21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2007 SALI 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Teziç, katsayı tartışmalarındaki amacın, meslek liselileri alanı dışına yerleştirme olduğunu söyledi Aklı Delide Aramak “Bir sabah güneş batıdan doğsa, sonra günün ortasında pike yapıp kuzeyden batsa, bütün gece kutup yıldızı oradan oraya dolansa, kar yağarken göller fokur fokur kaynasa, yağmur yerden göğe yağsa, o yağdıkça ağaçların yaprakları dalların içlerine doğru çekilse, deniz kan kırmızı olsa, gök sapsarı...Öküzler türkü çağırsalar, kediler havlasa, köpekler nutuk atsa, Asitane’nin kıyılarında insanların bir bölümü kazurat içinde yüzerken, bir bölümü çöpler arasında tenezzühe çıksa, sadakat leş koksa, pezevenkler yurttaşlık görevlerindeki başarılarından dolayı telgrafla kutlansalar, suç olan 24 saat içinde işadamlığına dönüşse, erdem çek defterinin sayfaları arasında kaybolsa, akıl ahmaklığa yenik düşse, tavşanlar tavuklarla, tilkiler sansarlarla bir olup seterleri av diye sürseler, esaretin adı özgürlük olsa, korkuya güven dense, sevginin sıfatı olsa ölüm, yaşam ve aşk çiçeği nisyanın karanlığında solsa, yılan kanatlanıp uçsa, karga rehberliğe soyunsa, insanlar küçücük köşeleri kurnazca dönüp, ‘oh kurtulduk’ derken koca koca ahmaklık duvarlarına çarpıp ağızlarını burunlarını kırsalar, gazetelerden apartıman çıksa, apartımanlar en ufak bir sarsıntıda kâğıt gibi yırtılsalar, Sevda Tepesi’ndeki Arap, Çamlıca’daki Arap’ın babası olsa, ama Çamlıca’daki Arap, Sevda Tepesi’ndeki Arap’ın oğlu olmasa, donlar başa geçirilse, şapkalar kıça, pireler filleri yutsalar ve güneş bu görüntüye katıla katıla gülerken, ay gölgede ağlasa... Söyler misiniz o zaman doğru ne yanda kalır yanlış ne yanda?” 22 yıl önce, 12 Eylül hapishanelerinden birinden böyle haykırıyordu, Samim Lütfü. Cumartesi günkü Hürriyet’te, kendi muhtarlarından intikam almak için, İznik’in Müşküle Köyü sakinleri örneğini izleyerek, kızdıkları muhtarlarından intikam almak için ihtiyar heyetine delileri seçen Çorum’un Akören köylülerinin öyküsünü okurken bir kez daha anımsadım, kıskandığım Samim Lütfü’yü... Tıpkı onun içinde meydana çıktığı 12 Eylül ortamındaki gibi, bugün de deli ile akıllıyı ayırt edecek ölçütü bulmak olanaksız. Muhtarı cezalandırmak için kendini deliye yönettirenler, akıllı iseler eğer, delilik nedir, akıllılık ne?... Her zaman merak etmişimdir, deli kime denir, akıllı kime?... Kurtuluş Savaşı öncesi, mütareke basınının önde gelen pehlivanlarından Refii Cevat Ulunay’a, yoldaşları, Git konuş şu Mustafa Kemal ile de bak bakalım ne istiyormuş, demişler. Ulunay gidip konuşmuş, gelmiş arkadaşlarına demiş ki: Anadolu’ya geçecekmiş, Meclis kuracakmış, ordu toplayacakmış, istilacıları yenecek, ülkeyi kurtaracakmış, anlayacağınız adam düpedüz deli işte... ??? Refii Cevat Ulunay’a gülmeyelim. Toplumumuzun eskiden beri alışkanlığıdır, sürüden ayrılmayan, tepki göstermeyen, başkaldırmayan, yeni şeyler söylemeyen, kurnazlığı zekâyla karıştıran insanlara, yani çoğunluk safında yer alanlara akıllı derler, tepkisini saklamayan, “hayır” diyen, başkaldıran, yeni çözümler bulmaya çalışanları, boyun eğmemeyi şiar edinenleri görünce de hemen yapıştırır yaftayı: Deli!... Asıl delileri ise evliya yerine koyar, mezarlarına çaput bağlayıp, onda umar ve şifa arar. İnanmıyorsanız, biraz inceleyin, ülkenin dört bir yanında mezarlarına çaput bağlanan insanların öykülerini, göreceksiniz ki onlar sağlıklarında köyün delileriydiler ve zaman içinde evliyalığa kalanlar tarafından terfi ettirilmişlerdi. Eskiden köyün delilerini evliya yapıyor, onlardan umar bekliyorduk, aradan geçen zaman içinde, artık daha ayağı yere basan, daha seçime güvenen, çareyi semada değil, yeryüzünde arayan bir toplum olmuş olmalıyız ki, eskiden evliya yaptığımız köyün delilerini, artık ihtiyar heyetine seçiyoruz. Az gelişme değil hani! Kimse alınmasın, kimse yanlış anlamasın! Ne İznik’in Müşküle Köyü’nün insanlarını, ne Çorum’un Akören Köyü’nün sakinlerini eleştirmek, küçümsemek gibi bir niyetim var. İçtenlikle söylüyorum ki, delilik akıllılık ve hamakat üçgeni içindeki yerimin nerede olduğunu ben de bilmiyorum. Bu durumda halkımızı taan eylemek ne haddimize... ‘Örtülü amaçlar var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, katsayı tartışmasının gerisinde örtülü başka hedef ve amaçların bulunduğunun altını çizerek “Katsayı mağduriyeti söylemini öne sürenler, genel liselere göre çok daha maliyetli eğitim gören meslek lisesi çıkışlıları alanları dışındaki programlara yerleştirmeyi özendiren görüşten hareket etmektedirler” dedi. YÖK’ün düzenlediği “Uluslararası Mesleki ve Teknik Eğitim Konferansı” dün başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan YÖK Başkanı Teziç, mesleki eğitimin sorunlarına değinerek konferansı düzenleme amaçlarını anlattı. Mesleki ve teknik eğitimin Türk eğitim sisteminin en önemli alanlarından biri olduğunu belirten Teziç, 1 milyona yakını ortaöğretimde, yarım milyona yakını yükseköğretimde olmak üzere 1.5 milyon öğrencinin mesleki ve teknik alanda ? Mesleki eğitimin istenilen düzeye yükseltilebilmesi için yapılması gereken tartışmaların siyasi değil, akademik olması gerektiğini belirten Teziç, katsayı uygulamasını tartışmaya açanların örtülü amaçları olduğunu söyledi. YÖK Başkanvekili Prof. Eşme de kuruluş amacından saptırılan imam hatip liselerindeki öğrenci maliyetlerinin genel liselerin iki katından fazla olduğunu belirtti. öğrenim gördüğünü söyledi. Teziç, eğitilmiş işgücünün azlığına vurgu yaparak “Son veriler, işgücümüzün yüzde 7’sinin okuryazar olmadığını, yüzde 65’inin lise altı, yüzde 18’inin lise düzeyinde eğitim aldığını, buna karşılık yalnızca yüzde 10’unun yükseköğretim mezunu olduğunu göstermektedir’’ dedi. Söz konusu rakamların, Türk işgücünün dünyayla rekabette zorlanacağını gösterdiğinin altını çizen Teziç, Türkiye’nin ara elemana büyük ihtiyaç duyduğunu kaydetti. İhtiyacın yalnızca sayıyla sınırlı olmadığını belirten Teziç, mesleki eğitimin gerek ortaöğretim, gerekse yükseköğretimin çıktıları açısından iş dünyasının talepleriyle örtüşmediğini, uygunluk açısından büyük sorun yaşandığını söyledi. YÖK Başkanı, Türkiye’de mesleki eğitimin nicelik ve nitelik bakımından istenen yerde bulunmadığını belirterek şöyle konuştu: “Katsayı mağduriyeti söylemini öne sürenler, genel liselere göre çok daha maliyetli eğitim gören meslek lisesi çıkışlıları alanları dışındaki programlara yerleştirmeyi özendiren görüşten hareket etmektedir. Katsayı tartışmasının gerisinde örtülü başka hedeflerin ve amaçların bulunduğu herkes tarafından bilinmektedir.’’ YÖK’ün, meslek liselerinde okuyan gençlerin aldıkları eğitim doğrultusunda yükseköğretime geçişlerini avantajlı hale getiren birçok önlem aldığını kaydeden Teziç, bu önlemler sonucunda bugün sınava giren her 100 genel lise öğrencisinin yalnızca 18’i üniversitelerin örgün öğretim programlarına yerleşirken, her 100 meslek lisesi öğrencisinden 27’sinin örgün öğretim programlarına yerleşebildiğine işaret etti. Buna karşın alana ilişkin birçok sorun bulunduğuna işaret eden Teziç, “Mesleki eğitimin istenilen düzeye yükseltilmesi için sorunun asıl kaynaklarına inilerek gerçekçi çözümler gündeme getirilmelidir. Bunun yeri siyasi tartışma ortamla rı değil, akademik tartışma ortamlarıdır, üniversitelerdir, üniversiteler iş dünyasının birlikteliğinde gerçekleştirilen toplantılardır’’ dedi. ‘İmam hatipler daha maliyetli’ YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme ise sunduğu bildiride, mesleki ve teknik eğitimin önündeki temel engelin katsayı farklılığı olmadığını anlattı. Eşme, mesleki eğitim alanında 4 bin 29 okul bulunduğunu, 1 milyon 182 bin öğrencinin öğrenim gördüğünü kaydetti. Türkiye’de ortaöğretimdeki öğrencilerin yüzde 61’inin genel eğitim, yüzde 39’unun mesleki eğitim aldığını ifade eden Eşme, meslek liselerinin öğrenciler tarafından “ikinci sınıf liseler’’ olarak görüldüğünü vurguladı. Eşme, meslek lisesinde öğrenci başına 2 bin 208 YTL harcama yapılırken, genel eğitimde bu rakamın 1250 YTL olduğunu bildirdi. Meslek lisesi mezunlarının nitelik sorunu yaşadığını vurgulayan Eşme, bu liselerin mezunlarına iş dünyasından çok az talep olduğunu kaydetti. İmam hatip liselerinin sık sık gündeme geldiğine dikkat çeken Eşme, “İmam hatip okulları, Tevhidi Tedrisat Yasası’na göre din hizmetlerinin yerine getirilmesini amaçlayan memurların yetişmesi için kurulmuşlardır. Meslek liseleri grubunda yer alan bu okullar, 1970’li yıllardan itibaren amaçları, sayıları ve programları bakımından kuruluş hedefinden uzaklaşarak, genel liselere alternatif liselere dönüştürülmüşlerdir. İmam hatip liseleri, öğrenci başına maliyette mesleki ve teknik eğitimde 2. sıradadır ve genel liselerden 2.4 kat daha maliyetlidir’’ diye konuştu. HÜKÜMETTEN SEÇİM YATIRIMI 215 bin işçiye kadro ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet, merkezi ve yerel yönetimler ile KİT’lerde, 6 ay ya da daha fazla süre çalışan toplam 215 bin geçici işçiye sürekli kadro vermeye hazırlanıyor. Kadro alacak işçilerin 148 binini yerel yönetimlerde çalışanlar oluşturuyor. Bakanlar Kurulu’nun dünkü toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, geçici işçilerin durumlarıyla ilgili bir sunum yaparken bu işçilerin kadroya geçirilmesine yönelik çalışmalar hakkında kurula bilgi verdi. Hükümet hazırlıkları tamamlanma aşamasında olan tasarı çerçevesinde, 2006 yılında 6 ay ya da daha fazla süre boyunca merkezi yönetimler, yerel yönetimler ve KİT’lerde is? Hazırlıkları tihdam edilen, yaklaşık tamamlanma 215 bin geçici işçiye süaşamasında olan rekli işçi kadrosu veretasarı, 2006 yılında cek. 90100 milyon YTL en az 6 ay merkezi arasında bir maliyet çıkarması beklenen düzenleyönetimler, yerel meden, merkezi yöneyönetimler ve timde çalışan 36 bin, KİT’lerde istihdam KİT’lerde çalışan 26 bin edilen işçileri ve yerel yönetimlerde çakapsıyor. lışan 148 bin kişi yararMevsimlik işçilerin lanacak. Buna karşın yararlanamayacağı mevsimlik işçiler, çalışdüzenleme 90100 ma süreleri 6 ayın altında olduğu gerekçesiyle milyon YTL ’ye düzenleme kapsamına malolacak. alınmayacak. Bunun dışında üniversiteler ve merkezi yönetim kapsamındaki kurumlarda, memurlar tarafından yürütülmesi gereken çeşitli işlerde çalışan geçici işçiler de istemeleri durumunda, sözleşmeli personel statüsüne geçiş yapabilecek. Sorun katsayı değil Mesleki eğitimde kaynak sorunu bulunduğuna dikkat çeken Eşme, ayrıca teknik eğitim fakültelerinin ihtiyacın çok üzerinde olduğunu, bu fakültelerin mezunlarının ancak yüzde 5’inin öğretmen olarak atanabildiğini kaydetti. Meslek lisesi mezunlarının ÖSS’deki başarı durumlarını rakamlarla anlatan Eşme, “Katsayı uygulamasının mesleki teknik eğitimin önünde engel olduğu görüşü gerçekçi görünmüyor’’ dedi. Ölümleri durdurun İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi üyeleri, F tipi cezaevlerindeki tecride çözüm yolu olarak önerilen “Üç kapı üç kilit açılsın” talebini içeren kartları Adalet Bakanlığı’na gönderdi. İHD Şube Sekreteri Ethem Açıkalın yaptığı açıklamada, “Bu insanlık dışı uygulamayı ortadan kaldırmanın yolu, yan yana üç hücrenin kapılarının açılıp dokuz kişinin bir araya gelebilmesini sağlamaktır. Bu öneriyi kabul etmeyerek yeni ölümlerin yaşanmasının tek sorumlusu Adalet Bakanı olacaktır” dedi. Kadıköy Belediyesi çalışanları da tecride karşı başladığı ölüm orucunun 286. gününde bulanan Avukat Behiç Aşçı’ya destek ziyaretinde bulundular. Yapılan açıklamada “Bizler, Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu ve Sevgi Saymaz’ın direnişini destekliyor, Adalet Bakanlığı’nı tecridi kaldırmaya çağırıyoruz. Tecridi kaldırın, ölümleri durdurun” denildi. Today’s Zaman’ın gecesine Başbakan, 5 bakan ve çoksayıda vekil katıldı Kore sistemi önerildi Açılış konuşmalarının ardından, bazı ülkelerde uygulanan modeller ve eğitim sistemleri ele alındı. Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ali Ekrem Özkul, Kore’nin, yaşadığı sorunlar ve süreç yönünden Türkiye’ye benzediğini belirterek mesleki ve teknik eğitim alanında Kore’de uygulanan sistemin Türkiye’ye ışık tutabileceğini söyledi. ABD’deki Ryerson Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Sam Mikhail de erken yaşlarda başlayan mesleki eğitimin bilgi teknolojilerinin gelişimi dikkate alındığında ters tepebileceğini ifade etti. Gülen’in gazetesine AKP ilgisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Today’s Zaman” gazetesinin yayın hayatına başlaması nedeniyle düzenlenen resepsiyona AKP’liler büyük ilgi gösterdi. Resepsiyona Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 5 bakan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson da katıldı. Erdoğan yaptığı konuşmada, gazetenin Türkiye’nin gücüne “güç katacağını” söyledi. “Today’s Zaman”ın bugün yayın hayatına başlaması nedeniyle dün Shareton Otel’de düzenlenen geceye Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet bakanları, Kürşad Tüzmen ve Ali Babacan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in yanı sıra çok sayıda AKP’li milletvekili de katıldı. Gecede bir konuşma yapan Erdoğan, “Zaman ailesinin heyecanını paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Türkiye’nin dünyaya açılımında böyle güçlü, zengin içerikli bir gazetenin çıkması gücümüze ayrı bir güç katacaktır” dedi. Erdoğan, demokratik toplumlar için medyada çoksesliliğin büyük önem taşıdığına işaret ederek “Ben de bu itibarla Today’s Zaman’ı özellikle önemsiyorum” diye konuştu. ABD Büyükelçisi Ross Wilson, gazetecilerin sınır ötesi operasyon ve Kerkük’le ilgili soruları üzerine “Bizim bu konudaki görüşlerimiz belli” diye konuştu. Wilson, Kerkük konusunda Türkiye’nin kaygılarını ciddiye aldıklarını ve bu konuda diyalog yoluyla çözüm bulunması gerektiğini söyledi. ‘Cinsel istismar’ tasarısı imzaya açıldı Bakanlar Kurulu’nda “Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesine İlişkin Yasa Tasarısı ile 2937 Sayılı Yasada Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı” da imzaya açıldı. Çocuk istismarı, cinsel istismar ve kumarı önlemeyi hedefleyen tasarıya göre, Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde İletişim Güvenliği Başkanlığı kurulacak. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine ilişkin yasa tasarısının da bu hafta TBMM’de görüşülebileceğini söyledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘Karşılıksız çek’ iddiası CHP Genel Merkezi önünde açlık grevi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili Haşim Oral’a sattığı araçların karşılığında aldığı çeklerin karşılıksız çıktığını iddia eden Ömer Çetin adlı bir kişi, CHP Genel Merkezi önünde açlık grevine başladı. CHP Genel Merkezi’ne dün sabah saatlerinde gelen Ömer Çetin isimli kişi, CHP Denizli Milletvekili Veli Haşim Oral’a 5 ay önce Denizli’de bir cip ve otomobil sattığını, ancak Oral’dan aldığı çeklerin karşılıksız çıktığını söyledi. Denizli’de bir hukuk bürosunda çalıştığını ve araba alıp sattığını ifade eden Çetin, 78 bin 600 YTL değerindeki alacağını tahsil edemediği için aile düzeninin bozulduğunu ve evine icra geldiğini kaydetti. Oral’a ulaşmak için 3 kere girişimde bulunduğunu, ancak sadece telefonla görüşebildiğini belirten Çetin, yetkililerle görüşene kadar CHP Genel Merkezi’nden ayrılmayacağını ve açlık grevine başladığını söyledi. Oral ise milletvekili olmadan önce ticaretle uğraştığı için piyasaya bir miktar borcu olduğunu, ancak Ömer Çetin adında birini tanımadığını ve kendisinden otomobil almadığını kaydetti. Söz konusu kişinin tefeciler tarafından kullanıldığını da iddia eden Oral, Çetin hakkında avukatlarının hukuki inceleme başlattığını söyledi. İki gündür köşeme konuk olan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanvekili ve Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu Başkanı Profesör Saim Yeprem’in Aleviliğe ilişkin uzun yorum ve değerlendirmeleri konusunda çok sayıda telefon ve mektup aldım. Sizin de sabrınızı zorlayacak kadar uzun olan bu değerlendirmeyi, hiç kısaltmadan yayımlamamın nedeni, bu açıklamaların resmi bir yetkilinin din konusundaki bakış açısını yansıtmasıydı. Bana ulaşan mektup, açıklama ve değerlendirmeleri köşemin elverdiği ölçüde yayımlayacağım. Bu konuda Türkiye’de söyleyecek sözü olan çok insan bulunduğu inancındayım. Bu tartışmanın, devletin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın değişik din ve inançlar konusundaki yaklaşımını yeniden anlamak ve tartışmak açısından da önem taşıdığını düşünüyorum. Profesör Yeprem’in görüşleri, tipik bir SünniHanefi bilim insanının bakışını yansıtıyor. Çünkü Sünni kavra İslam Ansiklopedisi’nde ‘Alevi’ Maddesi Yok… yışı ve anlayışına göre bir mezhebin, mezhep sayılıp sayılmayacağını belirleyen bazı Sünni kriterler vardır. Bu kriterlere göre Alevilik mezhep değildir. Lafı dolandırmadan daha açık konuşalım, Alevilik aslında yoktur. Hiç olmamıştı ki. ??? “Alevilik yoktu” demem bir gerçeğin ifadesi. Yeprem’in açıklamalarını okuyunca, kütüphanemde oldukça zengin olan teoloji kitaplarının, din araştırmalarının içine daldım. Önce en temel eserlerden İslam Ansiklopedisi’ne baktım. “Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kararı Üzerine İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Kurulan Bir Heyet Tarafından Leyden Tab’ı Esas Tutularak Telif, Tadil, İkmal ve Tercüme Sureti İle Neşredilmiştir” yazısıyla sunulan bu ansiklopedi, 15 ciltten ve yaklaşık 15 bin sayfadan oluşuyor. Benim elimdeki ciltleri Milli Eğitim Bakanlığı 1993 yılında yayımlamıştı. Bu 15 bin sayfalık koca “İslam Ansiklopedisi”nde “Alevi” ve “Alevilik” üzerine tek sözcük olmadığını söylersem ne dersiniz? Evet, ülkemizin resmi gerçeği budur. İslamiyet üzerine neredeyse Cumhuriyet kurulduğundan bu yana yazılmış en kapsamlı resmi ansiklopedi Aleviliği ve Alevileri ne görmüş, ne de duymuştu. Rasgele bir başka kitap daha aldım elime. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Mesleki Kitaplar” başlıklı yayımlarından olan “Temel Dini Bilgiler” kitabını açtım ve karıştırdım. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Seyfettin Yazıcı tarafından kaleme alınan bu kitapta da temel dini bilgiler veriliyordu. İçinde çeşitli okuma parçaları da yer alıyordu. Bu kitapta kendisinden rivayet aktarılan tek İmam’ın Hanefiliğin banisi ve “İmamı Azam” diye kabul edilen İmam Hanefi olduğunu gördüm. 1992 baskılı bu kitap muhtemelen okullarda din ve ahlak bilgisi derslerinde okutuluyor. Size yalnızca iki kitaptan söz ettim. Bu tartışma geliştikçe Diyanet İşleri Başkanlığı’nın diğer kitaplarından da söz edeceğim. Ne olduysa son 15 yılda oldu. Aleviler son yıllarda ortaya çıkıp, hak talep etmeye, kimliklerini açıkça ifade etmeye, örgütlenmeye başladılar. Bugüne kadar yok sayılan Aleviler karşımıza dikildiler. Şaşırtıcı bir durumdu. Bu gelişmeye, bu taleplere Sünni fıkhına göre bir yer bulmak gerekiyordu. Profesör Yeprem, işte mektubunda bu tutumu yansıtıyor. “Evet varlar amma…” diye devam ediyor… ??? Alevilik, mezhep midir, değil midir, tartışması ayrı bir tartışma. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en üst düzeyinde görev yapan bir bilim insanın “Alevileri mezhep kabul etmiyorum” diye açıklamasıdır sorun olan. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın böyle bir yetkisi ve görevi olduğunu da sanmıyorum. Daha edilecek çok söz var Profesör Yeprem’in söyledikleri konusunda. Örneğin benim “Alevi, Yahudi ve Hıristiyan ya da ateist yurttaşların da bulunduğu toplum kesiminden…” ifadelerimden, “Aleviliği, Yahudi ve Hıristiyanlarla aynı kategoride değerlendirdiğim” sonucunu çıkarıp buradan eleştiriler yöneltmesini en iyimser ifadeyle, “herhalde yanlış anlamış” diyerek cevaplamak istiyorum. Aleviliğin, hangi kategorilerde değerlendirileceğini bilecek kadar bir birikimim bulunduğunu sanıyorum. Evet Aleviler varlar…Tartışma sürecek… Yarın: Profesör Dr. Ülkü Azrak’ın mektubu… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle