18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Yasadışı yöntemle malvarlığı soruşturuluyormuş... “Maliye’deki malların son marifeti!” ŞİMDİ internet siteleri moda. Buyurun size Hrant Dink cinayeti üzerine “Hepimiz Ermeniyiz” diyen bir sitedeki “düşünür”lerden yorumlar: “Provokasyonlardan, menfur emellerden, dış mihraklardan söz ediyor devlet. Ülke çapında, yükselen Ermeni öcüsünün, fanatizmin, milliyetçiliğin başmimarı değilmiş gibi davranıyor. Daha dün, barışın, kardeşliğin, dil ve kültür çeşnisinin, tutarlı demokratizmin cesur savunucusu Dink’i yargılayıp kodese tıkmak isteyen, milliyetçilere, dolaylı ve incelikli bir şekilde onu hedef gösteren bu devlet değil miydi? Daha dün, devletin Genelkurmay Başkanı, Ermenilerin Türkleri nasıl katlettiklerine dair belgeler yayımlamamış mıydı? Ermenilerin değil, Türklerin katledildiklerini açıklayarak, fanatik milliyetçilere, Ermenilerin katliamcı olduğu mesajını vermemiş miydi?” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Isparta Isparta Valisi Şemsettin Uzun’un, Uğur Mumcu’yu anma etkinliği kapsamında Atatürk anıtına çelenk konulmasına izin vermediğini biliyor musunuz? Ya ğ m u r E k i m Sohbet hatlarına 2 milyar yeni lira ödemişiz. Kim demiş, suskun toplumuz diye! İnadına Anıl Öçal: “Ulus devlet savunmasının; küresel yalakalar tarafından telli medyasının da desteği ile suç haline getirilmesi halinde de söyleyeceğim, söylüyorum: Evet ulusumun yurtseveriyim!” “Dink’in katli, Türk gericiliğinin insanlık dışı ve iğrenç tutumuna karşı uzun yıllardır birikmiş olan öfkenin dev bir dalga biçiminde ortaya çıkmasına vesile oldu. Kendilerinin ve ya da ortaklarının gerçekleştirdiği bu cinayete karşı oluşan meşru nefret selinin Türkiye toplumunun geniş kesimlerinde yankı bulması, egemen sınıfları savunma pozisyonuna itmiş bulunuyor.” “Bu saldırı Türkiye’ye yapılmıştır diyen herkes, Türkiye üzerinde oynanan karanlık oyunlardan bahseden herkes, bu saldırının yabancı ülke parlamentolarında ‘sözde’ Ermeni soykırımı kararlarının alındığı günlere denk geldiğinden bahseden, böylece hem Dink’in ‘soykırım’ dediği için bu ülkede yargılanmakta olduğunu, bu Yorumlar yüzden tehditler aldığını saklamaya çalışan, hem de esas katili, yani İttihat Terakki’nin gizli operasyoncu, linççi, kudurgan Türkçü ruhunu bu memlekette hâlâ yaşatanları koruma altına alan herkes Hrant’ın katlinde sorumluluk payı sahibidir.” “Türk kontrgerillasının demokrat yazar sevgili Dink’i katletmesi, Türkiye’deki tüm ilerici çevrelerin haklı tepkisine ve Türk egemen sınıflarını ve devletini hedef alan açıklama ve protesto eylemlerine yol açtı. Alçakça bir cinayete kurban edilen Dink’in ulusal kökeni nedeniyle açıklama ve protestoların, jenoside tabi tutulmuş Ermeni halkıyla dayanışma duygusunu yansıtması ve büyütmesi ve Türkiye sol hareketinin ‘Ermeni sorunu’na olan duyarlılığını ilk kez bu denli açık biçimde sergilemesine vesile olmasını da olumlu bir öğe olarak kaydetmek gerekir.” İlle Ölmek mi Gerekiyordu? Türkiye bir tarih yazdı. Aman Allahım ne kadar çok Ermeni varmış! Bir Türk olarak araya zor soktum kendimi. Ama anlamadığım bir şey var; daha önce neredeydik? Daha önce neredeydin sevgili Özkök, benim koyun kaçakçısı arkadaşım? İkimiz de koyun kaçakçılığından yargılandık; ama ikimiz de sustuk; tıpkı Hrant Dink 301’den yargılanırken sustuğumuz gibi. Bizim hiç suçumuz yok mu? 301’inci maddenin cengâveri Baykal neredeydin? Senin oğlun ya da kızın insan haklarını savunuyor diye Hrant’ın akıbetine uğrasa ne yapardın? Sende hiç empati denen duygu yok mu? Cinayetten hemen sonraki tavrını niye değiştirdin? Biz birimiz ölmeden çığlık atmayacak mıyız? Hrant’ı, Kerinçsiz’lerin kucağına atarken nerdeydik? Türkiye’nin hangi adresinde, hangi adliyede mahkeme basılıp tehditler savruluyor, terör estiriliyor? Bunlar yapılırken biz neredeydik? Bu Kerinçsiz tayfası olmazsa, Türk hukuk sistemi, Türk adliyesi çalışmayacak mı? Bizim halkımız kokudan anlar. Yüzünde Muhammed nuru olmayan bir grup adliyeyi basma cesaretini nereden buluyor? Kim bu adalet sistemini bunların vesayetine soktu? Bu Türk halkının güvendiği, savunduğu Türk hâkimi, Türk hukuk sistemi nerede? Bu tabloya seyirci kalan Başbakan’ın, Adalet Bakanı’nın, İçişleri Bakanı’nın hiç mi sorumluluğu yok? Hiç mi vicdan muhasebesi yapmıyorlar? Hani Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi idi? Hani bu devlet herkesin mal ve can güvenliğini sağlar idi? Hani, mallarına el koymak eski âdettendir de, nitekim Hrant’a da bir delik ayakkabı bırakmıştınız, ama hiç olmazsa canını koruyamaz mıydınız? ??? Altmış bin Ermeni kalmış. Kalanların can güvenliğini kim sağlayacak? Nizamı Mülk, bundan yüzlerce yıl önce siyasetnamesinde, “Dicle’nin kenarında bir koyunun bacağı kırılsa benden sorulur” demiş. Aradan 9 yüzyıl geçmiş, senin valin bırak korumayı, makamına çağırıp tehdit ediyor. Sormamız gereken şu: Bu güvercinleri kim koruyacak? “Ya sev ya terk et” diyorlardı, seveni de vurdular. Sevmeyeni zaten gitmiş. Hrant’ı Fransız Ermeni diyasporası sevmiyordu, belki hain ilan etmişti. Siz de öyle yaptınız. Mutafyan bile kuşkuluydu, eşine “Rabba inanır mıydı” diye sormuş. Ayıp değil mi? Eşi, “Rabba inanmıyor” deseydi, kiliseye almayacak mıydın? Hrant bana yakındı, o bendim. O Anadolu’ydu. İki sefer düzgündü. Köylüydü, düzgündü; yüreğiyle konuştu, düzgündü. Benim gibi kaba saba görünürdü. Ama onun derininde bir çocuk, güzel, öpülecek bir çocuk vardı. Bana Ermenileri o tanıttı. Bildiğim 35 Ermeni ismi vardı, Agop, Kevork, Kirkor gibi. Hrant bana çok yabancı bir isimdi. İsmini ikiüç görüşmeden sonra aklımda tutabilmiştim. Bana, “Ermenilerle konuştuğun zaman, bu Ermenilerin söyledikleri lafların yarısını sil” demişti; “abartırlar”. Bunu Antakya’nın, Samandağı’nın Vakıflı köyünde yaşadım ve gördüm. Hrant eklemişti: “Laflarını boş ver, müziklerini dinle, müziklerine kulak ver.” Gerçi o düdüğe, duduk diyordu ama.. bize göre düdük, onlara göre duduk, her canlının yüreğini yakar. Törende Erkan Oğur’un yaptığı gibi... O üfledikçe bir ben değil, herkes ağladı. Eskiden hapisteyken hep marş okurduk; son hapisliğimdeki bir yıl boyunca her gün “Sarı Gelin” söyledim. Çıktım gökyüzüne, dertlere derman yazdım. Derdime derman yazan olmadı, ama ben hep dertlerin derman yazıcısı oldum. Bundan da bir şikâyetim yok.... Şadım. ??? Türkiye iyi bir yurttaşını, ben de iyi bir arkadaşımı kaybettim. Hrant’a söz veriyorum. Türklüğü ben savunacağım. Bu Türklüğün katillik olmadığını, cellatlık olmadığını anlatarak savunacağım. Bunu savunmak için ne gerekiyorsa onu yapacağım. Hrant emin ol, seni koruyamadık, çok ama çok üzgünüm, ama rahat uyu, ben yaşadıkça sen de yaşayacaksın. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Bir yıldır taşıma şirketi aranıyor! ÖYKÜ 2003 yılında başlıyor. Nilüfer Karaismailoğlu, İstanbul’daki çini sobasını Bodrum’daki evine götürmek üzere bir taşıma şirketine veriyor. Çini soba yolda parçalanıyor. Taşıma şirketi sorumluluğu ve dolayısıyla tazminat ödemeyi kabul etmeyince Nilüfer Karaismailoğlu, ilerlemiş yaşına rağmen mahkemeye gidiyor. Bodrum 2. Hukuk Mahkemesi, üç yıl süren dava sonunda taşıma şirketini sorumlu buluyor. Sıra mahkeme kararının tebliğine geliyor. Mahkemenin tebligat yapmasından üç ay sonra postacı mahkemenin kapısını çalıyor: “Anılan şirketin bildirilen adreste olmadığı anlaşılmıştır.” Mahkeme bu kez yeni bir adrese ikinci bir tebligat çıkartıyor. Ne var ki aradan yedi ay geçtiği halde bu kez postacı da geri dönmüyor. Özetle; Türkiye’de bir mahkeme kararı tebliğ edilemiyor. Nilüfer Karaismailoğlu, “Bunun sorumlusu kim? Adliye mi, postane mi, yoksa Türkiye’nin hemen her yerinde şubesi olan kargo şirketi mi” diye soruyor ve son çare olarak kamuoyundan yardım istiyor: “Yurtiçi Kargo’nun adresini bilenlerin, bunu Bodrum 2. Hukuk Mahkemesi’ndeki 2003/640 sayılı dava dosyasına bildirmelerini insaniyet namına rica ediyorum.” Diyalog Akif Kökçe: “Amerika’nın dinler arasında bir sorun yokken kurduğu ‘dinler arası diyalog’da düşünceler değil kurşunlar konuşuyor!” Öğrenciler Nasıl Bir Öğretmenin Özleminde? İ. GÜRŞEN KAFKAS İnsanlığın tarihi süreci içinde en eski geçmişi olan eğitim ve yönlendiricisi öğretmendir. İlerlemeci felsefenin kurucusu John Dewey, “eğitimin bireyleri, bireylerin de toplumun kültürünü biçimlendirdiğini” düşünür. Bu görüşten yola çıkan yeniden kuramcılar, toplumun gelişmesinde öğretmenlerin ve okulların önemi üzerinde yoğunlaştılar. Öğretmenin öğretme süreci tek ve basit etkinliklerle değil, farklı bir zekâ çeşidindeki öğrencilere seslenecek yapıda çoklu ve zengin uyarıcılarla olmalıdır. Öğrenim çağındaki gençler; öğrenmenin okul ile sınırlı olmadığını, yol gösterici, yaşamın her kesitini kolaylaştırıcı rehberlere, özgüvene erişecek gücü verecek donanımlı öğretmene gereksinim duyuyorlar. Öğrenme bireyin doğasında vardır. Yaşam sürecinin sürekliliğini içerir. Öğrenmenin bitimi, yaşamın da sonudur. Öğrencilerin umuduna ateşle yaklaşıp küllendirmek yerine; coşkulu su verip yeşertilmelidir. Gençler, nasıl bir öğretmen düşünü eylemleştirerek sorguluyorlar? Beklentilerinde çokça hedefler var. Çünkü öğretmen öğrencinin her şeyidir. Öğrenciyi tanıyan, gözlemleyen, problem çözendir. Eğitirken öğreten, öğretirken eğitendir. Aklın ve bilimin gerçeklerinin öngörüsünde, sonsuz derinliklerde görüşleri ve düşünceleri olmalıdır. Öğretmen, okulunun ve öğrencisinin rehberi, eğitim psikoloğu, sosyoloğu; ölçme ve değerlendirmeyi bilenidir. ??? Öğretmen, bilgi ve teknolojik verilerle donanımlı bir yapıda eğitilmeli. Kökeniyle öğreten ve eğitimci olarak yetiştirilmeli. Öğretmen, öğrencinin sorunlarını en iyi bilen, birlikte çözümleyen, hoşgörü edinimli bir eğitmen özelliğini taşımalı. Eğitimde kalite, öğretmendeki kaliteyle doğru orantılıdır. Çünkü öğretmenler bireyin eğitim ve öğretiminde çok etkilidirler. Öğretmen, öğrencisinin zihinsel gelişim çalışmalarının yanında, ders içi etkileşimle de bireyin toplumsal değerdeki yerinin biçimlenmesi ve kültürel gelişmesinde olumlu ya da olumsuz etkide bulunur. Öğretmen kendini sürekli geliştirmelidir. Öğretmen alan bilgisi, becerisi, genel kültürü ve sosyal yapısıyla çağdaş ve yenileşmeci olmalıdır. Bugünün eğitim sistemindeki çöküşün nedenlerinden en önemlisi, kaliteli ve nitelikli öğretmen yetiştirilemediğindendir. Bu nedenle de öğretmen eğitimi sorgulanmalıdır. Her şeyden önce bilginin nasıl verilebileceğini bilen, ruhsal zenginliği ve çoğulcu sevgi birikimiyle donanımlı olmalıdır. Öğretmen yapıcı, yaratıcı ve üretken olmalıdır. Verdiği bilgilerin güncel kullanımı olan ve işe yarayan yapıda olmasına özen göstermelidir. Ulusalcı devlet politikasını ve Atatürkçü düşünce sistemini öğrencilerine benimseten olmalıdır. Öğretmen, öğrenci el ele çoğalan, bilgilenen, sevgiye dönüşen sel gibi olmalıdır. Öğretmen planlı, sistemli, çalışma yöntemlerinin kuramcısı, araştırmacı ve sorgulayandır. “Biz bir öğrenci, onlar birer öğretmen, birlikte büyüyelim, gelişelim, aydınlanalım.” Öğretmen, kırsal kesimi de eğitimiyle canlandıran, yönlendiren, ışık tutan bir mesleğin bireyidir. Yenileşmeci yapısıyla, eğitimin sanatı, sanatın eğitimini kavramış biri diye düşünüyorum. Öğrencilerine özgüven kazandıran, değer veren, sevgiyle kucaklayan, kişilik edinimli, okuyan, okumayı aşılayan, kültürlü, sosyal ve çağdaş duruşuyla kendisine özenilendir. ??? Türkçeyi düzgün ve düzeyli konuşan, akıl yürüten, bilgi üreten, doğayı ve yaşamı seven yapısıyla örnek alınmalı. Göreceli bir kavram olan sevgiyi bilen, tanıyan, dağıtan, paylaşan, yüreklere sevgi tohumlarını eken yapısıyla benimsenmeli. Dilin özgün yapısını dilinde taşıyan, söylemleriyle ilgi çeken, dil kirliliğinden uzak, anlatımları örneklerle dolu olmalı. Çünkü dil düşünceyi, düşünce dili besleyen ve geliştiren temel öğelerdir. Öğretmen, öğrencilerinde ve toplumsal kaynaşmada cinsiyet ayrımcısı değil, birey savunucusu olmalı. Kadınların çağdaş ve demokratik haklarının savunucusu olmalı. Mustafa Kemal’in öğretmenlere bir söylevinde; “İsterim ki çocuk olayım ve sizin nur saçan sınıflarınızda oturayım” özdeyişindeki “nur”!.. aydınlık, ışık saçan anlamındadır. Bugünün öğrencileri de nur saçan öğretmenin özlemindedirler. Sağlıklı, bilinçli ve üretken bir neslin yetiştirilmesinde en büyük pay emekçi öğretmenlerindir. Öğretmen ruhsal ve bedensel yapısıyla sağlıklı, alanında bilgili, pedagojik edinimiyle yeterli, sosyal ve kültürel çizgisiyle öğrenciyle bütünleşmelidir. Öğretmen eğitimi, sıradan, göreceli değil, siyasi, dini ve ideolojik düşüncelerde de ayrımcı olmamalı. Çünkü onlar yarınlarımız olan çocuklarımızı eğiteceklerdir. Öğretmenlik bir deney aracı da değildir. Toplumsal değer kazanmış bir meslektir. Geçmişin kazanımlarından yararlanılarak, Köy Enstitüleri örneğindeki gibi “yapan, yaratan, üreten” yetenekte öğretmen yetiştirilmeli. Alan bilgilerini ilgili fakültelerde; eğitim formasyonlarının da “öğretmen akademilerinde” verileceği, güncel bilgi ve kavramlarla donanımlı yetiştirilmelidirler. “Öğretmen liselerine” çalışkan, zeki ve istekli öğrenciler, seçme sınavıyla alınmalı. Bu liselerde eğitim akıl, bilgi ve fen öncelikli olmalı. Atatürk devrimlerinin öncülüğünde, çağdaş, aydınlanmacı ve yenileşmeci öğreti bu okulların yol çizgisi olmalı. Gençler, işte böylesi donanımlı öğretmenin özlemindedirler. “Sen gülünce gülüyordum./ Gözyaşlarımda ellerin./ Yıllarca emeklerin./ Tohumdum, fide oldum./ Büyüdüm, yeşerdim./ Bugün meyveye durdum/ Senin eserinim öğretmenim.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir tür kuk1 la oyunu. 2/ Yararlanılan 2 uygun ko 3 şul... Bir nota. 3/ Satranç 4 ta özel bir ha 5 reket... Dar 6 bir elbise 7 üzerine giyilen, ince ku 8 maştan üst 9 lük. 4/ Hayat 1 2 3 4 5 6 7 8 9 arkadaşı... Argoda 1 D E Ğ İ RME N gizli yer. 5/ Sıva ya P ON T ON da boyadan önce vu 2 E T rulan kat... Saçı dö 3 V İ T E S O M A E K İ N L İ K külmüş olan kimse. 4 L N İ 6/ İlgi eki... Mozam 5 E F S A N E A Y V A Z bik’in başkenti. 7/ 6 T A T S N O L Yanardağ kayalıkla 7 A L rı arasında bulunan 8 N E R İ T E L P bir feldispat türü. 8/ 9 A Z A E L E J İ Coğrafyadaki kıyı tiplerinden biri... Bilgisiz, kültürsüz kimse... “ doğar ayaz düşer / Kar yağar beyaz düşer” (Türkü). 9/ İskambil oyunlarında kâğıt atma sırası... Hinduizmin en kutsal ve en sevilen tanrılarından biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’nun birçok yöresinde kukla oyununa verilen ad... Bir nota. 2/ Telefon sözü... Büyük bakraç. 3/ Teniste kullanılan oyun aracı... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ Tarlalar arasında sınır çizgisi olarak kullanılan ekilmemiş bölüm... Muma batırılmış fitil. 5/ İki derenin ya da iki yolun birleştiği yer... Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. 6/ Bön, görgüsüz ve yeteneksiz kimse... Kars, Ağrı ve Iğdır illerine özgü, “bozbaş” da denilen, et ve nohutla yapılan bir yemek. 7/ Altın ya da gümüş para. 8/ Derinliği aynı olan sığ su alanı... En kısa zaman süresi. 9/ Eskiden lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle