23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB PB B PB PB PB PB 28 26 27 26 27 33 36 30 23 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB Y Y PB PB Y Y Y 26 25 26 24 29 26 29 24 31 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y PB PB PB PB PB Y Y 31 30 35 36 34 35 27 27 23 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Tüm yurt parçalı ve çok bulutlu, Akdeniz, Doğu Karadeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Erzincan ve Van çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler parçalı bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı, doğu kesimlerde 2 ila 4 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 27 Helsinki B 21 Stockholm B 28 Londra Y 23 Amsterdam Y 28 Brüksel Y 26 Paris Y 27 Bonn PB 30 Münih PB 30 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB B B B B B PB Y 32 29 33 27 28 26 33 32 30 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB A PB A PB PB Y PB PB 27 35 25 42 25 34 24 35 35 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada metin ilgili bakanları. Velakin fiyatlar el yakıyor. Serbest piyasa rejimi değil mi uygulanan ekonomik rejim? Şunu da bunu da al diye zorlayan mı var? Parası olan alsın! Di mi ya efendim? İlaç fiyatlarına dolardaki dalgalanma (oynaşma) nedeniyle yüzde 30 zam yapılmasına tuzu kuru, iki villayı yıktırıp üçleyen Maliye Bakanı Unakıtan; Hazine’den sorumlu Çıkrıkçılar Yokuşu’nda pratik ekonomi ve maliye dersleri alarak Hazine bakanlığına gelen Babacan biraderimizle birlikte karar vermişler. Her ay yüzde beş zam! Yüzde beşerlik dilimlerle yüzde 30’luk zam, altı ayda tamam. Vatandaş böyle korunur işte. Zammı taksit taksit uygulayarak. Sindire sindire. Yakında bakanlarımız ‘‘İlaç alacak paran yoksa hastalanma veya taksit taksit öl’’ diyecek olurlarsa şaşıracak mıyız? ??? Bizde böylesi politikacılar, yerel yöneticiler, üçkâğıda elverişli insanlar varken konu sıkıntısı çeker mi medya? İşte size bir örnek. Alevilere Sünni İslam bilgileri içeren zorunlu din dersi uygulamasını İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulduğu haber verilen (oysa bu konudaki başvuruyu görüşmeye başlamadığı bildirilen) AİHM’ye, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik sert bir demeç patlattı. Ülkemizde zorunlu din dersi yok, diyor. Din kültürü ve ahlak bilgisi okutulduğunu söylüyor. Ama bu derslerde sadece Müslümanlığın değil, Hıristiyanlığın, Museviliğin, Budizmin de erdemleri okutuluyor mu? Hayır! Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin MEB bürokratlarının şu sözüne bakınız: ‘‘Ben Müslüman değilim’’ diyenler bu derslerden muaf tutulacakmış! Düpedüz din ayrımcılığı ve din zorbalığı! ??? Tartışması bitmez tükenmez bir diğer konu Çankaya. Deniz Baykal, son demeçlerinden esinlenerek RTE’nin Cumhurbaşkanlığı’na soyunduğunu ve 350 askerli AKP grubunun oylarıyla yukarıya çıkacağına neredeyse kesin gözle bakıyor. Gidişat da Baykal’ı yalanlayacak içerikte değil. Ne ki Baykal, belediye başkanlığı, hükümet başkanlığı sırasındaki icraatlarından kaynaklanan savlar nedeniyle RTE’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde Yüce Divan’a gönderilmesini zorunlu görüyor. Bugüne dek gelip geçen cumhurbaşkanlarının Yüce Divan’a gönderilmeleri söz konusu olmadığı için Baykal’ın görüşü gerçekten ilginç. RTE, nev’i şahsına münhasır (sözlük anlamı: kendi türü içinde benzeri yok) dedikleri bir tip. Ya Yüce Divan’a gitmeyen cumhurbaşkanları? Baykal diyor ki; ‘‘Şimdiye kadar hiçbir cumhurbaşkanı hakkında böyle Devlet Denetleme Kurulu raporlarına geçmiş iddialar yok’’. Sonuç ne mi olacak? RTE’den ret! ??? Şu yaz günü konu yok, sorun icat edilmiyor diye yapılacak başka bir şey de mi yok? Örneğin yüzünü görmediğiniz, konuşmadığınız birinin masanıza bıraktığı mektuptan neler yaptığınızı, neler düşündüğünüzü, kime kapalı kime açık olduğunuzu öğrenebilir, bir başka yazarın yazdıklarına bakarak RTE’nin Cumhurbaşkanlığı’nı ABD’nin istemediğini niçin yazmadığınızı soran aklı evvel satırları okuyabilir, neşelenebilir ve... ...Sözün kısası bir Fransız ozandan devşirme bir şiiri bu tip insanlar için anımsayarak eğlenebilirsiniz. Ne diyor ozan: ‘‘...... adında biri/Tatara Titiri’’. Noktalı yere örneğin Fikret ya da önemsemediğiniz birinin adını koyabilirsiniz. Onur kırıcı sorgu ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY lisesine el konulmuş’’ çıkışı yapması dikkat çekti. AB Türkiye Temsilciliği Siyasi İşler Müsteşarı Martin Dawson, 29 Haziran’da, Meclis tatile girmeden bir gün önce, cemaat vakıflarının mallarının iadesini öngören Vakıflar Yasası ve 9. Uyum Paketi konusunda Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan’ı ziyaret etti. Meclis’in ve komisyonun AB uyum yasaları konusundaki çalışmalarıyla ilgili bilgi sunan Toptan, paket içinde yer alan bazı düzenlemelerin henüz Meclis’e sevk edilmediğini ifade etti. Konuşma boyunca ‘‘sorgulayıcı’’ üslup kullanan Dawson, Vakıflar Yasası’nın ne zaman çıkacağını sordu. Toptan, tasarının uzun süre Plan ve Bütçe Komisyonu’nda beklediğini, kendi komisyonuna kısa süre önce geldiğini ve ancak yeni yasama yılının başladığı 1 Ekim’den sonra gündeme gelebileceğini belirtti. KATOLİK KİLİSESİ: TÜRKİYE’DE DİNİ FANATİZM ARTIYOR ‘Hükümetin çabaları yüzeysel’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dünyadaki Katolik kiliselerinin, ‘‘İhtiyacı Olan Kiliselere Yardım’’ örgütünün 2006 yılı raporunda, Türkiye, ‘‘radikal İslamı önlemede yetersiz kalmakla’’ eleştirildi. Cumhuriyet’in ulaştığı raporda, Türkiye’ye özel bir dikkat çekilme öne çıkarken Türkiye’nin özgün bir konumu olduğuna vurgu yapıldı. Türk makamlarının AB’ye girmek için dini özgürlükler doğrultusunda düzenleme yapmak zorunda kaldığının vurgulandığı raporda, bu önlemlerin yüzeysel kaldığına işaret edildi. Raporda, son yıllarda dünyada özellikle Asya ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde dini fanatizmak, incitmek değildir. Türkiye’de yaşayan Ermeniler ve Süryaniler tarafından iletilen; Roma Katolik Kilisesi aynı şekilde Türkiye’de bir kilise kuramıyorlar örneğin. Birçok kilisesine el konulmuş, elinden alınmış. KT: 161 tane cemaat vakfı var. Türkiye bunu kabulleniyor, zaten onun için bu yasa tasarısını yaptı. Ancak burada AB’ye bağlı üyeler arasında bir farklılık görününce bu bizim vatandaşımızı incitiyor. (...) Biraz evvel de ifade ettim: Tasarı bizim komisyona çok geç geldi. Şu anda alt komisyonun TBMM tatile girmeden bitirilmesi hedefimiz. min canlandığı dile getirildi ve Türkiye de bu ülkeler arasında gösterildi. Raporda, ayrıca geçen şubat ayında Trabzon’da rahip Santoro’nun öldürülmesinin, Türkiye’de dini fanatizmin artışını gösterdiği dile getirildi. Raporun yanı sıra, söz konusu örgütün yayın organında Samsun’da rahip Pierre Brunissen’in saldırıya uğramasına ilişkin olarak Türkiye’de görev yapan Psikopos Vekili Luigi Padovese ile yapılan söyleşiye de yer verildi. Podovese, Samsun’daki olayın bireysel eylemden çok, Türkiye’de artan fanatizmin bir yansıması olduğunu belirtti ve Türkiye’deki bazı basın organlarının bu fanatizmi körüklediğini dile getirdi. ni hükümet ne isterse bunu parlamento kabul eder demedim. MD: Ama hükümet oldukça yoğun çoğunluğa sahip, bu parlamentoda küçük bir muhalefet nasıl bu kadar etkili olabiliyor. KT: İçtüzük var. TMK’nin 1 maddesini tam 3 saat tartışmak zorunda kaldık. Bu nedenle TBMM Başkanı’nın yeni bir içtüzük çalışması var. Elbette hükümetin büyük çoğunluğu var, yasa çıkar ama zaman alır. Çifte standart endişesi Toptan, ‘‘Yasa tasarısına ana muhalefet ve toplumun bazı kesimlerinden itiraz var. Çok kimse, ‘Bulgaristan’da vakıf malları var, Batı Trakya’da vakıf malları var; buna rağmen neden oralardan değil de Türkiye’den isteniyor’ diye endişeleniyor. Tüm vakıf malları devletin elinde... AB onlara başka Türkiye’ye başka davranıyor gibi bir gözlem var’’ görüşünü iletti. Cumhuriyet’in ele geçirdiği tutanaklara göre bu aşamadan sonra Dawson ile Toptan arasında zaman zaman gerilimin tırmandığı, özetle şu ilginç diyalog geçti: MD: İki yanlış bir doğru yapmaz. Batı Trakya konusunun karmaşık olduğunu biliyoruz. AB’nin niyeti adaletsiz yaklaş Önem verilmiyor izlenimi MD: Ama şu da bir gerçek ki, biz sadece kabul edilen kanunları yazıyoruz. 1 Ekim’den sonra çıkacaklar bizim rapora yansımayacak. (...) Peki Sayıştay Kanunu ve Özel Eğitim Kanunu yarın kabul edilir mi? Yoksa eylül sonunda mı kabul edilir. KT: Bilemiyorum. Üç parti nin uzlaşması ile kabul ediliyor. MD: Brüksel’de AB paketine fazla önem verilmiyor gibi bir gözlem olabilir. KT: Çok çalışıyoruz, ama yasa yapmak çok kolay değil. Önümde görüyorsunuz 700 maddelik ceza uyum, 1534 maddelik Türk Ticaret Kanunu tasarıları var, uğraşıyoruz. MD: Sayın Abdullah Gül yaz tatiline girmeden bu yasalar çıkacak dedi, bundan negatif bir görüş çıkarabilir mi? KT: Parlamento hükümetin emrinde değil ki. Blair Avam Kamarası’ndan her kanunu geçirebiliyor mu? MD: Çoğunluğu varken sorunlarla karşılaşıyorsa o zaman herkes ne kadar inandırıcı diye tartışıyor. KT: Hükümette sorun yok. Parlamentoda muhalefet de var. Gerektiği yerde muhalefet eleştiri yapıyor. MD: Siz parlamento hükümete hizmet etmiyor mu dediniz. KT: Emrinde değil dedim. Ya ‘CHP süreci yavaşlatıyor’ MD: CHP kasıtlı olarak süreci yavaşlatıyor diyebilir miyiz? KT: Diyebiliriz. Şimdi ANAP yapıyor. Hükümetten para istiyorlar, yoksa biz de kanunları engelleriz diyorlar. MD: Bunun dışında başka içten kaynaklanan sorunlar var mı? KT: AKP içinde de değişik düşüncede olan arkadaşlarımız var. AKP merkez sağda büyük bir kitle partisi. Bazen muhalefetteki arkadaşlarla birlikte oy kullanabiliyorlar. ABD’ye geniş söz hakkı AnkaraWashington arasında imzalanan Stratejik Ortak Vizyon Belgesi, AKP’nin dış politikada hemen her alanda Bush yönetiminin dümen suyuna girdiğini ortaya koydu BAHADIR SELİM DİLEK rekli oynadığı için hangi rakamın ne kadar gerçekçi olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Büyümeden bütçeye kadar son dönemde verilen her istatistikte hormonlu bir bölüm ortaya çıktı. İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor: Acaba bu rakamlar önceden hükümete iletiliyor da hükümetin düzeltmelerine göre yeniden mi oluşturuluyor? Her şey bir yana, sıradan bir yurttaş ve ‘‘tüketici’’ olarak günlük gereksinimlere ödediğimiz para artıyor. Bu artış haziran ayında daha da dikkat çekici ölçüdeydi. Ama tüketici fiyatlarına baktık, yüzde 0.34 artmış. Bu durumda aklımıza başlıktaki soru geliyor: Acaba pahalılık enflasyondan daha fazla mı artıyor? ??? Eskiden hükümetin kontrol ettiği organların yanı sıra özel kurumların da enflasyon hesapları olurdu. Örneğin, İTO gibi, Türkİş gibi kurumlar, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamları açıkladığı süreçte kendi bulgularını kamuoyu ile paylaşırdı. Arada fark varsa, haber değeri taşırdı... Bugün, bu tür araştırmalar yapılsa bile İstatistik Kurumu’nun açıklamasıyla bağlantılı duyurulmadığı için karşılaştırma ortamı olmuyor... Bırakın bu tür karşılaştırmaları, rakamların gerçek dilini çözmekte bile zorlanıyoruz. Başta da vurguladığımız gibi bu konuda ciddi bir güven erozyonu yaşanıyor. Örneğin, ihracattaki artış ballandıra ballandıra sunuluyor. İthalattaki artış ise ‘‘öte yandan’’ diye tek tümcelik yer bulabiliyor. İhracatın yüzde 60’ının ithalata dayalı olduğu bir ülkede iki rakamın birlikte değerlendirilmesi gerekmez mi? Enflasyondan önceki ‘‘iyi haber’’ de bu yılın ilk çeyreğindeki ‘‘büyüme’’ idi. Gazeteler haberi şöyle duyurdu: Krize girmeden önce iyi büyümüşüz! Krizle birlikte ne olmuş? Yüzde 30 fakirleşmişiz! Fakirleşme öncesi büyümeden söz etmek; bir girişimcinin, işyerini batırmadan önce iyi satış yaptığı için övünmesine benziyor! ??? Yeniden enflasyona dönersek... Hükümetin, ekonomideki neredeyse tek hedefinin enflasyonu tek haneye indirmek olduğu anlaşılıyor. Ekonomiye bakan bakanlar dönüp dönüp bunu söylüyor. Onlar bu örneği verdikçe de benim aklıma yıllar önceki bir anlatım geliyor... Yalıkavak, Bodrum’un ardından meşhur olan bir turistik belde... 1980’li yıllarda bu belde turistik olmaya başlayınca ticaret canlanmış ama, fiyatlar da artmış. İnsanlar bir yandan fiyat artışından yakınıyor, bir yandan da artan ticaretten aldığı payı yükseltmeye çalışıyor. Yalıkavak’ın hemen üstünde bir dağ köyü var. Adı, Geriş... Orada fazla ticaret yok, insanlar kendi halinde yaşayıp gidiyor. Halk fakir, fiyatlar da Yalıkavak’tan ucuz... Yöre halkı bu duruma bakıp şöyle bir deyim üretmiş: Yalıkavak üstü Geriş, ne alış ne veriş! Hükümet, insanların alım gücünü azaltıp enflasyonu indirmeye çalışıyor. İlaç parasını kesip bütçeyi fazla verdirmeye çalışıyor. Rakamlarla oynayıp durumu iyi göstermeye çalışıyor... Bu gidiş... Yalıkavak üstü Geriş! ankcum?cumhuriyet.com.tr Gül, ABD’de Rice ile görüştü Danimarka basınından eleştiri: Türklere sopa lazım! ? Baştarafı 1. Sayfada lirtirken AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın, bu görüşmenin devamını sağlamak için ‘‘sauna diplomasisi’’nden bahsettiğini hatırlattı. BBC Türkçe Servisi’ne göre gazete, Türklerin sauna ile hamam arasında benzerlik kurduğunu ve Avrupa’da Türklere en olumlu bakan ülke olan Finlandiya’nın dönem başkanlığı sırasında, ülkenin geleceğinin biraz daha netleşebileceğini umduklarını kaydederek şöyle devam etti: ‘‘Ancak Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanması ve Türkiye ile AB arasında bir krizin önlenmesi için buhardan daha fazlasına ihtiyaç olduğu açık. En azından, huş ağacından sopa ile bir kez vurmak gerekli.’’ ‘Türkiye’nin daha çok yolu var’ Bir başka Danimarka gazetesi Berlingske Tidende de Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin Kıbrıs nedeniyle büyük bir krize sürüklenmek üzere olduğunu öne sürdü. Türkiye’nin AB ailesine katılmak için önünde çok uzun bir yol olduğunu savunan gazete, Türkiye’nin, Avrupalı olmaya bu konuda en iyimser olanların bile düşündüğünden daha az hazır olduğunu da iddia etti. Gazete şunları yazdı: ‘‘Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Muhammet Peygamber karikatürleri krizi ardından bir Danimarka gazetesine verdiği demeçte sarf ettiği, düşünce özgürlüğünün sınırlanması gerektiği yönündeki sözler gösteriyor ki Türkiye ile Avrupa arasında somut bir anlayış farkı var.’’ Gazete, Kıbrıs krizini ve Kopenhag’dan yayın yapan Roj TV’nin kapatılmaması için Danimarka Başbakanı’na mektup yazan 56 Kürt belediye başkanına dava açılmasını, Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için öncelikle çok şeyini değiştirmesi gerektiğinin göstergesi olarak değerlendirdi. ANKARA ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın geçen nisan ayında Ankara ziyaretinde hazırlanması kararlaştırılan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD’deki temasları sırasında açıklanan Stratejik Ortak Vizyon Belgesi, AKP hükümetinin dış politikanın hemen her alanında ABD’nin dümen suyuna girdiğini ortaya koydu. ‘‘TürkAmerikan Stratejik Ortaklığını İleri Götürmek İçin Ortak Vizyon ve Yapılandırılmış Ortaklık’’ adını taşıyan ve iki sayfadan oluşan belge, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına ilişkin kritik konularda ABD’ye söz hakkı tanıyor. ABD, bu belgeyle, Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulanmasına Türkiye’yi de ortak ederken İsrailFilistin anlaşmazlığının çözümünde, Türkiye’nin bugüne kadar izlediği denge politikasını göz ardı ediyor. Bugüne kadar Irak’ta Türkiye’nin bütün ulusal hassasiyetlerini göz ardı eden ABD, Türkiye’den, birleşik Irak’ta demokrasinin ve refahın teşvik edilmesini istiyor, ancak bunun nasıl yapılacağı konusunda herhangi bir ipucu vermiyor. Belgeyle ABD, İran konusunda Türkiye’yi kendi yanına çekme çabası içine giriyor. Stratejik Vizyon Belgesi’ne onay WASHINGTON (AA) Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, bölgesel ve küresel işbirliğini öngören ‘‘Stratejik Vizyon Belgesi’’ni onayladı. Belgede, ‘‘Bölgesel ve küresel hedeflerimiz bağlamında aynı değerler ve idealler bütününü paylaşıyoruz. Bunlar, barış, demokrasi, özgürlük ve refahın geliştirilmesidir. Bu nedenle Türkiye ve ABD, birlikte çaba harcamalarını gerekli kılan ortak sınamalar ve fırsatlarla karşı karşıyadır. İstişare ve işbirliğine dönük ortak gündemimizin unsurlarını bu sınama ve fırsatlar şekillendirmektedir’’ denildi. ABD’de bulunan Gül, Rice ile ortak basın toplantısı düzenledi. Gül, görüşmede Irak, İran, PKK, Ortadoğu, enerji konuları ve BakuTiflisCeyhan projesini ele aldıklarını kaydetti. Gül, iki ülkenin ilişkilerinin sağlam temele dayalı ortaklık, karşılıklı işbirliği ruhu içinde olduğunu teyit ettiklerini söyledi. Ortak Vizyon Belgesi’nin, iki ülke arasındaki diyaloğu yapısal duruma getirdiğini belirten Gül, ‘‘Bu eylem planı değil. Daha çok yol gündemi.Yoğun diyalog başlatıyor’’ dedi. Rice da iki ülke ilişkilerinin ‘‘karşılıklı güvene’’ dayandığını dile getirerek Türkiye ile Ortak Vizyon Belgesi sayesinde her iki ülkenin insanlarının, ilişkilerin ne denli ‘‘derin ve geniş temelli’’ olduğunu görmesinin kolaylaşacağını kaydetti. Rice, ilişkilerin ‘‘güçlü dostluk, stratejik ilişki ve ortak değerlere bağlılık’’ temelinde sürdüğünü vurguladı. Rice, belgenin, bölgesel ve küresel istikrara büyük katkıda bulunacağını kaydetti. Rice, Gül ile ele aldıkları konular arasında Ortadoğu’daki sorunlar ve İran’daki durumu saydı. İsrail ve Filistin arasındaki gerginliğin sona ermesi için Suriye nezdinde yaptığı girişim için Gül’e teşekkür eden Rice, Filistin halkına yardıma hazır olduklarını, ancak Hamas’ın İsrailli askeri bırakması gerektiğini söyledi. Rice, PKK’ye ilişkin soru üzerine bu konuda ABD’nin Türkiye ile etkin olarak çalıştığını belirtti. ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Ankara ziyaretinde hazırlanması kararlaştırılan Stratejik Ortak Vizyon Belgesi, Dışişleri Bakanı Gül’ün ABD’deki temasları sırasında açıklandı. (Fotoğraf: AP) Karadeniz vurgusu Belgede, ABD’nin Karadeniz konusunu gündeme taşıması dikkat çekerken ‘‘Kafkaslar, Orta Asya ve Afganistan’da istikrar, demokrasi ve refaha katkıda bulunulması’’ bekleniyor. Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’ya ilişkin politikalarının ABD’nin bölgeye ilişkin politikalarıyla örtüşmediği göz önüne alındığı zaman, belgede istenilen katkının nasıl sağlanacağı sorusu yanıtsız kalıyor. Belgede gündeme getirilen Kıbrıs konusunda, görünürde Türkiye’nin tezlerine yakın ifadeler yer alıyor. Ancak izolasyonların kaldırılmasının istenmesine karşın ABD’nin bugüne kadar bu konuda adım atmamış olması da dikkat çekiyor. Belgede üzerinde durulan enerji güvenliği kavramları ve Hazar havzası konusu, ABD’nin Kafkasya’daki kontrolünü Türkiye üzerinden sağlamaya çalışma çabası olarak ortaya çıkar ken Transatlantik ilişkilerin güçlendirilmesi istenerek Türkiye’nin NATO şemsiyesi dışına ilgi duyması istenmiyor. Kıbrıs gibi PKK konusunda da ABD, Türkiye’ye taahhütte bulunuyor. Ancak belgenin hazırlanmakta olduğu günlerde ABD’den yapılan bütün açıklamalar, Washington yönetiminin terör örgütünü Irak’tan silah zoruyla çıkarma çabasında olmayacağını göstermişti. ABD bugüne kadar PKK’ye karşı harekete geçmezken bu belgenin açıklanmasından sonra nasıl bir politika izleyeceği sorusu da gündeme geldi. ABD, bu belgeyle kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesini isterken özellikle İran konusunda Türkiye’yi etki altına alıyor. 4 diyalog mekanizması Belge, bir taraftan Türkiye’nin AB üyeliğinin desteklenmesini gündeme getirirken diğer yandan da dinler ve kültürler arası diyaloğu teşvik ederek AKP hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemine yakın olduğu mesajını ortaya koyuyor. Belge, bütün bu konuların dört ayrı diyalog mekanizması ile yürütülmesini karara bağlıyor. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle