18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2007 PAZAR 6 DTP’den ‘yeni parti’ yorumu HABERLER DTP iddianamesinde, kapatılan partilere ilişkin gerekçeler kanıt olarak gösterildi PAZAR ORHAN BURSALI Parti kurmak turşu kurmaktan daha kolay AYŞE SAYIN Gerekçeler kanıt oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesinde yer alan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Refah Partisi’nin (RP) kapatılmasını haklı bulduğu gerekçeleri, DTP’nin kapatılmasının uluslararası hukuk dayanağını oluşturdu. İddianamede, Hikmet Fidan’ın öldürülmesi PKKDTP ilişkisinin kanıtı olarak değerlendirildi. DTP’nin, eylemleri nedeniyle kapatma dışında başka bir seçenek bırakmadığına işaret edildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın DTP’nin kapatılması istemli iddianamesinde, siyasi parti kapatmanın nedenleri iç hukuk ve uluslararası hukuk yönünden ayrıntılı olarak irdelendi. Geçmişte kapatılmaları AİHM’de dava konusu edilen partilere ilişkin gerekçeler, kanıt olarak değerlendirildi. AİHM’nin RP kararından alıntılar yapılan iddianamede şöyle denildi: ‘Profesör ve Hulahop’ ANKARA Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya’nın kapatılması istemiyle dava açtığı DTP, bundan sonra izleyeceği stratejiyi netleştirmeye çalışıyor. Partinin hukukçu milletvekilleri parti avukatları ile birlikte savunma için hazırlık başlatırken yeni partiye geçiş için de acele edilmemesi eğilimi ağırlık kazandı. DTP’lilerin davanın sürecine göre Özgür Toplum Partisi’ni devreye sokabileceği belirtiliyor. Başsavcı Yalçınkaya’nın “siyaset yasağı” istediği milletvekilleri arasında yer alan Osman Özçelik, partilerinin kapatılacağına inanmadıkları için şimdilik yeni partiyi gündemlerine almadıklarını ve kendilerinin artık parti kurmada “uzmanlaştığını” belirtti. Özçelik, “Sinei millet” seçeneğinin en son seçenek olduğunu belirtti. DTP Muş Milletvekili Nuri Yaman ise açılan kapatma davasının “gündem değiştirmeye” dönük olduğunu savunarak, “Bugün artık parti kurmak, turşu kurmaktan daha kolay. Bugünkü AKP kadroları, kapatılan RP ve onun çizgisindeki partilerin kadrolarından oluşuyor. Darısı başımıza diyorum. Bu haksız uygulamalar nedeniyle biz de bir gün iktidara geliriz” dedi. ? DTP iddianamesinde, Fidan’ın öldürülmesi PKK ilişkisinin kanıtı olarak değerlendirildi. Siyasi parti kapatmanın nedenleri iç hukuk ve uluslararası hukuk yönünden ayrıntılı olarak irdelenirken iddianamede, “Davalı partinin ısrarla geçmişin takipçisi olması, terör örgütü ve elebaşısının yönlendirmesi ile faaliyetlerde bulunması, temelli kapatma yaptırımını zorunlu, meşru ve orantılı kılmaktadır” denildi. “AİHM’ye göre bir siyasi parti, mevzuatın veya yasal ve anayasal yapının değiştirilmesi konusunda iki koşulda kampanya yürütebilir: Bunlardan birincisi, kullanılan bütün yollar her bakımdan yasal ve demokratik olmalıdır. İkincisi ise önerilen değişikliğin kendisi ‘temel demokratik prensiplerle’ bağdaşmalıdır. Sorumluları şiddete başvurmayı teşvik eden veya demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya demokrasiyi yıkmayı amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri tanımayan ‘siyasi bir projeyi öneren’ partinin, bu nitelikteki eylemleri, kapatma yaptırımına konu olabileceği gibi, bu nedenle uygulanacak yaptırıma karşı da ilgili siyasi parti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi korumasından yararlanamayacaktır.” Hikmet Fidan olayı delil İddianamede, DTP’nin PKK ile bağlantısını kanıtlayan bir olayın da partinin kuruluş aşamasında gerçekleşen Hikmet Fidan cinayeti olduğu vurgulandı. Bunun nedeni iddianamede şöyle anlatıldı: “Öcalan’ın DTP’nin kurulması talimatı üzerine DEHAP yönetimi ve diğer unsurlar tarafından başlatılan ça lışmalar sırasında Fidan’a da DTP için çalışması teklifi iletilmiştir. DTP’ye ret yanıtı veren ve bu arada PKK’nin muhalifi PWD ile ilişkisi ortaya çıkan Fidan, 6 Temmuz 2005 tarihinde öldürülmüş, yapanlar yargılanarak mahkum edilmişlerdir. Hiçbir DTP’li (DEHAP) olayı kınayamamış, hatta cenazenin kaldırılması için D.Bakır Büyükşehir Belediyesi’nden ambulans talebi dahi ‘deposu delik’ gerekçesi ile karşılanmamıştır.” İddianame, “Adında Demokratik Toplum ibaresini kullanmasının dahi trajikomik olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçekten sadece Fidan olayı dahi Öcalan’ın emriyle kurulan ve terör örgütünün destekçisinden öte bir organı gibi çalışan DTP’nin ulusal ve uluslararası hukuk alanında siyasi parti olarak tanımlanmasını bir demokrasi ayıbına dönüştürmektedir” denildi. ÖCALAN LEHİNE SLOGAN ATIP POSTER AÇAN 3 KİŞİ GÖZALTINA ALININCA ORTALIK KARIŞTI TBMM Başkanı Toptan ‘Kapatmadan hoşnut olmam’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Köksal Toptan, “Hiç kuşku yok ki parti kapatılmasından hoşnut olmam. Ancak Türkiye bir hukuk devletidir’’ dedi. Gündem Çocuk Derneği tarafından düzenlenen “Ülke Çocuk Politikası Konferansı’’na eşi Saime Toptan ile katılan TBMM Başkanı Köksal Toptan, konferans öncesi gazetecilerin DTP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açılan davaya ilişkin soruları yanıtladı. Toptan, ‘’Hiç kuşku yok ki parti kapatılmasından hoşnut olmam. Ancak Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de, anayasa ve yasalarda siyasi partilerle ilgili kapatmaya kadar varan, birtakım düzenlemeler öngörülmüştür’’ diye konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin en doğru kararı vereceğine inandığını belirten Toptan “1993’teki manzaralar tekrar yaşanabilir mi?’’ sorusuna da “Zannetmiyorum, Türkiye çok gelişti” karşılığını verdi. Van mitinginde olay YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Van’da DTP mitinginde Abdullah Öcalan lehine slogan atıp poster açan 3 kişi polis tarafından gözaltına alınmak istenince olaylar çıktı. PKK lehine sloganlarla yürümek isteyen gruba polis müdahale ederken göstericiler taş atarak karşılık verdi. Polis, göz yaşartıcı bomba kullanıp havaya uyarı ateşi açtı. Kent merkezinden uzaklaştırılan grup Hacıbekir Mahallesi’nde polise molotofkokteylleriyle saldırdı. DTP’nin İtfaiye Meydanı’nda düzenlediği “Barış Mitingi”ne yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Mitingde DTP Van milletvekilleri Fatma Kurtulan, Özdal Üçel, DTP Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş, DTP Genel Başkan Yardımcısı Bayram Altun birer konuşma yaptı. Kurtulan, PKK tarafından kaçırılan 8 askeri teslim almak için Kuzey Irak’a gittiklerinde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “Suçüstü yakalandılar” şeklinde açık Gruba güvenlik güçleri müdahale ederken göstericiler polise taşla karşılık verdi. Olaylarda bir gazeteci de yaralandı. lama yaptığını anımsatarak “Asıl PKK’lilerin elinde bulunan askerlerle ilgili hiçbir endişe duymayan kişiler suçüstü yakalanmıştır” dedi. Kurtulan, eşi Salman Kurtulan’ın PKK’nin dağ kadrosunda olduğuna ilişkin haberlerle ilgili olarak da “Herkesin bir ailesi olduğu gibi bir PKK’linin de ailesi vardır. Onlar da demokratik açılımlarla ailelerine kavuşmayı bekliyor. Gelin bu demokratik açılımları gerçekleştirelim. Dağdaki PKK’liler insin” diye konuştu. Basında çıkan fotoğraflar konusunda da Kurtulan, “O resmin bana ait olmadığını bile bile yayımlayan basını kınıyorum. Bu demokrasiye aykırıdır” dedi. Bilim ile toplum arasındaki ilişkiler, özellikle günümüzde giderek yalıtılmış bir nitelik kazanıyor. Nedeni, bilimcinin uğraştığı konuların yaygınlaşması ve derinleşmesi. Çeşitli bilimlerin, binleri aşan alt disiplinleri oluştu! Bu, bilimlerde “derinleşme”nin sonucu! Her alanda her yıl on binlerce “araştırma makalesi” yayımlanıyor! Örneğin 19812006 yılları arasında 25 yılda yayımlanan makale sayısı 16 milyon 276 bin! 5 milyon ABD’den, 98 bin Türkiye’den! Türkiye’de 25 yılda en çok araştırma makalesi yayımlanan disiplinler: 1. Klinik Tıp (38.161), 2) Kimya (13.243), 3) Mühendislik bilimleri (10.343), 4) Fizik (7.362)... (*) Günümüzde ise mesleki bilim dergilerinde yılda yayımlanan makale sayısı 1.100.000 civarında! ABD’li bilimciler sadece geçen yıl 283.000 araştırma makalesi yayımladı, Türkiye 13.693! (**) Öyle ki, örneğin bir fizik bilimci, ‘komşu fizikçi’nin yaptığını bilmeyebiliyor, çünkü kendi uzmanlaştığı alanda yapılan araştırmaları ancak izleyebiliyor! Bilimciler arasındaki ilişkiler bile bu noktaya vardıysa, toplum ne yapsın!? Bilim, araştırma alan ve konularıyla derinleştikçe, toplumla ilişkileri zayıflıyor. ??? Bilim, sanat dünyasının da konusu. Bilim ve sanatı birleştiren çok yön var! Birbirlerini etkiler; üst düzey yaratıcılıklarında insanoğlunun sezgi, düş yeteneği vb. gibi üstün niteliklerini paylaşırlar! Tiyatro Pera’da oynanan “Profesör ve Hulahop” oyunu gibi! Nesrin Kazankaya, senaryosunu yazdığı ve Engin Alkan ile birlikte başarıyla oynadığı Profesör Hulahop’ta, büyük bir cesaretle bilim dünyasının içine giriyor! Kazankaya, hazırlık döneminde onlarca popüler kitap okuduktan sonra (bizim Cumhuriyet Bilim Teknik’in de yakın izleyicisi!) bilimlerin en anasının, fiziğin tam merkezine balıklama dalmış! Einstein, Görelilik, Kuantum vb... Hayır, Kazankaya bize fiziğin kavramlarını kavratmaya çalışmıyor! Dağ başındaki bir bilimsel konferanstan dönüşte arabası bozulunca kar kıyamette lokantasınaevine (ve eline!) düşen bir üstün nitelikli Türk fizikçi aracılığıyla bizi bilimcinin insani dünyasına sokuyor! Orada, her şey var: Fizikçinin toplumsal zayıf yönleri, başkasına “fizikten, bilimden anlamazsın” tavrı, ancak anlatılanları Hulahop gibi (çok iyi bir buluş!) deneylerle izah eden, kavrayışı üstün halktan biri! Oyunu uzun süre izledikten sonra, şöyle bir kanıya kapıldım: Kazankaya bilime ve bilimciye fazla yüklenmiş! Fakat sürpriz ve beklenmedik sonla, kendini ve oyunu, olayın içindeki sorumluluktan ustaca sıyırıyor ve fizikçiyi 19801982 yıllarında toplumsal ve insani sorumluluklarından kaçışları, korkuları, ihanetleri vb. ile baş başa bırakıyor! Kazankaya, bilimcilerle toplum arasındaki ilişkiyi sorguluyor, sosyal kimlikler açısından bilim dünyasına bakıyor. Bilim insanları sadece kendi buluşlarıyla mı ilgilenmeli? Buluşlarının yol açtıkları kendilerini ilgilendirmemeli mi? Bilim insanlarının siyaset ve sosyal alanla ilişkileri ne olmalı?... Bu ve benzer sorular, Profesör ve Hulahop’un merak konuları! Oyun, 1960’lı yılların etkileyici şarkıları eşliğinde merakla izleniyor! (Tiyatro Pera: Sıraselviler Cad. No: 70 Taksim,Tel: 0212 245 44 60; www.tiyatropera.com; [email protected]) ??? Bilimle toplumu her fırsatta bir araya getirmek gerek. Kazankaya bunu iyi yapıyor! Bilimtoplum ilişkileri şu açıdan da önemli: Bilim, demokrasinin sınırlarını genişleten bir eylem ve düşünce alanı! Bu durum, toplumu tepeden tırnağa ilgilendiriyor! Bu nedenle toplumu da bilime her fırsatta yöneltmek gerek. Bu, hem toplumdan bilime katkı hem de toplumun bilim konusunda demokratik eleştirel hakkı için gerekli! Bilimin bilinmezleri bilinir kılması, insanoğlunun daha güvenli yaşaması için de yeni olanaklar yaratıyor! Fakat, bilim ne kadar genişler, derinleşir, bilinmezliklere yanıt verirse versin, 19 yüzyılın pozitivist düşüncesinin “bir bilim toplumu” yaratma inancı, en azından günümüzde geçerli olamadı! Durmadan daha ötelense bile, her zaman bir “sırlar dünyası” olacak ve inançlar varlıklarına yanıtı orada arayacaklar! Fakat buna karşılık toplumun bilimsel bilgiye, düşünceye ulaşmasını sağlamanın da, insan temel hak ve özgürlükleri ile tamamen ilişkili bir konu olduğunu unutmayalım! Oyunu seyredin! (*) Türkiye Bilimsel Yayın Göstergeleri (1), 19812006, TÜBİTAKULAKBİM, Editörler: İ. Hakkı Demirel, Cem Saraç, Elif Aytek Gürses... (**) YÖK istatistikleri. obursali?cumhuriyet. com.tr CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle