25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2007 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’yla özelde İzmir, genelde ülke sorunlarını konuştuk Koltuk babamızın malı değil SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Aziz Kocaoğlu üç yılı aşkın zaman önce İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda kimileri dudak bükmüştü. Ahmet Piriştina’dan sonra onun yerini dolduramayacağını söylemişlerdi. Evet, iki kişilik çok farklıydı. Ancak Aziz Başkan zoru başardı. Bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin A’sından Z’sine kadar her konusuna hâkim. İlkelerinden ödün vermeden çalışıyor. AKP’ye hizmet eden kimileri onu yıpratmaya çalışıyorlar. Ama o bunların hiçbirisine aldırmıyor. Ayinesi iştir kişinin, ilkesinden hareket ediyor. Kuralsızlığın kural olduğu dayatmalarına sert tepki gösteriyor. “Demokrasi ilkeler ve kurallar manzumesi bir sistemdir. Böyle demokrasi olmaz” diyor. İzmir özelinde siyasi havayı nasıl görüyorsunuz? İzmir son kale. Sizce İzmir ileride şeriatçıların eline düşer mi? Böyle bir tehlike var mı? KOCAOĞLU Yok canım. İzmir ne ilk ne de son kale. İzmir sağlam kale. Bir kere, şu anda Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı’na büyük görev düşüyor. Örnek bir belediyecilik ve örnek bir belediye başkanlığı sergilemek zorundayız. Zaten daha başından bu hedefi koymuştuk. O hedefimizden ödün vermeden yürüyoruz. Biliyorsunuz, biz bu göreve son derece olumsuz, olağanüstü şartlarda geldik. Ama bugün geldiğimiz noktada kişiliğimiz, özelliklerimiz, insan olarak duruşumuz, kente bakışımız, insan ilişkilerimiz ve belediyenin yapısı kentliler ve kent tarafından anlaşıldı. Bundan sonra yaptığımız projelerin sorun çıkmadan yaşama geçmesi söz konusudur. Kuralsızlık kural oluyor Görevi devraldığınızda bir hazırlık dönemi geçirdiğinizi biliyoruz. Bu sizce nasıl sonuç verdi? KOCAOĞLU Çok iyi bir hazırlık dönemi yaptık. Şu anda İzmir Büyükşehir Belediyesi kenti dönüştürecek, kenti 2030’lu yıllara taşıyacak tüm ana sorunları tespit etmiş ve bunlar için projelerini gerçekleştirmiştir. Finansman gücüyle de bunların yatırımlarını yapıyor. Biz irili ufaklı olmak üzere 400’ü aşkın ana projeyi sürdürüyoruz. Bunların içinde sosyal, sosyal yardım, kültürel, spor, sağlık, eğitim projeleri var. Onun dışında bir de kentin belirlenen vizyona doğru yürümesi ve ulaşım sorunlarının çözülmesi için de çok ciddi projeler yaptık. Ulaşımda İzmir’i belki 50 yıl ileriye götürüyoruz. Bir de İzmir’in kültürsanat, fuarlar, kongreler, turizm kenti, sağlık, eğitim merkezi özelliklerini ön plana çıkaracak projeleri yürütüyoruz. Kentin hemen hemen bütün spor altyapısı tamamlandı. Hem yeni spor tesisleri yapıldı, hem kullanılamaz durumdaki tesisler onarıldı. Şimdi Universiad’ı başarılı bir şekilde bitirmiş bir İzmir olarak EXPO 2015’i kentin hedefi olarak koyduk. EXPO 2015 ile hem İzmir’in hem ülkenin tanıtımı, hem de böyle büyük bir organizasyona hazırlanan kentimize hem devlet, hem kent, hem İl Özel İdaresi bütçelerinin seferber edilerek uluslararası arenada yarışabilmesi için büyük yatırımlar silsilesinin gelmesini öngörüyoruz. ‘ İzmir ne ilk ne de son kale. İzmir sağlam kale. Bir kere, şu anda Büyükşehir Belediyesi ve Başkanı’na büyük görev düşüyor. ’ Biz şu anda Milano’yla yarışıyoruz. O yarışı da kazanırsak İzmir 2015’e doğru bir dünya kenti olacak. Onun için ne yapılması gerekiyorsa onların hepsini yapacak. Neler yapılacak? KOCAOĞLU Şu anda spor konusunda sadece tek bir eksiğimiz var. Buca’da, Hasanağa Bahçesi’nde eski bir buz pistimiz vardı. Ama hem yeterli değildi, hem de buz pisti olarak yapılmamıştı. Sağlıksız bir binaydı. Şimdi onu cimnastik salonu yapıyoruz. Bornova’da Âşık Veysel Rekreasyon Alanı var, tarihi Bornova Çayı üzerinde. Onun üzerinde buz hokeyinin de yapılabileceği, uluslararası yarışmaların da düzenlenebileceği bir pist planlıyoruz. Adnan Saygun Kültür Merkezi’nin temelini attık. Bunu 18 ayda bitirmeyi hedefliyoruz. İzmir Ticaret Üniversitesi’yle üniversite arazisi üzerine bir yurt yapılması konusunda anlaşmazlığınız vardı. Bu nasıl sonuçlandı? Başkanı’nın hiç kimseyle sorunu olmaz. Herkesi kucaklar. Herkes de Büyükşehir Belediye Başkanı’nı kucaklamak zorundadır. Siz bir partinin değil, bütün kentin belediye başkanı olduğunuzu mu söylüyorsunuz? KOCAOĞLU Zaten bir partinin belediye başkanı gibi davranmak diye bir şey söz konusu olamaz. Bu CHP’nin geleneğinde vardır. Çocukluğundan beri CHP’li bir belediye başkanının nasıl davranması ve nasıl olması gerektiğini bire bir bilen ve yaşayan bir insan olarak bunu söylüyorum. Partizanlık yapmadan, belediye olanaklarını kentin yararına kullanarak işimizi götürmek zorundayız. Öncelikleri doğru sıraya koymamız lazım. Biz stratejik bir plan yaptık. Kentin 2017’ye kadar projelerinin, sorunlarının üzerine ciddiyetle eğildik. O doğrultuda da gidiyoruz. Master plan yaptık. Bize bağlı 57 belediye başkanımızla birlikte çalışıyoruz. Şimdi Ulaşım Master Planı’nı yapıyoruz. Su yetmeyebilir. Projeler hele İzmir gibi plan eşikleri çok sıkıntılı olan bir kentte imar süreçleri, arazilerin kamulaştırılması ve sürecin tamamlanması çok zaman alıyor. Burada nereye baksanız arkeolojik, doğal SİT, orman ve tarım arazisi. Biz iki buçuk yıldır yoğun bir şekilde bu işlerle uğraşıyoruz. Yapamayacağımız projeleri de yapıyoruz. Ama bunları açıklamıyoruz. “Kaynak bulduğumuzda yapacağız” diyoruz. Bizden sonra gelecek yönetime de bırakacağımız en büyük mirasın hazırlanmış ve çözülmüş projeler olduğuna inanıyorum. Bunu yapmaya da ayrıca özen gösteriyoruz. Bizden sonra gelecek yönetim, derken bu ne demek? KOCAOĞLU Elbette bir gün bizden sonra birileri gelecektir. Benim siyasette bildiğim bir doğru var. Siyasette, “Ben şunu istiyorum” diyerek bir yere gelinmez. “Ben şu olacağım” ya da “Ben devam edeceğim” diye de bir yaşıyorum. Bunu yaşam boyu da yaşadım. Yoğun olarak gelen haberlerde, AKP’nin yerel seçimlerde İzmir’de çok ciddi örgütlendiği ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı almak için elinden gelen her şeyi yaptığı belirtiliyor. Hatta pek çok semtte sadece yandaşlarına değil, özellikle yoksul kesimlerde bol keseden yardım yaptığı söyleniyor. Buna karşı ne yapıyorsunuz? KOCAOĞLU 2001 krizi Türkiye’de dönüm noktasıdır. Bu krize kadar kırsal alandan kente göç yaşanırken akrabalık ilişkileri dayanışmayla ayakta kaldılar. Ama 2001 krizi o kadar şiddetli oldu ki insanlar arasındaki dayanışmayı da bitirdi. Birbirimizi destekleyemez, tutunamaz olduk. O noktada sosyal yardımlar öne çıktı. Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak çok çeşitli sosyal yardımlar yapıyoruz. 13 bin üniversite öğrencisine burs verdik. Vatandaşlara nakdi ve ayni yardım yapıyoruz. P O R T R E AZİZ KOCAOĞLU Bornova, 1948 doğumlu. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra işletme masteri yaptı. 1979’da kendi işini kurarak Bornova’da dayanıklı tüketim malları ticaretine atıldı. 1986’da toprak fabrikası kurdu. 2003’te gelir vergisi rekortmenleri listesinde 89, en çok kira geliri vergisi ödeyenler listesinde 3. sırada yer aldı. 2004’teki yerel seçimlerinde Bornova Belediye Başkanlığı’na seçildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın zamansız ölümü üzerine aynı yıl haziran ayında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getirildi. KOCAOĞLU Bir anlaşmazlığımız yok. O binanın Ahmet Piriştina döneminde başlayan satışı söz konusuydu. O iş yarım kalmıştı. Sonra biz devam ettirdik. Satış işlemlerini yaptık. Yurt binası için imar izni gerekiyordu. Onlar, “Yurda hemen başlayalım. Ruhsat arkadan gelsin” dediler. Biz de Büyükşehir Belediyesi olarak “Olmaz” dedik. Beklediler. O konu halledildi. Geçenlerde yurdun açılışını da yaptılar. Bizim kimseyle bir sorunumuz yok. Başka talepleri vardı. Kentin şehirleşme, imar ve altyapı kararları Büyükşehir Belediyesi’nin uhdesindedir. Onların üçdört yerde talepleri vardı. Bu taleplerin bir kısmında yasal kısıtlar vardı. Bizim bakış açımızdan kentin gelişimiyle ilgili master plan çerçevesinde doğru değildi. Kişilere göre doğru olarak yorumlanabilir ama Büyükşehir’in bakış açısından doğru değildi. O konuda biz inandığımız biçimde, kentin geleceği doğrultusunda karar verdik. Yolumuza devam ediyoruz. Kimseyle de bir sorunumuz yok. Zaten Büyükşehir Belediye kaynaklarının doğru kullanılması ve suyun bütün vatandaşlarımıza, bütün köylerimize götürülmesi için bir su kaynakları master planı çalışmamız var. “Bunu bırakın da bunu yapalım” diyerek yürümek yerine düzenli, planlı çalışmayı istiyoruz. Tabii ki tüm planlarda, programlarda olduğu gibi yenilikler olacaktır, tabii ki birtakım işler yeniden düzenlenecektir. Ama işin omurgası master plandır. Buna göre her şey belirlenmiştir. Halka yardım reklam edilemez Her zaman, “Göreve geldiğimizde çok proje sıkıntısı çektik” dersiniz… KOCAOĞLU Öyle oldu. Bir belediye başkanının kendisinden sonra gelecek belediye başkanına bırakacağı en önemli miras, kentin stratejik planda belirlenmiş konularını plan, proje, imar durumlarından başlayarak sorunsuz bir hale getirmektir. O anda finansman gücü yere gelinmez. Siz siyasette ilkelerinizden ödün vermezseniz, doğru yerde durmaya, doğru insanlarla ilişki kurmaya özen gösterirseniz, yaşam felsefenizi, inançlarınızı pratikte uygularsınız. Sizin kişiliğiniz, duruşunuz, bilgi birikiminiz sizi nereye götürürse oradasınızdır. Onun için, “Ben şunu, bunu olacağım” demenin yararı yoktur. Bu kişiyi meşgul eder, kişinin eforunu düşürür. Hedef çalışmaktır, üretmektir, süre içinde görevi hakkıyla yapmaya çalışmaktır. Gerisini zaman gösterecektir. Burada sağlığın elvermesi, koşullar, çok faktör var. Ama öncelikle başarılı olmamız, adil davranmamız ve “İlle bir daha seçileceğim” diye kişiyi çeşitli yanlışlara götürecek işlere kalkmamamız gerekir. Önce rahat, kendiniz ve insanlarla, toplumla barışık olmanız lazımdır. Bu şekilde kafalarda soru işareti kalmıyor, çünkü benim kafamda soru işareti kalmıyor. Şu anda ben gizleyeceği bir şeyi olmayan bir insanın rahatlığını Ama bunların reklamını da hiç yapmadık. Buna gerek de görmüyoruz. Bizim hem kültürümüzde hem inancımızda yardımın gizliliği esastır. Yardımlaşmanın, dayanışmanın politik malzeme olarak kullanılması bana hiçbir zaman doğru gelmedi. Sadece yardım yapılması da zaten doğrudan insan onurunu zedeliyor. Bu da toplumun geleceği açısından çok tehlikeli görünüyor. Yani bu tür yardımlar insanları dilenciliğe mi alıştırıyor? KOCAOĞLU Evet. Çok tehlikeli bir gidiş. Bu yardımların sosyal, eğitim, meslek edindirme projeleriyle desteklenmesi gerekiyor. Bugün hükümetin de belediyelerin de olanakları sınırlıdır. Sınırlı olanaklarla vereceğiniz destek yardımını belirlemeniz, gerçek ihtiyaç sahibine ulaştırmanız ayrı bir görevdir. Ama onun yanında o insanların meslek edindirilerek üretime katkıda bulunmalarının sağlanması, madde bağımlısı ya da psikolojik sorunları olanların yaşama yeniden döndürülmesi gibi projeler bence çok daha önemlidir. ‘ Biz şu anda Milano’yla yarışıyoruz. O yarışı da kazanırsak İzmir 2015’e doğru bir dünya kenti olacak. ’ ‘ 2001 krizi Türkiye’de dönüm noktasıdır. Bu krize kadar kırsal alandan kente göç yaşanırken akrabalık ilişkileri, dayanışmayla ayakta kaldılar. ’ Demokrasiyi kaos olarak algılayanlar var ‘ Yardımlaşmanın, dayanışmanın politik malzeme olarak kullanılması bana hiçbir zaman doğru gelmedi. ’ Bir de sağlık hizmetleriniz var. Onu da anlatır mısınız? KOCAOĞLU Sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza Eşrefpaşa Hastanesi’nde sıfır ücretle baştan ayağa sağlık hizmeti veriyoruz. Kış mevsiminde okullarda hepatitten tutun anemiye varıncaya kadar sağlık taramaları yapıyoruz. Yazın bütün halka yapıyoruz.. Geçen yaz Kemalpaşa Bağyurdu beldesinde bunu başlattık. Rahatsız olanları hastaneye çağırıp tedavi ettiriyoruz. Semt evlerinde İngilizce, nakış dikiş eğitimini sekiz ay süreyle veriyoruz. Bir de şu anda ülkemizin en büyük sorunu işsizlik. Özellikle bu durum lise mezunu çocuklarımız arasında yaygın. Bizim ülkemizin ara elemana ihtiyacı var. Sanayicinin, sanayi sitelerinin hangi mesleğe talebi varsa pratikle teoriyi birleştirip daha çok da sanayicilerin işbaşındaki elemanlarını öğretmen olarak kullanıyor ve meslek edindirme kursları düzenliyoruz. Hanımlara ağır hasta bakım eğitimi verdik. Hepsi iş buldu. Sığınma evi diyorlar. Kadını alıyorsunuz, sığınma evinde üç ay tutup bırakıyorsunuz. Bu çözüm değil. Oysa o kadına orada koruma altında tuttuğunuz süre içinde mesleki eğitim verip ayakta durmasını sağlayabiliyorsanız o zaman kurtarıyorsunuz. Nedense bu hükümet döneminde olmak üzere özellikle büyük şehirlerde çocuk pornosu skandalları patlak veriyor. Bu sorun daha önce var mıydı? Nasıl birdenbire patlak verdi? Çocuk pornosuna karşı ne gibi önlemler alıyorsunuz? KOCAOĞLU Ben hep 2001 yılı ekonomik krizine dönüyorum. O kriz Türkiye için bir kırılma noktasıdır. Bir de hızlı göçten sonra insanların Anadolu’yla bağları koptu. Ayaklarının üzerinde durabilenler durdu, duramayanlar düştü. İnsanlar büyük kentte yaşam kavgası sarmalına dolandılar. Bu krizden sonra pek çok gayri meşru işin meslek olması süreci yaşanır oldu. Kapkaç, hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş ve seks odaklı sapkınlıklar arttı. Çocuk pornosuna talep varsa bunu arza sunacak sapkınlar mutlaka çıkacaktır. Son zamanlarda irtica var mı yok mu tartışması çok dillendirildi. Sizce Türkiye’de irtica tehlikesi var mı yok mu? KOCAOĞLU Bir ülkede irtica da başka tehlikeler de olabilir. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti Atatürk ilkelerini, kent düzenini, cumhuriyet, demokrasi ve laikliği korumak için yöntemlerini kullanmalı ve geliştirmelidir. Korunması yaptırım altına alınmayan hiçbir kurum korunamaz. Demokrasinin, insan haklarının, laikliğin belli kişiler tarafından çok yanlış yorumlandığını düşünüyorum. Bunun sağda ya da solda olması önemli değil. Beni en çok rahatsız eden demokrasiyle kuralsızlık ve başıboşluğun karıştırılmasıdır. Adam arabasını kaldırıma park ettikten sonra, “Bu memlekette demokrasi var” diyor. Demokrasi ilkeler ve kurallar manzumesi bir sistemdir. Kuralsızlığın adı var. O zaman kaos olur. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle