21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Ortaya iki değerli gazete ve iki değerli edebiyatçının adıyla oluşan bir kördüğüm atıldı 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bastığı dalı kesmek!.. Orhan Pamuk Radikal gazetesinin manşetine Nâzım Hikmet’i taşımamış olsaydı, bu yazıyı yazacak değildim. Oh! İyi oldu… Böylelikle bana da, Orhan Pamuk’un Nobel ödülü üzerine yazdığım yazının eksik kısmını tamamlamak fırsatı doğdu!.. Söz konusu yazım, “Kule Canbazı”na ayrılan yere sığmamış ve kesilmişti! Anımsayanlarınız olacaktır: Pamuk’un kitaplarını çok sevdiğimi, Nobel alsa da almasa da benim için değerli bir yazar olduğunu söylemiş, kütüphanemdeki Nobel kazanmış yazarların arasına bir Türkçe kitap koyarak, bu görüntü için bile alkışlanması gerektiğini yazmıştım… Ama, en önemlisi de, Nobel kazanmış bir yazarı konu alan yazım, medyamıza bir sitemle başlamıştı!.. O sitem şuydu: Neden, ülkemizde verilen ve bir Türk yazarının, edebiyat ustasının adını taşıyan ödüller Nobel’i birinci haber olarak veren televizyon kanallarında ya da gazetelerde bir kibrit kutusu kadar dahi yer almazlar!?. Böylelikle, devletin ve medyanın gözünde yazarın, edebiyatın aslında önemli olmadığının, horlandıklarının altını çizmeye çalışmıştım. ‘Nâzım Hikmet’i kullanmadı’ Şiir Kuşatması... Şiir okumanın insanı arındırdığına, yenilediğine, kötü güne karşı koruduğuna, güçlendirdiğine, insanın ufkunu açtığına, bilgisini, birikimini, duyarlığını bilediğine inananlardanım. Şiir üzerine yazılanlardan çok, şiirin kendisini okumaktan tat alanlardanım... Ama şiir üzerine yazan Mustafa Öneş ise, işte o başka! Bilirim ki onun vereceği ipuçlarıyla, onun açılımlarıyla, onun yol göstericiliğiyle, şiirden alacağım tat bin kat çoğalacak, bin kat yoğunlaşacaktır. Mustafa Öneş’in ‘Şiir Kuşatması’ adlı yeni çıkan kitabı (Say Yayınları) elime geçer geçmez yukarıdaki varsayımım bir kez daha doğrulandı. Onun anlatımından, açıklamalardan, analizlerinden, verdiği örneklerden yola çıkarak, kendi kitaplığımda şiir yolculuğumu sürdürdüm ve zenginleştim... Günlerdir şiir kuşatması altında yaşıyorum... Mustafa Öneş, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Necatigil’e, Edip Cansever’den Dağlarca’ya, Hilmi Yavuz’dan İzzet Yasar’a, dünden günümüze nice şairin dünyasını, hem bir bütün olarak hem de tek tek örnekler üzerinde durarak bizim kılıyor... Ve bunu yaparken belki de eleştiriye yönelmeden önceki kendi şair günlerini anımsayarak, şiirsel bir dil kullanıyor. Öneş’e göre Ahmed Arif, bir halk korosudur. ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ için diyor ki: “Kitabı bütünüyle okuyunca, şiirleri Ahmed Arif değil de Anadolu’nun taşı, toprağı, tüm bireyleri söylüyormuş sanısı uyanıyor ya da ‘Anadolu’ adlı bir tragedyayı izlerken, orada yaşayanlardan bir koronun ağzından dinliyormuş duygusuna kapılıyorsunuz.’’ Madem Nâzım Hikmet’in 105. Yıldönümünü kutluyoruz, “Şiir Kuşatması’’nda şairin “835 Satır’’daki şiirlerini ve “Rubailerini’’ incelediğini de belirtmeliyim. Mustafa Öneş, “Rubailer’’in Mevlana ve Ömer Hayyam’ın rubaileri örnek alınarak yazıldığını belirttikten sonra, Nâzım Hikmet’in, birinin tasavvuf felsefesini, ötekinin hedonist dünya görüşünü toplumsal açıdan ele alarak nasıl eleştirdiğini gösteriyor: İşte iki örnek: “ ‘...Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan’ dedi Hayyam. Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık papuçlu adam: ‘Ben bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım’ dedi, ‘Şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param’...’’ Mustafa Öneş, “Ruhun maddeden önce, ondan üstün ve bağımsız bir biçimde var olduğunu ileri sürenlere ise” Nâzım Hikmet’in şu dörtlükle karşılık verdiğini belirtmekte: “Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemalidir, ruhum onun, o dışındaki âlemin bende akseden hayalidir. Ve aslında en uzak ve aslına en yakın hayal Bana ışığı vuran yarimin cemalidir...’’ Öneş’in deyişiyle, “Materyalizme göre, madde sonsuzdur. OluşDağılmaYeniden Oluş diyalektik süreci içinde biçim değiştirir. Evrende sürekli değişim vardır:’’ Nâzım’ın deyişiyle: “Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha, Güzelim dünya elveda Ve merhaba k a i n a t ...’’ Şiir sevenlere, şiirle çoğalanlara, şiiri mesele edinenlere öneririm Mustafa Öneş’in “Şiir Kuşatması’’nı. Özellikle okullar için, edebiyat öğrencileri için de eşsiz bir kaynak olduğunu vurgulamalıyım. Hepinize bol şiirli günler ve iyi pazarlar dilerim. [email protected] Faks:0 212 257 16 50 büyük edebiyat toplantılarına katılan, yazar olmanın ağırlığını başarıyla taşıyan bir kalemin, Nâzım Hikmet’i kullandığı düşüncesinde olanlara katılmıyorum. Pamuk, demokrasiden, düşünce özgürlüğünden, Barış’tan yana her şair gibi sözünü ettiğim pusulaya bakmış ve okun ucundaki adı okumuştur: “Nâzım Hikmet!..” Sevgili Zeynep Oral, “Esintiler” köşesinde cuma günü çıkan yazısında Orhan Pamuk’u eleştirmiş ve yazarın “kardeşin kardeşi silahlı çatışmalarda yok etmesi, mayınlı topraklar, F tipi zulüm…” gibi konular dururken Radikal gazetesine Nâzım Hikmet’i manşet yapıp, edebiyatçıların uğradığı haksızlıkları dile getirmesini “ben” olgusuyla açıklamıştı. Oysa, unutulmamalıdır ki, Orhan Pamuk bir yazardır ve kendisine bir günlüğüne verilen yayın yönetmenliği fırsatını elbette kendi penceresinin rengine boyayacaktır. Ben, bunda da bir yanlış görmüyorum. Elbette, manşete taşınılması gereken çok konu vardır… Ama, bunları yapmadı diye Orhan Pamuk’u suçlamak haksızlık olur, diye düşünüyorum. Herkes Zeynep Oral gibi yazılarında edebiyatı ve insan haklarını harmanlama ustalığını gösteren bir gazeteci olacak değil ya!.. Bundan kim kârlı çıktı? İşte bu yazım, Ataol Behramoğlu’nun bir şiiriyle bitiyordu. Ne var ki o şiir, Kule Canbazı’na ayrılan yerin, daha doğrusu ipin uzunluğuna sığmamış ve düşmüştü… Behramoğlu ustamızın şiiri, Nobel ödülünü kazanan Pablo Neruda’yla, Paris’te Şili Büyükelçisi’yken karşılaşmasını anlatır… Ve o şiiri nihayet okuyacaksınız!.. Hadi bakalım, buyurun: Pablo Neruda Yüzünde Ağır bir yorgunluğun izleri Oturun Mösyöler dedi Nobeli filan Boş verin Biraz Nâzım’dan Söz edin şimdi Benim yazımın başlığı da şiirin şu dizeleriydi: “Nobeli filan boş verin!”… Ama gelgelelim, şiir yazıya girmediği için, başlıktan Nobel’i küçümsediğim anlamı çıktı ki, böyle düşünenler de teknik aksaklığı bilemedikleri için haksız sayılmazlardı. Oysa yazıya seçtiğim başlık, Nobel kazanmış Neruda’nın Nâzım Hikmet’e duyduğu hayranlıktan başka bir şey değildi. Ne ruda’nın sözü aynı zamanda, bir odaya kapanan birkaç seçicinin aldığı kararın edebiyatın büyük ırmağının akışına etkisi olmadığına inananlar için de (satış değil, akış diyorum!) bir pusula değerindedir. Yönünü kaybedecek olursan, cebinden çıkarıp bakacağın, hep doğruyu gösterdiğine inanılan bir pusula!.. O pusulanın iğnesinin ucunda da “Nâzım Hikmet” yazmaktadır! Orhan Pamuk, ülkemizde yazarların, sanatçıların uğradığı haksızlıklar gibi doğru bir konuya dikkat çekmek için Nâzım Hikmet’i Radikal gazetesinin başlığına taşımıştır. Ben, Orhan Pamuk gibi dünyanın en Tüm bu olanlardan da Radikal gazetesinin sorumlu tutulması yanlıştır. Çünkü bu gazetemiz sanat haberlerine en çok yer veren, sanat eserlerine ve sanatçılara yapılan haksızlıkları dile getiren bir yayın organımızdır. O gün, yayın yönetmenliği koltuğuna da bir yazar olan Orhan Pamuk oturtulmuş ve bu yapılırken de, 55 yıl önce gazetemizde çıkan ve bugün hiçbir çalışanının onaylamayacağı bir haberle “Cumhuriyet’e saldırı düzenleyelim” gibisinden bir planın hazırlandığına inanmıyorum. Radikal gazetesi çalışanları, bunun bastıkları dalı kesmek anlamına geldiğini bilecek olgunluktadırlar. Sonuçta, ortaya iki değerli gazete ve iki değerli edebiyatçının adıyla oluşan bir kördüğüm atıldı… Sahi, bundan kim kârlı çıktı?.. Kitapseverler mi, yoksa kitap düşmanları mı?.. Kutlar, Mumcu ve tüm ‘faili meçhul’ler anılıyor ? Kültür Servisi Bağcılar Kültür Sanat Merkezi; Onat Kutlar, Metin Göktepe, Uğur Mumcu ve tüm “faili meçhul”leri bu akşam Bağcılar Kültür Sanat Merkezi’nde düzenlenecek bir etkinlikle anıyor. 18.0021.00 saatleri arasında gerçekleşecek etkinlikte katılımcı olarak gazetemiz yazarı Dursun Özden de katılacak. (0 212 435 24 15) ‘SON YILLARIN EN AKILDA KALICI BİENALLERİNDEN BİRİ’ İstanbul Bienali, Financial Times’ta Kültür Servisi İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, İstanbul Bienali’nden övgüyle söz etti. Dünya çapındaki sanatsal etkinliklerin değerlendirmelerinin yapıldığı yazıda İstanbul Bienali de geniş yer aldı. Ben Luke’un 6 Ocak 2007 tarihli yazısında yer verdiği İstanbul Bienali’ni son yılların en akılda kalıcı bienallerinden biri olarak nitelendirdi ve “Geleneksel Batı sanat merkezlerinin ötesine geçebilen birkaç bienalden biri” dedi. Son yıllarda gerçekleştirilen sanatsal etkinliklerden bahsettiği yazısında Luke, Türkiye dışından da birçok sanatçının bienale katıldığını ve İstanbul’da kaldıkları süre içerisindeki deneyimlerini de çalışmalarına yansıttıklarını vurguladı. Ayrıca İstanbul Bienali küratörü Charles Esche ve Vasıf Kortun “Eğer ki İstanbul için bu bienali Amerika, Avrupa ve Japonya’daki görsel kültürü yakalamak için bir fırsat olarak değerlendirirsek bienal amacına ulaştı” sözlerine de yazısında yer vererek İstanbul’un artık sosyal ve kültürel değişim konusunda kendi ayakları üstünde durabileceğini belirtti. Dört ülkeden dört genç yetenek... Kültür Servisi Türkiye’den Emir Gamsızoğlu, İsrailli klarnetçi Chen Halevi, Fransa’nın kemanda yeni parlayan yıldızı Marina Chiche ve viyolonselde İngiltere’nin genç yeteneklerinden Natalie Clein, bu akşam saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda konser veriyorlar. Topluluk, Haçaturyan, Brahms, Dvorak’tan yapıtların yanı sıra Gamsızoğlu’nun bu konser için besteci arkadaşı Erkin Arslan ile birlikte yazdığı “Fantasy on Istanbul Tunes”u da ilk kez seslendirecek. Piyanist Emir Gamsızoğlu, eğitimini Prof. Ova Sünder ile çalıştığı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamladı. Çalışmalarını halen Paris’te devlet sanatçısı Hüseyin Sermet ile sürdürüyor. Konserin diğer bir virtüözü olan Chen Halevi, Tokyo Senfoni Orkestrası, Moskova Virtüözleri gibi dünyanın önde gelen orkestraları ile konserler verdi. Halevi 2002’den bu yana Almanya’da Trossingen Konservatuvarı’nda en yüksek profesörlük derecesiyle öğretim görevlisi olarak çalışıyor. 1981 doğumlu kemancı Marina Chiche kemana üç yaşında başladı. 16 yaşında girdiği Paris Konservatuvarı’nı birincilikle bitirdi. Birçok ulusal ve uluslararası yarışmada ödülleri olan Chiche, üçüncü albümü için çalışıyor. Üçlüye bu konserde ilk defa katılacak olan viyolonselci Natalie Clein da çok ödüllü genç bir sanatçı. 1994 yılında 16 yaşında BBC “Young Musician of the Year” yarışmasını kazandıktan sonra Varşova’da “Eurovision Genç Müzisyenler Yarışması”nı kazanan ilk İngiliz sanatçı oldu. Önemli orkestralarla çalmanın yanı sıra Verbier, Prusya Cove, Perth (Avustralya), Vancouver gibi önemli oda müziği festivallerine düzenli olarak katılan Clein, bu yıl tüm zamanını konserlere ayırıyor. (0 212 232 98 30) CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle