29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EKİM 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllardır süren kanlı işgali, laik Irak’ı bir İslam cumhuriyetine dönüştürdü 9 Ortadoğu’da kanayan yara Güven artırıcı paket önerisi ? NEW YORK (AA) KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın dün BM Genel Sekreteri Ban Kimun ile görüştü. Görüşme sonrası bir açıklama yapan Talat, BM Genel Sekreteri Ban Kimun’dan Kıbrıs’ta özlü müzakerelerin yeniden başlaması yolunda bir girişimde bulunmasını istediklerini ve Genel Sekretere bir güven artırıcı paket önerisi yaptıklarını söyledi. Talat “BM Genel Sekreteri Ban’dan, BM’den ve Rumlardan bu önerilere olumlu yanıt bekliyoruz” dedi. eni muhafazakâr sıfatlı bürokratların kurguladığı şekilde radikal İslama karşı ılımlı İslam projesinin en önemli uygulama alanlarından bir tanesi Irak oldu. Her ülkenin özgün koşullarına göre siyasi İslamın şekillenmiş olduğu kaydını düşürüp İran’ın büyük etkisi ile birlikte göz önüne alındığında, Irak’taki başarı ya da başarısızlık, ABD İslamlaştırma/dinselleştirme politikalarının da geleceğini belirleyecek gibi görünüyor. Ancak Irak deneyimi hemen her açıdan, küresel sermaye baronlarının/çokuluslu şirketlerin Washington yönetimi aracılığı ile küresel egemenliklerini sağlama konusunda ne kadar gözü kara olabileceklerini ortaya koyan önemli bir örnek. Aslında Irak işgali, ABD’nin uyguladığı politikaların önemli bir kırılma noktası... 11 Eylül saldırılarının gerekçe gösterilip Irak’ın hedef tahtasına oturtulmasının arkasında enerji kaynaklarının, enerji güzergâhlarının, enerji havzalarının denetim altına alınmasından başka bir amacın bulunmadığı hemen herkes tarafından biliniyor. Afganistan’a yapılan operasyonu da aynı şekilde değerlendirmek olası. İşgal, konunun askeri boyutunu oluştururken siyasi boyutunda yine ılımlı İslam kavramı yer alıyor. Ancak İran etkisi, ülkenin etnik ve dini yapısının farklılığı, jeostratejik konumunun özgünlüğü nedeniyle uygulamada önemli farklılıklar ortaya çıkabiliyor. Ancak siyasi İslamın egemenliğinin sağlanması konusunda atılmış bir geri adım bulunmuyor. Y Dr. Füsun Sayek anıldı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)Türk Tabipleri Birliği eski Başkanı Dr. Füsun Sayek için ölümünün birinci yıl dönümünde anma töreni düzenledi. Sayek, 19962006 yılları arasında başkanlık yaptığı TTB Genel Merkezi’nde, ailesi, meslektaşları ve dostlarının katıldığı törenle anıldı. Törende, Sayek’in eşi İskender ve kızları Selin ile Aylin Sayek tarafından hazırlanan Sayek’in yaşam öyküsünü anlatan sinevizyon gösteri izlendi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Gençay Gürsoy, Füsun Sayek’in adını iki yılda bir yapılacak “Tıp Etkinlikleri Buluşması’’ ile yaşatacaklarını belirtti. ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından Irak halkı zorda olsa günlük yaşamlanını silahların gölgesinde sürdürmeye çalışıyor. ŞiiSünni karşıtlığı bağlamında önemli bir çıkmaz içine girdi. Ülkede Sünniler üzerinden ılımlı İslam politikası yürütülemiyordu. Çünkü Sünniler hem direnişin başını çekiyordu hem de Baas döneminden kalma “ülke bizimdi” yaklaşımları vardı. Şiiler ise İran’a yakındı. Bütün Şii gruplar Tahran ile yakın ilişki içindeydi. Dolayısıyla Şiiler üzerinden yürütülecek politika direkt olarak İran’a yarayacaktı. Ülkede İran etkisi pekişecekti. ABD, ilk aşamada Sünnileri dışlamayı tercih etti. Siyasi İslam, Şiiler üzerinden götürülmeye çalışılacaktı. ABD yönetimi, Arap Şiiliği ile Fars Şiiliğinin tarihsel farklılıklarından yararlanmayı hesaplamıştı, ancak olmadı. ABD’nin “cin fikirli” diplomatları, Saddam Hüseyin döneminde Arap Şiiliğinin tamamına yakınının Fars Şiiliğinin etkisi altına girdiğini hesaplayamamıştı. İşgalin üzerinden daha bir ay bile geçmeden dönemin Bağdat’taki sivil yüksek temsilcisi Paul Bremer, Bush tarzı demokrasiyi kurmuştu bile... Seçimleri ertelemiş ve tüm hükümeti bizzat kendisi atamıştı. İki ay sonra, Şiiler için çok önemli olan Necef’teki belediye başkanı seçimleri dahil tüm belediye seçimlerini askıya aldı. Önde giden adaylardan ılımlı Şii Esat Sultan Abu Gilal, “Eğer bize özgürlük vermezlerse ne yapacağız? Sabrımız var, fakat bir yere kadar” diyerek Bremer’i uyardı. Yerel Şiiler, Mehdi Ordusu’nu harekete geçirdiler ve bir yıl içinde Bremer’in taleplerini reddetmesi üzerine silahlı saldırıya geçtiler. Sonuçta 21 ABD askeri öldürülmüştü. İsyan başlamıştı. Fakat Bremer’in işi henüz bitmemişti. Peşinden gidilecek Sünniler vardı. Bremer, “Baas’tan Arındırma” demek olan 1 No’lu emrini yayımladı. Bu, aslında Sünnilerden arındırmaydı… Saddam’ın savaşta ABD ile işbirliği yapan generallerinin tamamına yakını Sünniydi ve ödül almayı beklerken kendilerini hapiste bulmuşlardı. İşgal öncesi pazarlıklara aracılık eden ve ABD’de yaşayan Irak doğumlu Felah Aljibury’nin “ABD güçleri bizim siyasi liderler olarak tanımladığımız herkesi hapse attı” yönündeki sözleri dikkat çekiciydi. Aljibury, işgalin ilk günlerinde Irak ordusunun ABD askerlerine ateş açmasını önlemişti. İslam anayasada, Irak din devleti oldu… Stratejik yanlış… Gökçek usulü bayramlaşma ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, bayramın üzerinden iki gün geçmesinin ardından dün kurumda çalışan yaklaşık 400 kişiyle bayramlaştı. Belediyede görevli personel, başkanlığın dış kapısından itibaren makamının bulunduğu ikinci kata kadar sıra oluşturarak kuyruğa girdi.Kuyrukta zaman zaman izdiham yaşandı. Dolandırıcılık operasyonu ? İstanbul Haber Servisi Emekli bankacı Hülya M.’nin banka hesabına internet üzerinden giren kişiler, 6 bin 445 YTL ’yi bir başka kişinin hesabına aktardı. Daha sonra bu paranın bin 400 YTL ’sini otomatik para çekme makinesinden çeken dolandırıcılar, bir kuruyemişçi de 4 bin 900 YTL ’yi harcadı. Polis, olayla ilgili olarak A.O.A’yı gözaltına alırken olaya karışan diğer kişiler aranıyor. ABD’nin Ortadoğu petrollerini ve petrollerin güzergâhlarını denetim altına alabilmesi için Irak’ı işgal etmesi ve yönetimini kendi isteği gibi şekillendirmesi zorunluydu. 2003 yılındaki işgale bu değerlendirme ile bakmak gerekiyor. Gerek dünya üzerindeki petrol rezervlerinin önemli bir bölümüne sahip olması gerekse Ortadoğu’dan Çin’e uzanan petrol ticaretinde Irak’ın önemli bir konumunun bulunması Washington yönetimini harekete geçirmişti. Gerekçe olarak da Saddam Hüseyin yönetiminin El Kaide ile bağlantısı ve ülkedeki kitle imha silahları gösterildi. Oysa Saddam Hüseyin’in ne El Kaide ile bağlantısı vardı ne de ülkede kitle imha silahı bulunuyordu. Zaten dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, görevini bıraktıktan sonra dünya kamuoyunu şaşkınlıkta bırakacak itirafında, “Irak’ta kitle imha silahı bulamadık” diyecekti. Ancak yıldızların ötesinden haber almasıyla övünen ve politikalarını bu haberlere göre şekillendiren George W. Bush için gerekçe hazırdı: “Irak’a demokrasi götürüyoruz…” 2003 yılındaki işgalin ardından günde yaşamını yitiren insan sayısının ortalamasının 100’ü geçtiği göz önüne alındığında Bush yönetiminin Irak’a nasıl bir demokrasi götürmüş olduğunu anlamak zor değil aslında. Ancak ABD yönetimi, pratik Irak bilgisini, deneyime ve uygulamaya değil de kitaplarda yer alan değerlendirmelere dayandırdığı için önemli yanlışlara imza attı. Irak’ta da Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) içinde yer alan 22 ülkede olduğu gibi ılımlı İslam projesi uygulamaya konulacaktı. Ancak ılımlı İslamın Sünni inancına dayandırılıyor olması nedeniyle bu konuda bazı önemli sıkıntılar ortaya çıktı. Çünkü Irak’ta çoğunluk Şiilerdeydi ve İran İslam devriminden sonra Şiilik bölgede yükselen değer olmuştu. Üstelik Tahran yönetimi, İran’dan, Irak’ın üzerinden geçip Suriye ve Lübnan’a kadar uzanan, Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan’ın doğusunu kapsayan bir Şii hilali politikası uyguluyordu. ABD’nin İslamKürt açmazı ları ile çelişiyordu. Ancak Washington yönetimi, Kürt kartını etnik milliyetçilik üzerinden kullanmaya devam ederken siyasi İslam kavramını ise Kürt politikası bağlamında “yedekte tutmayı” tercih etti. Kürdistan İslami Birliği bugün, Irak’ın kuzeyinde, Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KYB) ardından ikinci büyük güç. Mesud Barzani’nin ABD desteğine dayanmakta olduğu dikkate alındığında, ılımlı İslam ile birlikte hareket eden Kürt siyasetinin küçümsenmeyecek bir güce sahip olduğu hemen anlaşılıyor. Bu noktada tarihsel süreç içinde geleneksel Kürt siyasi hareketinin İslamcı yönünün ağır basmış olmasına dikkat çekmek gerekiyor. Kürtİslam sentezi, bugün de üzerinde dikkatle durulması gereken önemli bir konu başlığı. Özellikle PKK terörünün giderek arttığı, DTP’nin bağımsız adaylarla TBMM’de temsil edilme şansı yakaladığı bir dönemde, AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde Güneydoğu Anadolu’daki Kürt oylarının büyük bölümünü almış olması Kürt politikasının İslamcı yönünün ağır basmakta olduğunun bir başka önemli göstergesi. Üstelik Barzani’nin Kürt milliyetçiliğini yükselen değer yapmaya yönelik bütün güçlü çabasına karşın… ABD, Irak’ı işgal etmesinin ardından Ancak bu politika kısa sürede iflas etti. ABD önce Şiilerin siyasi taleplerinin karşılanmasını sağladı. Iraklı Şiiler ile birlikte Tahran’ın da siyasi ağırlığı artıyordu. Kilit konumda olan Kürt partileri ile Şiiler arasında sağlanmış olan mutabakat, Şii siyasetçilerin elini daha da güçlendirdi. Gerek Geçici İdari Yasa gerekse Irak Anayasası, hem Şiilerin hem de Kürtlerin istediği gibi çıktı. Saddam Hüseyin döneminde laik olan Irak, resmen bir din devletine dönüştürüldü. Yani Washington yönetimi “demokrasi ve hukukun üstünlüğünü” getirirken aslında “ülkenin dinselleşmesi, İslam hukukunun ve dini yasakların uygulanması özgürlüğünü” de getirmişti. İran etkisi… Bütün bunların yanı sıra İran’ın bölgesel oyunculuktan çok küresel oyunculuğa yönelik yürütmekte olduğu politikayla birlikte, Arap Şiiler üzerinden Irak’taki etkisini artırmasıyla ABD yönetimi yaptığı yanlışın farkına vardı. Bu kez de Türkiye üzerinden Sünnileri siyasi yapı nın içine çekmeye çalıştı. AKP hükümetinin, zaten Irak İslami Birliği lideri Tarık Haşimi ile arası iyiydi. İstanbul’da yapılan bir dizi toplantı sonucunda Sünnilerin siyasi yapı içinde yer almaları karara bağlandı. Bunun karşılığında ise Sünniler lehine anayasada tadilat yapılacaktı. Nedense bu tadilatlar bir türlü gerçekleştirilemedi. Ancak bu noktada yine ABD’nin hesaplayamadığı bir gelişme daha yaşandı. Şiiler ile Sünniler arasında mezhep çatışmaları başlamıştı. Şiiler, Sünnileri sistemin dışında tutmak isterken Sünniler de organize biçimde Şiilerin etkisini kırmaya çalışıyordu. Çatışmalarda ölü sayısı katlanarak arttı. ABD’nin din üzerinden yürütmeye çalıştığı politika iflas etmişti. İşgalin ardından dini ve etnik kavramlar üzerine kurgulanan Irak siyaseti çıkmaza girmişti. Arkası arkasına planlar ortaya atıldı. Güvenlik konusunda acil önlemler devreye sokuldu. Ama çok fazla sonuç alınamadı. İplerin gevşemesi ile silahlı çatışma ortamının alevleneceği öngörüsü, Washington yönetimini Irak’tan asker çekmesi konusunu yeniden ele almaya yöneltti. Zaten en yakın müttefiki İngiltere, Basra’nın içindeki askerlerini havaalanına çekmişti. Kenti Şii milislerin kontrolüne bırakmıştı. Yani dolaylı olarak İran’ın... Bugün Irak şeklen olmasa da fiilen üçe bölünmüş durumda. ABD yönetimi, federasyonu, Irak için birleştirici unsur olarak gördüğünü ileri sürse de ülke mezhep ve etnik farklılıklar ile parçalanmış durumda. Ilımlı İslam Irak’ta bugün için Şii radikalizmi ile karşı karşıya. Ancak TahranWashington ekseninde meydana gelecek her türlü gelişme, Irak’taki siyasi İslam uygulamalarının da belirleyicisi olacak gibi görünüyor. İslami hukuk uygulanmaya başlıyor Saddam Hüseyin döneminde Irak laik bir ülkeydi. Saddam Hüseyin’in emriyle Irak bayrağının üzerinde “Allahüekber” yazılmış olmasına karşın ülkede İslami hukuk uygulanmıyordu. Ancak ABD işgalinin ardından hazırlanan anayasayla Irak bir İslam cumhuriyetine dönüştürüldü. Anayasaya göre hiçbir yasa İslam kurallarına, yani şeriata aykırı olamayacaktı. Dünyanın gözünü boyamak için yasaların demokrasi ilkeleriyle de çelişmemesi öngörüldü. Ancak “hangi demokrasi” sorusu ile birlikte ele alındığında bu öngörü zaten havada kalıyordu. “Irak Anayasası Önsöz Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, (Biz Âdemoğullarını onurlandırdık) Peygamberlerin vatanı, temiz imamların barınağı, yazıyı icat edenlerin, rakamları bulanların, ziraatı ilk uygulayanların ve medeniyetin beşiği; toprağında insanoğlunun ilk yasayı düzenlediği ve en eski siyasi misak’ı yazdığı, üzerinde sahabeler ve evliyaların namaz kıldığı, filozoflar ve bilginlerin fikir ürettiği, şairler ve edebiyatçıların sanatlarını icra ettiği Mezopotamya evlatları olarak biz; Allah’ın üzerimizdeki hakkını minnetle karşılayarak, ülkemizin, vatandaşlarımızın, dini, ulusal liderlerimizin ve ulusal güçlerimizin çağrısına cevap vererek ve yüce mercilerimizin, önderlerimizin, siyasetçilerimizin kararlılığını, dostlarımızın ve bizi sevenlerin verdiği uluslararası desteği yanımıza alarak… Yeni Irak’ımızı, gelecek Irak’ı el ele, omuz omuza yapmaya karar vererek tarihimizde ilk defa 30 Ocak 2003’te milyonlarca erkek, kadın, genç ve yaşlı seçim sandıklarına akın ettik… Madde 2: 1. Devletin resmi dini İslamdır ve yasamada temel bir kaynaktır. a) İslamın değişmez hükümleriyle çelişen yasa çıkarılamaz. b) Demokrasi ilkeleriyle çelişen yasa çıkarılamaz. c) Bu anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklerle çelişen yasa çıkarılamaz. 2. Bu anayasa Irak halkının çoğunluğunun Müslüman kimliğini korumayı, Hıristiyanlar, Yezidiler, Mendai Sabiiler gibi bütün fertlerin inanç ve dini vecibelerini yerine getirme özgürlüğünü teminat altına alır. Madde 3: Irak milletler, dinler ve mezhepler ülkesidir. Arap camiasının kurucu, aktif üyesidir, Arap camiası sözleşmesine bağlıdır ve İslam âleminin parçasıdır. Madde 10: Irak’taki kutsal yatırlar ve dini mekânlar, dini eserler ve uygarlık eserleridir. Devlet bunların saygınlığını korur, buralarda dini ayinlerin özgür bir şekilde gerçekleşmesini sağlar.” YARIN: ABD karşıtı! İslamcı örnek: İran. Siyasi İslamın Şii yüzü… İstanbul’da elektrik kesintisi ? İstanbul Haber Servisi Kumburgaz İşletme Müdürlüğü bölgesinde yapılacak bakım ve temizlik çalışmaları nedeniyle bazı semtlere 19 Ekim Cuma günü yedi saat süreyle elektrik verilemeyecek. BEDAŞ’tan yapılan açıklamada, söz konusu tarihte 09.0016.00 saatleri arasında Kumburgaz’da Ferhatpaşa Mahallesi ve civarında elektrik kesintisi uygulanacağı bildirildi. Washington yönetiminin ılımlı İslam politikasının dayanağı olan Sünniler ise Irak’ta azınlıktı ve üstelik gerek Baas rejiminin mirasçıları olarak görülmeleri gerekse işgalin hemen ardından başlayan direnişte önemli rol oynamaları nedeniyle ABD’nin yakın durmak istemediği kesimi oluşturuyordu. ABD’nin Irak’taki işbirlikçileri ve en yakın müttefiki olan Kürtler de ağırlıklı olarak Sünniydi. Çoğunluğunun daha radikal olan Şafi inancıyla hareket etmesi, ılımlı İslam politikasının Sünni Kürtleri dayanak yapmasının da önünde engel oldu. Zaten Kürtler, etnik milliyetçilik ile hareket ettikleri için siyasi İslam konusuna çekinceyle bakıyorlardı. Üstelik Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütü ile yakın ilişki içinde bulunan Kürdistan İslami Birliği (KİB), Irak’ın kuzeyindeki milliyetçi Kürt elit tarafından da bir tehdit olarak görülüyordu. ABD’nin din üzerinden uygulamakta olduğu politika, aslında bölgedeki en yakın müttefikinin yaklaşım CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle