19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2007 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Doğuda Hasankeyf, batıda da Allianoi, kültürel soykırıma karşı ‘ortak direniş’teler ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Anadolu ‘çığlık çığlığa’... 2 4 Gözü Doymamışlığın Kültürü... Birkaç hafta önce, her salı olduğu gibi, öğlen vakti ‘Cumhuriyet’ ekspresine binip Eskişehir’e gitmek üzere Haydarpaşa Garı’na geliyorum. Peronda, her zaman dört vagon olan trene bu kez altı vagon takılmış olduğu dikkatimi çekiyor. Bayrama yakın bir zaman veya dönem başı olmadığı için, bu fazlalık tuhafıma gidiyor. Üstelik trende neredeyse yer yok. Akşama doğru Eskişehir’e vardığımızda, şaşkınlığım daha da artıyor, çünkü yolcuların neredeyse tamamı Eskişehir’e iniyor. Sonunda merakımı, beni gardan alıp Yunus Emre kampusuna götüren şoför gideriyor. Çarşamba günü, eski tuğla fabrikasının yerine yapılan dev alışveriş merkezinin açılışı varmış. İstanbul’dan gelen yolcular, bir gece önceden kuyruğa girmek için buradaymışlar, çünkü açılış günü televizyon, bilgisayar gibi aygıtlar satan bir marketin promosyon indirimlerinden yararlanmak istiyorlarmış! Çoğunun da amacı, büyük ekran LCD televizyon ya da dizüstü bilgisayar almakmış! Hayatım boyunca kirada oturmuş biri olarak kendime: “Acaba burada daire dağıtılacak olsaydı, bir gece önceden başka bir kentten gelip kuyruğa girer miydim?” diye soruyorum; cevap, olumsuz. Şoförden gerçeği öğrendiğim an, birkaç gün önce Moda’da, Oyun Atölyesi’nde yapılan bir röportajda Haluk Bilginer’in söyledikleri aklıma geliyor: “İngiltere, futbolun vatanıdır, ama İngiltere’de tiyatro seyircisinin sayısı, futbol seyircilerinin sayısından çok daha fazladır…” Aslında yaşadığımız ülkede pek çok gerçeğin bilincine varmak için uzun boylu araştırmalara kesinlikle gerek yok; bu gerçekleri görebilmek için sadece göz önündeki olgulara bakmak ve gördüklerimiz üzerinde ‘bir taşımlık’ düşünmek, fazlasıyla yeterli. Dünyada tüketimde neredeyse ilk sıralara oynarken, üretimde yerlerde sürünen bir ülke. Alışveriş için bir gece önceden kent değiştirirken, yılda kişi başına düşen kitap sayısı bakımından dünya ortalamasında sonunculuklara oynayan bir toplum. Üretilmeyen bilgilerin sayımı için dizüstü bilgisayarların kapışıldığı bir ortam. Marketlerde, ambalajlısı kalmadığı için vitrin mallarından birini kapabilmiş, bundan ötürü de kucağındaki büyük ekran TV ile birlikte yüzünden mutlulukların en büyüğü okunan bir vatandaş! Bir şeylerin gerçekten olumlu yöne doğru değişmeye başlamasını istiyorsak, karamsarlık suçlamalarından hiç korkmadan gerçekçi çıkış noktalarını bulmak zorundayız. Bu bağlamda ülkemizin birinci gerçeği, halkının büyük çoğunluğunun yıllardır insanı insan kılmaktan uzak, yanlış tercihler peşinde koşması. İkinci gerçek ise aynı halkın yıllardır bu yanlış tercihler doğrultusunda resmi politikalarca neredeyse koşullandırılmış olması. Geçenlerde bir yerde, ülkemizde görevine yeni başlamış bir yabancı diplomatın, pazar günü kütüphanelerin kapalı olduğunu görünce nasıl şaşırmış olduğundan söz ediliyordu: “Oysa benim ülkemde, tatil günlerinde kütüphanelerde yer bulmanız çok zordur…” Bertolt Brecht’in bir özdeyişi: “Sanat ve edebiyat, aslında insanın yaşamında, başka deyişle günlük yaşam akışı düşünüldüğünde, birer fazlalıktır; çünkü bunlara günlük yaşamın dışında zaman ayırmak gerekir. Önemli olan, bu fazlalıkları günlük insanın algılamaları bağlamında, birer gerekliliğe dönüştürebilmektir…” Evet, önemli olan, gerçekten de budur, çünkü ancak bu başarılabildiği takdirde ‘günlük insan’, ‘sıradan insan’ ya da adına ne derseniz deyin, sadece sürü psikolojisiyle yaşamayı yeterli sayan insan, birey’e dönüşür. Ve birey de Sokrates’ten bu yana bilindiği –veya ‘bilinmesi gerektiği’– gibi, insan kalabalığı içersinde “üzerinde düşünülmeyen bir hayatın yaşanmaya değer bir hayat olmadığına” inanan, özel bir türdür! [email protected] ‘İki Antik Kentin Çığlığı’. Diyarbakır’dan “Hasankeyf Girişimi” ile İzmir’den “Allianoi Girişimi”nin Mimarlar Odası’yla birlikte 6 Aralık 2007 günü İstanbul’da düzenledikleri “Barajlar ve Kültürel Miras” paneli böyle adlandırılmıştı. Taşkışla’daki etkinliğin “ortak çağrı”sında, “Bizler bu topraklarda boy vermiş bütün uygarlıklara sonuna kadar sahip çıkacağımızı herkese duyuruyoruz” deniyor ve ekleniyordu; “kamuoyundan destek bekliyoruz; antik kentler sular altında kalmasın.” Allianoi, 1800 yıllık yerleşim dokusu ve sıcak sularıyla günümüze kadar gelmiş en eski, en büyük sağlık merkezi… Son yılların gözdesi termal turizminin Bergama yakınlarındaki “antik öncü”sü. Buna rağmen, sadece sulama amaçlı Yortanlı Barajı’na gömülmeyi bekliyor. “Turizmi tarihle buluşturmak” yerine, gölün dibinde kalacak. Hasankeyf ise en zengin uygarlıkların 12 bin yılda dokudukları; yakın dönemlere kadar yaşamını sürdürebilmiş en eski başkentlerden… Özellikle doğayla bütünleşmiş yapı ve mekân kültürünün anıtsal mirası. Buna rağmen, yarım yüzyıl öncesinin “çevre bilinci yoksunu” mühendislik anlayışıyla tasarlanmış Ilısu Barajı sularının altında kalacak; insanlığa kent tarihi dersi verebilecek tüm değerini yitirecek. Böylesi “geri kazanılamaz” kayıpların günümüzdeki siyasal sorumluları için, kimliksiz bırakılan gelecek kuşaklarca ne denileceğini tahmin etsek de “terbiye”miz yazmamıza engel. Panelin çağrısını okurken önce şunu düşündüm: 1 3 SÖZDE ‘DEMOKRASİ’NİN SÖZDE ‘BİLİMSEL ’LİĞİ Antik kentleri barajlara kurban edenler, aynı zamanda ‘demokrasi şampiyonları! Oysa Hasankeyf için 20 yıldır sayısız toplumsal eylem yapıldı (1). Allianoi için süregelen etkinliklerden bir kolaj (2). Tarihsel mirasın sulara gömülmesine onay veren sözde bilim insanları, yine Hasankeyf’in bütünleştiği işte böylesi bir doğayı, topoğrafyayı ve 12000 yıllık yerleşim dokusunu nasıl ‘taşıyabilirler? (3) Aynı aymazlık içinde Allianoi’nin 1800 yıllık bu kent dokusunun da suyun dibine gönderilerek üzerine ‘mil’ örtülmesi öneriliyor (4)! Hasankeyf gibi, bulunduğu doğa ve topoğrafyayla bütünleşerek yaratılmış binyılların kent dokusunu “taşıma” önerilerine katkıda bulunanlar, kendileri bir yana, “bilim”i de yıpratıyorlar. Allianoi için de “göl altında kalsın ve mille örtülsün” diyebilen uzmanlar, “akademik” unvanları karşısında ne kadar da talihsiz konumdalar… … E ‘DÜNYA’ SUSUYOR İşte böylesine çok yönlü insanlık suçları işlenerek gerçekleşen barajlara karşı, başta UNESCO, ICOMOS, ICCROM ve hatta AB ve AP olmak üzere, dünya tarihsel miras kurumlarının “sessiz” ve “seyirci” kalmaları da artık “sorgulanma”sı gereken boyutlarda. Bu kurulların ülkemizdeki temsilcilerinin gösterdikleri duyarlılık önemli, ama yeterli değil. Onlar zaten “bizimkiler” olarak antik kentlerimizi barajlara karşı savunmak zorundalar, öyle de yapıyorlar. Ancak her iki insanlık mirası için de asıl harekete geçmesi gerekenler, aynı kurumların dünya başkanları ve uluslararası yöneticileri. Örneğin, “her şey”imize karışan AB acaba neden susuyor? Arkeolojinin elektriğe kurban edilemeyeceği; çağdaş uygarlığın tarihsel uygarlıkları ortadan kaldırmak anlamına gelmediği; neden “üyelik müzakereleri”nde yok? Hele şu UNESCO Başkanı gelip, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, en üst düzey diğer devlet temsilcileriyle neden görüşmüyor? Dünya kültürlerinin “hami”leri sayılan diğer başkanlar da, neden her iki antik zenginliğin önünde dünya medyasını da toplayarak; “burası insanlığın ortak malıdır” demiyorlar? Taşkışla buluşması, işte bu baraj projeleriyle “kişilik”siz, “geçmiş”siz ve hatta “karakter”siz kalmamızı isteyen, ne kadar yerli ve yabancı güç varsa; tümüne karşı “ortak direniş”i simgeledi. Aynı duyarlılığın tüm ülkede benzer etkinliklerle yaygınlaştırılması gerekiyor. V Bu “tarih ve kültür kıyımı”na karşı, kendi yörelerinde mücadele eden Güneydoğulu ve Egeli “gönüllü”lerin, böylesi bir “ortak direniş”e geçmeleri ne kadar da anlamlı… Böylesi içten bir “Anadolu dayanışması”, ülkenin kuşaktan kuşağa sahiplerini, “doğulubatılı” diye ayrıştırmaya niyetlenmiş “ırkçı politikalar”a karşı da tarihsel bir “ortak yanıt” değil mi? Hasankeyf ile Allianoi’nin ortak gerilimleri, ülkeyi yönetenlerin tüm yurt değerlerini “bölgesel ayrım yapmadan” gözden çıkardıklarının da açık kanıtı; bu nedenle her ikisi de yine bu “yurdun ulusal çığlığı”. Nitekim Taşkışla’daki panelde de sadece mimarlar, arkeologlar ya da tarihçiler yoktu… Antik kentlerin “enerji” için boğulacağını söyleyenleri “elektrik mühendisleri” yanıtladılar; “kültürel aymazlık”lar için “yasalara uygun” diyenleri, “hukukçu”lar sorguladılar. Diğer konuşmalardan da ortaya çıktı ki Hasankeyf ve Allianoi’yi yok etmeye niyetlenen anlayış, sadece tarihi boğmuyor; demokrasiden bilime kadar çağdaşlığın tüm güvenceleri de açıkça çiğneniyor. Nasıl mı? Bu katliam, kendilerini demokrasi şampiyonu ilan edenler tarafından ve ülkenin tüm bilim ve demokrasi güçlerinin karşı çıkışla rına rağmen, “iktidar zoruyla” gerçekleştirilmek üzere; örneğin, kentsel projelerde bile referandumu öneren Başbakan, tarihin ünlü kentlerini ortadan kaldırma kararını acaba halka sorabilir mi? NSAN HAKLARI’ DA BOĞULUYOR Aynı egemenlerin, insan hakları düşkünlükleri de bu örnek karşısında öylesine havada kalıyor ki; uluslararası sözleşmeler, insanın “kültürel değerlerini yitirmeden” yaşamasını da temel insan haklarından sayıyor. Tarihsel kentler, insanlığın “ortak belleği” olduğundan, savaşlardaki bombalanmaları bile “kültürel soykırım” sayılıyor. Antik kentlerin, barajlardan daha önemli olduklarını savunanlara, hukukun desteği de “etkisiz” kılınıyor. Ilısu Barajı için yargı süreçleri beklenmeden temel atılıyor; Yortanlı Barajı ise Koruma Kurulu’nun SİT kararları ve “durun” uyarılarına aldırılmadan, izinsiz ihalelerle ve usulsüz ödemeler yapılarak “kaçak inşaat”(!) olarak tamamlanıyor. Ya şu bilim dünyasını çileden çıkartan sözde “kurtarma” safsatalarına ne demeli? ‘İ ‘HUKUK’ DA BOĞULUYOR YURTSEVER BİRLİKTELİK ‘DEMOKRASİ’ DE BOĞULUYOR ‘BİLİM’ DE BOĞULUYOR 14 20 Aralık tarihlerinde Türsak Vakfı’nın düzenlediği 10. İstanbul Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’nın bu yılki ana konusu ‘Sınırları Aşmak’. Sınırları sinemayla aşmak ASLI SELÇUK SAMSUN OPERASI 2008’DE Devlet Opera ve Balesi’nin yeni dönem tasarıları açıklandı Kültür Servisi Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, yeni dönem çalışmalarını tanıtmak amacıyla dün The Marmara Oteli Tepe Salonu’nda bir basın toplantısı düzenledi. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen ile İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Suat Arıkan’ın katıldığı toplantıda Rengim Gökmen, Türk bestecilerin yapıtlarına önem verdiklerini, yeni sahne yapıtlarının yazılması ve bestelenmesi amacıyla yarışmalar açılacağını ve yapıt siparişi verileceğini belirtti. 27 Ekim’dem açılan Kadıköy Süreyya Operası’nın gelecek dönemde daha etkin bir şekilde hizmet vereceğini söyleyen Gökmen, 2008 yılında Samsun Devlet Opera ve Balesi’ni kuracaklarını, sonraki yıllarda da Van, Sıvas ve Gaziantep’te de sahne açmayı amaçladıklarını sözlerine ekledi. Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte başlattıkları ‘Eğitimde Kültür ve Sanat Kozası’ tasarısına devam edileceğini, yeni CD kayıtlarının yapılacağını ve bunların sanatseverlerin alımına sunulacağını, daha önceki yıllarda çıkan ‘opera ve bale gazetesi’ni yeniden çıkarmak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Gökmen, 15. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, 6. Bodrum Uluslararası Bale Festivali ve Nisan 2008’de yapılacak olan Avrupa Festivaller Birliği’nin genel kuruluyla ilgili bilgi verdi ve I. İstanbul Uluslararası Bale Yarışması’nın Eylül 2008’de yapılması için çalışmalara başladıklarını sözlerine ekledi. 20 Aralık tarihlerinde Türsak Vakfı’nın düzenlediği 10. İstanbul Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’nın bu yılki ana konusu Sınırları Aşmak. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Beyoğlu Belediyesi’nin destekleri, Metro Group’la Digitürk’ün sponsorluğuyla gerçekleştirilen etkinlikte ellinin üstünde özgün yapım izleyiciyle buluşuyor. Festival; Sınırları Aşmak, Ödüllü Filmler, Dünya Festivallerinden, İnsan Hakları, Sinemada Yeni Keşifler, Ustalardan Kısalar, Hümeyra’ya Saygı, Beyaz Perdede Kıbrıs Gündemi, Bir Kuşağın Belleğinden, Belgeseller olmak üzere on bölümden oluşuyor. Sınırları Aşmak’ta Çalınmış Adam (Mathias Pineiro), Endülüs (Alain Gomis), Potemkin Zırhlısı’nın İzinde (Artem Demenok), Erkek İşi (Aleksi Salmanpera), Ödüllü Filmler’de Hallam Foe (David MacKenzie), Armin (Ognjen Svilcic), Ofis Mahkumları (Nicolas Klotz), Vaha Düşleri (Paulo Caldas) gibi çalışmalar yer alıyor. Dünya Festivallerinden bölümünde Tehilim (Raphael Nadjari), Kazançlı Yalanlar (Anna Broinovski), Kadere Rüşvet (Andrzej Jakimovski), Kurt (Tamas Toth) var. İnsan Hakları’nda gösterilen Munyurangabo (Lee Isaac Chung), Ruanda’daki soykırımın çocuklar üstündeki etkisini güçlü bir anlatımla aktarıyor. Burada ayrıca Meçhul Asker (Mic 14 hael Verhoeven), Iska’nın Yolculuğu (Csaba Bollok), Mevlana: İslam’ın Şairi’nde (Huşeng Allahyari) programda. Sinemada Yeni Keşifler’de Erik Yağmuru (Frederic Fisbach), Fil ve Deniz’in (Woo Ming Jin) yanı sıra Yahudi soykırımı trajedisinin ticarete dönüşmesini ele alan Ve Sonra Turistler Geldi (Robert Thalheim) var. STALAR GEÇİDİ Ustalardan Kısalar’da Polonyalı ve Macar ustalar Roman Polanski’yle (Sırıtış, Haydi Partiyi Dağıtalım, Cinayet, Bir Gardrop ve İki Adam, Lamba, Melekler Düştüğü Zaman, Memeliler) Istvan Szabo’nun (Tema Üzerine Çeşitlemeler, Saygı, Bir Ev Üzerine Düşler) kısa metrajları yer alıyor. Beyaz Perdede Kıbrıs Gündemi’nde Çamur (Derviş Zaim), Paralel Yolculuklar ve Akamas (Panikos Chrisanthou) gösterimde. Bir Kuşağın Belleğinden bölümü öncü Macar sinemacı Peter Gothar’a Git Başımdan Vaska, Pasaport, Macar Güzeli filmleriyle saygıda bulunuyor. Ölümünün 25. yılı nedeniyle Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder’in 15.5 saat süren Berlin Alexanderplatz dizisi de programda. Festivalin geleneksel onur ödülü Işık Saçan Apollon bu yıl tiyatrosinema oyuncusu, besteci, şarkıcı Hümeyra’ya veriliyor. U Saygı bölümünde Talihli Amele, Kırık Bir Aşk Hikâyesi, Mine adlı filmleri gösterilecek olan sanatçı Asiye Nasıl Kurtulur, Devlerin Ölümü, Kurt Kanunu, 80. Adım, Babam ve Oğlum filmlerinde de oynamıştı. Etkinliğin uluslararası onur ödülü 2007’de tarih bilimine yaptığı katkılardan ötürü felsefe profesörü Irene Melikoff’un. 14 Aralık’ta Lütfi Kırdar Kongre Salonu’ndaki açılış gecesinde Amerikalı usta Sidney Lumet’in son çalışması Şeytan Duymadan Önce gösteriliyor. Oniki Öfkeli Adam, The Fugitive Kind, The Pawnbroker, Köpeklerin Günü, Şirket gibi yetkin filmlerin yaratıcısı Lumet’nin suç, çaresizlik, hırs temalarını işlediği ayrıksı dramatik geriliminde Philip Seymour Hoffman, Ethan Hawke, Marisa Tomei, Albert Finney oynuyorlar. 15 Aralık’ta saat: 15.00’te Fransız Kültür Merkezi’ndeki Mevlana ve Sınırları Aşan Barış Çağrısı sempozyumuna Prof. Dr. Irene Melikoff, Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Dr. Şirin Melikoff Sayar, Huşeng Allahyari katılıyorlar. Beyoğlu Alkazar ve Beyoğlu sinemalarında gösterilecek filmler tam 6 YTL, öğrenci 3 YTL karşılığında izlenebilir. Fransız Kültür Merkezi’ndeki gösterimlerse ücretsiz. (www.sinematarih.com) ‘Yeniçağda Felsefe II’ semineri... Kültür Servisi Türkiye Felsefe Kurumu İstanbul Seminerleri’nde bu yıl yine Yeniçağ’daki felsefi söylem tartışmaya açılıyor. Maltepe Üniversitesi Felsefe bölümünün ev sahipliğinde düzenlenen ‘Yeniçağda Felsefe II’ başlıklı seminer, yarın ve 15 Aralık’ta Marmara Eğitim Köyü Yerleşkesi’nde, İletişim Fakültesi’nin Sinemar 1 salonunda yapılacak. Açılışını Maltepe Ünivertesi Felsefe Bölümü Başkanı ve Türkiye Felsefe Kurumu Başkan Yardımcısı Betül Çotuksöken’in yapacağı seminerde, Kadir Çüçen, Kaan H. Ökten, Taşkıner Ketenci, Bülent Gözkan, Nebil Reyhani, Harun Tepe, Ali Taşkın, Halil Turan, Ali Osman Gündoğan, Çetin Türkyılmaz, Zekiye Kutlusoy, Sabahattin Güllülü ve İsmail Demirdöven bildiri sunacaklar. (0 216 626 10 50 / 1102) Füruzan’la Söyleşi! ? Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde bugün saat 18.00’de ünlü yazar Füruzan bir söyleşi gerçekleştirecek. Füruzan, sinemaedebiyat ilişkisi, sinemaya bakışı ve kitaplarıyla ilgili izleyici sorularını da yanıtlayacak. Söyleşi sonrasında Füruzan’ın seçtiği “I Served the King of England” adlı filmin gösterimi yapılacak. Söyleşi ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. (0212 287 70 76) Klasik müziğin yetenekleri CRR’de ? Kültür Servisi 2005 yılında Polo Borciani yarışmasını kazanmalarının ardından adlarını duyuran klasik müzik dünyasının yükselen yıldızları Pavel Haas Dörtlüsü yarın saat 20.00’de CRR’de konser verecek. Topluluk konserde Çek besteci Janacek, Smetana ve Beethoven’den yapıtlar seslendirecek. (0 216 556 98 00) Norveç’te Nobel konseri coşkusu ? Kültür Servisi Norveç’in başkenti Oslo’da Nobel Barış Ödülü onuruna birbirinden ünlü isimlerin katıldığı bir konser düzenlendi. Bu yılki barış ödülünü paylaşan ABD eski başkan yardımcısı Al Gore ile BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni temsilen Rajendra Pachauri de konsere katıldılar. Kylie Minogue, Alicia Keys, Annie Lennox gibi yıldızlar binlerce kişiyi coşturdu. Aslı, Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde ? Kültür Servisi Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde bugün saat 21.30’da rock bestecisi ve yorumcusu Aslı konser verecek. (0212 244 25 58) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle