25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S S S B B B B B B 10 8 10 8 13 10 13 9 9 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B 11 B 9 Y 9 Y 9 S 5 S 3 PB 1 S 1 A 22 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A 20 A 16 S 11 B 8 A 6 B 7 PB 0 S 1 B 1 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun kuzey kesimleri parçalı çok bulutlu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin ve Ardahan çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar genellikle yağmur, Artvin ve Ardahan çevrelerinde kar şeklinde olacak. Yurdun iç ve doğu kesimleri ile Marmara’da sis, iç ve doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B 2 B 4 B 2 PB 8 PB 4 PB 4 PB 4 B 1 B 1 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B B B B B Y B B 1 0 14 1 5 11 15 15 6 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 2 B 6 K 2 K 8 Y 6 K 6 B 5 PB 17 B 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada mayarak bir aydır beklettiği, haberlere konu oluyor. Bu savsaklamaya neden aranıyor, bulunamıyor. Oysa neden basit, çook basit. Üniversiteyi türban sorununa indirgeyen bir kafa, yeni rektörlerde ilim, bilim, çağdaşlık, aydınlık çağının gereklerini neden arasın? Çankaya’daki AKP’li, atayacağı rektörlerden hangisinin AKP’nin dinsel eğilimlerine değer verdiğini araştırıyor olmalı. Bir aydır bu açıdan adaylar üzerinde “arkadaşlarına” yaptırdığı araştırmalarda AKP kafasına uygun, üniversiteleri medreseye çevirecek kafa yapısında adaylar henüz bulamadığı için… bir aydır 5 üniversiteye yeni rektör atayamıyor! Çankaya’dakinden, laik Cumhuriyeti dinci devlete dönüştürmeye çabalayan siyaset anlayışının uzantısı olmaktan başka ne beklenirdi ki?.. ??? Çok şey beklenirdi, daha ilk günden beklentileri boşa çıkarmadı. Rivayete dayanan, hatta ihbar mektuplarını gerçek sayan bir anlayışla YÖK’e yüklendi. Giden YÖK yönetimini karalamak için aradı taradı, herhangi bir şey bulamadı. Şimdi görevleri sona eren, laik Cumhuriyete ve Atatürk düşüncesine bağlı olan rektörler yerine, üniversitelere ılımlı İslam felsefesini savunan AKP’li kafalar arıyor. Bu arama süreci bir ay da olabilir, altı ay da. İş, gönderilen rektörler listesini yeni bir kılıf bularak geri gönderebilmekte. Sonrası kolay; Çankaya’daki AKP’li 11’incinin özel araştırma yapan “arkadaşları” eninde sonunda yeni YÖK Başkanı’na benzer, tornadan çıkmış, yasa masa tanımadan üniversitelerde türbana geçit veren, ramazanlarda kantinleri kapatan, cuma günleri namaz saatinde derslere ara verilmesine olanak sağlayacak profesör veya profesörler aramaya başlamışlardır bile. Seçilmesine olanak sağlayan MHP ile AKP’nin Cumhurbaşkanı, Çankaya’daki 11’inci; bugüne dek hiçbir TC cumhurbaşkanının yapmadığını yaparak, İstanbul’da Süleymaniye’de kıldığı bayram namazının ardından caminin avlusundaki türbeleri de ziyaret ederek bir ilke imza atıp dinci AKP dönemine yatkın reformist doğasını sergilemedi mi? ??? “Böyle gelmiş böyle gider”e Atatürk önderliğinde isyan eden bu ulusun kimi bireyleri çağdaşlıktan karanlığa yol alanları alkışlıyor, çocuklarını kucaklarına vererek öpmelerini onur sayıyor. Trafikte bile cezalar sistemini altı ayda bir değiştiriyor ve fakat trafik kazaları bana mısın demiyor. Üstelik örneğin Ankara gibi bir kentte kazaları yapanların yüzde 99’u “okumuşların” marifeti. Adama araba kullanırken telefon kullanmayacaksın, diyor yasaklar; bir elde telefon, bir elde direksiyon, umurunda değil dünya. Hemen her gün tanık oluyorum. Büroya giderken veya dönerken kent merkezine ulaşan Konya yolunda özel arabalar ya ağacın üstünde, ya takla atmış, öyle yatıyor. Hele TIR’lar, kamyonlar, şehirlerarası otobüsler…100120 km. hızla, her aracı sollayarak yolun sol şeridinde ne trafik kuralı ne de insanlık tanıyor. Yazılı olan olmayan kuralları umursamayarak koşturuyorlar. Özel araçlar bir başka âlem. Sol şerit başka ülkelerde trafiğin müsaade ettiği hızla gidenlere mi ayrılmış; ama bizde hayır. Yavaş gidenler sol şeritte, otomobil yarışına çıkmış gibi hız yapanlar en sağda! Sağ şeritten birden ortaya, oradan sola, hemen sonra soldan ortaya ve sağ şeride 120 km. hızla geçen asfalt tarzanları, ancak Türkiye’de rastlanan türden kent mahlukları! Trafik mi, trafik polisi mi? Kural dışı olayların cirit attığı yollarda ara da bul! Devletin önde giden kurumlarının başına getirilen kişi, yasaları, yasakları tanımadığını, tanınmamasını ilan ederse... böyle anlayışta olanı devletin tepesindeki onaylar, göreve getirirse... ...balık baştan kokar deyişi elbette güncelleşecek, elbette! Doç. Filiz, Vahabi anlayışının dini temele dayanan siyasete de yansıdığını söyledi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Türkiye Araplaşıyor FIRAT KOZOK ANKARA Mahalle baskısı kavramı yerine ortaya attığı “mikrofaşizm” nitelemesiyle gündem yaratan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şahin Filiz, Arap mikromilliyetçiliğinin ideolojisi olan Vahabiliğin ulus devleti parçalamayı amaçladığını belirterek Türkiye’yi bekleyen asıl tehlikenin dindarlaşma değil, “Araplaşma” olduğunu vurguladı. Vahabi anlayışının dini temele dayanan siyasete de temel oluşturduğunu anlatan Filiz, sanata ve felsefeye karşı düşmanlığa varan karşı duruşun da Vahabiliğin dünyayı siyahbeyaz gören anlayışının sonucu ol duğunu dile getirdi. Cumhuriyet’e yaptığı mikro faşizm tanımıyla kamuoyunun dikkatini çeken Doç. Dr. Şahin Filiz ile, Vahabilik ve Türkiye’deki yansımalarını konuştuk... Vahabiliğin kökenleri hakkında bilgi verir misiniz? Vahabilik bireysel planda inançlı inançsız ayrımı yapan, bu ayrımı keskinleştiren 19. yüzyıldada Osmanlılara karşı çıkan, tamamen mikromilliyetçi bir Bedevi harekettir. Mısır’daki Müslüman Kardeşler hareketiyle ortaya çıkan hareket de, bu ayrımı toplamsal düzeyde yapmaktadır. Bu hareketin Türkiye’deki yansımaları neler? Bu iki anlayışın birleşmesiy le oluşan kombinasyon Türkiye’de siyasetin alternatif bir din haline gelmesini sağlamıştır. Kabileci ve Araplaşmış dindarlık tarzı Dinci kuruluşlar, partiler, cemaatler, bu kombinezonun en iyi örnekleridir. Vahabilik, Türkiye’de kabileci ve Araplaşmış bir dindarlık tarzını perçinlemiştir. Vicdan ve ahlak zenginliği olan dini biçimselleştirmiştir ve şekil, simge paganizmine boğmuştur. İslam medeniyetinin ahlak, sanat ve estetiğini öldürmüştür. Atatürk ilke ve devrimleri ile Türk ulusunun laiklik ve demokrasi anlayışı sayesinde, Vahabilik Ortadoğu ve Kafkaslar’da yaptığını Türkiye’de he nüz gerçekleştirememiştir. Bu yansımalardan örnekler verebilir misiniz? Örneğin bölücü teröre karşı çok büyük bir mücadele var. Ancak askere gönderme törenlerinde geçmişte yaşanan heyecan gittikçe sönmekte, buna karşın hacca gidenler için daha coşkulu, kalabalık uğurlamalar yapılmaktadır. Şekillere tapan bir toplumsal yapının ortaya çıkmasında bu iyi bir örnektir. Bizim şehit verdiğimiz günlerde bile şekilci dincilik daha fazla öne çıkmakta, bu yönde gösteriler, yürüyüşler yapılmaktadır. Ramazan ayında her yerin kapalı olması bir başka örnektir. Hz. Muhammed döneminde bile rastlanmayan bir uygulama, büyükşehirlerde bile hızla yaygınlaşmaktadır. Hedef ulus devlet Bu anlayışın Türkiye’de temel hedefi nedir? Kesinlikle ulus devlettir... Vahabilik, Arap mikromilliyetçiliğinin ideolojisi olduğu için ulusal yapıyı, cemaat ve tarikatlara bölerek atomize etmektedir. Çünkü mikromilliyetçilikler ulus devletin en büyük düşmanıdır. Her cemaat ve grubun, tarikatın kendilerine göre bir türban, sarık, cüppe, cilbat gibi biçime yönelik simgeler taşıması da Vahabiliğin mikro düzeyde ne kadar böldüğünü, parçaladığını gösteriyor. Şekilci uygulamalar Vahabilik Türkiye’de din adına kabileci Arap kültürünün hegemonyasını kurmaya çalışmaktadır. Mevlana, Hacı Bektaş, Pir Sultan gibi Türk büyüklerinin, Türk ulusal kimliğini besleyen, ulusal din yorumu, Vahabiliğin en büyük hedefidir. Bugün için Türkiye’de bir dindarlaşma değil, Araplaşma sürecinin yaşandığını, kabileye dönüşme sürecinin hızlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye’nin karşısındaki en büyük tehdit de budur. İnananlar, Türkiyeli Müslümanlar, türbanlı hanımlar gibi ayırıcı kavramlar, vahabi dinciliğin Türkiye’deki izdüşümleridir. Çarşaf ve türban söylemi de Vahabiliğin dine biçtiği şekilci uygulamalardır. Tekel’de direnişe müdahale Kartal’da bulunan Cevizli Tekel Sigara Fabrikası’nın özelleştirilmesini protesto etmek için kendilerini ana fabrika binasına kilitleyen işçiler, polis tarafından dün dışarı çıkartıldı. İşçiler, hiçbir baskının kendilerini yıldırmayacağını belirterek, özelleştirmeler durana kadar eylemlerine devam edecekelerini söyledi.Türkİş’e bağlı Türkiye Tütün Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası (Tekgıdaİş) üyesi yaklaşık 200 kişilik grup, dün sabah, kendilerini kitledikleri fabrikadan Çevik Kuvvet ekipleri tarafından çıkartıldı. Bu sırada fabrika önünde bekleyen Tekel işçileri, siyasi parti ve çeşitli sivil toplum örgütü üyeleri “Tekel işçisi yalnız değildir” sloganları atarak dışarı çıkartılan işçilere destek verdi. Tek Gıdaİş Sendikası 2 no’lu Şube Başkanı Yunus Durdu yaptığı açıklamada, AKP hükümetinin, Kartal Cevizli Tekel Sigara Fabrikası’nın özelleştirilmesi yönündeki kararı aldığından beri direniş gösterdiklerini belirterek, “Hükümetin verdiği özelleştirme kararını sonuna kadar protesto edeceğiz.” dedi. dan kopan insanlar, ölümü göze alıp, gönüllü kölelik yolculuğuna çıkıyorlar. Fas, Güney Afrika, Zimbabwe, Mısır gezilerimi içeren Afrika’nın Uçlarında kitabını yazarken, Avrupa ve Amerika kıtasına yönelik köle ticaretini de incelemiştim. Afrika’dan kandırılan ya da yerel kabile çekişmelerinden yararlanılarak avlanan insanlar Batı’ya götürülüp köle pazarında satılıyordu. Birkaç satır başı: 1441’de Moritanya’da yakalanan 12 kişinin Portekiz’e götürülüp satılmasıyla köle ticareti başladı. Amerika’nın “keşfi” ticareti hızlandırdı. Yeni kıtaya 16. yy’da 130 bin, 17. yy’da 1 milyon 300 bin, 18. yy’da 6.5 milyon köle taşındı. Her 100 köleden 20’sinin yolda ölmesi normaldi. Gemilerde “köle ambarı” diye tanımlanan bölümde her köleye 1.5 metre yüksekliğinde, yarım metre genişliğinde yer düşüyordu... Karaya sağlıklı ulaştırılan köleler için pazarda kalite ölçümü yapılıyordu. Özel uzmanlar kölenin terinin tadına bakıp ne kadar sağlıklı olduğuna karar veriyordu. Fiyat da burada belirleniyordu. ??? Ege Denizi’nden gelen haberler en az yukarıda aktardıklarımız kadar vahşi! Seferihisar açıklarında 84 ölü... Bodrum’da 4 metrelik teknede 16 gönüllü köle... Tekne ters dönünce; 8 ölü... İzmir Bayraklı’da bir kamyon kasasında, can yelekli 33 gönüllü köle, Aliağa’ya varmadan yakalanış... Belki de hayata dönüş! Tabloya bakın: Acemi kaptanlar. Çürük tekneler. Kaçakçılıktan iyi anlayan, mafyavari örgütlenmeler. Gönüllü olarak köle fiyatına iş bulmaya hazır, bütün birikimini simsara vermiş insanlar. Neden? Çünkü küreselleşme, gelişmiş ülkelere “küre”nin tümünü, öteki ülkelere ise “selleşme” kısmını vaat ediyor... Ege Denizi’ni geçmeyi başarmış olanlar Yunanistan’da yeni bir maceraya hazırlanıyor. Çünkü ana hedef ABD, Almanya, Fransa gibi ülkeler... Yunanistan’ın yakalayıp ortada bıraktığı insan sayısı 22 bin. Bunlardan 4 bininin Türkiye üzerinden gittiği kesinleştiği için bize gönderildi... Kış aylarında ölümlü olaylarla birlikte “insan kaçakçılığı” haber oluyor. Yani yaşadığımız olaylar “mevsim normalleri”! ??? Yakalananların çoğu Iraklı. Bu ülkede 4 yıllık ABD demokrasisi sonucu 1 milyon insan öldü. 3 milyon kişi yerindenyurdundan edildi. İşte onların bir bölümü kurtuluşu Batı’ya ulaşmakta buluyor. Neden bu hale geldiler? Batı yüzünden... Kurtuluşu nerede arıyorlar? Batı’ya ulaşmakta! Küreselleşmenin bu vahşi yüzüne karşı çıkmadan, demokrat olunmaz, insan olunmaz... Aydın hiç olunmaz! ankcum?cumhuriyet.com.tr İSVİÇRE’DEKİ MAHKÛMİYET K.Irak’a ikinci operasyon Terör örgütüne ait bazı önemli hedefler havadan ve karadan vuruldu. Genelkurmay Başkanlığı operasyonların etkilerinin önümüzdeki günlerde görüleceğini bildirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, 16 Aralık’ta Kandil Dağı’ndaki PKK kamplarına yönelik gerçekleştirdiği sınır ötesi harekâtın ardından, dün de terör örgütüne ait önemli bazı hedefleri hava ve karadan yeniden vurdu. Genelkurmay, operasyonların her hal ve şartta süreceğini, etkilerinin önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacağını vurguladı. Genelkurmay, “Çeşitli kaynaklara dayanarak yapılan istihbarata göre yüzlerce teröristin etkisiz hale getirildiği de bir gerçektir” dedi. Genelkurmay, resmi internet sitesinde dün akşam duyurduğu açıklamada Irak’ın kuzey kesiminde, dün öğlen saatlerinde tespit edilen terör örgütene ait bazı önemli hedeflerin Türk Hava Kuvvetleri’ne mensup savaş uçakları tarafından saat 14.25 ile 15.00 arasında vurulduğunu, daha sonrada aynı hedeflerin saat 16.55 ile 17.10 saatleri arasında kara destek vasıtalarıyla ateş altına alındığını bildirdi. Genelkurmay’dan yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:“22 Aralık 2007 günü öğlen saatlerinde tespit ve teşhis edi Doğu Perinçek AİHM’ye gidiyor İstanbul Haber Servisi İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, İsviçre’de asılsız Ermeni soykırımı iddialarına karşılık yaptığı konuşmalar nedeniyle “Ermeni soykırımını inkâr” suçuyla mahkumiyetinin üst mahkemece onaylanmasına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracağını söyledi. İP Genel Başkanı Perinçek “Ermeni soykırımını inkâr’’ suçunu işlediği gerekçesiyle İsviçre Federal Mahkemesi’nce verilen karar hakkında dün partinin İstanbul İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı düzenledi. Perinçek, AİHM’e başvurarak, bu engizisyon kararını mahkum etmesini talep edeceğini belirterek, “Ermeni soykırımının uluslararası bir yalan olduğunu kanıtlayan 90 kilo Ermeni belgesini AİHM’in kürsüsüne de koyacağım” dedi. İsviçre’nin en üst yargı katı olan Federal Lozan Polis Mahkemesi’nin “Ermeni soykırımını inkâr” suçunu işlediği gerekçesiyle verdiği kararın “engizisyon hükmü” olduğunu ifade eden Perinçek, “Galile’yi “Dünya Dönüyor” dediği için mahkum eden Ortaçağ papazları, İsviçre yargısının başındadır. Bu karar Avrupa’da hortlatılan gözü kara ırkçılığın ve kışkırtılan azgın Türk düşmanlığının son örneğidir” diye konuştu. Mahkeme kürsüsüne 90 kilo belge koyduklarını belirten Perinçek sözlerini şöyle sürdürdü: “Belgelerin yüzüne bile bakmadılar. Bu süreçte Türk hükümeti bizim yanımızda olmadı. Ermeni soykırımını kabul eden Orhan Pamuk’u davetlerle karşılayan büyükelçiler bizim aleyhimize demeçler verdi. Ermeni soykırımı yalanı Avrupa’daki yurttaşlarımıza uygulanan baskı ve aşağılamaları haklı çıkarmak amacıyla da kullanılıyor. Bu durum olağanüstüdür. Tepkimiz de olağanüstü olacak. Avrupa’daki beş milyon Türk’ü ayağa kaldıracağız.” ‘DÜNYANIN EN GÜÇLÜ KİTABI’ Der Spiegel’in kapağı Kuran oldu BERLİN (AA) Almanya’nın önde gelen siyasi dergilerinden Der Spiegel, Kuranıkerim’i kapak konusu yaptı ve “Kuran: Dünyanın en güçlü kitabı’’ başlığını kullandı.Dergi, “Savaş ve barış için sureler” alt başlığı altında da yaklaşık 20 sayfa ayırarak, İslamiyet ve Kuranıkerim hakkında bilgi verdi. “Dünya üzerinde hiçbir esere Kuranıkerim kadar saygı duyulmadığı, aynı zamanda hiçbir eserden bu kadar korkulmadığı ve hiçbir eserin bu kadar kötüye kullanılmadığı” görüşü dile getirilen yazıda, “Kuranıkerim’in bir yasa olarak görülmesi ya da İncil gibi modern şekilde yorumlanabileceği konusunda Müslümanlar arasında farklı görüşlerin olduğu” ifade edildi.“İslamiyet ile modernliğin ne ölçüde bağdaşabileceğini Avrupa kapıları önündeki Türkiye gösteriyor” ifadesine yer verilen yazıda, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun Papa 16. Benediktus ile el sıkışırken çekilen fotoğrafına da yer verildi. “Bardakoğlu’nun Türkiye’de din konusunda en üst yetkili ve reformcu bir din bilimci olduğu” belirtilen yazıda, “Bardakoğlu’nun, ‘İslam dünyası her yerden gelecek eleştirilere açık olmalı ve kendi içinde tarafsız düşünce ve mantığı geliştirmeli’ şeklinde konuştuğu” kaydedildi. 15’TEN FAZLA UÇAK KATILDI Haber Merkezi Hava operasyonuna Malatya Erhaç Hava Üssü ve Diyarbakır 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığı 8’inci Ana Jet Üssü’nden kalkan 15’i aşkın F16 ile F4 savaş uçağının katıldığı öğrenildi. Operasyonun terör örgütünün, Kandil’den sonra en büyük kampının bulunduğu Zap ile Dağlıca baskınında kaçırılan 8 askerin DTP’li milletvekilerinin de aralarında bulunduğu heyete teslim edildiği Cemço kesimlerindeki sığınaklarının hedef alındığı bildirildi. Operasyonda bunların dışında Metina, Hakurk ve Haftanin’deki PKK kamplarının da vurulduğu kaydedildi. Yapılan değerlendirmelerde, PKK’lilerin hazırlıksız yakalandıkları ve Zap kampındaki teröristlerin karşılık vermeye çalıştıkları 3 uçaksavar bataryasının da imha edildiği ifade edildi. Öte yandan K.Irak’ta peşmergelerin bağlı olduğu bakanlığın sözcüsü Cebbar Yaver, TSK’nin bombaladığı yerlerdeki yerleşim birimlerinin zarar görmediğini kaydetti. len PKK/KONGRAGEL terör örgütüne ait önemli bazı hedefler; Türk Hava Kuvvetleri’ne mensup savaş uçakları tarafından 14:2515:00 saatleri arasında vurulmuştur. Görevlerini başarıyla tamamlayan uçaklarımız emniyetli bir şekilde üslerine dönmüşlerdir. Ayrıca, aynı hedefler 16:5517:10 saatleri arasında da sınıra yakın bölgelerde konuşlu kara ateş destek vasıtalarımız tarafından etkili olarak ateş altına alınmıştır. ‘Esefle karşılandı’ 16 Aralık 2007 tarihinde Irak’ın kuzeyi ve Kandil Dağı bölgesinde gerçekleştirilen harekât, kamuoyunda çok olumlu ve başarılı bulunmasına rağmen; art niyetli bazı çevrelerde harekâtı ve sonuçlarını küçümseyen yorumlara rastlanmıştır. Milletçe teröre karşı verdiğimiz mücadeleyi olumsuz etkilemeye yönelik bu yaklaşım, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ibretle ve esefle karşılanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapmış olduğu operasyonların tespit edilen sonuçları, önümüzdeki hafta içinde görüntülü olarak Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılacaktır.Vurulan mağara ve sığınaklardaki terörist sayısı tam bilinmediğinden, tesirsiz hale getirilen teröristlerin sayısını kesin olarak tespit etmek de mümkün olamamaktadır.Ancak, çeşitli kaynaklara dayanarak yapılan istihbarata göre, yüzlerce teröristin etkisiz hale getirildiği de bir gerçektir. Operasyonların örgüt üzerinde ne kadar etkili olduğu, önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacaktır. Bu kapsamda, benzer operasyonlar yurtiçi ve sınır ötesinde, arazi ve iklime bağlı kalmaksızın her hal ve şartta devam edecektir. PKK terör örgütü, Irak’ın kuzeyinin artık güvenli bir bölge olmadığını yaşayarak öğrenecek ve Türkiye Cumhuriyeti devleti karşısında başarı şansının kalmadığını bir kez daha anlayacaktır.” CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle