Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Yargı kararlarına rağmen siyanürle altın çıkarmayı sürdüren şirket, zorbalığı maskelemeye çalışıyor GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Koza’nın hukuk oyunu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bergama Ovacık Altın Madeni’ni kesinleşmiş yargı kararlarına karşın işleten Koza firmasının, Dikili Barış Demokrasi ve Emek Şenlikleri’nde çıkan olayları haberleştiren gazetemize yönelik 250 bin YTL’lik tazminat davası açması geniş yankı buldu. Bergama’daki maden hakkında, siyanürlü yöntemle çalıştırılamayacağına yönelik kesinleşmiş yargı kararı olduğunu anımsatan kesimler, hukuku referans alanlara öncelikli olarak mahkeme kararlarına uymaları çağrısında bulunuyorlar. Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de, ‘‘Organize bir şekilde, sopalarıyla panel basmaya gelenlerin çete oluşturduklarına inanıyoruz. Bu dayanakla yargı sürecini başlatacağız’’ dedi. Olayların ardından hazırlanan polis tutanakları da Koza’yı yalanlar nitelikte. Dikili Barış Demokrasi ve Emek Şenlikleri kapsamında 19 Ağustos 2006 tarihinde düzenlenen ‘‘Siyanür Lübnan İran Kavşağında... Ortadoğu’da yeni bir durum var. Lübnanİsrail savaşından sonra bölge, bütünleşmiş tek bir savaş alanı olmaya doğru gidiyor. Ruport Murdoch’un küresel medya imparatorluğunda, savaş davullarının sesleri iyice yükseldi. Türkiye ‘‘emperyal ülke’’ olmaya çalışırken, kendini tüm kaynaklarını tüketecek bir bölgesel savaşın içinde bulabilir. ? Cumhuriyet aleyhine 250 bin YTL ’lik tazminat davası açan Koza şirketi, kamuoyunda siyanürle altın çıkarmasını engelleyen yargı kararlarına uymaması ile gündeme gelmişti. Medyada haber konusu olan panel zorbalığını dava konusu yapan şirketi, polis tutanakları da yalanlarken, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, firma aleyhine ‘çete’ suçlamasından dava açacaklarını söyledi. lü AltınÇevre’’ konulu panelin Koza firmasının adamları tarafından basılması ve ardından çıkan olaylar, gazetemizde olduğu gibi diğer yayın organları tarafından da haberleştirilerek kamuoyuna duyuruldu. Maden çalışanlarının yanı sıra polis tutanağına, ‘‘Bergama Ovacık Altın Madeni İnsan Kaynakları Sorumlusu Hayri Öğüt’ün korumaları’’ olarak geçen bir grubun, panelin katılımcılarına saldırması sonrası Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, ‘‘Kurtlar Vadisi Dikili’ye indi’’ yorumunda bulundu. Dikili’deki gelişmeler gazetemizde, ‘‘Koza firmasının adamları sopalarla panelin yapıldığı mekânı bastı’’ yönünde haberleştirilmişti. Buna karşı hakkımızda tazminat davası açan şirketi polis tutanağı yalanlar nitelikte. Dikili Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memurlarının olayların ardından 19 Ağustos günü hazırladıkları tutanakta, Koza firmasının adamlarının panelin yapılacağı kafeteryaya sopalarla geldikleri belirtildi. Tutanakta, şu ifadelere yer verildi: ‘‘Kafenin giriş kapısında işçi önlüğü giymiş vaziyette 1015 kişi ile birlikte sivil giyimli şahıslar ile Bergama köylüleri olduğu anlaşılan kadınlı çocuklu yaklaşık 50 kişilik grup kapı önünde belirerek, ellerindeki kırmızı renkli sopalara sarılı bezle kafe kapısından girmeye çalıştıkları sırada Dikili Belediyesi zabıta görevlileri ve güvenlik tişörtü giymiş şahıslarla belediye çalışanları olarak bilinen şahısların, gelen gruba sopayla içeri giremeyeceklerini söylemeleri nedeniyle aralarında tartışma başladı ve karşılıklı darp olayı yaşandı.’’ Tutanakta ayrıca Koza firması yetkilisi Hayri Öğüt’ün polislere ‘‘Siz ne biçim polissiniz. Benim özel harekâtçılarım şehit oluyor, siz onların burada PKK yandaşı belediye başkanına ve yanındaki çakallara bizi dövdürüyorsunuz’’ sözlerine yer verilirken, olayların büyümesi üzerine takviye polis kuvvetinin alana getirildiği, kavganın yatıştırıldığı belirtildi. Tutanakta, söz konusu kişilerin ilçe emniyet müdürlüğüne getirildiği kaydedilerek ‘‘Koza altın madeni şirketi tarafından ilçemiz merkezine araçlarla getirilen yaklaşık 70 kişilik grup olay yerinden uzaklaştırılmıştır’’ denildi. Tutanakta, panelin yapıldığı Gonca Kafe’deki masa ve sandalyelerin kırıl dığı da kayıt altına alındı. Özgüven de yargıya gidiyor Koza firmasının, yaşanan olayları haberleştiren gazetecilere tazminat davası açtığı süreçte Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven de firma çalışanları hakkında ‘‘çete oluşturmaktan’’ dava açmaya hazırlanıyor. Özgüven, saldırıya uğrayan tüm yurttaşların hakkını arayacaklarını söyledi. Panel sırasında yaşanan olayların sorumlusunun Koza firmasının adamları olduğunu belirten Özgüven şunları söyledi: ‘‘Bu zorbalar sadece bizlere değil, polis memurlarına dahi saldırdılar. Yaralanan emniyet müdür vekili 2 gün hastanede yattı. Sopalarla, kravatlı korumalarla geldiler ve paneli bastılar. Her türlü tahriki yaptılar. Bunun yüzlerce şahidi var. 19 Ağustos günü Dikili’de yeni bir Sıvas olayı yaşanmadıysa bu Dikili halkının sağduyusu sayesindedir. Koza firması adamlarının çete oluşturdukları savıyla dava açacağız.’’ Jeopolitik deprem Haaretz’in ve The National Interest’in editörlerinden Aluf Benn’e göre ‘‘İsrailLübnan savaşının artçı sarsıntıları bölgede güçler dengesini değiştirdi’’: İsrail yeni bir perspektif kazandı, şimdi dikkatini, İsrailFilistin çelişkisi yerine, İranSuriye HizbullahHamas dörtlüsü üzerinde yoğunlaştırıyor (Middle East Times, 07/09). İsrail, ordusunun yapısında, öncelikle Suriye’yi hedef alan önemli değişiklikler yapıyor; bu ülkelere saldırmaya hazırlanıyor. Bir İsrailli yetkili, ‘‘Suriye’de kaos çıkarsa en azından bize saldıramaz hale gelirler’’ diyormuş (The Sunday Times, 03/09). Benn, İran’ın, Lübnan savaşıyla belirginleşen, nükleer silahlara sahip olma ve bölgesel hegemonya arzuları, ABD’yi İran’la savaşa iyice yaklaştırdı diyor. Örneğin, bu ay açıklanan yeni ‘‘Terorizme Karşı Savaş Stratejisi’’nin eskisinden bir farkı yok ama, Bush’un sunuş konuşmasındaki bakış açısı çok ilginç. Bush, bu kez tehdidin merkezine El Kaideyi değil, ‘‘Şii radikalizmini’’ koydu: ‘‘Şii radikalizmi El Kaide’den farklı olarak bir devleti (İran’ı) ele geçirmiş, nükleer silahlara sahip olmak üzere, Hizbullah gibi uzantıları var; bölgede, enerji kaynakları üzerinde hegemonya kurmak istiyor.” Bu ‘‘tüm Batı uygarlığına yönelik yaşamsal bir tehdit’’. Bu Şiilere karşı ABD, Avrupa, Japonya cephesi oluşturmanın söylemi. İlk sonuçlarını da BM Barış Gücü’nün konuşlandırılması bahanesiyle Lübnan’ın bu ittifak tarafından militarize edilmeye (Ortadoğu sorunlarının tümü BM Güvenlik Konseyi iradesi altına alınmaya Al Ahram Weekly, 08/09) başlanmasında görebiliriz. Bu kez, FransaAlmanya ekseninin de bu projede ABD’nin yanında olduğu görülüyor. ‘‘Türkiye’de İran kalpleri ve akılları kazanıyor’’ (Wall Street Journal) gibi haberler de duruma ayrı bir aciliyet kazandırıyor. Bölgeye birikmeye başlayan Avrupa güçleri İsrail istihbarat/gripropaganda sitesi Debka Files’ın dikkatini çekmiş. Bu deniz gücünün çapının, Lübnan misyonunu çoktan aştığını saptadıktan sonra, ‘‘ Avrupa armadasının esas hedefi İran’’ diyor. Kimi Avrupa ülkelerinin Kıbrıs’ta üs kapmak için sıraya girmeye başlamaları da, ‘‘bölge bütünleşmiş bir savaş alanına dönüşmek üzere’’ tezini destekliyor. 4 0 KENTTE YAPILAN ANKETİN SONUCU: Meclis’e dört parti girebiliyor ANKARA (ANKA) Seçime yaklaşık bir yıl kala 11 binin üzerinde denekle yapılan anketten AKP yine açık ara birinci çıkarken TBMM’ye de dört parti giriyor. Ankette ‘‘Cumhurbaşkanını kim seçmeli’’ sorusuna deneklerin yüzde 65’i ‘‘Halk seçsin’’ yanıtını verdi. Bir yıl önce kurulan Türkbilgi Danışmanlık Araştırma Şirketi, dördüncü anketini 8 öğretim üyesi koordinatörlüğünde 190 üniversite öğrencisi anketör tarafından 456 Eylül tarihleri arasında 40 ilde, toplam 11 bin 380 denekle gerçekleştirdi. Ankette AKP yüzde 29.40, CHP yüzde 17.04, DYP yüzde 13.16, MHP yüzde 12.12, Genç Parti 2.81, DEHAP yüzde 6.15, ANAP yüzde 5.79, Saadet Partisi yüzde 5.43, DSP yüzde 3.46 oyla çıktı. Diğer partiler ise yüzde 4.63 oy aldı. Bu sonuçlara göre; TBMM 3 Kasım öncesi gibi çok parçalı oluyor. Meclis’e AKP, CHP, DYP ve MHP giriyor. lukla yüzde 65.14 çıktı. Söz konusu soruya ‘‘diğer’’ yanıtını verenlerin oranı yüzde 5.69’da kalırken yüzde 17.29 ise ‘‘Fikrim yok’’ dedi. Ankette ‘‘Sizce AKP hükümeti türban sorununu çözebildi mi’’ sorusuna katılımcıların yüzde 70.0’i ‘‘Hayır’’ dedi. Denekler, hükümeti terörle mücadelede de yüzde 74.0 oranında başarısız buldu. TAYAD’dan F tipi eylemi Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyelerinin F tipi cezaevlerinde uygulanan tecridin kaldırılması ve ölüm oruçlarındaki ölümlerin son bulması için yaptığı oturma eyleminde, cezaevlerinin tecrit hücreleriyle kan gölüne dönüştürüldüğü öne sürüldü. Adana İnönü Parkı’nda yapılan eylemde TAYAD’lı aileler ‘‘Yaşasın ölüm orucu direnişimiz’’, ‘‘Gülcan Görüroğlu onurumuzdur’’, ‘‘Anaların öfkesi katilleri boğacak’’, ‘‘Behiç Aşçı onurumuzdur’’ sloganları atarken Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği Başkanı Şemsettin Kalkan, ‘‘AKP hükümeti derhal tecridi kaldırmalıdır. Yoksa ölümlerin 123, 124, 125... olması an meselesidir ve bu ölümlerin sorumlusu da AKP hükümeti olacaktır’’ dedi. (Fotoğraf: VURAL KÖSE) Yeni güçler dengesi İran’ın bir saldırıya karşı en etkin misilleme aracı Hizbullah, BM gücünün Lübnan’a konuşlanmaya başlamasıyla giderek etkisizleşiyor. İsrail gücünü, İranSuriye ittifakını hedef almak üzere, Suriye üzerinde odaklaştırıyor. Irak’ta Kürtlerin basıncıyla bölünme, dolayısıyla iç savaş süreci, Sadr ve diğer Şii milislerin enerjisini büyük ölçüde emecek yönde hızlanıyor. Lübnan savaşı, ABD’nin giderek bölgeyi SünniŞii ikilemi merceğinden görmeye başlaması (örneğin, Deniz Kuvvetleri Akademisinden, imparatorluk kitaplarıyla dikkat çeken Robert Kaplan, ‘‘elle çizilmiş sınırları kaldırın, geriye yalnızca ŞiiSünni ayrımları kalır’’ diyorNew York Times, 06/09), Mısır, Ürdün ve Suudi rejimlerinin Şii korkusu, İran’ı bölgede daha da yalnızlaştırıyor. Bu üç rejimin, üçünün de geleceğinin karanlık olması ise ‘‘bölgenin bütünleşmiş bir savaş alanı olması’’ senaryosuyla uyumlu. İran’ın, teorik olarak, elindeki, Hürmüz Boğazı’nı kapatarak, petrolün varil fiyatın 200 dolara çıkartarak dünya ekonomisinde bir kriz yaratma tehdidine gelince, sanırım, bu da sanıldığı kadar güçlü koz değil. İran, ihracat gelirlerinin yüzde 85’ini petrolden kazanıyor; toplam benzin tüketiminin yüzde 41’ini ithal ediyor. Petrol ihracatı ve en önemlisi, ithalatı kesilir, ABD de petrol rafinerilerini vurursa, İran ekonomisi kısa sürede çöker. Buna karşılık Uluslararası Enerji Ajansı’nın üyelerinin, 1.5 milyar varillik, yaklaşık bir yıllık, stratejik petrol rezervi olduğu söyleniyor (Global Money Trend Magazine, 08/06) (Not: 20079 arasında, bir resesyonda, petrol fiyatlarının 3040 dolara gerilemesi petrol devlerinin, böylece enflasyonist baskının azalması da kredi köpüğünün üzerinde oturanların, işine gelmez. Birincisinin kârlarını koruması, ikincisinin borcunu eritmesi açısından, yani ‘‘egemen sermaye’’ açısından yeni bir savaş çok uygundur.) İran, misilleme olarak, Irak’a karadan saldırmak isteyebilir. Ancak, güneyde, İngiliz güçleri İran sınırına kaydırıldılar. Kuzey sınırı da acaba? Türkiye’ye mi kalıyor? Esas tehlike, Lübnan’da riskli bir noktaya konuşlanmaktan değil, bir bölgesel yangının içine atlıyor olmaktan kaynaklanıyor. erginy?tr.net Öğretmen Dünyası dergisinin 5 ilde yaptığı ankete 657 ilköğretim öğretmeni katıldı ‘Müfredat daha Atatürkçü olmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Öğretmen Dünyası dergisinin 5 ildeki eğitimciler arasında, yeni müfredata ilişkin yaptığı anketten ilginç sonuçlar çıktı. Öğretmenler, programın daha Atatürkçü olmasını, ulusal günlere ilişkin şiir ve metinlere daha çok yer verilmesini ve el yazısından vazgeçilmesini istiyor. Zamanın iyi planlanmaması nedeniyle konuların yetişmediğinin de altı çiziliyor. MEB’in yaptığı müfredat değişikliğinin geçen eğitim döneminden itibaren uygulamaya konulması pek çok tartışmaya neden olurken, eğitimcilerin sert eleştirilerini de beraberinde getirmişti. Kitaplardaki birçok hata ve yetişmeyen konularla ders yılının tamamlandığına işaret edilirken, Öğretmen Dünyası dergisinin yaptığı bir anket de görüşlerin pek değişmediğini gösterdi. Derginin ‘‘Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Mersin’’de 432’si kadın, 225’i erkek toplam 657 ilköğretim öğretmenine 12 soru yönelterek yaptığı ankete verilen yanıtlardan çıkan rin yetersiz olduğu, yüzde 62’si de okulların fiziki kapasitesindeki eksikliklerin müfredatı uygulamayı engellediği yönünde görüş belirtti. Öğrenci merkezli eğitime geçilmesini engelleyen en önemli Öğretmenlerin müfredatta yapılması gerekenlere ilişkin önerileri ise şöyle: ‘‘Atatürkçülük konularına daha çok yer verilmeli. El yazısı uygulamasından vazgeçilmeli. Önemli ulusal günlerle ilgii şiir ve metinler kitapze uygun değildir’’ görüşünü de belirtti. ‘Ülke gerçekleri göz ardı edilmemeli’ Derginin, anket sonuçlarına göre yaptığı değerlendirme de şunlara dikkat çekildi: ‘‘Hizmet içi eğitimle öğretmenler müfredat hakkında bilgilendirilmeli. Yeni programın ezberci eğitimi ortadan kaldıracağı düşünülmüyor. Bu açıdan müfredat yeniden gözden geçirilmeli. Okulların yıllardır vurgulanan araçgereç ve altyapı sorunları giderilmeli. Kalabalık sınıflar eğitimöğretimi ve yeni müfredatı sağlıklı uygulamayı zorlaştırıyor. Yeni okul ve derslikler yapılmalı. Program ülke gerçekleri ve ulusal birikimler göz ardı edilmeden hazırlanarak bu anlamdaki eksiklikler giderilmeli.’’ ‘Cumhurbaşkanını halk seçsin’ Deneklere Çankaya Köşkü tartışmaları çerçevesinde ‘‘Sizce cumhurbaşkanını kim seçmeli’’ sorusu da yöneltildi. Bu soruya deneklerin sadece yüzde 11.88’i TBMM derken ‘‘Halk seçmeli’’ diyenlerin oranı ezici bir çoğun nkete katılan öğretmenlerin büyük kısmı öğrenci merkezli eğitime geçilebilmesinin önündeki en büyük engeli, araçgereç eksikliği olarak görüyor. Öğretmenler yeni müfredatta yapılan zamanlamanın hatalı olması nedeniyle konuların yetişmediğini belirtiyor. sonuçlar şöyle: Program hakkında öğretmen ve velilere yeterli bilgi verilmediğini ve bu nedenle müfradatın uygun olmadığını düşünenlerin oranı yüzde 39 oldu. Birden fazla yanıtın verilebildiği soruya; eğitimcilerin yüzde 63’ü öğrencilerin kullanacağı araçgereçleneden araçgereç eksikliği olarak görülürken, ikinci sırayı kalabalık sınıflar aldı. Eğitimcilerin yüzde 42’si yeni müfredatın ülke koşullarına göre hazırlanmadığını, yüzde 54’ü ise kısmen Türkiye koşulları göz önünde bulundurularak hazırlandığını düşünüyor. larda daha çok yer bulmalı. Program ara sınıflarda değil, birinci sınıftan itibaren uygulanmaya başlanmalı. Ölçmedeğerlendirme formlarının sayısı azaltılmalı. Zaman analizi iyi yapılmalı ve konular yıl sonuna yetişmeli.’’ Öğretmenler ayrıca, ‘‘Program ithaldir, kültürümü A S AVCILIK HAREKETE GEÇTİ Sedef Adası’yla ilgili bu köşede iki gün önce ortalıkta dolaşan bazı söylentileri gündeme getirmiş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden’e sorular yöneltmiştim. Soruların özü, Sedef Adası’nda bir kısım arazinin imara açılıp açılmamasıyla ilgiliydi. Sedef Adası da diğer dört ada (Büyükada, Heybeli, Burgaz ve Kınalı) gibi sit alanı; bu yüzden imara açılması mümkün değil. İmara yönelik her türlü girişim Anıtlar Kurulu’nun izniyle gerçekleştirilebiliyor. Uzun süredir bu konuda Adalarda kulaktan kulağa aktarılan bilgi, Sedef Adası’nın imara açılması niyetine yönelik girişimler olduğu yolundaydı. Ben de pazartesi günü, bu anlatılanları söylenti olmaktan çıkarıp sorulara dönüştürdüm. Bu yazı üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden beni aradılar. Sedef Adası’na iliş Kadir Topbaş ve Coşkun Özden’in Açıklamaları kin imar söylentilerinin doğru olmadığını belirttiler. Başkan Kadir Topbaş telefonda Adaların sit alanı olduğunu vurguladı ve bu nedenle bu konuda kendilerinin bir karar almalarının mümkün olmadığını da söyledi. Topbaş, yurttaşlarla bazı görüşmeler yapmalarının, onlara bir ayrıcalık tanınacağı anlamına gelmeyeceğini de ekledi. Her ikisi de açıklamalarını yazılı hale getirip gönderdiler. Kendilerine gösterdikleri duyarlık için ayrıca teşekkür ediyorum. Açıklamalarını aynen yayımlıyorum. Kadir Topbaş’ın yazılı açıklaması şöyle: ‘‘Sayın Oral Çalışlar, Cumhuriyet gazetesi. 11 Eylül 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşenizde ‘Sedef Adası’nda Neler Oluyor?’ başlığıyla yer alan yazınızla ilgili olarak aşağıdaki hususları dikkatinize sunmak istiyoruz: Sedef Adası’nın imara açılması hususunda yazınızda yer verdiğiniz hususlar doğru değildir. Adı geçen kişilerden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ve Başkan Sayın Kadir Topbaş’a herhangi bir öneri ya da talep gelmemiştir. Sözünü ettiğiniz görüşme, yaklaşık bir buçuk yılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiştir ve o görüşmede Sayın Esra Bereket’ten Sayın Başkan’a bu yönde bir talep iletilmemiştir. Büyükşehir Genel Sekreteri Sayın Mesut Pektaş’ın da bahsi geçen konuda ne bir görüşmesi ve ne de bir girişimi olmuştur. Bilgilerinize sunar, iyi çalışmalar dileriz. Saygılarımızla. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı.’’ ??? Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden’in açıklaması da şöyle: ‘‘Sayın Oral Çalışlar. 11 Eylül 2006 Pazartesi günü, Cumhuriyet gazetesindeki köşenizde, ‘Sedef Adası’nda Neler Oluyor’ konulu yazınızda sit alanı Sedef Adası’nın imara açılmasıyla ilgili söylentiler gerçeği yansıtmamaktadır. Adalarımızda konut imarına kapalı yeşil alanların imara açılması mümkün değildir. Sekiz senelik belediye başkanlığım döneminde bir metre yeşil alan imara açılmamış olup, yeşil alanları özenle korumaktayız. Korumaya devam edeceğiz. Yazınızda adı geçen Esra Bereket Hanım ile bu konuda hiçbir görüşme ve değerlendirmem kesinlikle olmamış, kendisi tarafından bize böyle bir öneri getirilmemiştir. Kendisiyle her Adalı gibi birkaç kere davet ve toplantılarda karşılaştım. Özel mülkiyet sahiplerinin işadamları ve inşaat şirketleriyle yaptığı görüşmeleri bizim belediye olarak takip etmemiz mümkün değildir. Ancak beledi yemizle ilgili kişilerin imar izni ile ilgili müracaatları olduğunda belediyemiz yasal olarak vatandaşın hakkı olan bu müracaatları değerlendirir. Yasal mevzuat dışında hiçbir işlem yapmadan gerekli cevapları veririz. Adı geçen kişiler, belediyemize Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 5 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü’ne herhangi bir teklif veya proje getirmemişlerdir. Belediyemize gelen proje ve teklifleri İstanbul 5 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Müdürlüğü’ne sunarız. Aynı kurulun onayladığı projeler belediyemizce onaylanır ve ruhsat veririz. Onun dışında hiçbir işlem yapmayız. Adı geçen şahıslara herhangi bir ayrıcalık yapmamız mümkün değildir. Bilgilerinize sunarım. Saygılarımla. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden.’’ Başkanlara açıklamaları için teşekkür ediyor, gereği için bilgilerinize sunuyorum. Mizgin Özbek’in ölümüne soruşturma ARİF ARSLAN BATMAN Batman’ın Kozluk ilçesi kırsalında PKK’lilere yönelik operasyonda 10 yaşındaki Mizgin Özbek’in ‘‘yanlışlıkla öldürülmesi’’yle ilgili olarak Kozluk Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. 5 Eylül’de Kozluk’a bağlı Taşlıdere köyü kırsalında çıkan çatışmada 2 PKK’linin de bulunduğu araca açılan ateşte içerde bulunan Mizgin Özbek’in öldürülmesiyle ilgili tartışma sürerken, savcılık bir hafta sonra harekete geçti. Kozluk Cumhuriyet Savcılığı önceki gün Mizgin’in öldürülmesiyle il gili soruşturma başlattı. İHD, MazlumDer ve Batman Barosu’ndan oluşan heyet de önceki gün Vali Haluk İmga ile görüştü. İHD Şube Başkanı Saadet Becerikli, olayı objektif bir şekilde değerlendirmek için herkesten görüş almaya çalıştıklarını ifade ederek ‘‘Kimseyi töhmet altında bırakma gibi bir niyetimiz yok. Herkesten görüş alarak hazırlayacağımız raporu yakında tamamlayacağız ve kamuoyuyla paylaşacağız’’ dedi. Mizgin’in ölümünün çok vahim olduğunu vurgulayan Becerikli, ‘‘Bu çocuk istenilseydi, ölmeyebilirdi. Bunu ailesi de söylüyor’’ diye konuştu. CUMHURİYET 04 K