10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 ŞUBAT 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr stanbul Devlet Opera ve Balesi, ünlü Alman besteci Richard Strauss’un başyapıtlarından biri olan Elektra operasını Türkiye’de ilk kez sahneleyerek bir ilke daha imza atıyor. 15 ytaç A Manizade’nin farklı bir yorumla sahneye koyduğu yapıtta, öç duygularının baskısı altında öz benlikleriyle ve birbirleriyle kıyasıya mücadeleye giren ve neredeyse delirme noktasına vararak tükenen üç kadın karakterin öyküsü anlatılıyor. İ Beyhan Murphy garajistanbul’da Kültür Servisi garajistanbul, “Rastgele” başlıklı dans gösterisinin yapımcılığını üstleniyor. Modern Dans Topluluğu’nun kurucusu, dans dünyasının önemli adı Beyhan Murphy’nin, Devrim İleri, Tuğçe Ulugün Tuna, Şafak Uysal ve Emre Çelik ile birlikte koreografisini yaptığı, Aslı Güneş, Beril Şenöz, Beyhan Murphy, Devrim İleri, Ediz Ergüç, Ejder Keskin, Emre Çelik, Gence Armağan, İlke Kodal, İlkem Ulugün, Müge Güleşen, Özerk Tozkoparan, Şafak Uysal, Tuğçe Tuna, Deniz Alp’ın danslarıyla hayat bulan gösteri bu akşam saat 20.00’de garajistanbul’da sahnelenecek. Beş ayrı birikimin yapımına eşlik eden tek bir beden havuzunda fikirlerin, birbirinden bağımsız parçalarda, kendiliğinden bir araya gelmeye bırakıldığı bir yapboz oyununun sahneye konulduğu, birbirini artırmayı deneyen farklı kuşaklardan beş ayrı koreografın, kendilerine bir sahneden çok, bir oyun alanı kurduğu ortak bir çalışma. “Fastfood” bir yaşama meydan okuyan, rastlantısal ama kurallı, anonim olduğunca sahipli, kalabalıkta erimeye cesaret edecek kadar bireysel, düzeni kendince gevşek kaosun hemen ucundan dönen karşılaşma anlarının keyifle izleneceği gösterinin biletlerine www.biletix.com adresinden ulaşılabilir. Bilet fiyatları tam 20 YTL, indirimli 16 YTL. Biletler : www.biletix.com adresinde. (0 212 244 44 99) Aytaç Manizade’nin sahneye koyduğu ‘Elektra’ operasının galası bu akşam saat 20.00’da AKM’de. Tutkularına yenilen üç kadın AYÇA TEZER anat yönetmenliğini Kerim Soysal’ın üstS lendiği İstanbul Devlet Opera ve Balesi, ünlü Alman besteci Richard Strauss’un başyapıtlarından biri olan Elektra operasını Türkiye’de ilk kez sahneleyerek bir ilke daha imza atıyor. Aytaç Manizade’nin farklı bir yorumla sahneye koyduğu yapıtın galası bu akşam saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde. Librettosunu Hugo von Hofmannsthal’ın yazdığı tek perdelik ‘Elektra’ operasında öç duygularının baskısı altında öz benlikleriyle ve birbirleriyle kıyasıya mücadeleye giren ve neredeyse delirme noktasına vararak tükenen üç kadın karakterin öyküsü anlatılıyor. Orkestrayı konuk şef Alexandru Samoila’nın yönettiği yapıtın koro şefi ise Markus Baisch. Dekoru Öncel Kandemir’e, kostümü Ayşegül Alev’e, ışığı Metin Koçtürk’e ait olan yapıtta başlıca rolleri Jaklin Çarkçı/Peyman Dorkan/Sema Tüzün, Lynn T. Çağlar/Sitare Çelebi, Burçin Çilingir/Ayşegül Kargıner/Ayşe Sezerman, Önay Günay/Ahmet Öncül, Koray Damcıoğlu/Çağrı Köktekin/Şahin Öğüt dönüşümlü olarak üstleniyorlar. ‘Elektra’nın her yönüyle çok zor bir yapıt olduğunu dile getiren Aytaç Manizade, “Elektra operası, müzik ve sahneleme açısından içerdiği belirli zorluklar ve gerektirdiği yüksek nitelik nedeniyle sahnelendiği opera kurumlarına büyük katkı sağlar. Yapıtın ana konusu bir genç kızın, annesinin öldürttüğü babasının ÇOK ZOR BİR YAPIT öcünü alma tutkusu. Çılgınlığa varan bir sevgisizliğin, yalnızlığın ve öç duygularının içinde sıkışıp kalan üç kadının öyküsü... Asıl suçlu kim? Sevgilisine kocasını öldürten Klytamnestra mı? Elektra ve kız kardeşi mi? Yoksa savaşmak için yıllarca eşini ve çocuklarını geride bırakan Agamemnon mu? Klytamnestra, kocası Agamemnon’u neden öldürttü? Sevgilisinin Agamemnon tarafından öldürüleceği korkusu mu, yoksa savaştan dönerken Cassandra’yı ganimet olarak getirmesi mi? Bütün bu soruları dikkate alarak, yapıtta bu üç kadının çektiği acıları, çaresizliklerini, birbirleriyle ve kendileriyle savaşlarını iyi ya da kötü diye yargılamadan, farklı bir bakış açısıyla vermeye çalıştım” diye açıklıyor çıkış noktasını. Yapıtın kurgusu Elektra üzerinde dönmesine karşın diğer iki karakterin de büyük öneminin olduğunu vurgulayan Manizade, karmaşık, çılgın ve güçlü, ama farklı karakterde üç kadının iç dünyalarına inmeye çalıştığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Elektra, babasına hayranlık derecesinde tutkun bir genç kız. Annesine, sevgilisiyle babasını öldürdükleri için düşman. Erkek kardeşi Oreste’nin gelip babasını öldürdükleri baltayla annesini öldürmesini ve öcünü almasını bekliyor. Çok zeki, akıllı, zaman zaman sivri dilli ve acımasız. Annesi Klytamnestra, oğlu tarafından öldürülme korkusuyla yaşayan ve sürekli karabasan gören, çevresini hep genç ve güzel insanlarla doldurarak o karabasanlardan kurtulmaya çabalayan bir kadın... Küçük kız kardeş ise, en büyük hayali kim olursa olsun biriyle evlenip çocuk yapmak ve bu yaşamdan kurtulmak olan, ablası Elektra’dan her türlü yöntemle yardım almaya çalışan, kendi ayakları üstünde duramayan bir genç kız...” Yapıtta özellikle kan kullanmak istemediğini söyleyen Aytaç Manizade, ‘kan’ ve ‘ölüm’ öğelerini dekor ve kostümlerde kullandığı birtakım renk ve cisimlerle anlatmayı daha uygun bulduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Yapıtta simgesel anlatımı tercih ettim. Örneğin, ölümle ilgili bir tema egemen olduğu zaman bir anda köprü kıpkırmızı oluyor. Sanki bu köprüden geçtiğiniz zaman kandan nasibinizi alırsınız düşüncesini vermek istedim. Klytamnestra’ya metrelerce uzunlukta kırmızı bir pelerin yaptık. Bu da onun arkasındaki cinayeti, kanı ve ölümü simgeliyor. Onun öldürülme sahnesinde de aynı pelerin yukardan aşağıya süzülerek iniyor, sanki kanın akışı gibi... Ölümden sonra bu kez de Elektra o kırmızı pelerine sarılıyor. Çünkü artık o da kandan payına düşeni almış oluyor. Oreste de kırmızı bir tahta oturuyor.” Dekorda beyaz rengin egemen olduğunu ve bunun da saray çevresindeki insanların sevgisizliğini, yalnızlığını simgelediğini söyleyen Manizade, Elektra’nın baltasını sahnenin ortasında bir havuza koyduklarını söyleyerek bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Elektra’nın babası banyoda baltayla öldürülmüştü. Biz havuzun içinde saklanan balta öğesiyle bu ölüm anını unutmama duygusunu simgelemeyi uygun gördük. Çünkü bu balta Elektra’nın alınmasını beklediği öcün bir tür simgesi gibiydi”. (‘Elektra’ operasının sonraki gösterimleri 1 ve 8 Mart Perşembe günleri saat 20.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde. Tel: 0 212 251 56 00) Van Gogh’a yeni bir yorum Kültür Servisi Çekirdek Sanat Atölyesi, geleneksel sergileri kapsamında düzenlemiş olduğu Leonardo Da Vinci’nin başyapıtlarından Mona Lisa ile başlayan ve Nuri İyem’in bir kadın portresi ile süren “Yorumlar Sergisi” Modernist Dönem’in tipik sanatçısı Van Gogh’un otoportreleri ile devam ediyor. Van Gogh’un trajik yaşamındaki dönüm noktalarını yansıtması açısından önemli ipuçları taşıyan ve aynı zamanda modernizmin başlangıcından bu yana sanatçı kimliğin, bir birey olarak kendini sorgulaması; dış dünyaya bakarken aynı anda dışın parçası olan kendisine de derinlemesine bakması; siyasal düşünsel toplumsal kültürel yaşam alanlarına da yönelmesi ilginç olarak değerlendirilir ve otoportrelerinin, sanatta otoportre geleneği açısından da oldukça önemli olduğu vurgulanır. Aralarında İzmir, Ankara, Balıkesir, Çanakkale gibi Türkiye’nin farklı illerinden 51 sanatçının katıldığı “Vincent Van Gogh, Otoportreler Yorumları” başlıklı sergi 28 Ocak 12 Şubat tarihleri arasında Çekirdek Sanat Atölyesi’nde gerçekleşiyor. Resim, fotoğraf, heykel ve seramik gibi farklı disiplinlerden yapıtların yer aldığı sergiye katılan sanatçılar arasında Serpil Akgün, Gülten Akyan, Ayla Akyol, Selin Aktan, Özlem Aliyazıcıoğlu, Sevda Arat, Duygu Arat, Z. Nuray Atasagun, Pembenur Güvenç Atasayar, İmren İyem Aslan, İsminaz Arslan, Berna İşbilir Aydın, Semiha Balcı, Fatma Boynukalın, Hafsa Boynukalın, Zeynep Boynukalın, Mey Cambaz, Ayşenur Celayir, Yüksel Cengiz, Nimet Cörüt, Mehmet Dede, Banu Devrim, Serap Elver, Nur Gökbulut, Ümit Gönenç, Dida Güngör, Nihal Güres, Arzu Karaduman, Fatih Karakaş, Nilgün Karakaş, Nazan Kuşçu, Oktay Köse, Roksan Mandel, Aylin Menekşe, Uğur Mert, Fatma Sevda Oktay, Irmak Özcan, Mümine Özdemirağ, Dilek Özmen ve Aynur Pehlivanlı bulunuyor. (www.cekirdeksanat.com) C.W. Ceram ‘Sinemanın Arkeolojisi’ ile yedinci sanatın geçmişini kazıyor Sinema icat değil, gelişmedir YILDIZ ÇELİK “Bu kitabın amacı, sinemanın tarihöncesine ve ilk yıllarına ait uzun zamandır biriken çok sayıda belgeyi bir düzene koymaktır. Benim esas olarak ilgilendiğim konu, sinemanın teknolojik anlamda doğuşudur. Kitabım, sinema endüstrisinin doğduğu yıl olan 1897’de sona eriyor. Çok ilgi çekici olsalar da gereksiz bilgileri ayıklamaya çalıştım; bazen ilgi çekici olmasalar da gerekli dönemleri ekledim. Bu noktada, sinemanın gelişmesinde sorumluluk sahibi kişilerin küçük de olsa portrelerini çizmeye çalıştım.” (C.W. Ceram, Sinemanın Arkeolojisi, Önsöz.) Sinemanın arkeolojisi üzerine yazmaya 1936’da başlayan Ceram, çalışmalarını Alman Film Enstitüsü’nde, Londra’daki Britanya Film Enstitüsü’nde, Paris’teki Fransız Sinemateki’nde, New York Modern Sanatlar Müzesi’nde ve Hollywood’daki Lytton Görsel Sanatlar Merkezi’nde araştırmalar yaparak sürdürdü. Beş bölümlük kitabın ilk bölümünde, “Sinema, sinemanın ‘teknik aygıtları’ anlamına gelen bir terim olan sinematografiyle başlar. Sinemanın ne zaman icat edildiğini sormak yanlıştır. Yalnızca şu söylenebilir: Sinematografi icat edilmiştir. Sinema ise aygıtlar yılın ünlü gölge oyuncuları, Empire Theatre’dan F. Trewey ile Theatre Robert Houdin’in sahibi G. Melies’nin daha sonra sinemayla ilgilendiklerini; Trewey’in Lumier’nin makinisti ve Londra müdürü olduğunu, Melies’nin ise öncü sinemacılar arasında yer aldığını vurguluyor. ANATTAN ENDÜSTRİYE Kitap, 19 Ağustos 1839’da yapılan ilk sinema gösterimi ve sinemanın gelişimiyle sürüyor. Son bölümde ise yazar sinemanın endüstriye dönüşmesini “Sinematografik gösteri çadırlarının önünde insanların oluşturduğu kuyruklar giderek uzadı. Birkaç cesur girişimci, boş kömür depoları ve sebzeci dükkânları gibi yerleri kiraladı. Daha cesur olanlar girişe Theatre (Sinema Salonu) yazdı. Sinema doğmuştu. Ama beslenmeye ihtiyacı vardı” diye anlatıyor. C.W. Ceram, büyük bir araştırma ürünü olan kitabının başlangıcında ise Louis Lumiere’nin 1930’larda söylediği “Sinema mı? Artık gitmiyorum. Bu hale geleceğini önceden kestirebilseydim, icat etmezdim” sözlerine yer vermiş. Agora Kitabevi’nin yayımladığı bu 222 sayfalık kitapla, sinemanın nefis bir arkeolojik kazıya ve kitabın eki olmaktan çok daha fazla anlam taşıyan illüstrasyonlarla büyük bir görsel şölene dönüşen tarihöncesini gezme olanağı buluyoruz. ‘Yıldızlar Geçidi’ konserleri sürüyor... Kültür Servisi Akbank Oda Orkestrası “Yıldızlar Geçidi” konser dizisinin şubat ayı solisti, dünyaca ünlü yorumcu Kovacevich olacak. Özellikle Beethoven sonatlarının piyanistleri kayıtları örnek gösterilen Kovacevich, yarın saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde ve 22 Şubat Perşembe günü ise 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek olan Akbank Oda Orkestrası’nın “Hırçın Deha’nın İlk’leri” adını taşıyan konserleriyle hayranlarıyla buluşacak. Konseri şef Cem Mansur yönetecek. Uluslararası bir üne sahip olmasında sergilemiş olduğu başarılı konser performanslarının yanı sıra her biri yayımlandığı dönemde müzik eleştirmenleri tarafından övgüyle karşılanmış albümleriyle de alanında büyük ün kazanan Kovacevich’in solist olarak yer alacağı konser, Akbank Oda Orkestrası’nın da alışılmışın dışında bir program gerçekleştirmesine neden olacak. Bugüne dek tek bir bestecinin eserlerinden oluşan bir program sunmamış olan Akbank Oda Orkestrası’nın bu konseri, pek çok bilinmeyen eser ve dünya çapındaki solistiyle konserlerin en özelini müzikseverlere yaşatacak. 1992 yılında başlayıp 10 yılda tamamladığı Beethoven’in 32 piyano sonatına kaydı, piyanistler arasında örnek olarak gösterilen, 40 yılı aşkın bir süredir kariyerinin zirvesinde kalmayı başaran Kovacevich’in piyanosuyla yer alacağı konserde, Ludwig van Beethoven’ın (1770 1827) Bir Süvari Balesi, 1 Numaralı Piyano Konçertosu ve 1. Senfonisi izleyicilere sunulacak. Tüm konserlerin başlangıcından yarım saat önce sahneye renkli sohbetlerini taşıyan Cem Mansur, yine konserden yarım saat önce sahnede yer alacak. S Özgün Baskı Resim Sergisi Kültür Servisi Ferda Efe Günel’in linol baskı, ağaç baskı, metal gravür ve karışık teknik yöntemleriyle oluşturduğu yapıtları, Galeri Sanatyapım’da sanatseverlerle buluşuyor. 45 yapıtın yer aldığı sergi 10 Mart tarihine kadar gezilebilecek. Mimarlık mesleğinin yanı sıra sürdürdüğü desen, yağlıboya, suluboya ve özgün baskı uygulamalarında büyük sanatçılarlar da çalışma imkânı bulan Günel, İhsan Çakıcı Atölyesi’nde 2000 yılında başladığı özgün baskı resim çalışmalarında daha özgür ve üretken olabileceğini fark etti. Ayrıca; exlibris dalında da çalışmalar yapan sanatçı, Exlibris Derneği üyesi olup Ankara’da kendi atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Sanatçı, yaşam kesitlerinin gerçekliği ile yaşanmışlıklardan edinilmiş öykülerden beslenerek oluşturduğu yapıtlarında içtenliğini, dünyaya bakışını göz ve bilincin denetiminde, kaleminin sürüklediği sınırsızlıklarda, özgün baskı tekniğinin olanaklarıyla örnekliyor. Zorluklarla dolu yeniden yaratma sürecinde, özgün baskı tekniğinin; görsel genişlik, sayısız deneme, kaygı, sabır, özveri ve hepsinden önemlisi, derin bir tutku gerektirdiğinin bilinciyle yaptıklarını yaşadıklarından süzerek, resim gerçeği içinde var etmenin coşkusunu izleyici ile paylaşmaktadır. (0 312 222 19 06) dan daha fazla bir şey olup icat edilmemiştir, gelişmiştir’’ diyor ve kökeni Uzakdoğu’ya dayanan gölge oyunlarının, Çin gölge oyunlarının, Java kuklalarının, adını abartılı komik hareketleriyle sinemadaki palyaçoların en dikkate değer atalarından biri olan, başkahramanı Karagöz’den alan Türk gölge oyununun, doğrudan teknik bağlantıları olmamasına karşın, sinemayla benzerliklerinin çok açık olduğunu anlatıyor. 19. yüz Küresel ısınmaya karşı müzik Kültür Servisi Dünyanın en ünlü 100’ü aşkın müzisyeni ve pop müzik topluluğu, iklim değişikliğinin oluşturduğu tehdide dikkat çekmek amacıyla bu yaz 7 Temmuz’da dünya çapında konserler vermeyi planlıyor. Bon Jovi, Red Hot Chili Peppers, Keane, Duran Duran, Snoop Dogg, Lenny Kravitz, Black Eyed Peas, Kelly Clarkson, Sheryl Crow, Faith Hill, Tim McGraw ve Foo Fighters, “Live Earth”e katılacaklarını açıklayan topluluk ve sanatçılardan yalnızca birkaçı. Dünya genelinde sekiz dev konser verileceği haberini, küresel ısınmanın ele alındığı ve iki dalda Oscar adayı “An Inconvenient Truth Uygunsuz Gerçek” filminin yapımcısı, eski ABD Başkan adaylarından Al Gore ilan etti. Gore’a, düzenlediği basın toplantısı sırasında oyuncu Cameron Diaz ve bu konserlere katılacak olan rap yıldızı Pharrel Williams eşlik etti. Al Gore konuşmasında, durumun ne kadar acil olduğu mesajını dünyaya yaymaları gerektiğini, küresel ısınmanın ancak sürdürüle DIAZ VE WILLIAMS... bilir küresel bir hareket sonucu durdurulabileceğini belirtti. Bu konserlerin verileceği kentler arasında Johannesburg, Londra, Şanghay ve Sidney belli oldu. Konserlerin ABD, Brezilya ve Japonya’da hangi kentlerde yapılacağı kesinlik kazanmadı. Bir konserin de Antarktika’da verilmesi planlanıyor. Her bir konserin dört ila sekiz saat süreceği, büyük isimlerin yanında genç yeteneklere de yer verileceği bildirildi. “Live Earth”ün düzenleyicileri, benzeri konserlere örnek oluşturmayı amaçladıklarını belirttiler. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle