25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Düşük Yavuz Oymak: ‘‘Hükümetin kur politikası yeni moda beli düşük pantolonlar gibi. Enflasyon küçük görünsün diye dövizi düşük tutuyor, popo açıkta kalıyor!’’ Ya ğ m u r E k i m Türkiye’nin yarısı karanlıkta kalmış... ‘‘Hükümetin gücü bu kadarına yetiyor!’’ KAÇIRILAN bir onbaşıya karşılık İsrail, Gazze’de ‘‘savaş’’ başlattı; ya İsrailli 11 subay başlarına çuval geçirilerek kaçırılsaydı? Herhalde dünya savaşı çıkardı! Bülent Esinoğlu, İsrail’in onbaşıyı bahane ederek ‘‘altyapı savaşı’’na girdiğini söylüyor: ‘‘Aslında buna savaş da denmez; etnik temizlik demek daha doğrudur. Adına ne derseniz deyin iğrenç, tiksindirici bir katliam devam ediyor. Batı buna terorizm ile mücadele diyor. Onlar için insanları öldürerek kendilerine yeni rant alanları açmaları demokrasi oluyor. Mazlum halkların kendilerini savunması terör oluyor. Beyefendiler yaptıkları işe kendi keyiflerine göre isim veriyorlar. Adı bazen önleyici önlemler oluyor, bazen terörle savaş. Küreselleşme dedikleri demek ki böyle oluyor. İsrail’in Gazze Şeridi’nde ve West Bank’ta PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Akdeniz ve Marmara’da elektrikler 1.5 saat kesilmiş. Dış bağlantılıdır! Çürük Murtaza Yılmaz: ‘‘Gemisindeki çürükleri giderdiğini söyleyen kaptan 3.5 yıldır nasıl sefer yapmış acaba?’’ yaptıklarına bakınca, savaş adı altındaki katliamların sivil halkı bu bölgede yok etmeye yönelik olduğunu söylemek insanlık borcudur. Enerji santrallarını, trafoları, elektrik dağıtım sistemlerini, su şebekelerini, su pompalarını, anayolları bombalamasına ne isim verebilirsiniz? 5 bin dozer ile tarım alanlarının kullanılamaz hale getirilmesi ne anlama geliyor? 9 bin askeri araçla hastaneleri, plajları bombalamasına etnik temizlik denmeyecek de ne denecek? Bu operasyonun amacının 600 bin kişinin yaşadığı Gazze halkını tahrik ederek teröre zorlamak. Daha sonra da elde ettiği gerekçe ile işgalleri genişletmek. Aynen 1948’de uyguladığı Gazze stratejiyi tekrarladığını görüyoruz. Esas amaç “Filistin Devleti” sözünün artık söylenememesi. Dünyayı bu sözü telaffuz edemeyecek hale getirmek. İsrail’in yapıp ettiklerini görünce, bizim Güneydoğu’da sürdürdüğümüz terör mücadelesinin ne kadar namuslu zeminlerde cereyan ettiğini söylemek de vatandaşlık borcudur. Adamın bir askeri rehin alındı diye yaptıklarına bakın, bir de ülkemizde her gün birkaç şehit cenazesinin kalktığını düşünün. Şehit cenazelerine bile gitmeyen bir Başbakanımız var. Gazeteler Başbakan Recep Tayyip’in Bush oğlu Bush ile telefon görüşmesi yaptığını yazdı. Konunun Gazze olduğu kamuya açıklandı. Ne konuştular acaba! Gazze bombalanırken Ankara’ya şehircilik dersi vermek üzere davet edilen eski MOSSAD ajanlarını mı?’’ Düşünen Adam Ne Düşünüyor? Auguste Rodin’in 1880’de başlayıp 1882’de tamamladığı ünlü bronz heykelinin ‘‘İlahi Komedya’’nın yazarı Dante Alighieri’yi canlandırdığını biliyoruz. Heykelin ‘‘le penseur’’ (Düşünür) olan adını biz ‘‘Düşünen Adam’’ olarak değiştirmişiz. Heykelin 72 cm’lik orijinali Paris’teki Rodin Müzesi’nde sergileniyor; 1902 yılında boyutları büyültülen 181 cm’lik dökümleri ise Berlin’den New York’a, Brüksel’den Tokyo’ya dünyanın çeşitli kentlerindeki büyük müzelerin demirbaşları arasında. Dünyanın neresinde olursa olsun, heykelin karşısına geçen insanların aklına gelen ilk soru, ‘‘Bu adam ne düşünüyor’’ sorusu oluyor. İnsanların kafasındaki soruları genellikle onun yaşadığı ortam belirlediğinden, sorular da yerelleşiyor. Sözgelimi, Düşünen Adam’ı New York’taki Metropolitan Museum’da seyreden bir Amerikalının aklına, ‘‘Acaba bu adam bizim Bush’u mu düşünüyor?’’ türünden tuhaf bir soru gelebiliyor. Amerikalılar bir yana, 12 Haziran 3 Eylül 2006 tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi’nde konuğumuz olan Düşünen Adam’ın, buraya gelişinin üçüncü gününden itibaren duruşunda değil ama bakışlarında bir değişiklik sezer gibi oldum ben de. Ne bileyim, ‘‘cehennem ile cennet arasındaki sınırı, o sınırın geçişkenliğini’’ düşünen o adam gitmiş de yerine bu memleketin halinin ne olacağını düşünen bizden biri gelmiş gibi tamamen yerel bir duyguya kapıldım. ??? Şimdi bu satırları okuyan kimi dostlarım ‘‘rakıydı, cola’ydı derken adam çıldırdı galiba’’ diye geçireceklerdir akıllarından. Varsın geçirsinler, benim yaptığım hissiyatımı paylaşmaktan başka bir şey değil ki. Kimse kusura bakmasın, hayatının her ânı ve alanında hep ‘‘akılcı’’ düşünen, davranan bir insan değilim. Hep akılcı düşünenler bu yazımı okuduktan sonra gönderecekleri epostalarda bana uzun uzun bir heykelin bakışlarının hiçbir zaman değişmeyeceğini anlatacaklardır. Oysa ben bal gibi değişebileceği inancındayım. Örneğin, gittiğim Anadolu kentlerinde Atatürk heykelleri vardır; kimi zaman o heykellerin gözünde sözcüklerle tarif edemeyeceğim bir hüzün görürüm. Atatürk, heykelinin çevresinde dolaşan, önünden gelip geçen birtakım tuhaf giysili, karanlık yüzlü insanlara bakar, önce hüzünlenir, sonra hüznü öfkeye dönüşür; karşıyı, ileriyi, ufku gösteren eli birden inecek, o tuhaf giysili, karanlık yüzlü insanların tepesinde patlayacak gibi olur. ??? Diyeceğim o ki, bir bronz kütlesi ya da taş yığını gibi bakıldığında heykel ile onu seyreden insan arasında hiçbir ilişki kurulamıyor. Oysa heykele, bir duygu kaynağı olarak bakılmalıdır. Böyle bakıldığında konuğumuz Düşünen Adam’ın gözlerindeki değişiklik de görülecektir, görülebilecektir. Düşünen Adam, borsanın düştüğü, dolar ile Avro’nun tavan yaptığı günlerde gelmişti Türkiye’ye. Gelişinin, ekonomiden, maliyeden sorumlu hükümet yetkililerinin ‘‘Valla, olur böyle şeyler, kafayı takmayın!’’ diyerek ne yapacağını şaşırmış halka öğütler verdiği günlere rastlamasının kendisi için bir talihsizlik olduğunu kabul etmeliyiz. Ben kendisini ziyarete gittiğim gün televizyon kanallarından biri öldürücü KongoKırım kenesinin Kaşımpaşa’da da görüldüğünü bildirmişti. Keneyi bulan aile durumu sağlık yetkililerine iletmiş, fakat gelen giden olmamıştı. Paniğe kapılan aile, yetkililerin kuşkulu kene karşısında gereken ilgiyi göstermemeleri üzerine çareyi o televizyon kanalını aramakta bulmuştu. Nedense bir daha haber çıkmadı o keneden. Gerçekten KongoKırımlı mı, yoksa Kasımpaşalı mıydı, öğrenemedik. Düşünen Adam da bunu düşünür gibiydi o gün. Her düşünen gibi o da ‘‘son’’un bir KongoKırımlı mı, yoksa bir Kasımpaşalı kenenin mi eliyle hazırlandığını merak ediyordu. Sonuçta, ünlü ‘‘Cehennem Kapısı’’nın yaratıcısının elinden çıkmış düşünen bir heykeldi o. Düşünüyordu... (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Yabancı sermaye bak nasıl geliyor! YABANCI yatırımcılara olan ilgisi münasebetiyle Maliye Bakanı’na yardımcı olmak için Yabancı Sermaye Yasası’nda bazı değişiklikler öneriyor Reha Bavbek: Madde 1: Yabancılar her gelişlerinde törenle karşılanır. Müslüman yatırımcılar havaalanında ilahilerle selamlanır; ikramlarda kesinlikle alkollü içki kullanılmaz; içkiler otel odalarına bırakılabilir. Madde 2: Yabancılara hükümetçe belirlenecek oranlarda kâr garantisi verilir. Bu oranlardan az kâr eden yatırımcılara aradaki fark hazinece ödenir ve Hazine’nin açığı dolaylı vergi zamlarıyla kapatılır. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Zoraki Hamza Saykan: ‘‘Deniz Baykal, ‘Seçimde oy vermemek yok’ demiş. Zorla mı almayı düşünüyor?’’ Etki Akif Kökçe: ‘‘Terör olayları turizmi etkiliyormuş. Adamlar giden şehitlere değil, gelmeyen turistlere yanıyor!’’ Madde 3: Yabancı yatırımcılar hiç vergi ödemezler. Vergi kaybı akaryakıta yapılacak zamlarla telafi edilir. Madde 4: Yatırımcılara istedikleri şehirde istedikleri büyüklükte arazi ücretsiz tahsis edilir. Bu konuda tüm belediyeler görevlidir. Madde 5: İşbu yasanın Cumhurbaşkanlığınca veto edilmesi halinde aynen tekrar kabulü peşinen kabul edilmiştir. Anayasaya aykırılığının iddiası halinde ise bahsi geçen anayasa maddeleri değiştirilecektir. Madde 6: Bu yasa yayınlamdığı saat yürürlüğe girer. Atatürk Orman Çiftliği babanızın çiftliği değil laikliğe incir ağacı diken irticacı abiler? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Unakıtan’a ‘Mimari ÇED’ Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, İstanbul’un gözbebeği ‘‘Çamlıca sit alanı’’ndaki ruhsatsız villasını ‘‘kendisi’’ yıkarken özetle şunu anımsatmıştık: ‘‘Örnek bir belde sakini olabilmek için önemli olan, yıkılanın yerine daha büyük binalar yapmamak; ‘ayrıcalıklı yeni imar hakkı’yla dokuya aykırı yoğun yapılaşma peşinde koşmamak gerekir.’’ (Cumhuriyet05 Şubat 2006) Ne var ki Unakıtan, çevreye duyarlı bir ‘‘Çamlıcalı’’ olmak yerine, kendisine sağlanan ‘‘özel imar olanakları’’nı değerlendirmeyi yeğledi. Kamuoyu da ‘‘ev’’ini yıktığı için gerisini artık önemsemedi; hatta ‘‘yasalara uydu’’ (!) gibisinden yazanlar bile oldu... Oysa yeni ve ‘‘daha yüksek yoğunluklu yapılaşma olanağı’’nı elde etmeseydi, belediyenin de açıkça göz yumduğu kaçak villasına acaba ‘‘dokunur muydu?..’’ Nitekim aynı arsada çok daha büyük boyutlarda yapılacak yeni binaların projelerine ait 23 Haziran 2006 tarihli ‘‘Mimari ÇED Raporu’’ da Mimarlar Odası’nca açıklandığı halde, ‘‘medya’’da yeterince ilgi toplamıyor.. Cumhuriyet’in 29 Haziran 2006 tarihli haberinden bu yana yetkili kurumlardan da ses çıkmadığına göre, yıkılmış kaçak villanın ‘‘büyütülerek inşa edilmesi’’ önemsenmiyor... 54 ada, 44 parselde kayıtlı arsa, 1998’de ilan edilen ‘‘Çamlıca III. Derece Doğal Sit Alanı’’nda kalmaktadır. Bu alandaki yapılaşma koşullarına göre, bina taban alanı arsanın yüzde 6’sını; toplam inşaat alanı yüzde 12’sini aşamaz; ve bina yüksekliği de en çok 6.50 metre yani 2 kattır; ‘‘arsada ikinci bir bina yapılamaz’’. Buna göre 2054 m2 alanlı arsada en fazla (2054 m2 X 0.06) 123 m2’ye oturan ve iki katta toplam inşaat alanı 246 m2’yi geçmeyecek bir bina yapılabilir... Ancak bu koşullara ‘‘aykırı ve izinsiz yapılaşma’’nın (yıkılan kaçak villa) saptanması üzerine Koruma Kurulu, 22 Ocak 2005 tarihinde ‘‘parseldeki ruhsatsız yapılaşmanın acilen kaldırılması; (...) tüm mevcut ağaçların korunması’’ kararını alır. Ne var ki bina yıkılmadığı gibi, 2863 sayılı Koruma Yasası’na muhalefet edenler hakkında ‘‘yasal işlem’’ bile başlatılmaz... Koruma Kurulu’nun 9 Mayıs 2006 gün ve 1631 sayılı kararı ile onaylanmış olduğu anlaşılan bu projede ise, bina taban alanı, yüzde 6’dan yüzde 15’e; toplam inşaat alanı da yüzde 12’den yüzde 30’a çıkartılmıştır! Böylece 246 m2’lik yasal inşaat alanı, yeni projede 660 m2’dir. Mimarlar Odası’nın işte bu gerçeği tüm yasal ve teknik belgeleriyle sergilediği ‘Mimari ÇED Raporu’ şöyle sonuçlanıyor; ‘‘Büyük ve Küçük Çamlıca Doğal ve Kentsel Sit Alanı kararının ayrıcalıklı olarak ‘sadece bu parsel için’ bozulmuş olması, bölgede geriye dönülmez ‘uygunsuz yapılaşmaya’ da ‘örnek’ oluşturacağı için, proje onay kararının ruhsat işleminden önce tekrar gözden geçirilmesi dileği ile...’’ Bakalım Üsküdar Belediyesi ruhsat ‘‘vermeden’’ önce bu raporu dikkate alacak mı?.. İmar kurallarını neredeyse ‘‘2.5 misli aşan yapılaşma’’ya ait projeleri yeniden sorgulayacak mı?.. Böylece ‘‘kendi saygınlığı’’ ile birlikte sit alanını da gözetecek mi? Ya Unakıtan? O ise 660 m2’lik yeni yapılarının inşaat malzemelerini ‘‘zam gelmeden’’ istiflemekle meşgul olmalı... ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Temmuz www.mumtazarikan.com Skandal ötesi Yeni projenin mimari ÇED raporu, adeta ‘‘skandal ötesi’’ denebilecek ‘‘saptama ve uyarılar’’la dolu. Mimarlar Odası’nda mimari projeler incelenirken, ‘‘tasarıma yön veren imar durumu koşulları’’nın hukuk ve şehircilik ilkelerine uygun olup olmadığı da irdeleniyor. Bu irdelemeyi yaparak rapora bağlayan Oda’nın, ÇED Kurulu’nda da her biri yıllarca üniversitelerde ders vermiş, hatta ‘‘hocaların hocası’’ olan mimarlık ve şehircilik bilgeleri ile imar hukuku ‘‘uzmanlar’’ı yer alıyor. Adına ‘mimari ÇED’ denen ve Oda’nın ‘‘anayasal yükümlülüğü’’ ile 1995’ten bu yana sürdürdüğü irdelemenin, Unakıtan villalarına ait projelerle ilgili sonuçlarında bakın neler var: Tapuda Bulgurlu, 81 pafta, İZMİR CUMOK DUYURUSU Cumhuriyet Mitingi 1 Düzenleme Kurulu ABABD EMPERYALİZMİ İSTEDİ: DİNCİLER, BÖLÜCÜLER, SERMAYE TAHAKKÜMCÜLERİ MEDYA VE KUL AYDINLAR İNŞA EDİYOR... Ekmeğimizi IMF diye diye alsınlar mı? Çocuklarımızı biraz daha küçük Amerika diye diye uyuşturucuya, fuhuşa alıştırsınlar mı? Bayrağımızı AB diye diye gönderden indirsinler mi? Küreselleşme diye diye topraklarımızı satsınlar mı? Kürtçülük diye diye kardeşi kardeşe kırdırsınlar mı? Türban diye diye Kuran Müslümanlığımızı yahudileştirsinler mi? VATANIMIZ, NAMUSUMUZ, EKMEĞİMİZ, ÇOCUKLARIMIZ İÇİN Cumhuriyet Mitingi 2 24 Temmuz 2006 Lozan günü 18:00 Cumhuriyet Meydanı CUMHURİYETİN SAVCILARI! 26 Haziran ve 3 Temmuz’da Kanaltürk’te yayımlanan Nurettin Veren’in açıklamalarını ihbar kabul ediniz. Görevinizden büyük kaygılarınız yok değil mi? DERHAL GÖREVİNİZİ YAPINIZ İSTANBUL 3. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLÂSA (İFLÂSIN KAPANMASINA) İLİŞKİN İLAN Dosya No: 2002/17 Müflisin adı, soyadı/sicil no ve adresi: ARGE Otomotiv Araç ve Gereçleri San. ve Tic. A.Ş. 315050/262632 Cicizyolu No: 3234 Bayrampaşa. İflas Kararı veren mahkeme sayı ve tarihi: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/1046 Esas sayılı dosyasından 24.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere, Kapatılma kararı tarih ve sayısı ile özeti: Yine aynı mahkemenin 2006/344 Esas 2006/297 karar sayılı ilamı ile 06.06.2006 tarihinde Yukarıda adresi yazılı müflis hakkında Ticaret Mahkemesi’nin yukarıda yazılı kararıyla iflasına (iflasın kapanmasına evvelce verilen iflas kararının kapatılmasına) karar verilmiş bulunduğu, İcra ve İflas Kanununun 166 (254) maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur. 03.07.2006 Basın: 32814 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İzmir ilinde bulunan, 1 Türkiye’nin 2 en büyük tuz 3 lası. 2/ Binicilikte atın nor 4 mal yürüyü 5 şüne verilen 6 ad... Kent. 3/ 7 Türlü nedenlerle başarılı 8 olamayan 9 kimse... Ci1 2 3 4 5 6 7 8 9 nayet. 4/ İkiyüzlü. 5/ 1 S E Ğ İ R T ME Yolları sulamaya ya2 İ T MA R İ N A rayan motorlu araç... T O R İ K Bir nota. 6/ Japon li 3 Y İ V R A rik dramı... Tıpta en 4 E M A N E T U S Ç gelişmiş görüntüle 5 Z O N A L A N A T A L me tekniğinin kısa 6 yazılışı... Donuk 7 H O G İ R İ D A renkli. 7/ Gözleri 8 A J A N S L AM görmeyen... Faiz. 8/ 9 P İ S U A R M A Halk dilinde bir çeşit basmaya verilen ad. 9/ Kedi ya da köpek yavrusu... Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maorilerin savaş dansı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’da çok eskiden beri göçerler arasında dokunan bir tür ensiz dokuma. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Çingene. 3/ Yeraltı demiryolu hattı... Dört Halife’nin sonuncusu. 4/ Tanrıtanımazlık... ‘‘Dünya kadar malın olsa / Sararlar beze bizi’’ (Ruhsati). 5/ Lantan elementinin simgesi... Hayvancılıkla geçinen göçebe Türkmen boyu. 6/ Bür kümes hayvanı... Eskiden mürekkebi kurutmakta kullanılan ince kum. 7/ Bektaşi dervişi... Ticaret malı. 8/ Avuç içiyle toplamak. 9/ Ağrı Dağı’na verilen bir başka ad... Şaşma belirten bir ünlem. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle