18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Bush’un ‘Cuba libre’ gafı ABD Başkanı, Küba’yı hedef aldığı, kötü niyetli, saçmalık dolu konuşmasını, ‘Viva Cuba Libre’ (Yaşasın özgür Küba) yerine ‘Viva el Cuba libre’ (özgür Küba kokteyli) diye bitirdi JUAN DİEGO GARCİA BD Başkanı Bush son konuşmasında Küba’da “demokrasi”ye geçişi sağlamak üzere uluslararası bir fon kurulması için çağrı yaptı. Önerisini desteklemek için korkunç bir yoksulluk ve baskı tablosu çizen Bush, Kübalıları yaşadıkları cehennemden kurtarmak için bu sözde insani müdahaleyi savunuyor. Küba üzerine söylediklerini yorumlamaya bile değmez, kötü niyetli kaba saba sözleri insanı ancak güldürebilir. Ancak bu önerilerin şakaya alınacak yanı yok, Kübalılar yıllardır ABD’nin adalarını kendi topraklarına katma isteğine direniyorlar. Bush’un konuşması Küba televizyonundan yayımlandı. ABD Başkanı, Küba’da yabancı radyoları dinlemenin, yabancı TV’leri izlemenin, yönetimin izin vermediği kitapları okumanın, iş ve ev değiştirmenin, üç kişiden fazla insanın bir araya gelmesinin yasak olduğunu (daha bir sürü saçmalık) iddia etmişti. Bu sözleri dinleyen Kübalı izleyicilerin tepkisini tahmin edebilirsiniz. Kuşkusuz bu söylenenlerin hiçbiri doğru değil. Bu konuşmayı yazan her kimse niyeti, Bush’u toplum önünde küçük düşürmek değildi herhalde. Eğer amaç sistemin yetersizliklerini ve yanlışlıklarını göstermekse (ki devrimin kendisi de güncel sorunların çözülmesindeki eksikliklerini kabul ediyor) daha mantıklı açıklamalar yapılmalıydı. Böylece Bush, Küba’nın en üst düzeydeki yöneticileri Fidel ve Raul Castro’nun başlattığı ve pek çok uzmanın ve sıradan insanların katıldığı ve adada şu sıralar çok canlı bir biçimde süren güncel sorunların çözümü tartışmalarına katılabilirdi. DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Çağdaş Köle Ticareti Üzerine... Köle ticaretinin tarihi, insanlık tarihi kadar eski. Ne var ki 19. yüzyılda art arda gelen yasaklamalara karşın değişik biçimlerde dün olduğu gibi bugün de büyük bir hızla sürüyor. Köle ticareti, kapitalizmin gelişme sürecinin en önemli evrelerinden birini oluşturmaktadır. Köle ticaretinin önde gelen ülkelerinden Fransa’da 1685’te çıkarılan ‘Kara Yasa’ (Code Noir) köle ticaretinin tarihin derinliklerinden bu yana neredeyse biricik kurbanları Kara Kıta’nın insanlarını tıpkı mobilya gibi ‘eşyadan’ saymakta, kızgın demirle markalanarak satışına icazet vermektedir. 16. ve 19. yüzyılda, tarihin kaydettiği en büyük insanlık ayıbı olan köle ticaretinin doruğa tırmandığı dönemlerde bu ayıptan en çok Kuzey Amerika ve Avrupa yararlanmıştır. İngiltere dahil çok sayıda Avrupa ve Kuzey Amerika liman kenti, ülkeleri gibi köle ticaretinden âbâd olmuşlardır. Bugünkü refahlarının kökeninde Kara Afrika’nın kanı ve kıyasıya talan ettikleri yeraltı ve yerüstü zenginlikleri mevcut bulunmaktadır. ??? Araştırmalara göre köle ticaretinin doruğa ulaştığı dönemlerde satılan kölelerin sayıları 12 ila 13 milyon arasında tahmin edilmektedir. Bunların üçte biri ise kadınlardan oluşmaktadır. Ayrıntılı bir biçimde tutulan köle gemileri kayıtlarına göre, yolda ölen kölelerin sayıları ise toplam rakamın yüzde 15’ine ulaşan 1.62 milyon dolayındadır. Bu yüzden Atlantik Okyanusu’nun “tarihin en büyük mezarlığı” olarak anılması boşuna değildir. Köle ticareti, çoğu uzmanın da altını çizdiği gibi “her şeyden önce politik, ekonomik ve hukuksal bir sistem”dir. Tek amacı ise ‘kâr’dır. Azgın olduğu kadar yüz kızartıcı her türlü ırkçılık ve kara derililerin aşağılanması bu insanlık dışı ticaretin ayrılmaz parçası, bir tür motorudur. Ve Kuzey Amerika ve Avrupa kapitalizminin gelişmesinin tartışmasız önde gelen etkenleri arasındadır. Biraz da bu yüzden, değişik biçimlerde de olsa, köle ticareti bugün de tüm hızıyla sürmektedir. Göçmen sorunu ve bu sorunun doğal uzantısı göçmen kaçakçılığı, kimsenin önlemek niyetinde olmadığı köle ticaretinin çağdaş biçimidir. BM Göçmenler Yüksek Komiserliği’nin (HCR) açıklamalarına göre “Ekim ortalarında Yemen’de köle tacirleri tarafından 66 Afrikalı göçmen denize atılmak suretiyle öldürülmüştür”. Çoğu zaman olduğu gibi hem paraları alınmış hem de daha iyi bir yaşam umutlarıyla birlikte denize gömülmüşlerdir. Bu haberin hemen ardından ajanslara ulaşan bir başka haber, Yunan sahil güvenliğinin ‘kaçak göçmenlere’ reva gördükleri eziyetleri sergileyen bir rapordan söz etmektedir. Pro Asyl adındaki uluslararası örgüt, sözü edilen ve Avrupa Konseyi’ne de gönderilen raporda, 100’ü aşkın kaçak göçmenin ifadelerine dayanarak, Yunan sahil güvenlik güçlerini, Meriç Nehri ve Ege Denizi’nde yakaladıkları göçmenlere, kemiklerini kıracak şiddette dayak, poşet işkencesi ya da ıssız kayalıklara bırakarak kaderlerine terk edilmelerine uzanan bir dizi işkence uygulamakla suçlamıştır. Yunan Dışişleri Bakanı’nın rapora tepkisi ise bu konudaki aczin boyutlarını sergilemesi açısından hayli ilginç. Bakana göre “Yunanistan artık daha fazla göçmen mülteci barındırmaya dayanamayacak duruma gelmiştir”. Ancak kaçak göçmenlere yapılanlar salt Yunanistan’la sınırlı değildir. Kaçak göçmen sorununun kaynağında Amerika ve Avrupa’nın ucuz emek istismarına dayanan ekonomik ve siyasal sisteminin dayattığı zorunluluk mevcuttur. Önlenmesinin önündeki büyük engel de esasen budur. Hırsız var diye bağıranların, hırsız eğer kendileriyse yapılacak fazla bir şey yoktur. Nitekim, bu tatlı ticaret yüzyıllardır, değişik biçimlere bürünerek ne yazık ki sürüp gitmektedir. ??? Ekim ayında Avrupa’da “modern köle ticaretine karşı savaş”ın ilk eylem günü, zorla çalıştırma, cinsel istismar, organ kaçakçılığı, kölelik üzerine odaklanmıştı. İnsan ticareti kriz tanımıyordu. Uyuşturucu, silah ticaretinin hemen ardından üçüncü sıradaydı. Uluslararası Çalışma Örgütü OlT’nin verilerine göre, bu tür kaçakçılığın yıllık cirosu 27 milyar Avro’nun üzerine ulaşmıştı. Yine aynı örgüte göre, insan kaçakçılığının kurbanlarının sayısı 2005’te Avrupa ve dünyada, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 800 bin ve 2.4 milyona dayanmıştır. 127 ülkeye mensup ‘kaçak göçmenin’ 137 ülkeye göç etmeye çalıştığı bir dünyada sorunun gerçek nedenlerini ortadan kaldırmadan çözüme ulaştırılması ise asla mümkün değildir. Bu konuda savaş veren Avrupa Konseyi’nin 2005 Mayıs’ında kabul ettiği konvansiyonu şimdilik sadece 9 ülke onaylamış. Oysa konvansiyonun yürürlüğe girmesi on ülkenin onayına bağlı. Utanç verici! A aldılar. BM pek çok kez bu önlemleri mahkum etti. (Birkaç gün önce yine ezici bir çoğunlukla ambargo reddedildi.) Ama Bush uluslararası hukuku hiçe sayarak önerilerini yineliyor. Küba bağımsızlığını her zaman başarıyla korumuştur. En karanlık zamanlarda bile ulus idealiyle direnmiştir. Washington Küba’yı yalıtmak istiyor, ancak Küba asla yalnız kalmadı, ne önce, ne de şimdi. Pek çok ülkeyle dostluk ilişkilerini ve işbirliğini sürdürüyor. Davasını bugün çok daha fazla anlayan ve destekleyen var. ABD’de bile salt ilericiler değil işadamları da serbest ticaret olanakları engellendiği için ambargoya karşı. Bütün partilerden çok sayıda politikacı da bu anlamsız savaşçı tutumu kabul etmiyor. Küba’nın dünyanın her yanında dostları artarken ABD saygınlığını kaybedip yalnızlaşıyor. Kibri ve zorbalığı, özgürlük ve demokrasinin beşiği imgesini bozuyor. Kimse Küba’dan korkmazken dünya ABD’ye ve onun kontrolsüz gücüne güvenmiyor. Komik bir ayrıntıyı da eklemek gerek. Bush’un gaflarından biri daha: Konuşmasını, “Viva Cuba libre” (Yaşasın özgür Küba) yerine “Viva el cuba libre” (El Cuba libre/Bir Küba kokteyli çn) diyerek bitirdi. Alkolik geçmişinin ürünü bir dil sürçmesi olmalı. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (ARGENPRESS, Arjantin, 30 Ekim 2007) Küba, ABD’ye ders verebilir Ancak ABD’de Miami’deki Kübalı azınlık dışında Küba’ya yönelmiş bir ilgi yok, bu nedenle daha makul yaklaşım önerileri de yankı bulmuyor. Havana, Washington’ın önerilerine karşı Küba’nın cevabının da ABD TV kanallarından yayımlanmasını isteyebilir. Aptallık mı, bilgisizlik mi, kötü niyet mi, yoksa hepsi mi bilemeyiz ama Küba halkına, sağlık ve eğitimdeki kazanımlarını göz ardı ederek bu sistemden çıkmaları için yardım önermek çok aptalca. Özellikle sağlık ve eğitimde Küba, ABD’ye ders verebilir. Bu konuda UNESCO ve UNICEF’in halk sağlığı ve eğitim konusundaki analizlerine bakmak yeterli. Aslında Havana, ABD’ye, (yüzde 30’u yoksulluk içinde yaşayan bu en varsıl ülkeye) sağlık güvencesi olmayan 40 milyon kişi için, okuryazar olmayan milyonlarca insan için acil yardım planı önerebilir. Bush’un demeci, çoğu, Küba hakkında hiçbir şey bilmeyen ve medya tarafından kandırılmış, 11 Eylül’ü Saddam’ın yaptığını düşünen, Tanrıyla konuştuğunu iddia eden bir başkana inanan bir toplumu kandırabilir ancak. Aklı başında hiç kimse Bush’un bu yeni çılgınlığını desteklemez. Washington’ın en has dostları bile önerilerini açıkça reddetmeseler de bağımsız bir ülkenin iç işlerine karışma konusunda sessiz kalmayı yeğlediler. Küba ordusunu itaatsizliğe çağırmak, rejim karşıtlarınca başlatılacak genel bir ayaklanmayı kışkırtmak bunların dışarıdan finanse edildiği izlenimini pekiştirecek güçlü kanıtlardır. Aslında böyle bir suç Küba’da da, ABD’de de hapisle cezalandırılır, pek çok ülkede de vatana ihanet olarak değerlendirilir. Rusya lideri Putin neden uluslararası seçim gözlemcilerinden korkuyor? Davet edilmeyen demokrasi R usya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in liderliğini yaptığı partinin aday listesinin aralıktaki parlamento seçimlerinde oyların çoğunu toplayarak zafer kazanacağına hiç kuşku yok. Putin ülkesinde oldukça popüler. Üstelik hükümeti de kendi propagandasıyla ülkeyi boğan medya üzerinde baskın. Ayrıca ciddi muhalefet adayları da oy pusulasından dışlanmış durumda. Öyleyse Putin neden uluslararası seçim gözlemcilerinden korkuyor? Haftalarca bekledikten sonra Moskova, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) en fazla 70 gözlemci göndermesine izin verileceğini söyledi. 2003 seçimlerinde ise bu sayı 450 idi. Heyetin ülkede bulunacağı zaman da azaltılacak. Normalde AGİT yetkilileri aylar öncesinden ülkeye gelirken bu sene en fazla birkaç hafta orada bulunabilecekler. AGİT’ten bir sözcü bu sınırlamalarla daha önce hiç karşılaşılmadığını ve “anlamlı bir gözlem olasılığını ciddi bir biçimde sınırlayabileceğini” ifade etti. Bu yaklaşıma yönelik en belirgin neden de Kremlin’in AGİT’in baş gözlem heyetinin geçen seçimleri “temelde adaletsiz” olarak tanımlamasından rahatsız olması. Ancak Putin’in bundan daha geniş bir gündeme sahip olduğu da anlaşılıyor. Avrupa, Kuzey Amerika ve Orta Asya’da bulunan 56 ülkeyi içine alan Soğuk Savaş dönemi kuruluşu AGİT’in en etkin heyetleri özellikle yeni demokratikleşmiş ülkelerde son dönemlerde şiddetli bir seçim gözlem uygulaması gerçekleştiriyor. Bu heyetin seçimlerdeki yolsuzluklara yönelik getirdiği eleştiriler 2004’te Ukrayna’da, bir yıl sonra da Kırgızistan’da demokrasi yanlısı devrimlerin ortaya çıkmasını sağladı. Putin ise büyük olasılıkla Rusya’da bu tür bir başkaldırı olasılığından kaygılı değil. Ancak yine de diğer eski Sovyet Putin’in kafasında bazı cumhuriyetlerinde hileler dolaşıyor olabilir. baskın konumda olan Moskova yanlısı otokratların seçimlerde engellenmemesini sağlamaya çalışıyor. Rus hükümeti, AGİT’e tüm gözlem heyetlerini 50 kişiyle sınırlayan ve Rusya’nın onayı olmadan raporların yayımlanmasını yasaklayan, kısaca gözlemci yapıyı iğdiş edecek bir öneri getirdi. Ne yazık ki AGİT, Kremlin’in sert diplomasisi karşısında oldukça yumuşak bir hedef. AGİT Başkanı İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos, bu yüzsüz talepler konusunda sessizliğini koruyarak Kremlin’le uzlaşıya varmaya çabalıyor. Tüm bunların yanı sıra Putin’in kafasında da bazı hileler dolaşıyor olabilir. Sakat bırakılmış bir AGİT heyeti Washington Post’tan Peter Finn’e konuşan bir milletvekili, cumhurbaşkanı tarafından atanan Rus bölgesel valilerinin, Putin’in Birleşik Rusya partisi için en az yüzde 70 oy oranı sağlamaları konusunda emir aldıklarını söylemiş. Bu oran parlamentoda anayasayı değiştirebilecek ve belki de Putin’in gelecek baharda cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmasını gerektiren sınırlamaları da ortadan kaldırabilecek çoğunluğu sağlıyor olacak. Eğer cumhurbaşkanının adamları yüzde 70 oy kotasının sağlanması için birkaç oy sandığını dolduracak olursa, sakat bırakılmış bir AGİT heyetinin onları yakalaması mümkün olmayacak. İngilizceden çeviren: Elçin Poyrazlar (Washington Post gazetesinin başyazısı, ABD, 1 Kasım 2007) Yeni bir stratejik adım Bush yönetiminin bu girişimi devrimin başından beri Küba’ya yönelik saldırgan tutumda yeni bir stratejik adım. Aslında ABD’nin 19. yüzyıldan beri Karayip Adaları’nın en büyüğünü kendi topraklarına katma isteği sürüyor. Soğuk Savaş yıllarında “komünizm tehlikesi” bahaneydi. Şimdi devrimi haritadan süpürmek gerekiyor. Küba’yı terorizmi desteklemekle suçladılar, olmadı. Biyolojik silah üretiliyor diye uydurdular, kanıtlayamadılar. Sayısız ambargo önlemleri İZMİR İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MÜFLİS GİNATEKS TEKSTİL SAN. VE TİCARET AŞ İFLAS İDARESİNDEN EK SIRA CETVELİ VE İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISININ İLANI 2004/5 İflas İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 24.11.2005 Tarih ve 2005/258 Esas, 2005/690 Karar sayılı ilamı ile iflasına karar verilen 375 Sokak No: 1/2 Bornova/İZMİR adresinde mukim, GİNATEKS TEKSTİL SAN. VE TİC. AŞ’nin iflas masasına geç kayıt yaptıran alacaklıların, alacak kayıtlarının tahkik ve tetkik işlemleri tamamlanmış olup, iflas idaresi tarafından düzenlenen Ek Sıra Cetveli, İzmir 11. İcra ve İflas Müdürlüğü’nde alacaklıların tetkikine sunulmuştur. Alacağın esasına ilişkin itirazların işbu ilanın yayımlandığı tarihten itibaren en geç 15 gün içerisinde, iflasa karar veren Asliye Ticaret Mahkemesi’nde, sıraya ilişkin itirazların ise en geç 7 gün içerisinde, İcra Hâkimliği’nde dava açabilecekleri hususu, Müflise ait İKİNCİ ALACAKLILAR toplantısı, 30.11.2007 tarihinde, saat: 10.30’da İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu’nda yapılacak olup, müflisten alacaklı olanların toplantıda hazır bulunmaları veya bir vekil göndermeleri, İİK 232, 233, 234, 235, 236 ve 237. maddeleri gereğince tebliğ ve ilan olunur. 08.10.2007 (Basın: 57951) ESAS NO: 2007/804 DAVALI: ABDULLAH ÇINAR (Ağadere Cd., Yunusoğlu Apt., K: 4, D: 8, Körfez/KOCAELİ) Davacı, T.H.Türk Ticaret Bankası AŞ vekili tarafından, davalı Abdullah Çınar aleyhine açılan alacak davasında: İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi’nin, 2004/5498 Esas, 2006/1509 Karar ve 18.07.2006 tarihli, görevsizlik kararı üzerine kesinleşerek, mahkememize gönderilmiş olmakla, dava dosyasının mahkememizin 2007/804 esasına kaydı yapılmıştır. Davalı adresine yapılan tebligatlar bila tebliğ iade edilmiş olup ve davalıya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Karar gereğince, duruşmanın yapılacağı 14.02.2008 günü, saat 10:30’da, davalının mahkemede hazır bulunması, H.U.M.K.nun 3156 sayılı yasayla değişik, 213/2 maddesi uyarınca, davalıların duruşmaya gelmediği takdirde, yargılamaya yokluklarında devam olunacağı hususu, davetiye yerine kaim olmak üzere iş bu ilan tebliğ olunur. 22.10.2007 (Basın: 58255) İSTANBUL ASLİYE 1. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN BOZOV A ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN METNİ ESAS NO: 2006/418 Davacı Mehmet Almaz tarafından, davalılar Hazine ve Irmakboyu Köyü Muhtarlığı aleyhine mahkememize açılan, tescili davasının mahkememizde yapılan açık duruşmalar sırasında verilen ara kararı gereğince, Dava konusu edilen, Şanlıurfa ili, Bozova ilçesi, Irmakboyu Köyü Kayaözü mezrası, köyiçi mevkiinde, tapulama dışı batısında köy merası ve yerleşim yeri doğusunda, davacıya ait 7 No’lu parsel, kuzeyinde köy halkına ait şahıs tarlaları, güneyinde Koçveren yolu ve ötesi, şahıs tarlası ile çevrili yaklaşık 15 dönümlük tapulama harici yerde, hak iddia eden kişilerin Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam eden ve duruşması 28.11.2007 günü saat 10.10’a bırakılan davaya müdahil olarak katılmaları ilanen tebliğ olunur. Basın: 58231 SAYI: 2007/223 ESAS Davacı İsmail Çağlar tarafından, davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan Gaiplik davasının, yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince; Gaipliğine karar verilmesi istenilen, Hatay İli Antakya İlçesi Uzunalıç Köyü Cilt: 136, Hane: 3, Bsn: 12’de nüfusa kayıtlı, İsmail ve Ruhnaz oğlu, Antakya 01.09.1976 doğumlu Şaban Çağlar’ın, 1979 yılında evden çıkarak bir daha eve gelmediğinden, bütün aramalara rağmen bulunamadığından ve kendisinden bir haber alınamadığından, şahsın gaipliğine karar verilmesi, dava ve talep edilmiştir. Yukarıda açık kimliği yazılı Şaban Çağlar’ın nerede olduğunu bilen ve tanıyanların, mahkememizin 2007/223 esas sayılı dosyasına ilan tarihinden itibaren 3 ay süre içerisinde bilgi vermeleri gerektiği, aksi takdirde bu şahsın gaipliğine karar verilebileceği, Türk Medeni Kanunu’nun 32 ve 33. maddesi ile Tebligat Kanunu’nun 28, 29, 30. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 57845 HATAY ASLİYE ( 3.) MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle