25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2007 CUMARTESİ 8 DİZİ Henüz hayatının baharında Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisiyken öldürülen Hakan Şenyuva’nın babası Hakkı Şenyuva: ‘Zamanaşımı’ ayıbından kurtulmalıyız E S mekli General Şenyuva, SBFDer Başkanı olan oğlu Hakan’ın 1979’da gencecik yaşında hayattan koparıldığı günü şöyle anlatıyor: Bir arkadaşlarının evine ders çalışmak için üç arkadaş yola çıkmışlar. Tam Hocaefendi Sokak ile Bükülü Sokak kavşağına geldikleri zaman, onları gözetleyen bir çocuk, “Komünistler geliyor!” diye bağırıyor ve silahlar patlamaya başlıyor. Hocaefendi Sokak 10 numaralı evden çıkan Fehmi Söylemez, 25 cm. yakınından Hakan’a ateş ediyor. Hakan kalbinden aldığı 6.35’lik bir kurşun yarasıyla fakülte yönüne doğru kaçmaya başlıyor ve yüz metre gitmeden yere düşüp kalıyor. iyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisiyken öldürülen Hakan Şenyuva’nın babası Emekli General İ. Hakkı Şenyuva, “Yasalarımızdaki ‘zamanaşımı’ yolu ile katillerin, işkencecilerin, hırsızların, hortumcuların kanuni takibattan kurtarılarak af edilmesi hiçbir zaman kabul edilemez. Bu ayıptan ve adaletsizlikten yasalarımızı kurtarmalıyız” derken sorularımızı şöyle yanıtladı: Hakan Şenyuva’yı bize anlatır mısınız? Hakan sıcakkanlı, sevecen, son derece aydın, terbiyeli, iyiliksever bir evladımızdı. Hocalarının, arkadaşlarının sevgi ve saygısını kazanmış aydınlık bir çocuktu. Bu meziyetleri fakültedeki arkadaşlarının dikkatini çekmiş olmalı ki, 1976’da Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği Yönetim Kurulu üyeliğine, 3 Mayıs 1979’da yapılan seçimde de Öğrenci Derneği Başkanlığı’na seçildi. Bu görevde 40 gün kalabildi. çocuk, “Komünistler geliyor!” diye bağırıyor ve silahlar patlamaya başlıyor. Üç arkadaş ne yapacaklarını şaşırıyor. Hocaefendi Sokak 10 numaralı evden çıkan Fehmi Söylemez, 25 cm. yakınından Hakan’a ateş ediyor. Hakan kalbinden aldığı 6.35’lik bir kurşun yarasıyla fakülte yödi. “Babacığım ben SBFDer nüne doğru kaçmaya başlıyor ve yönetiminden ayrıldım” dedi. yüz metre gitmeden yere düşüp kaBu haber üzerine sevinçten kar lıyor. Arkadaşı Ahmet Sinan Kaşılıklı ilk defa rakı içtik. Ama sımoğlu ise bacağından yaralagerçeğin böyle olmadığını sonra nıyor. Hakan’ın düştüğü sokakta dan öğrendik. Hakan, yönetim oturan Mehmet Ayhan, Hakan’ı kurulu üyeliğinden çıkmış; ama otosu ile Hacettepe Hastanesi acil servisine götürmüş. Ayhan’ın yaSBFDer başkanı seçilmiş. nında, mahallede koyu ülkücü olarak bilinen Erdoğan Tunç varmış. ARDEŞİNİ UYARDI Hakan’ın hastaneye kasıtlı olarak Hakan, 9 Haziran 1979 günü, geciktirildiği kanısındayım. Olay kardeşine, “Aman kardeşim, ya yerinde 11 boş kovan bulundu. rın MHP’nin büyük kurultayı Bunların iki farklı tabancadan atılyapılacak, sakın dışarıya çık dığı tespit edildi. Siz olayı nasıl öğrendiniz? ma” diye uyarıda bulundu. 10 Ha10 Haziran günü, öğlen saatziran günü evden çıkıp okula gitti. Fakültenin güneyinde oturan, lerinde Hakan’ın bir arkadaşı Hasan Hüseyin Özkan adındaki eve geldi, “Hakan yaralı, Haarkadaşlarının evine ders çalış cettepe Hastanesi’nde yatıyor” mak için üç arkadaş yola çıkmış dedi. Eşimle hastaneye koştuk. lar. Tam Hocaefendi Sokak ile Bü Ne yaptığımızı bilmeyen bir dukülü Sokak kavşağına geldikleri za rumdaydık. Hastaneye geldiğiman, orada onları gözetleyen bir mizde maalesef Hakan’ın yaralı olmadığını gördük. O andan itibaren hayatımız büyük bir Hakan Şenyuva cehenneme döndü. Prof. Cavit Orhan Tütengil 1921 7 Aralık 1979 K ‘BAŞKAN OLDUĞUNU BİZDEN GİZLEDİ’ Hakanımızın şehit edildiği günün akşamı SBF Dekanı Sayın Prof. Dr. Cevat Geray telefonla beni arayarak, başsağlığı ve üzüntülerini ifade ederken, “Siz çok değerli, başarılı, Kemalist fikirli evladınızı, biz de fakültemizin çok değerli öğrenci derneği başkanımızı kaybettik” şeklinde konuşması ile Hakanımız’ın SBFDer Başkanı olduğunu ilk kez öğrenmiş olduk. Olay nasıl oldu? Milliyetçi Cephe’nin içişlerinden sorumlu bakanının, ağabeyim Zühtü Şenyuva’ya, “Hiç merak etme, üniversitelerin lider kadrolarını teker teker temizleyeceğiz” dediğini 1977 yılında oğlum Hakan’a ilettim ve SBFDer yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmasını ısrarla rica ettim. Fakat herhangi bir olumlu cevap alamadım. 3 Mayıs 1979 akşamı, arkadaşı Hasan Hüseyin Özkan ile eve gel ‘TEHDİT ETTİLER’ Görgü tanığı var mıydı? O mahallede oturanların hiçbiri tanıklık yapmak istemedi. Ülkücüler kapı kapı dolaşarak herkesi tehdit etmişler, ayrıca bizim lehimizde hareket etmek isteyen iki mahalle komşusunun kapılarında bomba patlatmışlardı. Benim şahsen gidip yaptığım konuşmalarda söyledikleri şey şu oluyordu: “Biz bir şey görmedik, duymadık, bilmiyoruz. Tanıklık yapamayız, bir şey söylersek de sonumuz hiç iyi olmaz.” 1981’de Sefa Çavdar isimli biri arayarak, vicdanen çok rahatsız olduğunu, bana bazı gerçekleri anlatmak istediğini söyledi. Bu kişi Bükülü Sokak’ta oturuyor, yani katilerin şefi olan Hasan Murat Sert’in oturduğu binanın alt katında oturuyor. Kendisini eve davet ettim. Geldi, gördüğü her şeyi yazdı. 30 Kasım 1981’deki duruşmaya birlikte gittik. Çavdar’ın kendi el yazısı ile yazıp imzaladığı mektubu Askeri Mahkeme’ye verdim ve “Bir tanığım var, lütfen dinlenmesini istiyorum” dedim. Yargıç Yzb. Ali Hüner, “Maalesef yoğunum, zamanım yok, bugün dinleyemem. Gelecek duruşmada dinleyelim” dedi. Israrlarımıza rağmen inat etti ve dinlemedi. Bu duruşmadan bir hafta sonra Çavdar beni evden telefonla aradı, “Paşam, sanıklar beni Maltepe Postanesi’nde sıkıştırdılar. Ne yapacağım?” dedi. Ankara Emniyet 2. Şube Müdürü Taner Arda’yı telefonla arayarak olayı anlattım. Bir tanığım tehdit altında, lütfen o civardaki ekibinizi sevk ederek Çavdar’ı koruma altına alın, diye rica ve talep ettim. Bu tarihten sonra aramalarıma rağmen Çavdar’la irtibat kuramadım. rof. Cavit Orhan Tütengil, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyoloji Enstitüsü Başkanı iken 7 Aralık 1979 sabahı saat 07.45’te, üniversiteye gitmek için otobüs durağında beklerken uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Polis, olay yerinde 9 mm çapında 12 adet boş kovan buldu. Boş kovanlar ve Tütengil’in cesedinden çıkarılan kurşunların balistik raporlarının, 15 gün önce vurularak öldürülen Profesör Ümit Doğanay’ın vücudundan çıkan kurşunların balistik raporuyla karşılaştırılacağı açıklandı. Ancak balistik muayene sonucunun ne çıktığı açıklanmayacak; Şükriye Tütengil yıllar sonra, Ankara’da bir askeri savcının, “Eşinizin ülkücülerin P Dava bile açılamadı silahlarından çıkan kurşunlarla öldürüldüğü balistik muayenede anlaşılmıştı” dediğini söyleyecekti. Uzunca süre derin bir sessizliğe gömülen soruşturma,12 Eylül sonrasına, “Doğu’nun Başbuğu” olarak bilinen Yılma Durak’ın yakalanmasına kadar sürdü. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesine de karışmaktan yargılanan Yılma Durak, Tütengil’in öldürülüşünü 30 Ekim 1980 tarihli ifadesinde şöyle anlattı: “Olaydan bir gün önce ÜGD İl Başkanı Recep Öztürk yanıma geldi. İstanbul Üniversitesi’nden bir hocanın öldürülmesini planladıklarını söyledi. Benden muvafakat istedi. Ben de muvafakat verdim. Ertesi gün Cavit Orhan Tütengil’in öldürüldüğünü duydum. Recep Öztürk’le konuştum, onlar öldürmüştü.” İFADESİ ALINMADI Pek çok cinayetin planlayıcısı olarak aranan Recep Öztürk, kısa sürede yakalandı. Ancak ne ifadesi alındı ne de yargılandı. Profesör Tütengil’in öldürülmesiyle ilgili olarak dava açılamadığı gibi, soruşturma dosyasında bulunan tek isim Recep Öztürk’ün neden tahliye edildiği, görgü tanıklarına göre 4 kişi oldukları saptanan katillerin kim oldukları da açığa çıkmadı. Babamın katlinin hesabını mın sıradan alanlarında hak talep Prof. Tütengil’in öldürülnnem, babamın ölümünden sonra elimizden etme konusunda beceriksiz ve çemesinin ardından soruşturhiçbir şey gelmediği için, babamın alçakça kingen oldum. Bir yandan da inma süreci nasıl gelişti? öldürülmesinin hesabını sormadaki aczimiz san hakları, demokrasi, doğanın DENİZ TÜTENGİL MAZve çevrenin korunması gibi çok LUM Babam, 58 yaşında ya için kendini suçladı; sevgili hayat arkadaşını sahipsiz önemli ve haklı talepler dile geşamını kaybettiğinden, Emekli bıraktığını düşünüp kahroldu. Bu duyguların bedeli de tiren, bu taleplerin peşine düşeSandığı emeklilik işlemlerini ta sağlığını kaybetmesi oldu. Tütengil’in kızı olarak bu cek kadar duyarlı olan kişi ve kumamlayabilmek için davanın hanruluşların, nasıl olup da ülkenin gi aşamada olduğu ya da nasıl so suçluluk duygusundan ben de arınamadım.’ nuçlandığı konusunda bilgiler is yıl boyunca, üzerine düşen gö son yıllarını yarı felçli bir durum yüzlerce değerli insanı öldürültiyordu. Ama bu isteğe bir türlü revleri yapmamış bir kişinin taşı da, büyük güçlükler içinde yaşa müşken buna tepkisiz kalabildiyanıt verilmiyor, İstanbul ve An yacağı suçluluk duygusundan ken dı. Tütengil’in kızı olarak bu suç ğini, bunun hesabını sormayı önkara Sıkıyönetim Komutanlık disini hiç kurtaramadı. luluk duygusundan ben de arına celikli bir görev saymadığını bir ları Askeri Savcılıkları ile İstanmadım. Bütün pis ilişkileri, kol türlü anlayamadım ve bunu kabul Emniyet ve Merkez KomuUÇLULUK DUYGUSU lamaları, karanlık odakları sezdi bullenemedim. tanlığı arasında gelip giden yağim ve Susurluk UYARSIZLIK zışmalar davanın seyrini bir türolayıyla bunlar Hep elimizden lü aydınlatmıyordu. Sonunda, bu hiçbir şey gelmebir sezgi olmaksüreci netleştirmek umuduyla diği için, babamın Türkiye’de hiçbir sivil toplum tan çıkıp ete keİstanbul Sıkıyönetim Komutan alçakça öldürülmiğe büründü hareketinin böyle kirli ve karanlığı Askeri Savcılığı’na başvur mesinin hesabını ğü halde, bir lık bir zemin üzerinde güçlü ve duğumuzda bize dosyanın kay sormadaki aczişeyler yapama haklı bir noktaya gelemeyeceğibolduğu bildirildi. mak beni de ni; ülkenin yakın geçmişindeki miz için kendini 27 Temmuz 1983’te Ankara suçladı; sevgili hakahretti, ediyor. bu acı sayfalarla yüzleşilmeden Sıkıyönetim Askeri Savcılı yat arkadaşını saBabamın öl Türkiye’de hiçbir toplumsal hağı’ndan İstanbul Üniversitesi Rek hipsiz bıraktığını dürülmesinden reketin başarıya ulaşamayacatörlüğü Zat İşleri Müdürlüğü’ne düşünüp kahroldu. sonra bir de ğını; öldürülen tüm insanların fagönderilen Hâkim Kıdemli Albay Bu duyguların beböyle bir huku illeri bir hukuk devletine yaraşır Zeki Eğin imzalı yazıda da “sav deli de sağlığını ki yenilgi ya biçimde yargılanıp hesap vermecılık kayıtlarının tetkikinde kaybetmesi oldu ve şayınca, yaşa dikçe, gerçek ve sağlam bir deolayla ilgili soruşturmamokrasinin kurulamayacanın halen İstanbul Cumğını düşündüm. huriyet Savcılığı Toplum Aslında bu duyarsızlık ‘SAHİP ÇIKILMASINI BEKLİYOR’ Suçları Bürosu’nca yüiçin de bir anlamda zemin rütüldüğü ve anılan savhazırlandığını gördüm. SiDENİZ TÜTENGİL MAZLUM üstünde yatıyor ve kendisine sahip cılığın 1979/368381219 yasal cinayetler başlangıçta Çok sevilen bir insanın çıkılmasını bekliyor. Üstelik de sırasında kayıtlı bulunbir sağsol çatışması; sanki biliyorum ki bu duygu, bir aile kimvurduya gitmesine seyirci duğu” bildiriliyordu. Yayaşanan bir tür savaş ortamirası gibi, bizim çocuklarımızın bırakılmak, insanın kanını ni, olayın üstünden yaklamında her iki taraftan indonduran bu gelişmeleri yaşamak, da peşini bırakmayacak. Bu şık dört yıl geçmişti, ama sanlar birbirini öldürüyorduygudan sıyrılmanın ve bir elbette uzun yıllar geçse de hâlâ soruşturmanın seyri muş gibi gösterilmeye çalıanlamda huzura kavuşmanın bir unutulacak gibi değil. Babamın ve dava dosyasının akıbeşıldı. Zamanla şöyle bir gertek yolu olabilir: Türkiye bu öldürülmesinin üzerinden 27 yıl ti bilinmiyordu. çeğin de farkına vardım: ayıptan kurtulur, katledilen tüm geçti. İnsan, sevdiği bir kişiyi Olay yaşamınızı nasıl Sanki yüzde yüz masum kiinsanların katilleri ve onları normal bir ölümle kaybedince, etkiledi? şiler acımasızca katledilmeazmettirenler gerçekten yıllar içinde acının küllenmesi Babamı bu kadar acı bir mişti. Kamuoyu, canına kıhesap verirlerse, bizler de belki doğaldır elbette. Ama özetlemeye biçimde kaybetmiş olmayılanların belki de bilinmebiraz avunabilir ve ülkemizin çok çalıştığım bu kahredici süreç mız ve daha sonra kimseyen bir “suç”ları olabilecekaranlık günlerinde, nedeniyle, ben babamın ölümünü nin bu konuda hesap vermeğine ya da kimi gizli görevpayına çok talihsiz şeyler düşmüş hâlâ kabullenemedim. Benim mesi, yaşamlarımızı altüst leri olduğu için başlarına insanlar olmayı belki sineye gözümde babam hâlâ kanlar etti. Annem, babamın ölüböyle bir şey geldiğine inançekebiliriz. içinde, vurulup düştüğü asfaltın dırılmak isteniyordu. münden sonra yaşadığı 17 Prof. Tütengil’in kızı Deniz Tütengil Mazlum: soramamak bizi kahretti... ‘A S D ‘Milli irade temsilcilerini şiddetle kınıyoruz’ gördü. Dosya 1986’da Dava süreci nasıl gelişti? İ. HAKKI ŞENYUVA Çok Ankara’ya döndü. 2. Ağır duyarsız kalındı. Zaman zaman Ceza Mahkemesi’nde yeni Emniyet Müdürlüğü’nün 2. dava başladı. Duruşmalar, yaşamımızın odağı olmuştu. Şube Müdürlüğü’ne ve Siyasi Şube Müdürlüğü’ne gittim ve Yıllar geçtikçe her duruşma dosyalarda hiçbir muamele birbirine benzemeye başladı. Aşağı yukarı her ay bir yapılmadığını bizzat tespit ettim. Daha sonra, sıkıyönetim duruşma oluyordu. Biz duruşmaya gidiyorduk, komutanının çabaları sonuç verdi. Şidit Türe, Akif taleplerimizi söylüyorduk, Koyuyeşil, Mustafa Tecirli ve hâkim de savcılığa müzekkereyi yazıyor, kararı Yaşar Güzeldemirci adlı ülkücüler yakalandı. Koyuyeşil veriyor, hiçbir sonuç alınamıyor, gelecek itiraflarında Hakan’a ateş edilen 6.35 duruşmada da her şey milimetrelik tabancanın enyuva: yeniden Şeref diye çağrılan tekrarlanıyordu. Davaya Türe’ye ait olduğunu Duruşmalar Haziran çok 2004’e kadar devam ve bu tabancanın Fehmi Söylemez duyarsız etti. Halkımıza, tarafından kalındı. TBMM’deki milli irade kullanıldığını söyledi. temsilcilerine, yıllarca Daha sonra bu zanlılar Askeri süren “zamanaşımı” affının yasalarımızdan, katillere, Yargıtay tarafından delil yetersizliğinden beraat etti. hırsızlara, hortumculara, işkencecilere kaldırılması Tetiği çeken Söylemez’in ise önce Kıbrıs’a, oradan da çağrılarımız bugüne kadar hiç kale alınmamıştır. 60 yıldır Almanya’ya kaçırıldığını öğrendik. Bu katil zanlısı bir milli irade temsilcisi olan türlü yakalanamadı ya da kişileri şiddetle kınıyoruz. Kendilerini veya yakınlarını yakalanmak istenmedi. Ankara’da sıkıyönetimin korumak için mi, bu ülkemiz yararına olan bir tedbirin, yani kaldırılmasından sonra, dava dosyaları, Diyarbakır Askeri “zamanaşımının” Savcılığı’na gönderildi. kaldırılmasını engellediler? Bunu halkımızın takdirine Dikkatli bir savcı Hakan’ın dosyasını inceleyince gerçeği sunuyorum. Ş ‘SUÇLU DURUMA DÜŞÜRÜLMEK İSTENDİM 28 Aralık 1981’deki duruşmada her şey değişti. Çavdar’ın, hâkime, “Bu mektubu ben yazdım. Fakat Paşa, tabancayı kafama dayadı, o söyledi ben yazdım” demesi üzerine mahkeme hakkımda suç duyurusunda bulundu. Suçlu duruma düşürülmek istendim. SÜRECEK CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle