22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2007 CUMARTESİ 6 DİZİ DİSK Genel Başkanı Çelebi, ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi bir oldu bittiye getirilmemelidir’ dedi: Halk Erdoğan’ı istemiyor oplumun çeşitli kesimleri, sivil toplum örgütleri yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak görüşlerini ortaya koymaya başladı. TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı “Erken seçim değil, istikrar” derken cumhurbaşkanlığı seçimlerinin toplumsal uzlaşma ile gerçekleştirilmesi gereği üzerinde durdu. İşçi sendikalarından da “emekten, çalışandan yana bir cumhurbaşkanı” istekleri dile getiriliyor. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU İlk ‘Hıristiyan’ Şehidimiz... “Şehit” ve “Hıristiyan” sözcüklerini bir arada görmenin sadece Hrant Dink’i öldüren ve öldürtenleri değil, kökten dincinin her türlüsünü, bu arada “gayrimüslimler için Allah rahmet eylesin demenin İslam dinine aykırı olduğunu” ileri süren Diyanet çevrelerini çileden çıkartacağını tahmin etmek güç değil. Hrant Dink’i yakından tanıyan arkadaşları içinde de, radikal devrimci geçmişi olan, demokrat, çağdaş bir insanı dinsel bir kavramla tanımlamamı belki yadırgayanlar olacaktır. Hemen söyleyeyim ki “Hıristiyan” sözcüğü burada, dinsel bir içerikten çok kültürel bir aidiyete işaret ediyor. ??? Anadolulu bir Ermeni ailesinin çocuğu olan Hrant Dink, kuşkusuz ki Hıristiyan eğitimi almıştı. Aile içinde, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde o inancın değerleriyle yetişmişti. “Şehit” sözcüğü ile neyi amaçladığımın anlamı daha açık. Hrant Dink, en baştan alırsak, tıpkı Hasan Fehmi, Ahmet Samim gibi, daha sonra Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi, bir basın, demokrasi, düşünce özgürlüğü şehididir. Tıpkı onlar gibi bu ülkenin insanıdır. Arada bir fark varsa, işaret etmek istediğim dinselkültürel aidiyetle ilgilidir. Peki bu ne anlama geliyor? Bu farklılığın altı çizilmeli mi? Bunun ne gibi bir önemi olabilir? Değerli eşi, unutulamayacak konuşmasında Hrant’ın bir “milat” başlattığını söyledi. Bence bu milat (epeyce yıl önce, Türk ve Ermeni halkları arasında kardeşlik bağlarının kurulması uğruna Taksim Alanı’nda kendini ateşe veren Ermeni kökenli yurttaşımız unutulmaksızın), Hrant Dink’in, “azınlık” cemaatinden olmasına karşın ve kökenini yadsımaksızın, kendini tam olarak bu ülkenin yurttaşı ve yurtseveri olarak algılaması ve bu uğurda canını vermeyi göze almış olmasıdır. Yazımın giriş paragrafında adı geçen çevrelerden bu inceliği anlamalarını beklemek boşunadır. İnsan hakları, demokrasi, düşünce özgürlüğü gibi kavramları, yurttaşlık bilincinden, yurt sevgisinden ayrı, soyut kavramlar olarak düşünenlerin de, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yeterince incelikli, duyarlı olmadıklarını biliyorum. ??? Hrant Dink bir Türkiye yurtseveriydi. Bu ülkenin, bu toprağın, bu tarihin, bu coğrafyanın kültürüyle yoğrulmuştu. Ama bu toprakların, tek bir dinsel inanışa, tek bir etnik kimliğe indirgenemeyeceğini biliyordu. Bir “sentez” ülke, “sentez” kültür olduğunu; zenginliğinin, benzersizliğinin, lezzetinin, vazgeçilmezliğinin de bu “sentez”de olduğunun bilgisine, duygusuna sahipti. Uzak ya da yakın tarihimizde ilk kez, bir Hıristiyan, Ermeni kökenli bir TC yurttaşı, kendini “azınlık” gibi değil, bu ülkenin herkes gibi eşit haklara sahip ve sorumluluğunun bilincinde bir aydını, bir yurtseveri olarak algılayıp düşünce özgürlüğü uğruna öncü bir savaşım vermiş ve her türlü tehdide, aptallığa, alçaklığa karşı yürüttüğü insanca, uygarca, aydınca savaşımda canını yitirmiştir. Yeri, demokrasi, özgürlük savaşımındaki ölümsüz şehitlerimiz arasındadır. Kimliği, eylemi, ölümü, bu ülkeye gerçekten bağlı, bu ülkenin mutluluğunu gerçekten isteyen herkes, istisnasız herkes için, uyarıcı, düşündürücü olmalıdır. T DİSK Başkanı Çelebi: Erdoğan uygun isim değil DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyorsunuz” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Cumhurbaşkanı, halkın çoğunluğunun onaylayacağı nitelikte bir kişi olmalıdır. Anayasada yazılı niteliklerin ötesinde, en geniş toplumsal mutabakatı yansıtan bir kişinin cumhurbaşkanı olması, ülkemiz demokrasisinin rayında gitmesinin güvencesi olacaktır. Cumhurbaşkanlığı demokrasi için denge unsurudur, güvenlik sistemidir. Yeni cumhurbaşkanının öncelikle bu konuda güven veren bir kişi olması gerekmektedir. Tabii ki insan haklarına bağlı, demokrasiye inanan, gelişmeden ve çağdaşlaşmadan yana olan, halka güven veren ve devletin kurumları arasında sağlıklı bir iletişim sağlayan bir insanın cumhurbaşkanı olması, büyük toplumsal desteği de beraberinde getirecektir.” Toplumsal mutabakat konusunda iktidar ve muhalefet partilerine görev düştüğünü kaydeden Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı için uygun bir isim değildir. Araştırmalar, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adayları arasında kamuoyu araştırmalarında dördüncü sırada yer aldığını göstermektedir. Halkın Sayın Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak görmek istemediği açıktır. Halk bir oldubittiyle karşılaşmak istememektedir. Bu gerçekler karşısında Sayın Başbakan’ın adaylıkta ısrar etmeyeceği SÜLEYMAN ÇELEBİ: İSMAİL HAKKI TOMBUL: Erdoğan kamuoyu araştırmalarında adaylar arasında dördüncü sırada. ni ümit ediyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili hukuki bir tartışma başlamıştır. Bilim insanları, anayasa ve iç tüzüğü yorumlayarak, hukuki bir sorunun varlığını tanımlamaktadır. Bu konuda tüm olasılıklar değerlendirilmelidir.” Çelebi, Emine Erdoğan’ın türbanlı olması nedeniyle adaylığına yapılan itirazlar konusundaki sorulara “Cumhurbaşkanının eşi ile ilgili tartışma, gerçekte cumhuriyetin makamında yer alacak anlayışın, bu nitelikteki bir cumhuriyeti temsil edip edemeyeceği konusu nedeniyle gündemdedir. Tartışmanın özü ‘türbanlı eş’in fiziki görünümünden daha öte nedenlerden kaynaklanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamının ve bu görevle cumhuriyetin değerlerini temsil edecek kişinin ve kişilerin ki cumhurbaşkanının eşinin de böyle bir temsil görevi ve işlevi vardır tutarlı bir bütünlüğü olması gereklidir” yanıtını veriyor. 12 Eylül Anayasası değiştirilip demokratik açılım yapılmadan cumhurbaşkanlığı tartışılmamalı. tartışması olarak sunmanın eksik ve yanlış olduğu” kanısında. Türkiye’nin uzun süredir “bir cendereye sıkıştırıldığının” altını çizen Tombul, beklentilerini şöyle özetliyor: “Üzerinde değişik düzenlemeler yapılmış olsa bile 12 Eylül Anayasası, seçim sistemi ve barajlar sorunu, siyasal partiler kanunu gibi demokratik dönüşümün önünü tıkayan ve toplumsal ihtiyaçları karşılamayan yasalar var olduğu sürece yaşanılan krizlerin aşılması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle baskı ve sayısal üstünlük üzerine inşa edilen bir rejimin bir dönem avantaj olarak görünen yanlarının başka bir dönemde dezavantaja dönüşümü ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bugün yaşanılan kriz bunun bir yansımasıdır sadece. Çözüm de bu sorunu doğru ortaya koymaktan geçmektedir. 2007 yılında yapılması gereken, hepsi dinci, milliyetçi, liberal olan seçenekler karşısında eşitlikçi, özgürlükçü, devrimci bir dönüşümün gerçekleşmesi için mücadeleyi yükseltmektir. Cumhurbaşkanlığı tartışmaları eğer bu tartışmalara hizmet ederse anlamlı olacaktır.” KESK Başkanı Tombul: Tartışmalar eksik, yanlış KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) Başkanı İsmail Hakkı Tombul, “tartışmayı sadece Cumhurbaşkanlığı Atatürk ilkelerini sahiplenmeli Hakİş Başkanı Uslu ve TESK Başkanı Günday, cumhurbaşkanının Kemalist çizgiden ödün vermeyen, devrimleri koruyan, tüm toplumu kucaklayan, insan haklarını ön planda tutan bir anlayışta olması gerektiğini vurguladılar Hakİş Başkanı Uslu: Sivil ve demokrat olmalı Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, “kim cumhurbaşkanı olsun” tartışmasının yanlış olduğunu, asıl “nasıl bir cumhurbaşkanı” sorusunun yanıtının aranması gerektiğini vurguluyor. Uslu, bir cumhurbaşkanı adayında aradıkları özellikleri de şöyle sıralıyor: “Cumhurbaşkanının ilk olarak, kesinlikle vizyon sahibi olması gerekiyor. Dünyadaki trendleri, dünyanın rotasını çok yakından biliyor, tanıyor olması gerekiyor. Anayasanın bütününü sahiplenmeli, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkelerinin bütününü sahiplenmeli, herhangi birini öne çıkaran, diğerlerini öteleyen bir tercih içinde olmamalı. Türkiye gibi bir ülkede gerektiğinde demokrasiden yana irade kullanabilen, demokrasiye yönelik müdahalelerin önünde çok kararlı pozisyon alabilen ve özellikle de uzlaşmacı bir niteliğe sahip olan herhangi bir kişi cumhurbaşkanı olabilir. Bunlara kim sahip olursa, parlamento tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı kim olursa, halk iradesine duyduğumuz saygı nedeniyle saygı gösteririz.” Cumhurbaşkanını halk seçmeli diyen Uslu şunları söyledi: “Eğer halka güvenmiyorsak, TBMM’den, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, sözünü silmemiz lazım. Halkın tercihlerinin yanlış olacağı vehmine kapılmak narsist bir yaklaşımdır. Başkanlık sistemi demokrasinin oturması bakımından gereklidir.” Salim Uslu, Emine Erdoğan’ın türbanlı olmasıyla ilgili tartışmalar konusunda da “Başbakanın eşinin başörtülü olması laik cumhuriyete zarar vermiyorsa, cumhurbaşkanınınki hiç vermez. Biz eş seçmiyoruz, cumhurbaşkanı, başbakan seçiyoruz. Eş kavgasına girmek son derece vahim sonuçlara götürür” diyor. SALİM USLU: DERVİŞ GÜNDAY: ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Cumhurbaşkanı vizyon sahibi olmalı. cumhurbaşkanı istiyoruz. Atatürk ilke ve devrimlerini ödünsüz bir kararlılıkla savunan, anayasada yer alan tanımlarıyla ve hükümleriyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu önce kendi yaşantısında ve uygulamalarında kanıtlayan, yolsuzluk ve yoksullukla mücadeleyi ön planda tutan, insan hak ve özgürlüklerine öncelik tanıyan, Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini de, ‘yurtta barış, dünyada barış’ anlayışını da Kemalist gelenekten gelmelidir anlayan ve anlatan cumhurbaşkanı istiyoruz.” Günday sözlerini şöyle sürdürdü: “Çankaya’da vatanı kurtarmış ve cumhuriyeti kurmuş başta Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar gibi Kuvayı Milliye ruhunu o makama taşımış devlet adamlarımızdan bu yana gelen bir gelenek vardır. Bu gelenek, devrimci ve ilerici bir laik cumhuriyet anlayışının, üniter devlet yapısının en büyük dayanağıdır. Köşke çıkacak bir adayda önce kararlılık aranmalıdır. Sevr’e karşı çıkacak, Lozan’ı dosta düşmana karşı her zemin ve şartta savunabilecek bir gelenekten gelmelidir adayımız.” Günday, Başbakan Erdoğan’ın halk desteği azalan partisinin oyları ile Çankaya’ya çıkmaya “teşebbüs etmemesini” istiyor. Erdoğan daha adaylığını açıklamadan toplumun gerildiğini vurgulayan Günday, “Aday olmaması için uyarılar, yoğun öneriler gelmektedir. Hatta en deneyimli ve otorite sayılan anayasa hukukçularının, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu temin edilmeden Meclis’in toplanamayacağını belirten gerekçeli açıklamaları mevcuttur. Bunlara rağmen inadına aday olursa, toplumsal huzuru da bozar, barışı da zedeler” görüşünü dile getirdi. İBRAHİM YETKİN: Hayatı temiz ve net biri Köşk’e çıkmalı iraatçiler Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde cumhurbaşkanı olacak kişinin, hem anayasa gereği, hem de başında bulunduğu makamın gereği olarak demokratik laik cumhuriyetle geçmişinden bugüne kadar tartışması, sorunu, problemi olmamalı” diyor. Yetkin, diğer özellikleri de şöyle sıralıyor: “Devletin, ülkenin bütünlüğü, Misakı Milli sınırlarına bağlılık da temel ölçülerdendir. Büyük önder Atatürk’e bağlı olmasını, yaşantısının her döneminde, iniş çıkış olmaksızın Atatürkçü bir çizgide olmasını arzu ederim. Demokrasiye ve insan haklarına saygılı, geçmişinden bugüne kadar aklanmasını gerektirecek bir yargılanma, iddia olmayan bir kişinin Köşk’e çıkması gerekir. Tüm hayatı temiz ve net biri olmalı. TSK’ye karşı say Z T Ü R K İ Ş B A Ş K A N I S A L İ H K I L I Ç : Emekten yana bir isim olmalı ürkİş Başkanı Salih Kılıç, yeni seçilecek cumhurbaşkanının “gerilim yaratmayan, emekten yana, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir kişi” olmasını istiyor. Kılıç, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı konusunda sivil toplum örgütlerine danışacağı yönündeki açıklamalarını olumlu, anlamlı ve doğru buluyoruz. Sayın Erdoğan’ın parlamentoda halktan aldığı temsil hakkını kullanırken ‘ben tek seçiciyim veya cumhurbaşkanını biz seçeriz’ anlayışından uzaklaşıp bu konuyu daha geniş katılımlı ve sivil toplum örgütSalih leriyle birlikte ayKılıç. T TESK Başkanı Günday: İnat toplumsal barışı bozar TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu) Genel Başkanı Derviş Günday, “Nasıl bir cumhurbaşkanı” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil edeceği için, öncelikle Türk milletinin tümünü kucaklayan bir rıntılı bir şekilde ele alması Türkiye’de katılımcı demokrasinin yerleşmesi, gelişmesi ve konsensüsün sağlanması açısından önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelik ve özelliklerine uygun, tüm kesimleri kucaklayabilecek bir adayın cumhurbaşkanı seçilmesi toplumdaki gerilimi azaltacaktır” diyor. Kılıç, “Türkİş olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerine sahip, çalışanların sorunlarına duyarlı birinin cumhurbaşkanı olması en önemli tercihlerimizden biridir. Emekten yana bir cumhurbaşkanı istemekle birlikte her kesimi dengede tutabilecek özelliklere ve vasıflara sahip olması bizim için önemlidir” derken diğer beklentilerini şöyle özetliyor: “Cumhurbaşkanlığı makamı, anayasada belirlenen ilkeler doğrultusunda seçilecektir. Kafamızda bir aday yok ancak adayların ortaya çıkması halinde asgari müştereklerde bize yakın ve Türkiye’nin gerçeklerine sahip olabilecek, Türki ye’nin sorunlarına her şeyiyle hâkim olabilecek niteliklere sahip, birikimli, donanımlı ve güven veren bir adayın yanında olabiliriz. Cumhurbaşkanı adayının bütün kesimleri kucaklayabilecek, diğer kesimlerin de takdirini alabilecek özelliklerde olması gerekir. Bunun yanı sıra çalışanlardan da yana olması gerekiyor. Çünkü çalışanlar çok eziliyor. Toplumu kucaklayan, toplumun tüm kesimlerinden takdir görecek niteliklerde, özelliklerde, cumhuriyetin temel niteliklerine de uygun bir cumhurbaşkanının seçilmesi Türkiye’de istikrarı, gerilimleri azaltır, toplumsal konsensüsü de sağlar. Cumhurbaşkanının Türkiye’nin jeopolitik konumuna ve ekonomik sorunlarına da hâkim olması gerekir. Bazı değerleriyle de bütünleşmiş, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, hoşgörüsü yüksek, meselesine hakim olan biri olmalı.” SÜRECEK gı ve sevgi gösteren, dikkatli bir üslubu olan kişi olmalı. Bu ülkenin gerçek sahibi olan üreticilerimize, çiftçilerimize daha sempatik, sevecen, sorunlarını yerinde çözüm noktasında daha gerçekçi davranan, onları bu ülkenin bir değeri, sahibi olarak gören bir yaklaşımda olan bir kişinin cumhurbaşkanı olmasını arzu ediyoruz.” Yetkin, erken seçime gidilmesi ve yeni cumhurbaşkanını yeni Meclis’in seçmesi gerektiğini vurguluyor. Yetkin, “Cumhurbaşkanını yeni Meclis seçmezse toplumda istenmeyen, hiç kimsenin tasvip etmeyeceği gerginlikler olur. Kutuplaşma keskinleşir. Sayın Başbakan Köşk’e çıkarsa bu tartışmalar yoğunlaşır, gerginliği, sıkıntıyı, tedirginliği getirir. Bunun ekonomik yansıması da olur. Cumhurbaşkanı uzlaşıyla seçilmeli” görüşünü dile getirdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle