23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2007 CUMA 4 HABERLER AKP, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ve genel seçimle ilgili tarih sorununu yeni anayasayla çözmeyi planlıyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yanlış Bu Kez Döndü Terör ile mücadelede aciz kalan Erdoğan iktidarının RTÜK Yasası’nın 25. maddesine dayanarak, ancak sıkıyönetim hallerinde görülen Dağlıca olaylarıyla ilgili sansür kararı, Kanaltürk’ün başvurusu üzerine Danıştay 13. Dairesi tarafından kaldırıldı. Danıştay 13. Dairesi, yayınların önceden durdurulamayacağı, denetlenemeyeceği ilkesine bir istisna oluşturan söz konusu kısıtlamanın bu haliyle yasaklama niteliği taşıması karşısında kapsam ve sınırlarının açık ve somut bir biçimde belirlenmesinin zorunlu olduğunu bildirerek, sansür kararını engellemiştir. Şimdi olması gereken, AKP iktidarının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gitmek yerine, bu yanlıştan vazgeçerek, karara uymasıdır. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek de bu yolu tutacaklarını açıklamış bulunuyor. Yanlıştan geç de olsa vazgeçmiş olduklarından dolayı kendilerini kutlama fırsatını değerlendirmek isterim. Böyle fırsatlar o kadar, ama o kadar az geçiyor ki elimize... Son olaylar üzerine doğan havanın toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileme olasılığı konusuna gelince: Böyle bir olasılığın varlığını ve tehlikesini zaten yaşayarak görmüş bulunuyoruz ve bunun önlenmesinin zorunlu olduğu da tartışma götürmez bir gerçektir. ??? Yakın geçmişimizde, gerek imparatorluk, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, denetlenemeyen toplumsal tepkilerin küpüne zarar veren keskin sirke misali, hep ters teptiğinin örneklerini görebiliriz. Bütün bu örneklerin ortak noktası, devletin zamanında gerekli müdahaleyi yapmaması (1896’da Ermeni teröristlerin Osmanlı Bankası baskını olayında, ordunun İstanbul’da asayişi sağlamak üzere harekete geçmesini öneren, sadrazama karşın Abdülhamit’in vehmi yüzünden bu önlemi almamakta direnmesi) ya da devlet erkini ellerinde tutanların kimi yanlış hesaplarla toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyecek olayları bizzat tahrik etmeleri ( 6–7 Eylül 1956 olaylarını bizzat Menderes iktidarının kışkırtması) gibi yanlışlara düşmüş olmasıdır. Devlet, zamanında gerekli müdahaleyi gözünü kırpmadan yaptığı takdirde, herhangi bir olayın çıkmasını önlemek mümkündür. Ayrıca toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyecek olan, medyanın verdiği haberlerden çok, siyasal iktidarın hareketsizliği ve aczi olmaktadır. İnsanlarımız, devletin erkini elinde tutanların zamanında gerekli önlemleri alacağına inandıkları sürece, kışkırtıcıların tuzağına düşmeyecek basirete sahiptirler. Başka bir deyişle, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen, medyanın haberleri, şehit cenazesi görüntüleri değil, siyasi iktidarın aciz olduğu izlenimidir. ??? Bu kararsızlığı sürekli vurgulamış bir kişi olarak bir noktayı açıklığa kavuşturmak isterim. Hiç kimse, siyasi iktidarı iyice planlanmadan, iyice düşünmeden, neredeyse otomatiğe bağlanmış şekilde, bir sınır ötesi askeri operasyona itme çabası içinde değil, olmamalıdır da... Sınır ötesi bir askeri operasyon, bütün olasılıkları iyice hesaplandıktan sonra gerekliyse yapılır. Önemli olan, siyasal iktidarın bu konuda kararlı olduğuna hem kendi kamuoyunu hem de karşısındakileri inandırabilmesidir. Ama AKP bunu başaramamakta, tam tersine bir görünüm sunmaktadır. Bırakınız bir yana askeri müdahaleyi, Türkiye’ye terör ihraç etmekte direnen, Türkiye karşısındaki düşmanca tavrını her davranışıyla açıkça belli etmiş bulunan, benzininden elektriğine, temel gıda maddeleri ihtiyacından inşaat sektörüne kadar her alanda Türkiye’ye bağımlı olan Kuzey Irak’a ekonomik yaptırım uygulamasına bile hâlâ tevessül edilmiş değildir. Önceki gün Ankara’da toplanan MGK’nin bu yöndeki tavsiye kararının ne sonuç vereceğini ise hâlâ merakla bekliyoruz. İçinde bulunduğumuz çıkmazın nedeni, iktidarın kamuoyunun gerisinde kalmış olmasıdır Gül için ikinci rötuş EMİNE KAPLAN ANKARA AKP, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın gündeme getirmesiyle yeniden alevlenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 5 mi yoksa 7 yıl mı olacağı, genel seçimlerin 2012 mi yoksa 2011 yılında mı yapılacağına ilişkin tartışmaları, yeni anayasa taslağı ile çözmeyi planlıyor. Toptan’dan farklı olarak partide, halkoylamasında kabul edilen anayasa paketinin Gül’ün ve genel seçimin süresini etkilemediği yönündeki görüş ağırlık kazanıyor. TBMM Başkanı Toptan’ın, halkoylamasında kabul edilen anayasa paketiyle ilgili olarak “Bana göre cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıla inmiştir. Eğer sayın Gül aday olursa, ikinci 5 yıl için seçilebilir. ? Hukukçular referandumda kabul edilen değişiklikle Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 5 yıla indiğini ve genel seçimlerin de 4 yılda bir yapılması gerektiğini belirtirken, AKP’liler Cumhurbaşkanının görev süresindeki değişikliğin yeni dönem için geçerli olacağını savunuyor. AKP, ortaya çıkan sorunu gidermek için yeni anayasa taslağında Gül’ün görev süresini 5 yıla düşürerek bir kez daha seçilebilmesinin yolunu açmayı planlıyor. Milletvekillerinin görev süresi de 4 yıla düşmüştür” sözleri bu konudaki tartışmaları yeniden gündeme getirdi. AKP’de bu konuda farklı görüşler bulunuyor. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, halkoylamasında kabul edilen anayasa değişikliğinin Gül’ün görev süresini etkilemediğini ve 7 yıl olduğunu belirterek “Çünkü yürürlükteki 101. maddenin birinci fıkrasındaki ‘Cumhurbaşkanı seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından 7 yıllık bir süre için seçilir’ hükmü gereği seçim yapılmıştır. Bu nedenle daha sonra anayasada yapılan değişikliklerin bu süreyi kısaltması söz konusu değildir” dedi. Bozdağ, genel seçimlerin 4 yılda bir yapılmasına ilişkin hükmün ise 22 Temmuz’da seçilen Meclis’i etkileyeceğini, seçimlerin 2011 yılında yapılması gerektiğini belirtti. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da, halkoylamasında ortaya çıkan anayasa değişikliğinin Gül’ün süresini etkilemeyeceğini belirterek Gül’ün 2014 yılına kadar görev başında kalacağını söyledi. AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün ise bu konuda çok farklı görüşlerin olduğunu, tartışmaların ortada bırakılacağını sanmadığını belirtti. Ergün, “Anayasaya geçiş hükümleri konulur, mevcut cumhurbaşkanının süresinin 5 yıl olduğu, ikinci kez aday olabileceği belirtilir. Genel seçimlerle ilgili olarak da benzer bir düzenleme yapılır” dedi. Anayasaya geçici madde Halkoylamasına sunulan anayasa paketinden 11. cumhurbaşkanı nın halk tarafından seçileceğine ilişkin geçici maddeyi çıkararak Cumhurbaşkanı Gül’ün konumunu sağlamlaştıran AKP, bu konudaki tartışmaları da yeni anayasa taslağı ile çözmeyi planlıyor. Akademisyenler tarafından hazırlanan anayasa taslağındaki geçici maddelerde, Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 5 yıl olması ve ikinci kez seçilebilmesi öngörülürken, genel seçimlerin 4 yılda bir yapılmasına ilişkin hükmün de bu yasama dönemi için uygulanması öngörülüyor. Yeni anayasa taslağını bu yasama döneminde yaşama geçirmek isteyen AKP’nin, takvimin aksaması durumunda ise sadece Gül’ün süresi ve genel seçim tarihiyle ilgili sınırlı bir anayasa paketi getirebileceği kaydediliyor. B OTAŞ M EB’DE MAHALLE BASKISI ‘Mavi Hat’ta yeni gözaltılar SAMSUN/ANKARA (Cumhuriyet) BOTAŞ’ın büyük ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiasıyla başlatılan “Mavi Hat” operasyonu kapsamında 22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin Samsun listesinde 7. sıradan milletvekili adayı gösterilen eski BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Kerim Taşkıran hakkında tutuklama kararı çıktı. BOTAŞ’taki yolsuzluk iddiaları üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde başlatılan “Mavi Hat” soruşturması kapsamında 2’si bürokrat 8 kişi daha gözaltına alındı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, gözaltına alınanlardan 6’sının işadamı olduğu öğrenildi. Bu kişiler arasında İzmirgaz Genel Müdürü G.O.B’nin de olduğu ve İzmir’de gözaltına alınarak Ankara’ya getirildiği belirtildi. Öğretmenlere bayramlaşma soruşturması ? Hüseyin Çelik’in düzenlediği gecikmeli bayramlaşmaya katılmayan Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları hakkında soruşturma açıldı. FIRAT KOZOK New York Alfred Üniversitesi İstanbul Yerleşkesi’nin açılışının yapıldığı salonu dolduran kalabalığın büyük bir kesimini başı kapalı öğrenci ve velilerin oluşturması dikkat çekti. ABD standartlarında eğitim almak için bu üniversiteye geldiklerini söyleyen bazı öğrenciler peçeli öğrencilerle birlikte ders yapmanın şaşkınlığını yaşıyor. Öğrenciler İngilizce dersinde bile ‘kul hakkından’ söz edildiğini belirtiyor İstanbul’a türbanlı Amerikan üniversitesi İstanbul Haber Servisi New York Alfred Üniversitesi İstanbul Yerleşkesi’nin dünkü açılışı ilginç görüntülere sahne oldu. Açılışın yapıldığı salonu dolduran kalabalığın büyük bir kesimini başı kapalı öğrenci ve velilerin oluşturması dikkat çekti. Okulda yabancı kadın öğretim görevlilerinin de başları kapalı olarak ders verdiklerini belirten bazı öğrenciler, “İngilizce dersinde bile öğretmen ‘kul hakkı’ndan, ‘dinden’ konu açıyor. Sınıfımızda peçeli ve kapalı çarşaflı olarak derse katılan öğrenciler de var. Biz Amerikan standartlarında bir okul beklerken bununla karşılaştık. Bakalım daha neler göreceğiz” dediler. Yarı hissesi Çınar Koleji’ne ait olan okulun basın ve halkla ilişkiler birimi yöneticilerinden bir kişi kendilerine aktardığımız bilgilerin doğru olduğunu belirterek “New York’taki Alfred Üniversitesi de türbanlı öğrencileri kabul ediyor. Burası da doğal olarak böyle olacak. Üniversitenin kuruluş amaçlarından biri de Türkiye’de böyle bir açığın olması” diye konuştu. Yeşilköy’deki WOW Oteli’nde şehitler için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan açılışta konuşan okulun Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bill Hall, “Farklı etnik kökenlere sahip öğrencilerin dostça aynı sınıf içerisinde eğitim alabilmelerini görmenin mutluluk verici” olduğunu ifade ederek ABD Senatosu’na sunulmak istenen sözde Ermeni soykırımı tasarısının, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri zedeleyemeyeceğini söyledi. “Küresel terör” konulu ilk derste konuşan Prof. Hall, “Evlatlarını teröre kurban veren Türk halkının acısını yüreğimde hissediyorum” dedi. Amerikan New York Alfred Üniversitesi İstanbul Temsilcisi Oya Morçay da, “Eğitim en temel vatandaşlık haklarından biridir ve anayasa ile teminat altına alınmıştır. Hangi sebeple olursa olsun, eğitim hakkının önüne konulan her türlü engel kaldırılmalıdır. Biz, bilgiyi ideolojik kalıplara hapsedilmeyecek kadar kıymetli kabul ediyoruz” ifadesini kullandı. İslami motiflerin hissedildiği açılış töreni, ney ve gitar dinletisiyle sona erdi. asirmen?cumhuriyet.com.tr CHP HEYETİ BÖLGEDE ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı, 15 Ekim’de bakanlıkta düzenlenen bayramlaşma törenine katılmayan öğretmenler hakkında soruşturma açtı. Sosyolog Şerif Mardin tarafından gündeme getirilen ve kamuoyunda büyük yankı bulan “mahalle baskısı” kavramının somut bir örneği Milli Eğitim Bakanlığı’nda kendini gösterdi. Bakanlık, 15 Ekim Pazartesi günü saat 10.00’da Bakan Hüseyin Çelik’in makamının bulunduğu katta “gecikmeli bayramlaşma töreni” düzenledi. Törene bakanlığın tüm birimleri davet edildi. Ancak çok sayıda öğretmen ve memur bayramlaşma törenine katılmadı. Bu tavır, birçok öğretmenin başını derde soktu. Birimlerindeki personelin bayramlaşma törenine katılmaması nedeniyle Milli Eğitim Bakanı’nın karşısında zor duruma düşen üst düzey yöneticiler, tepkilerini çalışanlarına soruşturma açarak yansıttı. Bu çerçevede, Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkan Vekili İsmail Toksöz, Öğretmene Hizmet ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’ndan alınan müsteşarlık emri ile Personel ve İdari İşler Müdürlüğü’nün yazısı üzerine, kendi biriminden törene katılmayan personele 22 Ekim 2007 tarihli “Gizli” ibareli bir yazı gönderdi. “B.08.OBD.0.22.08.00204” sayılı, “Ramazan Bayramı Kutlaması” konulu yazıda, şu ifadeler yer aldı: “15.10.2007 tarihinde saat 10.00’da bakanlık katında yapılan bayram törenine, resmi olarak izinli ve görevli olmadığınıza rağmen katılmamanızla ilgili olarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 130. maddesine istinaden savunmanızın 7 gün içerisinde yazılı olarak daire başkanlığına verilmesini rica ederim.” Yazı ilgili birimde çok sayıda bakanlık personeline ulaştı. Soruşturma karşısında şaşkınlık yaşayan personel, “Biz kendi irademizi kullanarak bayramlaşma törenine katılmadık. Kaldı ki, böyle bir zorunluluğumuz da yok” görüşünü dile getirdi. Bakanlığın yazısı ile birlikte resmi birimlerde genellikle Şeker Bayramı olarak telaffuz edilen bayram, Ramazan Bayramı ismi ve gizli ibareli belgelerle devlet arşivlerinde yerini almış oldu. ‘Kaz Dağları’nda eylem zamanı’ ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) Kaz Dağları’nda işletilmek istenen madenlere karşı yöre halkı, söylem zamanının bittiğini ve artık eyleme geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Edremit Körfezi’nde yaşayan yurttaşlar, bölgelerindeki gelişmeleri incelemek üzere yanlarına gelen milletvekillerine öncelikle, doğalarının yok olmaması konusundaki kararlılıklarını aktarıyorlar. CHP milletvekilleri Edremit, Zeytinli, Altınoluk, Güre, Bayramiç ve Çan’da incelemeler yaptı. CHP milletvekilleri, Zeytinli Belediyesi’nce düzenlenen, “Zeytin Yasası, Kaz Dağları ve Madra Dağı’na Etkileri” konulu toplantıda da yöre halkının tepkileri dinlediler. Bu arada Madencilik Sektörü Başkanlar Konseyi’nin dün gazetelerde yayımlanan tam sayfa ilanlarında Kaz Dağları’ndaki sondaj çalışmalarının 2 kilometrekarelik bir alanda yapıldığı ve kesilen ağaçların yerine 10 ağaç dikildiğinin savlanması büyük tepki çekti. Eski Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık, madencilerin ellerinde sadece Çanakkale’de arama faaliyetleri için “104 bin 510 dönümlük ruhsat” olduğunu kaydetti. Gerginlik zamanları, acı zamanları gazeteciler için zor günlerdir. Bir başka taraftan baktığında ise kolay. Zordur, çünkü böyle dönemlerde lafını tartarak söylemek zorundasın, çünkü insanlar çok duyarlı durumdadırlar. Her söylenenden kendine göre bir anlam çıkarabilirler. Kendileri nasıl çözümler düşünmüşlerse aynen onları görmek isterler. İnsanlar haklı olarak çok öfkeli. Günlerdir öfkelerini dindirecek bir şekilde tepkilerini dile getirmek istiyorlar. İnsanlarımızın çoğunluğu sağduyulu. Bunu sokakta, çevremizde görebiliyoruz. Bu acının dinmesini istiyorlar, bir çözüm bulunmasını istiyorlar. Öfkeyle sağduyuyu bir arada tutmak, duyguyla aklı birleştirmek böyle zamanlarda önem kazanır. Tabii, çoğunluk sağduyulu olsa da, sağduyuyu zorlayan zamanlarda bir kesim insan da daha çok şey yapılmasını, daha sert bir tutum gösterilmesini istiyor. ??? İşte kritik nokta da burasıdır. Biz ga Ne Söylesen Eksik Kalıyor... zeteciler güvenlik uzmanı değiliz. Bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu olaylarda nasıl bir yol izleyeceğini kararlaştırmak bize düşmez. Siyasi iradenin verdiği kararlar doğrultusunda askerler görevlerini yerine getirirler. Böyle zamanlarda gazetecilik bir yönden bakarsanız kolaydır. Toplumun duygulu anlarında, tepkili anlarında bu tepkiyi dillendirme biçimi önemlidir. Bu öfkeleri bir toplumsal akla yöneltmek de mümkündür, tersini yapmak da. ??? PKK bu saldırıları ve cinayetleri neden yükseltiyor? Son dönemde Türkiye’yi bu eylemlerle nelere zorluyor? PKK’yi bu kadar atak ve kışkırtıcı eylemlere zorlayan ne gibi etkenler bulunuyor? Bu soruları herkes gibi bizlerin de sorup cevaplar araması gerekiyor. Çünkü, bu eylemlerin arkasındaki stratejiyi, taktikleri iyi okumak, buna nasıl karşılık verileceğinin de anahtarı olacaktır. PKK, Türkiye’nin Kuzey Irak’a sert bir müdahale yapmasını mı istiyor? Barzani ile Türkiye’nin çatışmasını mı bekliyor? Bu çatışmadan kendilerine göre ne gibi neticeler elde etmeyi bekliyorlar? Siyaset, bütün bu soruları sormak, bu sorulara mümkün olduğunca doğru cevaplar aramak işidir. Böyle zamanlarda duygular aklın önüne geçebilir. Siyasette, askerlikte duygu değil somut gerçekler tayin edicidir. ??? Evet, bilgisayarların başına oturuyor ve ülkemizin bu kritik günlerinde olayların nasıl gelişeceğini, biraz endişe, biraz öfke, biraz da merakla izlemeye, yorumlamaya çalışıyoruz. Ülkemizin bozulan huzurunun, hepimizin yaşamını zorlaştırdığını, duygularını altüst ettiğini görüyoruz, hissediyoruz. Böylesine kritik ve zor bir dönemi başarıyla aşabilmenin yolları üzerine kafa yoruyoruz. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Patlayan her bomba, gelen her ölüm haberi bizleri derinden sarsıyor. Kim böyle bir ortamın devamını isteyebilir ki! Kim böylesine gergin bir ortamda hayatı sürdürmek ister ki! ??? Biz gazeteciler de bu toplumun bir parçasıyız. Bu öfkelerin, bu çaresizliklerin, bu tepkilerin bir parçasıyız. Duygularımızı, endişelerimizi sizinle paylaştığımız gibi, çözüm önerilerimizi de sizinle paylaşıyoruz. Ancak, böyle bir ortamda bu kolay değil. Sözlerimizi tarta tarta söylüyor, satırları ölçe ölçe yazıyor, yazdıktan sonra yeniden okuyor, yeniden değerlendiriyoruz. Böyle zamanlarda konuşmak zordur. Böyle zamanlarda duyguların ötesine geçebilmek daha da zordur. ??? Gazetelerdeki, TV haberlerindeki yitirdiğimiz genç askerlerin arkasından yakılan ağıtları acıyla izlememek, o tablolardan etkilenmemek mümkün mü? Analarının kucağından kalkıp dağlarda ölümle yaşam arasında bir yerlerde dolanan o çocuklar bizim çocuklarımız. Birçoğumuzun yakını bu dağlarda askerlik yapıyor... Onların annelerini, babalarını görüyorum. Yüreklerinin pır pır çarptığına tanık oluyorum. Her karşılaştığımızda onlardan gelen haberleri soruyorum. Binlerce, on binlerce gencimiz bu dağlarda askerlik yapıyor. Onlar bu ülkenin çocukları, hepimizin çocukları. ??? Zor bir dönemden geçiyoruz. Türkiye, kritik bir dönemi aşmaya, bir belayı savuşturmaya çalışıyor. Kolay değil. Ne söylesek bir eksik kalıyor... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle