27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2006 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bazı AKP’lilerin 68’liler Birliği Vakfı’nın kapatılması için açtığı davada karar aşamasına gelindi Tarikatlar Ülkesinde Başka Ne Beklenir ki? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsmailağa Camii’ndeki linç olayı ile ilgili tepkisi sizi şaşırttı mı? Doğrusu beni hiç şaşırtmadı. Ne tepkinin içeriği, ne de konuşmanın terbiye sınırlarını aşan biçemi... Bir ülke başbakanı düşünün ki kendisi vatan için can vermiş şehit ailelerine bile, göreceği tepkiyi düşünerek, başsağlığında bulunmaz, hakkında soruşturma açılması istenen, ama emniyetin sürekli savsakladığı bir cemaatin önderi için, basının başsağlığı temennisinde bulunmamasını hiç çekinmeden kınar. Allah muhabir arkadaşlarımıza kolaylık ve sabır versin. Muhabirlik güç iştir, oradan oraya koşar, ipe sapa gelmez lafları dinlemekle kalmaz, kelimesi kelimesine not eder, itilir kakılır, sonra da haksız hakaretleri sanki muhatabı sizmişçesine sineye çeker, bir de görev gereği sessiz, put gibi oturmak zorunda kalırsınız. Çok şükür, muhabirlik yaşını aştık, Recep Tayyip Bey’in ünlü uçağına binen takımdan da olmadığımıza göre, artık bu gibi durumlarla karşılaşma olanağımız da yok. Başbakan İsmailağa Camii’ndeki linç olayı ile ilgili yayınları iftira, meşru, gayrimeşru yayın, yalan olarak niteliyor ve ‘‘Linç olup olmadığı belli değil’’ diyor. ??? Başbakan’ın biçemi, sinirlerinin çok bozuk olduğunu gösteriyor. Doğaldır bir ülkede nüfusun 1/3’ünün bile desteğine sahip olmayacak, ama parlamentoda sandalyelerin 2/3’ünü elinde tutmaya, bu durumda ülkedeki rejimin niteliğini değiştirmeye çalışacaksın, bu amaçla ülkeyi sürekli gerekecek ve rejimin bütün kurumlarını karşına alarak sürekli anayasayı ihlal fiilini işleyeceksin, herkesin gözü önünde, ‘‘sivil darbe’’ni yürütmeye çalışacaksın... Böyle bir gerginliğe sinirin dayanmamasından daha doğal ne olabilir ki?.. Başbakan’ın camide linç olayının üstüne gitmemesi, tarikat gerçeğini dile getirenleri suçlaması da doğal. Unutmayalım Türkiye’yi bir şeriat devleti haline getirmek isteyen AKP’nin dayanağı tarikatlardır. İmam hatip kadrolarını devletin bütün alanlarına yerleştirmek amacında olan AKP’nin kendi varlığını reddetmesi ve tarikatların siyasal egemenliğine karşı çıkmasını beklemek saçmadır. İçerde tarikatlara, dışarıda ABD ve orada da çok etkin olan Yahudi lobisine dayanan Başbakan, yoldaşlarını belirlemiştir ve ne olursa olsun, o değiştirilmedikçe, bu olgu da değiştirilemeyecektir. Türkiye’de ‘‘AKP demokrasisinin!’’ temel taşları siyasal partiler değil tarikatlardır. Bakanlık koltukları bile tarikatlar dengesine göre dağıtılmaktadır. Bu gerçek böyle biline!.. ??? Bu noktaya nasıl geldiğimizi iyi görebilmek için, Türkiye’nin çok partili dönemini baştan sona yeniden gözden geçirmek zorundayız. Bu durum ayrı bir yazının değil, bir, hatta birçok kitabın sınırlarını zorlayacak bir konudur. Ancak, unutulmaması gereken nokta, üç gün önce 26. yıldönümünü yaşadığımız 12 Eylül’ün bu konudaki belirleyici etkisidir. Bu yıl 12 Eylül’ü yazmadım; artık her şeyin yazılıp çizildiğini düşünüyordum. Dostum Mehmet Sucu’nun 12 Eylül Salı günkü ‘‘Enternet’’ köşesindeki ‘‘26 Yıl Önce’’ yazısını okuyunca hata ettiğimi anladım. Şimdi, Sucu’nun sözü Mehmet Komşu’ya bıraktığı yazısının son bölümüne bakalım: ‘‘ ...12 Eylül’ün yapılış nedenlerini bir yana bıraktığımızda, sonuçta darbenin solu ve sol adına ne varsa hepsini vahşi bir kürtaj gibi kazıdığı görülür. Üniversiteler susturulmuş, sendikalar, dernekler kapatılmış, yeni kuşakların depolitize bir şekilde yetişmesi için sistematik bir uygulama yapılmıştır. Kısacası toplum etkisizleştirilmiş, sosyal bilinci geriletilmiş, buna karşılık sola karşı olan her şey desteklenerek, Cumhuriyet düşmanı siyasetlerin önü açılmıştır. Bugün eleştirilen iktidar, o günlerin bir sonucudur. Ulusal kurtuluş savaşı vermiş bir millet olan Türkiye’nin bugünkü manzarası bu gerçeği doğrulamaktadır.’’ Daha başka söze ne hacet! ‘Gerçek demokrasi için varız’ ? Suçlamalar arasında vakıf binasında Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’in resmini bulundurmak da yer alan kapatma davasının son duruşmasında mahkemeye sunulan yazıda, vakfın amacının gerçek bir bağımsızlık ve gerçek bir demokrasi idealini yaşama geçirmek olduğu belirtildi. İstanbul Haber Servisi Geçmişte ve günümüzde 68 geleneğini sürdürmek için kurulan 68’liler Birliği Vakfı’nın kapatılması için açılan davaya devam edildi. Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya, vakıf başkanı Sönmez Targan, vakıf genel sekreteri ve vakıf avukatı Namık Kemal Boya katıldı. Duruşma, karar için ertelendi. Bazı AKP milletvekillerinin yaptıkları suç duyurusu ile başlayan soruşturma kapsamında düzenlenen müfettiş raporunda, ‘‘Vakfın Deniz Gezmiş’lerin mirasçısı olduğunu bildirdiği, onları övdüğü, anılarını yaşatmak ve genç kuşaklara aktarmak için yayınlar ve eylemler yaptıkları, vakıf binalarında Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin resimlerinin de asılı bulunduğu’’ belirtilmişti. Vakfın kapatılması, mal varlığına el konulması, vakfın yöneticileri Sönmez Targan, Gökalp Eren, Mustafa Zülkadiroğlu, Namık Kemal Boya, Cüneyt Akalın, Haşmet Atahan, Necla Ülkü ve diğer yöneticilerle birlikte 44 kişinin siyasal haklarından yoksun bırakılarak vakıf, dernek gibi kuruluşlarda görev yapmalarının yasaklanması isteniyor. Namık Kemal Boya, davaya ilişkin mahkemeye sunduğu yazıda, vakfın 68 kuşağını oluşturanların sosyal, kültürel dayanışmasını ve birliğini amaçladığını belirterek şu ifadelere yer verdi: ‘‘68 kuşağı için, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de vazgeçilmez olan gerçek bir bağımsızlık, gerçek bir demokrasi, özgürlük ve insan hakları ideallerinin en iyi biçimde kavranılarak yaşama geçirilmesi, kişisel ve toplumsal gelişmenin önündeki her türlü engelin kaldırılarak insanın yaratıcı düşüncesi ve araştırıcılığının öne çıkartılması ile insanın üretici yeteneğinin geliştirilerek en üst düzeyde toplumun hizmetine sunulabilmesi, insani erdemlerin yüceltilmesi ve sonuçta insanın insanca yaşayabileceği, kısaca 68 geleneğinin yeniden ve daha üst düzeylerde üretilmesi için toplumu aydınlatma çalışmaları yapar.’’ ELEŞTİRİLERE TEPKİ GÖSTERDİ Başbakan: Sokak dilini biliyoruz ? Millete hizmet edebilmek için sokağın, çarşının, pazarın nabzını tutmak zorunda olduklarını söyleyen Erdoğan, ‘‘Buranın dilini bilmek zorundayız. İşte biz bunu biliyoruz’’ dedi. İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla, işsizlikle mücadelelerinin sürdüğünü, enflasyonun tek haneli rakamlara indirildiğini belirterek bütün resmi rakamların muhalefeti yalanladığını savundu. ZeytinburnuBağcılar tramvay hattı açılışına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında muhalefete yüklendi. Erdoğan, ‘‘Muhalefet, ‘Büyüme hızı hayal’ dedi. Bütün resmi rakamlar kendilerini yalanlıyor. Çünkü dostdüşman bütün artık herkes Türkiye’nin nasıl büyüdüğünü görüyor, kabul ediyor da, ama hasedinden, kininden, nefretinden çatlayanlar, onlar kabul edemiyor. Bu sevince ortak olmak istemiyor. Açık, ağır konuşuyorum, gelin bu sevince ortak olun. Kine, nefrete aramızda yer kalmasın’’ dedi. Konuşmanın ardından ZeytinburnuBağcılar tramvay hattının resmi açılışının ilk seferi, Başbakan Erdoğan’ın kullandığı tramvayla gerçekleştirildi. Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yol boyunca yurttaşları selamladı. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclis Toplantısı’na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, millete tam anlamıyla hizmet edebilmek ve yaptıkları çalışmalarda başarılı sonuçlar çıkarabilmek için sokağın, çarşının, pazarın nabzını tutmak zorunda olduklarını ifade ederek ‘‘Buranın dilini bilmek zorundayız. İşte biz bunu biliyoruz’’ dedi. Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya, 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, vakıf genel sekreteri ve vakıf avukatı Namık Kemal Boya katıldı. Erdoğan’a takipsizlik Savcılık, Erdoğan hakkındaki soruşturma yetkisinin TBMM’de olmasını dayanak yaptı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Danıştay saldırısının ‘‘azmettiricisi’’ olduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, ‘‘soruşturma açılmasına yer olmadığına’’ karar verdi. Ömer Lütfü Avşar adlı kişi, Danıştay 2. Dairesi üyelerine karşı düzenlenen silahlı saldırının azmettiricisinin, Başbakan Erdoğan olduğunu ileri sürerek, Erdoğan’ın ‘‘kasten öldürmeye azmettirmek’’ suçundan yargılanması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Avşar, suç duyurusu dilekçesinde, Erdoğan’ın, Danıştay 2. Dairesi’nin verdiği türban kararının ardından konuya ilişkin açıklamalarında, Danıştay’ın işlemini eleştirdiği ve bu bakımdan ‘‘azmettirici sıfatı’’ taşıdığını ileri sürdü. İnceleme başlatan Ankara Başsavcılığı, şikâyete konu olayda, suçüstü halinin mevcut olmadığını ve Başbakan Erdoğan’ın suç unsuru taşıdığı iddia edilen açıklamalarının, görevine ilişkin açıklamalar olduğunu belirtterek soruşturma açılmasına yer olmadığına karar verdi. Erdoğan’ın avukatı Fatih Şahin, Ankara Başsavcılığı’nın takipsizlik kararı üzerine, Ömer Lütfü Avşar hakkında, ‘‘Başbakan’a iftira ettiği’’ iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Şahin, Avşar’ın, hukuka aykırı fiil isnat ederek kovuşturma başlatılması amacıyla yaptığı eylemle, Türk Ceza Yasası’nda iftira suçunu düzenleyen 267. maddeyi ihlal ettiğini öne sürerek, cezalandırılmasını istedi. Ankara Başsavcılığı, bu suç duyurusu üzerine yaptığı soruşturmayı tamamlayarak Avşar hakkında, ‘‘Başbakan’a iftirada bulunduğu’’ iddiasıyla dava açtı. ‘Eleştiri başka şey’ Hakkındaki eleştirilere de tepki gösteren Erdoğan, ‘‘Bunlar, doğrusu eleştirel olduğu zaman başım gözüm üzerinde yeri var, ama hakaret olduğu zaman bunlar bizi üzüyor. Bunun tabii milletimi üzmesi lazım. Bu kardeşiniz Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı... Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına, bu bulunduğu makamda eleştiri değil de hakaret ediliyorsa, milletin bundan bir şey çıkarması lazım: ‘Sen benim başbakanıma nasıl hakaret edersin?’ Eleştiri başka bir şey...’’ dedi. Sedef Adası Tartışması Bitmeyecek Gibi... Sedef Adası konusunda yazdığım yazıdan sonra aldığım telefonların, adalardaki dostlarımın sorunla ilgili yaptıkları değerlendirmelerin sonu gelmiyor. Önceki gün, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden’in açıklamalarını yayımlamıştım. Sedef Adası’nda bir inşaat firmasıyla anlaşarak, adaya yeni süper lüks villalar yapmayı planladığı öne sürülen Esra Bereket’in (Esra Y. Birgen) avukatından da bir açıklama geldi. Bu açıklamaya yer verdikten sonra söylenenleri yorumlamaya çalışacağım. Esra Y. Birgen’in avukatı olduğunu belirten Fuat Tokdemir’in, ailenin girişimleri konusunda benim yazdıklarıma cevap olarak yolladığı 13 Eylül 2006 tarihli açıklama aynen şöyle: ‘‘Sayın Oral Çalışlar, 11 Eylül 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ‘Sedef Adası’nda Neler Oluyor?’ başlıklı yazınız gerçekleri yansıtmamaktadır. İstanbul’daki tüm adalar gibi Sedef Adası da doğal SİT alanıdır, ancak, bu SİT alanı, hiçbir yapılaşma yapılamayacağı anlamına gelmemektedir. İlgili mevzuat çerçevesinde sınırlı yapılaşma olanağı verilmekte olup, müvekkilem Esra BİRGEN, yasaların kendisine tanıdığı olanaklar ve imar durumu çerçevesinde Sedef Adası’ndaki taşınmazları üzerinde tasarruf etmektedir. Esasen müvekkilemin dayısı Şehsuvar Menemencioğlu ve annesi Rey’an Şehsuvaroğlu’nun yıllar süren çabaları ile; vaktiyle bir tek ağaç bile yok iken, yeşil bir doğa parçası haline getirdikleri bu yeri, müvekkilimin bu tutum ve anlayışa ters bir tavırla; ‘rant gayesi ile’ ‘yağmaya dönüştürdüğü’ iddiaları, bu aile geleneğine ve kültürüne sahip müvekkilem için son derece haksız bir itham olmuştur. Deneyimli gazeteci kimliğinizle bağdaştıramadığımız, söylentiye dayalı iddiaları ithama dönüştüren yazınızla ilgili bu açıklamamızın aynı sütununuzda yayımlanmasını rica ederiz. Saygılarımla. Esra Y. Birgen Vekili Av. Fuat Tokdemir.’’ Esra Birgen’in avukatı olduğunu belirten Fuat Tokdemir’in açıklamaları ne anlama geliyor: Tokdemir, Sedef Adası’nın da SİT alanı olduğunu ifade ediyor. SİT alanına inşaat yapılması çok özel izinler gerektirir. Bu izinler de önce belediyeye başvurarak yapılır ve daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 5 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü böyle bir inşaatın yapılıp yapılamayacağına karar verir. Tabii bu karar da keyfi yollardan alınamaz. Bir SİT alanında yapılaşmanın ne şekilde ele alınacağının da kuralları vardır. ‘‘Ben istedim yaptım’’ demekle kimse bir SİT alanına villalar dikemez. ??? Konuyla ilgili her iki belediye başkanı da böyle bir başvurunun yapılmadığını açıkladılar. Ben de bu köşede yayımladım. Herkes arazisini değerlendirmek ister. Ama bu arazi SİT alanı içinde olunca, toplumun söz sahibi olacağı bir durum ortaya çıkar. Sedef Adası’nı lüks villalarla kuşatmak rant elde etmek isteğinden kaynaklanmıyor mu? Rant başka türlü nasıl elde edilir? Sedef Adası’nı Menemencioğlu ve Şehsuvaroğlu kardeşlerin yeşillendirdiğini, çorak halden kurtardıklarını ben ilk yazımda belirttim. Kendileri örnek bir çaba göstermişlerdir. Bunu takdir etmemek mümkün değil. Biz onları tartışmıyoruz, Esra Y. Birgen’in buraya villa yapmaya çalışıp çalışmadığını konuşuyoruz. Biz adalarda aylardır herkesin dilindeki söylentileri bir iddia olarak ortaya attık. Esra Y. Birgen’in avukatı da zaten, bu söylentileri doğrulayan ipuçlarını dile getiriyor: Biz buraya villa yapabiliriz, bu bizim hakkımız diyor. Biz de zaten bu konuda bazı çabalar olduğunu duyduğumuzu yazmıştık. Ancak Topbaş ve Özden, bu konuda yapılmış bir başvuru olmadığını ifade ettiler. Henüz böyle bir resmi girişim olmamış. Zaten biz de bir resmi girişimden değil, bazı çabalardan söz etmiştik. Ortada gazetecilik etiği açısından söylenecek bir söz olduğunu da sanmıyorum. Esra Y. Birgen Sedef Adası’na villalar yapmak istiyor mu? Bu amaçla bir inşaat şirketiyle işbirliği yaptı mı? Bizim duyduğumuz buydu, bunu yalanlayan bir açıklama göndermiş değil... Sedef Adası, Büyükada, Heybeliada, Burgaz Adası, Kınalıada, herhangi bir yer değil. İstanbulluların en önemli soluk alma alanları. Buralar bu özellikleri nedeniyle SİT alanı ilan edildiler ve özel koruma altına alındılar. Buralara konulacak her taşın önemi var. O nedenle bu konudaki duyarlılığımız devam edecektir. Bunu bir gazeteci olarak da, bir yurttaş olarak da, bir adalı olarak da yapmayı sürdüreceğim... asirmen?cumhuriyet.com.tr ??? TÜMA Y HOTEL BİTEZ YALISI / BODRUM YÜZME HAVUZU, DENİZE 60 METRE, ODALARDA KLİMA, MİNİ BAR, FÖN, TV, SABAH VE AKŞAM AÇIK BÜFE, 5 ÇAYI VE KURABİYE, FREE BİLARDO, MASA TENİSİ, LANGIRT, DART GAME, 06 YAŞ ÇOCUK FREE, 712 YAŞ %50 İND. AXESS KREDİ KARTINA 6 TAKSİT KİŞİ BAŞI TAM PANSİYON 39.YTL YARIM PANSİYON 34.YTL ODA KAHVALTI 29.YTL 0 252 363 79 30 www.tumayhotel.com CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle