18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 ‘Bir bebekten katil yaratmak...’ Çocuklardan katil yaratmak istemiyorsak ırkçılığa, faşizme, bağnazlığa, bunların sıradanlaşmasına, kanıksanmasına engel olmamız gerek en Mersin’den geldim”... “B “Ben Gaziantep’ten”... “Ben Sıvas’tan’’... “Ben Malatya’dan” diyordu önümdeki arkamdaki sağımdaki solumdaki... Türkiye’nin her yerinden, her katmandan gelmişlerdi. Hrant Dink’in arkasından yürüyorduk... Hrant Dink’i koruyamamış olmanın, onu yalnız bırakmış olmanın utancıyla yürüyorduk. Vicdanımızın sesini duyabilmek için yürüyorduk... Hrant Dink’i “Ya ülkeyi terk et ya da öl” seçeneğine mahkum etmenin ağırlığı altında ezilerek yürüyorduk... Düşünce ve ifade özgürlüğüne inandığımız için, insana, insan haklarına saygıyı benimsediğimiz için, şiddetin asla çözüm olmadığını, olamayacağını bildiğimiz için, demokrasi inancını yeşertmek için yürüyorduk... İnsan olduğumuz için yürüyorduk. “Kanı kandan üstün tutmayan” insanlar olarak yürüyorduk. Bu kadar çok, bu kadar çok olduğumuzu görüp karamsarlığımızı bastırarak yürüyorduk... “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim…” Rakel Dink’in sözleri, yalnız yürüyüş boyunca değil, o gün bugün beni terk etmiyor. Bir bebekten, bir çocuktan katil yaratan karanlığı, Bedrettin Cömert’ten, Abdi İpekçi’den, Tütengil’den, Bahriye Üçok’tan, Muammer Aksoy’dan, Uğur Mumcu’dan, Ahmet Taner Kışlalı’dan ve daha nicelerinden sonra sorgulasaydık, bugün Türkiye bu durumda olmazdı. Cehalet, eğitimsizlik, yoksulluk, işsizlik, geleceğe ilişkin umutsuzluk... Hukukun işlememesi, adaletin eşitlikten çok uzak olması, hiç mi hiç güven vermemesi… Bunlar, ülkemin her yanına sinmiş, tamam. Patlamaya hazır, gücünü şiddet kullanarak ortaya koyabilen çok yoğun bir genç nüfus, bu da tamam... Nedense (!) 80 öncesinde ve 80’lerde hep sola karşı patlarlardı, şimdi “ötekilere” karşı patlıyor! Şiddetin sıradan ve doğal kabul edildiği, günün 24 saati “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diye beyinlerin yıkandığı, duygudaşlığı görmezler mi! Bu slogana, hele o gün karşı çıkmak, kendine ne büyük güvensizliktir! Türklüğe saygısızlık değil de nedir! Sanki iki takım var da birileri birini, ötekiler ötekini tutuyor! Ayıptır! Hrant Dink’in öldürülmesinden, yüz bin insanın onun yolunda akmasından sonra Agos gazetesinin tehdit edilmesi, katilin, adliye kapısında alkışlanması, katili yönlendirenin Orhan Pamuk’a tehditler savurma cüretinde bulunabilmesinde sizce siyasilerin hiç mi rolü yok? Unutmayın, kısa bir süre önce bu ülkenin Adalet Bakanı üniversitedeki Ermeni Konferansı’nı “Türk milletini arkadan hançerlemek” diye nitelemiş, bir başka yetkili de TAYAD’lı dört gence linç girişimini “vatandaşların hassasiyetli tepkisi” diye değerlendirmiş, tüm eleştirilere karşın 301. maddeye dokunulmamıştı. (Örnekleri sonsuza dek çoğaltabiliriz.) İzlenecek ilk yol, “ötekileştirmeyi” engellemek. Bebeklerden katil yaratmak istemiyorsak, önce bunu sağlamamız gerek. Hrant Dink’in bir cenaze töreninden çok daha geniş alanı kapsayan son yolculuğu ve onu uğurlayan yüz binler aslında siyaset yapanlara yol gösterdi. Toplumun her kesimini kucaklayan, barışçı, maddi manevi her tür şiddeti dışlayan, adil bir yönetim istiyor bu millet! Siyasilerin bundan alacağı çok ders var. İşe, 301. maddeyi değiştirmekle, Adalet ve İçişleri bakanlarının istifasını sağlamakla başlayabilirler… ? KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Sağ Kalanlara “Yas tutmak yakışmaz sana, gecikmek yakışmaz. Devralmışsın sen bir geçmişi kanıyla kardeşlerinin sırılsıklam. Bir iş bekler seni, bir iş çok acele. Günler ağır, günler kurşun gibi, çöker omuzlarına. Aç kapılarını ardına kadar aydınlık sabahın.’’ Ernst Toller (Çeviren: A. Kadir – Selahattin Yıldırım)* ??? Sevgili kardeşim Hrant Dink... Geçen cuma, aydınımızın yazgısından söz etmiştim, biliyorsun. Ölümlere, sürgünlere, işkencelere mahkum edilen aydınlarımızdan birkaçının adını anmıştım yazının sınırları elverdiğince... Nereden bilebilirdim, aynı gün bu listeye senin adının da ekleneceğini… Barışa sevdalı kardeşim, insan sevgisi ile dolu beynine sıkılan o üç kurşundan sonra, tüm sözcükler nasıl da anlamsız geliyor. Hele, ardından yazılanları, verilen demeçleri okuduktan sonra... Kiminde timsah gözyaşları, kiminde küfürler, devam eden tehditler... Milliyetçilikten prim yapmak için birbirleriyle yarışanlar; 301. maddeye karşı kampanya yürütenleri ‘kabadayılık’la suçlayanlar... Ve, dün Diyarbakır’dan gelen yeni bir 301 mahkumiyeti... Yani, bu tarafta değişen bir şey yok... Yoksa, var mı? Cenaze töreninde, ardından yüz binlerin yürümesi, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının böylesine yaygınlaşması, toplumumuzda bir şeylerin değişmeye başlamasının, kitlelerin demokrasiye ve çokkültürlü toplum idealine yönelen tehditlere artık dur diyebileceklerinin bir işareti değil mi? Sanatçıların, bilim insanlarının, bilinçli emekçilerin yanı sıra o güne dek senin söylediklerine hiç kulak vermemiş insanlar da oradaydı. Bir şeylere sahip çıkmak ihtiyacını duymuş olmalıydılar... Neydi bu? Ülkenin geleceğiydi galiba... Tıpkı, ‘Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık’ eyleminde, on dört yıl önce gene bir ocak günü yitirdiğimiz Uğur Mumcu’nun cenaze töreninde olduğu gibi caddeleri doldurdu insanlar. Kendilerini herkesten çok bu vatanın sahibi görenlere, bu ülkeyi içi boş sloganlara mahkum edenlere artık dur demek ihtiyacını hissettiler belki. Barış ve kardeşlik ideali yerine, yabancı düşmanlığını, korkuları ikame etmeye çalışan, en temel insan haklarını bu topluma çok gören ve statükoyu korumakta direnen çevrelerin oyununu bozmaya karar verdiler belki. 301. maddelerle korunmak istenen düzenin farkına vardılar… Sermaye çevrelerinden gelen mesajlar da destekliyor bu olumlu havayı. Evet, senin kadar iyimser olmaya çalışıyorum. Ama nedensiz değil bu iyimserliğim. Geçen gün, sinemacı dostlardan bir çığlık yükseldi SİYAD’ın ödül töreninde. Sahneye çıkan arkadaşlarımız, izleyicileri cenaze törenine çağıran konuşmalar yaparken salon alkıştan inliyordu. Yönetmen Çağan Irmak, “Son yıllarda örneklerini sıkça görür olduğumuz şiddeti eleştiriyormuş gibi yapıp, şiddeti kendi çıkarları doğrultusunda kullanan filmler ve dizi filmler, içi boşaltılmış ve ucuzlaştırılmış milliyetçiliği koz olarak kullanan, bilerek ya da bilmeyerek militarist söylemi öven yapımlar, kısa vadede yapımcılarına para kazandıracaktır elbet. Ama çok da uzun olmayan vadede Türkiye’nin kalbine doğrultulmuş birer silah olacaklardır” dedikten sonra, sözlerini “Dileğim o ki, Türk sineması Türkiye’ye yöneltilmiş bir silah olmasın. Tüm Türkiyeli yapımcıları film yaparken bir kez ve bir kez daha düşünmeye davet ediyorum” diye bitirdi. Yalnızca yapımcıları değil, tüm Türkiye’yi düşünmeye davet ediyordu aslında. Çünkü oynanan oyun yalnızca beyazperdede değil, Türkiye’de oynanıyordu. ??? Sevgili kardeşim, dün bir dostumuzu daha yitirdik. Bilgili, zarif, barışçı ve sanatsever, dış işlerinden düş işleri yaratmayı başaran bir insanı. Tıpkı Senin gibi… Tıpkı, bir yıl önce gene bir ocak günü yitirdiğimiz Aydın Güven Gürkan gibi… İsmail Cem’in bugün kaldırılacak cenazesi, solun tüm kesimlerini yan yana getirecek hiç kuşkusuz. Bu buluşma, tıpkı senin cenazen gibi neden bir milat olmasın? Türkiye solunun evrensel çizgide bütünleşmesi, yenilenmesi ve kitleselleşmesi için itici bir güç oluşturmasın? Aydınlık sabahın kapıları neden ardına kadar açılmasın? Umutsuzluğun içinden bir umut ışığı neden doğmasın? Bir iş bekliyor bizi. Çok acele... * Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri / Evrensel Basım Yayın [email protected] ? Çocuklardan katil yaratmak istemiyorsak önce “bizonlar” ayrımını, düşmanlığını kırmamız gerek! farklı düşünen, farklı konuşan, farklı eleştiri getirenlerin “vatan haini” sayıldığı, bir insanı öldürmenin “vatansever” olmaya yettiği, adam öldürenlerin “kahraman” ilan edildiği, “gurur duyulduğu” bir ortam... Şu anda açın kimi internet sitelerini: En dehşet verici korku filmlerinden de daha korkunç! Bir Hrant yetmez, daha nicelerini öldürmek gerekir diyenler mi istersiniz, farklı etnik kökenlere küfürler mi! (Değil yazmak, okumak bile insanı ölümden beter ediyor.) Ve tümü de bu iğrenç yayınları “vatanseverlik” uğruna, “Türklüğü yüceltmek” adına yapıyor! Bunları internet kahveleri kapatılsın, o siteler yasaklansın falan diye söylemiyorum. İzlenecek yol bu olamaz. TEKİLEŞTİRMEYİ ENGELLEMEK İzlenecek binlerce başka yol var, bundan önce de vardı, bundan sonra da fırsat olabilir. Ama önce siyasilerin akıllanmaları gerek. Örneğin Hrant Dink’in cenazesine Başbakan dahil olmak üzere (Bolu Tüneli deyip güldürmeyin beni, helikopter diye bir şey var) tüm parti başkanları gelebilirdi. Gelmediler. Çıkarlarına halel gelir diye, kimi seçmenleri darıltabiliriz endişesiyle gelmediler. Gelselerdi, hiç olmazsa siyaseten toplumun bunca gerisinde kalmadıklarını gösterebilirlerdi… Örneğin katil yakalandığı gün, “Arkasında örgüt yoktur” diyen İstanbul Emniyet Müdürü, yargıyı etkilemekten, yanıltmaktan görevden alınabilirdi. Hâlâ da alınabilir. Çocuklardan katil yaratmak istemiyorsak önce “bizonlar” ayrımını, düşmanlığını kırmamız gerek! İnsanları ötekileştirip, ötekini hedef gösterme, yok etme içgüdüsünden kurtulmalı. Çocuklardan katil yaratmak istemiyorsak, ırkçılığa, faşizme, bağnazlığa, bunların sıradanlaşmasına, kanıksanmasına engel olmamız gerek. (Geçen pazar Hrant Dink’in öldürülüşünden sonra, “Utan Türkiye, utan ve sus, sus ve düşün” sözümle “Türklüğü aşağıladığıma” hükmedenlere sıradan faşizmi incelemelerini öneririm.) “Hepimiz Hrant Dink’iz”, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganına karşı çıkanları anlamakta güçlük çekiyorum. Bu koca adamlar, bunun bir düşünce biçimini ortaya koyduğunu bilmezler mi! Bu sloganla insanın “katil Türklüğü” reddettiğini, kendini “öteki”nin yerine koyduğunu anlamazlar mı? Özdeki DÜŞÜNMEMİZ GEREKEN Ö İsmail Cem sanatçı duyarlılığı olan iyi bir gazeteci, bilim adamı, Kültür ve Dışişleri Bakanlığı da yapmış, sağduyulu, aydın bir siyasetçiydi. Güleryüzü, aydınlık bakışları, çevresine, sevdiklerine ve “düşmanlarına” hep saygılı oluşu, Yunanistan’la ilişkilerimize katkısı, insanı insan yapan değerleri yüceltmesiyle apayrı bir yeri vardı. Hem kendi adıma, hem ‘Winpeace’TürkiyeYunanistan Kadın Barış Girişimi adına ona teşekkürüm sonsuz. Nur içinde yatsın. Ailesine, yakınlarına başsağlığı diliyorum. [email protected] Faks: 0 212 257 16 50 iSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI “GÜNCEL GELİŞMELER IŞIĞINDA 2007 ve TÜRKİYE’ye GETİRECEKLERİ” konulu Ocak Ayı Aydınlanma Kahvaltısında, Konuğumuz Sayın Gazeteci Yazar BAŞSAĞLIĞI Sosyal demokrasinin eşsiz savunucusu Kültür ve Dışişleri Bakanı Siyasetin güler yüzü EROL MÜTERCİMLER ile buluşuyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. YANINIZDA BİR DE GENÇ GETİRİNİZ. Toplantı Yeri: İTÜ MAÇKA SOSYAL TESİSLERİ İstanbul Toplantı Tarihi: 28 Ocak 2007 Pazar Saat: 11.00 İletişimBilgi: 0 535 636 59 11 0 536 247 41 09 0 532 550 89 37 Açık büfe kahvaltı ederi 17,50 YTL LÜTFEN YER AYIRTINIZ. İSMAİL CEM Seni iyilik ve güzelliklerinle, sevgi ile hatırlayacağız. www.cumok.org ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ FATİH ŞUBESİ’NİN DÜZENLEDİĞİ UĞUR MUMCU’YU ANMA TÖRENİ AÇILIŞ KONUŞMASI Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genel Başkanı KONUŞMACILAR: Sönmez TARGAN 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Demirtaş CEYHUN Yazar ÇAĞDAŞ MÜZİK TOPLULUĞU KONSERİ TARİH: 27 Ocak 2007 Cumartesi, Saat: 11.30 YER: SHÇEK ÇAĞDAŞ ÇOCUK TİYATROSU Kocamustafapaşa Cad. No: 85 FATİH (Çınar Karakolu Yanı) 0 212 529 54 52 YENİ TÜRKİYE PARTİSİ Kurucu Üyeleri Parti Meclisi Üyeleri Merkez Disiplin Kurulu Üyeleri İl, İlçe, Belde Başkan ve Üyeleri olarak seni ebediyete uğurlarken Allah’tan rahmet, değerli Cem Ailesi’ne ve ulusumuza başsağlığı dileriz. SARIYER 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ TMK’NUN 621’inci MADDESİ GEREĞİNCE 2. İLAN ESAS NO: 2006/3 TEREKE Mahkememizde görülen, 8.9.2006 tarihinde vefat eden, İzmir, Bergama, Gazihayrettin mahallesi, cilt 13, hane 116’da nüfusa kayıtlı Hayrettin ile Emine’den olma 1921 doğumlu AHMET ARMAĞAN’nın terekesinin M.K. 619 vd. maddelerine göre tespiti ve defterinin tutulması davasında verilen karar gereğince: Müteveffanın kefalet borç ve alacakları dahil, her türlü şekildeki alacaklıları ile borçlularının, 1.’nci ilandan 1 ay sonra yapılan bu 2.’nci ilan tarihinden itibaren işleyecek 1 aylık sürenin sonuna kadar, Mahkememize yazılı müracatta bulunarak, alacak ve borçlarını, dayanak belgelerini de ekleyerek kaydettirmeleri, alacak ve borçlarını süresi içinde kaydettirmeyenlerin hak kaybına uğrayacakları, gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında yasal işlemler yapılacağı, Türk Medeni Kanunu’nun 621. maddesi gereğince 2.’nci kez ilan olunur. 23.1.2007 (Basın: 3075) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle