27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul 15 Stockholm Y PB Y PB PB PB PB PB Y 31 25 23 24 29 28 29 28 21 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y B Y PB Y PB 23 24 26 20 22 21 24 22 31 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B PB PB PB PB PB Y Y Y 33 33 31 34 30 31 25 20 21 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Tüm yurt parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, İç Anadolu’nun doğusu, Karadeniz, Doğu Anadolu ile Kütahya, Eskişehir ve Kahramanmaraş çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 15 15 15 19 20 19 21 21 25 Yağmurlu Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y PB PB PB PB PB PB B PB 25 25 27 23 24 23 25 26 23 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B B B PB Y Y B PB 15 28 20 31 26 24 26 31 35 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Başkan Bush’un uyguladığı Ortadoğu politikasını sadece bugünkü yönetime bağlamak, aslında bu tür politikaların ABD’nin başkandan başkana devredilen, uygulamada kimi farklılıklar gösteren devlet politikasının bir parçası olmadığına inanmak saflık. Washington’un çözüm aradığı sorunlarda kendi bakış açılarına göre, kendine bağladığı çeşitli kaynakları kullanarak türlü çeşit girişimler yaptığı da bir gerçek. Dostluk, müttefiklik söylemlerine kapılarak ABD’den kötülük gelmeyeceğine inanabilir misiniz? Türkiye 196465’lerde Johnson mektubu darbesini yiyinceye kadar ABD’nin dostluğuna inanan yeni doğmuş bir bebek kadar saftı. Evdeki hesapların, dostluk ve müttefiklik gösterilerinin ABD’nin ulusal yararlarına alet olmaktan öteye geçmediğini Türkiye; daha sonraki tarihlerde örneğin ABD Kıbrıs’a barış harekâtından sonra uyguladığı silah ve ekonomik ambargoyla anladı anlamasına da, iş işten çoktan geçmiş, Washington’a elimizi verirken birçok alanda kolumuzu da kaptırmıştık. ??? Nedenini öğrenmek elbette olanaksız. Aşiret reisi Mesud Barzani babası Mustafa Barzani’den miras ABD’ye hizmet verirken; ikiyüzlü, aslında Türkiye düşmanı Talabani İngiliz gizli servisine çalışıyor. Talabani’yi ABDİngiliz ittifakı Kuzey Irak’ta kuvveti elinde tutan Amerika’ya hizmete zorluyor ve nedense son günlerde çözüm sancıları çeken PKK konusunda tartışmalar yaratan açıklamalarını ABD’den yapıyor. Bu açıklamaları yapmadan önce kim bilir hangi kaynaklarla görüştü, görüşüyor Talabani? Tıpkı aşiret reisliği sırasında Ankara’ya her gelişinde önce MİT’te, sonra Genelkurmay’da ‘‘ağırlandığı’’ gibi... Amerika kullanacağı maşaları seçmekte oldukça usta. Talabani’yi devlet reisliğine yükseltti. Barzani’ye Kuzey Irak’ta özel statü bağışladı. Kuzey Irak Kürtlerini dost ilan etti. Şimdi meyvelerini topluyor. Amerika PKK sorununu çözmek için koordinatörlük dönemi açtığı, Türk ve ABD’li koordinatörlerin örgüt ile doğrudan olan olmayan yollardan görüşmeyeceğini ilan etmesinden sonra Talabani sahneye girdi. PKK ile temas halinde olduğunu söyledi. Örgütün yakında ateşkes ilan edeceğini, Barzani de Amerikalı koordinatöre PKK ile arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Bu sırada İmralı’daki çete başı Öcalan’dan da ateşkes çağrısı geldi. Oyun içinde oyun: Zira Öcalan, daha önceleri de aynı havadaydı ve öne sürdüğü koşullar değil kabul edilmek, konuşmaya bile değecek içerikte değildi. Amacı şu ilkelerin kabulüne dayanıyor: Yeniden yapılacak bir anayasa ile TC iki ulusa, Türk ve Kürt uluslarına, dayalı bir devlete dönüşecek, Türkçenin yanı sıra Kürtçe de eğitimde kullanılacak ve tabii 35 bin kişiyi öldürdükten sonra özgür kalmasını sağlayacak bir genel af çıkarılacak! ??? Bir yandan Kuzey Irak’taki maşaları konuşuyor, öte yandan koordinatör emekli General Joseph Ralston ondan sonra RTE de ateşkesin ancak iki devlet arasında söz konusu olabileceğini, PKK’nin ancak silahları bırakabileceğini söylüyor. Bir başka açıdan Kuzey Kürt aşiretlerinin resmi dairelerinde ABD askerinin sözcülüğünü yapan dergide yayımlanan Türkiye’nin doğusunu alıp Kürt devletine bağışlayan harita duvarları süslüyor. Washington bu haritanın ABD politikasını yansıtmadığını söylüyor ama; Pentagon’un kendi adına konuşacağını bildiği kaynaklara harita ile ilgili resmi görüşünü bildirmediği anlaşılıyor. Roma’da NATO karargâhındaki ABD’li subayların resmi toplantılarda bu harita üzerinde konuşmaları bu gerçeği kanıtlıyor. Bu gelişmelerden ortaya çıkan sonuç: Amerika politikasının iki yüzü var: Biri resmi, diğeri gayri resmi! Bir diğer adı da bu politikanın; tavşana kaç, tazıya tut! Tavşan Kürtler, tazı da Türkiye... ? Baştarafı 2. Sayfada tidarına son vermek, dolayısıyla gelecek genel seçimde muhalefet partilerinin, en başta da anamuhalefet partisinin oylarını arttırmaktır. Öte yandan, şimdiki Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na geçme isteği açıkça belli olmuştur. Bu, aslında sonrası bakımından iyi bir ‘gelişme’ sayılmalıdır; çünkü böylece toplumda yaratılacak tepki ve yoğunlaşacak endişeler, arkadan gelen genel seçimlerde anamuhalefet partisinin oylarını arttıracak, hatta onu iktidara taşımaya elverişli bir oy artışı sağlayacaktır. Bu kadarı, çatık kaşlı ve hüzünlü bir Türkiye tablosunun ortaya çık AÇI MÜMTAZ SOYSAL Mona Lisa ve Bir Doğum B masını önlemeye yeter.’’ öyle bir varsayımın yanıltıcı bazı yanları var. Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na çıkışı, ülkenin yakın geleceği açısından hayli karanlık olasılıkları da akla getirmekte. Ezici AKP çoğunluğunun önündeki Çankaya engeli kalkınca, seçime kadarki beş ay içinde yasama sürecinin nasıl, hangi hızla ve hangi hedeflere yönelik olarak çalıştırılacağı büyük bir soru işaretidir. Üyelerinin zihninde cumhuriyetin nitelikleri açısından başka modeller bulunan ve 2002 seçim piyangosu sonuçları yeni seçimle değişmeden ‘‘yapmak istediğini bir an önce yapma’’ telaşına kapılan bir partinin nelere kalkışacağını tahmin zor sayılmaz. Ayrıca, kalkışılacak işler arasında seçim sonucunu çok etkileyecek adımların olmayacağını kim garanti edebilir? Öte yandan, anamuhalefetin bugünkü tutumu ve stratejisi değişmezse, ‘‘Cumhuriyetçi seçmenin eli bize mahkum’’ sözü ne ölçüde doğru ve gerçekçidir? Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı seçimini şu dönemin en kritik dönüş noktası saymaktan vazgeçip bunu genel seçimlerde sıçrama tahtası olarak kullanma hesaplarını yapanlar çözüm önerilerini gözden geçirmek ve daha gerçekçi, daha etkili ve daha çok güç toplayıcı stratejiler üzerine kafa yormak zorundadırlar. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY PKK koşul dayatacak Terör örgütünün, ‘ateşkes’için öne süreceği koşulları açıklamak için Başbakan Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush’la yapacağı görüşmeyi beklediği belirtiliyor MEHMET FARAÇ PKK, Abdullah Öcalan’ın eylemleri durdurma isteminin ardından ateşkes kararını açıklamaya hazırlanıyor. Örgütün bu konuda bazı koşullar ileri süreceği ve açıklamayı Başbakan Erdoğan’ın 2 Ekim’de ABD Başkanı Bush’la yapacağı görüşmeye denk getireceği belirtiliyor. Örgüt kaynakları BushErdoğan görüşmesini ‘‘ateşkes zirvesi’’ olarak tanımlıyor. Öcalan’ın verdiği ‘‘silahları gömün’’talimatının ardından örgütün Avrupa kanadı KONGRA GEL ile Kandil Dağı arasında yoğun trafik yaşanıyor. Avrupa yöneticileri ile dağ kadrosu ateşkes ya da silah bırakma konusunda tavır belirlemeye çalışıyor. Girişimlere Kuzey Irak’taki Kürt grupların temsilcileri katkı sağlı yor. Kaynaklar, PKK’nin elinde uzun süredir ateşkes içeren bir karar bulunduğunu, bunun Diyarbakır’daki patlamanın ardından askıya alındığını iddia ediyor. Örgütün önce Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin ‘‘PKK’yi ateşkese ikna ederim’’ sözleri ve Öcalan’ın talimatının ardından yeniden değerlendirme sürecine girdiği bildiriliyor. Örgüte yakın ANF ajansı, PKK’nin ateşkese hazır olduğunu ve koşulların tamamlandığını doğruluyor. Örgütün ateşkes kararını Bush ve Erdoğan’ın 2 Ekim’deki görüşmesine denk getirmeye çalıştığı da ileri sürülüyor. İddiaya göre PKK ya görüşmeden önce ya da aynı gün eylemleri durdurmayı planlıyor. ANF de bu yüzden ErdoğanBush görüşmesini ‘‘Washington’da ateşkes zirvesi’’ başlığıyla duyuruyor. Örgüt kaynak ları, PKK’nin ateşkes ilanında Kürt sorununun çözümü konusunda bir deklarasyonun yer alacağını ve eylemlerin sona erdirilmesinin koşullara dayandırılacağını iddia ediyor. Derlenen bilgilere göre örgütün dağ kadrosu ile Avrupa yönetimi arasında, koşullarla ilgili tartışmalar yaşanıyor. Dağ kadrosu daha önce tek koşul olarak ileri sürdüğü ‘‘Öcalan’a özgürlük’’ isteminde ısrar ederken, KONGRA GEL yönetimi, bu istemle PKK’nin siyasallaşma çabalarının sonuçlanamayacağına dikkat çekiyor. Bu yüzden Öcalan’ın geleceği, Kürtçenin anadil olarak kabul edilmesi, genel af, örgüt yöneticilerinin siyasi yaşama çekilmesi, sınır dışındaki militanların vatandaşlık verilerek Kuzey Irak’taki yapıya entegre edilmesi konusunda görüş ayrılıkları olduğu belirtiliyor. Örgüt yönetiminin sorunların giderilmesinin ardından daha çok Talabani çevresinin şekillendirdiği koşullar kapsamında ateşkes kararını açıklaması bekleniyor. İnfazlar, örgütten kopmalar ve Türkiye ile İran silahlı kuvvetlerinin operasyonları nedeniyle Kandil’e sıkışan örgüt, eylemsellik açısından güç kaybediyor. Uluslararası kamouyonun baskıları örgütün dış desteğinde erozyona yol açıyor. K. Irak’taki devletleşme çabalarına sekte vurmaktan kaçınan örgüt, kendi tabanından ciddi tepkiler alıyor. Türk ve Kürt aydınları ile sivil toplum örgütlerinin eylemleri durdurma konusundaki baskıları da PKK’ye yönelik kıskacı daraltıyor. Tüm bunlara örgütün ileride siyasallaşmaya yöneleceği umudu da eklendiğinde, ateşkes PKK için tek seçenek olmaktan ileri gidemiyor. Ateşkes çağrılarıyla terörle mücadelenin önü kesilmeye çalışılıyor Siyasallaştırma isteği artıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ardından terörist başı Abdullah Öcalan’ın da PKK’ye ateşkes çağrısında bulunması, terör örgütünün siyasallaştırılması çabalarının giderek arttığını ortaya koydu. Ateşkes çağrıları ile PKK’nin siyaset yapmasının önü açılmak istenirken, Türkiye’nin de terörle mücadelede önünün kesilmesi amaçlanıyor. ABD’nin PKK’ye ‘‘silah bırakma’’ çağrısının ardından, Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin başbakanı Neçirvan Barzani’nin arabuluculuk teklif etmesi ve Talabani’nin, ‘‘PKK yakında ateşkes yapacak’’ yönündeki açıklaması, terör örgütünün ABDIrak ekseninde siyasallaştırılması çabalarının yoğunlaşmakta olduğunu gösterdi. ABD yönetiminin, PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısı, terör örgütünün yönetim kadrosu tarafından, ABD’nin kendilerini muhatap alması nedeniyle memnuniyetle karşılanmıştı. ABD yönetiminin atadığı koordinatör Joseph Ralston’ın, PKK’ye karşı silahlı mücadeleyi son seçenek olarak açıklaması, PKK’nin siyasallaştırılması çabalarına ABD’nin sıcak baktığının göstergesi oldu. Bu çağrıların ardından, örgütün yönetim kadrosunun Kuzey Avrupa ülkelerine iltica etmesi ve suça karışmamış örgüt üyelerinin serbestçe Türkiye’ye girmesi amaçlanıyor. Lider kadronun AB desteğiyle siyasi mücadele içine girmesi öngörülüyor. PKK siyasi zeminde bir parti olarak ya da halen mevcut olan bir partinin içine girerek faaliyet gösterecek. Bu noktada, Türkiye’nin suça karışmış PKK’liler için af çıkarması yönünde baskıların artması bekleniyor. müze konduğunu görüyoruz. Ayrıntılara girmeden önce şu noktanın altını çizelim: AP raporları, belgeleri, kararları tümüyle AB müktesebatının içinde kabul ediliyor. Bir başka deyimle; artık AP raporları bizi bağlamaz, onlar ne derse desin, kesin olan bize söylenendir gibi kamuoyunu oyalamaya yönelik demeçler gerçekçi değil. Altı çizilmesi gereken bir başka durum da şu: AP raporlarının bu kadar ağır çıkmasının nedeni, AKP iktidarı. Avrupa kurumları, AKP’nin Türkiye’nin ulusal çıkarlarına, geleneksel hassasiyetlerine karşı duyarlı olmadığını biliyor. Bu yüzden de yıllık rapor hazırlanırken yüzlerce değişiklik önergesi veriyorlar, çoktan seçmeli biçimde istediklerini rapora koyup istediklerini çıkarıyorlar. ??? Son raporun sürecini kısaca anımsatalım... Eylül ayı başında AP Dış İlişkiler Komisyonu toplandı ve Türkiye raporunun taslağını görüştü. Rapora tam 349 değişiklik önergesi verildi. Bir Rum bir Yunanlı milletvekili birleşiyor, yanına üçüncü bir kişiyi alıyor, al sana önerge. Az sonra bir daha... Raporda yok yok. Ermeni soykırım iddiası tam üyeliğin koşulu oluyor, yanına Pontus ve Süryani soykırımı ekleniyor. TCY’de değişmesi gereken maddeler tek tek sıralanıyor. Kıbrıs yine koşul olarak yerini alıyor. Aleviler devleti kuran Türk halkı bütününden bir parça yerine azınlık olarak gösterilmek isteniyor. AKP’den mırınkırın dışında bir ses yok. AB kendi içinde durumu değerlendirirken, Türkiye’den çok tepki var diye değil, şu aşamada şart değil düşüncesiyle bazı maddeleri yumuşatma gereği duyuyor. AP, 27 Eylül’de Türkiye raporunu oyluyor. 71’e karşı 429 oyla kabul ediliyor. Ret verenlerin çoğunun gerekçesi de raporun yumuşaklığı! Raporun yumuşatılmış halinde Ermenilerle ilgili bölüm şöyle düzenlenmiş: ‘‘Ermeni soykırımının tanınması Kopenhag kriterlerinde olmasa bile, tam üyelik yolunda ilerleyen bir ülkenin geçmişiyle yüzleşmesi gereklidir.’’ Devamı da şöyle: ‘‘Pontus ve Süryani azınlıklar da bu çerçevede ele alınmalıdır.’’ AKP milletvekilleri bu maddeler için şunu söylüyorlar: ‘‘Biraz ağır ama, ileride düzeltilir!’’ AB hangi koşulu öne sürdü de sonra yumuşattı? ??? AP’nin son raporunda bir madde daha var: ‘‘Üniversitelerdeki türbanla ilgili sorunlar toplumsal uzlaşma ile çözülmelidir!’’ AKP’nin yana yakıla 4 yıldır ekletmek istediği madde buydu. AKP’liler ne zaman türbanla ilgili bir yargı kararı çıksa, hemen şunu iddia etmiyorlar mı: ‘‘Türk halkının çoğunluğu türbandan yanadır. Bu sorun, kurumlar arası mutabakatla çözülmelidir.’’ AP de aynen bunu yazmış. Eğer AP, Türkiye’nin temel sorunlarının çözümünde toplumsal uzlaşmayı seçenek olarak koyarsa, acaba Türk toplumundan Öcalan’la ilgili nasıl bir istem çıkar? AKP partisel kazanımları uğruna Türkiye’nin temelleriyle oynanmasına izin veriyor. AP raporlarının ruhsatı AKP’den! Ne ruhsat ama! ankcum?cumhuriyet.com.tr İlginç açıklama... Talabani’nin Türkiye’yi tehdit ettiği demeçlerine ise Irak’ın Ankara Büyükelçiliği’nden ilginç bir açıklama geldi. Büyükelçilik, Talabani’nin bu açıklamalarını Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için yaptığını savundu. Küçük kıza tecavüz ? Baştarafı 1. Sayfada AKP Kendini Ele Verdi (II) Alev COŞKUN ugünkü yazımızda, AKP iktidarının son günlerdeki iki girişimi, PKK koordinatörü atanması ve Kıbrıs’taki gelişmeler üzerinde duracağız. PKK terörünün, insanlık dışı bir tutumla mayın döşeyerek çocuklara ve sivil halka yönelmesi, son aylarda kamuoyunda ciddi endişeler yaratıyor... Bu noktada ABD tarafından PKK terörü için, ABD’nin ve Türkiye’nin birer koordinatör ataması yönünde bir öneri geldi. AKP de bu öneriyi hemen uygulama noktasına getirdi. Konuyu biraz daha derinlemesine ele almalıyız. ABD’nin Kuzey Irak’ta özerk bir Kürt bölgesi kurmak için yıllardır uyguladığı bir tasarım var. Özerk bölgeyi oluşturmak için, yıllarca Çevik Kuvvet çerçevesinde planını geliştirdiği, bu özerk yönetimi ileride bir Kürt devletine dönüştürmek istediğini artık herkes biliyor. ABD’nin PKK’yi de, Türk siyasetini kendi istediği çizgiye getirmek için bir araç olarak kullandığı da artık bütün dünyaca biliniyor. ABD’in Kuzey Irak’taki tutumu, ayrıca Irak politikasındaki olumsuz gelişmeler, Türkiye’de AmerikanTürk ilişkileri tarihinde görülmemiş derecede antiAmerikan bir duygunun oluşması B na katkıda bulunduğu, rakamsal istatistiklerle zaman zaman ortaya konulmaktadır. Bu antiAmerikan yükselişte, fiili olarak ve siyaseten ABD’nin, kontrolündeki Kuzey Irak’ta PKK teröristlerine karşı ciddi önlem almaması, ciddi önlem almak isteyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni de engellemesi yatmaktadır. İşte bu noktada sıkışan ABD, kendi ulusal çıkarlarını da koruyan bir planı devreye soktu. Buna göre, ABD ve Türkiye üst düzeyde birer PKK koordinatörü atayacak ve bu koordinatörler PKK terörü konusunda temaslarda bulunacaklardı. AKP siyasi iktidarı, ne yazık ki bu öneriyi, tartıp ölçüpbiçmeden hemen kabul etti. AKP’nin böylesine önemli bir girişimi yaparken, konunun birinci derecede yetkilisi olan Genelkurmay Başkanlığı ile de eşgüdüm içinde hareket etmediği, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ’un son Doğu Anadolu gezilerinde yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyor. Bu açıklamalar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu gelişmeden hiç de memnun olmadığını göstermektedir. Büyükanıt, açıkça ‘‘Ne demek PKK koordinatörü’’ diyerek bu oluşuma karşı çıkıyor ve ‘‘Terörle mücadelemizi kimseye havale etmeyiz’’ diyor. ABD, ‘‘PKK koordinatörü’’ mode lini üç yıl önce önermişti, kabul görmemişti, ama şimdi AKP ve Erdoğan’ın en zayıf noktasında, bu modeli sonunda Türkiye’ye kabul ettirmiş oluyor. ABD, hemen, hiç vakit kaybetmeden emekli Org. Ralston’u koordinatör olarak atadı, özel uçakla onu hemen Ankara’ya gönderdi. Başbakan ise, Türk tarafınca yapılacak atamanın üçlü kararname ile yapılması durumunda Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’den döneceğini düşünerek, emekli Org. Edip Başer’in atamasını Başbakanlık Danışmanı düzeyinde bir iç genelge ile uygulamaya koydu. ABD neden koordinatörlükte ısrar ediyor? Sonuçta, PKK bir terör örgütü değil midir? PKK bir terör örgütü olduğuna göre Türkiye, BM’nin her ülkeye tanıdığı ‘‘sıcak takip hakkını’’ 1 Mart 2003 tarihinden bu yana neden kullanamıyor? AKP iktidarı bu konuda da büyük bir zaaf göstermiştir. PKK koordinatörü gibi sevimsiz ve her türlü yöne çekilebilecek böyle bir atamanın Başbakanlık, Genelkurmay ve Cumhurbaşkanlığını kapsayacak, müşterek bir uzlaşma ile yapılması gerekirdi. Ama AKP, ABD’den gelen önerilere direnemiyor; bu derece hassas konularda bilinçsiz hareket ediyor. Pekiyi, ne yapacaklar bu koordinatörler? Zaten bu koordinatörlük konusu ciddiyet kazanınca en çok sevinen PKK oldu. Çünkü dolaylı ya da dolaysız da olsa PKK uluslararası alanda tanınmış oluyordu. Bu konudaki karar, tarihi bilinç ve siyaset biliminin geniş ufukları açısından bakarsak AKP iktidarının sırtında bir kambur olarak kalacağa benzemektedir. Kıbrıs AKP iktirarı için, ulusal çıkarlar bağlamında en kritik dış politika olgusu Kıbrıs’tır... AB, Kıbrıs konusunda her geçen gün baskılarını arttırıyor. Annan Planı’na evet diyen Kıbrıs halkına, vaat edilenler yerine getirilmedi. Kuzey Kıbrıs’a karşı ambargo sürdürülüyor. Ama gene de Türkiye’den ve KKTC’den, ödün vermesi isteniyor. AKP iktidarı AB yolunda giderken Kıbrıs’tan karşıt sesler çıkmasını istemiyor. Son belediye seçimlerinde Lefkoşa Belediye Başkanlığı’nın, Serdar Denktaş’ın partisi DP tarafından kazanılması AKP iktidarını korkuttu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, Kıbrıs’a değişik isimler ve kimliklerle giderek, Salamis Otel’de temaslar kurarak, Din İşleri Başkanı Ahmet Yönlüer’i de devreye sokarak siyasal girişimler yaptı. DP ve CTP’den transferler yapılarak Özgürlük ve Demokrasi Partisi adında yeni bir parti kurdurarak Serdar Denktaş’ı koolisyondan atıp, yerine bu yeni parti ile bir hükümet kurdurdu. Bu gelişmeler AKP’nin artık akıl ve mantık çizgisini aşarakKKTC’de sivil darbe yaptırdığı nı göstermektedir. Burada önemli nokta, KKTC’nin parlamentosundaki sayısal dengelerin altüst edilmesi, bu yapılırken din motifi dahil her şeyin kullanılması ve sonunda AKP’yi her noktada dinleyecek bir hükümetin oluşturulmasıdır. Kıbrıs’tan pis kokular geliyor. Ancak gerek AKP, gerek Erdoğan, gerek KKTC Cumhurbaşkanı Talat ve gerekse KKTC Başbakanı Soyer’in göremediği önemli bir nokta vardır. Onu da anımsatalım. Tarihimizde, Girit peşkeş çekilerek kaybedildi. Kıbrıs da peşkeş çekilirse, bu millet bunu hiç unutmaz ve yanıtı çok güçlü olur. Tarihe, Kıbrıs’ı satan olarak geçmek de cabası... Dikkat edileceği gibi Yasin el Kadı, PKK koordinatörü ve Kıbrıs’ta gerçekleştirilen operasyon, ulusal ve uluslararası boyutları olan konulardır. AKP iktidarının çok dikkatli olmasını ve kendine gelmesini öneriyoruz... Not: Dün yayınlanan Yasin El Kadı hakkında kamuoyunun aydınlatılması yönünde ciddi çaba gösteren CHP Milletvekilleri Kemal Kılıçdaroğlu ve Atilla Kart’a teşekkür ediyorum. Düzeltme: Dünkü yazımda sondan bir paragraf önce “...Erdoğan’ın,ABD’ye gitmeden önce orada kendisiyle konuşulurken masanın üzerine konacak bu konuda, Türk halkını ve bütün dünyayı aydınlatması gerektiğini düşünmüyorum” cümlesi “düşünüyorum” olacaktı. Düzeltirim. A.C. deşi, yengesi ve amcasının kızının yardım ettiğini iddia ettiği ifade edildi. Daha sonra Bulanık Devlet Hastanesi’ne götürülerek kontrolden geçirilen Z.M’ye tecavüz edildiği raporu verilirken, olayla ilgili yakalanan E.Y. çıkarıldığı Malazgirt Sulh Ceza Mahkemesi’nde tutuklandı. E.Y, Bulanık Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. E.Y’ye yardım ettikleri ileri sürülen kız kardeşi, yengesi ve amcasının kızı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI Gazetemiz çalışanlarından VEHBİ BAĞCI’nın annesi SAİME YAŞAR BAĞCI vefat etmiştir. Merhumeye Tanrı’dan rahmet, arkadaşımıza, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Merhumenin cenazesi 30.09.2006 Cumartesi günü (bugün) öğle namazını müteakip Karacaahmet Camii’nden kaldırılarak Edirnekapı Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle