19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EYLÜL 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Kadro Suat Özbilgi: ‘‘Diyanet İşleri Başkanı, camilerdeki kadroların boş olmasından yakınıyor. İmamlar, Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderilince camiler boşalır tabii!’’ Ya ğ m u r E k i m AKP, inişe geçmiş... ‘‘Hem de acil inişe!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bardakoğlu: ‘Tarikatlar dini temsil edemez.’ Doğru, iktidarı temsil eder! Tercihli Savaş Ünlü: ‘‘Camiye protokol için ayrı bir yol yapanlar, cennet için de tercihli yol yapsınlar bari!’’ TARİHTEKİ korsanlığı bilirsiniz. Ya günümüzdeki korsanlığı? Bülent Esinoğlu, küresel dünyada korsanlığın adının ‘‘ambargo’’ olduğunu söylüyor. Nasıl mı? Şöyle: ‘‘Örneğin ABD’nin İran’a uygulamaya hazırlandığı ambargo tam bir korsanlıktır. Sanayi Genel Müdürü iken Libya’ya gitmiştim. Bir sabah Trablusgarp sahilinde olağanüstü hareketlilik vardı. Askerler ve polisler şehirde güvenlik tedbirleri alıyordu. Yetkili olduğunu sandığım bir görevliye ne olduğunu sordum. Yetkili gemi ile para geldiğini, onun sevkıyatının yapıldığını söyledi. Daha sonra TürkiyeLibya görüşmelerinin yapıldığı toplantıda aynı soruyu Libya Enerji Müsteşarına sordum. Doğruymuş. Anladık ki Amerika, Libya’nın sattığı petrolden doğan alacaklarına ister Avrupa’da olsun ister Amerika’nın içinde, bankalardaki Libya Ambargo alacaklarına el koyuyormuş. Onun için anlaşmalar nakit üzerinden yapılıyormuş. Paralar da gemilerle naklediliyormuş. Amerika’nın ambargo dediği şey budur. Amerika şimdi İran’a ambargo koyacak. Ancak müttefikleri bu ambargoya katılmaz ise Amerika’nın bundan bir kazancı olmayacak. Bizim gibi ülkelerin bu durumda şöyle bir sorun ile karşılaşacağını söylemeliyim. Bankaların bilgisayarlarını işletim sistemlerinin merkezi Amerika’da, bu işletim sistemleri üzerinden tehdit yapabilir. Bütün sözleşmeler banka iletişim sistemleri üzerinden yapıldığından sorunlar ile karşılaşabiliriz. Yani İran bize gaz satmış, alacağı var. Amerika diyor ki o paraları şu bankaya benim adıma yatır. İşte ambargosu bu şekilde işliyor. Bunu Libya’da öğrendiğim zaman savaşın ne demek olduğunu ve ne sonuçlar doğurabileceğini biraz anladım. Bunun 15 ve 16. yüzyıl korsanlarının yaptığı soygunlardan ne farkı var? Hiç. Emperyalizmin kazanma yöntemlerinin her noktada analizi yapılsa resmen herkesin hakkını gasbettiğini görürüz. Bu arada Amerika bizim ambargoya dahil olmamızı zorlamaya başlamış. Zaten Amerika ve İsrail’e bağlılığı ile gurur duyduğumuz mevcut hükümet buna balıklama dalacaktır. Adı ne kadar kibarlaştırılırsa kibarlaştırılsın, ambargo korsanlığın küreselleştirilmişidir; korsanlara yardım ve yataklık yapmak da birilerinin misyonu olmuştur!’’ ‘Kürt Sorunu’ndan ‘Terör Sorunu’na Ankara’nın doğusuna geçmemiş bir İstanbullu genç olarak güneydoğuda için için kanayan bir yara olduğunu 1960’lı yıllarda usta gazeteci ve yazarların yaptığı röportajlardan öğrenmiştim. Daha sonra Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) kurulunca o yaradan ‘‘Kürt sorunu’’ diye söz edilir olmuştu. 1968 yılındaydı sanırım, Türkiye İşçi Partisi’nin öncülüğünde düzenlenen ‘‘Doğu Mitingleri’’ ile sorun, sol aydın kesimin bilinçlerine kazınmıştı. O yıllarda bu sorunla ilgili olarak konuşmak, yazmak kolay değildi. Yargı hemen yakasına yapışıveriyordu insanın. Devlet, sorunun kendisinden çok tartışılmasıyla ilgileniyordu; eğer tartışılmazsa kendiliğinden ortadan kalkacakmış gibi bir yaklaşım içindeydi. Yöneticilere göre sorunun kaynağı yalnızca ekonomikti ve kalkınmadaki eşitsizlik dengelendiği ölçüde zaman içinde kendiliğinden çözülecekti. Ayrıca, ‘‘Kürt’’ diye ayrı bir etnisite de yoktu; bu sözcük ‘‘darbe bilgesi’’ Kenan Paşa’nın da açıkladığı gibi karlı dağlarda yürürken çıkan ‘‘kart, kurt’’ seslerinden türemişti. Devlet yöneticileri aynı şeyi kastetmeseler de sorunun ekonomik gelişmeden kaynaklandığı sonuç olarak doğruydu. Yeryüzündeki tüm uluslaşma süreçlerinde görüldüğü gibi ayrı bir etnik kimliğe sahip olmanın farkına varış (başka bir deyişle Kürtlük bilincinin uyanması) doğu ve güneydoğuda kapitalizmin uç vermesi, buna bağlı olarak da feodal ilişkilerin (başka bir deyişle kapalı ekonominin) çözülmesiyle birlikte gerçekleşmişti. Uluslaşma kapitalizmin bir ürünüydü. Dolayısıyla hep söylenen ‘‘Biz yüzyıllardır kardeşçe bir arada yaşadık’’ sözü kulağa hoş gelse de sosyolojik açıdan bir ağırlığı yoktu. İspanyollar, Basklar, Katalanlar da yüzyıllarca kardeşçe bir arada yaşamışlar, fakat bu Baskların da, Katalanların da eşitlikçi demokratikkültürel talepler ileri sürmelerine engel oluşturmamıştı. İspanya devleti bu taleplere anlayışla yaklaştığı ölçüde Basklar ve Katalanlar içindeki ayrılıkçı güçler giderek toplumlarından soyutlanmışlardı. ??? 1970 yılında bir dergide devletin bu soruna yaklaşımındaki katılığı eleştiren ‘‘Kürt Sorunu Yoktur, Türk Sorunu Vardır’’ başlıklı bir yazım yayımlanmıştı. Yazı hakkında ilkin soruşturma açılmışsa da sonra akıl galip gelmiş, ceza almaktan kurtulmuştum. 36 yıl geçmiş aradan, bu zaman içinde soruna bakışımda pek bir değişiklik olmadı. Kürtlerin ana dilde eğitim de dahil olmak üzere tüm demokratik, kültürel, eşitlikçi taleplerini destekledim, devlet yöneticilerinin ve milliyetçi güçlerin bu soruya bakışlarını eleştirdim. PKK, 1983 yılında ilk eylemleriyle sesini duyurduğunda sol kesimde bu hareketi ‘‘bozkırı tutuşturacak devrimci bir kıvılcım’’ olarak değerlendirenler, destekleyenler oldu. Yanlıştı bence, özellikle Türkiye gibi yoğun iç göç yaşamış bir ülkede etnikayrılıkçı bu eylemlerin geniş halk kitleleri tarafından benimsenmemesi doğal, buna bağlı olarak da kaba, kanlı bir ‘‘terör’’ hareketine dönüşmesi kaçınılmazdı. Nitekim öyle oldu. Otuz binden fazla insanımız öldü. Terör, Türk milliyetçiliğinin yükselmesine yol açarken, aynı zamanda da sol kesimden birçok Türk aydınının bu sorundan uzaklaşmasına neden oldu. PKK terörü, Kürt sorununun tartışılmasında karşıt görüştekilerin eline sayısız koz verdi; Bodrum, Marmaris ve Antalya’daki son bombalamalar, Ege’deki orman yangınlarının sorumluluğunu üstlenmeler, güvenlik güçlerinin PKK ile girdikleri çatışmalarda verdiği kayıplardaki artışla birlikte sorun artık terör olgusundan ayrı düşünülemez, tartışılamaz oldu. Geçenlerde yayımlanan ‘‘Şiddete Karşı Ortak Çağrı’’nın altında benim de imzam var. Metinde yer alan, ‘‘PKK silahlı eylemlere önkoşulsuz olarak derhal son vermeli, her türlü şiddet son bulmalı, sorunların barışçıl ve demokratik yollardan çözümüne olanak tanınmalıdır’’ cümlesinin altını burada bir kez daha çiziyor, bu tür çağrılara bundan böyle imzamı koymayacağımı da duyuruyorum. Diyarbakır’daki çocuk katliamı sözün anlamsızlaştığı, bittiği ‘‘son nokta’’ oldu benim için. (eposta: [email protected]) Şehitler Ömer Karabey: ‘‘AKP’nin yaptıklarına ve yapacaklarına başkalarının hayalleri bile yetişemezmiş. Doğru; 2002’de 6 güvenlik görevlisi şehit vermiştik, 2006’da şimdilik 91 şehit verdik.’’ SESSİZ SEDASIZ (!) CHP, iktidar olmayı istiyorsa CHP ne yapmalı ki iktidar olmalı? Kaya Çetin’e göre: ‘‘1 CHP, kendini tanımlamalı ve bu tanımı halka anlatmalı. Öyle ki seçmen, CHP’nin AB ve ABD ilişkilerinden sağlık ve eğitim sorunlarına kadar politikalarını ve ürettiği projeleri öğrenebilsin, sermaye partilerinden farkını anlasın. 2 Parti yönetiminin aşırı merkeziyetçi tutumunun gölgesinde kalan katılımcılık özelliği fark edilebilir hale getirilmeli. Tabanın istencini yukarıya taşıyacak kanallar açık tutulmalı. Hem yukarıdaki karar organları ülke gerçeklerinden kopmasın; hem de tabandaki parti Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Gevrek Hasan Birgölge: ‘‘Bugünlerde dillerde dolaşan türkü: Söğüt de dalı gevrek olur, basmaya gelmez.’’ üyesi, kararların alınmasında kendi payının da bulunduğunu düşünerek şevkle çalışabilsin. 3 CHP, muhalefetini geniş bir zemine yayarak evde, okulda, fabrikada, tarlada ve sokakta halkla bütünleşmeli. Öyle ki 60 yıldır derin bir güven bunalımına giren insanımız karşısında tutarlı bir seçenek görebilsin. 4 Her kademede adaylar saptanırken denge hesapları bir yana bırakılarak ilkeler temel alınsın. Vitrine yerleştirilen milletvekilleri bile birer ikişer kaçıp gitmesin, temsil ettiği kitlelerin çıkarlarını sonuna kadar savunsun.’’ Ülkemizi tarikat karşılığı şeriatçı müteahhide vermeyelim abiler! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Çorlu’da İmar Tartışması Tekirdağ’a bağlı olmasına rağmen İstanbul’dan etkilenen Çorlu, öyle görünüyor ki ‘‘imar kültürü’’nü de bu ‘‘kaçak metropol’’den alıyor. Bir süredir kent gündeminde tartışılan ‘‘ayrıcalıklı yapılaşma izinleri’’ne bakılırsa, Trakya’nın bu tarihi ilçesi de ‘‘rant’’a tutsaklığın ‘‘talihsiz’’liğini yaşıyor... tüm bilimsel toplantılarda ısrarla vurgulanıyor... Örneğin, ‘‘Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’’nı geçen ocak ayında Trakya Üniversitesi’ndeki bir brifingde anlatan Prof. Dr. Emre Aysu demişti ki; ‘‘Bölgede toprağın yüzde 74’ü tarımsal nitelikli. İstanbul’un baskılarına karşı Trakya’nın korunmasında herkese ve tüm belediyelere görev düşüyor...’’ Brifingin sonunda da tüm katılımcılar ‘‘plandan ödün vermemek’’ kararını almışlarken, Çorlu’daki bunun tersi tutumlar, kentle birlikte ‘‘bölge’’yi de tehdit ediyor... Tarih’te ‘‘zor’’lanmışlardı Geçmişi binyıllara uzanan Çorlu’nun ilk adı ‘‘Tschurla’’. Bizanslılar, ünlü peynirinden ötürü ‘‘Tribiton’’, yani ‘‘Peynir Kasabası’’ demişler. İstanbul’u savunmak için Marmara kıyısındaki Silivri’den (Selymbria) Karadeniz’e kadar inşa ettikleri ‘‘Anastra’’ surlarının ilk ‘‘öncü’’ kalesini de burada yapmışlar... Nitekim Osmanlıların ‘‘Çorlu’’ (zorlu) demeleri de Yıldırım Beyazıt’ın işte bu kaleyi ‘‘büyük zorluklar’’la almasındanmış... Gelin görün ki vaktiyle Osmanlılar ne kadar zorlandılarsa, günümüzün ‘‘imarcı’’ları tarımsal alanları bile ‘‘kolay’’ca talan edebiliyorlar... Örneğin, yerel ‘‘Devrim’’ gazetesi ısrarla şu sorusuna yanıt bekliyor; ‘‘1. sınıf tarım arazisindeki yeni konut sitelerinin MARÇEP’in uyarıları Nitekim 1516 Temmuz 1996’da Çorlu’da toplanan ‘‘Marmara Çevre Platformu’’ da (MARÇEP) aynı soruna eğilmiş. Platformu oluşturan Trakya ve Güney Marmara’daki çevre kuruluşlarının ortak uyarıları, sonuç bildirgesinde özetle şöyle vurgulanmış; Trakya Üniversitesi’nin hazırladığı ve bakanlıkça tasdik edilen Ergene Çevre Düzeni Planı Projesi’ne uymamak, felaketler zinciri yaratacaktır... Plansız ve programsız kentleşme ve sanayileşme sonucunda ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Ders alınmayan Ergene Paneli... ruhsatları hangi yasaya dayanıyor’’ Konuyu izleyen Yalçın Bayer de Hürriyet’teki köşesinde bakın neler yazmış; ‘‘Bu projeler için satın alındığı tarihte imar hakkı 2 ve 4 kat olan arsalarda belediye meclisince 14 katlı bloklar için imar değişikliği nasıl yapılabildi?’’ (19 Temmuz 2006) bölgeye verilen zararlar ortadadır. Tüm gelişmeler için toplumun bilgilendirilmesi ve tartışma ortamı yaratılması, sorunların çözümünde etkili olacaktır... Peki bütün bunlar ‘‘dilek’’ten uygulamaya nasıl geçebilir? Çorlu Belediyesi imar politikasını rant beklentilerine göre değil, şehirciliğin ve bilimin ‘‘toplum ve çevre yararı’’nı gözeten ilkelerine göre nasıl belirleyebilir? Elbette ki kentin geleceğini ilgilendiren konularda, sivil ve uzman kurumların da katkıları sağlanarak... Bunun ise ‘‘bekle’’nerek olamayacağını gören Yalçın Bayer diyor ki; ‘‘Mimar ve mühendis odalarının temsilcileri susmayıp, müdahale etmeliler; kaymakamlar, valiler denetim görevlerini yapmalılar...’’ Bakalım Çorlu’da gelişmeler ne yönde olacak? Bundan böyle biz de izleyeceğiz... ekinci?cumhuriyet.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Eylül www.mumtazarikan.com Ergene çevre planı Çorlu’daki bu gibi örnekler, ‘‘nâzım plan hedefleri’’ne de uygun değil. Kentin ‘‘İstanbul yönünde gelişmesi’’ öngörülürken, tartışmalı imar uygulamaları hep Tekirdağ yönünde yaygınlaşıyor. Belediyenin açıkça ‘‘plana aykırı’’ bu ‘‘tutum’’u da ister istemez şöyle yorumlanıyor; ‘‘amaç, aynı yerdeki kimi nüfuzlu arazi sahiplerine yüksek imar rantları sağlamak’’... Oysa Çorlu’nun da bulunduğu ‘‘Ergene Havzası’’ için tek kurtuluş yolunun ‘‘planlı gelişme’’ olduğu, son zamanlardaki DOSYA NO: 2000/3032 Müflisin adı, soyadı ve adresi: AYDIN TANRIVERDİ Yakuplu Merkez mahallesi Beymersan Sanayi sitesi 1. cadde No: 12 Beylikdüzü Büyükçekmece/İSTANBUL Müflis masasında, sıra cetvelinin ilanından sonra geç kayıt yaptıran 141516 numarada kayıtlı alacaklar ilgili olarak tahkik ve tetkik işlemleri bitirilmiş ve İcra ve İflas Kanununun 206 ve 207’nci maddeleri gereğince düzenlenen alacaklılar sıra cetveli incelemeye hazırdır. Alacağın esasına ve miktarına ilişkin itirazların (15) gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesinde dava yoluyla ileri sürülebileceği; yalnız sıraya ilişkin itirazların ise (7) gün içinde şikâyet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürülebileceği İ.İ.K.’nun 166, 232, 234, ve 235. Maddeleri gereğince tebliğ ve ilan olunur. Basın: 45213 TC BÜYÜKÇEKMECE 2. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN EK SIRA CETVELİ İLANI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ormanlık alanlarda ya 1 şayan bir cins 2 ardıçkuşu. 2/ 3 Lokmanruhu... Büyük 4 fare. 3/ Güneş 5 doğmadan 6 önceki alaca 7 karanlık... İnce pide halin 8 de ekmek. 4/ 9 Balık yakalama aracı... Değerli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S İ bir kahve cinsi. 5/ 1 K A N G A L D İ Y E T Girişik bezeme. 6/ 2 A L E A R İ İnsanın kendine kar 3 N E S N E şı duyduğu saygı... 4 G N U M A R A A Bütün kutsal Hint 5 A D E M N A A N AMU R metinlerinin başında 6 L İ Y A R AMA Z ve sonunda yinele 7 nen mistik hece. 7/ 8 S E R A U Z AM Zerdüştlerde ileri 9 İ T İ A R ME gelen din adamı... Kayınbirader. 8/ Doğanın neden olduğu yıkım... Asya’da bir ırmak. 9/ Bir metni, bir yapıtı açıklama, anlaşılır kılmaya çalışma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Boğaza ya da bademciklere yerleşerek anjin türü hastalıklara neden olan mikrop... Konya ilinde bir baraj. 2/ Padişah ya da vezir kavuklarında bulunan tüy ya da püskül biçimindeki sorguç... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verlen ad. 3/ Budizm’in, Japonya’da büyük önem taşıyan kolu... Briçte iki manştan oluşan bölüm. 4/ Brezilya’nın plaka imi... Kuzey Amerika yerlilerinin inanışında kutsal güç. 5/ Kol gücünü geliştirmek için kullanılan, gürgenden jimnastik aracı. 6/ Küçük tuzlu bisküvi... Bir renk. 7/ Elçilik ya da konsolosluklarda çalışan koruma memuru... Kinaye. 8/ Soyundan gelinen kimse... Durum, yer, pozisyon. 9/ Kokmuş hayvan ölüsü... Yerölçümünde kullanılan geometrik biçimli tahta lata. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle