21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK haticetuncer?hotmail.com 7 Felsefe çalışmaları okay, Fransa’da müzik çalışmalarının yanı sıra Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde fenomenoloji alanındaki çalışmaları sırasında şef ile orkestra arasındaki empatiyi araştırmaya yöneldi. Nörofizyoloji (beyin bilimi), müzisyenlik ve felsefenin iç içe olduğu bir doktora tezi hazırlayan Tokay, İtalyan nörofizyolojist L. Fadiga ile Şişli Senfoni Orkestası ve İtalya’nın Citta Di Ferrera Orkestrası müzisyenleriyle teknolojinin olanaklarından da yararlanarak iki bilimsel deney gerçekleştirdi: “Şu anda müziği çok iyi anlayan bir felsefeciyim. Eskiden kendimi felsefeden de anlayan bir müzisyen gibi görüyordum.” Şişli Senfoni erâ Tokay’ın yerel yönetimler bünyesinde senfoni orkestrası kurma düşüncesini açtığı, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün böyle bir projeyi destekleyeceğini söyler. Sarıgül’ün öneriyi “Benim orkestramda bir kadın şefin olması laikliğin garantisidir” sözleriyle karşılaması üzerine Tokay, keman sanatçısı Pelin Bolgül’ün organizasyonunu üstlendiği yoğun bir çalışma dönemi sonunda Şişli Senfoni Orkestrası’nı kurar. İlk konserini 2004 yılında veren orkestra, çalınan esere göre değişse de 60 kişiden oluşuyor. T S Dünyanın müzikal kaynaşması alan Müzik tarafından yayımlanan K “İstanbul Connection” albümü, sınırları aşarak müzikleri buluşturma çabasının iyi bir örneğini oluşturuyor. Hollandalı caz müzisyenleri, saksofoncu Dick de Graaf ve perküsyoncu Ruben van Rompaey, müzikal sınırları olmayan özgün bir dünya müziği yaratma gayretiyle İstanbul Connection’ın temellerini attılar. Türkiye’nin uluslararası üne sahip caz müzisyenlerinden; perdesiz gitar virtüözü olarak Erkan Oğur, piyanist Baki Duyarlar ve kontrbasçı Erdal Akyol’un da projeye davet edilmesinin ardından, müzikte beklenmedik yollara açılan bir yolculuk başladı. Hollandalı caz davulcusu Joost Kroon da bu coğrafi sınırları zorlayan projeye katılıyor. Türkiye Kültür ve Sanat Vakfı’nın (KULSAN Vakfı) desteğiyle ilk kez Aralık 2004’te bir araya gelen müzisyenler, Hollanda’da beğeniyle karşılanan bir dizi konser verdiler. Konserlerin ardından hemen stüdyoya girerek kayda geçen müzisyenler caz ve Türk müziği öğelerinin bir harmanını, farklı sesler arayan dinleyecinin beğenisine sunuyorlar. Yedi kompozisyondan oluşan albümde saksofon sesiyle perdesiz gitar iç içe geçerken perküsyonlar ritimleriyle yol açıyor. İstanbul Connection, New Orleans cazından Türk ezgilerine, Acemaşiran Yörük Semai’ye, baladlardan Arap ezgilerine kadar Hollanda’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Hollanda’ya müzikal bir esinti gönderiyor. Genç yaşta yaşamını yitiren Karadenizli müzisyen Kazım Koyuncu’nun Kalan Müzik kayıtlarından yararlanılarak Halkevleri tarafından çıkartılan “Dünyada Bir Yerdeyim” albümünün tanıtım etkinliği, 16 Ocak Salı günü saat 19.30’da Beşiktaş Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Gecede Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu da dinleti sunacak. Serâ Tokay, kadın şeflerin kendilerini zor eserlerle kanıtlamaya çabaladıklarını söylüyor Şefle orkestranın gizemi HATİCE TUNCER üzikten iyi anlayan bir felsefeci ya da felsefeden de anlayan bir müzisyen... Şişli Senfoni Orkestrası Şefi Serâ Tokay’ın kendini bu tanımlama biçimleri zaman zaman yer değiştirebiliyor. Felsefe ve müzik çalışmalarını bir arada sürdürerek yoğun bir çalışma temposunda yaşıyor. Serâ Tokay’la gazetemizi ziyareti sırasında yaptığımız söyleşi de müzik ve felsefeyle örülü geçti. Çocukluk günlerine gidersek, küçük Serâ, gelecekteki tutkusunu bandoların vurmalı, nefesli çalgılarla yarattığı sese büyük ilgisiyle ortaya koymaktadır. ama mimar olan ailesi, kızlarının müzikle uğraşmasına sıcak bakmaz. Fakat küçük Serâ ısrarları sonucunda solfej, armoni dersleri almayı başarır: “Evde bir piyano vardı, fakat ailem beni bir enstrümantist olarak görmek istemiyordu. Pozitif bilimlerin içinde aile mesleği mimarlık gibi bir eğitimi almamı istiyorlardı. Fransız hükümetinin açtığı bir yarışmaya girerek piyano eğitimi için burs kazandım. Bu müthiş bir şanstı, ama ailenin bu tutumu, benim müzikle olan ilişkimi geciktirdi ne yazık ki. Kas gelişimi açısından bir enstrümana ne kadar erken başlarsanız o kadar gelişebilirsiniz. Fransa’da kaslara bağlı büyük bir hastalık geçirdim ve bu yüzden enstrümanla ilişkim tamamen kesildi.” M kadar insanı domine edebilmek, kontrol edebilmek, duymak, bir yerden bir yere götürebilmek çok zor bir şey.” İsviçre’deki eğitiminden sonra Fransa’da Limoges Ulusal Konservatuvarı’nın doktora sınıfına kabul edilen Tokay, şef Alain Voirpy ile birlikte iki yıl çalışır. Doktora sınavında Berlioz’un Fantastik Senfonisi’nin Balo Bölümü’nü ünlü şeflerden kurulu jüri önünde, üstelik provasız yönetmesi gerekir: “Heyecandan müthiş bir tempo aldım. Çok hızlı bir Balo’ydu. Çok iyi bir derece aldım, Limoge’u mansiyonla tamamladım. Orkestra yönetirken birçok şeyi aynı anda düşünmek zorundasınız. Ölçüyü doğru ve yerinde bulmanız gerekir. Bir şefin bazı ölçüleri vurmaması, bazılarını atlaması, bunlardan yararlanıp başka zamanları uzatması gibi belki yüzlerce detay gerekiyor. Müzikte bambaşka olaylar oluyor ve şef hepsini kontrol etmek zorunda. Dümdüz giderseniz, enstrümanistler durur. İşte, benim başlangıçta hatam, öğretildiği gibi dümdüz yönetmeye çalışmamdı. Bu gizemi usta bir maestro size öğretecek, deneyiminiz eklenecek, ayrıca içinizde de yaratıcılık, yetenek olacak.” Nadi anısına Mozart umhuriyet Vakfı’nın Nadir Nadi anısına 21 Ocak Pazar günü saat 20.30’da İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da gerçekleştireceği konser için Tokay’ın yönetimindeki Şişli Senfoni Orkestrası, provalarını her gün yoğun bir çalışma temposunda yapıyor: “Bu konser benim için çok önemli. Nadir Nadi, tanıma fırsatı bulduğum, çok sevgi ve saygı duyduğum bir kişi. Profesyonel değildi ama dünya ile ilişkinin müzikten geçtiğine inanırdı. Nadir Nadi, Mozart’ı dostu gibi gördüğü için Mozart’ın 40. Senfoni’sini çalıyoruz. Sonra çok yetenekli bir viyolonselci olan Çağ Erçağ’ın solistliğinde Saint Saens’in Konçerto’sunu çalacağız. İkinci yarıda benim de çok sevdiğim Brams’ın 4. Senfoni’si var.” C Serâ Tokay, Fransa’da çalışmalarını genç Rus şeflerinden Vsevolod Polonsky ile sürdürüyor. Polonsky, Tokay ile çalışmaya başladığında tüm klasik müzik çevrelerinde olduğu gibi “kadın şef” tereddüdü yaşamış. Tokay, “Kadın şef yöneteÜZİK erâ Tokay yönetimez” önyargısında TUTKUSU mindeki Şişli Senkadının fiziksel, Müzik kadar felfoni Orkestrası, Cumhufizyolojik özelliksefeye de ilgi dulerinin yanı sıra riyet Vakfı’nın başyazayan Serâ Tokay, psikolojilerinin Paris’te Sorbonrımız Nadir Nadi anısına de etkili olduğune IV Üniversite21 Ocak’ta İstanbul Atanu düşünüyor: si’nde felsefe türk Kültür Merkezi’nde “Kadın şefler geeğitiminin ardındüzenlediği konserde nelde orkestra dan fenomenoloji Mozart ve Brahms’ın önünde, ‘nasıl çalıkonusunda doktora yorlar’ değil ‘nasıl yapmasına karşın eserlerini seslendirecek, yönetiyorum’ diye dümüzik tutkusunu da solist viyolonselci Çağ şünürler. Başlarda kendışarı vurmak istiyorErçağ’a Saint Saens’in dimde de bunu fark etdu. Enstrümandan Konçerto’sunda eşlik tim. Kadın enstrümakopmuştu ve bestecilik edecek. nistler de kadın şeflere yeteneği de hissetmiyordaha kuşkuyla bakarlar. Paris du: “Senfonik repertuvar Ulusal Konservatuvarı’na girdiher zaman çok ilgimi çekmişti ğimde orkestra sınıfında 40 yıl içinde ve bu repertuvarda da çalmadan ne yatek kadın öğrenci olmadığını öğrendim. pılabilir? Şef olunabilir. Karar verdim Lozan’da 11 kişi arasında benden başve bir süre tek başına çalıştım. Daha ka bir Japon kadın vardı. Amerika’da, sonra dostlarım aracılığıyla tanıştığım, Rusya’da tanınmış kadın şefler var.” dünyanın en ünlü şeflerinden biri olan Macar Janoş Fürst’ün öğrencisi oldum. ENDİNİ KANITLAMA ÇABASI... Önceki günkü ölüm haberiyle Tokay’ın, yorumu zor eserleri seçmesi sarsıldığım hocam Fürst, şefliğin bütün kadın şeflere takınılan önyargılı tutumlara temel prensiplerini bana öğretmeye çakarşı bir yanıt olarak düşünülebilir: lışmıştı.” “Kadın için ‘Size kendimi kanıtlamak istiyorum’ iyi bir rol değil. Ben de sevLK ŞEFLİK DENEYİMİ miyorum, ama toplum o rolü almaya Daha sonra Lozan Yüksek Konservatuzorluyor. Ben örneğin sürekli zor eservarı’na yine ünlü şeflerden Hervé Klopler yönetiyorum. Zorluğun estetik bir fenstein tarafından kabul edilen Serâ Toboyut getirdiğine de inanıyorum ama kay, 2 yıl şeflik eğitimi gördü. Stravinski’nin en zor eserlerini yöneteAsistanlığı sırasında Cenevre ve Lozan rek ‘Görüyorsunuz işte, bir kadın şef de orkestralarını yönetti: erkek şeflerin çoğunun yapamadığı zor “Her hafta yeni bir eserle çalışıyorşeyleri yapabiliyor’ gibi bir şeyi kanıtladuk. Orkestra yönetmeye ilk olarak mak istiyorum. Şostakoviç’in 5. Senfonisi’yle başladım. Çünkü kadın şefin otoritesini özellikBenim gibi yeni başlayan biri için şansle Türkiye’de kolay kabullenmiyorlar, sızlık, çünkü dünyanın en zor eserlebu da bir direnç gücü gerektiriyor. Şarinden biridir. Çok büyük bir heyecanşırtıcı ve çarpıcı olan, bu reaksiyonun la başladım, gidiyorum, fakat bir ara halk ya da dinleyicilerden değil klasik pek aynı olmadıklarını, herkesin birbimüzik çevrelerinden geliyor olması. Zarine girdiğini hissettim, durdular. Herten ‘maestro’ da İtalyancada erkek şefkes herhalde cesaretim kırılacak, bıraler için kullanılan bir terim. Kadınlara kıp gideceğim diye bekliyordu. ‘En baş‘maestra’ denmesi gerek, ama bu terim tan alıyoruz’ dedim. En azından kazasız kullanılmıyor bile. Polonsky de başlartamamladık. da ‘Henüz kadın gibi yönetiyorsun’ diBu deneyimden sonra zamanla tekyordu. En son Çaykovski’nin Romeo Jülnik arttıkça orkestra o kadar korkunç yet’ini yönettiğimde kadın olduğumu gözükmemeye başladı. Orkestranın unuttuğunu söyledi.” önüne çıkmak kolay bir duygu değil. O KADIN MAESTRO?.. M S Her eser maestroya göre yorumlanır okay, şefin taşıması gereken özelliklere “şef karakteri”ni ekliyor. Tokay’a göre şef, orkestra yönetmeyi “kapris” olarak değil “bir duyguyu iletmek” için istemeli: “Örneğin Mahler’in Senfoniler’ini çocukluğumdan beri o kadar çok dinlemiş, üzerine düşünmüştüm ki birilerine iletmek istiyordum. Bunun için orkestrayı yönetmek gerekiyor. Yani anlatma yöntemi. ‘Ben bunu böyle çaldıracağım’ dediğinizde tekniği çok iyi T bileceksiniz. Yönetim, şefin yaratıcılığını da ortaya koyar. Brahms’ın eserlerini dünyanın en ünlü şeflerinin yönettiği orkestralardan dinlediğinizde birbirinden değişiktir. Şefe, orkestraya, şeforkestra ilişkisine göre eserin yorumu değişir. Yaratıcılık, bu farkı nasıl ve hangi yönde kullandığınıza bağlıdır. Şefler dışarıdan otoriter gibi görünür, ama zorla istediğinizi yaptıramazsınız. Orkestraşef ilişkisi despot değil, gizemli bir ilişkidir.” Hayranlık sırası Michael Jackson’da ünyanın en ünlü ve eskimeyen pop D ve rock şarkılarını klasik Türk sazlarıyla buluşturan bir proje grubu olan Dolapdere Big Gang, 19 Ocak Cuma akşamı Beyoğlu’ndaki Balans’ta “Local Strangers” adını verdikleri ilk albümlerinin tanıtım konserini verecek. DJ ve müzisyen Önder Ulugür’ün öncülüğünde kurulan Dolapdere Big Gang, vokal’de Emir Yeşil, keyboardda Gökay Süngü, kanunda Mustafa Olgan, klarnet ve trompette Aykut Sütoğlu, kemanda Yusuf Çalkan, basta İrfan Keçebaşoğlu ve perküsyonlarda Memduh Akatay ile İsmail Darıcı’dan oluşuyor. Çoğunluğunu Dolapdereli müzisyenlerin oluşturduğu grup, albümlerinde Sting’in “English Man in New York”, Michael Jackson’ın “Billie Jean” gibi klasikleşmiş şarkıları Türkiye’nin müzikal gelenekleriyle seslendiriyorlar. Grup, iddialı konuşuyor: “Yıllarca biz onların yaptıklarına hayran olduk. Şimdi sıra onlarda. Sting’inden Madonna’sına Deep Purple’ından Michael Jackson’ına şimdi onların bize hayran olma zamanı.” (0 212 251 70 20) Grup Yol, İstanbul Arnavutköy’deki Eylülist Müzik Kulübü programlarına başlıyor. Blues, Rock’n Roll, Oldies, İngilizce Pop ve kendi şarkılarından oluşan programıyla Grup Yol, her perşembe 22.20’de sahne alacak. (0 212 257 11 09) Dünyaca ünlü Azeri piyanist ve vokalist Aziza Mustafa Zadeh, 23 Şubat’ta Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Anadolu Oditoryumu’nda RTN organizasyonuyla İstanbullu hayranlarıyla buluşacak. BRAHMS’IN EVİ rahms, Şişli Senfoni Orkestrası’nın 21 Ocak’taki repertuvarında bulunan 4. Senfoni’sini, Alman romantizminin doğduğu “Kara Ormanlar”daki evinde kaldığı yıllarda yazmış. Şef Serâ Tokay kış tatillerini geçirdiği Almanya’nın Fransa sınırındaki Kara Ormanlar’da repertuvarını hazırlıyor. B K İ ‘Müzik satmıyoruz, duygu veriyoruz’ ürkiye’de klasik müzik ortamı Serâ Tokay’da düş kırıklığı yaratmış. Ancak gelişen teknolojik olanaklarla, internet yoluyla dünyanın her yanındaki orkestraların yorumlarına ulaşan Türk izleyicisinin müzikal bir yargı oluşturabilmesinde umut verici rol oynadığını düşünüyor: “Biz müzik satmıyoruz. Bir enstrüman çalmak, şef olmak, müzik satmak değildir. Biz insan ruhunun belki de kendini tek yüceltebilme şansı olan bir sanatı göstermeye T çalışıyoruz. Müzik, duygusal ve ruhsal bir anlam taşımasına karşın fiziksel bir temele dayanıyor: Sesin insan bedenindeki titreşimi, enstrümanları elle ve kaslarla çalmak, ses tellerinin fizyolojik yapısı, müziğin bizi sarmal gibi içine almasını sağlıyor. Bu nedenle söze gerek kalmadan müziği duyumsuyorsunuz. Bu şekilde bir incelik, estetik bakış, etik anlayış ya da başkalarına daha duyarlı davranabilmek duygularını müzik veriyor.” CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle