23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER AKP’li milletvekilleri, atama talepleri için bakanlarla görüşme isteminde bulundu TESEV RAPORU DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Annapolis Zirvesinden Ne Bekleniyordu ki? Washington’a bir saat uzaklıktaki Annapolis, Chesepeake Körfezi kıyısındaki eşsiz konumu, deniz ürünleri lokantaları ile ABD’nin en hoş turistik yerlerinden biridir. Bu küçük kentin bir diğer özelliği de, Amerikan Deniz Harp Akademisi’nin orada bulunmasıdır. Hem Amerikan hem de dünya tarihine çok kötü bir şekilde daha şimdiden geçmiş olan George W. Bush görev süresinin son yılına girerken, Deniz Harp Akademisi binasında, görkemli ama içi boş İsrail – Filistin konferansını toplarken adını temizlemekten başka bir amaç gütmüyordu herhalde. Konferans görkemliydi, çünkü 49 ülke ve uluslararası kuruluşun temsilcileri Annapolis’e gelmişlerdi. Hatta bunların arasında, İsrail’i tanımayan, Suudi Arabistan ve Libya gibi ülkelerin bakanları da vardı. Suriye’nin de, konferansa katılmayı son anda kabul etmiş olması, Washington’ın hedeflerinden biri haline gelmiş olan İran’ın bölgede yalnızlaştırıldığının bir kanıtı olarak görülüp, ABD açısından bir başarı olarak algılanabilir. Ama toplantının içi yine de boştu. Çünkü uzlaşmazlığın taraflarından biri olan Filistin halkının seçtiği ve Gazze Şeridi’ni denetimi altında tutan Hamas görüşmelerde yoktu. ??? Bu durumda, yalnızca Batı Şeria’da etkin olan Mahmud Abbas ile Olmert’in görüşmelerinin altmış yıllık sorunu çözmesini beklemek, hayalcilikten de öte bir tutum olacaktır. Zaten, kimsenin de, toplantıdan fazla bir beklentisi yoktu. Beklenti çıtası düşük tutulunca, boş umutlarla dolu olan bir sonuç bildirgesinin çıkması da daha kolay oluyor. Oldu da... Konferans sonunda, bir arada değil, ama yan yana barış içinde yaşayacak bir İsrail ve Filistin devletine gidecek yolun 2008 yılı sonuna kadar sağlanması için Abbas ile Olmert’in görüşmelerini karara bağlayan bildiri yayımlandı ve hemen ardından da Bush, ikili görüşmelerine başladı. Filistin ve İsrail arasında ABD’nin denetiminde ikili görüşmeler 12 Aralık’ta başlayacak. Görüşmelerin başlaması kolay da, ondan sonra, daha önceki örneklerde gördüğümüz gibi yol alınması zor. Her şeyden önce, Abbas kendi ülkesinde yeterince temsil gücü olan bir lider değil. Kaldı ki, İsrail’in Abbas’ın da razı olup, halkına sunabileceği bir çözüm planını kabul etmesi güç görünüyor. ??? İsrail’in 1967 savaşı öncesi sınırlarına dönmeyi kabul etmesi güç görünüyor. Bir an için bu engelin aşıldığını düşünsek bile, son yirmi yılda nüfusu 200 binden 275 bine çıkmış olan Yahudi yerleşkelerinde yaşayanların durumu ne olacak? Ayrıca hangi Filistinli mülteciler ülkelerine dönecekler? Yahudi devleti kurulurken, orada olanların hepsi mi? Camp David’de, tam anlaşmanın sınırına gelmişken bile çözülemeyen kutsal kent Kudüs’ün statüsü ne olacak? Doğu Kudüs’ün yönetiminin Filistinlilere bırakılmasını, İsrail kabul edecek mi? Mescidi Aksa’nın statüsü konusunda taraflar anlaşabilecekler mi? Bütün bu konularda, ABD’nin Filistinlileri tatmin edecek bir planı olsa bile Washington bunu İsrail’e kabul ettirebilecek mi? İsrail’in Washington’a ne kadar bağımlı olduğuna bakanlar, ilk ağızda böyle bir baskının mümkün olduğunu söylerlerse yanılırlar. Çünkü, ABD’de toplumsal yaşamın her alanında siyaset ve ekonomi dünyasında çok etkin olan Yahudi lobisi yüzünden, Amerikan politikacıları, İsrail’e diledikleri yönde baskı yapma olanağından yoksundurlar. Bu durumda, Hamas’a silah bıraktıracak bir anlaşmaya varabilmek de, son derecede güç görünmektedir. ‘Hamili kart’ toplantısı EMİNE KAPLAN ANKARA AKP’li milletvekilleri, grup toplantıları ve TBMM Genel Kurulu’ndaki çalışmalar sırasında bakanlara ilettikleri torpil notlarının kameralar tarafından görüntülenmesi üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Bakanlar, haftanın belirli günleri TBMM’ye gelip milletvekillerinin taleplerini alsın. Böylece ‘Hamili kart yakınımdır’ görüntüsü ortaya çıkmaz” önerisini getirdiler. AKP yönetimi, bu öneriyi değerlendirmeye aldı. AKP, grup toplantıları ile TBMM Genel Kurulu çalış ? Kızılcahamam kampında bazı milletvekilleri, bakanlara ilettikleri torpil notlarının kameralar tarafından görüntülenmesini önlemek için “Haftanın belirli günleri bakanlar Meclis’e gelerek talepleri dinlemeli” önerisini getirdiler. maları sırasında bazı milletvekillerinin bakanlara iletmek üzere hazırladığı torpil notlarının kameralar tarafından görüntülenmesi ve “hamili kart” haberlerini önlemek için formül arıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan Kızılcahamam toplantısında, “Bürokratlarla polemiğe girmeyin. Onlara amiri gibi davranmayın. Bir sorununuz varsa bakana iletin” dedi. Erdoğan’ın bu sözleri üzerine bazı milletvekilleri, bakanların milletvekilleriyle özel olarak toplantı yapmasını gündeme getirdi. Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, grup toplantıları ile TBMM Genel Kurulu’ndaki çalışmalar sırasında bakanlara ilettikleri notların kameralar tarafından görüntülendiğini anımsatarak, “Bakanlarla iletişimimiz böyle olmamalı. Bakanlar haftanın belli günlerinde TBMM’ye gelerek milletvekillerinin taleplerini dinlemeli. Böylece ‘hamili kart’ notlarının önüne geçmiş oluruz. Milletvekilleri de taleplerini karşılamış olur” dedi. AKP yönetimi, bu öneriyi değerlendirmeye alırken; Akgün, bakanların TBMM’deki özel görüşme tarihlerinin milletvekillerine mesajla bildirilmesini istedi. Söz hakkı istediler Akgün, partinin grup toplantılarında daha önce milletvekillerine konuşma hakkı verildiğine, ancak bu dönem hiçbir milletvekiline söz verilmediğine dikkat çekti. Akgün, “Parti içi demokrasi açısından mutlaka grup toplantılarında söz hakkı tanınmalı, milletvekilleri de çeşitli konularla ilgili görüşlerini grup toplantılarında açıklayabilmelidir” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz seçimlerinin ardından “Adam kayırma, torpil artık bitti” demişti. Ancak Erdoğan, iddialırın sürmesi üzerine genel merkezde yapılan il başkanları toplantısında parti yöneticilerini uyararak “Bugünlerde partimiz hamili kart yakınımdır notları nedeniyle sık sık gündeme geliyor. Bu tür konuların medyada tartışılmasını istemiyorum” demişti. Savcılar AİHM’yi izlemiyor ? Rapora göre, “Ben rejimin savcısıyım” cümlesiyle kendisini özetleyen hâkim ve savcıların büyük çoğunluğu insan hakları konusunun abartıldığını düşünüyor. İstanbul Haber Servisi Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV), “Algılar, zihniyet yapıları ve kurumlar: Yargı Kurumu” başlıklı raporuna göre hâkimlerin çoğu kendini “önyargısız ve tarafsız” olarak niteliyor. “Ben rejimin savcısıyım” cümlesiyle kendisini özetleyen hâkim ve savcıların büyük çoğunluğu insan hakları konusunun abartıldığını düşünüyor, yüzde 53’ü karar verirken temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaları göz önüne almıyor, yüzde 65’i de AİHM kararlarını takip etmiyor. İstanbul Point Otel’de düzenlenen toplantıda, TESEV’in “Demokratikleşme Programı” çerçevesinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Mithat Sancar ve Eylem Ümit tarafından hazırlanan rapor için toplam 51 hâkim ve savcı ile görüşüldü. Çalışma kapsamında ayrıca kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve çeşitli basın yayın organlarında detaylı bir şekilde ele alınan beş ana dava da incelendi. Bu davalar, Manisa davası, DEP davası, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi davası, Hrant Dink davası ve sonuncusu da Şemdinli davası. Hâkimlerin “tarafsızlık” çerçevesinde kendilerini “içinde yaşadığı dünyadan etkilenmeyen, bir tür insan üstü varlık veya peygamber postunda oturan insan” gibi gördükleri belirtilen araştırmaya göre yargıda tarafsızlığın sağlanması için “hukuk uygulayıcılarının ön anlayışa sahip olduklarının kabul edilmesi, uygulama sürecini etkileyen faktörlerin açığa çıkarılması, yargı bağımsızlığının güvence altına alınması, uygulamaların toplumsal denetime açık hale getirilmesi” gerekiyor. A TİNA ZİYARETİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Babacan’ı maslahatgüzar karşılayacak ? Büyükelçiler kararnamesinin gecikmesi, Türkiye için yaşamsal önem taşıyan dış politika konularında sıkıntı yaratıyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Büyükelçiler kararnamesinin gecikmesi, kritik başkentleri büyükelçisiz bırakmasının yanı sıra Türkiye için yaşamsal önem taşıyan dış politika konularında da sıkıntı yarattı. İlgili makamlara yeni büyükelçiler atanamayınca özellikle Ortadoğu ve AB konularında bu sıkıntı daha belirgin bir şekilde hissedilmeye başlandı. Avrupa’nın önemli başkentlerinden olan Berlin’e atanacak büyükelçinin yanı sıra AB ve Avrupa Konseyi neznindeki büyükelçilerin de değişecek olması, dikkatlerin Avrupa’daki merkezlerde yoğunlaşmasına neden oldu. Kosova’da önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Belgrad’a yeni atamanın yapılamamış olması, Türkiye’nin Balkan politikasında bir adım geri kalmasına neden olurken, özellikle enerji konularında yoğun bir gündeme girilmiş olmasına karşın benzer bir sıkıntı Moskova’ya ilişkin olarak da gündeme geldi. Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi Kurtuluş Taşkent, Rusya’daki beşinci yılını doldurdu ve merkeze dönme zamanı geldi. Ancak kararname çıkmadığı için yerine bir atama yapılamadı. Rejimin savcısı Hâkim ve savcıların çoğunluğu kendisini “Ben devletçi hukukçuyum”, “Ben rejimin savcısıyım” cümleleriyle tanımlıyor. Ayrıca insan hakları konusunun “abartıldığını” düşünen görüşmecilerin yüzde 51’i “İnsan hakları devletin güvenliği açısından tehdit oluşturabilir mi” sorusuna “evet”, yüzde 28’i de “hayır” yanıtını veriyor. “Cumhuriyeti korumak, kollamak benim anayasal görevim” diyen hâkim ve savcılar büyük çoğunluğu oluştururken yine yaygın bir kanı da “hâkimlerin memur olduğu” görüşü. Araştırmanın ilgi çeken sonuçlarına göre görüşmecilerin yüzde 53’ü karar verirken temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmaları göz önüne almıyor. Yüzde 65’i de AİHM kararlarını takip etmiyor. AİHM kararlarından dolayı yargılamanın yenilenmesi imkânı tanıyan düzenlemeyi ise yüzde 49’u olumsuz değerlendiriyor. “AİHM’nin kararlarında önyargılı olduğunu, Türkiye’yi yükümlülük altına sokan diğer Avrupa sözleşmelerinin yerinde ve haklı olmadığını ve AB uyum yasaları ile önemli kazanımlar elde edilmediğini” düşünenlerin oranı ise yüzde 63. namikzafer@yahoo.com Atamalar gecikti AB ve Avrupa Konseyi’ne yapılacak atamaların gecikmesi, Türkiye’yi hem AB ile ilişkilerde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni şemsiyesi altında bulunduran Avrupa Konseyi’ndeki faaliyetlerde sıkıntıya soktu. Büyükelçiler kararnamesine girmesine kesin gözüyle bakılan Irak Koordinatörü Büyükelçi Oğuz Çelikkol’un atamasının yapılamamış olması da, bakanlık içinde sıkıntıya neden oldu. Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın ziyareti öncesinde Tahsin Burcuoğlu’ndan boşalan Atina Büyükelçiliği’ne atama yapılacağı beklentisine karşın, kararname hazırlanamayınca, Türkiye’nin Yunanistan’daki temsiliyeti maslahatgüzar düzeyinde kaldı. Babacan’a bu hafta sonu yapacağı ziyareti sırasında büyükelçi değil, Atina Büyükelçiliği maslahatgüzarı eşlik etmek durumunda kalacak. Oysa, diplomatik gelenekler gereği, böyle bir ziyaret sırasında Babacan’a Atina Büyükelçisi’nin refakat etmesi gerekiyordu. İnsan Hakları Komisyonu CHP’nin önerisini kabul etmedi Polis şiddetine araştırma yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda CHP’lilerin İstanbul’da polis tekmesiyle yaşamını yitiren Feyzullah Ete ve İzmir’de “uyarı ateşi”yle başından vurulan Baran Tursun olayıyla ilgili alt komisyon kurulması önerisi AKP ve MHP oylarıyla reddedilirken, polislerin sorun ve sıkıntılarının araştırılması için alt komisyon kurulması önerisi ise kabul edildi. CHP’li Çetin Soysal, İstanbul ve İzmir’deki olaylarla ilgili alt komisyon kurulma önerisinin reddedilmesine sinirlenerek toplantıyı terk etti. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu dün gündemindeki konuları görüşmek üzere toplandı. Komisyonda CHP Milletvekili Çetin Soysal, İstanbul Avcılar’da polis tekmesi ile yaşamını yitiren Ete ve İzmir’de “uyarı ateşi” sonucu ağır yaralanan ve beyin ölümü gerçekleştiği belirtilen Baran Tursun olaylarını gündeme getirerek, bir alt komisyon kurularak inceleme yapılmasını istedi. üyeler olayın soruşturma aşamasında olduğunu, ancak soruşturmada eksik bir yön olursa daha sonra alt komisyonun gündeme gelebileceğini söyledi. Soysal ise Şemdinli olayları, Festus Okey, Hrant Dink cinayetleri ile ilgili soruşturma sürerken alt komisyon kurulduğunu belirti. CHP’lilerin bu önerisi kabul görmeyince, Çetin Soysal sinirlenip komisyonu terk etti. CHP’li Ersin’in, polislerin yoğunluk, ekonomik sıkıntılar, iş stresi gibi nedenlerle fiziksel ve zihinsel yorgunluk yaşadığını belirterek, bunların araştırılması için de bir alt komisyon kurulması önerisi ise benimsendi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Listeyi okudu Geçen haziran ayından bu yana polis şiddeti nedeniyle yaşamını kaybeden, yaralanan ya da mağdur olan yurttaşların listesini okuyan Soysal, Meclis’in bu olaya el koymasını sitedi. Komisyon Başkanı Zafer Üskül ve bazı AKP’li CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle