19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2006 PAZAR 4 HABERLER Erdoğan’dan, Papa’nın ‘İslam dininin şiddet içerdiğine’ yönelik açıklamasına sert tepki MEHMET AĞAR DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ben Oktay Akbal’ı Çok Özledim Sevgili, 11 Eylül Pazartesi günü Kerametaltı’na gitmeden önce alışveriş için Orhangazi’ye uğradım. Bizim Orhangazi ilçesi pazarı olduğu için pazartesi günleri daha da canlı şenlikli oluyor. Elmas Kasap’ın karşısındaki manav kapalıydı. Ne o manav kapattı mı? diye sorduğumda yanıt ilginçti: Bugün pazar var abi, her şey taze, her şey dalından, manavı ne yapacaksın, git pazardan alışveriş yap! Gerçekten de öyleydi, pazardan aldığım şeftaliler, eski Bursa şeftalisi tadındaydı, incirler de daha yeni dalından koparılmış... Bir ara kasabanın meydanında, Halk Bankası’nın önüne sandığını atmış olan boyacıda ayakkabı boyatıyordum. Boyacının arkasındaki bankta, zekâ özürlü olduğu her halinden belli, hiç kuşkusuz gösterdiğinden çok daha az yaşlı bir kadın, göbeği kasıklarından başlayan, Michelin’in şişirilmiş reklam adamına benzeyen biriyle yan yana oturuyordu... Kadın, başını sonunu kavrayamadığım, ne olduğunu anlayamadığım sohbetlerinin arasında net bir biçimde anlaşılan bir ‘‘meee’’ dedi. Göbeğinin gerdiği pantolonunun düğmeleri her an fırlayacakmış gibi duran adam da onu yanıtladı: Eeee. Ama ben mee dedim, dedi kadın. Ben de eeee dedim, diye üsteledi, garip şişman. O sırada, ayakkabının üstünde kurumuş olan kahverengi boyayı parlatmak için cila süren, elleri naylon eldivenli boyacı, işinden başını kaldırıp, onlara doğru döndü ve bir şiir okudu. Kafadarlar şaşkın şaşkın bakarken, .......’nin şiiridir bu, ... yaaa! deyiverdi. ??? Sonbahar gelmişti, rüzgâr serinletiyor, güneş yakmıyor ısıtıyordu. Alışveriş edenleri seyrediyor, boyacı ile banktaki kafadarların yarenliğini izliyordum keyifle. O sırada efendiden biri yaklaştı yanıma; merhabalaştık. Sizi yazılarınızdan izliyorum, dedi Cumhuriyet okuru İbrahim Kale. Gazetesinden hoşnuttu, bizleri okuyordu, ama ona göre içimizden biri vardı ki, o hiç kimseyle kıyaslanmazdı. Oktay Akbal gibisi yoktur, diyor ve ekliyordu: Türk yazınının iki eşsiz ismi vardır, Oktay Akbal ve Nurullah Ataç... İbrahim Kale ile vedalaştık. İçimde bir burukluk, bir yoksunluk duygusu... Oysa güzel sonbaharın keyifli bir günüydü. Sonra eksikliğin nedenini kavradım: Birden Oktay Akbal’ı özlemiş, hem de çok özlemiştim. ??? Ben Oktay Akbal’ı kitaplarından tanıdığımda, kısa pantolondan uzununa henüz terfi etmiş bir yeniyetmeydim. ‘‘Garipler Sokağı’’nı okuduğumda, sanki arkasından, ‘‘Suçumuz İnsan Olmak’’ ın geleceğini bilirmişcesine, Bu delikanlı öykücülükten romancılığa geçiş yapıyor, demiştim, çok bilmiş tavırla... ‘‘Delikanlı’’ demekte haklıydım, çünkü o sıralarda Oktay Akbal yirmili yaşlarını sürdürmekteydi... Tanışıklığımız 30 yılı aşıyor artık. Bu meslekte tanıdığım, herkesin yaşamını renklendiren, güzel insanları kitaplaştırmaya o anda karar verdim. Tabii ki, içindeki çocuğu hiç öldürmemiş, yaşadığı bunca sıkıntıya rağmen, büyümeden hayatını sürdürmeyi becermiş bu müstesna yazar da, onların arasında ilk sıralarda yer alacaktı. Acı ve tatlı o kadar çok ortak yaşamışlığımız ve anımız var ki... Şimdi anlıyorum, biz büyük bir aile, hatta kimi zaman ona dışardan katılanlarla birlikte, bir klandık. Onlardan geriye Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Sami Karaören bir de ben kaldık. Anılarımı, karar verdim, kitapta anlatacağım artık... Ama Oktay Akbal’dan öğrendiğim bir şey var ki, onu hemen şuracıkta seninle paylaşmak isterim Sevgili. Ben Oktay Akbal’dan yazar cesaretini öğrendim. 12 Eylül döneminde Oktay Akbal, bütün kendisine benzeyen yazarlar gibi hapse düşeceğinden endişeleniyordu. Ama kalemi eline alınca, korkusunu unutuyor, inandıklarını, düşündüklerini, hiç evirip çevirmeden yazıyor, kimi yazıları o zamanki yönetim tarafından, gazeteye konmuyordu. O zaman Oktay Akbal sinirleniyor, ‘‘Ama abi seni hapse atarlar’’ uyarısına sert yanıt veriyordu: Atarlarsa atsınlar! Ne yapalım yani! Başına gelecekleri öngörmek, beladan korkmak ama korkuya karşın yine de yazmak... İşte gerçek yazar cesareti buydu. Ben bunun somut örneğini Oktay Akbal’da gördüm. Orhangazi’den Kerametaltı’ndaki eve geldiğimde, telefona sarılıp Oktay Akbal’ı arayabilirdim. ‘‘Nasılsınız iyi misiniz, Ayla Hanım nasıl?’’ türünden klişeleşmiş sözcüklerle küllendirmektense özlemimi, doya doya yaşamayı yeğledim. Evet Sevgili, ben Oktay Akbal’ı çok özledim. ‘Papa’nın özür dilemesi şart’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İslam dininin şiddet içerdiğine yönelik açıklama yapan Papa 16. Benediktus’un İslam dünyasından özür dilemesinin şart olduğunu söyledi. Erdoğan ‘‘Papa bir din adamı gibi konuşmamış, alışılmış siyasetçiler gibi bir konuşma yapmış. Zaten şu anda bir devletin reisi, lideri, başkanı, ne ise... Temenni ederiz ki yapmış olduğu yanlışı süratle düzeltir ve medeniyetler arası diyaloğun, dinler arası diyaloğun gelişmesi noktasında oraya bir gölge düşürmemiş olur’’ dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Crowne Plaza Otel’de düzenlenen ‘‘5. Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’’ndan ayrılışı sırasında bir gazetecinin ‘‘Papa’nın peygamberimize yönelik sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz’’ şeklindeki sorusunu yanıtladı. Erdoğan, bu açıklamaları bir din adamı, aynı zamanda bir devletin başkanının yaptığı açıklamalar olarak değerlendirmek durumunda olduğunu belirterek ‘‘Dünyada dinler arası diyaloğun, değerler arası diyaloğun, medeniyetler arası diyaloğun başlatıldığı böyle bir dönemde, anlamı barış olan İslam dinine karşı ve onun sevgili peygamberine karşı yapmış olduğu değerlendirme, yaklaşım çok ciddi bir talihsizliktir’’ ifadesini kullandı. ‘‘Bunu bizlerin kabul etmesi mümkün değildir. İslam dünyasının bunu kabullenmesi mümkün değildir’’ diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ‘‘Aklı selim sahibi Hıristiyan dünyasının, Katolik dünyasının da kabul etmesi mümkün değildir. Nitekim yaklaşımlar da bunu gösteriyor. Papa bir din adamı gibi konuşmamış, alışılmış siyasetçiler gibi bir konuşma yapmış. Zaten şu anda bir ‘İktidar trenleri kaçırdı’ ? İstanbul’da balıkçıları ziyaret eden Ağar, ‘‘Balıkçılıkta KDV yüzde 1’e indirilsin’’ dedi. İstanbul Haber Servisi DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ziyaret ettiği balıkçıların, sorunlarını TBMM’ye taşıması isteklerine, ‘‘Bu iktidar 4 senesini doldurmuştur. Bu konuda yapacak bir şeyi olanın şimdiye kadar çoktan yapması lazımdı. Bu trenler kaçırılmıştır. Bunların hepsi gelecek iktidar döneminin önünde olacak meselelerdir’’ şeklinde yanıt verdi. Kumkapı’daki İstanbul Su Ürünleri Hali’ni ziyaret eden Ağar, balıkçılarla sohbet ederek sorunlarını dinledi. Daha sonra yönetim binasında açıklama yapan Ağar, Marmara Denizi’nin değerinin yeterince bilinmediğini belirterek, Bandırma ziyareti sırasında balıkçıların daha önce 100 çeşit balık tutarken, çeşit sayısının bugün 56’ya düştüğünü anlattıklarını anımsattı. Ağar ‘‘Balık lüks tüketim maddesi midir? Diğer gıda maddelerinde yüzde 1 olan KDV’nin balıkçılıkta yüzde 8 olmasının kabul edilebilir bir tarafı yok’’ dedi. Bir esnafın, sorunlarının TBMM’ye taşınmasını istemesi üzerine Mehmet Ağar, şöyle konuştu: ‘‘TBMM’ye taşınması tabii doğru olabilir, ama bu iktidar 4 senesini doldurmuştur. Bu konuda yapacak bir şeyi olanın şimdiye kadar çoktan yapması lazımdı. Bu trenler kaçırılmıştır. Bunların hepsi gelecek iktidar döneminin önünde olacak meselelerdir.” Başbakan Erdoğan, Crowne Plaza Otel’de düzenlenen ‘‘5. Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’’ndan ayrılışı sırasında bir gazetecinin sorusu üzerine, “Papa’nın, anlamı barış olan İslam dinine karşı ve onun sevgili peygamberine karşı yapmış olduğu değerlendirme, yaklaşım çok ciddi bir talihsizliktir’’ dedi. devletin reisi, lideri, başkanı, ne ise... Temenni ederiz ki yapmış olduğu yanlışı süratle düzeltir ve medeniyetler arası diyaloğun, dinler arası diyaloğun gelişmesi noktasında oraya bir gölge düşürmemiş olur. Biz yolumuza gerçi aynı şekilde devam edeceğiz. Zira kişilerin bu tür açıklamaları bizim bu yoldaki kararlılığımızı değiştirmeyecek. Bu yapmış olduğu yanlış açıklamalar, çirkin, talihsiz açıklamalardan geri adım atması, gerek İslam dünyasından gerekse Müslümanlardan özür dilemesi şarttır diye inanıyorum.’’ Erdoğan, ‘‘Bu açıklamaların Papa 16. Benediktus’un kasım ayında Türkiye’ye yapacağı ziyareti etkileyip etkilemeyeceğine’’ yönelik soruya da ‘‘Onu bilemem’’ yanıtını verdi. Başbakan Erdoğan: Batı Trakya sorunu çözülmeli İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘‘5. Uluslararası Batı Trakya Türkleri Kurultayı’’nda yaptığı konuşmada, bu yıl Batı Trakya toplumunun saygın bir önderi İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga’nın ölümünün kurultaya hüzün getirdiğini ifade etti. Batı Trakya Türklerinin sorunlarının çözülmesi ve azınlık haklarından tam olarak yararlanabilmesi konusunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin mücadelesini kararlılıkla sürdürdüğünü belirten Erdoğan, ‘‘Yunanistan’ın bu noktada eğer kendilerinin azınlık hakkına yönelik saygıları varsa, Türkiye’den de bu noktada beklentileri varsa, o zaman aynı şekilde onlar da bunun gereğini yerine getirmek durumundadır’’ dedi. Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerinin Lozan ve diğer ikili ve uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan haklarından yararlanmalarını sağlamayı amaçladıklarını söyleyen Erdoğan, ‘‘Bu konu çözülmek durumunda. Çözülmediği takdirde tabii ki Türkiye’nin de mütekabiliyet anlayışından hareketle yapacakları vardır’’ diye konuştu. CHP’DE İSTİFA 120 muhalif ayrıldı RUJHAT AVŞAR asirmen?cumhuriyet.com.tr OSMAN BAYDEMİR: ‘Çalışkan’ın açıklaması psikolojik harptir’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, patlamalarla ilgili açıklama yapan Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan’ın, bu sırada 2 yıl önce yapılan bir operasyon sonrasında kardeşinin de ifadesinin alındığını söylemesine tepki gösterdi. Baydemir, kardeşinin bu davadan geçen yıl beraat ettiğini belirterek ‘‘Bu bir psikolojik harptir. Çırpındıkça da daha da batıyorlar’’ diye konuştu. Baydemir, olayla ilgili 9 Ekim’de soruşturma açıldığını, kardeşinin de ifade verdiğini belirterek ‘‘Daha sonra bu davaya dönüştü. 9 Temmuz 2005’te bu soruşturma beraatla sonuçlanmıştı. Tamı tamına 2 yıl önce bir komplo, bir iftira... Gerçek açığa çıkıyor, her iki zanlı beraat ediyor. Bu olay tekrar servise konuyor. Açıkça bu sulandırma çabasıdır. Bu demokratik kamuoyunun haklı sorularına ve beklentilerine yanıt olamamadan kaynaklı saptırma çabasıdır’’ dedi. BOLU CHP Genel Kurulu’nda Mustafa Sarıgül’ü destekledikleri için il ve ilçe yönetimlerinin görevden alındığı Bolu’da 120 muhalif üye CHP’den istifa etti. Eski CHP Bolu İl Başkanı Nihat Başer düzenlediği basın toplantısında, Genel Başkan Deniz Baykal’a yüklendi. Başer, ‘‘Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nden değil, Deniz Baykal’ın CHP’sinden istifa ediyoruz’’ dedi. Şimdilik herhangi bir siyasi oluşumun içinde yer almadıklarını belirten Başer, ‘‘Bizim tepkimiz genel merkeze. CHP artık Türk solundan uzaklaşmakta ve halkın sorunlarına inememektedir. Önümüzdeki günlerde bu istifalar sadece Bolu ile sınırlı kalmayacak ve ülke genelinde artacaktır’’ diye konuştu. Genel merkezin partiyi dar kadrocu belli bir anlayışın partisi haline dönüştürdüğünü savunan Başer şöyle devam etti: ‘‘Bizlerin isteği; daha çok üreten, ürettiğini adaletli paylaşan, herkese iş ve aş yaratan, sosyal devleti ve hukuk devletini eksiksiz uygulayan bir Türkiye’dir. Bizlerin isteği; 12 Eylül’ün tüm etkilerini ortadan kaldıracak bir düzendir.’’ CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle