13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Kuşlara fısıldayan adam... ames Soules’ı, kuşlarla başı belada olan J Amerikan kasabaları dört gözle bekliyor. Çünkü, Soules bir kasabaya gelince, kuşlar kaçıyor... Ona, ‘‘Kuşlara fısıldayan adam’’ deniyor! Yaptığı daha önceden bilinseydi, Alfred Hitchcock’un klasikleşmiş ‘‘Kuşlar’’ filmi anlamsızlaşırdı. O vakit, Pasifik kıyısının Bodega koyundaki balıkçı köyü, vahşi kuşların istilası altında kalmaz, korku filmlerinin üstadı Hitchcock da filmi çekemezdi. Zira o zaman, Bodega Şerifi telefon başına geçip, James Soules’ı arardı. Indianapolis’i bu yıl kuşlar bastı! Belediye Başkanı da, şehir semalarında dolaşan 1 milyondan fazla kuşu kovalamak için umudu kuşbaz James’e bağlayıp, telefon başına geçti. Belediye, ayda 80 bin dolardan az olmayan bir harcamayla kent sokaklarını, kaldırımları, park ve bahçeleri kuş pisliklerinden temizlemeye çalışıyordu. Amerikan İç Savaşı’nın meşhur ‘‘Adsız Asker’’ heykeli, hem meşhur hem de adsız olmakla beraber, kuşsuz değildi. Her sabah bir itfaiye arazözü geliyor, basınçlı suyla askere banyo yaptırılıyordu. Kuşların çoğunluğuysa, zeki kargalardı. Ancak reisimiz daha zeki çıktığından, her yere tepeden pislik yağdıran düşmanı savuşturmanın yolunu bulacaktı: Indiana’ya komşu Illinois’in Decatur kasabasında yaşamakta olan James Soules ile oğlu kente çağrıldı. ‘‘Soules Bird Repellent Co.’’ adlı kuş kovalama şirketi sahibi olan kuşbaz James, 83 yaşındaydı, oğluysa ellilerinde... James, sırrını açığa vermediği sanatını babasından 1950’de öğrenmiş, bir ‘‘altın bilezik’’ sahibi olmuştu. O zamandan beri ABD kentlerini kuşlardan kurtarmaya James gidiyor; yakın zamanda da bu işi salt oğlu, torunları üstlenecek görünüyor. Onların bugüne dek kuşlardan arındırdığı kentlerin sayısı yüzlerceydi. Şu ana kadar bu işi nasıl becerdiklerine kimsenin aklı ermedi, havsalası almadı. Alınacak gibi değildi! Kentin büyüklüğüne bağlı bir tarifeye göre, 100 bin dolardan aşağı ücretle çalışmayan kuşbazlar, ağaçlarda Tarzan misali dolaşmaktan başka bir şey yapmıyor, bir de kuşlara yaklaşıp ‘‘fısır fısır fısıldıyorlardı.’’ Hepsi buydu! Onları yakından izleyen kasabalılar, yetkililer, dürbüne sarılmış meraklılar, işin sırrını çözemiyordu. Kuşbazlar bir iki gün süren ağaçüstü mesaide, ele ne silah alıyor, ne bir tuzak kuruyor ne de INDIANAPOLIS kimyasal ilaç kullanıyordu. Ses, gürültü çıkaran, ışık saçan ya da koku yayan bir düzenekleri de MAHMUT ŞENOL yoktu. Öylesine, gezmeye gelmiş iki yolcu gibisinden kasabanın sokaklarında dolaşıyorlar, ne ki bu gezginler ağaçlara tırmanıyordu. Mesai bitiminde ağaçtan inince kuşlar uzaklaşıyor, ortalıkta tek bir kuş ölüsüne dahi rastgelinmezken, kasaba en az 3 yıl soluk alıyordu. Kuşbaz Soules’lar, gökyüzünde görülmesi istenen kuşlara ise dokunmuyor, onlara ‘‘fısıldamıyorlardı.’’ Böyle olunca çevrecilerin, doğa dostlarının da yüreği yağ bağlıyor, diyecek bir şey bulunamıyordu. Yoksa, Yeşillerin diline düşmeleri an meselesiydi. Zaten Soules’ların dile düşmek, ünlü olmak gibi kaygıları da yoktu. Kendi hallerinde bir Amerikan yaşamı sürüyorlardı. Şöhretleriyse dilden dile geçiyordu. Daha geçen yıl, 30 bin kişilik TerreHaute kasabasında, bir tahmine göre sayıları 80 bine ulaşmış kargaları onlar kovalamıştı. TerreHaute kargadan kurtulurken, daha önce aynı çözümle rahatlamış öteki kentler Soules’lara davetiye çıkarıyordu. Garantili iş yapan şirket, kuşlardan tamamen kurtulmaksızın faturayı kesmiyor, ödemeyi en sona bırakıyordu. Bloomington, Springfield, St. Louis ve daha birçoklarından sonra bu yıl, işte Indianapolis de sıraya girdi. Soules’ların iş ajandasına göre, Indianapolis’e birkaç hafta sonrası için randevu verildi. Onların kendi kasabaları olan Decatur’a gelince... Belediye Başkanı Paul Osborne da kuş kovalama ihalesini yıllardır onlara vermekteydi. Reis Osborne, ‘‘Nasıl beceriyorlar, anlaması güç!’’ diyordu. ‘‘Galiba kuşlara bir şey fısıldıyor, ağaçların tepesinde dolaşıp onlara söyleniyorlar. Belki de kızıyor, kalp kırıcı söz söyleyip kuşları gücendiriyorlar’’ diye yarı şaka yorum yapıyordu. Osborne, ‘‘Nasıl oluyorsa oluyor, sonuçta kuşlar gidiyor; şaşırtıcı olan da, bu! Kasabada 1990’dan beri zararlı kuş görülmedi’’ diye ekliyordu. Bizim yaşadığımız West Lafayette kasabasında pek kuş yok! Kuşbazların kasabası bize yakın olduğundan mıdır, nedir? Hazır, onlar bana 60 mil yakındayken, hani diyorum Anadolumuz’da kuştan yaka silken belediyeler varsa, sevabına bir iş göreyim... Ama, onlar adına söz veremem! ABD’de kuşbazları bekleyen yüzlerce kasaba varmış: Geçenlerde, ‘‘kuşlara fısıldayan adamı’’ ağaca tırmanırken yakalayıp sorularıyla uğraştırmış IndyStar gazetesi muhabiri öyle yazıyordu... [email protected] Kafalardaki ‘Türk’ imajı eanne uzaktan el kol J hareketleriyle çağırınca, koltuk değneklerine dayanıp, bir koşu gittim yanına. Masada 5 6 sıkma başlı genç kız oturuyor. Jeanne, onlara İngilizce, Hollandaca ve dilinin döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Ama kızların İngilizcesi zayıf. Bir türlü anlaşamıyorlar. Jeanne’ın derdi, benim ona çevirmenlik yapmammış. ‘‘Anlattıklarımı çevirir misin?’’ dedi. Çevirmesine çeviririm de, onlar Arap, ben Türk, nasıl olacak bu? Kızlar Dubaili. Turistik gezi için Hollanda’dalar. İngilizce ‘‘Merhaba’’dan sonra, kızlar benden önce davrandı: ‘‘Kellim Arabi?’’ (Arapça konuşuyor musun?) Nerdee?.. Jeanne ısrarla ‘‘Çevir’’ diyor. Dayanamadım, ‘‘Yahu onlar Arap ben Türk, nasıl çevireyim?’’ Şaşakaldı. ‘‘Ne yani’’ dedi, ‘‘Türkler Arapça konuşmuyor mu?’’ ‘‘Hayır’’ dedim, ‘‘Türkler, Türkçe konuşur. Türkçem, Evet belki ozanımın dediği gibi ‘dil bayrağım AMSTERDAM sistem berbat, benim’ nasıl da farklı, nasıl da ekonomi kötü güzeldir...’’ ama gürül Jeanne ve erkek arkadaşı Bert gürül akan bir (namı diğer Zappa) en yakın yaşam var arkadaşlarımdan. Öyle yabancı oralarda. En YUSUF ÖZKAN düşmanı falan olmayan azından Avrupalılardan. Yıllarca Türklerle buradakiler iç içe yaşamalarına karşın, gibi, sadece çalışıp, akşam 9 oldu kafalarındaki ‘‘Türk’’ imajı aynı: mu da yatağı boylayan insanlar ‘‘Arapça konuşan, fesli, çarşaflı değil bizim ordakiler. Her türlü insanlar...’’ kirlenmeye, kirletilmeye karşın, Arap kızlarını masalarında bırakıp, yaşayan bir ‘‘ruh’’ var oralarda. Jeanne’ı bir kenara çektim ve Sinop’u anlattım örneğin. Saatler Türklerle Arapların başka başka süren yolculuk sonrası gece yarısı ırklardan olduklarını ve başka başka ulaştığımız kentte ilk gördüğüm, diller konuştuklarını anlatmaya kol kola hafif yalpalayarak yürüyen koyuldum. 1920’den sonra Mustafa bir çift... Ardından, Sofa’da Kemal ve arkadaşlarının yarattığı kocasıyla birlikte kadeh tokuşturan modern Türkiye’den söz ettim. böşürtülü orta yaşlı teyzem... İstanbul’un, İzmir’in, Ankara’nın, Pamuk Metin ve diğer güzel Adana’nın, Samsun’un hiç de insanları tanıdıkça, hem çok şaşırıp buralardan kalır yanı olmadığını hem nasıl da sevinmiştik Sema ile. hatta, fazlası olduğunu anlattım. Ben anlattım, o şaşırdı. Sonra o anlatmaya başladı, Hollanda’da tanıdığı Türkleri. ‘‘Biliyor musun?’’ dedi, ‘‘Gece eve giderken bir Türk erkeğiyle karşılaştığımda korkuyorum ben. Çok tacizkârlar. Kadınlar desen ayrı bir âlem...’’ Dinledikçe hak verdim doğrusu. Ne yazık ki, ‘‘Türk’’ imajı onların gözünde böyle. Ne olduysa 1980’lerden sonra olmuş. 12 Eylül darbesiyle işbaşına gelen ve ‘‘Atatürkçülük savıyla’’, köktendinciliğin tohumlarını saçanların mirası. 1970’lerde gelenlerin eski fotoğrafları ile onların çocukları ve torunları arasında dağlar kadar fark var. O zamanki kadınlar açık başlı, modern giysili. Çocukları, torunları ise sıkma başlı, çarşaflı... Çoğu tarikatların, din tüccarlarının ağına düşmüş. 1970’lerde yapılı saçlar, modern giysilerle objektiflere gülümseyen Anadolu kadınları, şimdilerde ‘‘tarikat toplantılarında’’, o ‘‘kerameti kendinden menkul ağlak din tüccarı’’ için para topluyorlar. Ama ne toplama... Tarikatın önde gelenleri ‘‘ajitasyonla’’ katılımcıları coşturduktan sonra kollarındaki bilezikleri ortadaki bohçaya atıyorlar, ardından gelsin paralar, altınlar... Parası ya da altını olmayanlar içinse ‘‘senet’’ var. ‘‘İmzala senedi, her ay taksit taksit öde.’’ Dilimin döndüğünce, köktendincilerin, ‘‘tarikat mahkumlarının’’ sadece küçük bir azınlık olduğunu anlattım Jeanne ve Bert’e. Uzun söyleşinin ardından ‘‘İyisi mi siz gidip kendi gözlerinizle görün’’ dedim... Gecenin sonunda Jeanne, olanca saflığıyla, karşı masadaki Arap kızları gösterip, ‘‘Bizim kafeye bir bira içmeye davet edeyim mi?’’ dedi. Güldüm, ‘‘İyi geceler’’ deyip, koltuk değneklerime sarılıp uzaklaştım... [email protected] A la Turka seçim kampanyası elçika’da yer yerinden göndermeydi aslında ‘‘Gel oynarken ağzını açmayan, vatandaş gel... Adayın en iyi Belçika gündemine Fransız paketlenmişi bizde!’’ sloganı. kalan, konuşmaları Türban konusunda, Turkish gerektiklerinde suspus olan Lady’deki (Türk Kadınları Türk kökenli siyasetçilerimiz 8 Derneği) ‘‘368 kadın üye’’nin Ekim’deki yerel seçimlerde oy PS’in ağzını sulandırdığını alabilmek için her fırsatta nutuk yazmadan edemeyeceğim. çekip CD(sidi)k yarıştırıyorlar! Diğer partilerin PS’den altta CD(sidi)k yarıştırarak Türk kalır tarafı yok ama, en azından usulü siyaseti Belçika’ya ben sol ve Yeşiller’den farklı bir taşıyan Belçikalı Türk tutum bekliyordum. Soldaki politikacılar Türklerin ‘‘izin’’ partilerin aday seçimindeki için memleketlerine dönmesini tutarsızlıklar mide bulandırıyor. fırsat bilip kampanyalarını Örneğin PS Schaerbek Emirdağ’a taşıdılar. 3. Emirdağ listesindeki 6 adaydan sadece Gurbetçi Şenliği’nde Emir Kır biri sol kökenden geliyor ve (PS Valon Sosyalist Partisi onu da fazla oy potansiyeli yok Brüksel Bölge Parlamentosu diye Türklerin en sonuna, 41. milletvekili ve Brüksel bölge sıraya koymuşlar. Taş yerinde hükümeti devlet bakanı), Sait ağırdır, solcu solcu partiye, Köse (MR Liberal Reform sağcısı sağcı partiye gitmeli. Hareketi Schaerbeek Liberali de liberal partilere. Belediyesi encümeni), Halis Ama Belçikalı siyasilerin bu Kökten (cdhValon Hıristiyan umrunda değil. Varsa yoksa Demokrat Partisi Merkez adayın getireceği oy Yürütme Kurulu üyesi), Emin potansiyeli. Alan memnun Özkara (Brüksel Bölge satan memnun. Yani bize de Parlamentosu milletvekili ve n’oluyor ki! Adayın kişiliği ya Schaerbeek Belediye Meclisi da çizgisi PS de olsa önemli üyesi) ve Cemal Cavdarlı değil. Hangi gruba ya da siyasi (federal milletvekili) görücüye oluşuma yakın ve kaç adet oy çıktı. Emirdağ Pazarı’nı oy getirebilir. Hesap çok basit pazarına çevirenler Türkiye’de yani. Oyun çok basit. Partiler de birbirlerine girdiler. kendi siyasi çizgilerini Afyonkarahisar’da yayın yapan buzdolabına koyup Türk yerel Lider gazetesinde (31 toplumunun değişik Temmuz 2006) kesimlerinden oy çıkan ‘‘Emir Kır toplayabilmek için BRÜKSEL bakan değildir’’ her kesime uygun haberinin kaynağı aday gösteriyor, Halis Kökten’di. yani nabza göre Kökten rakibini aday veriyorlar. ‘‘müşteşar’’ olarak ‘‘Gel vatandaş tanımlıyor. ‘‘Emir geeeeel, adayın sana ERDİNÇ UTKU Kır, yaptığı en uygunu bizde. Ne açıklamada, arasan var. Buyur Belçika’da federal bir sistem abla içeri gir, çeşitlerimiz olduğundan ve bölgelerine göre içeride. Abicim hiç çekinme, birçok hükümet söz konusu giriş bedava, gelsene içeri, seç olduğundan bahsederek beğen oy kullan.’’ Ama bu işin Türkiye’deki yönetim sistemiyle bir de sonu var. Türk adayların karşılaştırılması yanlışlıklara yol poposuna bir etiket yapıştırıp açabilir, ben bakanım’’ dedi. ‘‘son kullanma tarihleri’’ de Özel CD çıkararak A la Turka yazılır yakında. Kullanın, işiniz seçim kampanyasını ilk bitince atın! Brüksel’e eşek başlatan namı diğer ‘‘XL Halis sırtında Nasreddin Hoca Kökten’’ Türkiye’de, büyük heykeli dikilmesi projesi vardı. boy, üzerinde partisinin Türk Sait Köse ile Halis Kökten adaylarının fotoğrafları olan ‘‘Heykel dikme fikri benimdi’’ Türk bayraklı afişler bastırıp diyerek birbirlerine girmişlerdi. getirecekmiş. PS adayı Emin Heykel, Brüksel’e geldi ama, Özkara ile aynı partinin yeni bir türlü dikilemedi. adaylarından birinin, Schaerbeek’te belediyenin birbirlerinin afişlerini sökmeye hemen önüne başka bir heykel başladıkları ve afiş asma dikmelerini istiyorum: yüzünden kavga ettikleri; Emin ‘‘Trajikomik Türk politikacısı’’ Özkara’nın ‘‘İşe almak istediği Poposunda barkod ve son bir Türk kızına aynı otel kullanma tarihi var. Yüzünde de odasında benimle birlikte kalır saat başı değişecek olan bir mısın, diye sorduğu iddiasını maske. Şaka bir yana özellikle içeren söyleşiyi e maille etrafa yeni genç adayları görünce dağıttığı için Halis Kökten’i gelecekten umutlandım. tehdit ettiği’’ A la Turka Eskilerden iki reklam kampanya örneklerinden.. Yerel hatırlıyorum bu konuya uygun. bir gazetede adaylara sloganlar ‘‘Eskimiş çoraplarınızı atın!...’’ yazmıştım. Bunlardan biri de ve ‘‘Siz hâlâ annenizin ‘‘Gel vatandaş gel... Adayın en margarinini mi iyi paketlenmişi bizde!’’ kullanıyorsunuz?’’ Eskimiş sloganıydı. Türklerin yoğun çorapları atmanın, yeni olduğu Schaerbeek margarinler kullanmanın Belediyesi’ndeki türbanlı zamanının geldiği konusunda adaylar Derya Alıç (Valon herkes hemfikir. Değişim, Sosyalist Partisi) ile Mahinur siyasette de sürüyor, A la Turka Özdemir’i (Valon Hıristiyan seçim kampanyaları devrini Demokrat Partisi) karşılaştırıp dolduruyor. Eminim, yarın çok hangisinin türbanı daha uzun daha güzel olacak! [email protected] kıyaslamasını yapanlara B Çin’in güneydoğu kıyılarını vuran Saomai tayfunu 104 kişinin ölümüne ve ağır hasara yol açtı. Şiddetli tayfunda 200’e yakın kişi de kayboldu. Tayfundan önce 1 milyondan fazla kişi güvenli bölgelere tahliye edildi. Zeciang eyaletinde etkili olan tayfunda evi yıkılan yaşlı bir kadın son anda kurtarıldı. Saomai’nin, Çin’i son 50 yılda vuran en şiddetli tayfun olduğu belirtiliyor. (Fotoğraf: REUTERS) S B aomai Çin’i vurdu Bütün Fransa tatilde Atletizm Şampiyonu veya dünya ir kesim dünyalı, ‘‘Sağ sol diye rekortmeni, Avrupa Yüzme bir kavram kalmadı’’ diye ahkâm Şampiyonu Fransız sporculara kesedursun, bizim buralarda özellikle oturduğu yerden kutlama mesajları temmuz, ağustos geldi mi, ‘‘Sağcıların gönderiyor... Archachon’da kiralık bir tatili, Solcuların tatili; sağ sol tatiller’’ villada dinlenen gelecek siyasi gibi başlıklar, tartışmalar, dosyalar, sezonun büyük favori yıldızı, eşini yayınlar gündelik hayat kadar reklamcı sevgilisinden koparmayı araştırmaların da yoğun biçimde başaran, çok anlayışlı (!) İçişleri nesnesi olmaya devam eder. ‘‘Tatile de Bakanı, iktidar partisi UMP Başkanı siyasi etiket takılır mı?’’ demeyin. Nicolas Sarkozy ise taptığı medyalara Takılır işte! Burası Fransa... ‘‘Biz dahi, tatil nedeniyle yüzünü pek politika yapmayız’’ ifadesi pek sevilse göstermiyor... Sol kesime gelince... de, ‘‘politika’’ onları bırakmaz ki! Gelecek siyasi sezonun bir diğer favori Yemek tarifleri, şarap çeşitleri, belden yıldızı, hem de bikinili fotoğraflarını aşağı fıkralar kadar popüler, basan iki gazeteye çok kızan Nisan sohbetlerden eksik olmayan bir konu varsa o da politikadır. Bir yanda ücretli Mayıs 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sosyalist aday adayı, tatilin 70. yılını kutlarlar, boş zaman güzel demir leydi Segolene Royal, (değerlendirmenin) erdemlerinden söz Mougins’de ederler, öte yanda ‘‘Biz en ailesiyle belki de tembeliz, biz en tutucuyuz’’, diye PARİS son huzurlu yazını yakınırlar. Elbette genellikle bu yaşıyor. Royal’in sözleri sarf edenlere yakından nikâhsız eşi, 4 baktığınızda ortaya derhal farklı çocuğunun babası, siyasi renkler de çıkar. Ama siyasi arenaların bir kolay kolay ne kimse tatilinden baş siması daha, vazgeçer, ne de bu hakka toz UĞUR HÜKÜM Sosyalist Partisi’nin kondurur. Tatile çıkamayanlar ‘‘1’’ numarası bile... Ülkenin ‘‘beynelmilel François Hollande’ın da taban siyasetle’’ en yükümlü kişiliği, militanlığına ara verip birkaç gündür Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ı, onlara katılmış olması gerekiyor... birkaç gün önce tatilini geçirdiği Ağır toplardan bir başka Akdeniz kıyılarındaki Riyaseti Cumhurbaşkanlığı sosyalist aday adayı Cumhur Köşkü Bregançon Dominique StraussKahn ise tatilini, Kalesi’nden Lübnan için televizyon çocukluğunu yaşadığı Fas’a bağlılığı kameralarına boy gösterdiğinde, nedeniyle Marakeş’te aldığı evinde söylediklerine kulak vermezseniz, geçiriyor... Yaz gevezeliğimiz hoş enfes güneş yanıklarıyla politikacıdan görüle... Böyle solsağ kişilik ziyade, yaşı biraz geçmiş yakışıklı bir örneklerini, ‘‘öteki’’ basın Hollywood yıldızı sanırsınız... mensuplarına benzer bir üslupla alt ‘‘Hükümetin eylem programına alta sıralamamazın temel nedeni, teneffüs bile yok’’, sözlerini diline Fransa’da genellikle sağcılar (Kuzey) pelesenk eden, hanımların favorisi bir Akdeniz kıyılarında, solcular ise başka olgun erkek, yaz kış yüzünden okyanus kıyılarıyla iç bölgeleri, eksik olmayan bronz teniyle Başbakan dağları tercih ederlermiş. Genel Dominique de Villepin de 10 günlük eğilimleri göstermek için aktarmıştık. bir kaçamak yaptığı Morbihan Körfezi’ndeki malikânesinden, Avrupa Ancak sadet madalyonun öteki yüzünde yatıyor... Tatile çıkabilen her 3 Fransız’dan 2’si yukardaki seçkinler kadar mercek altında günler geçirmiyor. Ama iyi kötü dinlemenin yararlanabiliyor. Peki geriye kalan 3’te 1’e ne oluyor? 3 milyonu çocuk, 21 milyon kişi yıllardır tatili unutmuş durumda. Başta Secours Catholique (SC), Secours Populaire gibi yardım kuruluşları olmak üzere, büyük sayıda belediye veya resmi özel kurum, en azından bu çocukların bir kısmına tatil olanağı yaratmaya çabalıyorlar... Sorunu çözmeyen ama uzun vadede örnekleri topluma mal olduğu, yaygınlaştığı oranda dayanışma duygu ve düşüncesini canlı tutabilecek, insanın içini ısıtan güzel bir örnekle noktalayalım: SC yıllardır, 5 ila 12 yaş arasındaki 3 bin çocuğa yaz ailesi buluyor. Bunlardan biri, Paris banliyösünde oturan ve 7 yıldır Caumont sur Durance kasabasında yaşayan Maillet ailesine yaz konukluğu yapan, 12 yaşındaki Alidi. Evsahibi büyükanne Jacqueline Maillet 4 kardeşli bir ailenin çocuğuymuş. Kendisinin 4 kızı olmuş. Büyük kızı Marie’nin ağırladığı Alidi, torunu Pierre’le yaşıt. Alidi, Pierre sayesinde yüzmeyi, bisiklete binmeyi öğrenmiş. Marie’ye göre, misafir gibi gözükse de Alidi’nin Pierre’den hiç farkı veya ayrıcalığı yok. O da yaz ödevlerini yapacak, ev işlerine yardımcı olacak. Alidi 7 yılda Maillet ailesinin bir parçası, Maillet ailesi de Alidi için gerçek bir ikinci aile olmuş. Jacqueline, ‘‘Maliyeti yok sayılabilecek gayretlerle insanoğlunu en basit mutluluklardan niye mahrum edelim. Hem de bu haz, hem veren hem alan için geçerliyse’’ diyor. Kasabanın bağlı olduğu Vaucluse il yönetimi bölgede SC’in seferberliği çerçevesinde 20 çocuğun tatilden yararlanmasını sağlıyor. [email protected] CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle