18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2007 PERŞEMBE 2 Vüs’at Bener, Erhan Bener, Yiğit Bener... Çağdaş edebiyatımızın üç öykü, roman yazarı... Az rastlanır bir güzelliktir! Bir ailenin üç değerli yazar çıkarması... Birbirinden etkili, düzeyli yapıtlar yaratması!.. Bir yıl mı oldu, Vüs’at Bener’i yitirişimiz? ‘Havva’ adlı öyküsünü anımsayanlardan mısınız? Bir tek öyküyle edebiyat dünyamıza katılmıştı. Ardından yenileri geldi... Erhan Bener birkaç yaş küçük kardeş.. ‘Acemiler’ adlı romanıyla dikkatleri çekmişti. Hiç de acemi değildi, ustaydı daha ilk yapıtıyla.. Sonra yenileri geldi, her biri kolay unutulmayacak yapıtlar. Filmler, oyunlar, öyküler, anılar... Özellikle kırk yıllık bir bürokratlığın romanlaştırılmış yaşantıları. ??? Bir Roma gecesini anımsayıverdim!.. Yaşar Nabi ve Erhan Bener, katıldığımız Avrupa Yazarlar Birliği’nin (COMES) kongresindeydik. Nobelli yazarlarla birlikte. Üç gün çağdaş edebiyatın tartışmaları içinde dost yazarlarla yakınlıklar kurarak... O günlerde Roma’da öğretim gören şair Bedrettin Cömert’ti güzel akşamlarımızı birlikte geçirdiğimiz... Minik arabasıyla üçümüzü Roma’nın en sanatsal, en önemli yerlerine götüren, gezdiren, tanıtan, anlatan... 1965 yılının eylülüydü!.. Yaşar Nabi, Bedrettin Cö OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Vüs’at, Erhan, Yiğit... mert ve Erhan Bener!.. Bir düş gibi diyeceğim, ama öylesine capcanlı ki, belleğimde... ??? Bugün varız, yarın, orası belli değil! Yaşamak garip bir şey! Belki de yaşadığını sanmak! O güzel günlerin insa Partiler Ne Zaman Kapatılır? Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi nayasanın 68. maddesinin 4. fıkrası “siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez” hükmünü gerektirmektedir. Anılan hükümlere aykırı eylemlerin işlendiğinin odağı haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi’nce saptanması halinde o siyasal parti temelli olarak kapatılır. (Ay.m.69/56) Siyasal partileri izlemekle yükümlü bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanmak hususunda yerin PENCERE İşadamı Gerçekçi Olmalı... ‘Patolojik’ tıp bilimine ilişkin bir sözcük; ama, günlük yaşamda da aşağılama amacıyla kullanılıyor... Çoğu zaman dengesiz, kafadan sakat, ruhsal bozuklukla çarpık bir kişiyi vurgulamak için ne denir: Patolojiktir!.. ? TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) anlaşılan çok öfkelenmiş ki yaptığı açıklamada ‘patolojik’ sözcüğünü kullanmış. Kimin için?.. Fransa için.. Gerçi herkes bu lafın Türkiye’yi AB’den dışlayan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy için kullanıldığını biliyor; medyada bu yönde yorumlar yayımlandı... Ancak üzerinde durulması gereken soru şu: TÜSİAD neden Sarkozy’ye bu kadar büyük tepki gösterdi?.. Ne oluyor?.. Fransa’nın Türkiye’yi AB’de istemediği zaten aşikâr... Alman Başbakanı Merkel’in Sarkozy’den farkı ne?.. Kendi kendimizi aldatmayalım... İngiltere ne istiyor?.. Angloamerikan kumpanyası Ortadoğu’da Türkiye’yi ‘Ilımlı İslam Devleti’ kimliğiyle nereye oturtacak?.. Yerimiz neresi?.. AB’de ‘imtiyazlı ortaklık’ numarasıyla dış kapının dış mandalı olacağız... Türkiye’nin AB’den dışlanması, Sarkozy’nin patolojisiyle açıklanabilecek bir sorun değil.. ? İşadamı (ya da kadını) serinkanlıdır... Dengelidir... Kılı kırk yarar... Tepki, coşku, öfke, küfür, duygu işadamına göre değildir... Sarkozy’ye veya Fransa’ya ‘patolojik’ yaftasını yapıştırmak ne demek?.. Sarkozy’nin kendine göre cin gibi biri olduğu görülüyor... Libya lideri Kaddafi’yi Fransa’da ağırlarken duyguya, coşkuya, tepkiye yer verdi mi?.. Patoloji, Sarkozy’de değil, Kaddafi’nin havasında görülüyor; başlığı, kara gözlüğü, giyimi kuşamı, renkli harmaniyesiyle Libya lideri, Paris’in göbeğine çadırını kurdu... Sarkozy olayın komedyalık yanına bakmıyor; Kaddafi’den “10 milyar Euro’luk anlaşmayı” kopardı mı, koparmadı mı, sen ona bak!.. ? AB’nin eski adı ‘Ortak Pazar’dır... Kuruluş nedeni temelde ekonomiktir... AB bu kapsamda Türkiye’den alacağını almıştır... Gerisi hikâyedir... TÜSİAD’daki işadamları hikâyenin farkında değiller mi?.. İşadamları AB üzerine hayal kurarlarken Türkiye’de İslamcı devlet kuruluyor... İşadamı gerçekçi olmalı... TÜSİAD üyeleri gerçekçi düşünüyorlarsa, bugünden başlayarak AB’yi bir yana bırakıp hanımlarını türban takmaya alıştırsınlar... nı olarak kaldığını... Erhan Bener artık yok mu? Ya Vüs’at Bener!.. Kişi et, kemik ve sinir midir yalnızca! Yarattıkları nedir peki? Onlar yalnızca kâğıt ve mürekkep midir? O harfler, satırlar, cümleler, kara kara sayfalar zamanın alıp yok ettiği, edeceği şeyler midir? O öykülerin, romanların apayrı, hiç ölmeyen, yok olmayan bir anlamı, bir yaşamı, içeriği, o satırların bütününden çıkan bir yaşam, bir sonsuz ölümsüzlük yok mu? Sait Faik öldü mü? Orhan Veli? Nâzım? Sabahattin Ali? Daha niceleri!.. Yaşar Nabi’nin bize bir Roma gecesinde anlattıkları o kadar yakınımda ki!.. Erhan’la Treve Köprüsü’nden geçişimizde mırıldandığımız dizeler uçup gitti mi? Yazacağı yeni romanlardan söz etmesi, benim de onun hayallerine ortak oluşum... ??? Oldu bitti mi her şey? Ölmek yok olmak mı? Yoksa, daha da yaşamak mı? Bir sanat, bir kültür, bir yazın dünyasının insanı için ölüm diye bir şey var mıdır sizce? Şimdi de birbirinden değişik romanlarıyla genç yaşta “Bener” adını yeni bir güçle sürdüren Yiğit Bener... A delik ilkesine göre hareket edemez. Kaldı ki yerindelik ölçütünün de kimi zaman hukuksal gereklilik içinde bulunduğu unutulmamalıdır. Gerçekten de Amerikan Federal Yüksek Mahkemesi’nin Dennis V . United States davasındaki “Şayet reaksiyon oluşturan unsurlar var ise, devleti, bunlara tahrip hareketinin de eklenmesine kadar beklemeye mecbur edemeyiz, bağlayamayız” ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Refah Partisi/Türkiye davasında “tehlike yeterince belirgin ve yakın olmasına rağmen, iktidara gelerek sözleşme ve demokrasinin standartlarıyla çelişen, o politikayı yürütmek üzere somut adımlar atmaya başlamasını beklemeye gerek olmadığı” biçimindeki içtihatlar da hukuksallığın varması gereken sınırlarını çizmektedir. ? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle