25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EĞİTİM YÖK’ün Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi raporunda, ortaöğretimdeki yetersizliklere dikkat çekildi 7 KİMİ NURCU, KİMİ BAKAN YAKINI Dershaneler kaliteyi düşürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK’ün hazırladığı ‘‘Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’’ taslak raporunda; dershanelerin ortaöğretime yardımcı olmaktan çok onu ikame eder hale geldiği, son dönemde yaygınlaşan özel derslerin de kayıt dışı olduğuna dikkat çekildi. Uygulanmakta olan sınav sisteminin topluma 1.5 milyar YTL ’ye mal olduğuna işaret edildi. YÖK’ün yasal bir düzenleme için ‘‘düşünce zemini oluşması’’ amacından hareketle hazırladığı, üniversiteye giriş sistemi ve yükseköğretimin sorunlarını kamuoyu ile paylaştığı, ‘‘Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’’ne ilişkin taslak raporunda dikkat çekici saptamalar yer aldı. Dershane sektörüne işaret edilerek, sınava girenlerin çok büyük kısmının üniversiteye yerleştirilemeyişinin, öğrencilerin ek bir hazırlık dönemi geçirerek ikinci, üçüncü kez sınava girmesine yol açtığına işaret edildi. Öğrencilerin yüzde 71.8’inin dershaneye gittiği kaydedilen araştırmada, yükseköğretim önündeki yığılma arttıkça, dershane sektörünün genişlediği belirtildi. Raporda, ‘‘Eğer bir ülkede ortaöğretim homojen nitelikte ve başarılı olarak verilemiyorsa, eğitimdeki açıkları ka ? YÖK’ün raporunda dershane sektörüne işaret edilerek, sınava girenlerin çok büyük kısmının üniversiteye yerleştirilemeyişinin, öğrencilerin ek bir hazırlık dönemi geçirerek ikinci, üçüncü kez sınava girmesine yol açtığına işaret edildi. patmak için ‘özel dershanelerin’ gelişmesi, beklenen bir şeydir. Dershane sektörü devletin ortaöğretim kurumlarında iyi yetişmiş öğretmenlerini kendine kanalize etmektedir. Sınavların tek amaç haline gelmesi sonucu, öğrencilerin okullarına devam etmeyerek dershanelere gitmesi ve ortaöğretimin son sınıflarını boşaltan etkiler yaratmasına yol açmaktadır. Bu tür bir etkileşme sonucu, ‘özel dershaneler’ ortaöğretimin açıklarını kapatacak bir işlev görmek için yola çıkarken ortaöğretimin kalitesini daha da düşüren etkiler yaratmaktadır’’ dendi. Dershane ücretinin öğrenci başına ortalama 1800 YTL olarak baz alındığı bir hesaplamaya yer verilen raporda, hem sınav hem de dershane ve kitapkırtasiye harcamalarının ailelere ve topluma maliyetinin bir milyar 533 milyon 371 bin 780 YTL ’yi bulduğu belirtildi. Sınavın sadece ailelere maliyeti ise 116 milyon 66 bin 660 YTL. Raporda, çeşitli anketlere atıfta bulunularak öğretim elemanlarının özellikleri ve dağılımlarına ilişkin veriler de yer aldı. Buna göre; öğretim elemanlarının yüzde 60’ının yabancı dil sorunu olduğu, yüzde 46’sının hiç yurtdışına çıkmadığı, halen görevde olanların yüzde 61’inin erkek olduğu belirtildi. ‘Kendi öğrencisini atama yaygın’ Ayrıca, ‘‘Öğretim üyelerinin yüzde 42’si lisans ve lisansüstü öğrencilerin de yüzde 39’u üç büyük kentte toplanmış olup, dağılımda önemli bir çarpıklık gözlenmemektedir. Ancak, profesörlerin yüzde 60’ının 3 büyük kentte olması, önemli bir çarpıklık olarak görülebilir’’ dendi. Yükseköğretimin başarılı olabilmesi için insan ser mayesine yatırımın en önemli nokta olduğuna işaret eden YÖK’ün taslak raporunda, ‘‘Öğretim üyesi yetiştirme yaklaşımlarından biri, yurtdışına devlet bursu ile doktora öğrencisi göndermektir. İstatistikler, yurtdışı devlet bursu programlarında YÖK programının MEB programına göre daha verimli olduğunu göstermiştir. Bu gerçeğe karşın 2004 ve 2006 yıllarında YÖK’e bu amaçla kadro tahsis edilmemiştir’’ dendi. Taslak raporda, yükseköğretim stratejisinin çözüm getirmeye yöneleceği 11 stratejik sorun alanı olduğu belirtilerek bunlar arasında; ‘‘Meslek yüksekokulları ile ilgili sorunların üzerinde özellikle durulması, yükseköğretim mezunlarının en az bir yabancı dil bilmesinin sağlanması, yükseköğretimde fırsat eşitsizliğinin giderilmesi ile yeterli sayı ve kalitede doktoralı insan gücü yetiştirilmesi’’ de sayıldı. Öğretim üyeliklerine ‘‘kendi öğrencisini atama’’ eğiliminin çok yüksek olduğunun vurgulandığı raporda, ‘‘Bu olumsuz sonuçlar doğuran bir uygulama. Bir üniversitede doktorasını alan bir kişiyi, yurtiçinde ve yurtdışında başka üniversitelerde çalışmalarda bulunmadan aynı üniversiteye öğretim üyesi olarak atamaktan kaçınılmalı’’ dendi. MEB’in şaibeli kadroları ? Milli Eğitim Bakanlığı’nın üst düzey makamlarının, AKP iktidarı döneminde kadrolaşmanın odağı haline geldiği belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı’nın üst düzey makamları, AKP iktidarı döneminde kadrolaşmanın odağı haline geldi. Son olarak AKP döneminde atanan Bakanlığın Dış İlişkiler Genel Müdürü Doç. Dr. İbrahim Özdemir’in, bir makalesinde ‘‘İslam dünyasındaki en antidemokratik rejimler (Irak, Suriye, Tunus, Cezayir vb.) laik diktatörlerin elindedir’’ görüşünü savunduğu ortaya çıktı. Bakanlığın bazı önemli kadrolarında bulunan isimler ve hakkındaki iddialar şöyle: Müsteşar Necat Birinci: Daha önce, katıldığı bir televizyon programında ‘‘ümmetçi’’ olduğunu söyleyen Birinci, özellikle görevden alınan personele ilişkin yargı kararlarını uygulamamakla ünlendi. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Müsteşar Birinci’nin, ‘‘görevde keyfi davranmak’’ suçundan 5 ay hapis cezasına çarptırılmasına ve 5 ay kamu hizmetinden yasaklanmasına karar verdi. Birinci’nin itirazını inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu dairenin kararını onayladı. Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. İrfan Erdoğan: Prof. Ziya Selçuk’tan boşalan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’na getirilen Erdoğan’ın, ‘‘Türk Eğitim Sistemi: Alternatif Perspektif’’ kitabında, din dersinin birinci sınıftan itibaren okutulmasını önerdiği ortaya çıktı. Müsteşar Yardımcısı Cemal Taşar: Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in akrabası olan Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Cemal Taşar, görevlendirmelerle genel müdür yardımcılığı, genel müdür, son olarak da müsteşar yardımcılığına kadar yükseldi. Yurtdışı Eğitim Öğretim Genel Müdürü Hasan Kaplan: Bakan Çelik, göreve geldikten sonra Yurtdışı Eğitim Öğretim Genel Müdürlüğü’ne, AKP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan’ın kardeşi Hasan Kaplan’ı getirdi. Dış İlişkiler Genel Müdürü Doç. Dr. İbrahim Özdemir: Özdemir’in, ABD’de misafir öğretim üyesi olarak bulunduğu dönemde, Ian Markham’la ‘Globalization, Ethics and Islam: The Case Of Bediuzzaman Said Nursi’ (Küreselleşme, Etik ve İslam: Said Nursi Örneği) adlı bir kitap hazırladığı ortaya çıktı. Özdemir bir makalesinde de ‘‘Kendimize uygun anlayış, geleneğimizden ve Kuran’dan hareketle ortaya çıkarılmalıdır. Gelenek eleştirel ele alınırken, Kuran yeniden yorumlanmalıdır’’, ‘‘İslam dünyasındaki en antidemokratik rejimler (Irak, Suriye, Tunus, Cezayir vb.) laik diktatörlerin elindedir. Bunun sonucu, sekülerizmin yol açtığı ahlaki bunalımın sık sık Müslüman toplumlarda gözlenmesidir’’ görüşlerini dile getirdi. YÜRÜTMEYİ DURDURMA Geçen yıl 57 bin 892 üniversite mezunu genç, Türkiye İş Kurumu aracılığıyla iş aradı Açık lise ısrarına yargı freni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), yargı kararına karşın, açıköğretim lisesine yeni kayıtlar yapılabileceğine ilişkin 1 Mart 2006 tarihli işleminin yürütmesini durdurdu. YÖK, MEB’in açıköğretim lisesine yeni kayıtlara ilişkin 1 Mart 2006 tarihli işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açmıştı. Danıştay 8. Dairesi, daha önce söz konusu işlemin yürütmesini MEB’den savunma alınıp yeniden bir karar verinceye kadar durdurmuştu. Edinilen bilgiye göre Danıştay, MEB’den savunma geldikten sonra yürütmenin durdurulması istemini yeniden görüştü. 8. Daire, MEB’in işleminin yürütmesini oybirliğiyle durdurdu. Dairenin gerekçeli kararında, MEB Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin yürütmesinin 8. Daire tarafından 7 Şubat 2006’da durdurulduğu anımsatıldı. Kararda, dava konusu işlemin, ‘‘yürütmenin durdurulması kararının MEB’e tebliğ edildiği tarihe kadar bu yönetmelikte yer alan kurallar uyarınca açıköğretim lisesine kayıt yaptırmış olanların kazanılmış haklarının bulunduğu, bu nedenle korunması gerektiği ve bunların ÖSS’ye başvurabileceğine ilişkin olarak tesis edildiği’’ kaydedildi. Anayasanın 138. maddesine paralel olarak İdari Yargılama Usulü Yasası’nın, idarenin, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu kuralına yer verdiği kaydedildi. 279 bin üniversiteli işsiz ? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Başesgioğlu, TÜİK verilerine göre, işsiz sayısının 2002’de 2 milyon 464 bin, 2005’te ise 2 milyon 520 bin olduğunu bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Geçen yıl, 57 bin 892 üniversite mezunu, Türkiye İş Kurumu aracılığıyla iş aradı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu’nun, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak verdiği bilgiye göre, ‘‘Üniversite mezunları arasında işsiz sayısı 2005 sonu itibarıyla 287 bin, işsizlik oranı yüzde 10.2; Şubat 2006 dönemi verilerine göre ise işsiz sayısı 279 bin, işsizlik oranı ise yüzde 9.5.’’ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın soru önergesine verdiği yazılı yanıtta, TÜİK verilerine göre, işsiz sayısının 2002’de 2 milyon 464 bin; 2005’te ise 2 milyon 520 bin olduğunu bildirdi. Bakan Başesgioğlu, 20022005 döneminde toplam işgücünün 747 bin kişi arttığını, aynı dönemde işsizlik oranında bir değişiklik meydana gelmediğini ifade etti. Başesgioğlu’nun, TÜİK verilerine dayanarak verdiği bilgiye göre, üniversite mezunları arasında işsiz sayısı 2005 sonu itibarıyla 287 bin, işsizlik oranı yüzde 10.2; Şubat 2006 dönemi verilerine göre ise işsiz sayısı 279 2005 sonu itibarıyla 57 bin 892 yüksekokul ve fakülte mezunu, kurum aracılığıyla iş aradı. bin, işsizlik oranı ise yüzde 9.5. Türkiye İş Kurumu kayıtlarına göre, 2005 sonu itibarıyla 57 bin 892 yüksekokul ve fakülte mezunu, kurum aracılığıyla iş aradı. Türkiye İş Kurumu’na başvurmayan üniversite mezunu işsiz sayısı yaklaşık 230 bin kişi. İşsizlik 2002’de yüzde 10.3, 2003’te yüzde 10.5, 2004 ve 2005’te ise yüzde 10.3 olarak gerçekleşti. yeler henüz yakalanamamıştır ancak, ciddi bir artış da yaşanmamıştır. Bunda, 3 yıldır yakalanan ekonomik istikrarın rolü büyüktür’’ dedi. İşsizliği ‘‘yapısal bir sorun’’ olarak nitelendiren Başesgioğlu, ‘‘Bu sorunun kısa sürede tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığını’’ belirtti. Başesgioğlu, bunun, kısa, orta ve uzun dönemli plan, program ve stratejilerle, ekonomik ve sosyal politikaların bir arada ve etkili bir şekilde uygulanmasıyla, zaman içinde çözülebileceğini vurgulayarak ‘‘Bu noktada, sorunun çözümü için ilk aşamada elzem olan ekonomik istikrarın sağlanmış olması, büyük önem taşımaktadır’’ dedi. İşsizliğin çözümünde, ekonomik ve sosyal politikaların birlikte ve etkin yürütülmesinin önemine işaret eden Başesgioğlu, ‘‘Ekonomik alanda yatırımların istihdam yaratıcı alanlara kaydırılması, istihdamın ekonomik büyümenin temeline oturtulması gerektiğini’’ vurguladı. Başesgioğlu, işsizliğin çözümünde, sosyal politika açısından önemli rol üstlenen kurumların geliştirilmesi ve güçlendirilmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti. Özdemir, Said Nursi’yi övdü Özdemir, dün yaptığı açıklamada ise ‘‘Küreselleşme, Etik ve İslam’’ adlı kitabında İslam ve Müslümanlar hakkındaki yanlış anlamaları gidermeyi amaçladıklarını ileri sürdü. Özdemir, şöyle devam etti: ‘‘Müslüman bir düşünür olarak Said Nursi’yi tercih etmemizin nedeni İslamın etik boyutuna vurgu yapması; dünya barışı için dinler, medeniyetler ve kültürlerarası diyaloğu ve tartışmayı öne çıkarmasıydı.’’ Kitabın kapağındaki şahsıyla ilgili ‘‘Nur cemaatinin önde gelen bir üyesi’’ ifadesinin tamamen yayınevinin notu olduğunu savunan Özdemir, söz konusu makalesindeki görüşlerini ise bugün de aynen savunduğunu kaydetti. Başesgioğlu: Yapısal sorun Başesgioğlu, ‘‘İlgili dönem için, işsizlik konusunda arzulanan sevi Üniversiteye girmek isteyenlerin yüzde 70’ini dışarıda bırakan sistem işgücü kalitesini düşürüyor Eğitim talebine cevap veremiyoruz LATİF MUTLU ARICI’NIN TEDAVİSİ SÜRÜYOR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Tapusu olan okula salon yok İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ilçe belediyelerine gönderilen ve yapılması istenen spor salonları ve sahaları, Kâğıthane ilçesinin tek Anadolu lisesine ‘‘tapu ve iskânı’’ olduğu için yapılamıyor. Kâğıthane Anadolu Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı Turhan Sunar, Kâğıthane Belediyesi yetkilileri ile defalarca görüştüklerini ancak sonuç alamadıklarını belirterek ‘‘Altı ay önce Şişli Belediyesi potalar ve direkler gönderdi ancak Büyükşehir Belediyesi’nin hazır sahaları olmadan bunlar işlevsiz kalıyor’’ dedi. Sunar, Kâğıthane ilçesinde 60 okul olduğunu ve yalnızca Kâğıthane Anadolu Lisesi’nin tapu ve iskânı olduğunu kaydederek ‘‘Yetkililer, bizim okulumuza ruhsatlı olduğu için kapalı spor salonu ve sahalar yapılmayacağını söylediler’’ diye konuştu. Kâğıthane Belediyesi yetkilileri ise sorularımızı yanıtsız bıraktı. Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarında Atatürk şöyle diyordu: ‘‘Ülkemizi dünyanın en mamur ülkeleri düzeyine çıkaracağız.’’ 70 yıldan beri devam eden bütün çabalara rağmen beklenen düzeye ulaşamadık. Çünkü; ülkemizi yüceltecek ve hedefe ulaştıracak kadroları yetiştiremedik. Yükseköğretime başvuran gençlerimizin yüzde 70’ini eleyip bir kenara atıyoruz. 35 yıldan beri devam eden bu sınav, işgücü kalitemizin giderek zayıflamasına yol açıyor. Biz bu eğitim ile Avrupa’nın vasıfsız işgücü talebini karşılayabiliriz. Yükseköğrenim görmek isteyen gençlerin yüzde 70’ini dışarıda bırakan sistem, ülke kalkınmasını gerçekleştirecek kadroları yetiştiremez. Bu kadar gencimizi yükseköğretimden yoksun bırakmak mecburiyetinde kalmamız, sadece üzüntü değil karamsarlık yaratmaktadır. Tüm komşularımızın okullaşma oranları bizden daha ileridir. İnsani kalkınmışlık yönünden sadece Suriye, Irak ve İran’dan ilerdeyiz. Diğer komşularımız bizden daha kalkınmış durumda. Yunanistan 23, Bulgaristan 55, Romanya 64, Arnavutluk 72, Erme nistan 83 ve Atatürk Türkiye’si 94. sıralarda yer alıyor!!! TC gelirinden eğitime ayrılan yüzde 20’dir. Kişi başına 250 dolar düşüyor. AB ülkelerinde ortalama yüzde 12 dir. Kişi başına 1000 dolar düşüyor. ÖSYM neden bu kadar çok genci dışarıda bırakıyor sorusuna gelince; Çünkü yükseköğretim A) Sınıflar zaten kalabalık, daha fazla yer yok. B) Öğretim kadrosu yetersiz. En önemlisi, bu noksanlıklarımızı tamamlamak için yeterli paramız yok. Günümüzde bütün dünyada artan yükseköğrenim talebinin tek başına kamu bütçesinden karşılanması mümkün olmadığından, öğrencilerden katkıda bulunmaları talep edilmektedir. Örnek olarak alabileceğimiz ülkelerde öğrenci katkı paylarının ortalama değerleri şöyledir: ABD: Kuruluşundan beri öğrenciler büyük katkılar yapmaktadır. (yüzde 3040) İngiltere: 1998’den beri öğrenci katkı payları üç bin pound’a kadardır. (yüzde 30) Japonya: 1949’dan beri kamu ve özel üniversiteler paralıdır. (yüzde 4050) Çin: 1995’ten itibaren paralı sisteme geçti. 888 dolar (yüzde 26). Bazı aydınlarımız milli gelirden eğitime daha fazla para ayrılma Devletimiz gelirinin en büyük payını eğitime harcamaktadır. Buna rağmen gençler açıkta kalıyor. 2006 bütçesinden eğitime ayrılan pay yüzde 20 yi aşmaktadır. AB ülkelerinde bu oran ortalama olarak yüzde 12 kadardır. Bir karşılaştırma yaparsak; Ülkeler Almanya Fransa İngiltere İtalya Türkiye Bütçe Geliri 954 milyar Euro 826 milyar Euro 697 milyar Euro 614 milyar Euro 62 milyar Euro Eğitime Ayrılan 91 milyar Euro 83 milyar Euro 75 milyar Euro 63 milyar Euro 14 milyar Euro Kişi Başına 7281 Avro 5980 Avro 6887 Avro 4997 Avro 825 Avro Başhekime saldırıya kınama ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Antalya Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, bir hasta ile doktorun tartışmasını ayırmak isterken saldırıya uğrayan Atatürk Devlet Hastanesi Başhekimi Abdurrahman Arıcı’ya yapılan saldırıyı kınadıklarını belirterek ‘‘Bu saldırı hekimlere yapılan ne ilk ne de son saldırıdır’’ dedi. Arıcı, önceki gün acil serviste bir hasta ile doktorun tartışmasını ayırmak isterken saldırıya uğramıştı. Saldırgan hastane güvenliği tarafından yakalanarak polise teslim edilmişti. Arıcı’nın tedavisi, yönetimini yaptığı hastanenin beyin cerrahi bölümünde devam ediyor. Saldırının ardından Tabip Odası yöneticileri ve Yurtsever Cephe Antalya Sağlıkçılar İnisiyatifi, hastane önünde bir basın açıklaması yaparak saldırıyı protesto etti. Türkiye’de şiddetin giderek tırmandığına dikkat çeken Süleymanlar, ‘‘Şiddetin azaltılması için, önce hükümetlerin hekimine saygısı sağlanmalı, halktan ve hekimden yana sağlık politikaları uygulanmalı. IMF ve Dünya Bankası yerine ulusumuz dinlenmeli’’ dedi. Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe Antalya Sağlıkçılar İnisiyatifi adına açıklama yapan Doç. İlker Belek de ‘‘Sağlık sistemini piyasaya açan, liberalleştiren, parayı tek güç haline getiren bu politikalara son verilmedikçe, bu politikaları üreten hükümetler, siyasal partiler yönetimden indirilmedikçe, sorunlar bitmez’’ diye konuştu. Grup açıklamanın ardından Arıcı’yı ziyaret etti. Bu cetvel bize, nüfusu yaklaşık bizim kadar olan bu AB nin dört ülkesinin teker teker eğitim harcamalarının bizim tüm bütçe gelirlerimizden daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Bütçenin tamamını eğitime ayırsak bile AB düzeyinde eğitim veremiyoruz. SYM çok düzgün ve adil bir sınav yapıyor. Ama sınav sonucundaki dağılım tüm ümitlerimizi kırıyor. İşte 2 yıl önceki dağılım tablosu: Ö sını önermektedirler. Devlet eğitime bütçesinden para ayırmaktadır. Milli gelirden para ayrılmaz. Yaşam standartlarına ulaşmak istediğimiz ileri ülkelerin yaptığı gibi biz de, öğrenci katkı payını yüzde 4’ten yüzde 25’e çıkarttığı mız taktirde eğitimin talebine cevap verme sürecine girmiş olacağız. Bizdeki dershane sistemi öğrenciyi pasifleştirmekte, düşünme ve karar verme zahmetinden kurtarmaktadır. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle