24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 ARALIK 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Belçikalılar yeni yıla hükümetle giriyor ama... elçika “iç sorunları” nedeniyle çok ender olarak dış dünyaya haber olur. Sübyancı Dutroux davası ve ırkçı Vlaams Belang’ın zaferi son yıllarda benim anımsadıklarım. 2007 yılında ise Belçika “hükümet kuramama” ve “bölünme senaryoları” ile dış dünyanın diline düştü. İsterseniz 2007 yılına kısaca bir göz atalım. 2007 yılının 10 Haziran’a kadarki ilk yarısı seçime hazırlanmakla, kalan kısmı ise hükümet kurmakla geçti. 2007 yılına “siyaset” damgasını vurdu. Seçim sonunda sosyalistlerin kaybettiği Belçika’nın sağa kayması; gıda ve enerji fiyatlarındaki artış, yoksulların sayısı artmamakla birlikte yoksullarla varsıllar arasındaki uçurumun artması ve yoksulluğun insan sağlığını olumsuz etkilemesi; Fransızca yayın yapan Belçika devlet televizyonu RTBF’in “Bye bye Belgium” adlı Belçika’nın bölündüğünü kurgu haber şeklinde verdiği B programın yayımlanması ve Belçikalıların bunu ciddiye alması; Belçika’nın ebay’da satışa çıkarılması; hükümet kurulamama rekoru kırılması ve hükümetin kuruluş tarihi konusunda bahis oynanmaya başlanması; Belçika’nın bütünlüğünün tehlikede olduğunu düşünen on binlerce insanın Brüksel’de “birlik” yürüyüşü yapması; yabancı olduklarını düşündüğü iki kişiyi öldüren ve bir Türk’ü yaralayan Hans Van Temse’nin bu suçları ırkçı gerekçelerle işlediğinin Belçika adli tarihinde ilk kez mahkemece ağırlaştırıcı bir unsur olarak kabul edilip ömür boyu hapis cezasına çarptırılması; PKK saldırılarına tepki gösteren Türk gençlerinin izinsiz gösteri yaparken Brüksel’de polisle köşe kapmaca oynaması ve Anvers ve Gent’te de izinsiz yürüyüş yapmaları; Anver ve Gent belediyelerinin gişelerde çalışan personeline türbanı yasaklaması; restoran ve kafelerde sigara içilmesinin yasaklanması; Anvers Belediye Başkanı’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Anvers polisinin Nazilerle işbirliği yapması nedeniyle Yahudilerden özür ERDİNÇ UTKU dilemesi; Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü 21 Mart’ta teni nedeniyle bazı Belçikalıların nikâhlarını kıydırmak istemedikleri SintNiklaas’ın siyahi Belediye Başkanı Wouter Van Bellingen’in 623 çifte nikâh kıyması; camilerin resmen tanınması vb. iz bıraktı. 10 Haziran’da yapılan federal seçimlerden ancak 192 gün sonra “geçici hükümet” konusunda anlaşabildi Belçikalılar. 23 Mart’a kadar önceki başbakan Guy Verhoftstad başkanlığında devam edecek olan Frankofon ve Flaman Liberal (MR ve Open VLD) ve BRÜKSEL Hıristiyan Demokrat (CD&V ve CDH) partilerine Frankofon Sosyalist Partisi PS’in destek çıkmasıyla kurulan geçici hükümet 24 Mart’ta yerini asıl hükümete bırakacak. Siyasi gözlemciler çok büyük süprizler olmazsa geçici hükümetin Yves Leterme başkanlığında küçük değişikliklerle asıl hükümet olarak devam edeceğini ileri sürüyorlar. 10 maddelik, enerji fiyatlarının artması, alım gücünün azalması gibi acil sorunları çözmeye dönük sosyoekonomik bir programla geçiş işlevi görecek hükümetin kurulması kriz havasını yumuşattı. Hükümet kurulamaması Belçika’ya en azından 2.5 milyar Avro’ya mal oldu. Enflasyonun 2008’de yüzde 3’ün üzerine çıkması bekleniyor. Belçikalının geleceğe bakışı da olumsuz etkilendi haliyle. TNS Dimarso’nun 1013 kişiyle telefonla görüşerek yaptığı kamuoyu yoklamasına göre Belçikalıların üçte biri 2008 yılının 2007’den daha kötü olacağını düşünüyor. Bir önceki yıl yapılan kamuoyu yoklamasında Belçikalıların dörtte biri yeni yıla karamsar bakıyordu. Belçika ekonomisi konusunda da Belçikalılar karamsar. Kamuoyu yoklamasına katılanların yarıdan fazlası 2008 yılında daha çok ekonomik zorluklar ve sosyal huzursuzluk yaşanacağını düşünüyor. Noel mesajında Kral Albert’ın da vurguladığı gibi “Geçen günlerde tartışmasız sert bir dönem geçirdik. Ancak ne mutlu ki yaratıcılık, sağlıklı düşünme ve uzlaşmaya yatkın Belçika karakteri sonunda devreye girdi ve kriz çözüldü” ve hükümet kuruldu. Kamuoyu yoklaması sonuçlarını iyimser yorumlamak da mümkün: Belçikalıların “sadece” üçte biri 2008 yılının 2007’den daha kötü olacağını düşünüyor. Benim de aralarında bulunduğum üçte ikisi iyimser! erdincutku@binfikir.be Barışın bedeli İlişkilerimiz iyi yolda (!), ne gözlerinin içine baka baka halk yani siz beğenmiyor deyimi ile “giydirmesine” musunuz?” Atina’ya yaptığı karşılık bizimkinin yaptığı ziyaret sırasında Dışişleri “börtü böcek” muhabbeti, hem Bakanı Ali Babacan’a Türk hem de komşu sorduğum soruya bu soru ile gazetecilerin gülüşmelerine yol karşılık almıştım. Tamam, biz açtı.Yanıma gelen Yunanlı de “savaşı barışa tercih eden” meslektaşım, “Sizin bakana bir soru sormamıştık ama karşı birileri TürkYunanKıbrıscevabı tuhaf bulup Ege konularını çok iyi şekilde yadırgamıştık. TürkYunan anlatmalı” diye şaka yollu ilişkileri 1999 Gölcük takıldı. Sustum tabii, aslında bu depreminden bu yana iyi yolda. noktada susmaktan başka bir Bu durumdan herkes memnun, seçeneğim yoktu. Babacan ile özellikle halklar bu büyünün yaptığımız sohbet toplantısında bozulmasından yana değil. bu çerçevede hareket ederek Dönemin dışişleri bakanları Yunanistan’ın bir taraftan rahmetli İsmail Cem’le dostluk yolunda adımlar mevkidaşı Yorgo atarken, diğer taraftan Türkiye Papandreu’nun attığı güzel konularında Kıbrıs Rum adımların izinden yürüyen yönetimi ile birlikte düşmanlık sonraki Türk ve içeren politikalar Yunan bakanlar, izlediğine dikkat ATİNA temeli sağlam olan çekerek ne gibi binanın üstünü karşı politikalar çıkmaya çalışıyorlar. izlediğimizi Biz basın mensupları öğrenmek istedim. ilişkileri konu alan Yunanistan’da her MURAT haber ya da türlü çalışmayı İLEM yorumlarda rahatça yürüten vuracağımız her tuş terör örgütü için artık on dakika PKK’ye karşı bu ülkenin ne gibi düşünmeliyiz. Tiraj kaygısı ile önlemler alacağı konusunu da kullanılacak ifadelerin barışı gündeme getirdim. Benim zehirleyeceğinin bilincinde sorularıma Babacan’ın “Ne olarak bunu yapmalıyız. yani barış istemiyor Düşmanlık içermeyen, halkların musunuz?” şeklinde karşılık yakınlıklarını engellemeyecek vermesini işte bu yüzden şekilde mesleğimizi yadırgadım. Yadırgadım çünkü sürdürmeliyiz. Ancak bunu benim Babacan’ın verdiği yaparken bazı gerçekleri de cevaptan anladığım görmezden gelmemeliyiz. “Komşumuz Yunanistan bize Aslında Dışişleri Bakanı karşı ne yaparsa yapsın, ne Babacan’a sorduğum sorunun gibi politikalar izlerse izlesin, altında bu ince nokta yatıyordu. barış için susulur, Maalesef bakan bu gerçeği anlamazdan, görmezden anlayamadı. Yunanistan gelinir” şeklinde oldu. AKP’nin Dışişleri Bakanı ile yaptığı izlediği yanlış politikalar basın toplantısında sorulan yüzünden Yunanistan’la barışın sorulara verdiği cevaplar da bedeli “Türkiye’nin borcu” nedenini gösteriyor. Dora olmaya başladı. murilem@otenet.gr Bakoyannis’in Babacan’ın “ ANNESİNİN YANINDA Soyu tükenmekte olan canlılar arasında gösterilen Grevy’s zebra türünden bir yavru zebra ABD’nin Florida eyaletindeki Busch Gardens hayvanat bahçesinde perşembe günü dünyaya geldi. Daha bir günlükken fotoğrafı çekilen yavru zebra, annesinin yardımıyla dünyaya alışmaya çalışıyor. (AP) Ne kadar kamu serveti varsa sat!.. 007 eski İsveç’in cenazesinin kaldırıldığı 2 yıl olarak tarihe geçecek. Sağ partiler koalisyonu sosyal refah devletini hallaç pamuğu gibi attı. İsveç adam başına düşen 35 bin dolarlık milli geliriyle dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğundan sarsıntının sonuçları henüz topluma tam anlamıyla yansımadı. Değişim topluma henüz tam yansımadı ama seçmen uzun vadede başına ne geleceğini anladı. Geçen yıl sağcı hükümetin işbaşına gelmesinden bu yana yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında koalisyon partileri füze hızıyla aşağılara inmekte. Buna karşılık, yapılanlar karşısında sesi bile çıkmayan muhalefet partilerinin desteği de artmakta. Bir hafta önceki yoklamaya göre sosyal demokratlar yüzde 47’ye tırmanmış bulunuyor. Sosyal demokratlar ile çevreci ve solcu partinin toplam oyları da yüzde 57. Hükümet ortağı dört sağcı partinin toplam desteği ise yüzde 39. 2007 sağcı partiler için kâbus yılı oldu. Bir dört yıl daha iktidarda kalmayı gerçekten isterler mi bilinmez. Düzeni altüst ettikten sonra kaybetseler ne olur?.. Kaybedecekleri alt tarafı bir seçim ve çıkarlarına göre politikalar yürütmek için kullandıkları iktidar... İktidar dönemlerinde amaçlarına ulaşırlarsa tekrar aynı hamallığı çekmelerine ne gerek var? İsveç ile Türkiye’deki hükümetlerin politikaları büyük ölçüde benzeşiyor. Ne de olsa küresel yol haritasının kurmayları aynı. Özeti şu: Ne kadar kamu serveti varsa sat. Sermaye sahiplerine girişimciliği teşvik adı altında her türlü kolaylığı sağla. Emekliye vur. İşsize vur. Dar gelirlileri iyice sıkıştır. İsveç’in özelleştirmeden sorumlu bakanıyla Kemal Unakıtan sanki akşamları STOCKHOLM aynı kursa gidip gündüzleri aynı politikaları yürütüyor. Tek farkları, farklı kültürden OSMAN İKİZ gelmelerinden dolayı üslup farkı. Kemal Unakıtan, İsveçli bakanın kabadayısı. Mahallenin dayısı. Haraç mezat milletin malını satarken sanki kendi malıymış gibi konuşuyor. İsveçli bakan ise bildiğiniz “Devlet tüccarlık mı yapacak?” savıyla yumuşak bir üslup tutturmaya çalışıyor. Kemal Unakıtan ile İsveçli Mats Odell’in önemli bir ortak yanları da her ikisinin de ruhani ideolojilere bağlı olmaları. Biri camiden, diğeri kiliseden geliyor. Hıristiyan Demokrat Parti’nin hükümetteki bu bakanı en çok da Absolut Votka’ya takmış durumda. “Devlet içki mi üretecek” diyor, kurnaz kurnaz gülerek TV kameralarının karşısında. Oysa seçmen, dünyanın en popüler içkilerinden biri olan Absolut Votka sayesinde, devletin çocuk yuvalarına, hastanelere kaynak yarattığını biliyor. Biliyor ama gene bu partilere oy verdi. Şimdi pişman. Pişmanlık para etmiyor. Hele işsizler… Sosyal demokratlar iş yaratamıyor diye sağcı partilere umut bağladılar. Sağcılar gelir gelmez ilk tokadı onlara attı.İşsizlik sigortasını yüzde 20 kıstı. Mats Odell’in elden çıkaracağı kamu kurumlarının bütçeye sağladığı kaynak boşluğunu karşılamak için ilk elde işsizlere vuruldu. Hükümetler istihdam yaratacak politikalar üretirler değil mi? İsveç hükümetinin öyle bir derdi yok. Çalışma Bakanı işaret parmağını kaldırıp “Herkes çalışacak’’ diye işsizleri tehdit ediyor. Hastalık sigortasıyla ilgili hazırlanan yeni yasa taslağı evlere şenlik. Uzun süre raporlu olanlar mesleğini yerine getiremeyecek durumdaysa başka bir iş edinmek zorunda. İş yoksa sosyal haklar da askıya. Yeni durum en çok da yabancıları zor durumda bırakacak. 2008 şu berbat 2007’yi bile aratacak... Y eni umutlar ırgızistan için yeni bir yıl Rusya ile yakınlaşmaya özen büyük umutlar içeriyor. gösteren Cumhurbaşkanı Uluslararası çeşitli kuruluşlara Kurmanbek Bakiyev, göre Kırgızistan’ın karnesi hiç bakanlar kurulu kurulmadan de iyi değil. Kırgızistan 2007 Başbakanlığa Rus asıllı İgor yılında birçok alanda dünya Çidinov’u atadı. Bakiyev, bir sıralamasında daha aşağıya taraftan Rus yatırımcıları düşmüş durumda. Yapılan ülkeye çekmeye çalışırken erken genel seçim şoku hâlâ diğer taraftan da her geçen gün atlatılmış değil. Muhalefet daha da güçlenen Rusya’ya seçimlerin demokratik siyasi olarak da yakın olmaya olmadığını iddia edip çalışıyor. Bütün olumsuzluklara mahkemelere başvursa da bir rağmen 2008 yılı Kırgızistan sonuç alamadı. için büyük umutlar vaat Uluslararası ediyor. Kazak ve Rus BİŞKEK gözlemciler bile yatırımcılarının yanı sıra bu konuda ikiye Türk, Afgan, Kore, Hint, bölünmüş İran ve az da olsa durumda. Avrupalı yatırımcının Üretim fizibilite çalışmaları OSMAN ekonomisinde yapıyor olması iyiye KARAKAŞ özellikle tarım işaret. alanındaki Yeni yıl Kırgızistan’da gerileme, işsizliğin artması ve coşkuyla kutlanıyor. Sayısı 3 ücretlerin enflasyon karşısında bini aşan müzikli eğlence erimesi, alım gücünü her geçen yerleri bir hafta öncesinden gün daha da düşürüyor. Buna dolmuş durumda. 31 Aralık paralel olarak da hırsızlık ve gecesi eğlencenin ve alkolün soygunlarda artış gözleniyor. sınırları ülke genelinde Tabii ki bu olumsuz aşılacak. Şehrin her köşesinin gelişmelerden Türkler de payını günün anlamına binaen alıyor. Geçen günlerde bir Türk ışıklandırılıp süslenmesi, çam işadamının öldürülmesi, birçok yeşilinin üzerindeki birkaç kişinin soyulması bunlara birer santimlik kar, dondurucu örnek. Yabancı yatırımların soğuğa rağmen farklı bir çekilmesi, turizmin güzellik yaratıyor. Yeni yılın canlandırılması, bunlara paralel tüm dünyada barış, huzur, olarak da istihdamın arttırılması sağlık ve iyi bir yaşam yeni hükümetin öncelikleri. getirmesi dileğiyle… K Bir Kurban, Noel, Hanuka triosu ılbaşı ve kar; cin ve tonik gibi her zaman birbirine yakışan bir ikili olagelmiştir. Küresel ısınma canavarının onları giderek artan ayırma çabaları bir yana, bu ikilinin verdiği zevki hiç tatmadan ölen insanoğulları da vardır şu garip dünyada. Coğrafi enlemler acımasızca bölmüştür yerküreyi hiç sormadan bize, “Karlı mı olacak, karsız mı olacak?” diye... Olivia Newton John bile, Noel şarkıları albümünü, Avustralya’da geçen çocukluğunda özlemini çektiği karlı Noellerin anısına çıkardığını itiraf ediyor. Miami’deki güneşli aralık günlerinden birinde, Coral Gables’daki Biltmore Hotel’in havuzunda sohbet ettiğim işadamı Brandon, tıpkı bir moda akımından söz eder gibi, “Bugünlerde herkes Afrikalı çocuklar için bir şeyler yapıyor...” diyor, “Ben de Noel’in birinde Namibya’ya gidip” (Onca Afrika ülkesi arasında bunu seçmesinde Angelina Jolie’nin etkisini inkâr etmiyor!), sonra devam ediyor; “Afrikalı piçkurularının üzerine kar yağdıracağım!” İnanın bunu ırkçı bir tavırla değil, yalnızca çocukların şirinliğini vurgulamak ister gibi söylüyor. Görüyorsunuz ki beden dilinin eşlik etmediği söylemler ne kadar değişik anlamlar kazanabiliyor. Ben de burada Brandon’ın masumiyetine kefil olmak Y durumundayım. “Bütün iyilikler aslında bencil bir amaca hizmet eder” diye devam ediyor Brandon, “Kişinin kendisini Tanrı gibi hissetmesine... Böyle bir his olmasaydı, belki de iyilik diye bir şey de olmazdı. Yani keyif ve para benim değil mi? Herkes Afrika’ya yiyecek ve giyecek yağdırırken ben de lapa lapa kar yağdıracağım...” Brandon’ın Afrikalı çocuklara birazcık kar kampanyası! UNICEF’in ne kadar ilgisini çeker bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa o da her şeyin bir hayal MIAMI ile başladığı; yani gözümde kar makinesinin yağdırdığı ŞANSIN karın altında TÜZÜN şaşkınlık ve mutlulukla oradan oraya koşturan Afrikalı çocukları canlandırabiliyorum ben. Brandon’ın hayalini bir tarafa bırakırsak, Amerika’nın kuzey eyaletlerindeki Noel coşkusu Florida’da o kadar yoğun hissedilmiyor. Bunda iklimin yanı sıra eyaletteki Yahudi nüfusunun fazla olması da etkili oluyor. Aralık ayının her daim kendini hissettiren Hıristiyanların tekelinde olduğu duygusu burada giderek belirsizleşiyor. Yıllardır süregelen “Mutlu Noeller” yerine “Mutlu tatiller” denilmesi her yerde artık iyice benimsenmiş gözüküyor. Çünkü Musevilerin de aralık ayında kutladıkları Hanuka Bayramı var; Miami’de neredeyse her Noel ağacına karşılık görkemli bir Hanuka şamdanı dikiliyor; otel lobilerinde ışıl ışıl bir çam ağacı ve onu kuyruklu piyanonun üzerinden kabala bilgeliğiyle, hafiften ayıplayarak süzen dokuzlu bir şamdan duruyor. Uzun bir aradan sonra Kurban Bayramı’nın da aralık ayına denk gelmesiyle, üç büyük dinin kutsal bayramı aynı ayda toplanmış ve böylece bir KurbanNoelHanuka triosu oluşmuş bulunuyor. Sanki dinler liginde üç büyükler yarışıyor; dini bayramlar cephesinde bir derbi coşkusu hüküm sürüyor! Müslüman, Hıristiyan ve Musevi çocuklar aynı anda hediye alabilecekler ve birbirlerini kıskanmayacaklar. Bu güzelliği 2008’de de yaşayacağız inşallah! Bunun anısına, kafamda bir karikatür çizdim bile: Bir Noel çamı, üzerinde onu aydınlatan bir Hanuka şamdanı ve ağacın altında, çam yapraklarını çaktırmadan “Yenir mi acaba” diye yoklayan şipşirin bir koyun... Karikatürlerinizi bekliyoruz arkadaşlar: Bir koyun, bir Hanuka şamdanı ve bir Noel ağacını aynı çizgide buluşturabilir misiniz? sansin@istanbul.edu.tr CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle