18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hollywood filmleri nedeniyle salon bulmakta zorlanan yerli yapımlar, izleyicinin baş tacı oldu 7 GÖRÜŞ ALPASLAN BERKTAY Toplumsal Muhalefet ve Ana Muhalefet El Ele! Cumhurbaşkanı Sezer, yükselen siyasal gerilime karşı erken seçim çağrısında bulundu, bu konuda görevin CHP’ye düştüğünü bildirdi ve baskı yapmayı uygun gördü. Ana muhalefet lideri Baykal, bunun üzerine TÜSİAD’a başvurdu. Oysa TÜSİAD, AKP’yi, daha kurulur kurulmaz iktidara taşımıştı, TOBB ile birlikte bu desteği hâlâ sürüyordu ve arkasında da IMF vardı. Atatürk Cumhuriyeti’ndeki yerleri, çizgileri apayrı olan bu kuruluşların tutumları belliydi ve onlardan medet ummak, ipe un sermekti. Nitekim TÜSİAD’ın “Erken seçime hayır!” demesi sürpriz olmadı. Çünkü “sinei millet” de bunların sineleri değildi. AKP milletvekillerinin sineleri ise hiç değil... Ana muhalefetin başvuracağı “sinei millet”, başka yerlerde, Meclis dışında gelişen toplumsal muhalefette... Anıtkabir’de, alanlarda “Türkiye laiktir, laik kalacak!” diye haykıran, Menemen’de irticayı lanetleyen yüzbinlerde... Erdoğan’la Arınç’ı Kocatepe Camisi’nin arka kapısından girmeye, şemsiye altında gizlenmeye zorlayan halkta... “Artistlik yapma lan!”, “Al ananı git!” diye horlanan Mersin’deki limon, Ordu’daki fındık üreticisi... Toprağı yabancılara peşkeş çekilen “Bu memleketin hakiki efendisi” köylü... O hakaretlere uğrayan “hakiki efendi!”... Halkın güveni, ezici bir çoğunlukla, Cumhurbaşkanı Sezer’de ve TSK’de; halkından kaçıp saklanan Başbakan’da değil... Erdoğan da bunun farkında; o yüzden de erken seçimden kaçıyor. Halkın güvenini saptayan anketler yurt çapında tazelenmeli ve imza kampanyaları yürütülmelidir. Bakalım, Atatürk’ün yerinde Atatürk düşmanı görmek isteyen var mı? Laik cumhuriyet kırmızı alarmla tehdit altındadır. İrtica, Çankaya’ya tırmanma hazırlığındadır. CIA çiftliğindeki dünya imamının müridi Türkiye imamı, eski cumhurbaşkanları Özal ve Demirel’in davranışlarını incelemekte... Özal Camp David’de Baba Bush’la kahvaltıya ‘ropdöşambr’la inip, “Azizim George!” diyor, öbürü de “Azizim Turgut” diye karşılık veriyordu. Demirel ise Lyndon Johnson’la baş başa çektirdiği fotoğrafı seçim öncesinde parti örgütü içinde dağıtıyordu. İsimsiz sıfatsız ilk iş oğul Bush’un kapısına varıp onunla halvet olan ise, anayasaya meydan okuyan Menderes’in başına gelenleri sonu benzemesin bir güzel öğrense, çok iyi olur! Bu sıradan bir cumhurbaşkanı seçimi değildir. Bağımsız, çağdaş, laik Atatürk Cumhuriyeti’ne evet mi, hayır mı? İrtica Çankaya’ya tırmanıyor. Bilim ve akıl kalesine, hangi kamuflaj altında olursa olsun, şeriat giremez! Meşruiyet, bağımsızlık, laik cumhuriyettedir ve KKTC ile birlikte tehlikededir. Ana muhalefet, “sinei millet” sözünde direnmek, yükselen toplumsal muhalefet ile el ele vermek zorundadır. Oynayana bakma, oynatana bak! Oynatan, AKP arkasındaki, bugüne dek “Görünmeyen düşman”ı oynayan ABD’siyle, AB’siyle Sevr’ci Batı artık görünmektedir. Bu sinsi tırmanış karşısında “yüksek düzeyde teyakkuz haline geçmek”, abartmak değil, kaçınılmazdır. Tüm cumhuriyetçiler, yargısı, hukuku.. bütün kurumlarıyla görev başı yapmak zorundadır. Toplumsal muhalefet ve ana muhalefet el ele sinei millete! Takva Beynelmilel Yavuz Turgul’un yönettiği 1996 yapımı Eşkıya filminin 2 milyondan fazla kişi tarafından izlenmesiyle başlayan beyazperdedeki canlılık son dönemde gösterime giren yeni filmlerle sürüyor. Y eşilçam’ın yeniden canlanışı GÖKÇE UYGUN / NİHAN İNAL Fuat Özkınay’ın 1914 yılında çektiği Ayastefenos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı filmi ile başladığı varsayılan Türk sineması, 92 yaşını geride bırakıyor. Türkiye’nin siyasal, sosyal, ekonomik tarihindeki çalkantılarla paralellik içinde iniş ve çıkış dönemleri yaşayan sinemamız, son yıllarda yeni bir yükseliş içinde. Daha önceleri Hollywood filmleri nedeniyle sinema salonu bulmakta zorlanan yerli yapımlar, izleyicinin baş tacı oldu. Birbiri ardına vizyona giren yerli filmler, milyonlarca izleyiciyle buluşuyor. Yavuz Turgul’un yönettiği 1996 yapımı Eşkıya filminin 2 milyondan fazla kişi tarafından izlenmesiyle başlayan beyazperdedeki bu canlılık, Kahpe Bizans, Vizontele, Asmalı Konak Hayat, Vizontele Tuuba, G.O.R.A, Babam ve Oğlum, Kurtlar Vadisi Irak, Organize İşler, Hababam Sınıfı Üç Buçuk, Keloğlan Kara Prense Karşı ve Hokkabaz gibi filmlerle sürüyor. Ancak gişe filmleri milyonlarca izleyiciye ulaşırken kendi sinema dillerini yaratmış, uluslararası ödüller alan Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Derviş Zaim gibi bağımsız sinemacıların eserlerinin izlenme oranları binli rakamlarda seyrediyor. Öte yandan yönetmen Yüksel Aksu’nun Muğla’da amatör oyuncular ve düşük bir bütçeyle çektiği Dondurmam Gaymak filmi de 2007 Oscar’larında Türkiye’yi temsil etmeye hazırlanıyor. Peki, Türk sinemasındaki bu canlılığın nedenleri neler? Gözlerden kaçmayan izleyici sayısındaki artış, filmlerin niteliğine nasıl yansıyor? Bu hareketlilik, uluslararası alanda kendi kabul ettirmiş, sağlam bir Türk sineması yaratabilecek mi? Sektörün içinde “ne olursa olsun bu artışı iyiye yoranlar” da, “kalitesizliği eleştirenler” de var. “Türk sineması nereye gidiyor” sorusunu yapımcı, yönetmen ve oyuncular yanıtladı. dını, film şirketlerinin bulunduğu Beyoğlu’ndaki Yeşilçam Sokağı’ndan alan Türk sineması, 93. yaşına yeni filmler, genç yönetmenler, artan izleyici sayısı ve Oscar heyecanıyla giriyor. Yerli yapımlar şimdilerde Türk seyircisinin baş tacı olmuş durumda. A eki, Türk sinemasındaki bu canlılığın nedenleri neler? Nicelik olarak gözle görülebilen bu artışın niteliğe yansıması nasıl? Bu hareketlilik, uluslararası alanda kendini kabul ettirmiş, sağlam bir Türk sineması yaratabilecek mi? P Seyirciyi sinemaya küstürmeyelim “Bizler seyircinin isteklerini bilmeden film yapıyoruz. Bu aslında bir kumar” diyen Film Yapımcıları Derneği Başkanı Yılmaz Atadeniz, bu nedenle seyircinin isteğinin iyi tahmin edilerek ona göre film yapılması gerektiğini ifade ediyor. Türk sinemasının daha da ilerlemesinin Babam ve Oğlum gibi iyi filmlerin artmasına bağlı olduğuna dikkat çeken Atadeniz, “Yeni kuşak iyi yetişiyor, onlardan umutluyuz. İyi dağıtıcı firmalar kurmalıyız. Eğer bunu başarabilirsek Amerikan hegemonyasını kırarız” yorumunu yapıyor. Sinemamız emekleme aşamasında O yuncu Metin Akpınar, “Son yıllarda film sayısında belirli bir artış oldu. Seyirci sayısında artış oldu diyelim ama, bu noktada dünyaya bakmak gerek. Türk sinemasında artık teknoloji daha çok kullanılmaya başlandı, sinema tekniği gelişti. Ama bunlara karşın dünyaya göre çok küçüğüz. 9 milyar dolarlık sinema geliri olan ABD’de 1 kişi yılda 5 kez sinemaya gidiyor. Bizde bu rakam ise 1’den az. Gelişme olması sevindirici ama az. Sinemamız hâlâ emekleme aşamasında” diyor. Türkiye’nin sinema için çok uygun bir platform olduğuna dikkat çeken Akpınar, buraya yabancı sermaye çekerek yatırım sağlamak, ülkemizden dünyaya satışı yapılacak filmlerin üretilmesi amacının hâlâ gerçekleştirilemediğine dikkat çekiyor. “Türk sinemasında senarist zaafı var” diyen Akpınar, çeşitli konularda film senaryosu hazırlayacak senaristlerin yetişmesi gerektiğini dile getiriyor. Sektöründeki kaynak sıkıntısına da değinen Metin Akpınar, şunları anlatıyor: “İyi film yapma niyetinde olup da parası olmayanlara, Kültür Bakanlığı kesenin ağzını açmalı. Şu an bakanlığın desteği yok denecek kadar az. Türkiye’de sponsorluk da çok tüketildi. Spor olayları dışında sanatsal etkinliklere sponsor olan şirket az. Bu artmalı. Ayrıca reklam pastasından iyi pay alan televizyon kanalları da sinemayı desteklemeli.” ÖZLÜYORUM Oyuncu Şerif Sezer, Türk seyircisinin Türk sinemasını özlediğini düşünüyor. Sinemanın geleceğinden umutlu olduğunu söyleyen Sezer, “Çok yetenekli yönetmen ve oyuncular yetişiyor. Eskiden de yerli filmler çok çekiliyordu. Ama şimdi deneyimli bir sinema kuşağı var” diyor. Sinemanın özveri ve maddiyata dayalı bir sanat dalı olduğuna dikkat çeken Sezer, sadece Kültür Bakanlığı’nın desteği ile film yapmanın mümkün olmadığını dile getiriyor. Yılların oyuncusu Metin Akpınar, dünyaya bakmamız gerektiğini söylüyor. ‘DONDURMAM GAYMAK’ OYUNCUSU NİTELİK TARTIŞILIR Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Deniz Yavuz, son yıllarda yerli filmler nicelik bakımından artmakla birlikte nitelik konusunda aynı şeyin söylenemeyeceğini belirterek “Çünkü hep benzer işler yapılıyor; aynı yönetmenler, aynı kalitesiz, gişe filmleri.. Bu filmler, sanatseverlere bir şey ifade etmiyor. Ancak gişe filmleri iyi iş yapıyor. Birileri de bu albeniye kanıp gene benzer filmleri çekmeyi sürdürüyor” diyor. Türkiye’deki ortalama bir sinema seyircisinin yaklaşık 2 haftada 1 sinemaya gitmek için bütçe ayırdığına dikkat çeken Yavuz, “Bu noktadan hareketle film sayısı artsa bile seyirci sayısını artırmak mümkün olmayabilir. Geçen yıl 27 milyon olan toplam sinema seyircisi bu yıl 33 milyona ulaştı. Ancak bu artış, 45 reklam filmiyle yakalanabildi” ifadesini kullanıyor. Yavuz, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim gibi bağımsız yönetmenlerin Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de artması gerektiğine işaret ederek “Türkiye’de bağımsız sinema desteklenmediği için seyirciyle buluşmuyor. Oysa Demirkubuz, Ceylan, Zaim gibi yönetmenler ve onların üretimleri sinemayı tetikler. Bağımsız sinemacılar, 2 senede 1 film yapıyorlar, onların da alıcısı belli. İzleyicileri 60 bin yerine 600 bin olsa... Bence bu yönetmenler kendi hikâyelerini yine bağımsız olarak anlatarak ama teknolojiden de yararlanma yoluna giderek daha yüksek bütçeli filmler çekmeli. Çünkü yüksek bütçeli bir film, kalitesini belli edeceği için seyirciyi de çeker” diyor. OLMADI OSCAR SEVDASI İYİ me Komitesi üyeleri ve desteklenecek filmlerin de bir an önce belirlenmesini ve eşdost ilişkileri üzerinden yürüyen sponsorluğun da kurumsallaştırılmasını istiyor. 2007’de 30 yerli film 2007’de vizyona girmesi beklenen filmlerden bazıları ve yönetmenleri şöyle: Çılgın Dersane (Olgun Arun), Maskeli Beşler: Irak (Murat Aslan), Neşeli Gençlik (Mesut Taner), Pars: Kiraz Operasyonu (Osman Sınav), Sis ve Gece (Turgut Yasalar), Emret Komutanım: Şah Mat (Taner Akvardar), Adem’in Trenleri (Barış Pirhasan), Cumhurbaşkanı (Sinan Çetin), Amerikalılar Karadeniz’de (Kartal Tibet), Son Osmanlı (Mustafa Şevki Doğan), Polis (Onur Ünlü), Bir İhtimal Daha Var (Uğur Uludağ), Mavi Gözlü Dev (Biket İlhan), Barda (Serdar Akar), Saklı Yüzler (Handan İpekçi). Bunları, dışında henüz vizyon tarihi belli olmayan projeler ise Aura (Orhan Oğuz), Sıfır Dediğimde (Gökhan Yorgancıgil), Yumurta (Semih Kaplanoğlu), İstenmeyen Tüyler (Teoman), Sınavdan Sonra (Birol Güven), Pisuvar Tedirginliği (Mustafa Altıoklar), Sözün Bittiği Yer (İsmail Güneş), Ateşten Doğma (Ersin Pertan), Kuartet (Tayfun Pirselimoğlu), Kumpanya (Yavuz Özkan), Gökyüzünün Altındaki Cennet (Yılmaz Atadeniz), Dayanışma (Mehmet Güleryüz), Çıngıraklı Top (Egemen Ertürk), Pandora’nın Kutusu (Yeşim Ustaoğlu), Mülk (Ulaş İnaç), Ulak (Çağan Irmak), Mutluluk (Abdullah Oğuz), Fırtına (Kazım Öz), Azul (Reis Çelik), Bozkırda Deniz Kabuğu (Ahmet Uluçay), Anka Kuşu (Mesut Uçakan), İyi Seneler Londra (Berkun Oya), Huzur Palas ve Mutlu Yıllar Herkese (Tayfun Pirselimoğlu), Palto (Kutluğ Ataman), Ya Sonra (Özcan Deniz), Yeni Ay (Hakan Çakır), Fikret Bey (Selma Çekiç), L ’Orkestra (Faruk Aksoy), Aşkın Dansı (Sami Güçlü) ve İçerideki (Ahmet Küçükkayalı). Özdemir’e vize engeli İstanbul Haber Servisi Türkiye’nin Oscar aday adayı filmi “Dondurmam Gaymak”ın başrol oyuncusu Turan Özdemir’e Amerika vizesi verilmedi. Amerikan Başkonsolosluğu, filmin Los Angeles’taki lobi çalışmaları için Amerika’ya gitmeye hazırlanan Özdemir’e vize vermedi. Konsolosluğun vize başvurusuna “ret” yanıtı vermesine üzüldüğünü belirten Özdemir, kendisine neden vize verilmediği yönünde hiçbir açıklamanın da yapılmadığını ifade etti. Los Angeles’taki çeşitli dergi, gazete ve televizyonlarla röportajlar yapmak üzere Amerika’ya gitmeye hazırlandığını söyleyen Özdemir, vize alamamış olmasını anlayamadığını dile getirerek “Neden vize vermediler, bilmiyorum. Sorunlu veya sabıkalı biri değilim” dedi. Filmde, büyük dondurma şirketlerinin mahalle dondurmacısının önünü kesmeye çalışmasının anlatıldığını anımsatan Özdemir, şöyle konuştu: “Bu olaya espri ile yaklaşıyorum. Galiba, filmimizin yolunu kesmeye çalışıyorlar. Acaba büyük film şirketleri gerçekten de önümüzü kesmeye mi çalışıyor?” diye konuştu. Yüksel Aksu’nun yönettiği, Muğla’da çekilen ve Muğlalıların rol aldığı “Dondurmam Gaymak”ta, babadan kalma mesleği dondurmacılıkla geçinen Ali Usta’nın büyük dondurma şirketleriyle rekabet edebilmek için verdiği mücadele anlatılıyor. Ali Usta’yı filmin tek profesyonel oyuncusu Turan Özdemir canlandırıyor. Yüksel Aksu’nun Dondurmam Gaymak filminin Türkiye’nin Oscar aday adayı olmasına değinen Yavuz, “Dondurmam Gaymak, düşük bütçeli bir film. Oscar yoluna değil, kendi yoluna gitmeliydi. Oscar sevdası bence doğru olmadı” yorumunu yapıyor. Sinemayı Destekleme Yasası kapsamında bu yılın başında alınan bazı kararların sinema sektörüne olumlu katkılar yaptığını vurgulayan SİYAD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Deniz Yavuz, bu gelişmelerde süreklilik sağlanmasının önemini dile getiriyor. Yavuz, filmlerin gişe hasılatının yüzde 10’unun devletin kasasına gelir olarak girdiğini, oysa bu rakamın sektöre geri kazandırılması gerektiğini anlatarak Kültür Bakanlığı Sinema Destekle KEMİKLEŞMİŞ İZLEYİCİ Tabutta Rövaşata, Filler ve Çimen, Çamur ve Cenneti Beklerken filmlerinin yönetmeni Derviş Zaim, yerli film ve seyirci sayısındaki artışı önemli ve olumlu sözleriyle değerlendiriyor. Seyirci açısından farklı beğenilere de hitap eden üretimlerin olmasını ümit ettiğinin altını çizen Zaim, “Ütopik de olsa kemikleşmiş bir Türk sineması seyircisi yaratılmasının gerekliliğine inanıyorum” görüşünü dile getiriyor. Osman Sınav ise, yerli film sayısında artış olmasına karşın seyirci sayısında bu artışın yaşanmadığını ifade ederek “Yer değiştirme var sadece” diyor. Dağıtımı Türk firmaları yapıyor okkabaz ve Unutulmayanlar filmlerinin dağıtımını yapan Kenda Film Dağıtım Yönetim Kurulu Başkanı Selay H Tozkoparan, son dönemde yerli filmlerin dağtımını, UIP, Warner Bros yerine daha çok Türk firmaların yapmaya başladığını söylüyor. Yerli filmlerin artışının, kaliteleriyle de bağlantılı olduğuna dikket çeken Tozkoparan, “Her önüne gelen film çekerse, sektördeki büyüme sağlıklı olmaz. Seyirciyi sinemaya küstürmemek gerek” diyor. Tozkoparan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın G.O.R.A filmine örtülü reklam cezası vermesinin ardından şirketlerin filmlere desteğinin azaldığını, ancak sponsorluğun çok önemli ve gerekli olduğunu anlattı. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle