23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA ENERJİ Nükleer anlaşmanın TBMM’deki onayı sürecinde skandallar serisi yaşandı 15 ÇNAEM MÜDÜRÜ ŞEVKET CAN: AKP ABD’yi savundu MAHMUT GÜRER ANKARA Türkiye ile ABD arasında imzalanan “kitle imha silahlarının yayılmasının engellenmesine ilişkin anlaşma”nın TBMM’deki onay sürecinde skandallar serisi yaşandığı ortaya çıktı. Meclis komisyonu raporunda bu anlaşmanın NATO ülkesi olarak sadece ABD ile Türkiye arasında yapıldığı belirtilirken, Washington yönetiminin anlaşmayı başka ülkeler ile de imzaladığı bildirildi. Bunun yanı sıra anlaşma ile ABD’li uzmanlara Türk yetkilileri denetleme yetkisi de verildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre önceki gün TBMM’de kabul edilen ve dün Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile ABD Hükümeti Arasında Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Amaçlarına Yönelik Yardım Sağlanmasının Kolaylaştırılması İçin İşbirliğine Yönelik Anlaşma”, önümüzdeki dönemde Ankara için büyük sıkıntılar yaratacak. Yasanın izin ve denetlemeye yönelik ilgili maddeleri konusunda ilginç gelişmeler yaşandığı saptandı. Buna göre, ilgili anlaş manın TBMM Dışişleri Komisyonu’na gelmesinin ardından, CHP’li üyeler ABD’nin yapacağı yardımları “izlemesine” ve “yardım amacında herhangi bir değişiklik yapılamayacağına” dair maddenin siyasi koşullar içerdiğini saptadı. Bu kapsamda CHP, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ile bağlantıya geçti. Anlaşmanın “İşbirliğinin Kapsamı başlıklı 4. maddesi” ile “Yardımın Gözden Geçirilmesi” başlığının tamamına karşı çıkılırken, Washington’dan da “değerlendirmeye aldık” yanıtı geldi. Yanıt: Değiştirilebilir Bu kapsamda, gelen yanıtta “İşbirliğinin Kapsamı” başlığının “Bu anlaşmayla Birleşik Devletler tarafından sağlanacak yardımın (herhangi bir malzeme veya teçhizat için teknik gereksinimleri de içeren) miktarı ve türü, Türkiye’nin ihtiyaç ve gereksinimleri tam olarak göz önünde bulundurularak Birleşik Devletler tarafından belirlenir” şeklindeki 4. maddesinin, “Bu anlaşmayla Birleşik Devletler tarafından sağlanacak yardımın (herhangi bir malzeme veya teçhizat için teknik gereksinimleri de içeren) miktarı ve türü, Türkiye’nin ihtiyaç ve gereksinimleri tam olarak göz önünde bulundurularak belirlenir” şeklinde değiştirilebileceği iletildi. ABD ile yapılan temaslarda CHP’nin değiştirilmesini istediği “Makul talep üzerine, Birleşik Devletler temsilcilerinin, bu anlaşma çerçevesinde sağlanan herhangi bir yardımın kullanımını, anlaşmanın yürürlükte bulunduğu süre içinde, yardımın bulundurulduğu veya kullanıldığı yerde izlemesine izin verilir. Eşgüdüm makamları, böyle bir izleme mekanizmasının kapsamı, koşulları ve yöntemlerinin belirlenmesi için danışmalarda bulunacaklardır” şeklindeki ‘Yardımın Gözden Geçirilmesi’ bölümünden de diplomatik süreçte “denetleme” anlamına gelen, “izleme” ifadesinin çıkarılabileceği belirtildi. CHP’li Dışişleri Komisyonu üyeleri de bu konuyu Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger’e bildirdi ve maddelerin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bu yönde değiştirilebileceğini iletti. Dülger’den de olumlu yanıt alınırken, görüşmeler sırasında süreç tıkandı. Durum Abdullah Gül’e de iletilirken, Dışişleri Bakanı’ndan olumsuz yanıt alındı ve yasa ABD’ye denetleme yetkisi içerir şekilde onaylandı. Başka NATO ülkeleri de imzaladı Öte yandan ABD’nin anlaşmayı sadece Türkiye ile değil, çok sayıda başka NATO ülkesiyle de imzaladığı ve anlaşmanın birçok ülke parlamentosunda onay beklediği bildirildi. ABD’li yetkililer bu durumun Washinton yönetiminin önemli bir stratejisi olduğunu kaydettiler. Ancak TBMM Dışişleri Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, bu tür bir anlaşmanın sadece Türkiye ile ABD arasında yapıldığı belirtilerek, “Amerika Birleşik Devletleri ile NATO üyesi diğer ülkeler arasında yapılmış bu tip bir anlaşmanın bulunmadığı” bilgisine yer verilmişti. İran’daki nükleer çalışmaların artmasının ardından imzalanan anlaşma ile ABD, Türkiye’ye nükleer mücadele ile savaşma konusunda yardım etme taahhüdü verirken, olası bir tehditi engellemek için Türkiye’ye çeşitli araç gereç vermeyi öngörüyor. Ancak Türkiye bunları ABD’nin veriş amacı ve izni dışında kullanamıyor. Bunun yanı sıra, ABD Türkiye’nin bu araçları nasıl kullandığını denetleme yetkisine de sahip olacak. Nükleer enerjiye hazırız ? Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürü Can, nükleer enerji konusunda gerekli adımlar atılacağı zaman, ekip olarak bu işi başarıyla yürütebilecek donanım ve deneyime sahip olduklarını söyledi. İstanbul Haber Servisi Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM), Türkiye’nin nükleer enerji konusundaki tüm çalışmalarının yerinde incelenmesi amacıyla Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’ne (ÇNAEM) gezi düzenledi. ÇNAEM Müdürü Dr. Şevket Can, merkezin tamamen Türk uzmanlar tarafından projesinin çizilip inşasının gerçekleştirildiğini ve yine Türk uzmanlar tarafından işletildiğini vurgulayarak “Nükleer enerji konusunda gerekli adımlar atılacağı zaman bizler tüm ekip olarak bu işi başarıyla yürütebilecek donanım ve deneyime sahibiz” dedi. TASAM’ın, Türkiye’de nükleer enerjinin üretilmesinin gerekliliğini incelemek, mevcut sınırlamaları ve problem sahalarını belirlemek ve uygun öneriler geliştirmek amacıyla yürüttüğü “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Nükleer Enerji” projesinin 7. ayağı kapsamında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) bünyesinde faaliyet gösteren ÇNAEM’de bir gezi gerçekleştirildi. İklim ısınması masaya yatırılıyor PARİS (AA) Dünyanın dört bir yanından gelen 500 kadar bilim adamı, iklimin ısınması meselesini ele almak üzere pazartesi günü Paris’te bir araya geliyor. BM’nin finanse ettiği “Hükümetler Arası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu” (HİDUG) toplantısı 4 gün sürecek. Uzmanların 2 Şubat’ta yayımlayacağı rapor, 5 yıl boyunca iklim konusunda referans kaynağı olacak. Zaten iki yıldır hazırlanmakta olan raporda, “iyi haber” bulunmayacak. Fransız iklim bilimci Herve Le Treut’ye göre, rapor uzun zamandır söylenegelenlerin teyidinden başka bir şey olmayacak. Uzmanlara göre, denizlerdeki buzullar ve donmuş kara parçalarının erimesi, karla kaplı alanların ve buzulların azalması, ısınan okyanusların genişlemesi iklimin ısınmasının sonuçları olduğu kadar bu sürecin hızlandırıcısı da... İklim bilimciler, bu olayların ısınmanın boyutlarını genişleteceğini düşünüyor, ancak bu genişlemenin nereye kadar tahammül edilebilir olduğu pek bilinmiyor. HİDUG’un 2001 toplantısının sonunda yayımlanan raporda, ortalama sıcaklığın, yüzyılın sonunda 1990 raporuna göre 1.4 ila 5.8 santigrat derece artabileceği uyarısında bulunuluyordu. Fransız uzman Jean Jouzel’e göre, yeryüzü sıcaklığı bir asır içinde 0.8 derece arttı. Bu artışın yarısı da son 30 yılda meydana geldi. 1996 yılı hariç, 1995’ten bu yana geçen her yıl, son 140 yıllık dönemin en sıcak yılları oldu... Teknolojinin her alanında faaliyet Gezinin başlangıcında ÇNAEM Müdürü Dr. Şevket Can, Türkiye’de nükleer enerji konusundaki gelişmeleri ve merkezin faaliyetlerini anlattı. Can, Türkiye’nin 1955’te ABD ile nükleer enerjinin barışçıl amaçlara yönelik kullanılmasını öngören anlaşmayla bu konudaki tutumunu ortaya koyduğunu ve 1956’da da atom reaktörünün kurulması amacıyla 270 bin dolar bütçe ayırdığını anımsattı. 1962’de faaliyete geçen ÇNAEM’nin nükleer teknolojinin hemen her alanında faaliyette bulunduğunu belirterek burada Türkiye’nin bilimsel, teknik ve ekonomik kalkınmasında nükleer enerjinin barışçı amaçlarla ülke yararına kullanılması noktasında her türlü araştırma, geliştirme, uygulama ve bilgilendirme çalışmalarının yürütüldüğünü söyledi. Can, “Tüm bu çalışmalardan daha önemli olarak da bu merkez, teorik bilgilerini uygulamaya geçirebilecek deneyimli personellerin yetişmesine olanak sağlıyor” diye konuştu. Konferans sonrası TAEK tarafından imal edilen radyasyon ölçme cihazlarının tanıtımı yapıldı. ÇNAEM Müdür Yardımcısı Dr. Deniz Dalcı’nın Radyobiyoloji Birimi’nde Kromozom Aberasyon analizi ile ilgili teknik bilgi verdiği gezinin ikinci bölümünde de Radyoizotop Birimi gezildi. Burada, petrol ve doğalgaz borularının üzerindeki iğne büyüklüğündeki sızıntıların saptanmasında Türkiye’de çalışmalar gerçekleştirildiği ve birçok alanda sanayi dallarıyla paralel çalışmalar yürütüldüğü bildirildi. İşgalin ardından bütün gözler ABD’ye çevrilirken İngiliz şirketlerinin savaşla birlikte önemli ölçüde gelir elde ettiği ortaya çıktı Irak petrolleri ‘çokuluslu şirketlere’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’nin onay verdiği ve Türkiye’de çıkarılacak petrolde devletin payını düşürüp yabancıların önünü açan, hatta elde edilecek gelirden il özel idarelerine pay verilmesini öngören yasa, tartışmaları da beraberinde getirdi. Yasanın TBMM’de görüşüldüğü dönemde Irak Parlamentosu’nun Petrol Komisyonu’nun, Irak petrollerinin gelirinin yüzde 75’ini 35 yıl süre ile üç büyük yabancı şirkete vermesini kapsayan tasarıyı ele alması da dikkat çekti. Şirketler 30 yıl faaliyet gösterecek Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre Irak’taki tasarının yasalaşması, aralarında İngiliz BP, Hollandalı Shell ve Amerikan Exxon gibi devlerin bulunduğu Batılı petrol şirketlerine bu ülkedeki petrolünü çıkarıp satma hakkı verecek. Söz konusu şirketler 30 yıl süreyle Irak’ta faaliyet gösterebilecek. ABD hükümetinin hazırlanmasına önemli katkı sağladığı belirtilen yasa taslağının onay alması durumunda ilk aşamada Batılı şirketler petrol gelirlerinin yüzde 75’ini alacak. Bu oran, Irak petrol sanayiinin canlanması için Batılı şirketlerin yapacağı masraflar karşılanıncaya kadar korunacak. Çıkarılması hedeflenen petrol miktarının 6 milyon varil olduğu göz önüne alındığında, bu üç büyük şirketin birkaç yıl içinde trilyon dolarlarla hesap edilen gelir elde etmesi söz konusu olacak. Sonraki aşamada Batılı şirketler elde edilen gelirin yüzde 20’sini alacak. Bu payın, halen petrol sektöründe bu tip anlaşmalarda uygulanan oranın iki katı olduğuna işaret edilirken, Batılı şirketler, Ortadoğu’da hiç uygulanmayan “üretim ortaklığı anlaşması” yaparak faaliyetlerini sürdürecek. Bu durum, ekonomisinin tamamına yakını petrole bağımlı olan Irak’ın ekonomik bağımsızlığının ortadan kalkması ve ülke ekonomisinin denetiminin tamamen Batılı şirketlere geçmesi anlamına gelecek. ENERJİ KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ ‘Bağımlılık korkutucu’ Öztaşkın: Petrol kaynakları yabancı petrol şirketlerinin kârzarar hesaplarına terk edilmiştir Petrolde ‘sömürge’ dönemi başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Petrolİş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın, 17 Ocak 2007’de Meclis’te görüşülerek kabul edilen Petrol Yasası ile petrolde arama ve üretim faaliyetlerine yönelik tek kamu kuruluşu olan “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) gözden çıkarıldığını” söyledi. Hükümetin bu yasayla kamu yararından vazgeçtiğini belirten Öztaşkın “Petrol kaynakları yabancı petrol şirketlerinin kârzarar hesaplarına terk edilmiştir” dedi. Öztaşkın, yasanın IMF ve Dünya Bankası’nın uluslararası petrol şirketlerinin isteği yönünde dayatmasıyla yasalaştığını da belirterek, yeni yasa ile mevcut 6326 Sayılı Yasa’ya getirilen değişiklikleri şöyle özetledi: ? 6326 Sayılı Yasa’da yer alan “Milli Menfaatın Korunması” başlıklı bölüm kaldırılarak kamu menfaatının yerini, yerliyabancı özel şirket menfaatları almıştır. ? Petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmak için yapılan başvuruların değerlendirilmesinde, 6326 Sayılı Yasa’nın temel kriteri olan “talebin milli menfaatlara uygun olması” ölçütü, yasadan çıkarılmıştır. Yani ülke yararını gözetme terk edilerek, uluslararası şirketlere sayısız imtiyaz ve avantajlar sağlanmıştır. ? Arama ruhsatlarından hektar başına alınan “devlet hakkı” geliri tamamen kaldırılarak gelir kaybına yol açılmıştır. ? Türkiye’de üretilen ham petrolden alınan yüzde 12’lik devlet hissesi oranı, günlük üretim miktarına göre kademeli olarak yüzde 2’ye kadar indirilmiş, federasyon sistemini anımsatır şekilde bu payın yarısının yerel yönetimlere aktarılması kararlaştırılmıştır. ? Devletin üretimden sağladığı gelir yüzde 5085 arasında azaltılarak, özel sektör şirketlerinin gelirleri korunmuştur. ? Yabancı devletlerin doğrudan ve dolaylı bir biçimde idaresinde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetlerinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü, bu yasadan çıkarılmıştır. ? Ülke içinde üretilen ham petrol ve doğalgaz ile bunlardan elde edilen petrol ürünlerinin, kara sahalarında yüzde 65’i, deniz sahalarında ise yüzde 55’inin “memleket ihtiyacına” ayrılması zorunluluğu kaldırılmış, yabancı şirketlere, ürettikleri ham petrol veya doğalgazın tamamını ihraç etme hakkı getirilerek, olağanüstü durumlarda bile ülkemizde üretilen ham petrolün ülkemizde kullanılması, “memleket ihtiyacını gözetme” anlayışı ortadan kaldırılmıştır. ? Petrol işlemi için yurtdışından getirilen gemi ve personel Kabotaj Kanunu’ndan istisna tutularak, Lozan kazanımı olan 1926 tarihli Kabotaj Kanunu işlevsiz kılınmıştır. ? Türkiye’de çalıştırılacak yabancı personelin, ilgili yasalara tabi olmadan serbestçe istihdam edilmesine imkân tanınmıştır. Irak’ın gizli zengini: İngiltere... İşgalin ardından bütün gözler ABD’ye çevrilmişken, İngiliz şirketlerinin de bu savaşla birlikte önemli ölçüde gelir elde ettiği ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre 2003 yılından bu yana İngiliz şirketleri Irak’taki ihalelerden iki milyar doların üstünde para kazandı. Irak’ta iş yapan özel güvenlik, danışmanlık, petrol ve şehir planlama gibi özel şirketlerin yönetim kurullarında eski askerler ve savunma bakanlarının yer aldığı da daha önce ortaya çıkmıştı. Piyasa yabancılara açılıyor ? Denizlerde ham petrolün üretiminden alınacak devlet hissesi oranlarına, su derinliğine bağlı olarak yüzde 30’a ulaşan ilave indirimler getirilmiştir. Karadeniz’de petrol bulunması durumunda bu indirimlerle devletin gelir kaybı yüzlerce milyon dolara ulaşacaktır. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEKTMK) Türkiye enerji sektörünün uzun vadeli bir stratejiye sahip olmadığına işaret ederek Rusya’ya olan bağımlılığının önemli riskler taşıdığını bildirdi. DEKTMK, özelleştirmenin olmazsa olmaz bir şart olmadığını vurgulayarak “kamusal hizmet üretiminin özel tekellere devrinin, ulusal ve sosyal niteliğin zayıflatılmasına paralel olarak demokrasiyi de zayıflattığına” dikkat çekti. DEKTMK tarafından 2730 Kasım 2006 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen “Türkiye 10’uncu Enerji Kongresi’’nin sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede enerji tüketiminde yerli kaynakların payının süratle artırılması istenerek acil önlemler alınmadığı takdirde, 2009 yılından itibaren ülkede elektrik enerjisi yetersizliği ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunuldu. Bildirgede serbest piyasaya geçişte rekabetin gerçekleşmediği belirtilerek “Arz güvenliğini sağlayacak önlemler de alınamamıştır’’ denildi. Özelleştirmenin “olmazsa olmaz’’ bir şart olmadığı belirtilen bildirgede, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin, bu hizmetlerden yararlanan vatandaşların aleyhine sonuçlar doğurduğu ifade edilerek “kamusal hizmet üretiminin özel tekellere devrinin, ulusal ve sosyal niteliğin zayıflatılmasına paralel olarak demokrasiyi de zayıflattığı, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin, kamunun bu hizmetlerin yürütülmesi ile ilgili sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı” saptaması yapıldı. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle