23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Petrolde, ulusal çıkarlar korunmayacakmış... “Yarı sömürgeden tam sömürgeye!” ABD Başkanı George W. Bush Irak’ta çuvalladığını açıklamış. Ama kan akıtma inadından vazgeçmiyor. Daha doğrusu vazgeçemiyor. Çünkü petrolü ancak kanla elde edebiliyor! Tarihin en acımasız diktatörlerini anımsayın; Bush’un onlardan ne farkı var kıyaslayın. Hatta Saddam’la kıyaslayın; hangisi daha çok insanın ölümüne neden oldu? Hüseyin Evcil, Saddam’ın Batı medyası tarafından bir terörist olarak dünya kamuoyuna sunulduğunu anımsatıp şöyle diyor: “Saddam’ın insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle idam edilmesi yıllarca tartışılacaktır, bütün idamların hep tartışıldığı gibi. Suç, elbette cezasız bırakılamaz ama suçlanan insanların, o suçları hangi koşullar altında işlediklerine bakmak gerekir. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Çimento Mehmet Ali Kılınç: “Din, ülkelerde insanları birbirine kaynaştıran çimento ise; Irak’ta çimentodan kim çalmış olabilir?” Ya ğ m u r E k i m Pusulayı Şaşıran Türk Solu! Yobazlar ve şeriatçılık, her noktadan örgütlenmiş, kadrolaşma, mali güç, demagoji ve siyasi manevralarla bizi kuşatıyor. AB ve ABD’nin çıkarcı, benmerkezci, tek yönlü dayatmaları ve bakış açıları ortada… Geçim dertlerinin ortasında, halkımızın nasıl bir çaresizliğe ve siyasi tercih kararsızlığına itildiği ortada. Peki, ne beklersiniz? Karanlıkla mücadele adına bu ülkede sol, sosyal demokrat, Kemalist tüm kesimlerin, “geniş ortak paydada”, ittifaklar kurmalarını, aralarındaki sürtüşme konularında provokasyona yeltenmemelerini ve diyalog için somut adımlar atmalarını, değil mi? Çünkü aksi takdirde “Bu ülke elden gidiyor” feryatlarının hiçbir inandırıcılığının kalmayacağını biliyoruz… Peki, bakalım durum öyle mi? ??? CHP, solun “ağabey”liğini, toparlayıcılığını yapması gereken ana partisi, yakın geçmişinde yer alan onca seçim hezimetinden hiç ders almadığını kanıtlarcasına, DSP ve SHP ile yapıcı görüşmelere yanaşmıyor. Sezer ve Karayalçın, karşılaştıkları bu tavrı halkla paylaşarak CHP’nin bu konulardaki bozuk sicilini tekrar gündeme getirmiş oluyorlar. (Zaten kendi sicilleri de daha iyi değil ya! Ama onlar hiç olmazsa, “Bugün diyaloğa açığız, ders aldık” diye savunma yapabilirler.) CHP’lilerse, yalnız birbirlerini ikna eden mantıklarla “efendim birleşecekler idi ise niye ayrıldılar?”, “Bunlar milletvekilliği peşinde”, “Yüzde 12 oyları olan partilerle neden uzlaşma arayayım” gibi inciler döktürüyorlar ortaya… O biriki puanla, onca milletvekilliğinin oy değiştirebileceğini bir yana bırakalım, küskün ve kararsızların bu yolla en az on puan oyunu kazanacaklarını göremiyorlar… Aynı CHP’nin komisyon üyelerinin de katılımıyla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP, CHP, ANAVATAN uzlaşmasıyla, bundan böyle içkili yer bölgelerini belediye meclisleri belirleyecek, “kırmızı sokak” uzlaşması(!) devreye girecek. Neymiş, “müktesep haklar” korunacakmış. Geçiniz efendim! Bu utanç vesikasını, bir CHP İstanbul milletvekiline sordum. İstanbul CHP İl Başkanı ve komisyon üyelerinin faaliyetleriyle ilgilenmediğini ve aralarının zaten açık olduğunu anlattı… İyi güzel siz iç kavgalarınızı yaparsınız da bu sonuçlar partiyi ve onun ötesinde tüm ülkeyi bağlayan gizli, keskin virajlar, ona ne yapacağız? Adını “10 Aralık Hareketi” koyan Süleyman Çelebi ve DİSK çıkışlı bir sol arayış var. Darılmasınlar, aralarında onca sevdiğim, yıllardır beraber mücadele ettiğimiz arkadaş mevcut, ama o saçma sapan görüşleri, onca istişare ve toplantıdan sonra, 1 Nisan şakası olarak mı ortaya koydular? Lütfen gülmeden dinleyin: Siyaset dine baskı yapmamalıymış, gerekli hukuki değişiklik yapılarak üniversitede türban, uzlaşmayla serbest bırakılmalıymış, AKP hükümetinin kendi döneminde yapılan yasal değişiklikler olumluymuş ve geliştirilmeliymiş… Bu ve bunun gibi çorbaya dönmüş ve sola nifak tohumu gibi düşen, uzlaşma ve dayanışma arayışlarını çöpe atan akıl almaz “radikal”(!) fikirler… Helal olsun size… Ama durun, bu da yetmemiş, hareketin “sözcülerinden” Prof. Burhan Şenatalar “Müslüman sol” hareketine de “sıcak baktıklarını” açıklayarak, “ittifak” arayışlarına adrenalin vermiş. Ne diyelim? Kendisine de, bu “harika” yeni formülün mucidi eski CHP’li Ertuğrul Günay ve kapatılan eski Fazilet Partisi milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na, tebriklerimizi sunalım! Geçmişte, kendi başkan adaylığımdan önce de, Sayın Günay’ın adaylığına bu nedenlerle hiçbir zaman sıcak bakmamış ve o günlerde Hasan Fehmi Güneş’i desteklemiştim… Her ne kadar bu düşünceden uzak olsalar da, laiklikle ilgili dev sorunları bence okuyamayanlar arasında, eski önemli sol tüfeklerimiz de var. “N’olacak bu ülkenin hali” sorularına yapıcı yanıtlar arayan sosyal demokrat dostlarla yaptığımız geniş bir toplantıda sevgili Bozkurt Nuhoğlu, “Türban yapay bir gündemdir, tek sorun Amerikan emperyalizmidir” diyerek benimle bu konuda ayrıştığını ısrarla açtı… Ve inanın bana, yalnız kalmadı! Bu çok solcu, CHP’nin laiklik çıkışlarına neredeyse Bülent Arınç gibi yorumlar getirebiliyor! (Benim İslami yorumum şöyle: “Fesupanallah”) ??? Kritik 2007 yılı diyoruz… Dayanışma diyoruz… Diyalog diyoruz… Bu saydıklarım yetmiyor, sonra yeni bir “Türkiye Barışını Arıyor” adı altında “Kürt Sorunu” na çözüm arayan bir konferans düzenleniyor. Her zamanki gibi kendini “Kemalist” olarak tanımlayan hiç kimse çağrılmamış. Eh, böylesine rahat ve başıboş bir ortamda da, Yaşar Kemal çıkıp “Gerillanın adını terörist koyduk” diye bir demeç verebiliyor! O toplantıyı düzenleyenlere sorarım: Yekta Güngör Özden’i, Vural Savaş’ı, İlhan Selçuk’u dinlemeye cesaretiniz var mı? O açıklık olmadan, bu toplantılar bir sonuca varamaz. İşte böyle sevgili okurlar, rakipler saflarını sıklaştırmakla meşgul. “Solcu”lara ise Allah akıl, fikir versin! Ne dersiniz? email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 İstanbul için kesin çözüm: Plakayı değil, AKP’yi sınırlamak! Beledi Metin Sezgin: “Orman Bakanı; ‘Kamyon şoföründen belediye başkanı olmaz’ demiş. Bir de belediye başkanından neler olamayacağını söylese!” İdam, savunulacak ve sevinilecek bir olay değildir. Saddam, yönetimde bulunduğu 25 yıl içinde, katı kararları, hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle, sorumlu ve suçlu kabul edilebilir. Bunlar Irak’ın iç sorunu. Fakat koalisyon güçlerinin barbarlıkları, işkenceleri asla kabul edilemez şeyler. Bir devletin içinde, petrol bekçiliği yapması amacıyla, başka bir kukla devlet kurmak, oradaki ulusun onuru ve güvenliği açısından en çirkin dayatma. Devrik, yenik duruma düşürülen Saddam, son nefesinde ‘Birlik olun’ derken bazı gazetelerimiz ‘Tarihin karanlık sayfalarına gömüldü’ diye yazdılar. Tarih neden karanlık olsun? Karanlık Diktatör sayfaları hazırlayanlar, sayfalara imzalarını atanlar; Londra’da, Washington’da çalışan siyah yürekli insanlar. Geçmişte Japonya’ya gönderdikleri armağan; masum insanlar için düşündükleri iki adet atom bombası değil miydi? Önümüze konulan eksik bilgilerle, diktatör diye adlandırdığımız insanların yükselmelerini, iktidarda kalma nedenlerini anlayamayız. Belgeler insanı düşündürüyor. Çünkü liderler zeki oldukları kadar çelişki içindeler. Egemenler, Irak’ta yarattıkları ve silahlandırdıkları bir yönetimi ortadan kaldırdılar denilebilir. Bölgedeki diğer yönetimlerin de zamanı geldiğinde silinebileceği konuşuluyor. Yeryüzündeki asıl diktatörler; darbelerle, savaşlarla halklara acılar çektiren ve ‘ilahi güçler’den vekâlet almış gibi davranarak ulusların yaşamlarına müdahale eden emperyalist zihniyetlerdir.” SESSİZ SEDASIZ (!) Cumhurbaşkanlığı ve plaka vizesi BAŞBAKAN, İstanbul trafiğine çözüm için ortaya “plaka vizesi” diye içi boş bir fikir attı. Başta CHP olmak üzere herkes, ortaya atılan bu içi boş fikrin üstüne atlayıp “olmaz” diyerek havanda su dövmeye başladı. Oysa, Başbakan RTE önerisini dillendirirken çok önemli bir konuya değinmiş ve muhalefetin eline çok büyük bir koz vermişti. Muhalefetin farkına varamadığı konu; “plaka vizesi” için hükümetin toplumsal uzlaşma aramasıydı. Meclis’te istediği yasayı çıkaracak sayısal gücü bulunan Başbakan Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Şevket Çorbacıoğlu: “Sol Birlik, türbanın üniversitede serbest bırakılmasını istemiş. Galiba; ‘türbanlans’a yakalandılar!” Türbülans Anıl Öçal: “Bayrak merakı: Türk bayrağında yıldızın yerine, ampul de koyduk mu tamamdır abi!” Bayrak açıkça “Biz tek başımıza yaparsak olmaz; toplumsal uzlaşma sağlanmalı” dedi. Başta CHP olmak üzere muhalefetin atladığı konu işte buydu: İstanbul trafiğini “içi boş” bir fikirle de olsa çözmek için toplumsal uzlaşma arayan Başbakan, iş Cumhurbaşkanlığı seçimine geldiğinde uzlaşmanın “u”sunu bile ağzına almıyor. Başbakan RTE için Cumhurbaşkanlığı seçiminin, İstanbul’un trafiği kadar önemi yok! Uyan CHP uyan! “Vize akla aykırı” diyen Deniz Baykal’dan halk daha akıllı demeçler bekliyor! Kendi yağıyla kavrulan Cumhuriyet birilerinin ağzını sulandırıyor! STK’ler Tartışılmalı TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU 10 Ocak tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan, Sevgili Meral Tamer’in “STK’ler Toplumu Siyasetten Uzak Tutuyorlar” başlıklı yazısı, benim de, yazmayı düşündüğüm, tartışılması gereken bir konuydu. Yazıda, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nin düzenlediği, “STK Özel Sektör Devlet Etkileşimi” toplantı bildirilerinin yer aldığı bir kitap içeriğinden söz ediliyor. Meral Tamer, buradan önemli tespitler yakalamış, “Bugünkü şekliyle STK’ler, bilerek ya da bilmeyerek var olan sistemi sorgulamadan, toplumu siyasetten uzak tutma işlevini üstlenmişlerdir” ifadesiyle başlayıp anlamını daha da açarak: “STK’lerin, yoksullar için hayatı daha katlanabilir bir hale getirmek üzere yardım sunarak; yoksullukla mücadele köklü çözümünü, gözden kaçırdıklarını; bu tarzda oluşan güçlü bir sivil toplumun demokrasiye de zarar verdiğini, toplumun siyasetten uzaklaştırıldığını” ortaya koymuş. ??? Sivil toplum kuruluşlarının büyük bir kısmı için bu değerlendirme doğru. Ama bunun dışında sayıları çok fazla olmasa da gerçekleri başından beri görebilenler olduğu gibi; bir süre sonra yanlış kulvarlarda koştuğunu fark edip değişim yapanlar da var. Bunun için genelleme yapmamak gerekir diye düşünüyorum. Uzun sürededir STK’ler içinde bulunan birisi olarak ideal STK’leri, amatör ruhlu, gönüllü, özveriye dayalı çalışmalar yürüten, üretken, yetkililerle aralarındaki ince çizgiyi iyi belirleyen, ana eksen bileşimli çalışmalarda diğer STK’lerle yan yana durabilen yapıdaki yurttaş örgütlenmeleridir diye özetle tanımlayabilirim. Bu tür kuruluş ya da inisiyatif hareketler, spesifik amaçlı her bir nokta konunun irdelemesini yaparlarken bölgesel, ulusal ve küreselci alanlara, toplumsal yarar açısından büyüteç açabilirler. Böyle yetilere sahip STK’ler az sayıda da olsa vardır. Bunlar her noktasalda sistemi sorgulamayı bilirler, ama sistemin medya olanaklarından pek yararlanamazlar. Nedenini açıklamaya gerek yok sanırım. Alternatif çalışmaları oldukça zengindir. Dürüst ve ilkelidirler. Projelerini ve hizmetlerini kendi olanaklarıyla dış fon vb. hibeleri kullanmayı reddederek yaparlar. Mücadeleleri zor, fakat uzun süreçlidir. Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası sorunları izlerler, araştırıp sorgularlar, yasal ve eylemsel her türlü yurttaşlık haklarını bilinçli olarak kullanırlar, denetlerler. Suç işleyenleri yüksek sesle uyarırlar. Kamuoyunu etkilemeye çalışırlar. Görüşlerini her ortamda yaymaktan çekinmezler, itaatsizdirler. Partiler üstü politikalarını olgunlaştırırlar. Varlıkları asla yadsınamaz, güçlüdürler. Yetkililer, onlardan pek hoşlanmasalar da ciddiye alırlar ve çoğu kez, geri adım attıkları olur. ??? İşte bu tanımdaki STK’ler, sistem ve demokrasinin çarkını toplumsallığa doğru çevirtebilen önemli denge gücüdürler, bunun için de gereklidirler. Sayın Tamer’in de yazısındaki örnekte ortaya koyduğu gibi “yoksullara yardım etmek” yerine yoksulluğa neden olan sistemin sorgulamasını, rahatlıkla yapabilirler. Tabii bir de bu tanımın dışında kalan, emperyalistlerin rüzgârlarıyla ülkemize de savrulan ve ‘Habitat’tan sonra sayıları epeyce geliştirilen STK’ler de var. Bu tip kuruluşlar yardımseverlik adı altında bilerek ya da bilmeden proje yapıp hibeler alırlar; elemanları çoğunlukla paralı olan profesyonellerdir. Kâr getiren hamleleri ve bol paralı reklamlarıyla halkın gözü önündedirler. Çoğu medyadan, hükümet ya da yerel yönetimlerden, itaatli oldukları için epeyce destek görürler; ulusal ve toplumsal yararı pek göremezler ya da görmemeye çalışırlar. Mevcut sistemden pek memnundurlar, bozulmasını istemezler; çoğu yabancı hayranlığı ile övünür. Yani özelleştirilmiş, parasallaştırılmış, uyuşturulmuşlardır. Ama içlerinde geç de olsa bu gidişin yanlışlığını fark edip bulunduğu alanı sorgular ve alan değiştirir hale gelenler de hızla çoğalmaktadır. Bu olumlu gelişmelerde de bazı yazarların ve ilkeli STK’ler diye ayrı kefeye koyduklarımızın etkileri yadsınmamalıdır. En umut vericisi, bazı hastalıkların geç de olsa fark edilebilmesidir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Ocak www.mumtazarikan.com İLAN TC ANKARA 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN İLAN Sayı: 2006/868 Davacı MİKAİL GÖZÜTOK tarafından davalı FERİDE GÖZÜTOK aleyhine açılan BOŞANMA davasının yapılan yargılamasında verilen ara kararı uyarınca; Davalı İNÖNÜ MAHALLESİ GÜNEŞ KENT SİTESİ 85 SOKAK NO:30/10 YENİMAHALLE/ANKARA adresine çıkartılan tebligatların tebliğ edilemediği ve adreslerinin de zabıtaca yapılan araştırmada tespit edilemediğinden adı geçen davalının duruşma günü olan 19.02.2006 günü saat 09.50’de tüm delilleriyle birlikte mahkememizde hazır bulunması ve kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmalara yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği HUMK’nun 509. maddesi gereğince tebliğ yerine kain olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 64975 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gümüşhane’nin Kelkit 1 ilçesi ile Erzin 2 can sınırında, 3 içinde yüzen adası da olan 4 bir göl. 2/ Bü 5 yük ve süslü 6 balıkçı kayığı. 7 3/ Şarkı, türkü... Kiraya 8 verilerek gelir 9 getiren ev, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dükkân gibi mülk. 4/ Üzerine yazı yazılan 1 K U V A N T U M T A S tabaklanmış ceylan 2 U C U B E H U derisi... Parola... Akım 3 M A R A B A 4 P G R İ Z A Y şiddeti birimi kiloamA R A K perin kısa yazılışı. 5/ 5 A N U T I Ş K I Ü Başı su altında tutarak 6 S Ü F E A K A L yüzmeyi sağlayan so 7 luk alma borusu. 6/ 8 F U Z U L İ S E Aydın’ın Sultanhisar 9 A Z A R S A İ K ilçesine bağlı bir belde... Kuşbaşı et. 7/ İlgi eki... Bir nota... Kötürüm, sakat. 8/ “Eğil bir öpeyim / Ay karanlık görmezler” (Türkü)... Katolik mezhebinde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. 9/ Yılda birkaç kez ürün veren limon cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Araç ve gereçlere takılan disk biçiminde nesne. 2/ Hiçbir üretici çalışmada bulunmadan, yalnızca mülkünün geliriyle yaşayan kimse. 3/ Eski dilde su... Damızlık erkek koyun... Ateş. 4/ Bir göz rengi... Bir tür otomobil yarışı. 5/ Zamanı kullanmada çok dikkatli olan. 6/ Birkaç Müslüman bir arada toplu namaz kılmak istediklerinde, içlerinden birinin öne geçerek namaz kılanlara önderlik etmesi... Tavlada “üç” sayısı. 7/ Uçurum... Şekerli bir içki. 8/ Hisse, pay... Kastamonu’nun bir ilçesi. 9/ Tembellik. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle