18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Suudi Kralı’nın her ziyaretinde gündeme gelen Sevda Tepesi ‘artık’ kamulaştırılmalı 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Boğaziçi’nin ‘yasası’ da korunmalı Cumhurbaşkanı Gül’ün Kral Abdullah’ı 1 otelde ziyaret etmesine “normal” diyen Suudi Büyükelçisi şunları söylemiş: “Arkadaş, kardeş gibiler; birbirlerine karşı jestleri oluyor…” (Vatan21 Kasım 2007) Bu sözler yanlış sayılmaz... Kral ve yakınları ülkemize her gelişlerinde, özellikle “dindar” siyasetçilerimizle pek samimi oluyorlar. İstanbul’daki “tapulu mal”ları olan Sevda Tepesi’ne “imar sözü” verilmesi de o “jest”lerden biri olmalı ki, yine her ziyaretleri “Boğaziçi Yasası’ndaki değişiklik” haberlerine neden 2 oluyor… Üstelik aynı haberler karşısında ne Kral’dan ne de sözcülerinden “Ayrıcalık istemeyiz; imar yasağı varsa bu İstanbul’un güzelliği içindir; destekleriz...” gibisinden bir “jest” de duymadığımıza 3 göre, Suudilerin “imar beklentisi” sürüyor olmalı… 4 KITALARI BULUŞTURAN Eğer şu ‘kardeş gibi’ olan yöneticileriYAŞAMA KÜLTÜRÜ miz, “Kusura bakma arkadaş, biz şeriat Asya ile Avrupa’nın göz göze bakıştıkları Boğaziçi’ndeki “yaşama kültürü” de tarih bodeğil hukuk devletiyiz; rahmetli eski yunca doğal ve kültürel çevreyle iç içeydi... (1) Resimlerde eski zaman balıkçıları, dalyanBaşbakanımız ve eski Belediye Başkanı lar ve yalılar. (2) Bugünkü Boğaziçi’nde balıkçı tekneleri ve kıyı yapıları. (3) Bestekâr Dr. mız size yeşil alanı aldırmışlar; isterse Alaeddin Yavaşça’nın notalarıyla ünlü şarkılarından “Boğaziçi, Şen Gönüller Yatağı”. niz kamulaştırıp, zararınızı da öderiz...” (4) Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın belgeselleri arasındaki “Boğaziçi Konuşuyor”. diyebilselerdi; Boğaziçi Yasası da sadece bu ziyaretlerde akla gelmezdi… Oysa kültürel ve doğal çevre için asıl ‘sorun’un “korumak”tan değil “korumaORUN’ İMAR YASAĞI! mak”tan kaynaklandığını; bu nedenle önNitekim yine öyle oldu; iki Abdullah’lalem alınması gerekenin de yine korumak rın geçen haftaki “otel” görüşmeleri ile değil korumamak olduğunu artık “gör“yeni Boğaziçi Yasası” haberleri medyamek” gerekmiyor mu? da aynı günlerde yer aldı… Bu nedenle 82 tarihli yasanın “korumaAnadolu Ajansı’nın (AA) Bayındırlık ve yı aksatan” yanları asıl “sorun” olarak göİskân Bakanlığı’ndaki bir yetkiliye dayanarülmeden yapılacak bir yeni düzenleme, elrak açıkladığı yasa tasarısını, Boğaziçi İmar de kalabilen doğal ve kültürel değerlerin Müdürlüğü de şöyle doğruladı: “Böyle bir li açıklamalar, asıl “niyet”i sergiliyor. de yitirilmesine yol açacaktır. çalışma var; ama metni elimize geçmeAA’nın bilgi kaynağı olan bakanlık yetA BU YASA OLMASAYDI? di…” (Radikal17 Kasım 2007) kilisi, 1982 tarihli “imar planında yeşil Aslında, Sevda Tepesi gibi özel mülkiyetPeki bu “gizli”lik acaba neden? Tasarıda alan” olan bölgelerde “kamulaştırma yagerçekten, Boğaziçi’nin “korunması”nı pılamadı”ğını ve “yapı inşa edilmesinin teki korulukların korunması için yasada kayeterince sağlayamayan “yasal eksiklik de mümkün olmadığı”nı anımsatarak di musal bir “yükümlülük” vardı. İki köprüler” mi gideriliyor, yoksa hem Suudi Kra yor ki: “Bu arazilere yönelik sorunun ye nün geçiş gelirinden belli oranda pay ayrıllı’nın hem de bizdeki “emlak kralları”nın ni düzenlemeyle aşılması hedefleniyor.” masıyla oluşacak “Boğaziçi’ni koruma foimar beklentileri önündeki “yasal engelDemek ki “sorun”; “yapı inşa edilme nu”yla, öncelikle korulukların kamulaştırılması öngörülmüştü. sinin mümkün olmaması”! ler” mi kaldırılıyor? Ne var ki Karayolları, yıllarca fona pay Sadece Boğaziçi’nde değil, genelde tüm Yanıtı için yine AA’nın haberine bakıldığında, ikincisinin daha fazla önemsendiği sit alanlarımızda yaşadığımız asıl “sorun” aktarmayınca, “uygulanmayan” bu yasa işte budur. Korumanın “nasıl gerçekleşe maddesi kaldırıldı… anlaşılıyor. Böylece tapulu ve kapısından “girilemeGerçi aslında tüm ülke için gereken ka ceği”ni değil de; bunun için ‘olmazsa olçak yapılaşmaya daha caydırıcı cezalar da maz koşul’ olan imar kısıtlamalarının “na yen” korulukların, imar planına göre “topöngörülüyormuş. Ne var ki özellikle Sev sıl aşılabileceği”ni temel “dert” edinen an luma açık park”lara dönüşebilmesi; “Kamulaştırma paramız yok” demeyecek yeda Tepesi gibi “tapulu koruluk”larla ilgi layış... rel yönetimlere kaldı… Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Boğaziçi Yasası ve bu yasayla Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak kurulan “Boğaziçi İmar Müdürlüğü”, ülkemizdeki son çeyrek yüzyılın en “korumacı imar düzeni”ni sağlamışlardır. Türkiye’de sadece “belli bir bölge”deki doğal ve tarihsel değerlerin yaşatılmasını hedefleyen tek “özel yasa” ve “özel kurum” olarak; örneği olmayan bir deneyimde, yine ülke gerçeklerine göre başarılı sonuçlar sağlamışlardır. Eğer bu yasa ve bu müdürlük olmasaydı, hiç tartışmasız Boğaziçi yamaçları da 25 yıl içinde “Kuşadası” örneğinden farksız olurdu. Türkiye’nin hemen tüm cennet köşelerine göz diken ve egemen siyasetin tam desteğini almış “imar rantı imparatorluğu” en değerli sit alanlarını bile betonlaştırmanın yolunu bulurken, Boğaziçi’ne asla acımaz ve tüm yamaçlarına apartmanlarını sıralardı... Boğaziçi ise Koruma Yasası’na ve Koruma Kurulu kararlarına ek olarak, doğrudan kendi yasası ve kendi müdürlüğünün denetimleriyle, bugün hâlâ doğal peyzajını tümüyle yitirmedi; çoğu eskiden kalma kaçak yapılaşmaya karşın tarihsel dokusunu önemli oranda sürdürebiliyor... Boğaziçi Yasası’nın “korumayı aksatan” yanları da elbette var… Ancak, yapılmak istenen değişikliklerde, bunların değil, “korumayı sağlayan kuralların değiştirileceği”ne yönelik ciddi kaygılar da var… Örneğin, şu imara açık ‘geri görünüm’ alanları ile yapı kısıtlaması olan ön görünüm bölgelerini ayıran çizgi… birçok yerde “Boğaz’a bakan yamaçlar”ı bile tepelerin arkasında göstererek “deniz manzaralı imarlı semtler” yarattı ve yaratıyor. Bu çizginin ya gerçekten en “geri”lere çekilmesi ya da Boğaziçi’nin önüyle arkasıyla “bir bütün olarak” korunması gerekiyor… Ne var ki her şeye rağmen; hele şimdiki “imar düşkünü siyaset”in egemenliği altında bu yasaya “dokunma”mak yine de en hayırlısı… Ne zaman ki “şu Boğaziçi sırtlarından yükselen ve güzelim peyzajı boynuzlayan gökdelenleri engelleyecek bir yasa lazım” bilinci iktidar(lar)da da oluşmaya başlar; o zaman yeni bir düzenlemenin vakti gelmiş demektir... Mustafa Balbay’la Düşünmek... Mustafa Balbay “Heyecan Yaşlanmaz” adını verdiği ve Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan son kitabının önsözünde, şöyle demiş: “Gazeteciliğin sevdiğim tariflerinden biri şudur: Yeryüzündeki hiçbir şey, bir gün önceki haber kadar bayat değildir! Bu tarif, bir anlamda günlük yazı yazanlar için de geçerli. İşte bütün bu koşuşturmaca içinde arada bir ‘bütün zamanları’ içerdiğini düşündüğüm yazılar da oldu…” Balbay, son kitabını böyle yazıları arasından yaptığı bir seçmeyle oluşturmuş. Ama kendisinin yukarıdaki saptamasına ben de bir eklemede bulunmak istiyorum: Haberlerin her zaman ‘eskimesine’ karşın, kimi zaman ve kimi iklimlerde o haberlerin ‘konuları’ kolay eskimez, çünkü o iklimlerde sorunlar pek kısa zamanda çözümlenemez. İster her gün yazsın, ister her hafta veya arada bir, düzenli bir gazete ya da dergi yazarı için –eğer hastalıklı bir benmerkezci değilse!– en acı verici şeylerden biri, üstünde durduğu sorunların bir türlü eskiyememesi veya geçmişe karışamamasıdır. Böyle durumlarda “Ben demiştim…” söyleminin sağlayabileceği yapay tatmin duygusu, toplumsal sorumluluk bilincine sahip yazarlar için asla yeterli değildir. Mustafa Balbay’ın “Heyecan Yaşlanmaz” başlığı altında topladığı bütün yazılarında –toplum adına olmak üzere, ne yazık ki!– bu yaşlanamayışı görebiliyoruz. Ancak bu, yalnızca sorunların kendisinden kaynaklanmıyor. Toplumunu ve o toplumun içinde yaşadığı koşulları, tarihsel arka planıyla birlikte çok iyi bilen bir yazar olan Mustafa Balbay, yazılarında ele aldığı her tekil ve güncel olayın toplumumuzla bağıntılı ‘çoğulcu’ ve ‘zamanötesi’ doğasını da yakalayıp, o doğayı somut kılmayı başarıyor. Bu durum, deneme yazarlığının da olmazsa olmaz koşullarından biridir. Çünkü Montaigne’den günümüze uzanan gelenek içerisinde deneme, görünüşte iddiasız bir tavırla, daha çok bir taslak çağrışımı uyandıran, ama gerçekte olayın özüne inip o özü düşünsel bağlamda evrenselleştiren bir yaklaşımla hedefine yönelen bir türün adıdır. Bu niteliklerinden ötürü gerçek anlamda deneme sayılan her yazı, okurlarını ele aldığı tek bir ölüm ile bütün ölümler üzerinde, tek bir haksızlık ile doğrudan adalet kavramı üzerinde veya sadece Köy Enstitüleri’nden yola çıkarak bütün bir ‘Aydınlanma’ kavramı üzerinde düşündürebilen yazıdır. Tıpkı, Mustafa Balbay’ın son kitabında derlediği yazılar gibi! Onun yazılarının tiryakisi olmama ve hiçbirini kaçırmamama rağmen, kitapta yeniden okuduğum her denemesi ile birlikte eskilerine eklenen düşünme boyutlarına açıldım. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi üzerine yazdıklarından bir örnek: “Derken aklıma, Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’ndeki bir kişinin Hablemitoğlu’nun Çankaya Portakal Çiçeği Sokak’taki evine nasıl gideceği sorusu geldi. Bu da soru mu demeyin, güzergâhı izleyin… Bu kişi, Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nin hemen üstündeki, 1 Şubat 1979’da katledilen Abdi İpekçi’nin adını taşıyan parkın yanından geçecek… Kızılay trafiğine girmek istemezse Maltepe yönünden yukarı çıkacak, 21 Ekim 1999’da katledilen Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın adını taşıyan spor salonunun önünden geçecek… Birkaç yüz metre sonra, 7 Mart 1990’da katledilen Çetin Emeç’in adını taşıyan bulvara girecek… Devamında Hoşdere’den Portakal Çiçeği Sokak’ı bulacak… Dönüşü yine ana bulvar trafiğine girmeden yapmak isterse, Çankaya Köşkü’nün önünden devam edecek, 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu’nun adını taşıyan caddeden dolaşıp aşağı inecek …Ölüm şehirlerimiz!” Bir ölümden yola çıkıp bir ülkenin yakın tarihindeki aydın cinayetlerinin neredeyse tümünün haritasını çizivermek! Kendini zaman içersinde zamanın ‘rehavetine’ bırakmak eğiliminde olanlar için, altından kalkılır bir tokat değil! “Heyecan Yaşlanmaz” ile birlikte, düşünmekten yana olan bütün öğrencilerime hararetle tavsiye edebileceğim bir deneme kitabına daha kavuştum! [email protected] ‘S Y T.C. ŞUHUT İZALEİ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU GAYRİMENKULUN AÇIK ARTIRMA İLANI 2007/3 Esas Satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Satışına karar verilen taşınmaz, Afyonkarahisar ili, Şuhut ilçesi, İplik Mh., Kasaplar mevkii, 246 ada, 11 parsel sayılı taşınmazdır. Taşınmazın yüzölçümü 45.50 m2 olup, tapuda kargir dükkan vasfı ile kayıtlıdır. Taşınmazın tamamı Kargir dükkan ile kapatılmıştır. Taşınmazdaki bina takriben 47 yıllıktır. Bodrum ve zemin katlı bina, yığma yapı sistemi ile ve betonarme malzeme kullanılmadan inşa edilmiş olup, halen boş ve bakımsızdır. Bu haliyle enkaz bedelinin yıkım bedelini ancak karşılayabileceği tespit edilmiştir. Arsa olarak ilçenin en merkezi yerinde ve çarşı içindedir. Belediye imar planına göre taşınmaz ticari sahada bitişik nizam, üç katlı işyeri sahasındadır. Taşınmazın arsa olarak tahmin edilen bedeli 54.600,00 YTL’dir. Satış, açık artırma ile yapılacak olup, birinci artırma 21.01.2008 günü, saat 13.30 13.40 arasında, Şuhut Adliye Binası önünde yapılacak ve o günü kıymetinin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklar toplamını ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle istekli bulunmadığı takdirde en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere taşınmaz 31.01.2008 günü, aynı yerde ve saatler arasında 2. artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar eide edilmemişse, taşınmaz en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para ile olup, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir, İhale pulu, KDV , damga resmi, tapu harcı alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve borçlunun ödemesi gereken harç ve vergiler ile masraflar satış bedelinden ödenir. İpotek sahibi alacaklılar diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. İhale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ile kefiller, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi, ayrıca hükme hacet kalmadan, Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masraf verilmesi halinde isteyene bir örneği gönderilebilir. Satışa iştirak edenler, şartnameyi görmüş ve içeriğini kabul etmiş sayılacakları, başka bilgi almak isteyenlerin 2007/3 İzaleyi şüyu satış esas sayılı dosya numarası ile Memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. 21.11.2007 İc.İf.K.126. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 63813) T.C. ERZURUM ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2007/288 Esas Davacı Botaş Genel Müdürlüğü vekili tarafından, davalılar Cemil Harmandar ve 67 arkadaşı aleyhine Mahkememize açılan Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının tensibinde verilen ara kararı gereğince; Davacı vekili dilekçesinde; Erzurum ili, Merkez Müdürge köyünde kain, tapuda 294 Parsel no’dan ifrazen oluşan 2130 parsel sayılı taşınmazın 9.00 m2’lik bölümü ile yine Erzurum Merkez Müdürge köyünde kain, tapuda 294 parsel no’dan ifrazen oluşan 2131 parsel sayılı taşınmazın 430.47 M2’lik kısmı üzerinde 43 yıllık yıllık daimi ve müstakil nitelikli üst hakkının, Botaş Boru hatları ile Petrol taşıma AŞ lehine tescil edilmesini talep etmiştir. Maliklerin tebligat ve ilan tarihinden itibaren 30 gün süre içerisinde kamulaştırma işlemine ve davacı Botaş Genel Müdürlüğü’ne karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabileceği, mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına TC Ziraat Bankası, Erzurum Merkez şubesine yatırılacağı, taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerini tebliğ tarihinden itibaren 10 günlük süre içinde, mahkememizin 2007/288 Esas sayılı dosyasına sunulması ile duruşma tarihinin 24.01.2008 günü, saat 10.30 olduğu, 4650 sayılı kanun ile değişlik 2942 sayılı kanunun 10/4. maddesi gereğince ilan olunur. 01.10.2007 (Basın: 54719) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle