18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER 62 yıl sonra annesini buldu ? Dış Haberler Servisi İngiltere’nin Woodmancote kasabasında yaşayan Hilda Berry (91), 2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru İngiltere’nin batısındaki bir pub’da evlatlık verdiği kızıyla buluştu. AFP’nin haberine göre 1945’te evlatlık verilen aile, Annie Burriss’e, gerçeği 20’li yaşlarında söyledi. 62 yaşındaki Burriss, uzun yıllar aradığı annesine sonunda önceki gün kavuştu. Burriss, gazetecilere annesinin “Çok güzelsin, çok üzgünüm” diyerek yüzünü okşadığını anlattı. Gözyaşlarını tutamayan Burriss, ayrıca diğer kardeşleriyle de tanıştı. Hilda’nın 7 çocuğunun yanı sıra 33 torunu, 54 torununun çocuğu ve 7 de torununun torunu bulunuyor. dishab?cumhuriyet.com.tr 11 Hollanda kaygılı Lübnan’daki Şiilerin dini liderine göre dayak yiyen Müslüman kadın kocasına vurabilir Fadlallah’tan radikal fetva Dış Haberler Servisi Lübnan’daki Şiilerin dini lideri Büyük Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah, dayak yiyen Müslüman kadının meşru müdafaa için kocasına vurabileceğini söyledi. Fadlallah, Uluslararası Kadına Karşı Şiddeti Ortadan Kaldırma Günü dolayısıyla dün yayımladığı fetvada, İslamın, erkeğe ailevi işlerin idaresinde kadına karşı üstünlük vermesine rağmen “bir erkeğin kadına karşı, küfür ve kırıcı sözler de dahil şiddetin hiçbir türünü uygulamasını hoş görmediğini” belirtti. Bu tür davranışların günah olduğunu, bunları yapanların Allah’a hesap vereceğini ve şeriata göre cezalandırılacağını söyleyen Fadlallah, erkeklerin eşlerine uyguladığı fiziksel şiddetin erkeğin zayıflığının bir işareti olduğunu belirtti. Kadınların, sosyal ve siyasi yaşamdaki E rkeklerin eşlerine uyguladığı fiziksel şiddetin erkeğin zayıflığının bir işareti olduğunu söyleyen Fadlallah “Kadınlar hâlâ erkek kardeş, baba ya da koca; erkek egemenliğine maruz kalıyor” dedi. Fadlallah ayrıca, bir erkeğin “cinsel ilişkiden kaçınması gibi şiddet yöntemlerine başvurmasını” da eleştirdi. yükselişine rağmen, hâlâ şiddet mağduru olduğunu kaydeden Fadlallah, “Kız kardeş, kız çocuğu ya da eş olsun, kadınlar hâlâ erkek kardeş, baba ya da koca; erkek egemenliğine maruz kalıyor” dedi. Fadlallah, işyerlerinde ya da ailede kadınların haklarına saygı gösterilmesi gerektiğine de dikkat çekti. ‘Kadın da sözlerine uymayabilir’ Şii din adamı, bir erkeğin karısının yasal haklarını zapt etmek için, ev harcamaları için para vermemesi ya da cinsel ilişkiden kaçınması gibi şiddet yöntemlerine başvurması durumlarında kadının da evlilik aktindeki sözlerine uymaması hakkının olduğunu söyledi. Lübnan’daki 1.2 milyon Şiinin dini lideri olan 72 yaşındaki Fadlallah, Batı tarafından Hizbullah’la olan bağları nedeniyle “militan” olarak değerlendiriliyor. Ancak Ortadoğu genelinde takipçileri bulunan Fadlallah, bazı konulardaki yaklaşımlarıyla radikal kesimleri şaşırtıyor. Daha önceki fetvalarında namus cinayetlerini de kınayan Fadlallah, ayrıca Amerikan ürünlerinin barışçıl bir şekilde boykot edilmesi ve sigaranın yasaklanması yönünde çağrılarda bulunmuştu. Fadlallah, klonlamaya bilimsel amaçlı olması kaydıyla izin verilebileceği görüşüyle dikkat çekmişti. İslam karşıtı film hükümeti alarma geçirdi Dış Haberler Servisi Hollanda’da parlamentonun aşırı sağcı kanadından Özgürlük Partisi’nin lideri Geert Wilders’in İslam karşıtı bir film yapmak istemesi hükümeti alarma geçirdi. 150 sandalyeli parlamentoda 9 milletvekili bulunan ve İslam karşıtı görüşleriyle tanınan Özgürlük Partisi’nin liderinin, Kuran hakkında bir televizyon filmi projesini hayata geçirme yönündeki adımlarının ardından Hollanda Dışişleri Bakanı Maxime Verhagen’in, kararını yeniden gözden geçirmesi için Wilders ile görüştüğü bildirildi. Filmin doğuracağı sakıncalara dikkat çekmek için İçişleri Bakanı Ter Horst ve Adalet Bakanı Hirsch Ballin’in de milletvekili Wilders ile bir araya gelerek kendisini ikna etmeye çalıştıkları açıklandı. Bakanların, Wilders’i, filmin yayımlanması halinde İslam dünyasında Hollanda’ya karşı doğabilecek tepkiler konusunda uyardıkları belirtildi. Filmi yapmaması konusunda Wilders’in “kulağını çeken” yetkililer arasında Terörle Ulusal Mücadele Koordinasyon Kurulu Başkanı’nın da bulunduğuna dikkat çekildi. Wilders ise filmde Kuran’ın “korkunç ve faşist bir kitap olduğu” yönündeki görüşlerini ortaya koymayı amaçladığını söyledi. Kimseye hakaret etme amacı taşımadığını savunan Wilders, “Eğer böyle bir şey olacaksa kötü olur ancak bu da benim sorunum değil” diye konuştu. Filmin, 2004 yılında köktendinci bir Müslüman tarafından öldürülen yönetmen Theo van Gogh’un İslamda kadınlara karşı yaklaşımı eleştirdiği “Teslimiyet” filmine çok benzediği belirtildi. Delhi, Nesrin’e sahip çıktı ? Dış Haberler Servisi Hindistan yönetimi, köktendinci Müslümanların hedefi haline gelen Bangladeşli feminist yazar Teslime Nesrin’in Hindistan’da kalmasına izin vereceğini ve yazarı koruyacağını açıkladı. Hindistan Dışişleri Bakanı Pranab Muhercii, mecliste yaptığı konuşmada, ülkesinin tarihsel olarak kendisine sığınanları hiç reddetmediğini hatırlatarak “Bugün hükümet politikası olan bu uygarlık mirası sürüyor. Bayan Nesrin’e sığınma sağlayacağız” dedi. Teslime Nesrin’in, Hindistan vizesi şubatta sona eriyor. TAHRAN’DA ALTERNATİF ZİRVE Dış Haberler Servisi ABD’nin ev sahipliğinde Annapolis’te düzenlenen Ortadoğu zirvesini boykot eden İran, Annapolis’e alternatif bir “Ortadoğu Barış Konferansı” düzenleyecek. İran hükümet sözcüsü Gulam Hüseyin İlham, Tahran’da düzenlenecek konferans için Filistinli örgütlerden temsilcileri İran’a davet ettiklerini belirterek, tüm katılımcıların “Filistin topraklarının özgürlüğü için mücadele eden örgütler” olduğunu söyledi. İlham, Tahran’daki zirvenin Annapolis’e karşı “hızlıca verilmiş bir yanıt” niteliğinde olacağını ifade etti. İsrail’i tanımadığını açıklayan ve Annapolis’teki zirveyi boykot eden Filistin’deki Hamas ve İslami Cihad örgütlerine destek veren İran yönetimi, Annapolis’teki zirvenin başarısızlığa mahkum olduğunu bildirmişti. Buna karşın İran’ın boykot çağrısına rağmen aralarında Suudi Arabistan ve Suriye’nin de bulunduğu çok sayıda Arap ülkesi Annapolis zirvesine temsilci göndermiş, ABD, İran’ı Filistin’deki “aşırı unsurları” desteklemekle suçlamıştı. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ise “İsrail devletinin varlığını sürdürmesinin imkânsız olduğunu” öne sürdü. Ahmedinejad, dün kabine toplantısında yaptığı konuşmada, “Temelinde saldırganlık, yalan, suç ve günah olan bu devlet kötüye gitmeye mahkumdur” dedi. Annapolis’in göstermelik taahhütlerle son bulması kuşkuları güçlendirdi ‘Kameralar için yapılan barış’ Dış Haberler Servisi ABD’nin Annapolis kentinde önceki gün gerçekleşen Ortadoğu Konferansı’nın 2008 sonuna kadar İsraillilerle Filistinlilerin barış anlaşmasına varmaları yönünde “göstermelik” bir taahhütle son bulması zirvenin bölgedeki sorunların çözümüne katkısına ilişkin tartışmaları daha da artırdı. Zirvenin açılışından sadece birkaç dakika önce ABD Başkanı George Bush’un devreye girmesiyle ortak metin üzerinde anlaşma sağlanabilirken, Filistin’in geleceğini ilgilendiren bir dizi soruna ilişkin net kararlara atıfta bulunulmaması toplantının İsrail’in yanı sıra Hamas’ın da elini güçlendirmekten öteye gitmediği ve sadece “sembolik” anlam taşıdığı yorumlarına neden oldu. Hedef ‘Ölüm Doktoru’ Olmert: Belki tutturamayız Görüşmelere yeniden başlanılması yönündeki zirve kararının ardından dün Beyaz Saray’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la görüşmesi öncesinde ise İsrail Başbakanı Ehud Olmert’ten barış anlaşmasının 2008’de imzalanmayabileceği yönünde bir açıklama geldi. Amerikan NPR radyosuna konuşan Olmert, barış anlaşması için belirlenen 2008 tarihinin belki de tutturulamayacağını belirterek, “Bunun bir haftada ya da bir yılda olmasını beklemiyoruz, ama bir yerlerden başlamak lazım” ifadesini kullandı. Zirveyi Tokalaşma görüntüsüne karşın Arap ülkelerinin hayal kırıklığı içinde olduğu söyleniyor. (AP) değerlendiren İsrail hükümet sözcüsü Marc Regev ise Hamas’ı Yunan mitolojisinden kumları serbest bırakması ve Filistin halZirve ve Olmert’in tutumu İsrail muhaleesinlenerek “Aşil’in topuğu” diye nitelen kına uygulanan kuşatmayı kaldırması fetinde ve sağ kesimde tepkiyle karşılanırken, dirdi ve saldırılarıyla barış sürecine yöne esastır. Nihai statü müzakerelerinin başa sol kanat partileri toplantının devamının gelik takvimi değiştirebileceklerini belirtti. rıya ulaşması için bu önlemlerin ciddi bi tirilmesini istedi. Ana muhalefet Likud, koZirveye katılan bir Arap diplomat, Anna çimde uygulanması gerekmektedir” dedi. alisyon ortaklarını “Olmert’in karşılığında polis’ten iyimserliği çoğaltacak bir sonuç çıkhiçbir şey almayacakları tavizler verdikmadığını ve Arap ülkelerinin ciddi hayal İsrail ikiye bölündü leri gerekçesiyle” çekilmeye çağırdı. kırıklığı içinde olduklarını söyledi. Zirveye katılan Suriye’nin Washigton Büİsrail gazetesi Maariv “Kameralar İçin Suudi Arabistan, zirvede İsrailArap ba yükelçiliği’nden yapılan açıklamada, İsra Yapılan Barış” yorumunu yaparak, zirverış sürecini desteklediğini ancak İsrail ile iliş il ile 2000’den beri yapılamayan barış gö lerde genel olarak barış törenlerinin yaşakilerinin normalleşmesi için, İsrail’in işgal rüşmelerinin yeniden başlaması çağrısında ma geçirilen anlaşma sonrası yapıldığını ettiği bütün topraklardan çekilmesi gerek bulunurken Annapolis’teki konferansın ba Annapolis’te ise bunun tam tersinin sahnetiğini duyurdu. Suudi Arabistan Dışişleri sına kapalı oturumunda konuşan Suriye Dı lendiğini yazdı. Filistin’de Hamas örgütü Bakanı Suud el Faysal toplantıda yaptığı şişleri Bakan Yardımcısı Faysal elMik ise konferansın “hiçbir sonuç getirmeyekonuşmada, “İsrail’in yerleşim birimleri dad’ın ise, “İsrail’in, 1967 savaşında iş ceği” yönünde görüş bildirdi. Batı Şeria’da inşa etmeyi durdurması, ön karakolları gal ettiği Arap topraklarından tamamen önceki gün zirve karşıtı protesto sırasında ortadan kaldırması, Filistin toprakların çekilmemesi halinde, İsrail ile ilişkilerin öldürülen bir kişinin dün düzenlenen cenadaki barikatları kaldırması, işgal edilen normale dönmesi söz konusu olamaz” de zesi sırasında polisle göstericiler arasında çaFilistin topraklarından çekilmesi, mah diği belirtildi. tışma çıktı. Son Naziler için av sürüyor Dış Haberler Servisi İsrail’deki Yahudi insan hakları örgütü Simon Wiesenthal Merkezi, 2. Dünya Savaşı’ndaki yenilginin ardından Güney Amerika’ya kaçan son Nazi savaş suçlularını bulmak amacıyla kampanya başlattı. 2002’de Avrupa’da başlattığı “Son Şans” adlı opeasyonu Güney Amerika’yı da kapsayacak şekilde genişleten merkez, özellikle Şili ve Arjantin’e kaçan onlarca Nazi yetkilisinden halen saklanmakta olan suçluları yakalamayı amaçladıklarını açıkladı. 450 bin dolar ödül Güney Amerika’daki kampanyanın hedefleri arasında, Nazi suçluları listesinde ikinci sırada yer alan ve toplama kamplarında insanları kobay olarak kullanan “Ölüm Doktoru” Albert Heim da yer alıyor. 2002’den beri 20 ülkede 488 Nazi savaş suçlusunun bulunmasını sağlayan merkez, hâlâ hayatta olduğuna inanılan 93 yaşındaki Heim’ın yakalanması için 450 bin dolar ödül koydu. Merkezin Başkanı Efraim Zuroff, “Operasyonun tek sonucu Albert Heim’ın adalet önüne çıkarılması olsaydı bile, buna değerdi” diye konuştu. Japonya’da Irak kavgası ? Dış Haberler Servisi Japonya’da muhalefetin denetimindeki parlamentonun üst kanadı, hava kuvvetlerinin Irak’taki görevini sona erdiren bir yasa teklifini 3’e karşı 133 oyla kabul etti. Teklif, Tokyo’nun barış gücü görevleri yüzünden hükümet ile arasında çıkan anlaşmazlığın büyümesine yol açacak. Ancak yasa teklifinin, meclisin, iktidardaki Liberal Demokratik Parti’nin yeterli oya sahip olduğu daha güçlü olduğu alt kanadında reddedilmesi bekleniyor. Kasımpaşa Pravdası... P ravda... Yıllar önce Sovyetler’e giderken bildiğim tek kelime... Anlamı gerçek, doğru... Ama Pravda deyince akla bir gazete gelir. Daha doğrusu bir gazetecilik türü... Sovyetler Birliği’nde birkaç ünlü gazete vardı: Pravda (parti gazetesi), Komsomolskaya Pravda (gençlik örgütü), Trud (sendikalar), İzvestiya (Sovyet parlamentosu), Krasnaya Zvezda (Kızıl Ordu)... Bu gazeteler halka neredeyse zorla satın aldırılırdı... Sonra da “bilinçli Sovyet ailesinin evine ortalama 5 gazete giriyor” propagandası yapılırdı... Temel olan elbette Pravda idi. Ötekiler sık sık ondan alıntı yapar, pek çok haber ve açıklama için onu beklerlerdi. Pravda 12 milyon satardı. Sonra Sovyetler’le birlikte önce bölündü, ardından yıkıldı gitti (gerçi şimdi komünistler “15 milyon tirajla yeni Pravda çıkarıyoruz” diyorlar, ama buna inanmak zor)... PERŞEMBENİN GELİŞİ HAKAN AKSAY azar günkü Duma seçimlerinin sonuP cu önemli ölçüde bugünden belli. Kremlin’in kurdurup güçlendirdiği Birleşik Rusya Partisi’nin, oyların yarısından fazlasını alacağı, hatta belki de yüzde 6575’lere çıkabileceği sanılıyor. Muhalif partilerden yalnızca komünistlerin yüzde 7’lik seçim barajını aşarak parlamentoya girme şansı var. Ya bu iki partiden başka hiç kimse Duma’ya giremeyecek; böylece iki partili bir sistem oluşacak... Ya da, genelde iktidarla birlikte davranma eğilimli milliyetçi Jirinovski’nin Liberal Demokratik Partisi ve belki Kremlin’in sözüm ona “solcu” partisi Adil Rusya ile birlikte 3 veya 4 partili bir tablo ortaya çıkacak. Daha sağda ve daha solda muhalefet yapanların seçilme şansı yok. [email protected] Pravda kelimesi zaman zaman siyasiideolojik bir saldırı aracı ve bir küfür olarak kullanılır. 1982’de Cumhuriyet’e “Babıâli’nin Pravdası” diyen Turgut Özal, 28 Kasım 1988’de 500 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum olmuştu. Aynı anlatım, Ergun Göze’ye de aynı cezaya patlamıştı. Bugünlerde Türkiye, merhum Pravda’yı yeniden hatırladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendine yakın bir medya oluşturma ve 1520 milyon tirajlı(!) bir gazete yaratma hedeflerini eleştiren birkaç gazete yöneticisi, ağız birliği etmişçesine Pravda’yı hatırlatarak cevap verdi. AKP gerçekten de kendi Pravdası’nı yaratabilir mi? Yaratırsa ne olur? Sovyetler’de Pravda’nın sonu ne oldu? Sovyetler’in sonu ne oldu? Medyayı teksesli hale getirmeye çalışmak tehlikeli bir yol... Evet, “Kasımpaşa Pravdası” olmamalı. Peki, ya “İkitelli Pravdası”? O da tehlikeli değil mi sizce?.. Tavuk yalnız alıştığı yerde yumurtlar. Rusya saati... ürkiye’nin gündeminde bir de “zamanlama” T sorunu var. Zamanımız ne olmalı? Kiminle birlikte ayarlamalıyız saatlerimizi? Yaz saati, kış saati derken, “Türk saati” nerede yer almalı? AKP Antalya Milletvekili Sadık Badak, yaz dönemindeki ileri saat uygulamasının kış döneminde de sürmesini önermiş. Böylece hem elektrik tasarrufu yapılacağını, hem de “sabahları daha dinlenmiş bir toplum olarak güne başlayacağımızı”, “trafik stresine girmeyeceğimizi” söylemiş. Meridyen hesaplarını da yaparak, “Rusya ile aynı saat diliminin kullanılmasının, ülkemizde her alanda verimliliği arttıracağı görülmektedir” görüşünü dile getirmiş. Yanlış mı anladık? Her şey iyi güzel de, öneride neden Rusya ile aynı saati kullanmamızın verimliliği arttıracağı söyleniyor? Niye Rusya zamanı? Olumsuz etkisi olmaz mı acep? Malum, oralardan dünyaya ya komünizm yayılır, ya soğuk hava dalgası, ya da “ebedi müttefikimiz”in rahatını kaçıran siyasi ve askeri inisiyatifler... Acaba Türk saati diye bir şey uydurup onu uygulasak? Ne yaz ne kış dinlesek... Milliyetçi bir zamanımız olsa? Nasıl olur? Ne Amerika saati, ne Rus saati! Kulağınıza nasıl geliyor? “Zaman”ın ruhuna uygun mu? Şaka bir yana, küçücük bir saptama yapalım: “Rusya saati” diye bir şey yoktur! Rusya 11 zaman dilimine ayrılır... İlgililerin bilgilerine... Seçimlerin sonuçları belli gibi Eva D. Szabo Rusya Devlet Duması seçimleri, Başkan Putin’e güvenoyu referandumuna dönüştü. Yalnızca Rusya’da Bir insanın parti üyesi olmamasına rağmen, bir partinin lideri olarak seçimlere katılabilmesi, yalnızca Rusya’da görülebilecek bir durumdur. Putin anayasa gereği üç dönem üst üste devlet başkanlığı seçimine katılamıyor. Rusya lideri bu kuralı bozmayacağını defalarca vaat etti. Ama iktidardan pek uzaklaşmayacağını da defalarca söyledi. Bu durumda, iki seçenek var: Birincisi, yönetime güvendiği isim veya isimleri getirerek bir adım geriden etkili olmayı deneyecek... İkincisi, yine resmi olarak devlet yöneticisi konumunda bulunacak. Örneğin, belki Putin, yetkileri arttırılmış bir başbakan olacak ve “emanetçi bir başkan” ile birlikte çalışacak. Bir ihtimal daha var: O da, parti üyesi olmamasına rağmen, seçimlere Birleşik Rusya’dan bir numaralı aday olarak katılan Putin, bugünlerde devlet başkanlığından istifa edecek. Yerine birkaç aylığına vekâleten bir başkan (muhtemelen Başbakan Zubkov) gelecek. Ve Putin, Mart 2008 devlet başkanlığı seçimlerine katılarak büyük bir zaferle Kremlin’e geri dönecek. Tabii bu adımın ne kadar “hukuki ve demokratik” olduğu oldukça tartışmalı. Ama burası Rusya, burada olmaz denilen pek çok şey olabilir... CUMHURİYET 11 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle