24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Baykal, siyasi irade zafiyetinin askeri hazırlık eksikliği olarak gösterilmeye çalışıldığını belirtti GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘AKP artık kaytaramaz’ ? Teröre bir ayda 42 kurban verildiğini ve bunun “seyredilecek bir manzara olmadığını” vurgulayan CHP lideri Baykal, “Son saldırıyı İsrail yaşasaydı, Küba’dan ABD’ye böyle bir saldırı olsaydı ne yapılırdı? Ciddi ülkeler buna izin vermiyor” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Irak’a “ya komşu olursun, ya hedef” denmesi, bu teşhisin “resmi politika” olması gerektiğini vurgularken “Daha önce de 2 tezkere çıktı. Bu hükümet tezkere koleksiyonculuğu yapan bir hükümete dönüşmesin” mesajı verdi. Baykal, “İkti “Usturanın Ağzında…” “Usturanın ağzında sürünmeye çalışan salyangoz… Rüyam, kâbusum bu benim…” Coppola’nın savaşın vahşetini, anlamsızlığını, insanı nasıl çılgınlığa ittiğini anlatan ünlü “Apocalypse Now” (Kıyamet Şimdi!) filminden aklımda kalan bu sözler, Vietnam’a gönüllü olarak geldikten sonra, savaşın anlamsızlığı içinde “çıldırıp”, ormanlarda kendi ordusunu kurarak herkese, hatta uygarlığa savaş açan Albay Kurtz’a ait. PKK’nin son şiddet eylemleri, aklıma bunları getirdi; “şimdi PKK herkese karşı” diye düşündüm. Yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’ne değil, uzun yıllar sonra ilk kez Kürt sorunu gündemiyle Meclis’e giren DTP’ye, Kuzey Irak’ta şekillenmeye başlayan ekonominin yarattığı yeni orta sınıfa, sınırın iki tarafında iş güç sahibi olmaya başlayan, feodal bağları giderek zayıflarken, birey, vatandaş olma süreci hızlanan emekçilere, son tahlile Kürt halkının, nihayet yaşamlarını “davaya” adayan kadrolarının geleceğine karşı… CHP grubunda seçim yapılamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’de boş bulunan grup başkanvekilliği için dün yapılan seçimlerin dört turunda da sonuç alınamadı. CHP grup başkanvekilliği yarışına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce katıldı. İlk tur sonucunda Okay 35, Seyhan 34 ve İnce 23 oy aldı. Bunun üzerine İnce, adaylıktan çekildi. Seçimlerin 2 ve 3. turunda Okay ve Seyhan 47’şer oy aldı, 1 oy boş çıktı. 4. turda da oylar iki aday arasında eşit dağıldı. Okay ve Seyhan’a 46’şar oy çıkarken, boş oy kullananların sayısı 3 oldu. Adaylardan hiçbirisi seçilebilmek için gerekli salt çoğunluk olan 50 oya ulaşamadığı için boş bulunan üçüncü grup başkanvekilliği seçimi dün gerçekleştirilemedi. dar artık kaytaramaz. Siyasi irade zafiyetinin askeri hazırlık eksikliği gibi takdim edilmesini de kınıyorum” açıklamasını yaptı. Baykal, grup toplantısında son gelişmeleri değerlendirdi. Bir ayda 42 kurban verildiğini, bunun “seyredilecek bir manzara olmadığını” vurgu layan CHP lideri, “Son saldırıyı İsrail yaşasaydı, Küba’dan ABD’ye böyle bir saldırı olsaydı ne yapılırdı? Ciddi ülkeler buna izin vermiyor” dedi. Baykal, Ertuğrul Özkök’ün Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısına atıfta bulunurken “Kuzey Irak’a ‘ya PKK, ya Türkiye’ denmeli. Hem B AHÇELİ: YENİ ÇETE REİSİ O İĞNELİ FIRÇA ‘Barzani Türkiye’den besleniyor’ ? Erdoğan’ın teröristlerle pazarlık niyetinde olduğunu söyleyen MHP Genel Başkanı Bahçeli, Barzani’nin PKK’nin kontrolünü ele geçirdiğini, kendisinin de Türkiye’den beslendiğini belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlete Bahçeli, partisinin grup toplantısında sınır ötesi operasyon için Meclis’ten aldığı yetkiyi kullanmaktan kaçınan AKP hükümetine çattı. 12 askerin şehit edildiği saldırının ardından bile hükümet sözcülerinin “operasyonun aciliyeti yok” açıklamaları yapabildiğini kaydeden Bahçeli, milletin artık hükümetten “harekete geçmesini beklediğini” ifade etti. Yaşanan gelişmelerin hükümetin “bölücülük algısında sakatlıklar olduğunu” ortaya koyduğunu kaydeden Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın teröristlere yönelik “silahı bırak, masaya gel” çağrısının bunun bir göstergesi olduğunu ifade etti. Bahçeli, “Bu açıklamalar Başbakan’ın teröristle pazarlığa oturma niyetini bir kez daha açığa çıkarmıştır” dedi. Bölücülüğü elinde silah olmayanın yapmasını “mubah ve düşünce özgürlüğü” olarak yorumlamanın da yanlış olduğunu savunan Bahçeli, üstü kapalı olarak Meclis’te DTP’ye karşı da önlem alınması isteğini dile getirdi. Sınır ötesi operasyona karşı çıkanların “dezenformasyon” çabası içine girdiğine dikkat çeken Bahçeli, şunları söyledi: “Türkiye, Barzani’nin şirketlerine para kazandırmaktadır. Peşmerge elektriği Türkiye’den almaktadır. Irak’ın kuzeyini Türk firmaları inşa etmektedir. Bu odaklar hangi sivil yaptırımın arkasında durarak ısrarcı olmuştur da bugün askeri tedbirlere karşı çıkmaktadır?” Son gelişmelerin PKK’nin yönetiminin İmralı’dan çıktığı ve Barzani’ye geçtiğini ortaya koyduğunu kaydeden Bahçeli, “Ülkemizdeki bölücülük ve terörün elebaşı artık Barzani denen çete reisidir” dedi. bakan’a, Genelkurmay Başkanı’na aynı masada anlatmak istiyorum. Sadece arada muhalefete bilgi vererek, dayanışma sergileyerek olmaz. Kuzey Irak’ın Türkiye’ye ihanetine göz yuman bir politika milli bir politika değildir” dedi. Baykal, ABD Dışişleri Bakanı Rice’in tezkere geçtikten sonra “birkaç gün süre” istediğine dikkat çekerken “Sayın Başbakan, ‘4 yıldır size müsade ediyoruz’, deme gereğini duymuyor mu? Bu konunun önemini anlatPKK’yi himaye ederek hem de Türmak için daha kaç Türk vatandaşıkiye’yi idare ederek olmaz, bu böynın ölmesi gerekiyor? 2003 yılında le devam etmez. Irak’a, bir yazarıiki tezkere daha çıkmıştı. Bu, 3. tezmızın gayet güzel teşhis ettiği gibi ya kere. Bunun da gereği yapılmazsa, komşu olursun ya da hedef, denmebu hükümet tezkere koleksiyoncululi” görüşünü dile getirdi. ğu yapan bir hükümete dönüşebilir” Milli politika, milli platform çağrı açıklamasını yaptı. sını yineleyen Baykal, “Bunları BaşBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “bedel ödemeye hazırız” sözlerini anımsatan BayZAFER TEMOÇİN kal, şu görüşleri dile getirdi: “Bırak biraz da onlar bedel ödesin. Güç, hiç kullanılmayacaksa yok demektir: Günü geldiğinde kullanılmayan gücün hiçbir anlamı olamaz. Bugünler için Ortadoğu’nun en büyük ordularından birini hazırlıyoruz, geliştiriyoruz. Gün, bu gündür. Sorun, siyasi irade sorunudur. Türkiye’nin eli kolu bağlı mı? Engel nedir, içeriden mi, dışarıdan mı eli kolu bağlanıyor? Bizim böyle bir bağımız yok. Bizim kimseye bir taahhüdümüz yok. Milli politikaya her türlü katkıyı vermeye hazırız. Muhalefet olarak iktidarı kaçtığı yere kadar kovalayacağız. İktidar artık kaytaramaz. Siyasi irade zafiyetinin askeri hazırlık eksikliği gibi takdim edilmesini de kınıyorum.” Baykal, “Biz teröristi sevmiyoruz, biz Kürtleri seviyoruz. Sakın ha, hiçbir vatandaşımız kökü, kökeni için bir başka vatandaşımıza kızgınlık, tepki göstermesin. Bu bir tuzaktır” uyarısında bulundu. Baykal, “Türkiye’nin gereken etkinliği sergileyemediğini” söznamikzafer@yahoo.com lerine ekledi. Nihilizmin keskin kokusu… PKK’yi topraklarında barındıran Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi bir ABD protektorasıdır (sömürge yönetimi). Irak, parayla hizmet, eğitim satan askeri uzmanların “at koşturduğu” bir piyasadır. ABD PKK’nin bir kolu olan PEJAK’ı İran’a karşı kullanıyor. Tüm bölge büyük güçlerin enerji paylaşımı, Avrasya jeopolitiği “büyük oyunu”, İsrail’in uzun dönemli varlığını garanti altına alması açısından son derecede önemli. İşte aniden, tırmanan PKK şiddet eylemlerinin genel bağlamı bu. Saldırılar bu basınçların altında oluşan yeni “sadakatler”, yeni olanaklar ve “imkânsızlıklar” tarafından biçimlendiriliyorlar. Diğer taraftan, Türkiye’de DTP gibi, Kürt kimliğini temsil ederek Meclis’e girmiş (üstelik temsil iddiası, Kürtler arasında ne kadar olumlandığı ölçülemeyen şiddet eylemlerine değil, seçim sandığına dayalı) grup kurabilmiş, dolayısıyla, “askeri olmayan çözümde” aktör olabilecek bir siyasi parti var. Öyleyse, IRA Sinn Fein ilişkisinde görüldüğü gibi, PKK’nin, bir “ateşkes” ilan etmesi, “Silah bırakmayı kabul ediyorum” açıklaması yaparak, inisiyatifi DTP’ye bırakması gerekiyordu. Ancak PKK bunu yapmak istemedi. Şimdi, karşımızda, terorizmi araç edinmiş gruplarda sıkça görülebilen, kendi yaşamını ve ölümünü, halkının geleceği sanmaya başladığını düşündüren bir durum var. Siyasi işlevini, “anlamını” kaybetmeye, tarihin dışına düşmeye başlayan, çoğu zaman ve kolaylıkla nihilizme kayar. Umudunu kaosa bağlamak… PKK gittikçe tırmandırdığı, çapını büyütmeye çalıştığı eylemleriyle, kadrolarını “kıyma makinesine” atmakla, DTP’yi harcamakla kalmıyor, Türkiye çapında etnikırkçı bir çatışmayı kışkırtarak halkını “davaya” kurban etmeye hazırlanıyor. Dahası, Türkiye’yi Kuzey Irak’a çekerek, buradaki ekonomiyi, sosyal ilişkileri, Kürtlerin ilk kez sahip olmaya başladıkları devleti, nihayet sivilleri, kendi halkının yaşamını büyük bir tehlike içine atıyor. Türkiye bölgeye düzenli orduyla girdiğinde, asimetrik bir savaşı kabullenmek zorunda kalacak, teknik açıdan tam olarak denetlenemeyen kinetik güç, ister istemez çok sayıda sivilin yaşamını doğrudan (tali hasar) ve dolaylı olarak (yıkılan altyapı, ekonomi, toplumsal doku vb…) tehlikeye sokmaya başlayınca, dünyada giderek yalnızlaşacak. Bu yalnızlaşma, içeride etnik gerginliği, çok çirkin sonuçlara yol açabilecek biçimde tetikleyebilecek, üstelik, dünyada “1915 olayları” bu kadar sıcak bir biçimde gündemdeyken. PKK, böylece oluşacak bir “IV. Kuşak Savaşlar” ortamının sağlayacağı, askeri, psikolojik ve diplomatik avantajlara güveniyor... PKK, mücadelesi çıkmaza girmesine, tabanını kaybetmeye başlamasına karşın, kendini bölgenin “ebesi” olarak gören bir yaklaşım geliştirmişe benziyor. Bu “büyük tasarımın” yansımalarını, Duran Kalkan’ın “Kongra Gel” 5. Genel Kurulu’na ilişkin yaptığı açıklamada görmek olanaklı (YÖP, 11/06/07). PKK, savaşını bölgeselleştirmeyi, adeta oluşacak kaos içinde Peşmerge’yi yanına çekerek yeni bir hegemonya odağı oluşturmayı, Ortadoğu’nun (Türkiye, Suriye, Iran, Irak…) küllerinden yeni bir “Büyük Kürdistan” yaratmayı düşlüyor. PKK’nin bu ruh hali bana I. Dünya Savaşı öncesinde Alman orta sınıflarının ve entelijansiyesinin milliyetçiliğini, “Ateşlerin içinden yeni bir dünya doğacak” fantezileriyle savaşa koşmalarını anımsattı ve ardından gelen yıkımı, kıyımı… Barzani ve Talabani’ye gelince, onlar da yeni ekonomik ilişkilerin modernleştirici, kapitalizmin dönüştürücü, emperyalizmin yıkıcı etkileri altında oluşmaya başlayan, modern, etnik aidiyetlerin sınırlarını demokrasi ve vatandaşlık talebiyle aşmaya başlayan Kürt kimliğine bu yolla tutunmaya çalışıyorlar, can havliyle, tarihin dışına düşmeye başladıklarının bilincinde olarak. Daha ne kadar tutunabilirler bilinmez. Ancak PKK’nin sahneyi DTP’ye bırakarak sahneden çekilmek yerine fantezisini yaşama ısrarının, Türk, Kürt, Arap, İranlı, İsrailli, ama özellikle Kürt, herkese çok pahalıya patlayacağı kesin… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com TBMM Genel Kurulu’nda, terör konusunda muhalefet ve iktidar milletvekilleri arasında tartışma çıktı ‘Zamanı asker belirleyecek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Tezkereyi kullanacak olan devletin güvenlik birimleridir. Bunun zamanı, şumulü, hududunu elbette siyasi hedef olarak biz koyacağız, ancak zamanlaması kendilerine aittir” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda dün milletvekillerinin gündem dışı söz alarak terör konusunu Meclis gündemine taşıdılar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, hükümetin siyasi iradesini ortaya koyamadığını, TSK’ye bu konuda verilen bir yetki olmadığını söyledi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM’nin gerekli yetkiyi hükümete verdiğini belirterek, “Artık söz değil, eylem zamanıdır” dedi. Tezkerenin üzerinden 5 gün geçtiğini kaydeden Şandır, milletin oyalanmaması gerektiğini vurguladı. Şandır, “Gereken yapılmadığı için Dağlıca’daki menfur saldırı gerçekleşmiştir. Akan kanların sorumlusu kim?” diye konuştu. Bu sırada AKP sıralarından “Kan üzerinden siyaset yapma” diye laf atıldı. Konuşmalara yanıt vermek üzere söz isteyen Çiçek, terörün devlet sorunu olduğunu, burada siyasi sorumluluğun elbette hükümette olduğunu, gerekeni yapmaya hazır olduklarını söyledi. Bu sırada CHP’li Canan Arıtman, “Siz Öcalan’ı affetmek istediniz, biz izin vermedik” diye laf atınca Çiçek, “Kimse Öcalan’ı affetmedi, affedemez” diye konuştu. Tezkerenin çıkarılmasına karşın kullanılmadığına ilişkin eleştirileri de yanıtlayan Çiçek, devletin kurumları arasında terörle mücadele konusunda zerre kadar fikir ayrılığı olmadığını belirterek “Sonuçta tezkereyi kullanacak olan devletin güvenlik birimleridir. Bunun zamanı, şumulü, hududunu elbette siyasi hedef olarak biz koyacağız. Zamanlaması kendilerine aittir. Bunların hepsinde bir mutabakatımız vardır. Ama bunu her yerde açık olarak söyleyemezsiniz. Aksi takdirde bu bir tedbir olmaz. Devletin sorumluluk taşıyan güvenlik birimleri bana bugün, şu tarih şu saatte bunu yapmam gerekiyor derse bize düşen işin icabı neyi gerektiriyorsa o noktada kararı vermektir” dedi. Milli Güvenlik Kurulu’nun bugün toplanacağını anımsatan Çiçek, “Oradan da başka tedbirler çıkacak” diye konuştu. BAŞBAKAN ERDOĞAN’A SERT ELEŞTİRİLER Yıllardır binlerce evladını teröre kurban veren bir ülkede, o ülkenin insanlarının sakin, sağduyulu ve özenli davranması kolay değil. Son günlerde artan pusuların aldığı canların yarattığı yürek yakıcı tablo, bütün toplumun sabrını zorluyor. Böyle zamanlarda, küçük bir kıvılcım sonradan bir daha telafi edilemeyecek büyük çatışmaların nedeni olabilir. Yapılacak bilinçsiz bir tahrik, bir anda ülkenin dört bir yanını ateşe atabilir. Toplumların gergin olduğu zamanlar, aklın geriye gitmesine, öfkenin ön plana çıkmasına neden olabilir. Böyle anlar, tehlike anlarıdır... Alarm zillerinin çaldığı zamanlardır... ??? Şimdi yine öyle bir dönemden geçiyoruz. Gerçekten hepimizin sinir sistemini zorlayan gelişmelerle karşı karşıyayız. Güneydoğu’dan gelen haberler yüreğimizi yakıyor. Çaresizlik ve öfke yaygınlaşıyor. Dikkat herkese gerekli. Siyasetçinin dikkatli olması şart. Burada en Sağduyulu, Özenli, Tahriklerden Uzak... dikkatli olması gerekenlerin başında belki de biz gazeteciler geliyoruz. Televizyonların ve gazetelerin sağduyulu davranması çok önemli. Çünkü, gerginlik içindeki kitleleri yatıştırmak da, tahrik etmek de zor değildir. Medya bunu iyi bilir. Hangi başlığın, hangi sloganın nasıl bir etki yapacağını hesaplamak bizim mesleğin olmazsa olmazlarındandır. En kritik zamanlarda atılan bir başlığın ne gibi sonuçlara yol açabileceğini en iyi biz biliriz. ??? Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evinin bombalandığı haberinin bir gazetede yayımlanmasının İstanbul’da 67 Eylül 1955 felaketine yol açtığını unutmayalım. Çok sayıda gayrimüslim yurttaşımızın malına, canına kasteden bu tahrik haberin gerçek olmadığı kısa bir süre sonra anlaşıldı. Ancak olan olmuştu. Türkiye tarihinin en acı ve geriye dönüşü olmayan olaylarından birisi gazete tahrikiyle başlamıştı. Bunu bir ders olarak hep aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekiyor. Şimdi yine çok gerilimli bir dönemden geçiyoruz. Gazeteci arkadaşlarımızın, gazete ve televizyonların yöneticilerinin çok uyanık ve duyarlı olması gereken bir zaman dilimi içindeyiz. Toplumun duyarlı ve öfkeli olduğu anlar gazetelere, televizyonlara ilginin de arttığı anlardır. Böyle zamanlarda gazeteler daha çok satar, televizyonlar daha çok izlenir. Daha dikkatsiz bir üslup kullanan toplumun daha çok ilgisini de çekebilir. Biz gazeteciler de insanız, olaylar karşısında bizler de öfkeleniyor ve acı çekiyoruz. Ancak, unutmayalım ki, bizim söyleyeceklerimiz, yayımlayacaklarımız, kendi duygularımızın, kendi öfkelerimizin çok ötesinde sonuçlar yaratabilir. İşte bunun için dikkatimiz sıradan bir yurttaştan çok daha fazla olmak zorundadır. ??? Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek imzasıyla Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili radyo ve televizyon yayınlarının durdurulmasının istenmesi haklı olarak yayın kuruluşlarınca eleştiriliyor. Ben de böyle bir yasağın yerinde olmadığına inanıyorum. Bu türden yasakların bir sonuç vereceğini sanmıyorum. Öte yandan, medya dünyasının bu olaylar konusunda daha dikkatli davranma konusunda bir iç denetim mekanizması kurmasının daha yararlı olacağına inanıyorum. Gerçekten, bazen bazı yayınları dinlerken kendi adıma dehşete düş tüğümü ve korkuya kapıldığımı söylemek istiyorum. Bu tür yayınların çok ciddi sonuçlar doğurmasından, bugüne kadar kendi iç barışını bunca olaya rağmen koruyan toplumu çığırından çıkaracak neticeler vermesinden korkuyorum. Ok yaydan çıktıktan sonra da nerede nasıl duracağını ve ülkemizin hangi girdaplara kapılacağını bilemeyiz. ??? Gelin, hangi tepkiyi gösterirsek gösterelim, hangi öfkeyi duyarsak duyalım, toplumun içinde bulunduğu ruh halini dikkate alalım. Her zamankinden daha özenli, daha sakin ve daha tahriklerden kaçınan bir yayıncılık çizgisi izleyelim. Gelin gazeteci arkadaşlarım, toplum içinde bölünme değil, dostluk ve kardeşliği güçlendirecek, terörü tecrit edecek ılıman bir iklim oluşması için çaba sarf edelim. Medyanın sağduyusu çok önemli... Bunu unutmayalım... Zeki Sezer: ABD ne için süre istedi? ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Eskişehir’de şehit astsubay Soner Gözübek’in ailesini ziyaret ettikten sonra, parti il merkezinde basın toplantısı düzenledi. Hakkâri’de askerlerin şehit edildiği gün Kuzey Irak’a girilerek PKK’ye yanıt verilmesi gerektiğini savunan Sezer, “Ancak, başbakan tezkerenin çıktığı gün ‘İnşallah tezkerenin kullanılmayacağını’ söyledi. Rice, 3 günlük süre istedi. İster istemez insanın aklına, 3 günlük sürede terör örgütünün kaçması ve kendince tedbirleri alması düşünüyor” dedi. İsrail’in iki askeri kaçırıldığı için bir ülkede taş üstünde taş bırakmadığını belirten Sezer, “Başbakan, kendisini yılın Avrupalısı seçen dostlarından, Atlantik ötesinden terörü çözüm bekliyor. Sert açıklamalar yaparak, kamuoyunu yatıştırmak istiyor. Ülkelerin bölünmesini gündeme getiren Büyük Ortadoğu projesi’nin eş başkanı olmakla övünüyor” diye konuştu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle