerinde B.A.K sistemde inşa edilmiş bir bina olduğu anlaşılmıştır. Parselin tamamının toplam 235 m2 olduğu, üzerindeki binanın bodrum kat, zemin kat, dört normal kat ve çekme katlı bina olduğu, bodrum katında ve zemin katınd a dükkân, normal katlarda ikişer daire olduğu, binada elektrik, su ve doğalgaz tesisatının bulunduğu anlaşılmıştır. Borçluya ait zemin kat (1) nolu depolu dükkânın halen içeriden bodrum kat zemin kat ve 1. normal kattaki bölümle birlikte kullanılmakta olunduğu, halihazırda kâğıt imalat hanesi olarak kullanılan dükkânın döşemesinin mermer paledyen kaplı olduğu, içeriden yük asansörü ile üç kata ulaşıldığı, iç merdivenle bodrum kata ulaşıldığı, bazı makinelerin kullanım nedeniyle katlara bağlantılarının olduğu anlaşılmıştır. Dükkânın zemin katta cephesinin demir doğrama kapı ve çerçevelerinin bulunduğu, sıvalı badanalı dükkânın zemin kattan arka bahçeye duvar örülmemiş, beraber kullanıldığı anlaşılmıştır, kat irtifakına konu olan zemin kat 1 nolu depolu dükkânın, proje ölçülerine göre zemin kat ve bodrum kattaki bölümlerin inşaat alanının toplam 360 m2 olduğu anlaşılmıştır. 2 Söz konusu 1. normal kat 4 nolu daire nitelikli taşınmaz Gaziosmanpaşa ilçesi, 50. Yıl Mahallesi, 4/14 pafta, 2134 ada, 12 parsel, B Caddesi, No:15 kapı sayılı Koçak Apartmanın bulunduğu yer olup parselin üzerinde B.A.K. sistemde inşa edilmiş bir bina olduğu anlaşılmıştır. Parselin tamamının toplam 213 m2 olduğu, üzerindeki binanın bodrum kat, zemin kat, dört normal kat ve çekme katlı bina olduğu, bodrum katında ve zemin katında dükkân, normal katlarda ikişer daire olduğu, cephesi BTB cam mozaik kaplamalı binada asansör, elektrik, su ve doğalgaz tesisatının bulunduğu an laşılmıştır. 1. normal kat 4 nolu dairenin, arka kısımdaki daire olduğu, dairenin salon, iki oda, mutfak, banyo ve wc’den ibaret olduğu, daire pencereleri alüminyum doğrama, iç doğramaları ahşap, oda döşemeleri ahşap kaplamalı, ıslak zeminler seramik kaplı olduğu, arkada balkon olup, dairenin t oplam inşaat alanının 85 m2 olduğu anlaşılmıştır. Taşınmazların Kıymeti: 1 İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, 3. Bölge 50. Yıl Mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada ve 4 parsel sayılı, 235 metrekare yüzölçümlü kat irtifaklı arsada 79/235 arsa paylı zemin kat (1) nolu depolu dükkân nitelikli taşınmaza bilirkişice 400.000,00.YTL kıymet takdir edilmiştir. 2 İstanbul ili, Gaziosmanpaşa İlçesi, 3. Bölge 50. Yıl Mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada, 12 parselindeki arsada kurulu kat irtifakına göre 18/213 arsa paylı 1. kat, 4 bağımsız bölüm nolu daire nitelikli taşın maza bilirkişice 80.000,00.YTL kıymet takdir edilmiştir. Satış Şartları: 1 Satışa konu taşınmazların birinci satışı: a) İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, 3. Bölge 50. Yıl mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada ve 4 parsel sayılı, 235 metrekare yüzölçümlü kat irtifaklı arsada 79/235 arsa paylı zemin kat (1) nolu depolu dükkân nitelikli taşınmazın 1. satışı 06.04.2007 tarihinde saat 9.00’dan 9.15’e kadar, b) İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, 3. Bölge 50. Yıl Mahallesinde kain, tapunun 4/14 pafta, 2134 ada, 12 parselindeki arsada kurulu kat irtifakına göre 18/2 13 arsa paylı 1. kat 4 bağımsız bölüm nolu daire nitelikli taşınmazın 1. satışı 06.04.2007 tarihinde saat 9.30’dan 9.45’e kadar GAZİOSMANPAŞA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDE; açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve sa tış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyla; her iki taşınmaz da 16.04.2007 tarihinde aynı yer ve saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacakların alacağını ve satış ma sraflarını, takdir edilen kıymetinin % 40 ‘ını geçmek şartı ile en çok arttırana ihalesi yapılacaktır. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhâl veya verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar. İhale damga pulu, KDV, tapu alım harcı ve masrafları alıcıya aittir. Tella liye, tapu satım harcı ve birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve diğer zararlar ile temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, b aşkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/2276 Talimat sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilân olunur. (İİK m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 7885) GAZİOSMANPAŞA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLÂNI CUMHURİYET 02 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle