26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 AKP anayasası, ulus egemenliğini belirli siyasal grupların, uluslararası güçlerin ve kuruluşların eline vermeyi öngörüyor Takıyye ve yargı bağımsızlığı KP’nin hazırlattığı anayasa taslağı, ulus egemenliğini belirli siyasal gruplarla uluslararası güç ve kuruluşların eline vermeyi öngörüyor. AKP anayasası, yargıda kadrolaşmaya, yargının özelleştirilmesine de açık kapı bırakıyor. Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) AKP’nin kimi akademisyenlere hazırlattığı anayasa taslağı ile ilgili raporunda, en temel sorunun, yeni anayasanın, buna bağlı olarak da yargı alanının ve yargı bağımsızlığının, çoğunluk esası gözetilerek bir kesim, bir parti tarafından değiştirilmek istenmesi olduğu kaydedildi. Yargı bağımsızlığının evrensel ilkeleri yerine bu kesimin istediği alanda, istediği kadar yargı tercih edildiğine değinilen YARSAV raporunda, şu saptamalar göze çarptı: “Taslak ile yargı, sadece ulus adına ‘yetki’ kullanan bir organ iken, yeni anayasa önerisinde ‘yetki ve görev’ kullanan bir organ haline getirilmekte (madde 8), böylece yargıya ‘görev’ verilmek suretiyle hukukun ana prensiplerine dayanmayan, devletin amaç ve varlığı sebebiyle bağdaşmayan ve sadece belli bir anda hasıl olan geçici bir çoğunluğun sağladığı kuvvete dayanarak güdümlü bir yargı yaratılmak istenmektedir. Yargıyı görevli olarak belirlemenin bir başka sonucu, yargı faaliyeti içindeki görevlerin, özel hukuk sözleşmeleri yoluyla gördürülebilmesinin yolunun, başka bir deyişle yargının özelleştirilmesinin yolunun açılmak istenmesidir. Nasıl çoğunluğa dayanılarak bireyin maddi ve manevi yaşam hakkı, temel hak ve özgürlükler ortadan kaldırılamazsa, yine çoğunluk hakkı kullanılarak demokratik temel ilkeler ve buna bağlı olarak bağımsız yargı gücü ortadan kaldırılamaz. Aksi hal A ? YARSAV , AKP’nin kimi akademisyenlere hazırlattığı anayasa taslağı ile ilgili raporunda, en temel sorunun, yeni anayasanın, buna bağlı olarak da yargı alanının ve yargı bağımsızlığının, çoğunluk esası gözetilerek bir kesim, bir parti tarafından değiştirilmek istenmesi olduğu kaydedildi. de toplumdaki denge ve denetim mekanizması bozulur ki, bu da toplumun değil, belirli bir egemen gücün işine yarar. Yargı organı yetkili ve görevli kılınırken, egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusun olmasına ilişkin ana kurala getirilen ‘Milletlerarası ve milletlerüstü kuruluşlara üyelikten kaynaklanan sınırlamalar saklıdır’ istisnası (madde 5), yargıyı da kapsamakta, böylece bağımsız yargı yetkisinin bu kuruluşlara devri, bu kuruluşlar tarafından kullanılmasının yolu açılmaktadır. Böylece, uluslararası ekonomik güçlere ve kuruluşlara entegre olmuş, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı zedelenmiş bir ülkenin, bu konudaki en önemli denetim aracı olan yargı da bu entegrasyona dahil edilmiş olmaktadır.” pılmak istenilen değişiklikler kadrolaşmanın ilk adımı olarak ortaya çıkmaktadır” denildi. YARSAV raporunda şu saptamalar göze çarptı: “Taslak ile Anayasa Mahkemesi’nin denetim yetkisi sınırlandırılmakta, yürürlüğün durdurulmasına ilişkin denetim yolu zorlaştırılmakta, kanun hükmünde kararnamelerin esasa ilişkin denetimi kaldırılmaktadır. Böylece, güçlü yürütmenin önemli araçlarından biri olan kanun hükmünde kararnameler denetimsiz hale getirilerek yasama organının gücü de zayıflatılmaktadır. Yargıç ve savcıların, özgür iradeleriyle dernek kurarak örgütlenmeleri önüne anayasal engel getirilmektedir. Memurlaştırılmış yargıç hedefi burada da kendisini göstermektedir. KADROLAŞMA KOLAYLIĞI Taslak ile başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, yüksek yargı organları olan Yargıtay ve Danıştay’ın üye kadrolarının seçim yöntemiyle oynanarak yargıda kadrolaşmanın kolaylaştırıldığına dikkat çekilen YARSAV raporunda, “Bu kadrolaşmada yasama organı ile birlikte yürütme organının gücü etkin hale getirilmektedir. Nitekim, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda bugünlerde ya PARTİLERİN MALİ DENETİMİ Siyasi partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesi’nden alınarak Sayıştay’a verilirken, Sayıştay’ın bağımsız olmasına karşın, TBMM adına yaptığı denetim göz ardı edilmekte, böylece siyasi partilerin denetimi TBMM çoğunluğuna bırakılmaktadır. Bu bağlamda, yeni anayasa önerisinin tek tek maddelerine girildiğinde, kimi konularda olumlu değişikliklerin yapıldığı gözlenmekle birlikte (örneğin, adalet müfettişlerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na HSYK bağlanması, HSYK’den Adalet Bakanı’nın çıkarılması, Kurul kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasının kaldırılması gibi), bunlar tek başına yeterli ve olumlu örnekler olarak alınamaz. Yargı organının ve yetkisinin bütünü içinde yapılan oynamalar, bu tür değişiklikleri de olumsuz hale getirecektir. Toplumu, zaten tam olarak kullanılmayan siyasal deneyimden ve denetim hakkından yoksun bırakma, diğer bir deyişle yok sayma isteği, bu sözde ‘sivil’ anayasa çalışmalarında da sürmektedir. O zaman da ne demokratik ne de sosyal bir anayasadan söz edilemez. Bunun adı hukuk devleti olamaz. Olsa olsa ‘otorite’ için, egemenliğin farklı istek ve amaçlarla (yarı başkanlık, başkanlık, federal yönetim gibi) kullanılabilmesi için hukukun paravan olarak kullanılması olabilir. Öte yandan, hukuk devleti, ‘hukukun üstünlüğü gücünü laiklikten’ aldığına göre, hukuksal yollar kullanılarak laiklik ilkesiyle oynanması kabul edilemeyeceği gibi, temel hak ve özgürlüklerle oynanması da kabul edilemez. Aksi halde hukuk devleti yıkılmış olur.” Raporun son bölümünde, toplum ve toplumun ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yapısı üzerinde yapılan oynamalar ve değişikliklerin, amacın gerçekleştirilmesi için, en önemli toplumsal denetim aracı olan yargı üzerinde de yapıldığı kaydedilerek “Toplum ve ekonomi üzerindeki söz ve karar sahipliği, ulus egemenliği yerine belirli siyasal grupların ve uluslararası güç ve kuruluşların eline geçirilmekte, yargı da bu yönde şekillendirilerek güdümlü hale getirilmek istenmektedir” düşüncesi vurgulandı. C H P ’ L İ H A K K I S Ü H A O K AY: Ulus devleti törpülemeye yönelik bir girişim HP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, AKP’nin anayasa önerisinin, ulus devletin temellerinin törpülenmesine dönük yeni bir girişim niteliğinde olduğunu belirterek “Çift etnik yapılı hukukun anayasaya monte edilmesi hayalini kuranlara moral veren düzenlemeler içermektedir. Toplumsal barışa değil, esnek anlayışıyla dış çevrelerin taleplerine zaman içinde cevap verecek yapıda bir tasarımdır” dedi. Hakkı Süha Okay, AKP’nin anayasa önerisinin “hazırlanmasında sipariş yönteminin benimsenmesi ve toplumsal kesimlerle uzlaşma aranmaması”, “mevcut anayasada değişiklik yapılması yerine yeni yazım yönteminin benimsenmesi açısından ortaya çıkaracağı meşruiyet sorunu”, “peşin kabulü içeren ‘sivil anayasa’ kavramı altında bir pazarlama zihniyetiyle topluma sunulması”, “seçim sonuçları ile gündeme gelmesi noktasında, çoğunluk diktatörlüğünü çağrıştıran söylemlerle desteklenmesi” ve içeriği açılarından Türkiye’yi tehlikeli bir zemine taşıdığını söyledi. Türkiye’nin bugünkü siyasi iktidar döneminde yeni bir terör dalgasıyla karşı karşıya kaldığını anımsatan Hakkı Süha Okay, “Siyasi iktidar bu yeni dalganın terörü kitleselleştirme ve çift hukuklu etnik anlayışı anayasaya monte etme amacını taşıdığını anlamak istemedi, anlamadı. Kimlik tartışmaları çerçevesinde hep ödün veren bir çizgi izledi. Terör, Türkiye’nin iç sorunu olmaktan, başka devletlerin de kendilerinde söz söyleme hakkı gördüğü, bir uluslararası sorun niteliğine taşındı. Türkiye çözüm adına sonu parçalanmaya gidebilecek bir sürece zorlanmaya başladı. Toplumdaki psikolojik eşikleri kırmak için, emekli MİT’çilerden darbeci generallere, sözde aydınlardan uluslararası kuruluşlara kadar bir dizi kişi ve kuruluşa açıklamalar yaptırıldı” dedi. Okay, AKP’nin hazırlattığı anayasa taslağının kurgusuna ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: C Anayasa Uzlaşma Platformu toplantısında AKP’nin anayasa çalışmaları sert bir şekilde eleştirildi ‘Gizli kapaklı tek parti anayasası’ LEYLA TAVŞANOĞLU Marmara Grubu Vakfı’nın öncülüğünde Anayasa Uzlaşma Platformu’nun çalışmaları bir toplantıyla dün basına tanıtıldı. Bütün sivil toplum örgütlerinin (STK) görüşlerinin alınarak mutabakat içinde hazırlanması amaçlanan bir anayasa metni önerisinin ortaya çıkarılmasına çalışıldığı belirtilen toplantıda, AKP hükümetinin hazırlamakta olduğu metin de sert eleştirilerin hedefi oldu. Platform Koordinatörü Müjgan Suver’in tanıtım konuşmasıyla başlayan toplantıda, daha sonra Platform Başkanı ve Bahçeşehir Üniversitesi anayasa hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum söz aldı. Batum özetle şunları söyledi: “Amaç, Türkiye’de anayasa yaparken STK’lerin ortak görüşe sahip olduğu bir taslağı hazırlayabilmektir. Son 2530 yılda dünya ülkelerinde mevcut anayasaların yarısından fazlası yapıldı. Kimi yöntemler yanlıştı. Türkiye’de 1961 Anayasası en demokratik anayasa olarak ön plana çıkmıştır. Ama bu anayasa yürümedi. Çünkü bir kesim tarafından hazırlanmıştı. Bunun yapımında bulunmayan siyasal kesim tarafından yürütülemedi. 1982 Anayasası ise hiçbir siyasal kesim tarafından desteklenmemiştir. Anayasa tek bir siyasal parti, tek bir siyasal kesim tarafından yapılmamalıdır. Anayasanın içeriği de çok önemli. 21. yüzyılın temel kurallarını bunun içine koymazsanız olmaz.” kesi zayıflatılıyor. Başta da yargı bağımsızlığı ilkesi geliyor. Bu anayasa taslağında yüksek yargı organlarının hükümete bağımlı hale getirilmesi amaçlanıyor. Bu da çok ciddi bir tehlikedir.” Uygun, laiklik ilkesinin önemine vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürdü: “Laiklikten ödün verilmesi endişeleri var. Laiklikten ödün vererek kazanabileceğimiz hiçbir şey yoktur.” Kadınerkek eşitliği ilkesine de hükümetin metninde saygı gösterilmediğine dikkat çeken Uygun, şunları söyledi: “Hükümetin metninde bu konuda hiçbir reform yok. Hatta kadını zihinsel engelliler, korunmaya muhtaç kesimle aynı kategoriye koyuyor. Kadınların TBMM’de, hatta bütün kamusal organlarda erkekle eşit biçimde temsil edilmesi gerekir. Ayrıca çoğulculuğu reddeden bir anayasa çağdaş olamaz. Bu süreçte bütün toplum kesimleri sesini duyurmalı, katılımcı olmalıdır.” KP TÜRBANA VE DİN ‘A DERSİNE ENDEKSLİ’ Daha sonra, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye Barolar Birliği’nin hazırladığı anayasa taslağı önerisine, “Kale almaya bile değmez” sözlerini yorumlayan Prof. Dr. Süheyl Batum, “Bu lafa hiç şaşırmadım. Dünyada AKP Hükümeti’ninki gibi bir anayasa hazırlama yöntemi yoktur” dedi. Batum, hükümetin her şeyi türbana ve din derslerine odaklama hevesini de şu sözlerle topa tuttu: “Yirmi birinci yüzyılda, çoğulculuk, insan hakları, çevrecilik, kadınerkek eşitliği konularında neler yapılması gerektiği dururken, ‘Türban ne âlemde, din dersleri nasıl olacak’ diye soruyorlar.” AKP’nin “Yargı bağımsızlığı önemli değildir, tarafsız yargı önemlidir” görüşü de toplantıda çok ciddi eleştirilerin hedefi oldu. Anayasa Uzlaşma Platformu’nun çalışmalarına içlerinde Başkan Kazım Kolcuoğlu tarafından temsil edilen İstanbul Barosu’nun da bulunduğu 50 kadar STK’nin, çeşitli üniversitelerin de bulunduğu öğretim üyeleri ve dekanlarının görüş ilettiği belirtildi. HİYERARŞİNİN GAZABI “Anayasanın ‘Devletin şekli’, ‘Cumhuriyetin nitelikleri’ ve ‘Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti’ başlıklı ilk üç maddesi, yine anayasanın 4. maddesine göre değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Öncelikle yeni öneride bu değiştirilemez denilen maddeler değiştiriliyor. Yani bu maddelere de dokunulabileceği ilan ediliyor. Üçüncü madde yer alan ‘Dili Türkçedir’ ibaresi ‘Resmi dili Türkçedir’ diye değiştiriliyor. Bununla birlikte anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğine ilişkin 4. maddesi de 134. maddeye taşınarak sona atılıyor, hiyerarşinin gazabına uğratılıyor. ‘Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması’ başlıklı 14. maddeye getirilen alternatif de ‘demokrasi ve özgürlük’ anlayışını gözler önüne seriyor. Temel hak ve hürriyetlerin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına ilişkin hükmün kaldırılması öneriliyor. Gerekçe, 14. maddenin kötüye kullanılması. ‘Madem kötüye kullanıldı, biz de ülkenin bölünmez bütünlüğü, demokratik ve laik Cumhuriyeti savunmasız bırakırız ve böylece uluslararası normlarla da uyum sağlayıveririz’ deniyor. Anayasa önerisinin anayasanın 66. maddesindeki ‘Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür’, hükmünün değiştirilmesine ilişkin alternatifleri içeren 35. maddesi, altüst kimlik tartışmaları ile zayıflatılmak istenen ulus devlet ilkesinin, anayasal hükümle zayıflatılması anlamına gelmektedir. Bu açıdan değişiklik önerisini dış güçlerin yeni etnik ve dini azınlıklar yaratma politikasına anlamlı bir yanıt olarak düşünüyorum. Anadilde eğitim taleplerinin Türkiye’yi parçalanmaya götüreceği konusundaki tartışmalar, bir orta yol bulunarak önerinin 45. maddenin 5. fıkrası ile çözümleniveriyor. Adına anadilde eğitim demeyelim de diyorlar, ‘başka dille eğitimle ilgili esasların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kanunla düzenlenebileceği’ hükmü ile yeni bir formül geliştiriyorlar. 14. maddedeki hükümler soyut ve belirsiz kavramlar içermesi gerekçe gösterilerek kaldırılmıştı. Oysa eğitim ve öğretimin Türkçe dışında dillerde yapılabilmesinin ‘demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk’ gibi yine soyut ve belirsiz bir ölçüte bağlanması tam bir çelişkidir.” Okay, AKP’nin anayasa önerisinin, ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet ilkelerine de dokunulabileceği, onların aşındırılıp Türkiye’nin kuruluş felsefesinden uzaklaştırılabileceğinin ilanı olduğunu da sözlerine ekledi. YARIN: SAĞLIKLI YAŞAM HAK OLMAKTAN ÇIKIYOR ANAYASA PLATFORMU ÇALITAYI’NIN SONUÇ RAPORU AÇIKLANDI TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, sonuç bildirisinin açıklanması nedeniyle düzenlenen basın toplantısında, ‘’Bugün bu uzun vadeli meseleyi çözme fırsatı vardır. Türkiye bu fırsatı kaçırmamalıdır. Daha önemlisi, Türkiye bu fırsatı ayırıcı değil, birleştirici bir anayasa hazırlama süreci tasarlayarak kullanmalıdır’’ dedi. (Fotoğraf: AA) ‘Temel eğitim 12 yıl olmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çeşitli sivil ratik devlet ilkesinin tam anlamıyla uygulanmasını toplum örgütlerinin katılımıyla oluşturulan “Ana ve siyasi katılımın bireyler ve sivil toplum örgütleyasa Platformu Girişimi’’ tarafından düzenlenen ri düzeyinde teşvik edilip arttırılmasını sağlayacak ‘’Anayasa Platformu Ulusal Çalıştayı’’nın sonuç hükümlere yer verilmelidir. Kamu çalışanlarına raporunda, hazırlanacak anayasanın taşıması gere siyaset yapma hakkı verilmelidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, yasama ve yürütme organları arasındaki ken nitelikler belirtildi. TEPAV Direktörü Prof. Dr. Güven Sak, sonuç ra ilişkilerde bir tarafın diğerine üstünlüğünü engelleporunun özetini açıkladı: Tüm vatandaşlar kanun yecek biçimde yeniden tanımlanmalıdır. Yargı baönünde eşittir hükmü anayasada muhafaza edilme ğımsızlığının sağlanması amacıyla hâkimlik temilidir, hiçbir gerekçeyle ayrımcılık yapılmamalıdır. natı anayasada muhafaza edilmelidir. Hâkim ve Kadınerkek eşitliğinin uygulamada da hayata ge savcılara ilişkin mesleğe alınma, denetim ve özlük konularının, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuçirilmesini sağlayacak anayasal tedbirler alınrulu tarafından yürütülmesi sağlanmalımalıdır. Temel hak ve özgürlüklere ilişGeçen dır. Yargı bağımsızlığı tam olarak sağkin kısıtlamalar net tanımlamalarla yahafta gerçekleştilanmalı, Hâkim ve Savcılar Yüksek pılmalıdır. Okul öncesi eğitim ve 12 rilen Anayasa Platforyıllık temel eğitim zorunlu olmalı mu Çalıştayı’na, TOBB, Kuruluna siyasi müdahale olmamadır. Kamu çalışanlarına toplu Hakİş, MemurSen, Türkiye lı, kurul üyeleri hâkim ve savcılar sözleşmeli, grevli, sendikal haklar Kadın Girişimciler Derneği, Ana tarafından seçilmelidir. Yargılatanınmalıdır. Sürdürülebilir bir dolu Aslanları İşadamları Derne ma sistemindeki ayrıcalıklar kalçevrede yaşama hakkı ile canlı ve ği, KADER, MÜSİAD, Türkİş, Tür dırılmalıdır. Kamu denetçiliği, cansız varlıkların sürdürülebilir kiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye anayasal bir kurum haline getirilyaşamı güvence altına alınmalı KamuSen, TESK, TİSK, TÜSİAD, melidir. İdarenin bütün işlem dır. Seçmenle temsilcileri ara TÜGİK, Türkiye Barolar Birliği, ve eylemleri istinasız yargı denesındaki bağların güçlendirilmesi Türkiye Genç İşadamları Der timine tabi olmalıdır. Kamu kayni sağlayacak tedbirler alınmalıdır. neği, TUSKON, Televizyon Ya nağı kullanılan bütün bütçeler, hesap sorulabilirlik esasına dayanılarak, (İki turlu dar bölge seçim sistemi yıncıları Derneği ve TÜRKONFED’den temsilşeffaf ve denetime açık olmalıdır. düşünülebilir.) Anayasada, demokciler katılmıştı. ‘H İ.Ü. Hukuk Fakültesi öğretim UKUK DEVLETİ İLKESİ ZAYIFLATILIYOR’ üyelerinden Prof. Dr. Oktay Uygun da AKP Hükümeti’nin hiçbir siyasi kesime danışmadan hazırlatmakta olduğu anayasayı sert bir biçimde şu sözlerle eleştirdi: “Anayasa yapım süreci gizli kapaklı olmuştur. Bu çok yanlış. Bütün toplum kesimlerine açık olmayan anayasalar toplum tarafından sahiplenilmiyor. Bu metin Türkiye’nin değil, bir siyasi partinin anayasası olarak ortaya çıkacaktır. Burada hukuk devleti il CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle