18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 8 HABERLER AKDAĞ: BİNE YAKIN AÇIK VAR DDK, yabancılara taşınmaz satışında sağlıklı envanter tutulamadığı uyarısında bulundu Gerçek satış bilinmiyor AYŞE SAYIN ANKARA Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla yabancılara taşınmaz satışının hız kazandığı, ancak sağlıklı envanter tutulamadığı için gerçek miktarın ‘‘bilinemediği’’ uyarısında bulundu. DDK raporunda, yabancı tüzelkişilere taşınmaz satışında ‘‘karşılıklılık ilkesi’’ aranmasının ciddi sıkıntılar doğuracağı belirtilirken ‘‘taşınmaz edinimlerinde yüzölçümü bakımından yasayla belirlenmiş olan üst sınırın (ilin yüzölçümünün yüzde 5’i) aşıldığına” işaret edildi. Cumhurbaşkanlığı DDK, AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla yabancılara taşınmaz satışının kolaylaştırılması üzerine konuyu mer ? Yabancılara taşınmaz satışında yasayla belirlenmiş üst sınırın aşıldığına dikkat çekilen DDK raporunda, Türkiye’den taşınmaz alan yabancıların ağırlıklı olarak ulusal geliri Türkiye’nin 56 katı olan AB ülkelerinin vatandaşları olduğuna işaret edildi. Bunun taşınmaz edinimini kolaylaştırdığını vurgulayan DDK, AB’ye yeni katılan geliri düşük ülkelerin bu konuda önlem aldığına dikkat çekti. cek altına aldı. Türkiye’deki yabancı ve gerçek kişiler ile cemaat vakıflarının sahibi olduğu taşınmazların ayrıntılı olarak incelendiği raporda çarpıcı saptama ve değerlendirmelere yer verildi. Yabancılara ait taşınmazların nitelik ve niceliğinin belirlenmesi için kesin ve güvenilir kaynak olmadığına işaret edilen raporda, bu konuda belirleyici olması gereken Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne de doğru ve düzenli bilgi akışı olmadığı, sağlıklı bir izleme yapılamadığı, yabancıların Türkiye’de sahip oldukları taşınmazların ve sınırlı ayni hakların durumunun tam olarak bilinmediği vurgulandı. rin ise önlem aldığına dikkat çekildi. Raporda buna örnek olarak Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya, Güney Kıbrıs, Polonya’da yabancılara taşınmaz satışına sınırlama getiren uygulamalar gösterildi. Raporda, Suriyeliler dışındaki yabancı uyrukluların ağırlıklı olarak Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde yoğunlaştığına işaret edildi. ‘Yeni üyeler sınırlama getirdi’ Türkiye’den taşınmaz alan yabancıların ağırlıklı olarak ulusal gelir düzeyi Türkiye’nin 56 kat olan AB ülkelerinin yurttaşları olduğuna işaret edilen raporda, bunun da taşınmaz edinimini kolaylaştırdığı vurgulandı. Türkiye’de kolaylıkla satış yapıldığı ve hiçbir önlem alınmadığı kaydedilen raporda AB’ye yeni katılan gelir düzeyi düşük bazı ülkele İsrail ilgisi arttı Raporda 31 Aralık 2004 itibarıyla İsrail uyruklulara ait taşınmazların yüzölçümünün 78 bin 868 met rekare olduğu ve bunların yüzde 87.5’inin ise 20002004 yılları arasında edinildiğine işaret edildi. Rapora göre İsrailliler taşınmaz satın alma rekorunu ise yüzde 39.1 ile AKP’nin yabancılara taşınmaz satışını kolaylaştıran ilk yasayı çıkardığı 2003 yılında kırdı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nin raporunda, gerçek satış bedelleri her zaman tapuya yansıtılmadığı için kesin rakamlar bilinmemekle birlikte 19.7.2003 31.12.2004 döneminde satış yoluyla edinilmiş taşınmazların tapuya kayıtlı toplam bedelinin 170 milyon 322 bin 307 dolar, aynı dönemde yurtdışında kurulmuş yabancı şirketler tarafından edinilen taşınmazların tapuya kayıtlı toplam bedelinin ise 12 milyon 340 bin 474 dolar olduğu ifade edildi. Hekimlere İstanbul’da mecburi hizmet İstanbul Haber Servisi Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İstanbul’daki bine yakın pratisyen hekim açığı kapatılamadığı için mecburi hizmet uygulamasının başlatılacağını açıkladı. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, 19 Temmuz’dan bu yana İstanbul’da gerçekleştirdiği incelemeler ve sağlık değerlendirme toplantılarının sonuçlarını dün Eminönü’ndeki World Park Otel’de düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. İstanbul’da 2003’te 1768 olan pratisyen hekim sayısının 2 bin 187’ye çıktığını ifade eden Akdağ, ‘‘Buna karşın İstanbul, pratisyen hekim zorluğu çekiyor. Bu sebeple pratisyen hekimlik için İstanbul’da mecburi hizmet uygulamaya karar verdik. Şu ana kadar 150 kişi müracaat etti. 300500 civarında pratisyen hekim kadrosu açacağız’’ dedi. Bakan Akdağ, mecburi hizmet yapmak istemeyen, diplomasını bakanlıkta rehin bırakarak özel kurumlarda kaçak çalışmayı tercih eden doktorlar konusunda da, ‘‘Diplomasını almayan hekimleri çalıştıran özel sağlık kuruluşlarını da inceliyoruz, gerekirse bu kuruluşları kapatacağız’’ diye konuştu. Özel hastanelere başvuran devlet memuru, emekli sandığı, SSK ve BağKur’lu hastalardan alınan farklar konusuna da değinen Bakan, ‘‘Yasal olarak özel kurumlar bu farkları alabilir. Bundan şikâyetçi olan vatandaşlarımız fark almayan kurumları tercih etsin’’ dedi.Akdağ, doktor açığının kapatılması için YÖK’ün öğretim üyesi sayısını belirleyerek yeni fakülteler açması gerektiğini dile getirerek, ‘‘Bana bugün herhangi bir üniversite gelsin desin ki, ben tıp fakültesi açmak istiyorum ama hastanem yok, istediği hastaneyi o üniversiteye veririm’’ diye konuştu. BEYKOZ KÜLTÜR FESTİVALİ Atatürk posteri kaldırıldı ? Beykoz ADD Başkanı Sökmez, festival alanına Atatürk posteri ve Lozan pankartıyla geldikleri için Beykoz Belediyesi Kültür Müdürü Kirişçi tarafından hakarete uğradıklarını söyledi. İstanbul Haber Servisi 24 Temmuz’da gerçekleştirilen Beykoz Kültür Festivali sırasında Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) tarafından asılan Atatürk posteri, Beykoz Belediyesi Kültür Müdürü Murat Kirişçi tarafından kaldırıldı. Beykoz ADD Başkanı Füsun Sökmez, 21 Temmuz tarihinde Lozan’ı anma etkinlikleri sırasında festival alanına Atatürk posterini asmak için dilekçe verdiklerini belirterek ‘‘Belediye dilekçemize cevap vermediği için biz de Fuat Saka konseri öncesinde konser alanına Atatürk posteri ve ‘Lozan bir ulusun yeniden var oluş mücadelesinin eseridir’ yazılı pankart astık. Fakat Kirişçi konser alanına gelip Atatürk posterini ve pankartı göstererek ‘Bu terbiyesizliği niçin buraya astın, şerefsiz, beni işimden mi edeceksin’ diyerek posteri ve pankartı kaldırttı’’ dedi. Sökmez, yurttaşların duruma tepki göstermesiyle posterin tekrar yerine asıldığını belirterek ‘‘Poster yerine asıldı ancak pankart yerine asılmadı, biz ADD olarak bu işin peşini bırakmayacağız’’ diye konuştu. Sökmez sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Bu yaşananlar Beykoz’da ilk değil, örneğin Beykoz’un girişinde bulunan Atatürk büstü de yine belediye tarafından heyelan gerekçesiyle kaldırılarak etrafı 6 metrelik duvarlarla çevrildi. Ayrıca ADD olarak, Murat Kirişçi hakkında da suç duyurusunda bulunduk’’ diye konuştu. Beykoz Belediyesi Basın Danışmanı Zeynel Yalçın ise olayın siyasi bir yanının olmadığını vurgulayarak ‘‘Poster belediyenin usul kanununa aykırı olduğu için kaldırıldı, bunun dışında bir neden aranmasın, zaten biz konser alanına sonradan Atatürk posteri astık’’ diyerek belediyeyi savundu. Yalçın, parkın yeniden yapılacağını da sözlerine ekledi. A liağa Gemi Söküm Tesisleri’nde nükleer madde içeren askeri gemilerin sökümü de yapılıyor. Greenpeace AkdenizTürkiye İletişim Ofisi, Amsterdam Limanı’nda bekletilen Otopan’da asbest bulunup bulunmadığı iddialarını araştırdıklarını ve kesin bir sonuca ulaşmak için çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti. ÇORUM BELEDİYESİ AKP’lilere ‘rüşvet’ hapsi İzmir’de sökülmesi planlanan ‘Otopan’ hakkındaki iddialar endişe yarattı ÇORUM (Cumhuriyet) Rüşvet suçundan yargılanan AKP’li Çorum Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç ve 4 meclis üyesine, 1 ile 2 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Çorum Belediyesi’nde inşaat sahiplerinden kat arttırımı karşılığında rüşvet aldıkları ileri sürülen 5 kişi hakkında geçen yıl aralık ayında açılan ‘‘irtikap’’ davası sonuçlandı. Çorum Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen karar duruşmasına, Çorum Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç, belediye meclisi üyeleri Nurettin Yıldırım, Ömer Dinç, Ahmet Yetim, Selim Seven katıldı. Duruşmada, sanıkların ‘‘irtikap’’tan değil, ‘‘görevi kötüye kullanmak’’ suçundan yargılanmasına karar verildi. Duruşmada son sözleri sorulan sanıklar, haklarındaki suçlamaları reddederek beraatlarını istedi. Daha sonra kararını açıklayan mahkeme, meclis üyeleri Nurettin Yıldırım, Ahmet Yetim ve Ömer Dinç’i görevi kötüye kullanmak suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezası, Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç’ı 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası, meclis üyesi Selim Seven’i ise 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme Selim Seven dışındaki sanıkların cezalarını dava sürecindeki iyi hallerini göz önünde bulundurarak erteledi. Rüşvet olayını geçen yıl 70 yaşındaki emekli öğretmen Zehra Tuncel ortaya çıkarmıştı. Tuncel, kat arttırımı karşılığında kendisinden 10 bin YTL rüşvet istendiğini belirterek İçişleri Bakanlığı’na başvurmuştu. Çevrecilerin ‘asbest’ tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meksika bandıralı ‘‘Otopan’’ adlı geminin söküm işlemlerinin ‘‘asbest içerdiği’’ iddiasıyla Aliağa’da yapılmaması isteniyor. Uzmanlar, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin ‘‘AB ülkelerinde de gemi sökümü yapıldığı ve asbestin İZAYDAŞ’ta bertaraf edilebileceği’’ açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını vurgularken, sivil toplum örgütlerinin eylem yapma ve konuyu yargıya taşıma hazırlığında olduğu öğrenildi. Türkiye, bir yandan çevre sorunlarını aşmak adına projeler üretirken bir yandan da canlı sağlığı ve doğa varlığını tehdit edecek uygulamaların ev sahibi olmayı sürdürüyor. Hurda gemilerin söküm işlemlerinin yapıldığı ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, başta kansere yol açan ‘‘asbest’’ maddesi olmak üzere söz konusu gemilerin neden olduğu zararlar sürekli tartışılıyor. Yetkililer, ‘‘hurda gemi sökümü işinin kârlı bir kazanç yolu’’ olduğunu söylerken, çevreciler te ? Sinop ve Samsun’daki gemiler ile Ulla’nın zararları halen tartışılırken bu kez Otopan’daki asbest iddiaları kafaları karıştırdı. Pepe’nin açıklamalarına tepki gösteren sivil toplum örgütleri ve çevreciler eylemler yapmaya ve konuyu yargıya götürmeye hazırlanıyor. lafisi olmayacak zararlarla karşılaşıldığı vurgusunu yapıyor. Sinop ve Samsun’daki zehirli atık varilleri yüklü gemilerin yanı sıra Ulla gemisinin çevre ve insan sağlığı üzerinde yol açacağı olumsuzluklara ilişkin tartışmalar güncelliğini korurken, 7 yıldır Amsterdam Limanı’nda bekletilen Meksika bandıralı Otopan gemisinin parçalanmak için Hollanda’dan İzmir Aliağa’ya doğru yola çıkması, çevrecileri hareketlendirdi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ertuğrul Ünlütürk, asbestli madde imha lisansının neye göre, nasıl alındığının belirsiz olduğuna dikkat çekerek, ‘‘Türkiye Avrupa’nın nükleer atık çöplüğü haline geldi’’ dedi. Çevre Bakanı Pepe’nin ‘‘AB ülkelerinde de asbestli ya da asbestsiz gemi söküm işlemlerinin yapıldığı’’ yönündeki açıklamasının doğru olmadığını vurgulayan Ünlütürk, ‘‘Zaten AB ülkelerinde yapılsa Türkiye’ye gelmesine gerek kalmayacak. Kaldı ki böyle bir şey referans noktası olarak alınamaz. Orada yapılıyor olması ya da olmaması bunun çevreye ve insana zarar verdiği gerçeğini değiştirmez’’ diye konuştu. Ünlütürk, ‘‘Yalnızca asbest değil.. Aliağa’da askeri amaçlı kullanılan gemilerin sökümü de yapılıyor ve bunlar nükleer maddeler içeriyor’’ dedi. Türkiye’nin tam atık çöplüğü haline getirildiğini ve sırf kârlı diye yapılan gemi söküm işlemlerinin yurttaş sağlığına zarar verdiğini belirten Ünlütürk, geminin Türkiye’ye gelmesini beklediklerini ifa de etti. Ünlütürk, ‘‘Ondan sonra gereken tüm yasal başvuruları yapacağız, ayrıca İzmir’deki sivil toplum örgütleriyle birlikte buna kesinlikle başkaldıracağız, izin vermeyeceğiz’’ açıklamasını yaptı. Greenpeace araştırıyor Hurda gemi söküm tesisleri nedeniyle her yıl 300 ton asbestli malzemenin Aliağa Limanı’na bırakıldığını kaydeden Greenpeace AkdenizTürkiye İletişim Ofisi ise Otopan’da asbest bulunup bulunmadığı iddialarını araştırdıklarını ve kesin bir sonuca ulaşmak için çalışmaların sürdürüldüğünü belirtti. Greenpeace, Tehlikeli Atıkların Sınırlar Ötesi Taşınmasının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin ‘‘Basel Sözleşmesi’’ uyarınca, Türkiye’ye zehirli madde girişinin ne miktarda olursa olsun yasak olduğuna dikkat çekti. Örgüt, asbestli geminin sökümünün Türkiye’de yapılmasına kesinlikle karşı olunduğunu ve böylesi bir durumda gerekenlerin yapılacağını bildirdi. ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Polis, rasgele arayamayacak ANKARA (AA) Anayasa Mahkemesi, polisin rasgele arama yapmasına ilişkin tartışmalara son noktayı koydu. Mahkeme, ‘‘Özel yaşama müdahale oluşturan aramalarda hâkim kararı alınmalıdır’’ dedi. Türkiye’de tartışma yaratan konuların başında gelen polis kontrolleri ve aramalar, ‘‘Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’’nda yapılan düzenleme ile izne bağlanmıştı. Ancak yol üzerinde yapılan bir arama olayını inceleyen Habur Sulh Ceza Mahkemesi, kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘‘... usulüne göre verilmiş hâkim kararı...’’ ibaresinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Yüksek Mahkeme’ye başvurmuştu. Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, yerel mahkemenin iptal istemini reddederek arama konusuna son noktayı koydu. Anayasa Mahkemesi, arama için polisin, hâkim ve gecikmesinde sakınca olan hallerde en büyük mülki amirin iznini almasının şart olduğuna ilişkin düzenlemeyi anayasaya uygun buldu. Kararda, özel yaşamın dokunulmazlığının temel haklardan olduğu belirtildi. Kararda, anayasaya göre, bir kişinin üstünün ve özel eşyasının aranması için hâkim kararının ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin yazılı emrinin 24 saat içinde hâkimin onayına sunulması zorunluluğu ve özel sınırlama nedenlerinin varlığının şart kılınmasıyla, özel yaşam alanının korunmasının güçlendirildiği vurgulandı. Okulların kapanmasıyla çeşitli semtlerdeki gerici yuvaları gençleri saflarına çekmek için harekete geçti İstanbul’un göbeğinde tarikatlar beyin yıkıyor EMEL KILIÇ Zeytinburnu’nda çayocağı görüntüsü altında Kuran kursu çalıştırılmasına yurttaşlar tepkili. İstanbul’un birçok ilçe ve beldesinde olduğu gibi Zeytinburnu ilçesinde de okulların kapanmasını fırsat bilen bazı din tacirleri, yaşları 812 arasında değişen çocukların beyinlerini yıkıyor. Apartman altlarını, çay ocaklarını, çeşitli dernek merkezlerini kullanan din tacirleri, Kuran kursu kisvesi altında henüz ilköğretim öğrencisi olan çocuklara ders veriyor. Zeytinburnu’nda Seyit Nizam Mahallesi G22 Sokak’ta, üzerinde yeşil puntolarla ‘‘çay ocağı’’ yazısı bulunan bir işyerinin üst katında küçük kız ve erkek çocuklarına Kuran kursu verildiği belirlendi. Kız çocuklarının başlarını kapatarak çay ocağına girdikleri ve gün boyu burada kaldıkları gözlendi. Mahalle sakinleri bu durumdan rahatsız olduklarını belirterek, ‘‘Bu yaştaki çocuklara tarikat eğitimi veriliyor. Resmi kurumlardan, Cumhuriyetimizi ve laikliği hedef alan bu uygulamalara karşı göz yummamasını bekliyoruz’’ dediler. Yaşam tarzı oluşuyor EğitimSen 1 No’lu Şube Sekreteri Yunus Öztürk de başta Zeytinburnu, Bağcılar, Bahçelievler olmak üzere kentin birçok ilçe ve beldesinde kaçak Kuran kursları bulunduğunu belirterek, müftülüğün bu kursları denetleyip üzerine gitmediğini söyledi. Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Çocukta, ileride onların istediği gibi bir yaşam tarzı oluşuyor. Tarikatlara bağlı kaçak Kuran kurslarının ardından dershanelerine devam ediyorlar. Daha sonra bu kişiler aracılığıyla iş bulabiliyorlar. Ekonomik koşulları yetersiz çocukları, aileleri, sokak kültürü öğrenmesin diye bu kurslara gönderiyorlar.’’ Şikâyet yok Zeytinburnu Müftüsü Arif Gökçe ise ‘‘Kaymakamlığa bir şikâyet olmadığı sürece yapacak bir şey yok. Şu ana kadar çay ocağında işletilen kaçak Kuran kursu ile ilgili bize ihbar gelmedi’’ dedi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle